Soylu Sessizlik Osmanlı Hanedanı’nın 1924 yılında başlayan yıllarca da süren sürgündeki yaşantısına çekilen onca sefalete acıya dökülen gözyaşına ve de hasrete rağmen Türkiye Cumhuriyeti karşıtı tek bir söz etmeyişini kol kırılır yen içinde kalıranlayışını pek güzel özetliyor.


Polislerin getirdiği zarftan çıkan kağıtta bütün hanedan üyeleri 30 gün içinde tası tarağı toplayıp İstanbul’u ve Türkiye’yi terk edecekti. Ellerine salt gidiş için bir pasaport tutuşturdular. Nereye gidecekti bunca insan? Kimi Mısır’a kimi Avusturya’ya kimi de Fransa’ya sürgün edildi. İstanbul’un saraylarında konaklarında şehzade ya da sultan olarak doğdu dünyanın dört bir yanında açlık ve sefalet içinde öldü hemen hepsi de. Son Padişah Vahdettin ve Son Halife Abdülmecit Efendi Fransa’da öldü; biri Şam’a diğeriyse Medine’ye gömüldü. Şehzade Ömer Faruk Efendi Lübnan’da İngilizlerin kurmayı tasarladığı Filistin -İsrail Birleşik Devletinin Kralı olma önerisini elinin tersiyle geri çevirdi. Sefalet içinde öldü. Şehzade Faik Efendi Mısır Kralı Faruk’un Hilafeti ele geçirme tutkusuna boyun eğmediği için yıllarca eziyet çekti hapishanelerde yattı yokluk içinde göçtü bu dünyadan.



Şehzade Ahmet Burhanettin Efendi Avusturya ve Amerika’nın Afganistan Büyükelçiliklerinde çalıştı. Cenazesi 1949 yılında İstanbul’a getirildi. Güvenlik görevlileri cenazeyi taşıyan geminin limana girmesine bile izin vermedi. Şehzadeyi doğduğu topraklara defnetmeye devlet “yasak” demişti! Gemi cenazeyi Lübnan’a götürdü; oradan da Şam’a götürülüp toprağa verildi. Osmanlı Hanedanı’nın bir üyesi Şehzade Ahmet Burhanettin Efendi ve oğlu Osman Haznedar’ın olağanüstü öyküsü “ Soylu Sessizlik”! S. Dursun Kuvel’in usta kaleminden ELİPS Yayınları’nın büyük bir özenle yayınladığı bu gerçek yaşamdan esinlenilerek yazılan romanı mutlaka ama mutlaka alın okuyun. Kitabı kapattıktan sonra da düşünün ömürleri vatan hasreti ve millet özlemiyle geçmiş bu insanlara ta 1949 yılında bir mezar yerini kimler neden çok gördü! Belki de soylu bir sessizliğe gömülerek tarih sahnesinden çekilme erdemini gösterdikleri için! Belki Cumhuriyeti hiçbir zaman yerin dibine batırmadıkları için! Belki de Atatürk’e dil uzatmadıkları için!