Hiçbir yere gitmedim hiçbir yerden dönmedim hiçbir yere ait değilim biraz zorlarsam aklımı varlığımı bile inkar ettirebilirim.
Bütün hepsi koca bir boşluktan ibaret olan hiçliğin parçalarından biriyim ve evet hiçlik de yokluklardan oluşuyor kalbim gibi…
Çevremde hep kendini var etmeye çalışanları izliyorum günlerdir. Birilerinin fikirleri var benim de.. Birileri önemli zannediyor kendini ben de…
Kalbimizin etrafını “ben” duygusuyla kaplayarak görmemize engel olan her şey bizi öfkelendiriyor kızdırıyor veya gereksizce konuşturuyor.
Söylediğimiz sözlerden daha boş olan geçici hallerimiz var çünkü var olduğumuza inanıyoruz. Sadece görebildiklerimizin bile varlığa ispat olduğunu sanıyoruz.
Şimdi kalbimin içinde atıp duran bu aşk dediğim duygunun o sevdiğim adamın en sevdiğim dostumun kedimin ve daha ileride uykumun bile gerçek olmadığını bilerek yaşamanın ağır yükünü taşıyorum.
Her şeyin bir gün biteceğini bilerek nasıl yaşar insan? Yaşıyoruz işte! Ve neden aynısını aşka yapmak bu kadar zor?
Ölümün gerçekliği ve doğallığı daha doğarken mi yazıldı aklımızın kıvrımlarına? O yüzden mi bitecek bir hayatı elimizi kolumuzu sallayarak ve aklımızı kaybetmeden yaşayabiliyorken; bitecek bir aşkın tadını çıkarma fikrinden bile bu kadar korkuyoruz?
İnsan olmak zor iş gerçi insandan başka bir şey olmak nasıl iş onu bilemiyorum. Sadece anlamaya çalışıyorum ama daha zoru kalbinin bedeninde atmasına müsaade ederken onu kullanması için başkasına vermek olsa gerek…
Belki aşk bu yüzden yaşamaktan daha katlanılmazdır…
Candan Ünal
Paylaş