TUVALET TAKINTISI HANGİ HASTALIĞA İŞARET? SİZ DE KENDİ TUVALETİNİZ DIŞINDAKİ TUVALETLERİ KULLANAMIYOR MUSUNUZ?

Bazı bireylerde kendi özel tuvaletleri haricindeki yerlerde tuvalet ihtiyaçlarını giderememek bir takıntı haline gelmiştir. Bu durum hem fiziksel sağlığı hem de sosyal yaşamı olumsuz etkiler. “Anksiyete bozukluğu diye tanımlayabileceğimiz bu tutumun takıntı ya da fobi düzeyine ulaşması yaşamlarını güçleştirir” diyen Uzman Psikolog-Terapist Nihal Araptarlı bu rahatsızlıkla ilgili önemli bilgiler veriyor.

Tuvalet ihtiyacını gidermek için hepimiz kendimizi rahat hissedebileceğimiz hijyenik ve özel alanları tercih ederiz. Ancak günümüzün yaşam şartları içinde her zaman özel tuvaletlerimize ulaşma imkanına sahip olamayız ama sağlığımız için açık bir tehdit oluşturmayacak düzeyde temiz hijyenik bir tuvalette de herhangi bir kaygı duymadan ihtiyaç karşılanabilir.

Bazı bireyler kendi özel tuvaletleri haricindeki yerlerde tuvalet ihtiyaçlarını gideremezler. İş yeri misafirlik ya da genele açık alanlardaki tuvaletleri kullanamayan bireyler mikrop kapmaktan hastalanmaktan korkarlar. Anksiyete içsel ya da dış çevreden kaynaklanan bir tehlike tehlike ihtimali veya kişi tarafından tehlikeli olarak algılanan yorumlanan herhangi bir durum karşısında yaşanan bir duygu durumu olup her insan bazı durumlarda bu duyguyu yaşar.

Türkçede "kaygı bunaltı iç sıkıntısı stres" gibi sözcüklerle açıklanmakta aynı zamanda "korku endişe bunalım" gibi duyguları da kapsamaktadır.

Anksiyetenin amacı yaşamı uyumlu ve dengeli sürdürmektir; tehlikeli bilinmeyen yeni uyaranlardan organizmayı korumak onlarla başa çıkmak onlara karşı koymak ya da o uyarıdan kaçmaktır. Gerek bireysel gerekse toplumsal adaptasyon için belli dozlarda anksiyete gereklidir. Ancak başka insanların herhangi bir kaygı endişe duymadan kullanabildiği bir tuvaleti kullanamamak sağlıklı bir durum değildir.

Hangi tip insanlarda bu durum yaşanır?

Tuvalet kullanımı karşısında yaşanan bu anksiyetenin oluşmasını tek bir nedene bağlamak mümkün olmayıp birçok etken söz konusudur. Bu bireyler genel olarak bedensel sağlığına aşırı duyarlı kontrolcü takıntılı kişilik özelliklerine sahip endişeli ve karamsar kişilerdir. Olay ve durumlara aşırı tepki verip çok küçük şeyleri büyütürler.

Böyle bir kişiliğin gelişiminde kalıtımsal etken önemli olmakla birlikte yetişme biçimi yetiştiği çevre ve bu çevredeki kişilerin özellikleri çok daha önemlidir. Özellikle anne veya anne rolündeki bireyin kişilik yapısı sağlıklı bir ruh yapısına sahip olması önemlidir. Anksiyete bozukluğu gösteren bireylerin anneleri de büyük oranda endişeli kaygılı kontrolcü kuralcı titiz ve karamsardırlar. Sağlıklı ve sağlıksızı doğru ve yanlışı henüz ayırt edebilme bilincine ulaşmamış çocuğa aslında bir tehdit oluşturmayacak durumlarda dahi sürekli olarak “Ona dokunma buraya oturma pis mikrop kaparsın hastalanırsın” tarzı telkinlerde bulunan annelerin çocukları kaygılı endişeli bir kişilik yapısı geliştirirler. Yetişkin olup herhangi bir durumda tehdit ya da risk olup olmayacağını ayırt edebilecek bilince ulaşsalar bile açıkça tehdit ve tehlike unsuru taşımayan durumlarda bile kaygı ve korku yaşarlar.

Tedavisi mümkün

Her türlü anksiyete bozukluğunun tedavisi psikoterapiyle sağlanabilir. Bilişsel davranışçı terapi ile düşünce ve davranışlarda değişim yaşanabileceği gibi bilinçaltı teknikleri ile de sorunun kökeni olan geçmiş deneyimler olumsuz inanç ve yanlış kodlamalar değiştirilerek çözüme ulaşılabilir. Ancak önemli olan böyle bir tedaviye gerek duyulmayacak bireyler yetiştirmektir. Bunun için ise bireyin yetiştirilmesinde rolü olan ebeveynlerin kendi tutum ve davranışları ile sözel ifadelerinin çocuğu nasıl etkileyebileceği konusunda bilinçlenmeleri gerekir.