Kuantum Koçu ve ‘Bedenin Şifa Kapıları’ kitabının yazarı Ebru Demirhan her hastalığın duygusal bir nedeni olduğunu söylüyor. Peki hangi duygu hangi hastalığa neden oluyor ve bedenimizin sesini nasıl duyabiliriz?


- Sizin hikâyeniz oğlunuz Ata Çınar’ın mucizevî hikâyesiyle başlıyor. Anlatır mısınız?

Ata Çınar’ın erken doğumu sonrasında karaciğerinin görevini yerine tam olarak yerine getiremediği fark edildi. Çınar’ın bedeninde yaralar çıkmaya başladı. Batı tıbbının cevap veremediği bir noktaya gelince doktor annelik içgüdüsüyle şöyle dedi: “Bu çocuk intihar ediyor ve sevgiye ihtiyacı var. Ne kadar seversen kurtarman o kadar mümkün olur.” Bugün anlıyorum ki o doktor bizim için bir şifacı bir yol göstericiydi. Bunun üzerine bütün düzenimi değiştirerek İstanbul’a geldim alternatif tıbbın peşine düştüm. Aile draması yapıldı Ata Çınar için ve onun daha anne karnında kodladığı “annem beni istemiyor!” algısı düzeltildi ve beden yaraları uçup gitti. Bana “Anne” değil “Annemmm” demeye başladı. Öfke karaciğerin konusuymuş. “Annem beni istemedi” kodlaması ortadan kalkınca karaciğer iyileşti.


Anne rahminde mi başlıyor hikâyemiz?

Anne rahminde 40. günden itibaren her şeyi görmeye duymaya anlamaya başlarız. Fakat farklı bir algı ve seçicilik vardır. Bebek açısından annenin korkuları ve duyguları farklı şekilde anlam kazanır ve kodlanır. Keza babanın varlığını hissetmek ya da hissedememek de farklı seçimlere sebep olur.


Her hastalığın sebebi içseldir diyorsunuz. Peki ya genetik hastalıklar?

Genetik hastalıklar ruhun ve bilinçaltının anne rahmi seçimleriyle ilgilidir. Bu tarz hastalıklara iyileşmesi imkânsız gözüyle bakmayın. Beden mükemmel bir matematiğe sahiptir. Bırakalım da bilgeliğini kullansın. Sonuç olarak bizi hasta eden olumsuz duygular mı? Pozitif düşünerek kanseri bile yenebilirsiniz. Hastalık iyileşmeye giden yoldur. Bedenin istemediği bir takım duygu ve düşünceler var ki hastalık ortaya çıkıyor. Hastalık uyarı mesajı olabileceği gibi birikimlerin sonucunda köprüden önce son çıkışı ifade eden genel bir kavramdır. Yani her hastalık içseldir. Bedenin içinde hastalığa yol açan bir şeyler varsa onları değiştirerek hastalığı ortadan kaldırabiliriz. Bazı durumlarda pozitif düşünmek tek başına yetmiyor. Geçmişteki anıları ve hastalık kayıtlarını temizlemek gerekiyor. Mevcut yaşam koşullarımıza bakılırsa bizleri hasta edecek çok etkenimiz var. Tüm bu şartlara rağmen her hastalığın içsel olduğu bilgisi ile hareket etmek daha verimli sonuçlar üretir. Bedenimiz duygular düşünceler ruhsal hal ve bilinçaltı kodlamalarımız doğrultusunda şifasını konumlandırır. Bu ilişkiler olması gerektiği gibi pozitif ve akışkansa şifa var demektir. Bizi biz yapan dinamikler arasındaki kayıtlar negatif ve iletişim bozuksa hastalık kendisini gösterir.


Peki örneklendirmek gerekirse; her üç kişiden biri tiroid hastası. Tiroid hastalığının kökeninde hangi duygu yatıyor?

Tiroid ve boğaz bölgesinde yer alan tüm hastalıklar öncelikle ifade sorununa yönlendirir bizleri. Düşünceleri ya da hislerini tam olarak ifade etmeyen/edemeyen kişilerin hastalığıdır. Yine de kimsenin tiroidi kimseninkine benzemez. Kişisel olarak altında yatan sebebi bulmak ve anıları düzenlemenin önemini hatırlatırım. Tiroid gibi yumurtalık kistleri ve miyomlar da çok yaygın.


Eşe duyulan öfke kırgınlık bunun nedeni olabilir mi?

Yumurtalık kistleri ve miyomların sebepleri arasında eşe duyulan öfke kadar yakın çevre ve toplum tarafından kadınlığa atfedilen negatif anlamlardan da bahsedebiliriz. Bazı kadınlarda çocuk doğurmadığı için içten içe kendisine beslediği negatif duygular miyoma ya da kistlere dönüşürken bazılarında doğurduğu çocuğun onu hayal kırıklığına uğratması “Seni doğuracağıma taş doğursaydım” diye düşünmesi etken olabilir.


Akşam