Yalana Tahammülü Yoktu...
Eskişehir yoluyla Ankara’ya gittim. Mustafa Kemal ile henüz tanışmıyordum. Kendisini Ankara’da Mecliste buldum. Kapıdan içeri girilince solda ve cadde üzerindeki oda riyaset odasıydı. Mustafa Kemal pencerenin yanındaki yazıhanenin başında oturuyordu. Diğer sandalye ve koltuklarda da ziyaretçiler vardı.

Yanına sokularak kendimi:

-Celâl diye takdim ettim.

Bana hemen yanı başında bir yer gösterdi.

Kendisi bir taraftan da genç bir mülâzımın verdiği izahatı dinliyordu.

Mülâzım hararetli hararetli:

-Kıtamı üçe böldüm ben merkezden ilerledim. Fakat ne çare ki geriye ancak yalnız dönebildim şeklinde anlatıyordu.

Mustafa Kemal bir ara mülâzıma hitaben:

-Kâfi gidebilirsiniz dedi.

Mülâzım dışarı çıktıktan sonra bana döndü ve:

-Sanki bir başkumandanmış gibi konuştu değil mi? dedi ve arkasından ilâve etti:

-Söylediklerinin hepsi yalan…

İşte Atatürk’ün bana söylediği ilk cümle bunlar olmuştu. O gün anladım ki Atatürk kendisine yalan söylenmesine asla tahammülü olmayan bir insandır. Ona yalan söylememek bu sebeple beceremediğimiz bir işi de itiraf etmek lâzımdır. Kendisiyle karşılaştığım o ilk gün edindiğim bir tecrübe ile seneler boyunca Mustafa Kemal’in yakın itimadını bu metod sayesinde kazandım.

Celâl BAYAR