Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 3 ve 3

Konu: Makalelerim

  1. #1
    Yeni Üye tersinim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    28.06.2014
    Mesajlar
    12
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    10

    Lightbulb Makalelerim

    Tersinim hacim olarak son derece geniş ve derindir.

    Konuları belirli başlıklar altında topladığım gibi genelde kimi eleştirlere yada yazılara cevap verme gereklliliğinden daldan dala uçmak zorunda kalıyorum.

    Bu tür yazılarımı bu başlıkta toplayacağım..

    Umarım faydalı olur.


    = = =

    BİLİM ATEİST YA DA DİNCİ OLUR MU?


    İnsanlar genelde fikir ve düşünce yönünden tarafsız olamazlar.

    Fikir ve düşünceler hayatlarını yol ve yön verdikleri onlarla doldurdukları dinlerin inançların ve de inançsızlıklarının kimi felsefe temellerinin… vb gibi çok çeşitli etkenlerin etkisi altında farkılaşırlar. Bu nedenle birilerinin siyah dediğini bir başkaları beyaz diyebilir. Bu farklılıklar tam bir zıtlık oluşturabilir.

    Gerçekte bu farklılıklar düşünce-fikir ufkumuzu genişleten zenginliklerdir.

    Düşünen fakat zaman zaman yanılan insanlar düşünüp üretmeyen insanlardan çok daha değerlidir.

    Bu nedenle bilimi yanlışların içinden doğruları-gerçekleri bulma çabaları olarak da tarif edebiliriz.

    Bir teist için Tanrının bir Yaratıcı İradenin varlığı inkar edilemez gerçek kabul edildiği gibi bir ateist içinde aynı şekilde bir Tanrının bir Yaratıcının var olmadığı tartışılmaz bir şekilde gerçek kabul edilir ve tüm öngörüler doğruluğu şüpheli bu bir birine zıt öngörüler üzerine inşa edilir.

    Bu nedenle bir teistle bir ateistin tutuculuk yönünden herhangi bir farkı yoktur.

    Bir ateistin Tanrının var olup olmadığına tartışmaya bile tahammülü yoktur. Tanrının varlığını iddia eden her fikir; akıl mantık ve bilim dışıdır.

    Ateizm dışı bu tür fikirleri ortaya koyup savunanlar örümcek kafalı yobazlar gericilerdir.

    Ateizme gönülden inananan bir kimse için:

    Tanrı Yaratıcı İrade yoktur.

    Tanrı Yaratıcı irade yok ise:
    1)-Tüm evren evrendeki düzen ve sistemlere benzeyen yapılar rastlantıların sonucu oluşmuştur.

    2)-Bu gün şaşkınlık ve hayranlıkla gözlemlediğimiz canlılık rastlantılarla oluşmuş bir canlı hücresinin zaman içinde evrimleşmesi sonucu meydana gelmiştir.

    Ateizme göre bunların başka cevapları yoktur. Bu nedenle doğrudur.Bir bakıma ateizm doğru yada yanlış bu tek yönlü cevaplara mahkumdur.

    Akla mantığa bilime uysun uymasın sahip çıkmaya savunmaya mecburdurlar.

    Ateizimin temel aldığı bu görüşler gözlem ve deneylerle gösterilmiş gerçekler midir?

    Tarafsız bilim bu soruya hayır cevabı veriyor.

    Ateizmin temelleri başta maddenin sakımı termodinamik kanunları olmak üzere tüm doğal kanun kural ilkeler ve bütün bunlara dayalı mantıksal çıkarımlar tarafından şiddetle ret ediliyor ve yalanlanıyor.

    Bu iddiamız şiddetle tepki görse bile gerçek budur.

    Bir bakıma ateizm ve uzantısı öngörülerin bilim yönünden temelleri yoktur.

    Konu tersinim tarafından (05.07.2014 Saat 12:27 ) değiştirilmiştir.

  2. #2
    Yeni Üye tersinim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    28.06.2014
    Mesajlar
    12
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart


    EVRİM NİÇİN YANLIŞ?



    Her şeyden önce evrim pozitif bilimin gözlem ve deneylerle sınanma şartına uymaz.

    Evrimcilerimiz evrimin çok uzun süreçlere ihtiyaç duyduğunu gerekçe göstererek bu yaşamsal sorunu çözmüş kabul ederler.



    Evrim her şeyden önce başta termodinamik maddenin korunumu kanunları olmak üzere tüm doğal kanunlara bu kanunlara dayanan mantıksal çıkarımlara ve ilkelere terstir
    .


    Evrimcilerimiz ateizme tutsak olmuş bilim anlayışı ve mantığıyla gerçek bilimin ortaya koyduğu gerçekleri eğip bükerek evrime uydurmaya çalışırlar ama pek başarılı oldukları söylenemez.


    Nedeni ise güneşin balçıkla sıvanamayacağı; gerçek bilimin propagandalarla yanıltmalarla aldatmalarla saptırmalarla yapılmayacağıdır.



    Her şeyden önce varlığını devam ettirebilen en basit en ilkel canlıların dahi korunma savunma çevreye uyum - beslenme ve üreme sistem ve mekanizmalarına en baştan eksiksiz sahip olması gerekliliğidir.

    Bu özelliklerin her birinin düzen ve sistemler bütünlüğü oluşu rastlantılarla oluştu varsayımı en baştan geçersiz kılar.

    Böyle bir oluşuma termodinamiğin ikinci kanunu engeldir.

    Düzen ve sistem sahibi yapılar zaman içinde ve kaçınılmaz olarak tersinime uğrarlar.


    Tersinimin en büyük nedenlerinden birisi kontrolsüz enerji girişleridir.

    Enerji girişlerinden ancak yararlanma sistem ve mekanizmalarına sahip canlılar faydalanabilirler. Diğerlerine zararlıdır.



    Bu nedenle evrim hipotezinin enerji girişleri gelişmeye dolaysıyla evrime neden oldu iddiası geçersizdir.



    Evrimi başka cevap olmadığından mecburen kabul ve savunma zorunda kalan ateistler varoluşta açıkça gözlenen düzen ve sistem sahibi yapılar için olmazları olur imkansızları imkanlı yapan uzun zaman varsayımına sığınırlar.

    Fakat zaman iddia edildiği kadar uzun değildir.

    Dünyamızda ilk canlılığın görüldüğü zamandan bu güne (35 milyar yıl) yüz katrilyon saniye kambriyen döneminden (500 milyon yıl) oniki katrilyon saniye ancak geçmi
    ştir.

    Evrim hipotezi yanıtlayamadığı yüzlerce sorunun altında ezilmiştir.

    Burada birkaç gerçeği hatırlatalım.

    a)-Canlılarda türlerden türlere geçişin önünde aşılması mümkün olmayan biyolojik engeller vardır. Türlerden türlere geçiş imkansızdır.

    b)-Dollo kuramına göre kullanılmayan işlevsiz uzuvlar zamanla körelir ve hatta yok olur. Bu bir tersinimdir. Uzuvların kademeli oluşumu imkansızdır.


    c)-Canlılar faydalıları seçmezler. Zararlılardan korunurlar.



    d)-Tüm canlılar varlıklarını koruma telaş ve savaşındadır.



    e)-Yaşam avantajlarını kaybeden canlılar elenirler. Bu bir doğal elenmedir. Doğal seleksiyon yanlıştır.



    f)-Üreme canlı türlerinin yenilenme şeklidir.



    g)-Dişiler genç ve sağlıklı olanları (yani güzelleri) seçerek ırklarını en iyi şekilde aktarımına çabalarlar.



    h)-Canlılar zaman içinde değişirler ama bu değişim gen havuzu bilgileri dahilinde genelde az ya da çok NEGATİFTİR.



    ı)-Gen havuzları dahilinde zaman içindeki değişimler çeşitlenme nedenidir.



    i)-Irklar dar alanda çeşitlenme sonucu oluşur.
    j)-Aynı türden olsalar bile hiçbir canlı tıpatıp birbirlerine benzemez. Eşeyli üreme canlıların inanılmaz sayılarda çeşitlenmelerie olanak sağlar.





    Konu tersinim tarafından (05.07.2014 Saat 12:44 ) değiştirilmiştir.

  3. #3
    Yeni Üye tersinim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    28.06.2014
    Mesajlar
    12
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart


    Bir Büyük Bütünün var olduğu
    maddenin korunumu kanunun sonucudur.


    Tanrının varlığını inkar için bu tür absürt şeyler hem gülünç hemde bilim dışı. Ben Bir Büyük Bütünün var olduğunu bilimsel yöntemlerle kanıtlayacağım. Bir büyük bütün Tanrı mıdır? Onuda sizler karar verin.


    = = =

    Maddenin Sakımı Kanunu

    Bir Büyük Bütün’ün Varlığını Kanıtlar.


    İnsanoğlu var edildiği ve düşünmeye başladığı ilk anlardan itibaren yaratılışı merak etmiştir.

    Bu merak önce; ben neden nasıl niçin var edildim şeklinde kendine yönelikti.

    Fakat daha sonra var oluşun bütünlüğü keşfedilmeye başlanınca bu soru; biz nasıl neden niçin var edildik şekline dönüşmüş bu konuda çok ve çeşitli teoriler düşünceler üretilmiştir.


    Var oluşun nedenleri niçinleri nasılları konusunda üretilen yanıtların çokluğu ve çeşitliliğine rağmen bunları iki büyük grupta toplamak mümkündür.

    Tanınmış bir bilim insanına göre varoluş ya yaratılmış ya da yaratılmamıştır. Bu ikisi dışında başka cevap yoktur.


    Eğer yaratılmış ise bir Yaratıcı iradenin olması gerekecektir.

    Fakat ateistler yaratılışı kabul etmek için yokluktan hiçlikten bir şeylerin meydana geldiğini kabul etmek gerekir; bunu da bilim ret eder diyerek yaratılışı inkâr ederler kanıt olarak bilimin temellerinden biri olan maddenin sakımı kanununu gösterirler.

    İnkar edilemez bilimsel bir gerçek olan maddenin sakımı ve termodinamik kanunları bu görüşü onaylar gibidir.

    Tersinim ise ateistlerin bu kanunları eksik ve yanlış yorumladıkları görüşündedir.

    Maddenin sakımı kanunu hiç bir maddenin yoktan var vardan da yok olmayacağını ancak şekil değiştireceğini belirtir.

    Materyalistler varoluşu önce maddeye dolaysıyla evrene indirgerler.

    Ardından da maddenin sakımı kanununa göre var olan evrenin yoktan var olamayacağını var olduğu içinde ezelden beri var olması gerektiğini belirtirler.

    Belirtirler ama var olan bir madde yokluktan var olamayacağından her madde gibi evreninde bir kaynağının olması gerektiğini nedense görmezden bilmezden gelirler.


    Nitekim big bang teorisine (tersinime göre genişim evresine) göre evrenin kaynağı kütlesiz bir enerji zerresidir. Diğer ifade ile evren bir kütlesiz enerji zerresinin patlaması (genişimi) sonucu meydana gelmiştir.

    Eğer evrenin kaynağı bir kütlesiz enerji zerresi ise maddenin sakımı ve termodinamik kanunlarına göre bu zerrenin de bir kaynağı olması gerekecektir.

    Bu böyle ezele kadar devam edip gider.


    Bir materyalist için evrenin bir kaynağının kaynağında bir kaynağının olması bunun ezele kadar devam edip gitmesi gerektiği materyalist felsefeyi etkilemez. Aksine doğrular. Onlar bu görüş ve iddiadadırlar.

    Materyalist çevreler önceleri evrenin kaynağı olan enerji zerresinin ezelden beri var olduğunu; takriben on dört milyar yıl önce patlayarak (genişerek) tüm evreni meydana getirdiğini savundular.

    Fakat tüm evreni meydana getirecek kadar yoğun olması gereken bu zerreciğin ışık fotonlarının yayılmasına dahi izin vermeyecek kadar büyük bir çekim gücüne sahip olması gerektiği böylesine bir yapının durup dururken nasıl olup da patladığı (patlama için çekim gücünden daha büyük ve ters etkili bir güç gerekli olduğundan) sorusu gündeme gelince bu varsayımdan vazgeçmek zorunda kalmışlar yerine kurulup bozulan evren modelini getirmişlerdir.

    Bu modele göre evren kurulup bozularak ezelden gelmektedir. Sonsuza kadar kurulup bozulacaktır.

    Ayrıca kurulup bozulan evren modeli evrenin bir kaynağının olması gerektiği bu kaynağın ne olduğu sorusuna da bir cevap getirmez.

    Kurulup bozulan evren modelini destekleyen herhangi bir bilimsel kanıtın olmaması bu varsayımı bir teori olmadan öteye götürmez.

    Bize göre bu bilimsel gerçekleri materyalist felsefeye uydurma operasyonlarından biridir ve tamamen hayal mahsulüdür.


    Evrenin bir enerji zerresinin patlaması sonucu meydana geldiği gerçeği evren meydana gelirken kaynağın tümünün kullanılıp kullanılmadığı sorusunu gündeme getirir.

    Bu soruya verilecek cevap çok önemlidir.


    Eğer kaynağın tümü kullanılmış ise kaynağın kaynakları da kullanılmış olacağından evrenin ezelden gelmesi gerekecektir.

    Gerekecektir ama biz evrenin ezelden gelmediğini belirli bir yaşının ve kütlesinin olduğunu biliyoruz.

    Bu da bize evren oluşurken kaynağın tümünün kullanılmadığını sadece kaynak olan Büyük Bütünün minik bir parçasının harcandığını gösterir.

    Büyük Bütün ezelden gelip ebede uzanması gerektiğinden harcanan parça onu eksiltmeyecek azaltmayacak evrende bu Büyük Bütünün içinde minik bir zerre (gerçekte bir zerre bile değil) olacaktır.

    Uzay diye isimlendirip ezelden gelip ebede uzanan bir hiçlik olarak nitelendirdiğimiz evren dışı alemin gerçekte bir hiçlik olmadığı açıktır.

    Bu gerçek ise tersinimin Yaratıcı evreni yaratmayı murat edince Kendi zerresinden bir nur zerresini ortaya koydu ve kün (ol) buyurdu öngörüsüyle tamamen örtüşür.


    Sonuç olarak şunları söyleyeceğiz.


    Evren başlangıcından itibaren mükemmel planlanmış bir düzenlemenin sonucudur. Asla rastlantısal değildir.

    Atom ve moleküllerin çeşitli kanun ve ilkelerin geçerli olduğu düzenli sistemler olmaları; evren içinde başlangıcında planlanmış küçükten büyüğe doğru genişleyip büyüyen bir düzenli sistemler bütünlüğünün var olduğunun kesin kanıtlarıdır.

    İçinde milyarlarca gökcisimlerinin bulunduğu şu evren evrende yüzüp duran dünyamız dünyamızı tıka basa dolduran ancak milyarla ifade edilebilen canlılar rastlantılarla oluşmamışsa oluşamamışsa ve bilim bu gerçeği ısrarla gösteriyorsa varoluş rastlantılarla oluşmamış bir Yaratıcı'sı var demektir.

    Eğer varoluş rastlantılarla oluşmamış ise İrade Sahibi Bir Güç tarafından yaratılmış olduğu anlamına gelir. Bu da varlığı kesin olan bir Yaratıcıyı işaret eder.


    Varoluşun rastlantılarla oluşmadığını bilimsel olarak göstermek demek bir Yaratıcı İradenin var olduğunu bilimsel olarak gösterme anlamına gelir.


    Sonuçta şunu söyleyeceğiz.


    Uzay diye adlandırdığımız evren dışılık zannedildiği gibi ezelden gelip ebede giden bir hiçlik değildir.

    Evren dışı alem ezelden gelip ebede giden sonsuzluğa varıp dayanmış bir saf enerjiden (NURDAN) oluşmuş Bir Büyük Bütün olmalıdır.

    Evrenimiz Bir Büyük Bütünle kuşatılmış minicik bir hava kabarcığı gibidir ama tek değildir. Tek olması akıl ve mantık dışıdır.

    Bu Büyük Bütünün içinde sonsuz büyüklükte bir ummanda bulunan sayısız hava kabarcıkları gibi evrenimize benzeyen ya da benzemeyen başka evrenlerde bulunmalıdır.


    Bu Büyük Bütün Allah’ın (c.c) zatı mıdır?

    Bunu bilemeyiz ve iddia da edemeyiz.

    Şüphesizki O kavrama sınırlarımızın çok ötesindedir. Zat'ından izin verdiği kadarını bilebiliriz.

    Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz.


    Şüphesiz ki bu Büyük Bütünde diğerleri gibi Cenab-ı Allah’ın (c.c) tecelligahlarından bir tecelligahtır.

    Cenab-ı Allah (c.c) küçücük bir mikropta bir virüste ifade bulduğu gibi bu Büyük Bütünle de ifade bulmuş aklı olanlara varlığını kesin bir şekilde göstermiştir.

    Kör olanların ışığın varlığını ret etmesi ışığa zarar vermez. Sadece onların kör olduklarını gösterir.



Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]