Yaşar Gürsoy Atatürk'ün çocukluktan ölümüne kadar yanından hiç ayrılmayan can dostu Nuri Conker'i ve hiç bilinmeyen anılarını anlattı

Gazeteci ve televizyoncu Yaşar Gürsoy 'Atatürk ve Can Yoldaşı Nuri Conker' adlı kitabında Selanik sokaklarında başlayan ve bir ülke kurmaya kadar uzanan bir yolculukta birbirine sıkı sıkıya bağlanmış iki önemli ismin şimdiye kadar gün yüzüne çıkmamış anılarını kaleme aldı.

Gürsoy Alfa Yayınları'ndan çıkan kitabında Nuri Conker'in annesi Zehra Hanım'ın yaramazlıklarından ötürü “Bunlardan bir halt olmaz” diye hayıflandığı Atatürk ve Conker'in bilinmeyenlerini dostluklarını sürtüşmelerini muzipliklerini gerçek anılara ve belgelere dayalı bir şekilde anlatıyor.


Bu ikinci kitabınız. Daha önce de çok önemli belgesellere imza attınız. Nuri Conker üzerine bir kitap yazma fikri nereden aklınıza geldi?

İlk kitabım 'Beyninle Seviş(me)' de 42 öykü vardı ve insan ilişkilerini ele almıştım. Dostluklar kadın-erkek ilişkileri anne-baba-çocuk ilişkileri... Sonraki süreçte “Benim gerçek bir dostum can yoldaşım var mı bu hayatta” diye düşünürken birden “Acaba Atatürk'ün en iyi arkadaşı kimdi” diye sordum kendi kendime. Biliyoruz ki birçok yakın arkadaşı var ve bu isimlerle ilgili pek çok bilgi hatırat var. Kazım Karabekir Paşa'nın Salih Bozok'un Kılıç Ali'nin anıları var ve hepsi bir isme dikkat çekiyor ama geçiştiriyorlar o ismi. Nuri Conker o da. Atatürk'ün çocukluk arkadaşı olduğunu neşeli muzip Atatürk'ün olmazsa olmaz dediği arkadaşlarından biri olduğunu biliyoruz sadece ancak hakkında çok fazla bir bilgi yok. Ben de hepsinin birleştiği bu isim hakkında yazmaya karar verdim ve araştırmaya başladım.

Araştırma sürecinde kimlere başvurdunuz?

İnternet aracılığıyla Nuri Conker'in ailesine ulaştım ancak onlarında ellerinde bir belge bir bilgi olmadığını gördüm. Sadece torunu Nuri Conker'de Atatürk'ün Conker'e yazdığı iki tane mektup buldum bunlar da kitapta var zaten. 7 ayda yazdım kitabı ama kitabın araştırması yaklaşık 1.5 sene sürdü. Araştırma süreci oldukça zorlu geçti kütüphanelerde de bir şey yoktu. En sonunda Nuri Conker tarafından yazılmış 'Zabit ve Kumandan' adlı bir kitap buldum. 1913 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun gidişatını ele almış askeri manevralarını yazmış. Atatürk de arkadaşının yazdığı kitaba karşılık 'Zabit ve Kumandan ile Hasbihal' adlı bir kitap yazmış. İşte o kitapta Nuri Conker'in hayat hikâyesine ve biyografisine ulaştım. 1881 yılında Atatürk'le aynı mahallede doğan Conker ölene kadar da kısa süreler haricinde Atatürk'ün yanından hiç ayrılmamış ve kurtuluş mücadelesinde de Cumhuriyet'in ilanından sonraki dönemde de çok önemli görevler üstlenmiş bir isim.

Nuri Conker Atatürk'ün hayatında çok önemli bir yere sahip ve neredeyse birebir paralel ilerliyor hayatları. Bu iki insanın arasındaki yakınlığa da bilimsel bir açıklama getiriyorsunuz kitapta...

Arif Hoca (Prof. Dr. Arif Verimli) durumu açıklıyor ve Atatürk de birebir o modele uyuyor. Arif Hoca'nın tanımına göre bu bağlılığın nedeni baba ya da ağabeysizlik baba kaybı ve bir benzerlik arayışının yansıması olabiliyor. Aynı zamanda Verimli'nin sözleriyle İnsan bazen yerden o kadar fazla yükselir ki; etrafındaki bazı realiteler flulaşır. İşte böyle zamanlarda size isminizle hitap edecek sadık birine çok ihtiyaç duyar ve ona bağlanırsınız... Ve kitapta da belirttiğim gibi Atatürk'e "Kemal" diye hitap edebilen tek arkadaşı Nuri Conker'dir. Atatürk çok küçük yaşta babasını kaybediyor kardeşleri ölüyor. Üvey babası oluyor. Askeri okullarda büyüyor annesinden-ailesinden ayrı kalıyor tamamen kopuyor. Rol modeli alabileceği birisi de yok. Bu ve benzeri nedenlerle o yaşlarda Nuri Conker'le birbirlerine bağlanıyorlar. Çocukluğunun Selanik'ini hatırlatıyor Conker ona. Birlikte İstanbul'a geliyorlar aynı okullarda okuyorlar Trablusgarp'ta birlikteler... Bir nevi kader arkadaşı oluyorlar birbirlerine.

Nuri Conker'in Atatürk'le ilişkisi çok daha yakın ancak bir suistimal durumu da yok...

Kılıç Ali Salih Bozok aynı zamanda Atatürk'ün yaverleri; Nuri Conker ise arkadaşı. Çok güçlü bir dostluk var aralarında. Özellikle günümüzde bazı insanlar güçlü bir ismin arkasına sığınarak birçok şey yapabiliyor yaptırabiliyor. Nuri Conker'in yer aldığı fotoğraflar bile çok az. Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk uluslararası alanda çok tanınan bir kişilik oluyor ve o fotoğraflarda Nuri Conker'i göremiyorsunuz. Sadece halkın arasına girdiği zaman dost meclislerinde görebiliyorsunuz. Ama ne zaman ki iş resmiyete dökülüyor fotoğrafların hiçbirisinde Nuri Conker yok ama Salih Bozok var Kılıç Ali var. Anlatabildiğimi umuyorum.



Bilinçli bir tercih mi bu?

Bence tamamıyla kendilerinin bilinçli tercihi. O dönemdeki arkadaşlıklar da şimdiki gibi değil çok sağlam. Çünkü savaş yılları silah arkadaşlığı diğer arkadaşlıklara çok fazla benzemiyor. Farklı bir bağlılık.


İNÖNÜ VE CONKER...

Kitapta İsmet İnönü ile Nuri Conker'in aralarının pek iyi olmadığı yazıyor. Bu kişisel bir sorun mu yoksa Atatürk'ü paylaşamama gibi bir durum mu yaşıyorlar?

İsmet İnönü son derece ciddi bir devlet adamı. Atatürk ona çok güveniyor ve önemli meselelerde sürekli onun yer almasını istiyor. Ancak kendi özel hayatına kimsenin müdahale etmesini de istemiyor. İnönü Atatürk'ün etrafında olan sofralarında yer alan kişileri pek sevmiyor ve çokça eleştiriyor. Bunu sezdirmeden yapıyor ama bilinçli bir şekilde de hissettiriyor Atatürk'e. Salih Bozok'un Kılıç Ali'nin Nuri Conker'in hareketlerini doğru bulmuyor. Her seferinde Nuri Conker'i ezmeye çalışıyor. Ama kader işte Nuri Conker ölmeden bir gün önce Atatürk İnönü'ye talimat veriyor ve Hemen gidin Nuri Conker için gerekli bütün müdahaleleri yaptırın diyor. İnönü Conker'in evine kadar gidiyor ve ölmeden birkaç saat önce Nuri Conker'in yanında bulunuyor.

Bildiğimiz kadarıyla Latife Hanım da pek memnun değil Atatürk'ün arkadaşlarından...

'Teyzem Latife' kitabında da bahsediliyor bu durumdan. Latife Hanım'ın Nuri Conker sürekli Atatürk'ü içirirdi ama kendisi içmezdi dediği söyleniyor. Şimdi bunu kanıtlayacak isimler hayatta değil. Kim kimi içirirdi kim yanlış kararlar verdirtti tartışmaları çok anlamsız bence. O meşhur sofralar bugünün bildiğimiz çilingir sofraları değil. Evet içki var ama bu sabahtan akşama kadar içip ülkeyi alkollü bir vaziyette yönetmek anlamına gelmemeli. Mehmet Akif Ersoy da sirozdan öldü. Yani her siroz olan alkolden gidecek diye bir kaide yok. Artık bu fikirlerden uzaklaşmak gerekiyor.



Elde ettiğiniz anlatılar arasında sizi en çok etkileyen hangisi oldu?

Atatürk ile Nuri Conker arasındaki ilişkinin net bir şekilde anlaşılması açısından anlatacağım anının önemli olduğunu düşünüyorum. Kalabalık bir dost meclisinde Atatürk Falih Rıfkı Atay'la atışan Nuri Conker'i sofradan kaldırır. Conker de sesini çıkarmadan gidip yaverin odasında oturur. Atatürk bu duruma üzülür ve Conker'i geri çağırır. Conker gelir ve sessizce oturur masaya. Atatürk de arkadaşına jest olması açısından garsonu çağırır ve Conker'e içki vermesini söyler. Nuri Conker de tepsiye yumruk atıp Paşam öyle de yapmayın böyle de yapmayın der. Düşünsenize Atatürk'ün karşısına gelip tepsiye vurabilecek bir adam Nuri Conker.



'TABU OLARAK GÖRÜLÜYOR'

Bugünden Atatürk'e bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eğer iki taraf olarak düşünürsek; ikisi de Atatürk'ü tabu olarak görüyor. Yani Atatürkçüler Atatürk diyor başka bir şey demiyor ama Atatürk'ün insanı yönünü çok fazla görmezlikten geliyorlar. Diğer taraf ise ondan korkuyor ve görüşlerine yer vermiyor. Benim yapmaya çalıştığım şey Atatürk'ün insanİ yönünü göstermek. Kitapta da anlattığım gibi bazı konuları asker gibi ya da politikacı gibi değil tamamen insancıl bir şekilde çözebiliyor Atatürk. Kitabın satır aralarına bunlar hakim dikkatli okuyucular bunları görecekler. Atatürk bir diktatör müydü? Bence hayır. Basit bir örnekle; özellikle halk arasında yürürken diktatörlerin önünde hiç bir zaman hiç kimse yürüyemez. Bırakın onu askerlik kurallarına göre bir komutanın bir adım önünde alt rütbede bir kişi yürüyemez. Sağında ya da solunda bir-iki adım gerisinden gelir. Atatürk'ün birçok fotoğrafına dikkat edin önünde giden insanları görürsünüz. Mesela Nuri Conker'in bir fotoğrafı var meclisten inerken. Atatürk'ün bir-iki adım önünde elinde bastonla yürüyor ve gidiyor. Bu durumları aşmışlar. Dertleri ülke kurmak...

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitap var mı?

Birinci kitabımdan sonra yazmaya başladığım ve üzerinde 5-6 yıldan beri çalıştığım bir roman var bir aşk-macera romanı. O da ilişkilere dayalı bir kitap tarihle ilgisi yok. Araya bir yolcu aldım Atatürk ve can yoldaşı Nuri Conker'i yazdım. Bu topraklarda yaşayan büyüyen ailesi ataları bu topraklarda olan bir kişi olarak borcumu ödediğimi düşünüyorum.