FRANSA’NIN BRUGES ŞEHRİNDE MODERN ÇİZGİLERE SAHİP BİR BAHÇEYİ KEŞFEDİYORUZ!



İç mimar Philip Simoen’in Fransa’nın Bruges şehrinde yaşadığı bu güzel ev mimarın aynı zamanda iş yeri. Yapıyı modernist mimar Arthur Degeyter 1962 yılında tasarlamış. Ev sahibi Simoen 1990’ların sonunda taşındığı evin Bauhaus stilindeki çizgilerine vurulmuş. Ev ve bahçenin birbirine dengeli bir şekilde bağlı olması mekanda açık alanların oluşu ve panoramik manzara ev sahibinin buraya aşık olmasına yetmiş. Bahçe tasarımında yollar ile ayrılan açık hava odaları oluşturulmuş. Bahçenin tamamında üç merkezi açık hava odası yer alıyor. Yeşil alan teras ve havuzdan oluşan bu alanlarda minimal çizgiler göz dolduruyor. Bahçe evin geometrik bir yansıması olarak düz formlarla karşımıza çıkıyor. Boylamasına paralel şeritler arasında yer alan bahçede basit bir planlamayla bitki olarak fazla türe yer verilmemiş. Yeşil tonunun hakim olduğu bahçe dinginlik hissini yaşatıyor. Arazinin konumu sayesinde kot farkı oluşturulmamış. Çim yüzeyle aynı kotta olan verandada derinlik hissini ilk bakışta fark edebiliyorsunuz.

Verandada yer alan dikdörtgen masa ve Driade tasarımı Miss Lacy sandalyeler bahçe mobilyalarında da minimal çizgilerin tercih edildiğini gözler önüne seriyor. Bahçenin tekdüzeliğini büyük saksılarla dengelemiş mimar. Saksılarda top formlu her dem yeşil bitkiler tercih edilmiş. Bu sayede verandaya çıktığınız anda mevsim ne olursa olsun hoş bir görüntüyle karşılaşıyorsunuz. Ligustrum büyüklü küçüklü saksılarda kullanılarak uyum yakalanmış. Sınır bitkisi olarak boylu ağaçlara yer verilmiş. Bu sayede bahçeyi yeşil bir duvarla sınırlandırmış tasarımcı. Yüksek ağaçların ön cephesinde Acuba japonica Pittosporum gibi yine her dem yeşil çalı grupları kısa boylarıyla bir hareket veriyor. Bahçenin arka bölümüne geçince minimal çizgiyi tercih edilen yapı malzemelerinden de anlayabiliyorsunuz. Bu noktada paralel dikilen yeşil tonlu bitkilerden yeşil bir yol yapılmış adeta... Hoş bir görüntü ve su sesine sahip olan nilüfer havuzu bitki çizgisine paralel şekilde konumlandırılmış. Dikdörtgen ince uzun formlu havuzda nilüfer çiçekleri açmayı beklerken suyu renklendiren yapraklar dikkat çekiyor. Her bahçede olduğu gibi su sesi buraya da çok yakışıyor; huzur veriyor. Havuzun etrafında suyla uyumlu saz türü bitkiler yer alıyor. Monokron sistemin içinde Pachysandra eğrelti otları ve şimşir çitlerle toprak örtüsü tamamen kaplanmış.

Kırmızı taş tuğla yoldan teras ve havuza ulaşılıyor. Bahçenin bu alanında yer alan heykel vurgu noktası olarak karşımıza çıkıyor. Simoen bahçenin bu alanına heykeltıraş Stefaan Depuydt imzasını taşıyan dikey bir heykeli nilüfer havuzuna paralel olarak eklemiş. Aynı alanda sert zemin üzerinde yer alan Bataille & Iben imzasını taşıyan banklar ve saksı içinde Japon akçaağacı formuyla dikkat çekiyor. Havuzun bulunduğu alanda saksı içinde incir ağacı Simoen’ın kendisi tarafından tasarlanmış bir masa ile Philippe Stark tasarımı iki bar sandalyesi ve Ronan ve Erwan Bouroullec imzalı iki sandalye yer alıyor. Farklı türlere yer verilmeyen bahçede tekrarın sıkıcı bir etkisi yerine istikrarlı ve güçlü yorumunu hissediyorsunuz.