BEYANNAME TÜRLERİ
Gelir vergisi beyanları; yıllık muhtasar ve münferit beyanname ile yapılır.
• Yıllık beyanname çeşitli kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde edilen kazanç ve iratların bir araya getirilip toplanmasına ve bu suretle hesaplanan gelirin vergi dairesine bildirilmesine aittir.
• Muhtasar beyanname işverenler veya vergi kesintisi yapan diğer kimseler tarafından kesilen vergilerin matrahları ile birlikte toplu olarak vergi dairesine bildirilmesine aittir.
• Münferit beyanname dar mükellefiyete tabi olanların yıllık beyanname ile bildirmeye mecbur olmadıkları kazanç ve iratlardan vergisi kesinti yoluyla alınmamış olanların bildirilmesine aittir.
GELERİN TOPLANMASI
Bilindiği gibi gelir vergisi sübjektif bir vergidir. Gelir ergisinin sübjektif bir vergi olması ve gerçek kişileri vergi ödeme güçlerine göre vergilendirmeyi amaçlaması nedeniyle toplama kuralı bu verginin en önemli kurallarından bir olmaktadır. Nitekim G.V.K ‘da aynı esası benimsemiş bulunmaktadır.
G.V.K. ‘nun ****en beşinci maddesine göre mükellefler ticari zirai ve serbest meslek kazançlarından ücretlerden gayrimenkul ve menkul sermaye iratlarından ve kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlardan bir takvim yılı içinde elde ettikleri gelirleri (basit usulde tespit edilen kazanç ve ücretler dahil) bu kanunda aksine bir hüküm olmadıkça toplamaya mecbur tutulmuştur.
TOPLAMA YAPILMAYAN HALLER
Aşağıdaki hallerde gelir toplanmaz ve yıllık beyanname verilmez.
GELİRLERDEN YAPILACAK MAHSUP VE İNDİRİMLER
Yukarıdaki esaslara göre bulunacak gelirden bazı mahsup ve indirimler yapılır. Bunlar şöylece özetlenebilir.
ZARARLARIN KARLARA MAHSUBU
Zararların karlara mahsubunu iki kısımda belirtmek gerekir.
• Aynı yıl meydana gelen zararların karlara mahsubu
• Geçmiş yıl zararlarının mahsubu
SİGORTA PRİMİ
G.V.K’ nun ****en dokuzuncu maddesinin birinci bendine göre mükellefin şahsına eşine ve çocuklarına ait hayat sakatlık hastalık analık doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta primleri de gelirden indirilebilir.
Kanun bu primlerin indirilmesini bazı şartlara bağlamış bulunmaktadır.
Bu şartlar şöylece özetlenebilir.
• Primi ödeyen kişi tam mükellef olmalıdır.
• Prim tutarının beyan edilen gelirin %5’ine ve her bir kişi için yıllık asgari ücret tutarını aşmaması gerekir. Prim tutarı bu miktarı aştığı takdirde aşan kısım için indirim yapılamaz.
• Sigortanın Türkiyede’de kurulu ve merkezi Türkiye’de bulunan bir sigorta şirketi nezrinde akdedilmiş olmalıdır.
• Primler gelirin elde edildiği yılda ödenmiş olmalıdır.
• Beyannamede yer almış ücretler bulunduğu takdirde bunların net tutarlarının hesaplanması sırasında bu primler ayrıca gelirden indirilmiş olmamalıdır.
Pek tabiki eşlerin ve çocukların kendi gelirleri dolayısıyla ayrıca beyanname vermeleri halinde bunlara ait sigorta primleri gelirinden indirilmez. Böyle durumlarda ödenen primler eşin ve çocuğun kendi beyannamelerinden indirilir.
1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (kısaca ifadeyle Bağ-Kur) Kanunu’nun49/3nolu maddesine göre ödenen giriş keseneği ve sigorta primleri de gider olarak yazılabilir.
Bağış Ve Yardımlar
Mükellefler tarafından yapılan bağış ve yardımlar da bazı şartlarla gelirden indirilebilir. Kanunun bu konuyla ilgili düzenlemelerini göz önünde alarak söz konusu şartları şöylece özetleyebiliriz:
• Bağış ve yardımların genel bütçeye dahil dairelere katma bütçeli dairelere il özel idareleri ile belediyelere köylere kamuya yararlı derneklere ve Medeni Kanuna göre kurulan vakıflara ve bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara müzelere sinema tiyatro opera bale klasik müzik klasik Türk müziği ve plastik sanatlar alanındaki üretim ve etkinlikler ile bu alanlarda kurulacak özel araştırma eğitim ve uygulama merkezlerine Kültür Bakanlığınca desteklenen veya desteklenmesi uygun görülen uluslar arası sanatsal organizasyonlara yapılması gerekir.
• Bir takvim yılı içinde yapılan bağış ve yardımların toplamı o yıla ait beyan edilecek gelirin %5’ ini aşmamalıdır.
• Bağış ve yardım makbuz karşılığı yapılmış olmalıdır. Bağış ve yardımlar konusunda 222 sayılı ilköğretim ve Eğitim Kanunu; 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu; 278 sayılı TÜBİTAK Kanunu; 6972 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun ile 2547 Sayılı Yükseköğretim kanunu özel hükümler getirmiş bulunmaktadır. Bu tür kuruluşlara yapılacak bağış ve yardımların indirilmesinde sözü edilen kanunların ilgili hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Özel İndirim
Ücretlerle ilgili ünitede bahsedildiği gibi özel indirim sadece ücretlilere uygulanan bir indirim türüdür.
Bu konu bilindiği üzere G.V.K. nın otuz birinci maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Son duruma göre gerçek ücretlilerin vergilendirilmesinde özel indirim tutarları günde 315.000 ayda 9.450.000 ve yılda 113.400.000 liradır.
Özel indirim kimlere uygulanır ve tutarı nedir?
Bakanlar kurulu özel indirim tutarını asgari ücret tutarına kadar arttırmaya yetkilidir. Ayrıca Bakanlar Kurulu bu yetkiye dayanarak kalkınma planı ve yıllık programlarda özel önem taşıdığı belirtilen sektörler ile kalkınmada öncelikli bölgelerde fiilen çalışanlar için farklı özel indirim tutarları tespit edilebilir.
Sakatlık İndirimi
Yine ücretlerle ilgili ünidete sözü edildiği gibi sakatlık indirimi sadece sakatların yararlanabildiği bir indirim türüdür. Hatırlanacağı üzere sakatlık indirimi ile ilgili düzenlemeye göre çalışma gücünün en az %80 ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci %60 ını kaybeden ikinci %40 ını kaybeden ise üçüncü derece sakat sayılır. Bunlardan birinci derece sakatlar özel indirimin sekiz katı ikinci derece sakatlar dört katı ve üçüncü derece sakatlar ise iki katı tutarında sakatlık indiriminden yararlanırlar.
Sakatlık indiriminden önceleri yalnız ücretliler yararlanırken 1999 yılından itibaren mesleki faaliyet icra eden veya basit usulde vergilendirilen tüccar ve ücretli durumuna görmeksizin yapılan imalat tamirat ve küçük sanat işleriyle uğraşanların gelir vergisi matrahından sakatlık indirimi yapılır. Bu indirim ailesinde bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabı ve ücretlilere de uygulanır.
VERGİNİN HESAP EDİLMESİ
Yukarıdaki esaslara göre bulunan gelir G.V.K nın yüz üçüncü maddesinde yer alan on dördüncü ünitede bahsedilecek artan oranlı tarife uygulanarak gelir vergisi hesap edilir.
Böylece hesap edilen gelir vergisinden kesinti yoluyla ödenen vergiler geçici vergi basit ücret vergisi yabancı ülkelerde ödenen vergiler ve vergi alacağı mahsup edilerek ödenecek vergi bulunmuş olur.
YILLIK BEYANNAMENİN VERİLMESİ
Yıllık beyannamenin verilmesi konusu iki alt başlık altında anlatılmaya çalışılacaktır.
Yıllık Beyannamenin Verilme Zamanı
Mükellefler elde ettikleri gelirlerine göre değişik aylarda beyanname verirler. Buna göre gelirleri yalnız gayrimenkul sermaye iradından ibaret olan mükellefler izleyen yılın Ocak ayında; geliri yalnız basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan oluşan mükellefler şubat ayında; bunların dışındaki durumlarda ise izleyen yılın Mart ayında yıllık beyanname verilir.
Örneğin; 1999 yılında yalnız gayrı menkul sermaye iradı elde eden bir mükellef yıllık gelir vergisi beyannamesini 2000 yılının Ocak ayında verebilecektir.
Kanun bu genel kurala özel haklar için bazı istisnai hükümler de getirmiş bulunmaktadır. Bunlardan biri vergilendirme dönemi içinde yurdu terk edenlerle ilgilidir. Düzenlemeye göre takvim yılında yurdu tek edenlerin beyannameleri yurdu teke takaddüm eden (terkten önceki) 15 gün içinde bildirilir. Diğer bir özel durum ise ölümle ilgilidir. Buna göre ölüm halinde ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde yıllık beyannamenin verilmesi gerekmektedir.
Yıllık Beyannamenin Verileceği Vergi Dairesi
Tam mükellefler yıllık beyannamelerini ikametgahlarının bulunduğu vergi dairelerine veririler. Esas ilke bu olmakla beraber işyeri ve ikametgahı ayrı ayrı vergi daireleri içinde bulunanlar işyerinin bulunduğu yer vergi dairelerine beyanname vermek isteyebilirler. Ancak bu durumda yapılan isteği Maliye Bakanlığının uygun görmesi gereklidir.
Gezici olarak çalışanların ticaret ve serbest meslek kazançları ile diğer ücretlerinin vergileri kazanç ve irat sahiplerinin ikametgahlarının bulunduğu yer vergi dairesince tarh edilmemişse faaliyetlerini yürüttükleri yerin vergi dairesince tarh olunur.
Dar mükellefiyette ise vergi beyannamesi Türkiye’de vergi muhatabı mevcutsa onun Türkiye’de oturduğu yerin; Türkiye’de vergi muhatabı yoksa işyerinin (işyeri birden fazla ise bu işyerlerinden herhangi birisinin) bulunduğu vergi dairesine verilir.
Yıllık beyanname vergi dairesine bizzat mükellef veya onun adına hareket eden bir kişi tarafından verilebileceği gibi posta ile de gönderilebilir.
Özet
Gelir vergisi mükellefleri bir takvim yılında G.V.K nın ikinci maddesinde sayılan kaynaklardan elde ettikleri kazanç ve iratları yıllık beyannamede toplamak zorundadırlar. Tacirler çiftçiler ve serbest meslek erbabı faaliyetlerinden kazanç elde etmeseler de yıllık beyanname vermekle yükümlüdürler. Ancak ticari zirai ve mesleki faaliyetler dışındaki kaynaklardan elde edilen kazanç ve iratlar için kanunda belirtilen belirli şartlarla gelirin toplanmasına ve yıllık beyanname verilmesine zorunluğu ortadan kalkmaktadır. Bir kısım kaynaklardan elde edilen zararlar diğer kaynaklardan elde edilen kazanç ve iratlardan mahsup edilebilir. Bir yıla ait zarar ancak takiben beş yıl içerisinde karlardan mahsup edilebilir. Mükellefler yıllık beyanname ile bildirecekleri gelirlerinden bir şahsi sigorta primlerini Gelir Vergisi Kanunun otuz birinci maddesindeki indirimleri ve belirli oranda G.VK. da belirtilen kurumlara yapılan bağış ve yardımları düşebilirler. Gelir vergisi ve şahsi vergiler ile vergi ve para cezaları gelirden düşülmez. Mükellefin ödeyeceği verginin hesaplanması ile ilgili açıklamalar diğer sayfalarda hesaplanacaktır. Gayrimenkul sermaye iradı elde eden mükellefler takvim yılına ait gelir vergisi beyannamesini takibeden yılın Ocak ayı içerisinde yetkili vergi dairesine verirler. Gelirleri gerçek usulde tespit edilen ticaret serbest meslek erbabı ve çiftçiler gelirlerini takibeden yılın Mart ayı içinde yetkili vergi dairesine verirler.
MUHTASAR VE MÜNFERİT BEYANNAME
Muhtasar Beyannamenin Verilmesi
Vergi kesintisi yapmaya zorunlu olanlar bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan kestikleri vergileri ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin vergi dairesine bildirmeye zorunludurlar. Yıl sonlarında tahakkuk ettirilen mevduat faizlerinden kesilecek vergilerin bildirilmesi için bu süre bir ay uzatılır.
Yıl Sonu Tahakkuk Eden Faizlerde Süre Nedir?
Çalıştırdıkları hizmet erbabının sayısı on veya daha az olan işverenler kestikleri vergilere ait beyannamelerini bağlı bulundukları vergi dairesine önceden bildirmek şartıyla her ay yerine üçer aylık olmak üzere Şubat Mayası Ağustos ve Kasım aylarının yirminci günü akşamına kadar verebilirler. Yalnız zirai ürün üzerinden tevkifat yapanlar aylık olarak bildirimde bulunmak zorundadırlar.
Ondan Fazla İşçi Çalıştıranlarda Bildirim Ne Zaman Yapılır?
Aynı belediye hudutları içinde çeşitli yerlerde yapılan ödeme ve tahakkuklar ile bunlara ait ek vergilerin ayrı yerler yerine bir merkezden bildirilmesi mümkündür. (G.V.K. Mad. 98)
Muhtasar Beyanname Verilmeyecek Haller
G.V.K. nın yüzüncü maddesine göre genel bütçeye dahil idare ve müesseseler yaptıkları vergi kesintisi için beyanname vermezler. Bu kesintiler genel bir mahsupla bütçeye irat kaydedilir.
Münferit Beyanname
Münferit beyanname uygulamada hemen hemen hiç rastlanmayan bir beyanname türüdür. Bu bakımdan bu konuya kısa bir şekilde değinmeye çalışacağız.
Münferit Beyanname Verecek Olanlar
Münferit beyannameyi yıllık beyanname vermek zorunda olmayan dar mükellefler verir. Bu genel ifadeyi şöylece biraz daha açabiliriz.
• Münferit beyanname sadece dar mükellefiyete tabi olanlar için söz konusudur. Tam mükellefiyete tabi olanlar münferit beyanname vermezler.
• Münferit beyanname yıllık beyanname vermek mecburiyeti bulunmayan hallerde verilir.
• Diğer yandan geliri telif ve patent haklarının satışından ibaret olan ve gelirlerinin tamamı üzerinden kaynakta kesinti suretiyle vergisini ödemiş bulunan dar mükelleflerin bu gelirleri için münferit beyanname vermeleri ihtiyaridir.
Münferit Beyanname İle Bildirilecek Kazanç ve İratlar
Dar mükelleflerin münferit beyanname ile bildirilecek kazanç ve iratları şunlardır:
• Gayrımenkullerin elden çıkarılmasından doğan diğer kazanç ve iratlar: Bu kazanç ve iratlar gayrımenkullerin elden çıkarılmasından elde edilen her türlü kazanç ve iradı içermektedir.
• Menkul malların ve hakların elden çıkarılmasından doğan diğer kazanç ve iratlar.
• Ticari veya zirai bir işletmenin faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi karşılığı elde edilen diğer kazanç ve iratlar
• Arızi olarak ticari işlemlerin yapılmasından veya bu nitelikteki işlere arıcılık edilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar arızi olarak serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla elde edilen kazançlar ile dar mükelleflerin Türkiye ile yabancı memleketler arasında yaptıkları arızi ulaştırma işlerinden elde edilen kazanç ve iratlar beyan edilerek vergilendirilir.
• Gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerin terk ettikleri işleriyle ilgili sonradan elde ettikleri diğer kazan ve iratlar
Münferit Beyannamenin Verilmesi
Yukarıda belirtilen kazanç ve iratlardan serbest meslek faaliyetine ilişkin olanların beyannamelerinin bu faaliyetlerin sona erdiği bu kazanç dışındaki diğer kazanç ve iratlarla ilgili beyannamelerinin bu faaliyetlerin sona erdiği bu kazanç dışındaki diğer kazanç ve iratlarla ilgili beyannamelerin ise bu kazanç ve iratların iktisap olunduğu tarihten itibaren on beş gün içinde ilgili vergi dairesine verilmesi zorunludur.
FON PAYLARI
3824 Sayılı kanunla Savunma Sanayii Desteleme Fonu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu ile Çıraklık mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu birleştirilerek bu fona ait tutarlar fon payı adı altında tek kalemde toplanmıştır bakanlar kurulu fon oranını %10 olarak belirlemiştir.
Fon payı matrahı ücret gelirine isabet eden vergi hariç olmak üzere hesaplanan (beyannamelerde) gelir vergisidir. Hesaplanan bu fon payından beyannameye dahil gelirlerle ilgili olarak vergi kesintisi yapılırken tespit edilen fon payı mahsup edilecektir. Mahsup sonunda kalan fon payı gelir vergisi ile birlikte ödenecektir.
Beyan edilen gelirler arasında ücret geliri bulunması halinde aşağıdaki formül uygulanarak ücrete ait gelir vergisi hesaplanır.
Safi Ücret Tutarı x Hesaplanan Vergi
Ücrete İsabet Eden Vergi =
Beyannamenin 102 Nolu Satırındaki Kar toplamı
Bu şekilde hesaplanan ücrete isabet eden vergi hesaplanan toplam gelir vergisinden düşülerek fon payına ait matrah belirlenir. Bu matrah üzerinden % 10 oranında fon payı hesaplanır.
Özet
Gelir Vergisi genelde beyan esasına dayanır. Bazı kazanç irat ve ücretler bu gelirleri ödeyenler tarafından vergi kesintisine tabi tutularak ödenir. Kesilen bu vergiler mükellefin ileride ödeyeceği vergiden mahsup edilir. Ancak bazı durumlarda kaynakta vergi kesme usulü kesin vergilendirme niteliğine bürünmektedir. Hangi ödemelerden kimlerin ne oranda kesinti yapacağı kanunda geniş olarak açıklanmıştır. Vergi kesintisi ücretler dışında kalan ödemelerde gayrisafi tutarlar üzerinden yapılır. Ücretler gerekli indirimler yapılarak kesin olarak vergilendirilir. Vergi kesintisi yapanlar bir ay içinde yaptıkları ödeme veya tahakkuk ettirdikleri kar ve iratlardan kestikleri vergileri takibeden ayın yirminci günü sonuna kadar ilgili vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirmek zorundadırlar. Bazı durumlarda bu beyanname aylık yerine üçer aylık dönemlerde verilebilir.
KATMA DEĞER VERGİSİ
Katma Değer Vergisi Kanunun Gerekçesi
Katma Değer vergisi Kanunun genel gerekçesinde bu sisteme geçilmekle:
• “Bu vergi sisteminin ekonomik olaylara karşı tarafsız ve vergi yükü açısından nötr olan özelliği nedeniyle halen yürürlükte bulunan muamele vergilerinin ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri giderilecektir”.
• “1950 lerde gelir ve kurumlar vergisi alanında yapılan köklü değişikliklere paralel olarak harcama vergileri sisteminde de düzenlemeler yapılmış olunacak ve böylece iki sistemin işleyişinde sağlanması zorunlu olan fonksiyonel bağlar kurulmuş olacaktır”.
• “Uluslar arası ekonomik ilişkilerimizin ve özellikle ihracatımızın geliştirilmesi açısından da yarar sağlayacaktır” denilmektedir. Burada görüldüğü üzere mevcut harcamalar üzerinden alınan çok çeşitli vergileri kaldırarak tekbir vergi sistemini kurmak Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi ile bir oto kontrol tesis etmek ve ihraç edilen mallar üzerindeki çeşitli adlar altında alınan vergilerin yüklerinden doğan olumsuz etkileri ortadan kaldırmak yasanının genel gerekçesi teşkil etmektedir.
Katma Değer Vergisinin Konusu
Katma Değer Vergisi Kanunun birinci kısmı “Mükellefiyet” adını taşımakta olup bunun birinci bölümü de “Verginin Konusu” na ayrılmıştır. Bu tüm vergi yasalarında alışılagelmiş yasa tekniğine uygun bir biçimdir ve birinci madde genelde yasanın konusunun tanımını içeriri. Fakat Katma Değer Vergisinin de ana başlık verginin konusu olmakla beraber birinci madde de verginin konusu ile ilgili bir tanıma yer verilmeyip vergi konusunu teşkil eden işlemler sayılmıştır. Verginin konusunu tanımlamayan bir Katma Değer Vergisi Kanununda “Vergi indirimleri” faslı çıkarılacak olursa yaygın muamele vergisine dönüşülür. Bununla beraber ön vergi indirim metodu ile salınan bir Katma Değer Vergisinde konu tanımı yapmak gerçekten zordur. Bütün bu zorluğa rağmen bu vergiye hangi sebeple katma adının verildiğinin açıklığa kavuşması ve vergi konusunun tanımlanması ve vergi mükelleflerinde ilerde meydana gelebilecek tereddütlerin ortadan kaldırılması için yerinde olurdu kanaatindeyiz.
Bir tanım getirmeyen Katma Değer Vergisinin birinci maddesinde vergiye tabi işlemler üç fıkra olarak düşünülmüştür.
Birinci fıkrada ticari sınai zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler vergi konusu içerisine alınmıştır. Burada dikkat edilecek husus ticari sınai zirai ve serbest meslek faaliyeti içerisinde yapılan teslim ve hizmetlerin vergi konusu içerisinde olmaları yoksa bunlara konu olan mal ve hizmetlerin teslim veya ifasının doğrudan doğruya vergi konusu içerisinde olmamasıdır. Örneğin kişilerin aralarında yapmış oldukları mal ve hizmetlerin teslim veya ifasının doğrudan doğruya vergi konusu içerisinde olamamasıdır. Örneğin kişilerin aralarında yapmış oldukları mal ve hizmet teslim ve ifaları vergiye tabi değildir. Diğer bir anlatım ile Gelir Vergisinde olduğu gibi genelde devamlılık (süreklilik) ilkesi benimsemiş yani sürekli olarak yapılan ticari sınai zirai serbest meslek faaliyetlerinde doğan mal ve hizmet teslim ifaları vergilendirilmiştir. Nitekim birinci maddenin dördüncü fıkrası bu faaliyetlerin “devamlılığı kapsamı ve niteliği Gelir Vergisi Kanunun hükümlerine göre Gelir Vergisi Kanununda açıklık bulunmadığı hallerde. Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre tayin ve tespit edilir” hükmüyle “süreklilik” ilkesini teyit etmekte ayrıca Gelir Vergisi Kanunu ve Ticaret Kanunu ile bir paralellik kurmaktadır. Yasada vergi konusu süreklilik yönünden kısıtlandığı halde birinci maddenin sondan ikinci fıkrası ile de vergi kapsamının uygulamada yapay bir biçimde daraltılmasını önleyecek hükümler konmuştur. Bu hükme göre “faaliyetlerin kanunların veya resmi makamların gösterdiği gerek üzerine yapılması bunları yapanların hukuki statü ve kişilikleri Türk tabiiyetinde bulunup bulunmaları ikametgah ve işyerlerinin yahut kanuni merkez veya iş merkezlerinin Türkiye’de olup olmaması işlemlerinin mahiyeti” değiştirmeyecek ve vergilendirmeye mani olmayacaktır.
Vergiyi Doğuran Olay
Verginin konusu içerisine giren işlemler ve bu işlemlerle ilgili kavramları açık bir biçimde ortaya konulmasından sonra kanunda vergileme yönünden çok önemli bir konu olan vergi alacağının veya borcunun doğabilmesi için hangi olayların ve durumların ortaya çıkması gerektiği hususları “vergiyi doğuran olay başlığı” altında bir önceki konularda incelenmiştir.
Genelde vergiyi doğuran olay malın teslimi veya fatura veya benzeri bir belgenin düzenlenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Hangisi önce yapılmışsa vergiyi doğuran olaya esas o alınacaktır. Bu genel esasın dışında:
• kısım kısım mal teslimleri veya hizmet ifalarında her bir kısmın gerçekleşmesi
• komisyoncu aracılığı ile veya konsinyasyon suretiyle yapılan satışlarda malların alıcıya teslimi
• malın alıcı veya onun adına hareket edene gönderilmesi durumunda malın nakliyesinin başlatılması veya nakliyeciye verilmesi
• Su elektrik gaz ısıtma soğutma ve benzeri enerji dağıtım veya kullanımlarında bunların bedellerinin tahakkuk ettirilmesi
• Kiraya verme işlemlerinde kullanıma terk edilmesi
• İthalatta gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescili
• Yabancıların Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan taşımacılık e transit taşımacılıkta gümrük hattından geçilmesi anında vergiyi doğuran olay meydana gelmektedir.
Vergiyi Doğuran Olay Ne Zaman Meydana Gelmiş Sayılır
Vergiyi doğuran olaylardan malın nakliyesine başlanması veya nakliyeci veya sürücüye verilmesi konusu üzerinde burada biraz durmak istiyoruz. Satıcı ile alıcı arasındaki akde göre malın alıcının gösterdiği yerde teslimi gerekiyorsa bu durumda malın nakliyeciye verilmesi veya nakliyesinin başlatılması ile vergiyi doğuran olayın ortaya çıkamayacağı kanısındayız. Çünkü satış akdi alıcının gösterdiği yerde teslim ile tamamlanacağı için mal o yere kadar satıcıya aittir ve herhangi bir işlem söz konusu olmadığı için de vergi konusu içerisine girilmemiştir. Vergi konusu içine girmeyen bir işlem için de veriyi doğuran olaydan söz edilemez.
Verginin Mükellefi ve Vergi Sorumlusu
Kanunun birinci kısım ikinci bölümü mükellef ve vergi sorumlusu başlığını taşımaktadır. Sekizinci madde de Katma Değer Vergisinin mükellefleri sayılmıştır. Bilindiği üzere mükellef şekli ve maddi mükellefiyet altında olan kimsedir. Bu maddede sıralananlar ise sadece şekli mükellefiyet altındadırlar. Nihai vergi yüklenicisi tüketici olduğuna göre parasal mükellefiyet altında olan da nihai tüketicidir. Bu durumda burada sözü edilen mükellef aracı mükelleftir (Mutavassıt mükellef) yani kendi nam ve hesabına ödediği vergiyi bir başkasına yasal olarak yansıtan diğer bir deyişle bir başkasından yasal olarak tahsil eden kişidir. O halde Katma Değer Vergisinin KDV Kanununa göre mükellefleri şunlardır:
• Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlar
• İthalatta mal ve hizmet ithal edenler
• Transit taşımacılarda gümrük veya geçiş işlemine muhatap olanlar
• PTT İşletme Genel Müdürlüğü ve Radyo ve Televizyon Kurumları
• Spor-Toto piyango (Milli Piyango dahil) ve benzeri oyunların teşkilat müdürlükleri
• At yarışları ve diğer müşterek bahis ve talih oyunlarında bunları tertipleyenler
• Birinci maddenin üçüncü fıkrasının c bendine gören hallerde bunları tertipleyenler veya gösterenler
• Gelir Vergisi kanunun yetmişinci maddesinde belirtilen mal ve hakları kiraya verenler
• İsteğe bağlı mükellefiyette talepte bulunanlardır.
Katma Değer Vergisinde Mükellefler Kimlerdir
Kanun ayrıca Katma Değer Vergisine tabi olmayıpta düzenledikleri fatura ve benzeri vesikalarda Katma Değer Vergisi gösterenler bu vergileri vergi dairesine ödemekle yükümlü tutmuştur. Kanuna göre borçlu oldukları vergi tutarından daha yüksek bir meblağı gösteren mükellefler için de yukarıdaki hüküm geçirlidir. Bu hüküm ile kanun koyucu “vergi” adı altında para tahsil edilip haksız kazanç sağlanmasının önüne geçmeyi amaçlamıştır.
Kanunun dokuzuncu madde ile bir de vergi sorumlusu kavramı getirmiştir. Bu maddeye göre Katma Değer Vergisi sorumlusu; mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının işyerinin kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde maliye bakanlığı vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanları veya diğer ilgili bir şahsı verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir. buna göre bu şahıs esas mükellef adına vergi ile ilgili tüm parasal ve şekli mükellefiyetleri yerine getirmek zorundadır. Aynı zamanda fiili ya da kaydi envanter sırasında belgesiz mal bulundurulduğu veya belgesiz hizmet satın alındığının tespiti halinde bu alışlar nedeniyle kayba uğratılan KDV si belgesiz mal bulunduran veya hizmet alan mükelleften alınabilecektir.
Paylaş