Yaşam düşlerin arasındaki yaşananlardır düşler arasında kalanlar. Düşleri yaşamdan aldığımızda kuru gerçekler kalır sadece geriye. Düşlerin yaşamında ise sözcükler önemlidir. Sözcüklerle hayat bulur tüm düşler onlardan bahsedildikçe nefes alırlar canlanırlar ve gerçekleşirler.

Tüm düşler konuşulmak ister. Kendisinden bahsedildiğini duymaktır tek istedikleri. Seslenildiğinde koşarak gelen bir sevgili gibidir. Sessizliğe dayanamazlar. Bir çiçeğin güneş ve suya hasretidir dile gelmektir arzuları.

Her çocuğun ilk dilidir düşçe daha doğuştan öğrendikleri. Düşçe konuşmayı sever çocuklar kurdukları düşlerden bahsederler. Sınırları yoktur başlarda. Sonra zaman geçtikçe gerçekçi yetişkinler girer devreye gerçeklerden bahseden. Gerçeğin kirli elleriyle sarıldıklarında ise artık çok geçtir. Farklı bir dil kullanmak zorundadırlar artık gerçeğin dilini. Gerçeklerle büyürler düşçeyi unuturlar unutmak zorunda kalırlar. Artık sadece gerçek şeylerden konuşurlar; görebildikleri duyabildikleri ve dokunabildikleri şeylerden.

Gün gelir de farklı birileriyle karşılaşır gerçeğin insanları. Bu kişilerin konuştukları anlaşılmaz gelir onlara sözcüklerin yabancı geldiği cümleler kuruludur. Gelecekten bahsedilir olasılıklardan olabilirliklerden. Gözleri parıldar bahsettiklerinde düşlerinden. Düşçedir konuştukları. Düşlerinin diliyle şarkı söylerler yazarlar okurlar ve yaşarlar.

Düşçe düşleyenlerin ortak dilidir. Sözlüklerinde olumsuzluk imkansızlık yoktur düşçenin. Umutla tutkuyla doludur içleri. Eyleme geçmektir gerçekleşmektir olmaktır inanmaktır sözcükleri. Onları anlamak için bu sözcükleri bilmek ve onlarla anlaşabilmek için bu dili kullanmak gereklidir.

Eğer gün gelir de düş yolculuğuna çıkmak isterse gerçeğin insanları düşçe sözlüklerden birini almalıdır yanına. Bu sözcükleri kalbinde seslendirmesi ve dilinde yaşaması için. Çünkü düşçe düşleri hatırlamak ve yaşamak içindir.


Tayfun Topaloğlu