Ülkemizde özellikle 1950'den sonra hızını arttıran şehirleşme pekçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorunları şöyle sıralayabiliriz:



1. Gecekondulaşma

Gecekonduların oluşmasının temelinde kuşkusuz kırdan şehire göç ve dolayısıyla hızlı şehirleşme olgusu yatar. Bu sorunun boyutlarına geçmeden önce gecekondunun ne anlama geldiğini hatırlatmaya çalışalım. Türkiye'de ilk gecekondulaşma hareketinin 1945'de İstanbul'un Zeytinburnu semtinde başladığı kabul edilir. Ancak çok dikkat çekicidir ki Gecekondu Yasası bundan tam 21 yıl sonra 1966'da çıkarılabilmiştir. Gecekonduyu "yürürlükteki yasalara muhalif olarak izinsiz yapılan çok kısa bir sürede ve genellikle gayri sıhhi olarak çoğunlukla başkasının mülkiyetinde bulunan arsalar üzerinde inşa edilmiş meskenlerdir" diye tanımlamak mümkündür.
Ülkemizde düzenli istatistiklerin mevcut olmayışı nedeniyle toplam gecekondu sayımızı tam olarak ortaya koymak pek mümkün değildir. Ancak 1948'de 25.000 dolayında olduğu ve 1980 yılında ise bu tip konutların 950.000'i bulduğu tahmin edilmektedir.


Gecekondulu ailelerin çoğunluğu kırsal kesimden şehre gelmiş fakat şehirsel yaşam tarzına genelde ayak uyduramamış kimselerden oluşur. Söz konusu ailelerin şehire göçmeleri sadece tarım topraklarının yetersiz kalması ile açıklanamaz. Şüphe siz bu da önemli bir nedendir. Ancak büyük şehirlerde iş bulma imkanının daha fazla oluşu şehirsel nimetlerden yararlanma arzusu aileler arası anlaşmazlıklar daha önce şehire gidenlerin teşviki evlilikler ve siyasal iktidarların gecekonduya bakış açısı gibi pekçok etken bu olayı teşvik etmiştir.
Gecekondu sorununa bir çözüm getirebilmek için kanımızca en akılcı yol sanayileşmeye ağırlık verilmesidir. Özellikle gecekondu sahalarına yakın mevkilerde kurulacak prefabrikasyon konut araç-gereci üretimi ve çimento tuğla kiremit gibi yapı gereçleri üretecek toprak sanayisi hem gecekondulu ailelere istihdam yaratarak gelir düzeylerini ve dolayısıyla kültürlerini yükseltecek hem de bu tür bir sanayi kolundan üretilenler gecekonduların fiziki bakımdan iyileşmesine neden olabilecektir.



2. İşsizlik

Ülkemizde İstanbul - Sakarya arasındaki saha hariç tutulacak olursa çok çeşitli sanayi kollarının birarada gelişerek şehirleri oluşturduğu bir sanayi bölgesi henüz yoktur. Bu nedenle de Türkiye şehirlerinin büyük çoğunluğunda şehir oluşturucu ve geliştirici ana fonksiyon hizmetler sektörüdür. Oysa hizmetler sektörünün istihdam kapasitesi sanayiye oranla çok daha azdır. Bu durum şehirlerimizde gizli veya açık işsizliğin doğmasına neden olmuş geçimini "marjinal sektör" dediğimiz günlük işlerden sağlayanların sayısı artmıştır. O halde sağlıklı şehirleşme ve işsizliğin azaltılabilmesi için; sanayileşme hızının şehirleşme hızından çok düşük kalmaması gerekmektedir.



3. Çevre Sorunları

Hızlı ve plansız şehirleşme yanında hava kirliliği su kirliliği kıyıların işgali trafik problemi gürültü açık ve yeşil alanların azalması tarımsal sahaların şehir yerleşmeleri tarafından işgali gibi bir dizi sorunu da getirmektedir.

Ülkemiz kalkınmasında lokomotif görevi üstlenen sosyo-ekonomik ilerlemeyi sağlayan şehirlerin yukarıda sıralanan sorunlardan mümkün olan ölçülerde kurtarılması için önlemler almak gerekmektedir. Bu önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz;

Büyük şehirlerin yakınında ancak tarımsal değer ifade etmeyen sahalara sanayi tesisleri kurarak buraları birer cazibe merkezi haline getirmek gereklidir.
Çeşitli teşvikler ile göç veren sahaların da özel sektör yatırımları için cazip hale getirilmesi gerekmektedir. Böylece kırdan kente olan göç yavaşlatılabilir.
Gecekondulaşmayı mümkün olan en az düzeye çekecek tedbirler alınmalı varolan gecekondular hızla ıslah edilmelidir.
Başta yerel belediyeler olmak üzere tüm siyasi otoritelerin günü kurtarma politikaları yerine gerçekçi çözüm yolları üretmeleri ve bunları yürürlüğe koymaları gerekmektedir.


Özet
Ülkemiz toprakları yeryüzünde yerleşmelerin ilk kurulduğu sahalar arasında yer alır. Gerçekten yapılan paleoarkeolojik çalışmalar Anadolu topraklarında yerleşmenin günümüzden en az 10-12 bin yıl öncesine dayandığını ortaya çıkarmıştır. Kuşkusuz o döneme ait yerleşmeler doğal barınaklardan yani mağaralardan meydana geliyordu. Bugün ise Türkiye'de henüz köy niteliği kazanamamış köyaltı yerleşmelerinden en modern şehirlere kadar çok çeşitli ve binlerce yerleşme birimi bulunur. Biz Türkiye'deki yerleşme birimlerini "kır yerleşmeleri" ve "şehirler" olmak üzere kabaca ikiye ayırıyoruz. Ancak ülkemizin coğrafi koşullarının etkisi altında şekillenmiş olan yerleşme birimleri tahmin edilebileceği gibi kırsal sahadakilerdir. Yerleşme birimleri gibi onu oluşturan meskenler de Türkiye coğrafi şartlarına uygunluk arzederler. Nitekim ormanlık sahalarda ahşap meskenler hakim iken ormandan uzaklaşıldıkça ahşap yerini toprak veya taş meskenlere bırakır.
Öte yandan ülkemiz hızlı bir şehirleşme sürecinde bulunuyor. Bu durum kuşkusuz gecekondu çevre sorunları ve işsizlik gibi pekçok problemi de beraberinde getirmektedir.