Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: Büyük İskender

  1. #1

    İnanın Çocuklar ! Güzel Günler Göreceğiz, Güneşli Günler.

    Ötüken - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    04.03.2009
    Mesajlar
    7.673
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    3 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Post Büyük İskender



    Doğumu
    20 Temmuz M.Ö. 356
    Makedonya
    Ölümü
    10 Haziran M.Ö. 323
    Babil



    İskender veya III. Aleksander (Yunanca: Μέγας Ἀλέξανδρος [Megas Aleksandros])[1](20 Temmuz M.Ö. 356 Pella Makedonya - 10 Haziran M.Ö. 323 Babil)[2][3] M.Ö. 336 - M.Ö. 323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük imparatoru. Makedonya kralı II. Filip'in oğlu. Ayrıca Türkçe tarihlerinde Büyük İskender İskender Rumi İskender Yunani ve Makedonyalı İskender olarak da bilinir.

    Pers İmparatorluğu'nu yıkarak Makedonya'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür.



    Gençliği ve tahta geçişi

    II. Filip ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos'un kızı Olimpias'ın oğlu olan İskender 13-16 yaşlarında Aristo'dan aldığı derslerin etkisiyle felsefe tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Filip'in Byzantion'a saldırdığı M.Ö. 340'ta Makedonya'yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi iki yıl sonra II. Filip'in Yunanlılara karşı kazandığı Kaironeya Çarpışması'nda ordunun sol kanadına komuta etti.

    II. Filip'in öldürülmesinin (M.Ö. 336) ardından komutanlarca kral ilan edildi. Öncelikle bütün olası hasım ve rakiplerini öldürttü. Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek üzere oluşturulan Korintos'taki Helen Birliği sinhedrion'da (meclis) bu birliğin hegemonu ve başkomutanı seçildi. Delphoi üzerinden Makedonya'ya dönerken M.Ö. 335 ilkbaharında Trakya'ya girdi. Şipka Geçidini aşarak Triballileri (Triballoi) ezdikten sonra Tuna'nın öbür yakasına geçerek Getaları dağıttı. Ardından batıya dönerek Makedonya'yı istila etmiş olan Hiryalıları yendi. Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler üzerine Atina'da ayaklanma patlak verdi. Bu ayaklanmanın ardında hem yeni Pers kralı III. Dara'nın mali desteği hem de Demostenes'in çabaları yatıyordu. Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla ilerleterek Yunanistan'a giren İskender tapınaklar ve şair Pindaros'un evi dışında bütün Tebai'yi yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin kişinin öldürüldüğü sağ kalanların köle olarak satıldığı bu sindirme hareketi sonunda bütün Yunan Devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun eğdi.



    Asya'nın fethi

    Büyük İskender Zamanında Bilinen Dünya M.Ö. 5. Yüzyıl
    Pompei'de bulunmuş Büyük İskender'in Pers hükümdarı III. Dara ile savaşmasını gösteren İskender dönemine ait mozaik.

    Tahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu'nu ele geçirmeyi tasarlayan Büyük İskender II. Filip'in kurduğu orduyu beslemek ve 500 talente ulaşan borçları ödemek için gerekli kaynakları bulma düşüncesiyle hemen sefer hazırlıklarına girişti. Kral naibi olarak yönetimi Sibon'lu Antipatros'a bıraktıktan sonra M.Ö. 334 ilkbaharında toplam 30 bin piyade ve 5 binin üzerinde süvariden oluşan ordusuyla yola çıktı. Bu ordunun içinde 14 bin Makedonyalı ve Helen Birliği'ne bağlı 7 bin asker yer alıyordu. Silah ve güç dağılımı açısından çok iyi düzenlenen orduya mühendis mimar bilim adamı saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu.

    Homeros'tan aldığı esinle önce İlion'u ( Troya) ziyaret ederek Akhilleus'un mezarına çelenk koyan İskender Pers ordularıyla ilk kez Granikos Çarpışması'nda karşı karşıya geldi. Bu çarpışmada elde ettiği zafer ona Batı Anadolu'nun kapılanın açtı. Yunanistan'da izlediği politikanın tersine tiranları sürerek demokrasilerin kurulmasına ön ayak oldu. Ama kentleri fiilen kendisine bağlama yoluna gitti. Karya'daki Miletos (Milet) ve Halikarnassos ( Bodrum) kentlerinin direnişini kırarak yöneticilerini teslim olmaya zorladı.

    M.Ö. 334-333 kışında Batı Anadolu'nun fethini tamamladıktan sonra M.Ö. 333 ilkbaharında Akdeniz kıyı yolunu izleyerek Perge'ye ulaştı. Söylenceye göre Frigya'dan geçerken Asya'ya hükmedecek kişinin çözebileceğine inanılan Gordion düğümünü kesti. Gordion'dan Ankry'ya (Ankara) yöneldi oradan da Kapadokya ve Kilikya Kapıları (Kilikiai pilai; bugün Gülek Boğazı) üzerinden güneye indi.Misis Köprüsünden geçerek Miryandros (bugün İskenderun yakınında) dolayında kamp kurduğunda Pers hükümdarı III. Dara da Pinaros Çayı (bugün Deliçay) kıyısında savaş düzeni almış bulunuyordu. Bu karşılaşmayı izleyen İssos Çarpışması (M.Ö. 333 sonbaharı) sonunda Dara kesin bir yenilgiye uğradı ve ailesini savaş alanında bırakarak kaçtı.
    Büyük İskender aslanla savaşırken

    İskender bu zaferden sonra Suriye ve Fenike'ye doğru ilerledi. Amacı Fenike kıyılarını fethederek Pers donanmasını üssüz bırakmak ve etkisizleştirmekti. Dareios' un barış önerisine karşı kendisini Asya'nın efendisi olarak tanımasını ve koşulsuz teslim olmasını istedi. Başlangıçta Pers kentlerini kolayca ele geçirmesine karşın Tiros (bugün Sur) önünde sert bir direnişle karşılaştı. Uyguladığı bütün kuşatma taktiklerine karşın bu müstahkem ada kenti yedi ay boyunca başarıyla saldırılara karşı koydu. Kuşatma sürerken Dara ailesi için fidye olarak 10 bin talent ödemeyi ve Fırat Irmağının batısında kalan topraklan bırakmayı önerdi. Bu olayla ilgili olarak İskenderun komutanı Parmenion'un "İskender'in yerinde olsam kabul ederdim" dediği buna karşılık İskender'in de "Parmenion olsaydım ben de kabul ederdim" biçiminde bir karşılık verdiği anlatılır.

    Tiros şiddetli saldırılara daha fazla direnemeyerek M.Ö. Temmuz 332'de düştü. İskender'in en büyük askeri başarısı sayılan bu harekâta geniş çaplı bir yağma da eşlik etti. Kentin bütün erkekleri öldürüldü kadın ve çocukları da köle olarak satıldı. Suriye'yi Parmanion'a bırakarak güneye ilerleyen İskender Gaza'da (Gazze) iki ay süren direnişe son verdikten sonra İÖ Kasım 332'de Mısır'a girdi ve halk tarafından kurtarıcı olarak karşılandı. Memphis'te (Memfis) kutsal Apis'e kurbanlar keserek firavunların geleneksel çifte tacını giydi. Kışı Mısır'da yönetimi düzenlemekle geçirdi. Mısırlı yöneticiler atamakla birlikte orduyu Makedonyalıların komutasında tuttu. Günümüzde İskenderiye olarak anılan Aleksandreya kentini kurdurdu. Bazı kaynaklara göre Nil'in taşmasının nedenlerini araştırmak üzere bir keşif grubunu görevlendirdi. Siva'da ünlü bir kahinin İskender'in Zeus'un oğlu olduğunu ilan etmesi ve Amon Tapınağında Tanrı Amon ile görüştüğü yolundaki söylentiler onun halkın gözündeki tanrısallığını bir kat daha arttırmıştı. Mısır'ın fethiyle Doğu Akdeniz'de kesin denetimi sağlayan İskender M.Ö. 331 ilkbaharında Tiros'a döndü.
    Büyük İskender anıtı Selanik

    Suriye'ye Makedonyalı bir satrap atadıktan sonra Mezopotamya'ya ilerledi ve temmuzda Fırat kıyısındaki Tapsakos'a vardı. Ninive'yle Arbela (Erbil) arasındaki Gaugamela Ovasında Dara'yla yeniden karşı karşıya geldi ve onu bir kez daha yenerek kaçmaya zorladı (bak. Gaugamela Savaşı). Güneye inerek Babil'i aldı ve Mazayos adında bir Persi satrap olarak atadı. Ardından Susa'ya girdi ve Zagros Dağlarını aşarak İran içlerine yöneldi. Persepolis'te I. Kserkses'in sarayını törenle yaktı. Kserkses'in Yunanistan'da yaptıklarına karşı bir misilleme olan bu hareketle aynı zamanda "öç seferi"nin sona erdiğini gösterdi.

    M.Ö. 330 ilkbaharında Media'ya girerek başkent Ekbatana'yı aldıktan sonra Yunan askerlerinin geri dönmesine izin verdi. Pers topraklarını içine alan yeni bir imparatorluk kurmayı ve "Asya'nın efendisi" olmayı amaçlayan İskender daha doğudaki toprakları ele geçirmeye yönelik yeni bir sefer başlattı. Kısa sürede yerel satraplara boyun eğdirerek Hazar kıyılarına oradan da Afganistan içlerine ulaştı. Bu fetihler sırasında Makedonyalı ve Pers bileşimine dayalı yeni bir yönetim sistemi oluşturduğundan eski komutanlarıyla baş-gösteren anlaşmazlıklar giderek derinleşti. Kendisine suikast girişimiyle suçladığı Parmenion'la oğlunu ortadan kaldırarak ordusunu yeni baştan düzenledi. M.Ö. 330-329 kışında Helmand Irmağını izleyerek kuzeye doğru ilerledi. Bu sırada Baktriane satrabı Bessus'un genel bir ayaklanma başlatması üzerine Hindukuş Dağlarını aşarak karışıklıklara son verdi. Bu harekâtı yürütürken Siriderya' ya kadar ilerledi ve burada İskitlerin sert direnişiyle karşılaştı. Başka göçebe halkların da ayaklanmasıyla büyük güçlükler çıkaran bu direnişi ancak M.Ö. 328 sonbaharında bastırabildi.

    Davranışlarıyla giderek bir Doğu despotuna dönüşen İskender Pers hükümdarları gibi giyinmeye ve proskinesis (hükümdar karşısında yere kapanarak selamlama) uygulaması gibi Pers geleneklerini benimsemeye başladı. Bu arada Baktriane prenseslerinden Roksana'yla evlendi. Kendini tanrılaştırmaya giriştiyse de Makedonyalılar ve Yunanlarca alaya alınınca bundan vazgeçmek zorunda kaldı. Bir komploya karıştığı gerekçesiyle tarihçi Kallisthenes'i hapse attırması bilgin ve filozoflar arasındaki desteğini yitirmesine neden oldu.



    Hindistan'ın fethi


    Ele geçirdiği ülke halklarından yeni askerler toplayarak engebeli arazide savaşma yeteneğine sahip yeni bir ordu oluşturan İskender M.Ö. 327 yazında Hindistan üzerine yürümek amacıyla Baktriane'den ayrıldı. Daha hafif silahlar kullanan piyade birliklerinin yanı sıra ok ve mızrak kullanan süvari birliklerinin yer aldığı bu ordunun asıl savaşçı gücü 35 bin askerden oluşuyordu. Plutarkhos'un bu ordu için verdiği 120 bin rakamının yedek kuvvetleri katır ve deve sürücülerini sağlık görevlilerini seyyar satıcıları askerleri eğlendirmekle görevli gösteri gruplarını kadın ve çocukları da kapsadığı sanılmaktadır. Hindukuş Dağlarını ikinci kez geçen İskender M.Ö. 326 baharında İndus Irmağı yakınındaki Taksila'ya (bugün Takshaşila) girdi. Hydaspes (bugün Cihelum) ile Akesines (bugün Çenab) ırmakları arasındaki bölgenin hükümdarı Poros'u Hidaspes Çarpışması'nda yenilgiye uğrattı. Başarısını kutlamak üzere Aleksandreia Nikaia kentini ayrıca burada ölen atı Boukefalos'un adını verdiği Bukefala (Boukephalia) kentini kurdu. Asya'nın doğusuna doğru yoluna devam etmek için Hifasis (Beas) Irmağına kadar gitmesine karşın ordusunun ayaklanmak üzere olduğunu görerek geri dönmeye karar verdi.

    Hidaspes Irmağı kıyısında 800-1.000 gemiden oluşan bir donanma kurduktan sonra bazı birlikleri karadan yürüterek İndus Irmağı boyunca Hint Okyanusuna kadar ilerledi. Bu arada Hydroates (Ravi) Irmağı yakınlarında Mallilerle girişilen çarpışmada ağır biçimde yaralandı. M.Ö. Ağustos 325'te İndus Deltasının ağzındaki Patala'ya vardı; burada bir liman ve tersane yaptırdı. Dönüş yolculuğu için ordusunun bir bölümü Nearkhos'un komutasındaki gemilerle İÖ Eylül 325'te denize açılırken kendisi de kıyıyı izleyerek yiyecek sıkıntısı içinde ve çok zor koşullarda Gedrpsia'yı (bugün Belucistan) geçti. Bu arada Hindistan seferi hazırlıklarına başladı.



    İmparatorluğun güçlendirilmesi


    Daha Hindistan seferine başlamadan yönetimde kanlı temizlik hareketlerini başlatan İskender yokluğu sırasında da bu politikayı sürdürerek satraplarından üçte birini değiştirmiş altısını öldürtmüştü. MÖ 324 ilkbaharında Susa'ya vardığında hazine görevlisi Harpalos'un 6 bin paralı asker ve 5 bin talentle Yunanistan'a kaçtığını öğrendi (Harpalos daha sonra Girit'te öldürüldü). Makedonyalılarla Persleri kaynaştırma politikasına daha çok ağırlık verdiği bu dönemde Dareios'un kızı Barsine'yle (Stateira olarak da bilinir) evlendi ve komutanlarıyla askerlerini de aynı yolu izlemeye özendirdi. Ama Perslerin ordu ve yönetimde giderek eşit bir konuma yükselmesi Makedonyalıların tepkisini çekmeye başladı. Makedonya'da askeri eğitim gören 30 bin Persli gencin dönüşü Baktriane Sogdiana ve Arakhosia gibi Doğu ülkelerinden gelenlerin süvari birliğine ayrıca Pers soylularının kraliyet muhafız birliğine alınmaları bu hoşnutsuzluğu daha da artırdı. İskender'in Makedonyalı eski askerleri ülkeye geri göndermeye karar vermesi imparatorluğun güç ve yönetim merkezini Asya'ya kaydırmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirildi. M.Ö. 324'te Gpis'te çıkan ayaklanmaya kraliyet muhafızları dışında bütün ordu katıldı. Bunun üzerine İskender bütün orduyu dağıtarak Perslerden yeni bir ordu kurdu ve ayaklanmanın sona ermesinden sonra 10 bin eski askeri armağanlarla yurda gönderdi.

    Ölümü

    İskender'in İmparatorluğu

    Kendisine tanrısal onurlar yakıştıran ve bunu Yunan kentlerine zorla kabul ettiren İskender MÖ 324 kışında Luristan'da yerel halka yönelik sert bir sindirme hareketine girişti. İlkbaharda Babil'e geçerek bir bölümü uzak ülkelerden gelen elçileri kabul etti. Bu arada Hindistan'la deniz bağlantısını sağlamak için Arabistan kıyılarına yönelik bir sefer için hazırlıklara başladı. Ayrıca Hazar Denizi'nin ötesine bir keşif birliği gönderdi. Babil'de sulama kanalları yaptırmayı ve İran Körfezi kıyılarında yeni kentler kurmayı planladığı bir sırada uzun bir içkili eğlencenin ardından hastalandı ve on gün sonra henüz 33 yaşındayken öldü. Cenazesi önce Memfis'e oradan İskenderiye'ye götürüldü ve burada altın bir tabuta kondu.

    İskenderin ölümünden sonra imparatorluk 4 parçaya ayrıldı. Cassander Yunanistan'a Creatus ve Antigonos Batı Asya'ya Selevkos Doğuya Ptolemaios ise Mısır'a hükümdar oldular. Cassander güce olan tutkusunu kısa zamanda göstererek 7 yıl sonra İskender'in annesi Olimpias'ı idam ettirdi. 12. yılın sonunda ise İskenderin karısı Roksana ve imparatorluğun gerçek varisi olan oğlunu zehirlettirdiğinde ise artık İskender'in soyunu tamamen kurutmayı başarmıştı. İskender'in metresi Barsine'den doğan oğlu Herakles'i de zehirletti. Hatta Cassander'in İskender'in ölümünden sorumlu olduğu da iddia edilmektedir.



    Değerlendirme


    Genç yaşta ölmesine karşın 12 yıl 8 ay süren hükümdarlık dönemine büyük çaplı seferleri sığdıran İskender'in kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim sistemine dayanıyordu. Bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan tahsildarlardan oluşan merkezî bir vergi toplama mekanizması kurarak yeni bir mali sistemin temelini attığı bilinmektedir. Görevlilerin yolsuzlukları ve yiyiciliği nedeniyle bu sistemi iyi işletememekle birlikte sikke çıkarma hakkını tekeline alarak ve Pers hazinelerinde birikmiş gümüş ve altını para biçiminde piyasaya sürerek bütün Önasya'da ve Akdeniz'de ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği söylenebilir.

    Öte yandan İskender'in yeni kentler kurması (Plutarkhos bu kentlerin sayısının 70'in üzerinde olduğunu söyler) Yunan yayılmasında yeni bir dönem açtı. Askeri birer üs olarak kurulan ama zamanla birer kültür ve ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski Yunan etkisinin Hindistan'a kadar yayılmasında önemli rol oynadı. Bu arada Pers-Makedonya karışımıyla yeni bir ırk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa da Yunan kültürüne yatkın ama Doğu'ya özgü yeni bir soylu sınıfı ortaya çıktı.

    Kendisini ve askerlerini en güç işlere yöneltmeyi başaran güçlü bir irade ve yetenekle esnek bir düşünce yapısını birleştiren İskender koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi ve değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve romantizmi kendisini Herakles Akilleus ve Diyonizos gibi kahramanlarla özdeşleştirmesine yol açacak ölçüde güçlüydü. Çabuk öfkelenme acımasızlık ve inatçılık gibi özellikleri uzun seferlerde daha çok ortaya çıkıyordu. Güvenmediği kişileri hiç sorgulamadan öldürmekten çekinmemesine karşın adamları onun peşinden gidiyor ona bağlı kalıyor ve güçlüklere katlanıyordu.

    Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılan İskender değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın yeni savaş biçimlerine yeni taktiklerle karşı koymada son derece ustaydı. Yaratıcılığıyla savaşın sonucunu belirleyecek fırsatları değerlerdirmeyi çok iyi bilirdi.

    İskender'in kısa süren hükümdarlığı Avrupa ve Asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır. Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesine katkıda bulunmuş ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikiminin ortak bir potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitarık'tan Pencap'a uzanan ticarete ve toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu ve ortak sayılabilecek bir uygarlığa ve bir lingua franca(*) olarak Yunan Koine lehçesine dayalı yeni bir dünya meydana getirdiği söylenebilir.

    Sonuçta İskender kendisinin Herakles'in soyundan geldiğini benimsemesi ve kendisini tanrısallaştırması onun halkın gözündeki büyüklüğünü ifade etmekteydi. Temsil edilen figürlerinde bile kendisini Amon gibi koç boynuzu ile Herakles gibi Aslan başlı postuyla göstermektedir.



    İskender'in askeri taktikleri ve stratejileri

    Philip'in ordusunda mızraklarının boyları 3.5-4 m kadar uzun olan ve pezheteroi ya da phalangitai adlı askerler bulunuyordu. Bu disiplinli askerler phalanx adlı bir sistemle savaşıyorlardı. Phalanx'ta ilk sıralardaki askerler mızraklarını öne doğru uzatır ve düşmana mızraktan bir duvar örerlerdi. Bu sayede İskender'in babası Philip Phalanx'a göre daha kısa mızrakları bulunan Yunan şehir devletlerindeki hopliteleri Trakya kabilelerini ve bölgedeki diğer uluslara karşı üstünlük sağlamıştır.Philip'in ölümünden sonra yerine geçen İskender Phalanx'ları güçlü champonion süvarileriyle desteklemiş ve ek olarak hypaspiste gibi yeni birimler oluşturarak phalanxlara koruma sağlamıştır. Buna ek olarak İskender ele geçirdiği bölgelerdeki Teselyalı süvariler Rodoslu sapancılar giritli okçular gibi birlikleri de ordusuna katmış ve üstün stratejileriyle dağınık ve stratejileri sayı üstünlüğüne dayanan ve daha çok hafif donanımlı birimlerden oluşan Perslileri sayıca az olmasına rağmen yenilgiye uğratmış ve helenik uygarlığı başlatmıştır.Daha sonraki dönemlerde orduda fillerde kullanılmıştır.
    Bir Köpeğin Dostluğu Bir Dostun Köpekliğinden Daha İyidir.

  2. #2
    Never come back ~~ LaFontaine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    25.01.2010
    Mesajlar
    12.697
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    2 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1419

    Standart Büyük İskender

    Büyük İskender adı Doğu efsanelerinde yaşayan o zamanki dünyanın yarısını 13 yılda fethetmiş Pers İmparatorluğu'nun güçlü ordularını yenmiş M.Ö. 336-323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri.

    Tarihin gelmiş geçmiş en ünlü atı sayılan Busefalus satılmak üzere Kral Filip'e getirildiğinde en usta biniciler bile hayvanı yatıştırmak için boşuna uğraştılar Genç prens Iskender bunun üzerine hayvanı yularından tutarak güneşe çevirerek gölgesinden ürkmesini önleyerek sakinleştirdi ve azgın ata egemen oldu. Kral Filip bunu görünce "Oğul" diye seslendi; "Sen kendine layık bir krallık kurmaya bak çünkü Makedonya senin için pek ufak." Kralın sözleri adeta bir kehanet niteliğindeydi çünkü azgın ata hakim olamayı beceren genç prens aradan yirmi yıl bile geçmeden Iran'ı da fethedecek ve Doğu'da çok büyük bir imparatorluk kuracaktı.



    Kral Filip M.Ö. 356'da parlak bir askeri başarı kazandığı sırada üç ayrı haberciden üç ayrı haber almıştı. Ünlü kumandanlarından Parmeinon savaşta İlliryalıları altetmişti; atlarından biri Olimpiyat Oyunları'nda zafer kazanmıştı ve karısı Olempia oğlu İskender'i dünyaya getirmişti. Kahinler krala yeni doğan oğlunun savaşlarda yenilmek nedir bilmeyen bir komutan olacağını söylediler.

    Genç İskenderin öğretmenleri arasında ünlü düşünür Aristo da vardı. Aristo'da aldığı eğitimin İskender'in kişiliğinin oluşmasında büyük etkisi oldu. Genç prens savaş sanatını iyice öğrenmişti. İlyada'nın bir kopyasını başucundan hiç eksik etmezdi.

    Savaş alanlarında ilk başarılarını kazandığında henüz 16 Blocks yaşında bir delikanlıydı. Babası seferdeyken ayaklanan Medyalıların üstüne yürümüş şehirlerini yerle bir etmişti. M.Ö. 338 yılında Eski Yunan'ın en kuvvetli iki devleti olan Atina ve onun müttefiki Thebes'e karşı kazanılan Keronea Savaşı'nda da Makedonya ordusuna İskender komuta ediyordu.

    Kral Filip suikaste kurban gidip öldükten sonra kral olduğunda İskender henüz yirmi yaşına bile varmamıştı. Filip yetenekli bir yönetici ve usta bir askerdi. Fakat sarayında dönen entrikalara engel olamamıştı. Eşi Olimpia'yı saraydan uzaklaştırmış Kleopatra adında Makedonyalı bir kızla evlenmişti. Düğün sırasında gelinin amcası Attalos içkiyi fazla kaçırıp sarhoş olunca soyluları tahta 'meşru bir veliaht' kazandırmaları için tanrılara dua etmeye çağırdı. İskender bunun üzerine annesine hakaret eden adamın suratına öfkeyle şarap kadehini atmış kendisini kaybeden Filip de oğluna hançer çekmişti. Ancak sendeleyip düştü ve bir şey yapamadı.

    Babasının öldürülmesinde İskender'in parmağı olduğunu ileri süren tarihçi ve yazarlar da vardır; fakat bu suçlamayı doğrulayacak sağlam ipuçları yoktur. Annesinin komploya karışmış olması daha akla yakın gelmektedir. Ayrıca Olempia'nın Kleopatra'ya intihar etmesi için emir verdiği bilinmektedir. Kleopatra'nın dünyaya getirdiği çocuk da tanrılara kurban edilmiştir.

    Tahta geçtiği zaman henüz yirmi yaşında bile olmayan İskender öldüğü zaman da daha otuz üç yaşındaydı. Fakat aradaki on üç yıl boyunca öylesine parlak ve büyük fetihler gerçekleştirdi ki ihtişamı yirmi üç yüzyıl boyunca dilden dile dolaştı.

    Tahta çıktığında Trakya'da Thebes'te İlirya'da ve Teselya'da kargaşa vardı. İskender duruma hemen el koydu. Teselyalıların üzerine yürüdü ve kansız bir zafer kazandı. Yalnız Teselya'yı almakla kalmadı aynı zamnda diğer Yunan devletlerinin de arasını buldu. Bunun üzerine Korent'te toplanan kongre babası zamanında tasarlanan Asya'nın fethini gerçekleştirmek için Yunan ordularının baş kunamdanlığına İskender'i getirdi.

    İskender Korent'te bulunduğu sırada ünlü düşünür Diogenes'le tarihe geçen konuşmasını yaptı. Genç kral düşünüre kendisinden bir şey istemesini söyleyince Diogenes "Gölge etme başka ihsan istemem" karşılığını verdi. İskender'in bunun üzerine dostlarına " İskender olmasaydım Diogenes olmak isterdim" dediği rivayet edilir.

    İskender'in Pers İmparatorluğu üzerine sefere çıkmasından önce başkaldıran Trakyalılara bir ders vermesi gerekiyordu. Trakyalılar Şipka diye bilinen geçitte savunmaya geçmişlerdi. Makedonyalılar'ın ise buradan geçmeleri gerekiyordu. Trakyalılar savaş arabalarını istilacıların üzerine yuvarlamak için doruklarda toplanmışlardı. Fakat İskender'in kullandığı taktik bu tehlikeyi kolayca ortadan kaldırdı; Piyadelerine safları iyice açarak ilerlemeleri emrini verdi. Böylece arabalar yuvarlanarak bu boşluktan geçip gitti. Taktik başarılı oldu ve geçit ele geçirildi. Böylece o zamanlar İster diye anılan Tuna'ya kadar ilerledi ve kuzey kıyısını aştı.

    Asya'nın fethi

    Pers kralı Darius Thebes halkını Makedonyalı'lara karşı ayaklanmaları için kışkırttı. İskender şehre yürüdü ve 6.000 kişilik nüfuzu kılıçtan geçirdi. Korent Birliği şehrin yerle bir edilmesi ve kadınlarla çocukların köle olarak satılması kararını aldı. Böylece isyancılar oldukça ağır bir cezaya çarptırılmış oldu. Thebes ile Yunan devletleri arasında barışın sağlanmasıyla İskenderin Avrupa'daki işi bitti ve gözünü Asya'ya çevirdi.

    İskender hayatının büyük bir bölümünü Asya'da geçirdi. Askerleriyle birlikte konakladığı yerlerde yalnız bir ordugah değil aynı zamanda Yunan uygarlığını buralara taşıyarak kültür ve sanat merkezleri de kuruyordu.

    İskender 30.000 piyade ve 5.000 süvariden oluşan ordusuyla M.Ö. 334'te Helespon'u ( bugunkü adıyla Çanakkale Boğazı) aştı. Granikos nehrinde büyük bir Pers ordusuyla karşılaştılar. İskender savaş arabasının içinde miğferinin iki yanındaki beyaz tüyler nedeniyle kolayca tanınıyordu. Bu yüzden ani bir saldırıya uğradı. Ama arkadaşı Kleitus komutanının imdadına koştu ve kılıcını ustaca kullanarak İskender'in hayatını kurtardı. Daha sonra İskender Kleitos'u kılıçla vurarak öldürecekti. Yolu üzerinde geçtiği bütün şehirler ve kaleler düşüyordu. Frigya topraklarından geçerken Gordiyon'da (bugünkü Sakarya nehri civarlarında olduğu sanılan Frigya kenti) ünlü kördüğümü kılıcıyla keserek çözdü. Eski bir inanca göre bu düğümü çözen Asya'ya egemen olacaktı.

    İskender mola verdikleri bir sırada serinlemek için Sindus ırmağına girdi fakat üşüterek ateşlendi. Hayatından umudun kesildiği bir sırada Akarnania'lı Filip adında biri ortaya çıktı ve kralı iyi edecek ilacı hazırlayabileceğini söyledi. İlaç hazırlanırken çıkagelen bir haberci Darius'un İskender'i zehirlemek için Filip'i gonderdiğini söyledi. Kral mektubu okuduğu sırada şifacı Filip de yanına girdi. İskender uzatılan kupayı alırken mektubu da Filip'e uzatarak "Oku!" dedi ve kupanın içindeki ilacı bir dikişte içti. İskender gösterdiği güvenin karşılığında kısa sürede iyileşip ayağa kalktı.

    Kendisine "Büyük" lakabı takan Darius kendisini dünyanın en büyük hakimi sayıyordu. Bütün batı Asya ve Mısır onun egemenliği altındaydı. Darius'un ordusu İskender'inkinden beş kat daha güçlüydü. Ne var ki sayıca üstün olmanın ustalık ve disiplin karşısında pek anlamı olmadığı çabuk anlaşıldı. İki ordu bugünkü İskenderun yakınlarındaki İssos yaylasında karşı karşıya geldiler. İskender'in ordusu kesin bir zafer kazandı. Darius ise ailesini bile savaş alanında bırakarak kaçtı.

    İskender tutsak kadınlara toplumsal durumlarına uygun davranılması emrini verdi.

    Darius İskender'in teslim olma teklifini reddetti ve bunun üzerine İskender İran'a ilerleyip Darius'un işini bitirmeye karar verdi. Fakat daha önce Suriye'nin üzerine yürüdü. En çetin direnişle bir liman şehri olan Tire'de karşılaştı. Kanlı bir kuşatma sonucunda Tire kalesi de düştü.

    Daha önce Filistin ve Mısır da işgal edilmiş İskender adını ölümsüzleştiren ve kendi adını taşıyan büyük İskenderiye şehrini kurmuştu. Mısır ve Suriye'nin yeni efendisi M.Ö. 331'de Tire'ye geri dödü ve İran'a yapılacak olan seferin hazırlıklarına başladı. Darius bir milyon olduğu söylenen ordusuyla İskender'i karşıladı. Makedonyalıların ordusu ise 50.000 kadardı. Ninova yakınlarındaki Arbela'da başlayan savaş İskender'in zaferiyle sonuçlandı. Darius bu sefer de savaş alanından kaçmayı becerdi. Fakat o zamana kadar tarihin en büyük imparatorluğu olarak bilinen Pers İmparatorluğu'nun kaderi çizilmiş oldu. Babil ve Susa şehirlerinin kapıları Büyük İskender'e açıldı. Daha sonra dünyanın en zengin şehri olarak bilinen başkent Persepolis de İskender'in egemenliği altına girdi.

    İskender Darius'u yakalamaya çalışsa da Darius hainler tarafından yaralandı ve hastalanarak öldü. Ölmeden önce İskender'e ailesine cömert davrandığı için teşekkür etti.

    Birkaç ay sonraki Sogdian kayalığının fethinden sonra o zamana kadar kadınlarla pek ilgilenmemiş olan İskender buranın kralı Oksiyartes'in kızına aşık oldu ve ülke geleneklerine uygun olarak evlendiler.

    Hindistan'ın fethi

    İskender o zamanlar pek az tanınan Hindistan'ı fethetmeyi düşlemeye başladı. Ele geçirdiği topraklardan topladığı askerlerle gelişmiş bir ordu kuran İskender M.Ö. 327 yazında Bak-triane'den ayrıldı. İndus nehrini aşınca Porus adlı Raca'nın ordusuyla savaştı ve sonunda düşmanını esir aldı. Tutsağa nasıl davranılacağı sorulduğunda İskender "Kral gibi" karşılığını verdi. Porus'a topraklarını geri vererek devleti Makedonya'nın egemenliğine aldı.

    İskender'in Hindistan'da daha fazla ilerlemesini engelleyen şey Makedonyalı savaşçılarının artık kılıç sallamaktan yorulmaları ve ana vatanlarına geri dömek istemeleri oldu.

    Büyük İskender M.Ö. 323'te büyük bir şölenden sonra hastalandı ve birkaç gün içinde de Babil sarayında 33 yaşındayken öldü.

    İskender'in dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılmasının yanı sıra Yunan medeniyetinin yayılmasında ve Helenistik uygarlığın yükselmesinde de büyük payı vardır.




Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]