Kırklareli Müzesi
1894 yılında Mutasarrıf Neşet Paşa ve Belediye Başkanı Hacı Mestan Efendi tarafından yaptırılan bina 1930’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından ziyaret edilmiştir. 1962 yılına kadar fiilen belediye binası olarak kullanılmış 1970’li yıllarda ise tamamen boşaltılarak terk edilmiştir. 1983 yılında başlayan ve çeşitli aralıklarla devam eden restorasyon çalışmaları 1993 yılında tamamlanmıştır. 1994 tarihinde Kırklareli Müzesi resmen ziyarete açılmıştır. Bodrum hariç iki katlı betonarme olan yapının dört cephesinde kemerli pencereler yer almakta olup girişte dört sütuna oturan cumba vardır. Arkeoloji ve etnografya seksiyonları üst katta yer almakta giriş katında ise kültür ve tabiat sergi salonu bulunmaktadır.

Dolmenler (Kapaklı Kaya Mezarlar)
Trakya’da çok sayıda görülen tümülüslerin erken safhası olarak kabul edilen dolmenler genel olarak Kırklareli’nin kuzey – kuzeybatı dağ yamaçlarında ve bu yamaçlara yakın ova eteklerinde sıralanmıştır. Bölgede kapaklı veya kapaklı kaya olarak da anılan dolmenler yekpare yassı iri taşlardan basit oda şeklinde yapılmış anıt mezarlardır. Şu ana kadar yapılan araştırmalarda Edirne’nin Lalapaşa ilçesi merkez olmak üzere bir hat halinde Kırklareli’nin Demirköy ilçesi yakınlarına kadar ulaştığı tespit edilen dolmenlerin Erken Demir Çağı (M.Ö. 1300 – 800) sürecinde kullanım gördüğü anlaşılmaktadır.

Menhirler (Dikili Taş)
Megalit (büyük taş) dikili anıtsal mezar taşlarıdır. Kırklareli ve yakın çevresinde çok sayıda görülmektedir. Çoğunlukla yakın dönem mezarlık alanlarında da benzer dikili mezar taşları görülmekte ise de esas kullanım süreci Erken Demir Çağı’dır. Yükseklikleri ortalama 3 m’ye varan dikit örnekleri Kırklareli merkez ilçe Erikler Değirmencik Ahmetçe köyleri ile Lüleburgaz ilçesinde görülmektedir. Ancak Kırklareli merkezi de dahil olmak üzere çoğu ilçe ve köylerdeki Müslüman mezarlarında bulunan dikili taşların bir bölümünün orijinal yerlerinden sökülerek getirilen menhirler olduğu düşünülmektedir.

Tümülüsler
İçerisinde mezar bulunan insan eliyle oluşturulmuş yığma tepelerdir. İl sınırları içinde 92 adet tümülüs tescil edilmiştir. Ancak yapılan yüzey araştırmaları sonucunda bunların sayısının 200’den fazla olduğu görülmüştür.

Aşağıpınar Höyüğü
İl merkezinin güneyinde şehre 3 km. mesafede bulunmaktadır. Aşağıpınar Höyüğü’nün kuzeybatısında bulunan tatlı su kaynağının önceleri daha doğuda Haydardere yatağı üzerindeyken zamanla batıya doğru kaydığı ve aynı şekilde bu pınar önünde küçük bir gölcük–bataklık olduğu da öğrenilmiştir. Aşağıpınar kazılarında şimdiye kadar rastlanan en eski kültür katı M.Ö. 5800 yıllarına tarihlenmektedir. Anadolu kronolojisine göre Geç Neolitik Balkan kronolojik sisteminde ise Neolitik Çağ–Karanovo II dönemine tarihlenen bu ilk yerleşim Demir Çağı’na (M.Ö. 1200) kadar süregelecek olan Trakya kültürünün de temellerinin atıldığı bir süreci temsil etmektedir.

Kanlıgeçit Höyüğü
Kırklareli’nin yaklaşık 3 km. güneyinde Aşağıpınar’a 300 m. mesafededir. Eski Tunç Çağı’na (M.Ö. 3. bin yıl) tarihlenen bu yerleşim alanı Anadolu’da ve Yakındoğu’da M.Ö. 3. bin yıl kentleşme sürecinin ortaya çıktığı yavaş yavaş kent devletlerinin oluştuğu bir süreci temsil etmektedir. Bu yerleşmelerdeki yapıların basit ahşap yapılar şeklinde olduğu; genellikle yerleşmelerin savunma amaçlı derin bir hendek ve bunu sınırlayan ahşap bir duvar ile çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Taş malzeme mimaride hemen hemen hiç görülmez. Yapılan çalışmalarda Kanlıgeçit’in Anadolu yerleşmeleri ile tam olarak benzeşen büyük bir yerleşim alanı olduğu ortaya çıkmıştır. Yerleşim taş sur ile çevrili bir iç kale ile bunun etrafında yayılmış aşağı şehirden oluşmuştur