Bir kadının kulaklarına ilk düşen erkek sesi onun sesidir. Daha anne karnındayken başlayan yaşam macerasının asıl kahramanları babalardır ama çoğu bunu bilmez!



Babalar ve kızları arasında başka kimsenin çözemediği tuhaf bir bağ vardır ve yine bu bağ yüzünden pek çok kadın hayatında asla olmayacaklara adamlara aşık olup uğrunda bir ömür sürünmüşlerdir.

Biz kadınlar kaç yaşına gelirsek gelelim elimize ilk değen o adamın eline benzeyen bir el arar dururuz. Bulduğumuzu sandığımız yanılgılarla da bütün ömrü onu aramakla geçirebiliriz.

Kadın olarak doğduğunuzda tıpkı alınyazısı gibi babanızın özellikleri aklınızın zor ulaşılacak bir yerine yazılır. Biz o kadar engin deneyimlere sahip olmadığımız kendimizi henüz tanımadığımız için kaydettiğimiz bilinçaltı deposunda erkeklere dair fikirler geliştiririz.

Bu fikirleri sorsalar üst bilincimizle öyle güzel nedenlerini buluruz ki; karşımızdaki anlamasa bile mutlak ve sıkı sıkıya bağlandığımız bu inanca olan saygısından susar.

Küçük bir kızken duyduğumuz masalların kahramanlarıyla babamızı birleştiririz. O büyük güçlü bizi koruyan ve kollayan erkeğin hayatımızın geri kalanı boyunca peşine düşeceğimiz bir resmin son parçası olduğu gerçeğini bilmeyiz.

Neredeyse her kız çocuğu babasına aşıktır çünkü onun gördüğü ilk erkek babasıdır. Gece şimşek çaktığında koşarak yatağının içine zıpladığımız anne babamızın arasında nedense gidip babamızın kollarına sığınmaya daha meyilliyizdir.

Gün gelir biz büyürüz bir gece yarısı şimşek çakar yanımızdaki adamın kollarına sığınıp uyumayı dileriz. Aslında istediğimiz o küçük kızın hayalini kaldığı yerden devam ettirebilmektir.

Babalar ve kızları arasındaki o güçlü bağ tüm aşk yaşantımız boyunca peşimizi bırakmaz ve büyüdükçe çevremizdeki pek çok kadının da aynı şekilde olduğunu görürüz. Annemizi üzmüş mutsuz etmiş bile olsa bizim için o babadır ve bu asla değişmez…

Babalar kızlarının hayatında istemeseler de büyük roller oynarlar. Bir kız çocuğu büyüdüğünde genellikle şu iki yoldan birine sapar: Ya çok sevdiği babasına benzeyen ve onun gibi kollarına sarabilecek o muhteşem prensi arar; ya çocukluğunda üzücü anıların olmasına sebep olan ama ne yapsa sevmekten vazgeçemediği babasına asla benzemeyen bir adamın peşinde koşar.

İşin tuhaf tarafı o kadınların da her seferinde babalarının kopyası adamları bulup hayatlarını parçalamalarıdır…

Candan Ünal