Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 7 ve 7

Konu: Ders Çalışmaya Nasıl Başlamak Gerekir? (İşte Başarının Yolları)

  1. #1

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart Ders Çalışmaya Nasıl Başlamak Gerekir? (İşte Başarının Yolları)



    Sınavlara hazırlanan öğrencilerin en büyük kâbusu uzun süre ders çalışmak zorunda kalmaktır. Öğrencilerin çoğu ders çalışmaya karşı isteksiz olur. Bunun nedeni severek ve isteyerek yapacakları birçok şeyi ders çalışmanın engellediğini düşünmeleridir. Yani ders çalışmayı kişiyi hedefe götüren bir yol olarak değil de kişiye zevk veren şeyleri yapmayı engelleyen bir set olarak görmeleridir.

    Üniversiteyi kazanmak ve başarılı olmak öncelikle bedel isteyen bir süreçtir. Bu hedefin bedeli de hedefe ulaşıncaya kadar istense de istenmese de gereken düzeyde ders çalışmaktır. Sınava hazırlanan adayın öncelikle üniversite sınavını kazanmanın yolunun ders çalışmaktan geçtiğine inanması gerekir. Daha sonra da ders çalışmaya istekli başlamakta yarar vardır. Ancak her zaman isteyerek ders çalışmayı beklemekte hatadır. Bu nedenle en çok sevilen veya en çok başarı gösterilen dersten işe başlamak çalışma isteğinin uyanmasına yol açabilir. Ders çalışan öğrencinin kendine çalışma süresi belirlemesi de isteğin artmasına ve verimli çalışmanın gerçekleşmesini sağlar. Bu nedenle bir konuyu öğrenmek için çalışan bir öğrenci 50 ile 60 dakika arasında çalışma süresi belirleyebilir. Soru çözerek konunun pekiştirilmesinde ise çalışma süresi yaklaşık bir buçuk saate kadar uzatabilir. Ara vermeden daha uzun süre çalışmak motivasyonun azalmasına yol açacaktır. Ders çalışırken not tutmakta öğrencinin öğrenme faaliyeti sırasında aktif olmasını sağlar.

    Ders çalışmak için çalışma masasına oturan öğrencilerin kendilerine en çok “nereden başlamalıyım?” sorusunu yöneltirler. Bu soru plansız ve isteksiz çalışmanın bir göstergesidir. Bu soruya cevap verilmezse yani bir planlama yapılmazsa ders çalışma davranışı hem bir süre sonra son bulur hem de beklenen verim elde edilemez.

    Ders çalışma masasına oturan öğrenci önce dershanede veya okulda anlatılan konuları tekrar ederek işe başlamalıdır. Çalışılacak konu daha önceki konularla ilintili ise önceki konular ana başlıkları gözden geçirilmelidir. Daha sonra öğrenilmesi gereken konu ana hatlarıyla gözden geçirilerek konunun aşamaları tespit edilmelidir. Bu yöntem öğrencinin öğrenmeye zihinsel hazırlık ve planlama yapmasını sağlar. Konuya gereken düzeyde çalıştıktan sonra ilgili test çözülmelidir. Test çözme işlemi bittikten sonra çözülemeyen veya yanlış çözülen soruların doğru çözümü öğrenilmelidir. Bu soruların konularının alt başlıkları tespit edilmeli ve o konulara tekrar çalışmak gerekir.

    “Ne yapsam da ders çalışamıyorum” diyenlere özel uyarılar:

    · Problemin bir parçası olmakta ısrar etmeyin; çözüm bulmaya yönelmeniz bir çok şeyi çözecektir.

    · Ders çalışmanızı engelleyen durumları objektif olarak tespit edin. Sizi ders çalışmaktan alıkoyan durumların incir çekirdeğini bile doldurmadığını hayretle göreceksiniz.

    · Her şeyden önce hayatınızda hiçbir değişiklik yapmadan bugünden sonra hayallerinizdeki gibi ders çalışacağınızı sanmayın.

    · Başarılı olmak için; “ders çalışmasak da olur” veya “ders çalışma süresinin pek önemi yoktur” vb. düşünceleri zihninizden tamamen kaldırın.

    · Hergün ders çalışmaktan sıkıldığınızı düşünüyorsanız haftanın belirli bir gününü kendinize ayırın. Sizi zihnen dinlendirecek herhangi bir şeyle meşgul olun. Gezmek sinemaya gitmek spor yapmak vs. olabilir.

    · Şöyle veya böyle sizi hedefinize yaklaştıracak düzeyde ders çalışabiliyorsanız çalışmalarınızı engelleyecek önemli sağlık problemleriniz yok ise sizi sürekli ders çalışmaktan alıkoyan bir arkadaşınız bulunmuyorsa televizyon veya internete gerektiğinde uzak durabiliyorsanız siz başarılı olacaksınız demektir. Sadece yapmanız gereken hedefinize bir kez daha kilitlenip sizi ondan alıkoyacak durumları bir bir yok etmek.

    · Tarafsız bir gözle verimli ders çalışmak için düşüncelerinizi ve bu alanda uzman bir kişinin önerilerini bir kağıda yazın bunları gerçekleştirmek için hemen bir plan hazırlayın.

    · Üniversite kazanmayı veya ÖSS’yi hafife almayın. Sınava giren öğrencilerin sadece % 10’un bir lisans programını kazanabildiğini aklınızdan çıkarmayın.

    · Artık kendi kararlarınızı kendinizin verdiğini fark etmeniz gerekir. “Çok istiyorum ama bir türlü ders çalışamıyorum.” gibi bahanelerle sadece kendinizi kandırmaya çalıştığınızı bilmelisiniz.






  2. #2

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Ders Çalışma İsteği Nasıl Uyandırılır?

    Öğrencilerin ders çalışmaya başlayamamalarının nedeni “Niçin çalışmalıyım?” sorusuna yanıt verememelerinden kaynaklanır. Her davranışın bir nedeni olduğu gibi ders çalışmanın da bir nedeni vardır. Nedensiz eylem gerçekleşmez. Ders çalışmanın da nedenlerinin öğrenci tarafından ortaya konmalıdır.

    Ders çalışmak istenen bir davranış değildir. Hangi öğrenci ders çalışmanın televizyon seyretmekten gezmekten eğlenmekten keyfine göre hareket etmekten daha zevkli olduğunu söyleyebilir? Öğrencilerin çoğu ders çalışmaktan hoşlanmaz. Onu sadece yapılması zorunlu olan bir davranış olarak algılar. Birey psikolojik olarak tüm davranışlarını istediği yöne doğru yönlendirir. Hiç kimse istemediği zevk almadığı bir işi severek yapamaz. Hele bir de ders çalışmama gibi bir tercihi varsa bu tercihini hep çalışmamaktan yana kullanır.

    Davranışların ortaya çıkması iki yolla olur. Birey önce bir eylemi yapmak ister zihninde o eylemi tasarlar. Sonra düşündüklerini harekete geçirerek eylemi gerçekleştirir. Bu süreç daha çok isteyerek yapılan davranışlar içindir. İstenmeyen davranışlar da ise önce harekete geçilir sonra eylemi yapma isteği uyanır. Bu durumda ders çalışma davranışı da iki yolla gerçekleşir. Önce ders çalışmaya başlarız. Sonra onu sevmeye ve devam ettirmeye çalışırız. Ders çalışma isteğinin ortaya çıkmasını şu şekilde izah edebiliriz:

    1-Ders çalışmaya başlamak ve sürdürmek

    2-Çalışma isteğinin uyanması

    3-Başarı

    Çalışma istediğini uyandırmak için çalışmaya başlayın ve bunu sürdürmeye çalışın. Bir süre sonra ders çalışmayı severek yapmaya başlayacaksınız. Fakat sevme konusunda acele etmeyin. Önce bir gün düzenli çalışmayı başarmak için uğraşın. Daha sonra bunu bir haftaya yaymaya çalışın. Bir kaç hafta boyunca düzenli çalışmayı aksatmadan yaparsanız artık ders çalışmak sizin için zevksiz bir uğraşı olmaktan çıkar. Ders çalışmayı istenmeyen bir davranış olarak algılamaktan ziyade onu gelecekteki hedeflerinize ulaşmak için yapılması gereken şartlardan birisi olarak görmelisiniz.

    Fakat birçok öğrenci çalışma isteğinin ortaya çıkması için “İlham” bekler. Oysa “İlham” yapılması istenen davranışlar için gelir. İnsanlar yapmak istediklerini önce düşünürler. Bu düşünceler bilinçaltına atılır. Bilinçaltı otomatik bir pilot gibi devreye geçer. Biz diğer davranışlarla meşgul olurken o çözüm üzerine yoğunlaşır ve çözümü bulur. Böylece “İlham” ortaya çıkmış olur. Ders çalışmak istenen bir davranış olmadığı için ilham gelmesini beklemek yanlıştır. Öğrenci sabırla ilhamın gelmesini bekler ilham inatla ortaya çıkmamak için uğraşır.

    1-Ders çalışma isteğinin uyanması

    2-Ders çalışmaya başlamak ve sürdürmek

    3--Başarı


    Birçok öğrencinin yanılgısı sürecin bu şekilde gerçekleşeceğini sanmasıdır. Bu yüzden çalışma isteği bir türlü uyanmaz. Çalışmaya isteksiz başlandığı için sık sık ara verilir. Hayallere dalınır. Öğrenci kendisini çalışmaya veremez. Bedensel olarak kitapların yanında olsa bile zihinsel olarak oralardan çok uzaklarda yaşar.

    Vücudunuzu ders çalışmaya önce bedensel olarak hazırlamalısınız. İstenmeyen sıkıcı bir davranış gerçekleşmeden önce bacaklar dizlerden kırılmaya sırt eğilmeye omuzlar çökmeye ve vücut coşkulu halini kaybetmeye başlar. Vücuttaki canlılık yerini bıkkınlığa bırakır. Beyinde vücudun şekline göre davranışa duygusal boyut kazandırır. Bu beden duruşunda isteksizlik ön plana çıkar öğrenci ders çalışmaya henüz başlamadan çalışma isteği kaybolur. Bu durumda çalışmaya başlasanız bile bir süre sonra isteksiz oluşunuzdan çalışmaya son verirsiniz. Vücudu coşkulu hale getirmeniz gerekir. Dik bir duruş alınan birkaç derin nefes biraz gülümseme bunu sağlayabilir. Bu durumda beyne yapılacak olan davranışa istekli olunduğu mesajı gider. Beyin gelen bu mesaja göre ders çalışma davranışına olumlu bir duygusal boyut kazandırır.





  3. #3

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Ders Çalışmak Nasıl Zevkli Hale Gelir?

    “Yapabileceğinize de inansanız yapamayacağınıza da inansanız haklı çıkarsınız.”

    Henry Ford

    Bizim hayatımızı şekillendiren yaşadığımız olaylar değil o olayların ne anlama geldiğine dair inançlarımızdır. Sorun ne çevremizde ne de yaşadığımız olaylarda. Sorun bizim olaylara yüklediğimiz anlamlarda. Bizim onları nasıl yorumladığımızda. Bu gün kim olduğumuz ve yarın kim olacağımızı belirleyen bizim olaylar hakkında oluşturduğumuz inançlarımızdır. İnançlarımız neşe dolu bir ömürle acılarla ve mutsuzluklarla dolu bir ömür arasındaki farkı belirler. Bazı bireyleri başarılı yapan bazılarını da başarısızlık ve çaresizlik içinde yaşatan taşıdığı inançlardır.

    İnançlarımız neyin acı neyin zevk olduğunu belirleyen güçtür. Hayatımızda herhangi bir olayla karşılaştığımız zaman beynimiz iki soru sorar. 1) Bu acı mı yoksa zevk mi? 2) Şimdi ben acıdan kaçmak ya da zevke ulaşmak için ne yapmalıyım? Bu sorulara verdiğimiz cevaplara göre hareket ederiz. İnançlarımız neyin acıya ya da zevke yol açacağına ilişkin öğrenmiş olduğumuz genellemelerden oluşur. Bu genellemeler bizim tüm eylemlerimizi belirler. Dolayısıyla olaylar hakkında oluşturduğumuz inançlar hayatımızın yönünü tayin eder.

    Ders çalışmaya yoğunlaşamamanızın nedeni onu algılayış biçiminizdir. Bu davranış hakkında öğrencilerin zihinlerinde çeşitli genellemeler vardır. “Ders çalışma nasıl bir faaliyettir? Sorusuna öğrenciler: “Sıkıcı buluyorum nefret ediyorum sınırlayıcı çalışmak için istek olmalı çalışmamak daha eğlenceli” vb. şeklinde cevaplar vermişlerdir. Zihinlerinde bu vb. genellemeler bulunan öğrenciler çalışmayı inanç ve alışkanlık haline dönüştürerek bu durumdan kurtulabilirler. Özellikle bu düşüncelerin olumlu hale dönüşmesini beklemek son derece yanlıştır. Beynimizde var olan bu genellemeleri kaldırmak için bir süre çalışmayı bir mecburiyet olarak görmek onu bir tercih olayı olarak algılamamak gerekir.

    Üniversite okumak sizin için bir zorunluluk mu? Yoksa sadece bir tercih mi? Uğrunda her şeyi göze alabileceğiniz bir etkinlik mi? Yoksa önemsiz alelade bir şey mi? Ders çalışmaya deneme sınavları yapmaya binlerce soru çözmeye mecbur musunuz? Hayallerin ve hedeflerin için mücadele eder misin? Gece gündüz hep bunlara katlanabilir misin? İnanç bu tip sorulara evet cevabını verir ama tercih evet cevabını vermez.

    Birçok öğrencinin kaybı ders çalışmayı bir tercih olarak algılamalarıdır. Onu inanç haline dönüştürürseniz yoğunlaşmayı daha kolay sağlayabilirsiniz. Eğer çalışmalarınızın sonucunda ulaşacağınız hedefleri bir tercih olarak görürseniz hedefleriniz hayalden ibaret kalır. Hedefe ulaşmak için tam bir inanca sahip olmak gerekir. Bununla beraber sizi hedefe götürecek her davranışı da bir inanç haline dönüştürmelisiniz. Öğrencilerin etkili bir çalışmayı sergileyemeyişleri bu çalışmayı gezme Tv seyretme internet oyun vb. seçenekler arasında bir tercih olarak görmeleridir. Hedefe götüren her davranış bir inançtır. Hedefe olan inancı körükleyen onun ateşini alevlendiren birer etkendir. Hedef üniversite ise ders çalışmak inançtır. O bir tercihten öte hedeflerinize ulaşmak için yapılması gereken bir zorunluluktur. Eğer üniversiteyi hayal ediyorsanız ona giden yolun ders çalışmaktan geçtiğini unutmayınız.



    DERS ÇALIŞMAK

    BİR TERCİH İSE;

    1. Yapmak zorunda olduğunuz için yaparsınız

    2. İstediğiniz zaman yaparsınız

    3. Gezme TV seyretme dinlenme vb. etkenlikler arasında bir seçenek olarak görürsünüz.

    4. Çalışmaya uygun bir tutum takınamazsınız

    5. Çalışmanın önemini kavrayamazsınız

    6. Yapılmasa da olan bir etkinlik olarak algılarsınız

    7. Bir türlü verimli çalışmayı başaramazsınız

    8. Hedefinize ulaşamazsınız

    BİR İNANÇ İSE ;

    1. İstediğiniz için yaparsınız

    2. İsteseniz de istemeseniz de yaparsınız

    3. Zorunluluk alarak algılarsınız

    4. Çalışmaya uygun bir tutum takınırsınız

    5. Sarsılmaz bir inançla çalışmanız gerektiğine inanırsınız

    6. Hedefinize ulaştıracak bir etkinlik olarak görürsünüz

    7. Her zaman verimli çalışmayı başarırsınız

    8. Hedeflerinize ulaşırsınız.


    Öğrencilerin çalışmaya gerektiği gibi yoğunlaşmaları için yapmaları gereken bazı davranışlar vardır. Davranışlar içinde bulunduğumuz durumun göstergesidir. Başarılı bir sonuç elde etmiş iseniz o anki zihinsel ve fiziksel eylemlerinizi hatırlayarak aynı sonuca tekrar ulaşabilirsiniz. İnsanların çoğu durumlarını yöneltmek için bilinçli hareket etmezler. Ya enerjik ya da çöküntülü olurlar. Herhangi bir alanda kişiler arasındaki farkı kaynaklarını etkin olarak nasıl kullandıkları belirler.

    Çoğu öğrencinin iyi yoğunlaşmak için aradığı şey durum değişikliğidir. Fakat birçoğu da bunu yanlış uygular. Çalışma isteği kaybolduğunda televizyon seyretmek müzik dinlemek veya gezip dolaşmak gibi ders çalışma davranışı dışında çeşitli yollar denerler. Bunlar çalışma isteğinin uyanmasını sağlamadığı gibi tamamen ortadan kalkmasına neden olabilir. Çünkü seçilen bu davranışlar insanın hoşuna giden davranışlardır. İnsanlar hoşlarına giden davranışları yapmaya devam etmek isterler. Oysa ders çalışmak çoğu öğrencinin hoşuna gitmeyen bir durumdur. Onun için durum değişikliğini önce düşüncede başlatmalı. Daha sonra fizyolojinizde çeşitli değişiklikler olacaktır. İçinizde oluşan sıkıntılarınızı atamadığınızda ders çalışmaya kendinizi veremediğinizde çok istemenize rağmen dikkatinizi toplayamadığınızda hemen durumunuzu değiştirmeyi deneyin.






  4. #4

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Etkili okuma nasıl sağlanır?
    Etkili öğrenmenin gerçekleşebilmesi için etkili ve hızlı okuma tekrar yapma iç disiplin etkili dinleme bilinçli not alma ve hafızaya kalıcı şekilde yerleştirme çok önemlidir. Bunları sırasıyla irdeleyeceğiz. Acaba etkili ve hızlı okuma ne demek?

    Bilgilerimizin yaklaşık % 80'ini okuma yoluyla (gözle) elde ederiz. O halde göz bilginin elde edilmesinde en etkili organ niteliği taşıyor. Fakat çoğu öğrencimiz bunun farkında değil. Okumaya başladığımız ilk yıllardan itibaren etkili ve hızlı okuma konusunda ne yazık ki gerekli olan alışkanlıklar bize kazandırılmamış. Bu nedenle hızlı okuyamıyor ve okuduğumuzu da anlayamıyoruz.

    Bu konudaki genel yargılardan birisi konunun yavaş okunduğunda daha iyi öğrenildiğidir. Halbuki bu kanaat yanlıştır. Çünkü yavaş okuyan ağır ve sıçramalı okuduğu için sıkılır ve dikkati kolay dağılır. Ayrıca dikkat süresinin kısa olduğu (20 25 dakika) düşünülürse hızlı okuma sayesinde daha çok kelime okunduğundan zaman verimli kullanılmış olur. Çoğu öğrencinin ders çalışırken karşılaştığı temel sorunlardan birisi de zamanın yetmemesidir. Aynı şey sınav için de geçerlidir. Sınav süresi yavaş okumayı alışkanlık haline getiren öğrencilere yeterli olmamaktadır. Sınav süresinin bitmesiyle beraber bir kısım sorulara öğrenci hiç bakamama problemiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum hızlı okumanın önemini belirgin bir şekilde ortaya çıkarıyor. Hızlı okuyan okuduğunu daha iyi anladığı için dikkatini daha uzun süre yoğunlaştırabilir ve kendisi için önem taşıyan konulara dönmek için zamanı kalır.

    Peki acaba yavaş okuma alışkanlığımızdan nasıl kurtulabiliriz? Okuma hızımızı yavaşlatan en önemli sorunlardan bir tanesi dudakları kıpırdatarak (sesli) okumaktır. Bu durum ister istemez okuma hızımızı konuşma hızımıza göre ayarlama zorunluluğu doğurur. Bu alışkanlığımızdan kurtulabilmenin çeşitli yolları vardır. Bir metni okurken sakız çiğneyerek okuma veya çerez yiyerek okuma bu olumsuzluğu ortadan kaldırır. Zaten belli bir süre sonra ağız kıpırdatmadan okuma alışkanlık haline geleceğinden sakız çiğneme vb. yöntemleri deneme zorunluluğundan kurtulmuş oluruz.

    Bunun haricinde okuma hızını artıracak en kolay ve pratik yol göze bir kalem vasıtasıyla yardımcı olmaktır. Kalemin satır üzerindeki hızlı hareketi gözün hareketini de hızlandıracağından okuma hızının artmasına neden olacaktır. Bu sayede dakikada 100 - 150 kelime okuyabilen göz 500 - 1000 kelime seviyesine ulaşabilir.

    Bütün bunlar yapılırken göz egzersizleriyle göz kasları güçlendirilmelidir. Bunun için satırlardaki kelimeleri ikişerli veya üçerli gruplayarak daire içine alabilirsiniz. Bu sayede gözünüz tek bir kelimeye değil kelime grubuna odaklanmış olur. Eğer sık sık okuduklarınıza geri dönüşler yapıyorsanız bundan kurtulmak için okuduğunuz satırları beyaz bir sayfayla kapatabilirsiniz. Ayrıca satırın en alt sağ en üst sol en alt sol - en üst sağ kelimelerine hızlı şekilde gözlerinizi yönlendirerek göz kaslarınızın güçlenmesini sağlayabilirsiniz. Uzak hedeflerden yakın hedeflere yakın hedeflerden uzak hedeflere bakarak göz egzersizi yapabilirsiniz. Bütün bu egzersizleri uyguladığınızda zannediyorum okuma hızınız belirgin bir şekilde artacaktır. Ve böylece sınavdaki soruları yetiştirememe ve okuduğunuz paragrafları anlayamama problemi ortadan kalkacaktır.






  5. #5

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Öğrendiklerimi hafızamızda nasıl saklayabiliriz?

    Öğrencilerin karşılaştığı temel problemlerden birisi bu kadar bilgiyi hafızasına nasıl yerleştireceğidir. Çünkü sözel derslerde isimler savaşlar kavramlar; sayısal derslerde formüller şemalar çok olduğundan öğrenci bu bilgilerden ürkmektedir. Halbuki hafızaya yerleştirmede belli teknikleri uygulayan öğrenciler böyle bir sıkıntıyla karşılaşmazlar. Acaba bu teknikler nelerdir?

    Bir konuyu okurken veya dinlerken resimli düşünmeye gayret edin. Örneğin tarih dersinde anlatılan savaşları gözünüzde canlandırmaya çalışın. Bunu sağlamaya yönelik olarak son zamanlarda derslerde görsel malzemelere ağırlık verilmiştir. Haritalar resimler karikatürler şemalar daha yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu tür kitaplar görsel öğrenme hafızaya yerleştirme ve bilgilerin kalıcılığını sağlama açısından tercih edilmelidir.

    Öğrenme sırasında ne kadar çok kanal kullanılırsa (göz kulak dokunma vb.) konu o kadar kolay ve kalıcı öğrenilmiş olur. Bu tür yolla elde edilen bilgiler uzun süre hafızada kalır. Bunun yanında öğrenmek istediğiniz veya kolaylıkla hafızanıza yerleştiremediğiniz kavramları küçük kartlara yazarak otobüslerde boş kaldığınız zamanlarda tekrar ederek öğrenebilirsiniz. Evde devamlı karşılaştığınız nesnelere (özellikle gençler açısından ayna gibi masamızın yanında oluşturduğumuz pano gibi) bu kartları yapıştırarak buradaki kavramları hafızamıza yerleştirmiş oluruz.

    Hafızaya yerleştirmede dikkat edilecek bir diğer nokta daha önce öğrenilmiş olan konularla bağlantılı şekilde konuya anlamaya çalışmaktır. Çünkü beyin bilgileri kategorize eder. Kurulacak olan bağlantılar beynin işini rahatlatacaktır.

    Akrostiş oluşturma da bilgileri hafızaya yerleştirmede önemli bir yoldur. Akrostişin ne olduğunu merak ediyorsunuz değil mi? Akrostiş kelimelerin baş harflerinden oluşturulan ifadelerdir. En tanınmışı ASPAVA'dır (Allah saadet para aşk versin amin). Özellikle coğrafya ve tarih derslerinde akrostişlerden yararlanabilirsiniz. Örneğin Lale devrinde yapılan yenilikleri MİÇ (matbaa itfaiye çiçek aşısı) akrostişiyle hafızanıza yerleştirebilirsiniz. Biraz meşakkatli bir iştir ancak hafızada kalma süresi fazladır. Aynı şeyi sayısal derslerde formül ezberleme de de kullanabilirsiniz.

    En önemli problemlerden birisi yabancı kelimelerin hafızaya yerleştirilmesidir. Burada uygulanacak yöntem çeşitli benzeşimler kurmaktır. Benzetilenler çağrışımı kolaylaştırıcı rol oynayacaktır.

    Konuların hafızada kalmasını sağlayan temel unsurlardan birisi yapılan tekrarlardır. Özellikle gece uyumadan önce yapılan tekrarlar unutmayı büyük oranda engelliyor. Hatta bunu daha ileriye götürerek haftalık ve aylık tekrarları da aynı kategoride ele alabiliriz.





  6. #6

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Ders Çalışmaktan Sıkılmamak İçin Ne Yapmak Gerekir?

    - Ders çalışmak istemiyorum.

    - Bir süre çalıştıktan sonra sıkılıyorum.

    - Uzun süre ders çalışmam imkansız. Biraz çalıştıktan sonra başım ağrımaya başlıyor ve çalışmayı bırakıyorum. Gibi ifadeleri öğrencilerin çoğundan duymak mümkündür. Aslında bu şikayetlerdeki ortak nokta ders çalışma alışkanlığını kazanmak için öğrencilerin kendilerini uzun süre çalışma odalarında tutmaya çalışmalarından ve ortamı gereği gibi havalandırmamalarından kaynaklanır.

    Öğrencinin çalışmaya başladıktan bir süre sonra gergin oluşunun ve başının ağrımasının nedeni çalışma ortamının iyi havalandırılmamasıdır. Havalandırılmayan odada oksijen azalır.. Odadaki oksijensizlik gerginliğe ve baş ağrısına neden olur. Gerginlik ve baş ağrısı çalışmayı sıkıcı hale getirir. Öğrenci bir süre sonra çalışmaya son verir. Bunun önüne geçmek ve çalışmayı daha sağlıklı bir şekilde sürdürmek için belirli aralıklarla dinlenme süresi tanınmalı. Bu süre içerisinde de çalışma ortamı mutlaka havalandırılmalı.

    Uzun süre çalışmayı engelleyen diğer bir faktörde sınava hazırlanan adayın ne kadar çalışması gerektiğini bilememesi ve çalışmaya ara vermemesinden kaynaklanmaktadır. “Bazen kaç saat çalışmam gerektiğine karar vermekte güçlük çekiyorum. İdeal çalışma süresi ne kadardır. Ara verdiğimizde ders çalışma isteğinin kaybolmaması için ne yapmalıyım?” Sorunlarını yaşayan öğrencinin öncelikle bilmesi gereken şey: çalışma süresi yapılan çalışmanın niteliğine ve öğrencinin öğrenme ihtiyacına göre değişir. Konuyu öğrenmek için yapılan çalışmalarda çalışma süresi 50 dakika ile 1 saat arasında değişebilir. Öğrenilmiş bir konuyu pekiştirmek için soru çözümü yapılıyorsa bu süreyi 15 saate kadar çıkartılabilir. Bazen öğrenciler kendisini iyi hisseder ara vermeden çalışmayı sürdürür. “Hiç çalışmamak ne kadar yanlış ise ara vermeden çalışmayı sürdürmek de o kadar yanlıştır.” Öğrenci o anda çalışmaktan verim aldığını düşünse bile daha sonraki çalışmalarını aksatacağından dolayı bu şekilde çalışmak iyi değildir.

    Günlük çalışma süresini üniversite adayının ihtiyacı belirler. Bütün öğrenciler için günde şu kadar saat ders çalışırsanız sınavı kazanabilirsiniz demek yanlıştır. Burada ölçü her öğrencinin gerektiği kadar çalışmasıdır. Konuyu ne kadar sürede öğreniyorsanız o süre kadar çalışın. Arkadaşlarınızın çalışma süresi size uymayabilir. Konuyu öğreniyorsanız sürenin bir önemi yoktur. Fakat kaç saat çalışırsanız çalışın bunu düzenli bir şekilde yapmalısınız. Mutlaka ders çalışma saatlerinizi ve dinlenme süresini belirleyerek düzenli bir çalışma sergilemeniz faydalı olur.

    Çalışma süresi kadar dinlenme süresi de son derece önemlidir. Dinlenme süresi 15 ile 20 dakika arasında değişebilir. Öğrenci dinlenme süresini çalışma odasının dışında geçirebilir. Bu arada çalışma odasını havalandırabilir. Farklı bir mekanda dinlenme süresini geçirmek öğrenciyi daha iyi dinlendirir. Dinlenme anında bol bol oksijen alınmalı. Öğrenci yaşadığı evin durumuna ve hava şartlarına göre dinlenmeyi balkonda veya pencereden dışarı bakarak geçirebilir. Çünkü birey böylece temiz havayı solunum yaparak beyninin ihtiyacı olan oksijeni sağlar. Ayrıca bireyin açık hava ile temas etmesi vücudunu rahatlatır. Bu rahatlık daha sonraki çalışmalara istekli başlamanın ve çalışmanın verimli olmasının temel şartıdır.

    Dinlenme süresinde zihni bir sonraki çalışmaya hazırlamak için çalışılacak dersleri ve konuları düşünmelisiniz. Bireyin motivasyonunu kaybetmemesi için bazen hedeflediği üniversite ve bölümü düşünmesi başaracağını hayal etmesi zihnini hep başaracağına dair düşüncelerle doldurulması çalışma isteğini kamçılar.





  7. #7

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Verimli Ders Çalışmayı Engelleyen Faktörler?

    ÖSS ve LGS sınavları kaybedenlerin çoğunlukta olduğu bir sınavdır. Bu sınava hazırlanmak için adayların yoğun ders çalışma temposu içerisinde olması gerekir. Etkili ve verimli ders çalışmak başarıyı artıran önemli bir etkendir. Ancak adayların birçoğu ders çalışmayı verimli hale getiremedikleri için beklenen başarıyı gösteremezler. Çok çalışmalarına rağmen konuları gerektiği gibi öğrenemediklerinden şikayet ederler. Öğrencinin ders çalışırken veya çalışma zamanının dışında verimini düşüren faktörler vardır. Bunlar müzik dinlemek TV Seyretmek yatarak ders çalışmak ve uzun süre bilgisayar kullanmak vb.

    Bilim adamlarına göre beyin aynı anda birden fazla uyarıcı alabilir. Ancak dikkatini tek bir noktaya odaklar. Örneğin karşınızda duran birçok nesneye aynı anda bakabilirsiniz. Ama sadece birisine dikkatinizi yoğunlaştırarak net bir şekilde görürsünüz. Ders çalışırken müzik dinlediğinizde de beyne birden fazla uyarıcı göndermiş olursunuz. Beyin ise bunlardan sadece birine yoğunlaşır. Yani beyin ya müzikle meşgul olur ya da ders ile. Beyin ders ile meşgul ise müzik dinlememiştir eğer müzik ile meşgul olmuş ise ders çalışmamıştır.

    Beyin aynı anda birden fazla uyarıcı ile karşı karşıya kaldığında sıkılmaya başlar ve aktifliğini yitirir. Bu da öğrencinin ders çalışmaktan sıkılarak çalışmayı bırakmasına neden olur. Ayrıca çalışırken arka planda dinlenilen müzik gerginliğe ve yorgunluğa yol açar. Sonuç olarak birey çalışmanın verimini düşürür ve çalışmayı sıkıcı hale getirir.

    Dikkatin dağılmasına yol açan diğer bir etken de televizyondur. Özellikle televizyonun öğrenmeye olumsuz etkileri vardır. Bilimsel araştırmalar aşırı televizyon seyreden insanların monotonlaştığını sosyal ilişkilerinin zayıfladığını ve zamanının çoğunu boşa harcadığını göstermiştir. Alman Beyin Antrenman Kurumu Başkanı Prof. Bern Fischer’e göre; iki saat televizyon seyretmek suretiyle beynin uyarımdan yoksun bırakılmasının beyinde oluşturduğu tembelliği gidermek için bir hafta zihin egzersizi yapmak gerekir.

    Ders çalışma programını gerçekleştirdikten sonra televizyon seyredin. Hele televizyon açıkken ders çalışmayı hiç denemeyin. Dikkatinizi toplamada bir hayli zorlanırsınız. Çünkü televizyondaki ses ve görüntü olmak üzere iki tane dikkati dağıtıcı unsur vardır. Televizyonun diğer bir özelliği de bağımlılık yapmasıdır. Düğmesi kapalı iken hakimiyet sizde iken düğmeye dokunduğunuz anda hakimiyet ona geçer. Siz onu yönettiğinizi sanırken o sizi yönetir. O esnada yayınlanan programlar bireyi ders çalışmaktan uzaklaştırır. Onun için kısa süre için verdiğiniz dinlenmeleriniz de bile televizyondan uzak durun.

    Bilgisayar ve internet bizlere sınırsız bilgi hazinelerinin kapısını açsalar bile ders çalışmak için ayrılan zamanın büyük bir kısmını alıp götürmekteler. Gençlerin çoğu sanal alemde özgürce dolaşırken gerçek alemde akıp giden zamanın farkında olamamaktalar. Ekranda açılan birçok pencere üniversiteye giden yolların birkaçının kapanmasına neden olabileceği akıldan çıkartılmamalı. Bunları söylerken bilgisayar televizyon internet gibi günümüz teknolojisinin sunduğu imkanları reddetmiyorum. Ama onların yerli yerinde ve zamanında kullanılmasını istiyorum. Ülkemizde birçok insan televizyonu vakit geçirmek bilgisayarı oyun oynamak interneti de chatleşmek için kullanıyor.

    Zihin dağınıklığına yol açan faktörlerden bir tanesi de yatarak ders çalışmayı denemektir. Başlangıçta bu çalışma ‘Harıl harıl’ olurken ‘Horul horul’ devam etmektedir. Bu tip çalışmanın sonucu bellidir. Öğrencinin derin bir uykuya dalması ve vaktinin bir çoğunun uykuyla geçirmesidir. Uzanıldığında vücut gevşemeye başlar. Vücudun gevşemesini beyin uykuya ön hazırlık olarak algılar. Bir süre sonra ise uyuma gerçekleşir. Beyne daha sağlıklı bir mesaj göndermek için mutlaka çalışma masasında ders çalışmalısınız.

    Hayallere dalmak endişelere kapılmak zamansız telefon görüşmeleri yapmak çalışırken bir şeyler atıştırmakta dikkati dağıtan etkenlerdendir. Bunun için yapılması gereken bu etkenleri ortadan kaldırarak verimli çalışmayı sağlamak.

    Hayallerin etkisinden kurtulmak ve gücünden faydalanmak istiyorsanız mutlaka kazanmayı hayal edin. Endişeleriniz var ise bu yeterince çalışmadığınızın bir göstergesidir. Endişeleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu yeterince çalışmaktır. Yani endişeyi ortadan kaldırıncaya kadar çalışmak. Telefon görüşmelerinin olumsuz etkisini azaltmak için görüşmeleri dinlenme süresinde yaparak konuşmayı kısa tutmanızı öneririm





Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]