Her gün kaç yere parçalanıyorum kaç cephede savaşıyorum ne zaman bitecek bilemiyorum? Dostlarımla bir sohbetin ortasındayken iyice anladım ki yorgunum.



Daha kötüsü yalnızım! Üstelik bu yalnızlık öyle sevgiliyle falan geçecek türden değil…

Çocukluğundan yolun yarısına kadar hep tek başına direnmek zorunda kalanların ortak duygusu olsa gerek. Bana benzer yaşamlardan gelenlerin bir kısmı geçmişte olanların suçunu birilerine yükleyerek sebeplere bahanelere sığınarak kendilerini aklarlar. Tüm duygusallığıma rağmen aklın yolunu seçtim. Elimdekilere baktım ne varsa onlarla idare etmeye çalıştım. Üstüne koyabileceklerimi kendime ekleyebileceklerimi seçeneklerimi elden geçirdim. Kadersizliğe inansam da bunu engel diye önüme dikmedim. Seçimlerimi sonuçlarını kabullendim.

Tek başına onurla ayakta durulacak hep savaşmayı gerektiren yalnız bir yolda yürüdüm. Düşmedim mi? Hem de kaç kere! Ama hep kalktım! Kendimden başkasının beni bitiremeyeceğini her yaptığımın bana döneceğini bilerek seçtim. Kararlarımı kendim vererek özgür kaldım.

İnsan kendine bir yön çizdiği ve hedef belirlediği zaman dönemiyor. Dönmeyi gururuna yediremiyor. Ancak bu kadar iniş ve çıkışın içinde yoruluyor köşeleri oluyor törpüleniyor. Tek başınalığı daha çok vuruyor yüzüne daha yalnız hissediyor. Bazen tükeniyor o zaman da bencilleşiyor.

Bazı insanlar doğuştan şanslı olur. Ben her şeyi tırnaklarıyla kazıyarak elde edenlerdenim. Bundan mutsuz değilim ama kimisinin kafasına gökten düşen kısmetlere de imreniyorum. Bir sihirli değnek istiyorum elbette olmuyor. Zaten olursa yaşayamam ama sevdiklerime daha çok zaman ayırıp onlar için daha güzel şeyler yapmayı isterdim. Biraz sonra yatağıma uzanacağım ışıkları kapatıp bir rüyanın ortasından hayal alemine dalacağım. Ve yine yalnız olacağım kimse gibi herkes kadar ve sadece bana özel bir yalnızlığın ortasında uyuyacağım. Ve öyle çok seveceğim ki bu yalnızlığı alışacağım….

Candan Ünal