Her zaman düşüncelerimizi kontrol altında tutabiliyor muyuz? Sürekli iki ben arasında geçen içsel bir diyalog biçiminde olan çatışmaları yaşamak zorundamıyız?
Mutlu olmayı isteyen ben ile hayatımızı zorlaştıran ben Harekete geçmek isteyen benle hiçbir şey yapmaya cesareti olmayan ben. İç dünyamız bize ailemiz yada çevremiz tarafından küçüklükten beri empoze edilen ve genellikle dünyayı olduğundan daha zor dramatik görmemize neden olan düşüncelerle bulanır. Herkesi memnun etme fikri devamlı beynimizi kemirir. Kendi istediğimiz gibi yaşadığımızı düşündüğümüzde bile aslında başkalarının bizim için düşündükleri yaşam tarzını kabul ediyor ve hayatımızı ona göre düzenliyoruz. Bazen mutlu olmaya çalışırken çevremizi önemsememiz ve iç çatışmalarımızla mutluluğun ellerimizin arasından kayarak gittiğini çok geç olsa da fark ediyor ancak buna engel olamıyoruz.

Kendi kısıtlanmışlığımızı cesaretsizliğimiz karamsarlığımızı başkalarına ya da kadere bağlıyor böylece ya kim olduğumuzu bilemeden yada herkes tarafından idare edilebilen kuklalar halinde yaşıyoruz.

Daha ne zamana kadar hayatınızı başkalarının yönetmesine ve bize ait olan bu zamanın elimizden kaçmasına seyirci kalacağız?
Her çeşit değişimin öncesin de hatta bir şeyleri değiştirme fikri öyle bir kaygı ve kararsızlık yaratır ki içinde bulunduğumuz düzen ne kadar kötü ve bizi mutsuz ediyor olursa olsun onu korumayı sürdürmeyi tercih ederiz. Yeni insanlara yerlere durumlara alışmadan önce içimiz yoğun bir şekilde’ kendimizi güvende hissedememe’ duygusu ile doludur.
Oturduğumuz evden taşınmak kötü giden bir beraberliği bitirmek iş değiştirmek… Bütün bu değişiklikleri acı ile yaparız. Yaşamakta olduğumuz düzeni bozmaktan korktuğumuz için gerekli olduğu halde değişimi ret ederiz. Ancak alışkanlıklarınızın bize verdiği güven duygusu bir süre sonra rahatsızlık vermeye başlar. Eskiden yaşadığımız o evde yada beraber olduğunuz kişi ile bir zamanlar mutluysanız da artık ne o evde nede o kişi ile yaşamak bize aynı hazzı vermez hale geldiğinde halen o düzeni sürdürmeye çalışmak ve kendimizi zorlamak sonunda bizi tüketir.
Artık ne kadar anlamsız olduğunu gördüğümüz bu yaşantıyı değiştirmeden daha sağlam ve mutlu bir hayata sahip olmak mümkün değildir. Değil mi?
Yeni bir başlangıç yapmadan önce güven duyduğumuz alıştığımız zevkler gibi eskide kalan ama kaybedeceğimiz eski şeylere takılı kalırız. Başkaları ile ilişkilerimiz öyle karmaşıktır ki bunlardan vaz geçmek kolay değildir. Sıkıntı yaratacak bazı durumları önceden anlayıp bunlardan kaçma yolunu seçmeye alışmışızdır. Bir ilişkiyi bitirmeye cesaret edemeyenler çelik zıhlarla çevrili kalelerinde güvende oldukları yanılgısıyla gerçekleri göremez iyi bir iletişim kuramaz hale gelmişler kendilerini dış dünyadan iyice soyutlamışlardır. Acı çekmemek adına yaptığınız her kaçış kaçınılmaz olarak başka bir acıya sebep olacaktır. Daima bir maskenin ardında yaşamak ve bunun sonucunda oluşan tatminsizliği hissetmek…
Bir türlü karar veremediğimiz alışkanlık olduğu için ve çevre ne der diyerek sürdürdüğümüz ilişki artık çok boş ve tahammül edilemez bir hal almıştır. Sonunda bu sıkıntılar davranışlarımızı tekrar gözden geçirmeye zorlar. İçimizdeki iki’ ben’ sürekli çatışırken biri bozuk olan bu durumu sürdürmeye diğeri ise yıkmaya çabalar.

Değişip başka biri olduğumuzda kaybetmekten korktuğumuz bunca değerli şey nedir ki aynı mutsuz düzeni sürdürmeye çabalar dururuz. Peki kendimize gerçekten olmak istediğimiz gibi biri olma hakkını verdiğimiz de hangi yasakları çiğnemekten korkarız?
Bizi böyle acı çeker durumda tutarak istediğimiz yaşantıyı engelleyen çevremizin bize yüklediği suçluluk duygusundan başka bir şey değildir.

Yapamam imkansız dediğimizde bu imkansızı başaranlar olmamışmıdır? Kendi kendimize koyduğumuz bu engeller nedir? Kaderimiz midir?
Peki ne yapmalıyız? Kendi iç sesimize nasıl kulak vermeli ve bir değişik yapmalıyız.
Her seçim bir diğerinden vaz geçmektir. Bazıları her şeye sahip olmak istediklerinden sonunda hiçbir şeye sahip olamadan ve mutluluğa uzaktan bakmakla bakmak ile yetinerek hayatlarını sürdürürler. Çünkü onlar karar vermekten ve risk almaktan korkarlar. Sonucu her ne olursa olsun bir seçim yaptıysak sonuçlarına katlanmakta kolay olacaktır. Dolayısıyla artık istediğimiz hayatın ve yaşama şeklinin nasıl olması gerektiğini bilir hedeflerimizi gerçekleştirmek için elimizden geleni yapmaya başlarız. Kedimizi olduğumuz gibi kabulleniriz tabi o güne kadar kabullenmekte zorluk çektiğimiz gerçekleride…

Aslında ne kadar gereksiz yere vakit kaybettiğimizi anlarız. Geçmişi ve hataları bir kenara bırakmak ve günümüzü korkmadan cesurca ve kararlı olarak yaşamak…Hayat bizi zaten seviyor ne istediğimizi bildiğimiz an bunun farkına varmıyor muyuz?

Patikanın sizi götürdüğü yere gitmeyin. Bir patika olmayan
yerde yürüyün ve iz bırakın.
MURİEL STRODE