Meçhul Misafirler

Ramazan ayı sessiz sedasız ufukta tüllenmişti. Bu mübarek günleri karşılama heyecanı toplumun her kesiminde yaşanıyordu. Maalesef epey zamandan beri insanların çoğu semadan sağanak sağanak bereket ve mağfiretin yağdığı bu kutlu zaman dilimlerini –medyanın da tesiriyle- sadece sahur ve iftarda yeme içme şeklinde düşündüğünden çarşı pazarda gözle görülen bir alışveriş canlılığı vardı. Bir başka kesimde ise her biri bire bin veren bugünleri verimli ve bereketli şekilde geçirmek için son hazırlıklar yapılıyordu.

Hayırsever gönüllüler üniversitelerde okuyan talebelere destek olmak ve maddî-mânevî ihtiyaçlarını karşılamak için toplanmışlardı. Bir dernek çatısı altında bir araya gelen fedakâr hanımlarramazan süresince talebelere verecekleri iftar yemeklerinin bir aksilik çıkmadan herkese ulaşabilecek şekilde yapılabilmesi için son hazırlıklarını gözden geçiriyordu. Mahalledeki kız yurdunda ve üniversite çevresinde kiraladıkları evlerde ailelerinden uzakta buruk bir ramazan geçirecek olan kız talebelere birkaç akşam da olsa aile sıcaklığında bir iftar yaşatmak onlara bu gurbette verilecek en güzel hediyeydi.

Kadınlar arasında yıllardan beri yaptığı hayır faaliyetleriyle çevresindeki hanımlara örnek olan Ayşe Hanım vermeyi taahhüt ettiği iftar sayısıyla yine diğerlerinin ufkunu açmıştı. Nice zamandır eşi ile beraber iftarları doldurup sahur davetlerine başlamışlardı. İlk başlarda sahurda misafir alma işi hanımlara tuhaf gelmişti. Gece vakti ev hâli nasıl olur gibi tereddütler birkaç uygulamadan sonra yerini tatlı bir telâşa bırakmıştı. Sahur vaktinde misafir ağırlamanın hazzı da bir başka oluyordu. Ayşe Hanım ramazan ayının artık okulların tatil olduğu döneme kaydığını hatırlatarak bu sene verecekleri iftarların maddî ve mânevî bakımdan daha özenli olması gerektiğini hatırlattı.

— Evet hanımlar şu listeleri ve tarihleri tekrar kontrol edelim. Bir arkadaşımız da not alsın karışıklık olmasın. Emine Hanım iki iftar ikinci ve altıncı gün; Sevim Hanım üç iftar üçüncüsekizinci ve on beşinci gün…

Herkes kendi günlerini not alıyordu. Hangi gün kimin evine kaç talebe gelecek; talebelerle irtibat nasıl sağlanacak gibi ayrıntılar ramazan programlarının hiçbir aksaklık olmadan gerçekleşmesi için önemliydi. Geçmiş yıllarda ne kadar dikkat edilse de karışıklıklar yaşanmış istenmeyen aksilikler olmuştu. En çok da bir eve aynı ânda iki talebe grubunun gelmesi şeklinde yaşanan aksiliklerdi. O ân için telâfi edilse de ideal olan bu tür karışıklıkların hiç yaşanmamasıydı. Ayşe Hanım o ânda toplantıda bulunamayan Gül Hanım'ın talebeleri hangi gün iftara alacağı konusuna gelince durdu ve talebelere haber verecek arkadaşlar özellikle dinlesin diyerek konuşmasına devam etti:

— Arkadaşlar eskiler belki hatırlar; bu ablamızın özel durumu var; aman dikkat edelim sakın onun evine gidecek talebelerde bir karışıklık olmasın. Tabiî ki her ablamız yaptığı bu güzel fedakârlıklar sayesinde bizim için özeldir; ama Gül Abla'mızın geçmişte yaşadığı tatsız bir ramazan iftarı hatırası var. Hattâ o yüzden üç senedir evine talebe almıyor onun yerine iftarların parasını vermekle yetiniyor. Eşinin uzun zamandır katıldığı sohbet toplantıları ve tanıştığı hayırsever insanlar sayesinde Gül Hanım da bu güzellikler kervanına dâhil olmuştu. Bizim de çorbada tuzumuz olsun kabilinden ramazan ayında evinde talebelere iftar vermeyi kabul etmişti. Bir hafta öncesinden hazırlıklara başlamıştı. Evinde misafir ağırlamak çok sevdiği bir şeydi; ama bu seferki çok farklıydı. İçi içine sığmıyordu. Hele de o gün bütün gece uyumamış gündüz yapacağı hazırlıklar gözünün önünde uçuşup durmuştu. Yedi sekiz öğrenci gelecek denmişti. Yine de ne olur ne olmaz diye hazırlıklarını on kişiye göre yapmıştı. Yetmeyip sıkıntı yaşanacağına fazla olsun diye düşünmüştü. İkindi ezanından sonra üç kızıyla birlikte salondaki masayı hazırlamaya başlamıştı. Kızları annelerindeki bu çocukça sevinç ve telâşı hayretle izliyordu. Soğuk ve sıcak yemekler iftariyelikler içecekler nasıl takdim edilecek hepsinin provasını defalarca yapmışlardı. Yemek tabakları servis takımları bardaklar hattâ peçetelere kadar her şey beş yıldızlı bir otel titizliğinde masaya yerleştirilmişti. Gelecek misafirlere kendi evlerinde olmanın rahatlığını hissettirmek istiyordu. Daha önce birkaç defa ablalarıyla iftara giden kızlarına oralarda yaşadıklarını defalarca anlattırarak ona göre hazırlıklarını tamamlamıştı. Gelecek talebeler için diş kirası kabilinden küçük hediyelerin de hazırlanmasıyla her şey tamam olmuştu. Ezanın da neredeyse eli kulağındaydı. Evin içinde pürtelâş gezinirken göz ucuyla da sokağı apartmanın girişini kolluyordu.


Ezan okunmuştu. Talebelerin hâlâ gelememelerini ilk ânda trafik yoğunluğuna vermişti. Beş dakika on dakika derken sokak tamamen tenhalaşmış kalabalıklar menzillerine ulaşmışlardı. Yarım saat geçince birilerine telefonla ulaşmayı denese de Gül Hanım o akşam ne kimseye ulaşabildi ne de onun kapısını kimse çaldı. Onca telâş onca hazırlık yiyecek içecek ortada kalakalmıştı. Çaresizce hazırladığı masayı izlerken boğazına bir şeyler düğümlenmiş ve hıçkırıklarını koyuvermişti. Annelerinin bu hâlini gören kızları babalarını aramak zorunda kalmışlardı. Teravih namazına gitme hazırlığındayken gelen telefon üzerine eve gelen eşi onu sakinleştirmek için epey uğraşmıştı.

Gül Hanım'ın başına gelen bu hâdise salonda bulunan herkesi üzmüştü. Gül Hanım'ı bu denli kıran şey önceden plânlandığı hâlde gelinmemesinin yanı sıra daha sonraları ulaştığı sorumluların özür dilemek yerine hâdisenin ev sahibine yaşattığı üzüntüyü hiç hesaba katmadan "Hay Allah unutulmuş!" diyerek meseleyi geçiştirmeleri olmuştu.

Ayşe Hanım bu hâdiseyi anlattıktan sonra yapılan işlerin ciddiyetle yerine getirilmesinin önemini hatırlatarak görüşmeyi bitirdi.

***

Gül Hanım'ın ramazanda başına gelen üzücü iftar hâdisesini unutup yeniden iftar vermeyi kabul etmesi üç yılını almıştı. Eşinin ve arkadaşlarının ısrarları üzerine bu ramazanda bir gün talebeleri iftara alarak bu güzel kervana yeniden katılmaya karar vermişti. Ayşe Hanım ve arkadaşları onun geçmişte başına gelen durumu bildiklerinden bütün iftar programları bir yana Gül Abla'nın programı bir yana diyorlardı.

O akşam iftara yedi talebe geleceği söylenmişti. O yine de sayıyı on talebeye göre ayarlamış iftar hazırlıklarına başlamıştı. Büyük kızı yurt dışına üniversite okumaya gittiğinden diğer kızlarıyla beraber hazırlanıyorlardı. Zihninin bir köşesinde üç yıl öncesinin kırıklığının külleri dursa da bugün gelecek talebelerin bunda bir kabahatleri yoktu. Gurbet diyarında üçüncü ramazanı geçiren kendi kızı gözünün önünde canlandı. Gelecek olan kız talebeleri kendi yavrusu yerine bağrına basmayı kararlaştırdı. İşlerine daha bir aşkla şevkle girişti. İkindi vaktinde ev telefonu çaldı ve ürkek bir ses; "Akşam size iftara geleceğiz." diyerek açık adresi aldı. Yakın bir sitede oturuyorlardı. Adresi bulmakta zorlanmayacaklardı. Gül Hanım'ın keyfi yerine gelmişti. İşler yolunda gidiyordu. En azından yedi talebenin geleceği kesinleşmişti.

Sofra düzeni kurulmuş iş minarelerden yükselecek kutlu davetin "Buyurun yiyin için." demesine kalmıştı. Ev telefonu yeniden çaldı. Bu sefer kızı açtı telefonu. Bir talebe; "İftara size geleceğiz." diye açık adres istiyordu. Durumu annesine söyleyince herhâlde gelecek gruptan birileri diye düşündüler. Gül Hanım bir yandan da iftarlarda ara sıra yaşanan ve ev sahibinin iki ayağını bir pabuca sokan iki grubun aynı yere iftara gitmesi hâdisesini yaşamaya da kendini hazırlıyordu. Nitekim beklediği gibi olmuştu. Birkaç dakika arayla çalan zille açılan kapıdan önce yedi kişilik ardından da beş kişilik talebe grubunu eve buyur ettiler.

Sayı beklenenden fazla olsa da yemekler bol hazırlandığı için yetmişti. Yemeğin ilerleyen safhalarında tanışma faslına geçilmişti. Aynı muhitten gelmiş olmalarına rağmen kızların birbirleriyle ilk defa burada tanışıyor olmaları yemek telâşından dikkatlerini çekmemişti. Önceki gelen grupla sonrakilerin okulları da birbirinden farklıydı. Yemekten sonra yapılan güzel bir dinî sohbetleoldukça bereketli bir akşam geçirildi. Ardından çaylar içildi tatlılar yendi. İftara gelen talebeler kendilerini sanki ailelerinin yanında sıcacık evlerinde hissettiler ve bu onları kelimelerle anlatılamayacak derecede mutlu etti. Nihayet geç vakit yüzlerinde tebessüm hayır dualar ederek Gül Hanım'ın evinden ayrıldılar.

Ayşe Hanım ertesi gün arkadaşının evinde almıştı soluğu. Çok dua etmişti Gül Hanım'ın iftarında bir aksilik çıkmasın diye. Kapıyı güler yüzle açmasıyla içini bir rahatlık kapladı. Görünüşe bakılırsa bir problem yaşanmamıştı. Ama Gül Hanım'dan akşamki olanları dinleyince şaşırmıştı. Her ne kadar iki grubun gelmesini arkadaşı problem olarak değerlendirmese de buna imkân yoktu. Listeyi ilgili arkadaşlarıyla kaç defa kontrol etmişti. Tekrar tekrar listelerine bakmalarına rağmen o akşam bu eve iki grubun gelmesinin sırrını çözemediler. Zaten böyle bir durumda ikinci grubun gideceği ev açıkta kalacaktı ki akşam böyle bir durum da olmamıştı.

Gül hanım ve kızının söylediği ikinci gelen beş kişilik gruptaki talebelerin isimleri ne Ayşe Hanım'da ne de talebelerin iftarlarını ayarlayan arkadaşlarındaki listelerde yoktu. O günden sonra dabu talebelerle hiçbir yerde karşılaşan olmadı.