Kompozisyon Kavramının Tanımı ve Çeşitleri:

Kompozisyon Kavramının Tanımı ve Çeşitleri:

TANIMI:
Farklı parçaları uyumlu ve düzenli şekilde bir araya getirmeye Kompozisyon denir. Fransızca kökenli bir kelime olup düzenleme anlamındadır. Kompozisyon kelimesini genel anlamı içinde değerlendirecek olursak yaşadığımız dünya ve evrenin kendisi de bir kompozisyondur.
Bir mimarî eser nasıl meydana gelir? Mimar ve mühendisler binanın kâğıt üzerinde projesini hazırlar. Elektrikçi elektrik kablolarını döşer. Duvar ustası duvarını belli ölçüler doğrultusunda örer. İşçiler harcını kararınca karar... vb. Bütün bu çalışmaların sonunda bir mimarî eser ortaya çıkar.
Farklı iş kollarında çalışan insanlar uyumlu bir tekilde bir araya gelerek eseri oluştururlar. Eğer düzenli bir çalışma olmazsa düzenli bir eser da ortaya çıkmaz. Konuyla ilgili daha çok örnek vermek mümkündür. İnsan hayatının kendisinde de bir kompozisyon vardır. Sabah belli saatlerde kalkılır el ve yüz yıkanır kahvaltı yapılır okula ya da işe gidilir öğle ve akşam yemekleri yenir uyunur... vb. İnsan günlük işlerinde bir düzenleme yapmazsa mutlu ve başarılı da olamaz. Her sanat dalında ayrı bir kompozisyon görülmektedir. Müzikte beste düzenleyenlere "Kompozitör" denilmesi de buradan kaynaklanmaktadır.
Dilde kompozisyon ise;
İnsanların duygu düşünce ve hayallerinin belli bir ahenk içinde yazılı ya da sözlü olarak etkili bir biçimde yansıtılmasıdır. Pek çok insan yazı yazar. Ama kompozisyon kurallarına uygun yazı yazan pek azdır. Herkes konuşma yapar. Ama kompozisyon kurallarına uygun konuşma yapan pek azdır. İnsan yazı yazma ve konuşmada düzenleme yapabildiği takdirde başarılı olmayı da yakalar.

İki türlü kompozisyon vardır:
a. Yazılı Kompozisyon
b. Sözlü Kompozisyon
a. YAZILI KOMPOZİSYON
İyi ve güzel yazabilmek sabır ve titizlik ister. İnsan iyi yazmayı çabuk yazmakla öğrenemez. Aksine iyi yazarak çabuk yazmayı öğrenir. Bunun için yazılı anlatımda başarılı olabilmek yazılı kompozisyon ilkelerini bilmek ve bunları yazma çalışmaları ile geliştirmek gerekir.
İyi yazı yazmak; "İyi düşünmek doğru duymak uygun anlatmak aynı zamanda düşünce ruh ve beğeni (zevk) sahibi olmak" demektir. İyi ve başarılı yazı yazabilmek için önce doğru düşünmek ve duymak sonra da en iyi biçimde bunları anlatabilmek gerekir. Yani "yazmadan önce düşünmeyi öğrenmek" başta gelen özelliktir.
Güzel yazmak bir sanattır. Özel bir yetenek ister. Örneğin; şiir hikâye roman yazmak... Fakat iyi ve doğru yazmak ise yeteneğe bağlı değildir. Yazma zevk ve alışkanlığına sahip olan yazma tekniğini ve dil kurallarını bilen plân ve paragrafların oluşmasıyla ilgili gerekli deneyimi bulunan herkes zamanla başarıya ulaşır. İyi yazmak kolay bir iş değildir. Kişinin kendini yetiştirmesi geliştirmesi ve düzeltmesi gerekir. (E. KANTEMİR Yazılı ve Sözlü Anlatım s. 114 - 116)

Yazıda iki türlü ifade şekli vardır:
(1) Nazım: Nesirden farklı olarak genellikle ölçülü kafiyeli dizelerden oluşan ifade şeklidir. Nazımla oluşmuş eserlere Manzume adı verilir. Her manzume şiir değildir.
ŞİİR: Duygu düşünce ve hayallerin nazım yoluyla ahenkli ve etkili olarak anlatıldığı kompozisyon türüdür (edebî türdür).

Şiir yazabilmek için şu özelliklerin bulunması gerekmektedir:
(a) Şiir yazacak kişi her şeyden önce büyük bir bilgi birikimine sahip olmalıdır. Bu bilgileri kendi arasında sınıflandıracak olursak şunlar ortaya çıkmaktadır:
(ı) İçinde yaşamış olduğu toplumun genel yapısını geçmişini gelenek ve göreneklerini kutsal bildiği değerleri iyi bilmelidir. Şiirinde bu değerlere ters düşecek ifadelerden uzak durmalıdır.
(ıı) Dil bilgisi imlâ (yazım) kuralları ve noktalama işaretlerini hem teoride hem de uygulamada iyi bilmelidir.
(ııı) Zengin kelime hazinesine sahip olmalıdır. Kültür dilinde bulunan kelimeleri şiirde kullanmasa da okuyup anlayabilecek düzeyde bilmelidir. Yani kültür dili bilincine sahip olmalıdır.
(ıv) Şiirinde kullanacağı kelimeleri seçerken; yaşayan anlaşılan kelimeler olmasına dikkat etmelidir.
(b) Şiir yazacak kişi üstün bir deneyime sahip olmalıdır. Bu nedenle başka şairlerin şiirleri çok okunmalı; şiir yazma denemesi çok yapılmalıdır. Yazdıkça daha güzel şiirlerin oluşacağı unutulmamalıdır.
(c) Şiirin üç önemli unsuru vardır: "Duygu düşünce ve hayal". Şair bunlardan birini ön plâna çıkarabilir.
Düşünceyi ön plâna çıkaran şairlerde ideolojik endişeler önemlidir. (Örnek: Tevfik Fikret Ziya Gökalp Mehmet Âkif ERSOY Nazım Hikmet Necip Fazıl KISAKÜREK vb.)
Duygu ve hayali ön plâna çıkaranlarda ise estetik yapı (güzellik) önemlidir. (Örnek: Cenap Şahabettin Ahmet Haşim vb.)
Bazen de duygu ve hayal coşkunluğu içinde düşünceyi uyumlu bir şekilde öne çıkaran şairler görülmektedir. (Örnek: Yahya Kemal BEYATLI vb.)
Şiir yazacak kişi bu ana unsurlardan hangisine ve nasıl önem vereceğini iyi bilmelidir. Ayrıca düşüncenin çok açık olduğu (sırıttığı) şiirlerin herkes tarafından her çağda tutulmayacağına dikkat edilmelidir.
(d) Bunların ötesinde şiir yazmanın bir yetenek olduğu unutulma-malıdır.
NOT: Şiir örnekleri için "Metinler" başlıklı bölümü inceleyiniz.
(2) Nesir (düz yazı): Roman hikâye makale fıkra deneme söyleşi (sohbet) görüşme (mülâkat) mektup dilekçe eleştiri (tenkit) anı (hatıra) biyografi gezi yazısı röportaj inceleme rapor atasözü vecize vb. türler bu gruba girmektedir.


b. SÖZLÜ KOMPOZİSYON
Nutuk konferans açık oturum münazara tartışma ders anlatma vb. sözlü kompozisyon türleri "Sözlü Anlatım" ünitesinde açıklanacaktır.
c. İYİ VE ETKİLİ YAZABİLMEK VE KONUŞABİLMEK İÇİN GEREKLİ ÖZELLİKLER
(1) Gözlem yapmak
(2) Düşünmek
(3) Okumak
(4) Ana dili iyi kullanmak
(Z. KORKMAZ - A. B. ERCİLASUN - İ. PARLATIR ve diğerleri; Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri s. 183/184)
(1) Gözlem Yapmak:
İyi ve güzel bir yazı yazabilmek ve etkili konuşabilmek için her şeyden önce iyi bir gözlemci olmak gerekir.
Gözlem; bakmak değil görmek doğanın canlı cansız bütün unsurlarını ayrıntılarıyla görmek demektir. Gözlem; doğru görmeyi doğru tanımayı öğretir. (E. KANTEMİR Yazılı ve Sözlü Anlatım s. 118)
Bir şeyi iyi anlayabilmek için onun kendi kendine ortaya çıkan türlü belirtilerini gözden geçirmek işine "Gözlem" denir. Gördüklerimizi anlamak ya da anlatmak için gözlem yapılır.
(S. SARICA - M. GÜNDÜZ Güzel Konuşma Yazma s. 99)
İnsanların çoğu kendilerinin iyi birer gözlemci olduğunu söylemelerine karşın iyi yazı yazamaz ya da etkili konuşma yapamaz. Öz eleştiri yapıldığı takdirde görülecek ki insanlar; başta aile olmak üzere çevre okul ve en yakın arkadaşları hakkında ayrıntılı bilgilere sahip değildir. Oysaki önceden derinlemesine yapılan gözlemler çevre ve kişilerle uyumu kolaylaştıracak iletişimi hızlandıracaktır.
Bir dilencinin sokak aralarında dolmuş kuyruklarında dilenmesini; hele hele dilenmekten utanan yoksul insanların toplumla ilişkilerini ruh hâllerini gözlem yapmayan bir insan nasıl "yoksulluk" konusunda yazı yazabilir konuşma yapabilir?
Öyleyse hangi konuda yazı yazmak konuşma yapmak istiyorsak; o konuyla ilgili önceden gözlemlere sahip olmalıyız. Bu düşüncelerden hareketle; siz de ailenizi çevrenizi öğretmenlerinizi arkadaşlarınızı kolay iletişim ve başarılı olmak için mutlaka gözlem yapmalısınız.

(2) Düşünmek (fikretmek = tefekkür):
İyi ve güzel yazı yazmak etkili konuşmak için gerekli olan özelliklerden biri de "düşün-mek" tir.
Yazı yazmanın temelinde düşünme yatar. Okuduğumuz bir eser ya da parça kafamızda birçok düşünceler yaratır. Dış dünyamızda gördüğümüz canlı ve cansız bütün unsurlar kafamızda birtakım düşünceleri ve hayalleri canlandırır. Görülen duyulan okunan incelenen somut ve soyut bütün kavramların bağlantıları düşünce içerisine girer. Düşüncelerimizi açık ilgi çekici canlı bir biçimde ortaya koymalıyız. Düşünme iç gözlem ile elde edilir. Gözlem; dışarıyı görmek düşünme ise içimizi incelemek ve görmek demektir. (E. KANTEMİR Yazılı ve Sözlü Anlatım s. 130)


Doğal olarak bütün insanlar düşünceye sahiptir. Ama düşünceden düşünceye fark vardır. Düşünce ile plân (tasarı) arasında sağlam bir bağ kurulmalıdır. İnsan yaşamış olduğu ortam gereği; kişi çevre toplum konu olay vb. kavram ya da faaliyetlerde sağlıklı ve plânlı düşünmek zorundadır. Düşüncelerdeki dağınıklık ve plânsızlık insanın çevreyle ve olaylarla bağlantısını bozar uyumunu engeller. Bu durumda ise mutsuz ve başarısız bir kişilik ortaya çıkar.
Sağlıklı düşünemeyen düşüncelerinde plân yapamayan bir insan nasıl iyi ve güzel yazı yazsın? Nasıl etkili konuşma yapsın? Öyleyse bir konu ya da olay hakkında yazı yazmadan konuşma yapmadan önce mutlaka düşünmeliyiz. Yazacağımız ya da konuşacağımız duygu ve düşüncelerimizle ilgili ayrıca bir plân yapmalıyız.
(3) Okumak:
"Ben aydınım" diyebilen bir insan; en az günde bir gazete haftada bir dergi ayda bir kitap okumak zorundadır. Düzenli olarak ayda bir kitap okuyan birisi elli yılda altı yüz kitap okur. İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze kadar yazılmış milyonlarca kitap içinde altı yüz kitabın önemi ne kadardır?
Her çeşit kitabı düzenli aralıklarla okuyanlarla hayatında eline hiç kitap almamışlar arasındaki fark; beyaz renkle siyah rengin arasındaki fark gibidir. Birisi bilim ve aydınlık diğeri ise cehalet ve karanlıktır.
Her şeyden önce okumayan insanın kelime hazinesi gelişmez. Bu durumda sınırlı sayıda kelimelerle hangi duygu ve düşünceler etkili bir şekilde anlatılsın?
Yazarlar şairler ve sanatkârların düşüncelerini daha iyi anlayabiliyoruz. Çünkü kelime hazineleri büyük. Çünkü onlar okumaya önem veren okumanın insan için bir üstünlük olduğunu kavrayan kişilerdir. Bilgili ve bilinçli aydın olabilmenin yegâne yöntemi okumak çok okumaktır.
Doğal olarak yazılı ve sözlü kompozisyonda başarının önemli sırlarından birinin de düzenli okumak olduğunu unutmamak gerekir.
(4) Ana Dili İyi Kullanmak:
Günümüzde insanların çoğunun dört yüz - beş yüz kelimeyle konuşup anlaştığı bir gerçektir. Aydınların pek çoğu ise ortalama üç bin - beş bin kelimeye işleklik verebilmektedir. Bu durum ana dilini iyi kullanmakla ilgili önemli bir toplumsal kusur olarak görülmektedir. Çünkü toplumun yönlendirici ve yöneticisi durumundaki aydınlar en az on beş bin - yirmi bin kelimeye işleklik kazandırmak zorundadır.
Bu gerçekler ışığında; etkili ve güzel yazı yazmak ve konuşmak için ana dili iyi bilmek gerekir. Bu ise dil bilgisi kurallarının ve anlatım bozukluklarının bilinmesini zorunlu kılar.
Gözleme değer veren plânlı düşünen sağlıklı okuyan ve ana dilini iyi kullanan insan; üstün bir ifade yeteneğine sahip olur. Bu dört önemli özellik birbirleriyle yakından ilgilidir. Birinin yokluğu diğerlerinin yokluğuna yol açar. Bu nedenle dört özelliğe de aynı şekilde önem verilmelidir.