Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize.
Ne her gördüğümüzü isterdik ne de her istediğimiz olurdu.
Ama bunalımlara girip çıkmazdık.
Ertesi gün unuturduk.
Bir giydiğini bir daha giymemek önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize.
Bunları sorgulayacak kadar zengin değildik.
Hani bir kıyafetin miras gibi büyükten küçük kardeşe kaldığı günlerden bahsediyorum.
Sökülenin atılmayıp dikildiği
yıprananların yamalarla saklandığı günler.
İşte bu yüzden her anne iyi bir terzi ve her baba yenilerini alamadığı için içi biraz buruk olurdu.
Ama modayı yine de takip ederdik biz.
Mesela; ipten kemerlerimiz çoraplardan eldivenlerimiz vardı.
İşte bu yüzden ekmek ve emek bizim için nimettendir.
Kaybetmemek için sıkı sarılırız ekmeğimize de
sevdiklerimize de..