Atmosferik ozonu niçin dikkate almalıyız?
Yerküre üzerindeki toplam ozon
her yerde aynı mıdır?
Hayır toplam ozon miktarı yer yüzeyinin üzerinde günlük-mevsimlik zaman aralığında bulunulan yere göre değişir. Değişimler; stratosferik rüzgarlar kimyasal üretim ve ozonun bozulması nedenlerine bağlıdır. Toplam ozon genellikle ekvatorda en düşük seviyededir buna karşın stratosferdeki mevsimsel rüzgar paternleri nedeniyle kutba yakın bölgelerde en yüksek seviyededir.



Atmosferdeki ozon nasıl ölçülür?
Atmosferdeki ozon miktarı yerden fırlatılan balonlar spektrofotometreler ile uçak ve uydulara yerleştirilen sensörler tarafından ölçülür. Bazı ölçümler ozonu tespit etmek için cihaz içine havanın çekilmesini sağlayan bir sistemi içeren cihazlarla yapılır. Diğer ölçümler ozonun kendine özgün olarak atmosferdeki ışınları absorbe etmesine dayanır. Bu durumda güneş ışığı ve lazer ışını ozon içeren atmosfer parselini geçtikten sonra dikkatlice ölçülür.



Ozon ölçümleri.
Atmosferdeki ozon; yer-tabanlı sistemler uçaklara monte edilmiş sistemler yüksek seviyeli balonlar ve uydulara yerleştirilmiş aletler aracılığıyla ölçülür. Bazı aletler ozonu örneklenmiş havadan direkt olarak ölçerken diğerleri ozonu aletten belli bir mesafe uzaktan ölçer.


İnsan aktivitelerinin sebep olduğu stratosferik ozondaki incelmenin (azalmanın) başlıca aşamaları nelerdir?

İnsan aktiviteleri sonucunda stratosferik ozondaki azalmanın ilk adımı; yer yüzeyindeki klor brom içeren ozonu yok edici gaz emisyonlarıdır. Bu gazların çoğu; reaktif olmadığı ve yağmur ve kar içerisinde kendiliğinden çözülmediği için atmosferin aşağı kısımlarında toplanır. Sonunda yayılan gazlar klor ve brom içeren daha reaktif gazlara dönüştürülen stratosfere taşınır. Daha reaktif olan bu gazlar daha sonra bozulan ozon ile reaksiyona girer. Sonunda hava atmosferin alt kısımlarına döndüğünde bu reaktif klor ve brom gazları yağmur ve kar tarafından yer atmosferinden uzaklaştırılır.
Stratosferik Ozon İncelmesinde Temel Aşamalar
1
Emisyonlar
Halojen kaynaklı gazlar insan aktiviteleri ve doğal işlemlerle yeryüzeyine atılır

2
Toplanma
Halojen kaynaklı gazlar atmosferde toplanır ve rüzgar ve diğer hava hareketleriyle atmosferin alt kesimlerine dağıtılır

3
Taşınım
Halojen kaynaklı gazlar hava hareketleriyle stratosfere taşınır


4
Dönüşüm
Çoğu “Halojen kaynaklı gaz” stratosferde güneşten gelen UV radyasyonla kimyasal reaksiyona girerek”reaktif halojen gazlar”a dönüşür



5
Kimyasal reaksiyon
Reaktif halojen gazlar tropikal enlemler dışında tüm küre üzerinde stratosferik toplam ozonun kimyasal bozulmasına sebep olur



Polar stratosferik bulutlar kutup bölgesinde kışın ve ilkbaharda şiddetli ozon kayıplarına neden olan reaktif halojen gazlar vasıtasıyla ozon tabakasındaki incelmeyi artırır



6
Yer değiştirme
Reaktif halojen gazları içeren hava troposfere döner ve bu gazlar bulut ve yağmur içerisindeki nemle havadan uzaklaştırılır (yer yüzeyine)



İnsan aktivitelerinden kaynaklanan hangi emisyonlar ozon tahribatına neden olur?
Ozon kirliliği ve ozon tabakasındaki delinmeler

Bilindiği gibi atmosferde az miktarda bulunan ozon gazı; yeryüzündeki tüm canlı varlıkları güneşin öldürücü ultraviole ışınlarına karşı koruyan bir kalkan görevi görmektedir. Çünkü bu gaz güneşten gelen ışınların büyük kısmını yansıtan bir gazdır. Eğer ozon tabakası olmasaydı güneşin UV-b (yeşil) radyasyonu yeryüzüne ulaşarak canlılar üzerinde genetik zararlara yol açardı. Ayrıca insanlar güneş yanığı ve cilt kanseri gibi sorunlardan kaçamazlardı...

Atmosferdeki ozon gazı için çok hassas bir denge sözkonusudur. Bu gaz atmosferin üst katmanlarında bir tabaka oluşturur ve bu gaz tabakası güneşten gelen öldürücü ışınları filtre eder. Bu sayede yeryüzüne ulaşabilen ışın miktarı canlı varlıklar için yararlı bir şekle dönüşür. Ancak bu gaz tabakasının incelmesi ya da delinmesi sözkonusu olduğunda kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremez ve güneş ışınları canlılar için gerçek bir tehlike haline dönüşür...

Bunun yanısıra güneş ışığında fotokimyasal tepkimeye giren egzos gazları kirli havadan oluşan duman bulutlarında ozon ve nitrojen dioksit oluşturmaktadır. Böylece atmosferin yeryüzüne yakın alt kısımlarında da bir Ozon Kirliliği meydana gelmektedir...

Son yıllarda dünyamızdaki en önemli çevre sorunlarının başında yukarıda sözünü ettiğimiz gibi "Ozon kirliliği" ile "Ozon tabakasındaki incelmeler ve delinmeler" gelmektedir...




Ozon kirliliğinin orman ağaçları üzerindeki etkisi

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için;ICP-Damage to Vegetation by Ozone Pollution


Ozon (O3) Gazı
Ozon 3 oksijen atomundan oluşan molekülleriyle zehirli renksiz bir gazdır ve atmosferin üst katmanlarında yer alır... Gökyüzünün mavi renkte görünmesi bu gaz sayesinde olmaktadır. Sıvı halde lacivert renge dönüşen ozon gazı dünyayı güneşten gelen morötesi radyasyona karşı korumaktadır. Ancak bu gaz aynı zamanda canlılar için çok tehlikelidir. Maruz kalındığında gözleri burnu ve boğazı tahriş ederek solunum sistemini tahrip eder. Çok az insan ozonun ne kadar öldürücü olduğunun farkındadır. Bir gramın iki yüzde biri miktarda ozon almak öldürücü olabilir. Bir saç spreyi kutusuna saf ozon konduğu düşünülecek olursa bu kutunun tam 14.000 kişiyi öldürebileceği söylenmektedir...



Ozon tabakası
Güneşten gelen zararlı morötesi radyasyonu süzen ve ozon içeren üst atmosfer katmanıdır... CFC türündeki kimyasal maddelerin atmosfere bırakılması sonucunda ozon tabakasının zayıfladığı bunun ise cilt kanserinde artışa neden olacağı hesaplanmaktadır.





Ülkemizin Ozon tabakası'nda delinme yok...

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan gözlemler sonucu Türkiye üzerindeki ozon tabakasında incelme olmadığı belirlendi. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün ''Türkiye'de ozon gözlemleri'' başlıklı çalışması çerçevesinde 1994 yılından bu yana Türkiye üzerindeki ozon tabakasıyla ilgili 176 gözlem gerçekleştirildi. Gözlemlerde Türkiye için hesaplanan aylık ortalama en yüksek değer 388.49 DU (Dobson Birimi-ozon ölçüm birimi) en düşük ise 243.09 DU olarak ölçüldü. Ortalama değer de 312.66 DU olarak tespit edildi. Gözlemlerde Türkiye'nin üzerindeki ozon tabakasında belirgin bir incelme (azalma artma veya sıçrama) kaydedilmedi. Dünya Meteoroloji Teşkilatı'nca orta enlemler için yapılan değerlendirmeler sonucu Türkiye için toplam ozon kalınlığı 300-320 DU normal değer olarak kabul ediyor.




Ozon nasıl ölçülüyor?

Türkiye'de ozon kalınlığı ozonsonde yöntemi ile ölçüyor. Havadan daha hafif olan hidrojen gazı ile doldurulmuş bir balona bağlanan ozonsendo cihazı atmosferin 30-35 kilometre uzaklığında sıcaklık nem basınç ozona ilişkin veriler elde ediyor. Her ülke ozon kalınlığındaki azalış kalınlaşma veya sapmayı uzun yıllar ortalamalarını dikkate alarak değerlendiriyor. Ozon tabakasındaki incelme ise en çok kutuplarda görülüyor. Ekvator kuşağı üzerindeki ozon kutuplara gittikçe yoğunlaşırken soğuk hava ve güneş radyasyonu ile birlikte reaksiyona geçiyor. Bu durum da ozon tabakasında incelmeye neden oluyor. Dünya ozon ortalaması yaklaşık 300 DU olarak kabul edilirken coğrafik konuma bağlı olarak 230-500 DU arasında değişiyor. Ozon tabakasındaki azalma daha fazla UV-b (yeşil) radyasyonunun yeryüzüne ulaşarak canlılar üzerinde genetik zararlara yol açarken insanlarda güneş yanığı ve cilt kanseri gibi sorunlara neden oluyor.













Ultraviyole (UV) Işınları
Bilindiği gibi güneş yeryüzündeki hayatın varolması için çok önemlidir. Isınmamızı sağlar ve bize ışık verir. Güneş radyasyonu veya ışınlarını gösterir. Bu ışınlardan bazıları Ultraviyole ışınları olarak adlandırılır. Bilim adamları UV ışınlarını; Aynı karakteristiklere sahip olmadıkları ve canlılar üzerindeki etkilerinin farklı olması sebebiyle UV-A UV-B ve UV-C olmak üzere üç kategoriye ayırmışlardır.
•UV-A: En yaygın ve sağlığımız için en az tehlikeli olan ışınlardır. Ozon tabakası bu ışınların geçmesine izin verir.
•UV-B: Oldukça tehlikelidir. Bu ışınların büyük bir kısmı bizlere ulaşmaması için ozon tabakası tarafından engellenir.
•UV-C: Sağlık için en tehlikeli ışınlardır. Ozon tabakası bu ışınların bizlere ulaşmasını önler.
Bütün UV ışınlara deri ve gözlerimize nüfuz edebilir ve sağlık problemlerine yol açabilir. Ozon tabakası kalın olduğunda sadece UV-A ışınları ile UV-B ışınlarının bir kısmı bize ulaşabilir. Bu durumda sağlığımız nispeten korunmuş olur. Ozon tabakası bozulduğunda (incelendiğinde) UV-A UV-B hatta bazen UV-C ışınları bize ulaşabilir ve bu durumda sağlığımız olumsuz yönde etkilenmiş olur.
Maruz kaldığımız UV ışınlarının miktarını etkileyen faktörler
•Günün saatleri: 10.00-16.00 saatleri arasında güneş gökyüzünde yüksektedir. Bu saatler arasında büyük oranda UV-A ve UV-B ışınlarına maruz kalabiliriz. Bu nedenle uygun bir koruma olmaksızın dışarı çıkmak için tehlikeli bir zamandır.
•Ekvatora olan uzaklık: Ekvatora yakın olan ülkeler ekvatordan uzak olan ülkelere göre daha fazla risk altındadır. Bunun sebebi ekvatorda UV ışınları atmosferin içini katetmek için daha kısa mesafeye sahiptir ve ekvatora ulaşmadan önce atmosfer tarafından daha az filtrasyona tabi olurlar.
•Yükseklik: Deniz seviyesinin yukarıya doğru çıkıldıkça her 1000 m’de UV ışınları %8 oranında artış gösterir.
Ozon Deliği Nedir?
Ozon deliği gerçekten bir delik değildir. Ozon tabakasındaki bir incelmedir. Bu ozon tabakası gittikçe inceliyor anlamındadır. Bunun sebebi bizlerin havaya saldığı kimyasallardır. Bu kimyasallar günlük yaşamımızda kullanırlar ve ozon tabakasına zarar verirler.
Ozon Tabakasına Zarar Veren Kimyasallar
•Kloroflorokarbonlar (CFC’ler) genel olarak klima sistemlerinde buzdolaplarında köpük üretiminde (örneğin yataklar için) kullanılır.
•Halonlar yangın söndürme cihazlarında kullanılır.
•Metil bromid tarımda böcek ilacı olarak kullanılır.

Modern cihazlar ozon tabakasındaki incelmeyi belirleyebilmektedir. Ölçümler Güney Kutbundaki (Antartika) incelmenin Kuzey Kutbuna göre daha büyük olduğunu göstermiştir. Ozon tabakasındaki bu incelme bir şey yapılmazsa daha da büyüyecektir.
Ozon tabakasında incelme küresel bir problemdir. Ozon tabakasındaki incelme problemine herkesin duyarlı olması ve zararlı kimyasalları artık daha fazla kullanmamasıyla ozon tabakasının iyileştirilmesi mümkün olabilecektir.
Ozon Tabakasındaki İncelmenin Sonuçları
Ozon deliğinin ana sonucu yeryüzüne daha fazla UV ışınının (özellikle çok tehlikeli olan UV-B) ulaşmasıdır.
UV ışınları güneş yanıklarına deri kanserine sebep olabilir gözlere zarar verebilir (katarakt) ve insanlarda bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabilir. Bilindiği gibi bağışıklık sistemi hastalıklara karşı koymamızı sağlayan bir sistemdir. Bu sistem zayıfladığı zaman hastalıklarla savaşma yeteneğimiz de zayıflamış olacaktır.
UV ışınları sadece sağlığımızı etkilemekle kalmaz çevre üzerine de olumsuz etki yapabilir. Tarımsal üretimi azaltabilir ayrıca deniz besin zincirini bozarak balık nüfusunu etkiler.
Ozon tabakası nasıl oluştu:



Yaşam ortaya çıkmadan önce karbon dioksit nitrojen ve diğer ağır gazlar Dünya’nın manto tabakası ve yer kabuğu tarafından ortama bırakılıyordu. Bu gazlar dünyanın yerçekimi kuvveti sayesinde tutuldu ve zaman içinde bir atmosfer meydana geldi.Yerçekimi metan (CH4) karbon dioksit (CO2) amonyak (NH3) hidrojen (H2) azot (N2) ve su buharının (H2O) bu şekilde atmosferde birikmesine neden oldu. Zaman içinde Dünya su buharının yoğunlaşıp sıvı hale gelmesine olanak sağlayacak kadar soğudu. Bu durum beraberinde yağmurları ve kuvvetli kasırgaları getirdi. Sürekli yağan yağmur denizlerin oluşmasını sağladı. Şiddetli kasırgalar sırasında oluşan elektrik dünyanın yüzeyini etkiledi.
Bu sırada atmosferde serbest halde hiç oksijen yoktu çünkü oksijen hidrojenle birleşip suyu yer kabuğundaki başka elementlerle de birleşip demir oksitleri silikatları karbon dioksiti ve karbon monoksiti oluşturuyordu. Yaklaşık 2 milyar yıldan fazla bir süre boyunca oksijenin tamamı başka elementlere bağlanmış halde bulunuyordu.



İlk canlılar atmosferde serbest oksijen bulunmadığı için anaerobik yani oksijensiz solunum yapan canlılardı. (Canlıların ortaya çıkışlarıyla ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz “Dünya üzerinde yaşam nasıl başladı?” sorusunun cevabına göz atabilirsiniz.) Anaerobik solunumda sonra fotosentez evrimi gerçekleşti yani fotosentez yapabilen canlılar ortaya çıktı. Bu canlılar su ve karbon dioksiti kullanarak glikoz ve oksijen üretmeye başladılar. Serbest oksijen böylece atmosferin stratosfer adı verilen tabakasında birikmeye başladı. Morötesi ışınlar bu tabakadaki oksijen moleküllerine (O2) çarparak bu moleküllerin iki oksijen atomuna (O + O) bölünmesi sebep oldu. Bu oksijen atomları da oksijen molekülleriyle birleşerek ozonu oluşturdular. (O + O2 › O3). Ozon tabakası bu şekilde oluştu. Ayrıca bu tepkimeler günümüzde de aynı şekilde oluşmakta. Ozon tabakasının üstünde yeterince oksijen bulunmadığı için tabakanın kalınlığı sınırlı. Daha alt tabakalara da morötesi ışınlar ulaşamıyor




Bilindiği gibi atmosferde az miktarda bulunan ozon gazı; yeryüzündeki tüm canlı varlıkları güneşin öldürücü ultraviole ışınlarına karşı koruyan bir kalkan görevi görmektedir. Çünkü bu gaz güneşten gelen ışınların büyük kısmını yansıtan bir gazdır. Eğer ozon tabakası olmasaydı güneşin UV-b (yeşil) radyasyonu yeryüzüne ulaşarak canlılar üzerinde genetik zararlara yol açardı. Ayrıca insanlar güneş yanığı ve cilt kanseri gibi sorunlardan kaçamazlardı... Atmosferdeki ozon gazı için çok hassas bir denge sözkonusudur. Bu gaz atmosferin üst katmanlarında bir tabaka oluşturur ve bu gaz tabakası güneşten gelen öldürücü ışınları filtre eder. Bu sayede yeryüzüne ulaşabilen ışın miktarı canlı varlıklar için yararlı bir şekle dönüşür. Ancak bu gaz tabakasının incelmesi ya da delinmesi sözkonusu olduğunda kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremez ve güneş ışınları canlılar için gerçek bir tehlike haline dönüşür...

Bunun yanısıra güneş ışığında fotokimyasal tepkimeye giren egzos gazları kirli havadan oluşan duman bulutlarında ozon ve nitrojen dioksit oluşturmaktadır. Böylece atmosferin yeryüzüne yakın alt kısımlarında da bir Ozon Kirliliği meydana gelmektedir...

Son yıllarda dünyamızdaki en önemli çevre sorunlarının başında yukarıda sözünü ettiğimiz gibi "Ozon kirliliği" ile "Ozon tabakasındaki incelmeler ve delinmeler" gelmektedir...
Ozon kirliliğinin orman ağaçları üzerindeki etkisi

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan gözlemler sonucu Türkiye üzerindeki ozon tabakasında incelme olmadığı belirlendi. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün ''Türkiye'de ozon gözlemleri'' başlıklı çalışması çerçevesinde 1994 yılından bu yana Türkiye üzerindeki ozon tabakasıyla ilgili 176 gözlem gerçekleştirildi. Gözlemlerde Türkiye için hesaplanan aylık ortalama en yüksek değer 388.49 DU (Dobson Birimi-ozon ölçüm birimi) en düşük ise 243.09 DU olarak ölçüldü. Ortalama değer de 312.66 DU olarak tespit edildi. Gözlemlerde Türkiye'nin üzerindeki ozon tabakasında belirgin bir incelme (azalma artma veya sıçrama) kaydedilmedi. Dünya Meteoroloji Teşkilatı'nca orta enlemler için yapılan değerlendirmeler sonucu Türkiye için toplam ozon kalınlığı 300-320 DU normal değer olarak kabul ediyor.

Ozon Tabakasının incelmesi Ozon (03) üç oksijen atomundan oluşan atmosferdeki diğer temel gazlara göre çok az miktarda bulunan ama iklim ve canlıların yaşamı üzerinde büyük etkisi olan bir gazdır. Ozon atmoserin iki ayrı katmanında (troposfer stratosfer) iki ayrı şekilde bulunur. Ozon Tabakasının incelmesi Ozon (03) üç oksijen atomundan oluşan atmosferdeki diğer temel gazlara göre çok az miktarda bulunan ama iklim ve canlıların yaşamı üzerinde büyük etkisi olan bir gazdır.

Ozon atmoserin iki ayrı katmanında (troposfer stratosfer) iki ayrı şekilde bulunur. Stratosfer katmanında 19 ile 45. kilometreler arasında ozonosfer deni*len bölümde doğal olarak bulunan ve atmosferdeki toplam ozonun %90 kadarı*nı oluşuran ozon iyi huylu ozon olarak adlandırılır. Çünkü bunlar güneşten ge*len zararlı ultraviole radyasyonu tutmaları nedeniyle hem yeryüzündeki çalıla*rı korumakta hemde yeryüzünün fazla ısınmasına engel olmaktadır.

Troposferde yaklaşık yerden 10 kilometreye kadar görülebilen ve atmosfer*deki toplam ozonun %10'unu oluşturan insanların çeşitli etkinlikleri sonucu oluşan ozon'a ise kötü huylu ozon denilmektedir. Çünkü bunlar endüstri atık*ları eksoz gazları ve azotoksit (NOx) türevlerinin güneş radyasyonu ile tepki*meye girmesi sonucu ortaya çıktığından insan ve diğer canlılar için zararlı ol*maktadır.

Stratosferik ozon doğal mekanizmalarla oluşmaktadır. Güneşten gelen ult*raviole radyasyonunun etkisiyle atmosferdeki oksijen (02) parçalanarak iki ser*best oksijen atomu (O) haline dönüşmektedir. Daha sonra serbest halde bulu*nan bu oksijen atomlan (O) yine oksijen molekülleriyle (Oz) birleşerek ozon moleküllerini (03) oluşturmaktadır. Bu doğal mekanizma sonucu Oksijen ozona ozon da oksijene dönüşmekte böylece doğal bir denge kurulmaktadır. Ancak son yıllarda insanların çeşitli faaliyetleri sonucu troposferik ozonda bir artış olurken stratosferik ozonda bir azalma gözlenmektedir.

Bu azalma günlük yaşamın bir parçası olan ve içerisinde ozon'u parçalayan klor brom gibi zararlı kimyasalları bulunduran buzdolapları klimalar deodo*rant ve sanayide temizleyici olarak kullanılan kimyasal çözücülerin insanlar ta*rafından kullanıldıkça atmosfere floroklorokarbon (CFCs) ve bunların türev maddeleri salıverilmesinden kaynaklanmaktadır. Yine fabrikalardan otomobil ve ozon seviyesinde uçan süper sonik uçak eksozlarından gübre ve ilaç sana*yi tesislerinden atmosfere verilen karbondioksit metan ve azot bileşikleri gi*bi gazlar da ozonun azalmasına neden olan gazlardır. Bu zararlı gazlar ve klor bileşikleri atmosferdeki dikey faaliyetlerle ozon tabakasına kadar ulaşabilmek*tedir. Burada ultraviole radyasyonun da katkısıyla ozon molekülü (03) kolayca parçalanarak oksijen molekülü (02) ve oksijen atomunu (O)na dönüştürmekte*dir. Bunun sonucunda ozonosfer ozon yoğunluğundaki azalma nedeniyle gü*neşin tehlikeli ışınlarına karşı olan süzgeç görevini yerine getirememektedir.

Ozonosfer içinde ozonun en yoğun olarak bulunduğu bir bölge vardır. 19 ile 23 km'ler arasında bulunan ve maksimum 10 ppm ozon yoğunluğuna sahip olan bu katmana ozon tabakası adı verilmektedir. Bu tabakanın kalınlığı nor*mal atmosfer basıncı ve sıcaklığına göre hesap edildiğinde 0.3 cm (3 mm 300 dobson birimi) olarak bulunmuştur.
Atmosferik ozonda bir azalmadan söz edildiğinde kastedilen bu tabakada*ki ozon miktarındaki azalmadır. Ancak yaygın olarak kullanılan ozon deliği (ozon hole) ifadesi yanlıştır. Burada söylenmek istenilen ozon tabakasındaki in*celme (ozon depletion)dır.

Ozon tabakasındaki incelme kutuplarda daha çok da güney kutbunda gözlenmektedir. Bunun nedeni kutuplarda daha etkili olan farklı fizikokimya-sal tepkimelerle ilgilidir. Bunlardan en bilineni ve kabul göreni kutup bölgele*rinde görülen çok düşük sıcaklıklar nedeniyle o seviyeye yükselen klor ve brom moleküllerinin ozon (03) müleküllerini daha kolayca parçalamalarıdır.

Kuzey yanm kürede 1973-1997 yılları arasında toplam stratosferik ozon miktarında %2.9'luk bir azalma gözlenmiştir. Halbuki 1926-1973 yılları arasında %0.1'lik bir azalma olmuştur. Kuzey kutbunda da ölçümlere başlandığı günden beri lokal düşüşler görülmüştür. Ancak bu düşüşler süre ve miktar yönünden Güney kutbundaki kadar büyük ve etkili olmamıştır. Düşüşlerin daha çok gö*rüldüğü dönem ise kış-ilkbahar dönemleridir.

Güney kutbu (Antarktika) üzerindeki ozon kaybı çok fazladır. Buralar dünyanın en fazla ozon bulunduran bölgesidir. Ozonun buraya tropikal bölge*lerden stratosferik rüzgarlarla taşındığı bilinmektedir. Ancak Antarktika at*mosferinde oluşan alçak basınç yapısı (vortex) nedeniyle görülen ve -80 °C'den düşük sıcaklığa sahip kutbi stratosferik bulutlan azot hidrojen clorin ve bro-min bileşiklerinin reaksiyona girmesini ve ozonun parçalanmasını kolaylaştır*maktadır. Ayrıca bu basınç yapısından dolayı da orta enlemlerden rüzgarlarla taşman ozonun bu alanlara girememesi nedeniyle ozon tabakası beslenememek-te ve incelme olmaktadır.

Buralarda ozon tabakasında görülen bu incelme Eylül ayı ortasında başla*makta ve Ekim ayının ilk haftasında ozonun en düşük seviyeye ulaşmasıyla iyi*ce belirginleşmektedir. Kasım ayından itibaren orta enlemlerden gelen ozon yö*nünden zengin havanın etkisiyle incelme yavaşlamakta yoğunluk artmakta ve Aralık ayında kalınlık normale dönmektedir.

VVMO (Dünya Meteoroloji Teşkilatı) ve NASA uydu örüntülerinden fayda*lanarak Antarktika üzerindeki incelmenin 28.3 milyon km2 genişliğindeki bir alanda tehlikeli boyutta olduğunu saptamıştır.

Ozon yeryüzündeki bütün canlılar için son derece önemli bir gazdır. Çün*kü yaşam için çok zararlı olan çok kısa dalgalı güneş ışınlarını (morötesi) süze-
rek büyük bir kısmını tutmakta ve yeryüzündeki canlılara optimum düzeyde göndermektedir. Bugün özellikle Güney Kutbu üzerinde ozon tabakasında gö*rülen incelme tehlikeli boyutlara ulaşmış bunun zararlı sonuçlan dünyanın her yerinde hissedilmeye başlanmıştır. Bütün canlıların yaşamı için bir sigorta olan ozon tabakasındaki bu incelme devam ettiği takdirde bugün bile yaşanan aşa*ğıdaki sorunlar gelecektede bir afet şeklini alacak bazı hastalıklarda artış olacak büyük can kayıpları dolaylı olarak da ekonomik kayıplar yaşanabilecektir. Ozondaki incelmenin tehlikeli boyutlara ulaşması halinde neden olabileceği zararlar bugün de hissedilebilen aşağıdaki şekilde özetlenebilir.

Canlıların hücrelerinde bulunan kalıtım maddeleri (DNA) tahrip olur.

Tüm canlıların bağışıklık sistemi bozulur.

Deri kanseri ve bazı göz hastalıklarında artışlar görülür.

Bitki ve hayvan yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri sonucu biyolojik çe*şitlilikte azalmalar denizel ve karasal ekosistemlerde bozulmalar olur.

Atmosferin sera etkisi artacağından küresel sıcaklıkta artış görülebilir.