ROMA İMPARATORLUĞU TARİHİ EFSANELERİ VE İNANIŞLARI

Roma mitolojisi Antik Roma'da yaşayan insanların mitolojik inançlarının bütününe verilen isimdir. Genelde iki ana bölümü olduğu düşünülür; ilk bölüm ki daha sonraları etkin olmuştur ve edebidir genellikle Yunan mitolojisindeki öğelerin Romalılaştırılmış hallerinden meydana gelir ikinci bölüm ise daha erken dönemlerde etkin olmuş olan ve daha çok kültik olan Yunan-benzeri diğer yarıdan farklı uygulama ve inançlara sahip daha özerk bir bölümdür.


ROMALILAR VE DİN


Romalıların hayatında dinin büyük bir önemi vardı. Latince'de "din" anlamına gelen religio sözcüğünün religare yani "bağlamak" fiiliyle olan yakınlığı bazı bilim adamlarına göre önemlidir. Her ne kadar söz konusu fiile yakın olsa da religio sözcüğü çok geniş bir anlam yelpazesine sahipti ve onun birebir karşılığı bir sözcük o dönemin ünlü dillerinde örneğin Yunanca'da bulunmamaktaydı. Nitekim daha sonraları hem Roman hem de Germen kökenli diller bu sözcüğün karşılığı ile din anlamını tanımlamak yerine yine bu sözcüğü kullanmayı tercih etmiştir; religion veya religione gibi.[1]


Roma tarihi ve halkın günlük yaşamı için dinin önemi Livy'nin tarihinde de görülebilir. Roma tarihine dair neredeyse her türlü olgu yükselişlerden çöküşlere kadar rahatlıkla dine bağlanarak açıklanabilmekteydi. Nitekim ilk dönem Roma dininde neredeyse her olay için bir tanrı veya tanrıça bulunması da bunun göstergelerinden sayılabilir


Roma Dininin Bazı Özellikleri


Romalıların dini anlayışının gelişmişliğine rağmen cumhuriyetin sonuna kadar dini tanımlanabilecek fikirler yazına dökülmedi. Yunan kültürünün Roma'da yoğun biçimde etkili olmaya başlamasıyla yazar ve düşünürler dini konulardaki şahsi fikirlerini yazına dökmüşlerdir. Örnek olarak Cicero verilebilir.

Bunun nedeni dinin karakteristiki yapısı da olabilir.


Her ne kadar bugün Roma dini olarak tanımlansa da o dönemdeki din tanımı bugünkü sistematik ve belirli başlıkları içinde bulunduran din tanımından çok farklıydı. Roma dini hiçbir zaman modern din anlayışına sahip olamamıştır. Gerek erken dönemlerindeki kültik yapısı gerekse sonraları yaşanan başta Yunan olmak üzere farklı kültür ve milletlerin dini yapılarının etkileşimi sistematik bir din oluşturamamıştır.


Sınırları muğlak kuralları esnekti. Her ne kadar bir tür ruhban sınıfı (rahip ve rahibeler) ilahilik gibi kavram ve kurumlar yer alsa da bunların hepsi sistematik bir biçimde bütün oluşturmamaktaydı. Zaten sonraki dönemlerde farklı kültürlerden gelen dini öğeler ile dini yapı çok farklı bir hâl almıştır.


Roma politeizmi ve inanç yapısı özellikle son zamanlarında birçok farklı kültürü barındırsa da bunlardan en etkin olanı her zaman Yunan inancı olmuştur. Ayrıca güç sembolleri ve bazı kamusal ibadetler yoğun oranda Etrüsk kültür ve inancından etkilenmiştir. Aslında Etrüskler Roma'ya MÖ 6. yüzyılda sadece kısa bir süreliğine egemen olabilmişlerdir. Büyük ihtimalle bu sembolizm ve ibadet ilhamı bizzat Romalılar tarafından yapılmıştır.


Erken Roma Mitinin Doğası


Arkaik Romalıların bir mite sahip olmadıkları söylenebilir. Bununla kastedilen sonraki dönemde şairlerinin Yunan mitolojisinden esinlenmesine karaki dönemde Romalıların tanrıların kökenine dair Yunandaki Titanomaki veya Zeus'un Hera tarafından baştan çıkartılması gibi bir mit anlayışının veya sıralı bir anlatının bulunmamasıdır.


Romalıların bu erken dönemde sahip oldukları dini yapı iki ana nokta ile tanımlanabilir:


1. Çok gelişmiş bir ayin sistemi ruhban okulları ve ilgi tanrı "küme"leri;

2. Kentin (Roma kentinin) bulunuşu ve kuruluşuna dair çok zengin bir tarihi mitler yapısı ki bu yapı fani insanlar ile birlikte çoğu ilahi müdahaleyi de içerir.


Erken Dönem Mitolojisinde Tanrılar


Romalı tanrı anlayışı erken dönemde Yunandakinden çok farklı bir biçimdeydi. Örneğin eğer bir Yunana Demeter'i soracak olsaydınız büyük ihtimalle ünlü mitten yani Hades'in Persephone'yi kaçırışı üzerine Demeter'in yaşadığı acılardan bahsedecektir.


Fakat bir Romalıya Ceres hakkında sorarsanız size onun resmi bir rahibinin flameninin olduğunu bu rahibin Jüpiter Mars ve Quirinus'un flamenlerine karşı ast ama Flora ve Pomona'nın flamenlerine karşı üst olduğunu belirtecektir.


Ayrıca onun diğer ziraat tanrıları Liber ve Libera ile birlikte bir üçlü oluşturduğunu da belirtebilir; ve hatta ona bağlı olan belirli görevleri olan daha ast tanrıları sıralayabilir: Sarritor (yabani otları temizleme) Messor (hasat yapmak) İnsitor (tohum ekmek) vb.


Bu örnekten de anlaşılabileceği gibi arkaik Roma mitolojisi en azından tanrılar ve tanrı anlayışı açısından anlatılardan değil de tanrılar arasında ve tanrılar ile insanlar arasında yer alan kenetlenmiş ve kompleks bir ilişkiler ağından oluşmaktaydı.


Erken Romalıların özgün dini daha sonraları birçok farklı ve çelişen inancın eklenmesi ve özellikle de Yunan mitolojisinin büyük bir kısmının asimile edilmesiyle çok farklı bir hal ve yapıya dönüşmüş farklılaşmıştır.

Roma Tarihi Hakkında Erken Dönem Mitolojisi


Tanrılar hakkında bir anlatı geleneği olmasa da Romalıların kentlerinin (Roma'nın) bulunuşu kuruluşu ve ilk dönemleri hakkında çok zengin ve yarı-tarihi yarı-efsanevi anlatı kültürleri mevcuttu. İlk krallar Romulus ve Numa gibi tamamen mitik bir doğaya sahipti ve bu tür efsanevi öğeler Cumhuriyetin ilk dönemlerine kadar uzanabilmekteydi.


Bugün Aeneid ve Livy'nin ilk bir-iki kitabı bu insan mitolojisinin en önemli kaynaklarını oluşturmaktadır.


Özgün Roma ve İtalik Tanrılar


Reski rahiplik roma ayinsel ibadet ve uygulamalarını iki tanrı sınıfına ayırmaktadır: di indigetes ve de novensides veya novensiles. İndigetes Roma devletinin şehrinin özgün tanrılarıydılar ve böyle yaklaşık 30 tanrıya adanmış özel bayramlar (festivaller) mevcuttu. Novensides ise kültleri tarihi süreçte daha sonraları şehre gelmiş tanrılardır ki bunların ortaya çıkışları genellikle belirli bir kriz veya ihtiyacın doğduğu bilinen belirli tarihlerdir.


Erken Roma tanrılarına di indigetes`e ilaveten çeşitli etkinlik ve eylemlerde çağırılan özelleşmiş veya uzmanlaşmış küçük tanrılar da mevcuttu. Bu tür eylemlere ayinsel bir boyut kazandırılmıştı örneğin ekini ekerken belli bir tanrı ismiyle çağırılır hasat ederkense bir başkası çağırıldı. Aslında bu yoğun ayin kültürünün ve küçük tanrı anlayışının temelinde politeizmden çok bir tür polidemonizm yatmaktaydı; zira bu küçük tanrıların güçleri ancak uzmanlaştıkları/özelleştikleri eyleme yetmekteydi diğer eylemlerde herhangi bir güçleri bulunmuyor ve bu nedenle de tanrıdan çok bir tür ilahi ruh kavramına yakındılar.


İlk panteonun başında Jüpiter Mars ve Quirinus üçlemesi (ki bu üçünün rahipleri veya flamenleri en yüksek dereceye sahiptiler) ile Janus ve Vesta bulunmaktaydı. Erken dönemde bu tanrıların pek bir kişilikleri (veya şahsi özellikleri) yoktu ve kişisel tarihlerinde evlilik ve soy ağaçları bulunmuyordu.


Yabancı Tanrılar


Roma devleti etrafındaki bölgeleri fethettikçe komşu kültür ve toplulukların yerel tanrıları da Roma mitolojisine giriş yapmıştır. Romalılar geleneksel olarak yeni fethedilen yerlerin tanrılarına da kendi özgün tanrıları ile bir tutmuş aynı saygı ve onuru bahşetmişlerdir. Birçok seferde yeni fethedilen bölgenin tanrılarının da Roma'da yeni tapınaklarda yer almaları için davette bulunulmuştur. Bu nedenle Roma'ya özgü olmayan birçok farklı kült tanrı ve tanrıça Roma mitolojisine giriş yapmış kimi zaman bu yeni tanrı ve tanrıçalar hali hazırda Roma mitolojisinde var olan belirli tanrı ve tanrıçalarla özdeşleştirilmiştir.


Eski Roma Dini


Çok tanrılı bir din anlayışından gelen Romalılar tabiat kuvvetlerinin birer tanrı olduğuna tabiatta ve hayatta olan herşeyin tanrısal iradeye bağlı olduğuna inanıyorlardı.Başlangıçta Etrükslerin etkisinde kalan din anlayışı fetihlerden sonra yeni ülkelerin kültürleriyle tanışınca buralarda yaşayan halkların dini inançlarından da etkilenmiştir. Romalılar Fenike İran Frig inançlarının etkisindede kaldılar ama özellikle yunan uygarlığının (helen) din ve inanç konusundaki daha fazla ve belirgindir


Kendi tanrılarının cumhuriyet döneminde daha yakından tanıştıkları Yunanlıların tanrılarına benzediğini gören Romalılar onların tanrılarını aynen kabul etmişler ve mitolojilerinide benimsemişlerdir. Bu çerçevede Yunanlıların önemli tanrılarından olan Gök Tanrı (Tanrıların Kralı) Zeus ( Zevs) : Jupiter Ay Tanrısı Hera ; Junon zeka ve akıl tanrıçası Athena ; Minerva güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit ; Venüs ölüler ve cehennem tanrısı Hades ; Plüton bereket tanrıçası Demeter ; Neptün eğlence ve şarap tanrısı Diyonizos ; Baküs olarak adlandırılmıştır.


Yunan ahlak ve gelenekleri Romalıların Etrükslerden itibaren şekillenen dini gelenek ve inanışlarına da etki etti. Romalılar da bütün ilk çağ toplumları gibi fala inanmak kuşların uçuşu veya kesilen kurbanların iç organlarının dağılışına bakarak kehanette bulunmaya çalışmak gibi batıl inanışlara sahiptiler. Hatta öyle ki savaş ilan etmek gibi son derece ciddi ve önemli devlet işleri bile fala bakılarak kararlaştırılırdı. ( hatta bu iş için resmi kahinler ve kutsal tavuklar vardı. Bu tavuklar kendilerine verilen yemi yemezse bu tanrıların yapılmak istenen işe razı olmadıkları biçiminde yorumlanıyordu. ) Falcılıkla birlikte büyücülük de önemli bir batıl inanış biçimiydi. Roma’ da halkın gözünde çok değerli olan sadece falcılık – büyücülükle uğraşan bir sınıf bile vardı


Roma İmparatorluğunda Bugünkü İtalya’nın Latium bölgesinde Tiber Irmağı’na bakan tepelerde kurulmuş birkaç köyden oluşan eski Roma sonradan dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin merkezi oldu. Romalılar tarihte pek çok ülkenin dilini edebiyatını yasalarını yönetim biçimini ve mimarlığını etkiledi.


Hırıstiyanlık yaygınlaşıncaya kadar puta tapıcılık ( paganizm ) resmi dindi. Tanrılar adına yapılmış özel tapınaklar vardı. Tanrıça Junon adına yapılan tapınakta kutsal ateş devamli yakılır ve vestal denilen genç rahibeler ateşin sönmemesi için nöbet beklerlerdi.


Romalılar’ ın ilk dönemlerinde tanrılar adına düzenlenen yortular ve yılda iki defa yapılan araba yarışları halkın hem oyun eğlence hemde ibadet şeklini yansıtması açısından önemlidir.


M.S 30 yılından itibaren Roma İmparatoluğuna giren Hırıistiyanlık özellikle alt tabakadaki insanlar arsında yayılmıştır. M.S.305dan sonra doruğa çıkan Hıristiyanlık – Eski Roma Dini taraftarları arasında çekişmeler 305 – 306 yılları arasında en şiddetli çatışmalara sahne olmuş 306 yılında bu çatışmalar sonucunda iktidarı tek başına ele geçiren 1.Constantinus (Konstantin) tek başına imparator olup 313 yılında yayımladığı Milano Fermanı ile Hırıstiyanlığı serbest bırakıp yayılmasını teşvik etmeye başlaması ve Özellikle Döneminde Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğunun resmi din olarak kabul ettiren 1. Theodosius ( 379 – 395 ) un Roma’daki Vesta Tapınağı ’nda Roma’nın kuruluşundan bu yana yanan kutsal ateşi söndürmesiyle birlikte paganist inanç sindirilmeye başlanarak yavaş yavaş tarih sahnesinden silinmiştir.