Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 4 ve 4

Konu: Vergi Uyuşmazlıkları

  1. #1
    BaŞKa ZaMaN.... YaGMuR_YüReKLiM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.09.2009
    Bulunduğu yer
    Hayat 0'ın 6'da
    Mesajlar
    4.368
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    4

    Sosyal Aglarim

    Add YaGMuR_YüReKLiM on Facebook
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    210

    Standart Vergi Uyuşmazlıkları

    GİRİŞ
    Devletin sağladığı gelirler içinde büyük yer tutan vergi çağımızın ilgi çekici ve önemli bir olaydır. Vergi mutlak olmayıp tarihi ve sosyal bir olaydır. Bu olay yer ve zamana bağlı olarak ekonomik ve sosyal yapıdaki değişikliklere göre sürekli olarak çok farklı anlamlar kazanmıştır.
    Vergi uyuşmazlıkları genellikle vergiyi doğuran olay mükellefiyet tarh tebliğ tahakkuk ceza kesme ve tahsil işlemlerinden ya da bunlara ilişkin uygulamalardan doğmaktadır. Bu uyuşmazlıklarda iki taraf vardır. Biri vergi alacaklısı durumunda olan vergi idaresi diğeri de vergi borçlusu durumunda olan mükellef ya da vergi sorumlusu veya iştirakçi teşvikçi yardımcı vs. gibi ceza muhatabıdır.
    Vergi uyuşmazlığında idare ile mükellefin ya da sorumlunun karşı karşıya geldiği konular genellikle verginin alınmak ya da ödenmemek istenilmesi veya da az tutarda ödenmek istenilmesinden doğmaktadır. İdare vergiyi almak karşı taraf ise ödememek ya da daha az miktarda ödemek istemektedir.
    Bu aşamada tarafların önünde iki yol vardır. Bunlardan birincisi uyuşmazlığı idari aşamada çözümlemek diğeri ise yargı yoluna başvurmaktır. Birincisinde eğer ortada vergiye ilişkin hesaplarda ya da vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla ya da eksik vergi istenmesi veya alınması durumu söz konusu ise yapılan hata düzeltme yoluyla giderilmeye çalışılmaktadır. Bunun dışındaki durumlarda ise mükellefler ödemeleri istenilen vergi ve cezaları hiç değilse kısmen ödemeye yanaşarak uyuşmazlığı idari aşamada çözümlemeye çalışmaktadır.
    İkinci yol; uyuşmazlığın dava konusu yapılmasıdır. Uyuşmazlığın davalar açısından ayrı ayrı maliyetleri vardır. Mükellefler davayı kaybetmeleri durumunda vergi aslı ile cezanın tamamını üstelik de gecikme faizi ile birlikte ödemek zorunda kalmaktadır. İdare ise özellikle mükellefin haklı çıkarak davayı kazandığı durumlarda almak istediği vergi ile cezanın tamamı üzerindeki talebinden vazgeçmekte üstelik emek ve zaman kaybı bir yana bir de dava giderlerini karşı tarafınki ile birlikte karşılama durumunda kalmaktadır.
    Görüldüğü gibi uyuşmazlığın dava konusu yapılmasının taraflar açısından ayrı bir maliyeti ve riski vardır. Buna karşılık uyuşmazlığı sona erdirme gibi yararı da vardır. Uyuşmazlığın idari aşamada çözümlenmesini hem idare hem de taraflar yönünden karşılıklı anlaşma zemini içinde sonuçlandırılması nedeniyle daha üstün ve arzulanan bir çözüm yöntemi olarak değerlendirmek gerekir.

    A- GENEL OLARAK
    Verginin kanunilik ilkesinin doğal bir sonucu olarak vergi kanunları yükümlülere bir takım görevler yüklerken bu görevlere ilişkin itiraz etme hakkını da tanımaktadır. Vergi kanunları hazırlanırken kanun koyucunun düşünmediği birçokhusus değişik nedenlerle gündeme gelmektedir. Bunun dışında ekonomik yaşamın sürekli olarak değişmesi vergi kanunlarını da etkileyerek sık sık değişmelere yol açmakta uygulanmasında güçlükler yaratmaktadır. Bu durumdan etkilenenler sadece yükümlüler değildir. Vergi memurlarının da uygulamada birçok hatalar yaptıkları bir gerçektir. Üstelik vergi dairelerinin kanunları çoğu kez ‘kriminalistik’ baktığını gözlemek mümkündür. Bundan başka vergilerin yükümlüler açısından bir ‘külfet’ olarak algılanması sonucu; birçok yükümlü kanunlardaki boşluklardan yararlanarak ödeyeceği vergiyi azaltmaya ya da hiç ödememeye çalışmaktadır.
    Yukarıda kısaca belirtmeye çalıştığımız nedenlerden dolayı yükümlüler ile vergi yönetimi arasında bazı uyuşmazlıklar çıkmaktadır.
    B-UYUŞMAZLIK KAVRAMI VE VERGİ UYUŞMAZLIĞI
    Hukuk dilinde kullanılan “uyuşmazlık” sözcüğünün günlük dilde kullanılan uyuşmazlık sözcüğünden bir farkı yoktur. Uyuşmazlık; kişiler merciler (yani adli idari askeri merciler ) ve devletler arasında olabilir.
    Genel tanımla ile uyuşmazlık karşılıklı iki tarafın bir konu üzerinde değişik görüşlere sahip olmaları nedeniyle düşülen anlaşmazlığı ifade etmektedir.
    C-VERGİ UYUŞMAZLIĞINDA TARAFLAR
    Vergi uyuşmazlıklarında iki taraf bulunmaktadır. Bu taraflardan birincisi devlet ya da devlet tarafından vergilendirme yetkisiyle donatılmış kamu kuruluşları; diğeri ise vergi yükümlüsüdür. Vergi uyuşmazlığında vergi yükümlüsü taraf olabileceği gibi yükümlü yerine hareket eden vergi sorumlusu da taraf olabilir.
    D-VERGİ UYUŞMAZLIĞININ ŞEKİLLERİ VE DOĞUŞ ZAMANI
    Vergi uyuşmazlıkları başlıca yükümlülük ceza kesme ve tahsil konularında ortaya çıkmaktadır. Yükümlülüğe ilişkin uyuşmazlıklar; vergi matrahının saptanması vergi matrahının saptanması vergi miktarı muafiyet ve istisnalar ile yükümlünün şahsında hatalar dolayısıyla ortaya çıkmaktadır. Ceza kesmede uyuşmazlıklar vergi cezasına ilişkin olarak ortaya çıkar. Tahsil uyuşmazlıkları ise tebliğ edilen ödeme emri

    ile ilgili olup; borcun olmadığıtamamen veya kısmen ödendiği ya da zamanaşımına uğradığı iddialarından doğar.
    Ayrıcavergiye ilişkin olarak uygulanan kanunların Anayasaya tüzük yönetmelik gibi mevzuatın da kanuna aykırı olduğu iddiasıyla da uyuşmazlıklar çıkabilmektedir.
    Vergi uyuşmazlığı için ortada bir vergi olması şart değildir. Vergi matrahının tespitine ilişkin işlemlerin tamamlanmasından itibaren vergi uyuşmazlıkları doğabilir. Öyleyse verginin taraflarına kanunla hangi aşamada itiraz hakkı tanınmışsa vergi uyuşmazlığı da o aşamada ortaya çıkabilmektedir.
    E- VERGİ UYUŞMAZLIĞININ DOĞUMUNA NEDEN OLABİLEN ETKENLER
    1- Vergilendirme İşleminin Hukuka Aykırılığı:
    Vergilendirme işleminin yetki konu şekil ve sebep yönlerinden biri ile ya da bunlardan birkaçının bulunması nedeniyle hukuka aykırı olması halinde uyuşmazlıkta ortaya çıkmış olur.
    Aşağıda uyuşmazlık konusu olabilen bu gibi durumlar ayrı ayrı başlıklar halinde çalışılmıştır.
    a) Vergilendirme İşleminin Yetki Yönünden Hukuka Aykırılığı:
    Kanunlar toplum için uyulması zorunlu genel soyut ve sürekli hükümler içeren metinlerdir. Belli bir kişi ya da olaya göre değil aynı nitelikteki bütün olay ve kişilere uygulanır. Yürürlükte kaldıkları sürece uygulanması gerekir.
    Vergi Kanunları Anayasa’dan sonra vergi hukukumuzun en önemli zorunlu ve bağlayıcı kaynağıdır. Anayasa’ya aykırı olmamak koşuluyla ve orada konulan temel ilkeler doğrultusunda vergi koyma yetkisi kural olarak yasama organına verilmiştir. Yasama organı vergi ve benzeri yükümlülükleri ancak kanunla koyabilecektir.
    Vergi idaresinin yetkisi konu zaman yer bakımından olmak üzere üçe ayrılarak açıklanabilir.
    Konu itibariyle yetki denildiği zaman yasalarda belirtilmiş olan kararların hangi idari makam ve mercilere alınabileceğini ifade etmektedir.
    Zaman bakımından yetki ise konu itibariyle yetkinin kullanabileceği süreyi ve zamanı ifade etmektedir. Şöyle ki; yetkiyi kullanacak olan görevlinin görevde olması gerekmektedir. Eğer yetkili şahıs izin ve emeklilik gibi nedenlerle görevden ayrılmış ise yetkilerinin kullanamaz.
    Yer bakımından yetki ise vergi dairesinin konu bakımından yetkisini kullanabileceği coğrafi alanı temsil etmektedir. Örneğin Gelir Vergisi Kanunu’muza göre bu verginin mükellefin ikametgahının bulunduğu yerdeki vergi dairesi tarafından tarh edileceği hükme bağlanmıştır.Ancak Kanun’da sayılan istisnalar dışında mükellefin ikametgahının bulunduğu yerdeki vergi dairesi tarafından vergilendirme işlemlerin hukuka aykırılığına neden olmaktadır.
    Burada özellik taşıyan bir diğer önemli husus da vergi yargısında yetki konusu anlaşmazlığın her aşamasında ve re’sen mahkemece söz konusu olabilmektedir.
    b) Vergilendirme İşleminin Konu Yönünden Hukuka Aykırılığı:
    Vergiler genel olarak adlarını üzerine konuldukları konulardan almaktadırlar. Sağlıklı bir vergi uygulaması bakımından verginin nasıl uygulanacağı kadar neyin üzerinden alınacağının belirlenmesinde büyük önemi vardır. Verginin konusu; verginin üzerine konulduğudoğrudan ya da dolaylı olarak kaynağını oluşturduğu iktisadi unsurdur. Verginin ne üzerinden alınacağını belirten verginin konusu kavramı mükellefiyetin hedefini ve amacını da gösterir.
    Uygulanacak olan verginin neyin üzerinden alınacağı yasa koyucu tarafından belirlenmekte olup yasalarda gösterilmiş olmadıkça herhangi bir unsur ya da işlem vergilendirilmez. Ayrıca verginin konusu göz önünde tutulmak suretiyle kıyas yoluyla diğer bazı işlem ya da iktisadi unsurların vergilendirilmesi olanağı yoktur.
    Gelir elde eden bir gerçek kişiden gelir vergisi yerine bir harcama vergisi alınmasıvergilendirme işlemini konu yönünden hukuka aykırı hale getirmekte ve sakatlamaktadır.
    c) Vergilendirme İşleminin Şekil Yönünden Hukuka Aykırılığı:
    Vergi idaresinin yapmış olduğu vergilendirme ile ilgili işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu hale gelinceye kadar izlenmesi ve uyulması gereken yol usul hazırlık çalışmaları ve incelemeleri şekil unsurunu ifade etmektedir.

    Verginin kanuniliği ilkesinin bir sonucu olarak vergilendirme işlemlerinin belirli usul kurallarına göre yapılması hem vergi mükelleflerinin hukuki güvenliğini sağlar hem de vergi alacağının güven altına alınması için vergi idaresine izlemesi gereken yolu gösterir. Vergilendirme işlemlerinde yetki kuralları ile şekil kuralları ile şekil kuralları birlikte usul kurallarını oluşturmaktadır. Vergilendirme işleminin yapılmasından önce bazı hazırlıklara girişilmesi yasada öngörülmüş olabilir örneğin belli makamların görüşlerinin alınması gibi eğer bu işlemler yasaya uygun bir şekilde yapılmazsa veya hiç yapılmamaları halinde şekil açısından hukuki aykırılık söz konusu olmaktadır.
    d) Vergilendirme İşleminin Sebep Yönünden Hukuka Aykırılığı:
    Vergilendirmeyle ilgili olarak uyuşmazlıkların ortaya çıkmasına neden olan durumlardan biri de sebep yönünden hukuka aykırılıkla ilgilidir.
    Vergilendirmenin tarh işleminde sebep unsuru vardır. Hukuki sebep ve maddi sebep olmak üzere ikiye ayrılır. Hukuki sebep yürürlükteki kanun hükmünü maddi sebep ise vergiyi doğuran olayı ifade etmektedir. Devletin alacak hakkının doğmasına neden olan vergiyi doğuran olay ise ya fiili bir olay ya da hukuki bir durumun gerçekleşmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.
    Vergilendirme işleminin sebep unsuru bakımından sakat olmaması için hem vergiyi doğuran olayın hem de hukuki durumun yürürlükteki kanun hükmüne uygun olması gerekmektedir. Vergiyi doğuran olayın başka bir anlatımla maddi olayın kanun hükmüne uygun olmasına “tipiklik” denilmektedir.
    Vergi idaresi tarafından bir vergilendirme işlemi ile bir serbest meslek kazancı elde etmediği halde bu kazançtan dolayı kendisine gelir vergisi tarh olunan mükellefin durumunda sebep yönünden hukuka aykırılık vardır. Bir başka anlatımla tipiklik ilkesi gerçekleşmemiş sayılmaktadır.
    2- Vergi İncelemeleri:
    Günümüzde vergiler genellikle mükellefler tarafından beyan olunan matrahlar üzerinden alınmaktadır. Ancak idare yalnızca bu beyanlarla yetinmemekte zaman zaman mükelleflerin bildiriminin gerçeğe uygun olup olmadığını vergi incelemesi yapmak suretiyle araştırmaktadır.
    Vergi incelemesi ile; defter hesap kayıt ve belgeler ile gerekli görüldüğü takdirde karşıt araştırmaya da muhasebe dışı envanterden elde edilecek sonuçlara göre mükellefin ödediği vergilerin doğruluğunu araştırarak bunu sağlamak ve saptamak amaçlanmaktadır. İnceleme sırasında gerek duyulursa başka kaynaklardan da
    yararlanılır.
    İnceleme sonucu ödenen verginin gerçeğe uygum olmadığının fark edilmesi durumunda düzenlenen vergi inceleme raporuna ya da buna dayanarak takdir olunan matrah ya da matrah farkı üzerinden vergi idaresince tarhiyat yapılmakta mükellef ya da ceza sorumlularının ise bulunan matrah veya matrah farkının gerçeğe uygun olmadığını öne sürmesi sonucu uyuşmazlık doğmuş olmaktadır. Örneğin vergi incelemesi sırasında mükellefin lehine ve aleyhine olan durumlar göz önüne alınarak matrah farkı bu8lunduğunun öne sürülmesi gerekmektedir. Mükellefin kendi lehine olan durumlar göz önüne alınmadan matrah farkı bulunduğunu öne sürmesi sonucu uyuşmazlık doğmuş olmaktadır. Bu konuda başka bir örnek olarak da alıcılardan bir kısmının fatura da yazılı bedelden daha fazla ödeme yaptıklarına ilişkin ifadelerinin kıyas yolu ile tüm alıcılara uygulanmakla suretiyle matrah farkı bulunup bulunamayacağı gösterilebilir. Bu gibi durumlarda satışlar belgelere yansıtılmakta ancak olduğundan daha düşük bir tutarda gösterilmektedir. Gerçek tutar ile belgede belirtilen tutar arasındaki fark kadar satış hasılatı gizlenmiş olmaktadır. Benzeri bir uygulamada alıcıya verilen faturayı gerçeğe uygun olarak düzenlemekte ancak firmada saklanan ve kayıtlara yansıtılan fatura düşük değerli olmaktadır. Başka bir anlatımla faturanın asıl ve suretinde yer alan tutarlar farlık olacak şekilde fatura düzenlenmesidir. Bazı mükellefler ise fatura düzenlerken araya karbon kağıdı koymamakta ilk nüshasını müşteriye verdikten sonra işyerinde kalan ikinci nüshayı
    dilediği gibi düzenlemektedirler. Mükellefin defter ve belgelerini ibraz etmeye yanaşmaması halinde ise vergi matrahı ya inceleme elemanlarınca belirlenmekte ya da ilgili komisyonlarca takdir olunmaktadır. Bu şekilde bir matrah belirleme yoluna gidildiği durumlarda müşterilere verilen fatura tek tek ele geçirilemeyeceğinden inceleme elemanı kendince belli bir dönem kazancı takdir etmekte ve bunun üzerinden de mükellefe vergi salınmaktadır. Salınan vergiler ile kesilen cezaların tebliği ile mükellef ile idare arasında uyuşmazlık doğmuş olmaktadır.
    Vergi incelemesi genellikle satışların alışların giderlerin ve gelirlerin araştırılması amacına yönelik olduğundan bazı durumlarda defter kayıt ve belgelerin yanı sıra kanuni ölçülere göre de matrah ya da matrah farkı bulunmakta veya una olanak bulunmayan durumlarda re’sen matrah ya da matrah farkı takdir olunmaktadır. Mükellefler ise inceleme elemanlarının öne sürdüğü tutarda satış yapmadıklarını alıcılar nezdinde karşıt inceleme yapılmasını fire durumunun göz önüne alınması ya da randıman hesaplaması yapılmasını öne sürerek bulunan matrah farkını kabul etmeyerek salınan vergilerle kesilen cezaları uyuşmazlık konusu yapabilmektedirler. Bunların yanı sıra giderlerin gerçek olduğunu ya da işle ilgili bulunduğunu veya gelirlerini gizlemediklerini belirterek inceleme sonucu adlarına salınan vergilere kesilen cezaları kısmen ya da tamamen uyuşmazlığa konu yapmaktadır.
    3-Hatalı Vergi Tarhiyatı ve Ceza Uygulaması:
    Verginin hatalı biçimde tarh edilmiş olması idare ile mükellef arasında uyuşmazlık doğurabilen başlıca nedenlerden biridir. Vergiye ilişkin hesaplarda ya da vergilendirmede yapılan hatalar sonucu haksız yere fazla veya eksik vergi tarh edilmiş olması ve ceza kesilmiş olması farklı biçimlerde ortaya çıkmaktadır.
    Bu hatalar yanlış bir hesaplamadan veya vergilendirmeden doğmuş olabilir. Sözgelimi verginin tarh edilmesi aşamasında yanlış oran veya tarife uygulanmış olabileceği gibi yapılması gereken mahsuplar yapılmamış ya da aritmetik işlemlerde hata yapılmış olabilir. Bunların yanı sıra matrahın yanlış belirlenmiş olması ya da aynı matrah üzerinden birden fazla vergi veya ceza alınmak istenilmesi hesap hatalarına örnek gösterilebilir.
    Ayrıca açık olarak verginin konusuna girmeyen ya da vergiden istisna bulunan gelir servet değer belge ve işlemler üzerinden vergi istenmesi ya da yine açık bir biçimde vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden örneğin isim benzerliği sonucu vergi istenmesi vergilendirmede yapılan hatalara örnek gösterilebilir. Verginin asıl mükellefi yerine başka bir kişiden vergi istenmesi ya da vergilendirme veya muafiyet döneminin yanlış belirlenmesi sonucu verginin eksik veya fazla istenmiş olması vergilendirme işlemlerinde yapılan diğer hatalardır.
    3- Matrahın Düşük Beyanı:
    Mükellefin beyan ettiği matrahın vergi dairesince düşük bulunması vergi uyuşmazlığını doğuran diğer bir nedendir. Vergi dairesinin mükellef tarafından beyan edilen matrahın düşük olduğu gerekçesiyle ek bir vergi almak istemesi mükellefin olmadığını ya da vergi dairesince belirlenen matrahın çok yüksek olduğunu öne sürmesiyle uyuşmazlık doğmuş olmaktadır.
    Düşük matrah beyanından doğan uyuşmazlıklar vergilerin ve faaliyetin türüne göre farklı biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Buna gayri menkullerin rayiç bedelinin düşük bulunması veya gelir ve kurumlar vergisini mükelleflerinin beyan ettikleri kazancın düşük görülmesi durumları örnek olarak gösterilebilir.
    Gayri menkullerin yıllık vergileri ya da el değiştirmesi nedeniyle doğan uyuşmazlıklar genellikle beyan olunan rayiç bedelin vergi dairesince düşük bulunarak idarece belirlenmesi ya da takdir olunması sonucu ek bir matrah üzerinden vergi alma yoluna gidilmekte mükelleflerde vergi idaresince belirlenen ya da takdir olunan rayiç bedeli kısmen ya da tamamen kabul etmemektedirler. Mükelleflerin gayri-menkullerinin değerini düşük göstermeleri hem gayri menkulün el değiştirmesi sırasında ödenecek alım-satım harçlarını veraset ve intikal vergilerini azaltmakta hem de her yıl ödenecek emlak vergisinin miktarını etkilemektedir. İdare ise mükellefin beyanı ile yetinmemekte ve inşaatın maliyetinden semtinden cinsinden vb. özelliklerinden hareket ederek gayri menkulün rayiç bedelini belirleyebilmektedir.
    Gelir ve kurumlar vergilerine düşük matrah beyanından doğabilen uyuşmazlıklar mükellefin sahip olduğu bazı servet unsurları ile yaşam düzeyi arasında ilişki kurulmasından da doğabilmektedir. Bir anlamda bazı dış göstergelere göre görüntü vergileme biçiminde olan bu uygulama Fransa’da öteden beri başarı ile sürdürülmektedir. Aynı matrahtan hareketle Türkiye’de de 1982 yılından itibaren gelir vergisi mükellefleri için “Hayat Standardı Esası” uygulanmaya başlanılmıştır . Ancak 4369 Sayılı Kanunla 01.01.1999 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. Uyuşmazlığın doğmasına neden olan bir başka uygulamada mükellef beyanının benzer iş kollarıyla kıyaslanmasıdır.
    Fransa ve Almanya’da uygulamalarını örnek gösterebilecek olan bu matrah belirleme yönteminde aynı dalda faaliyette bulunan mükellefler için bir kar oranı belirlenmekte ve bildirimler buna göre denetlenmektedir. Fransa’da perakende satışlarda ve elde edilen hasılatta bir gizleme olup olmadığı aynı dalda faaliyete bulunan işletmelerin gayri safi kar oranlarının araştırılması ile anlaşılmaktadır. Ayrıca perakende emtia ticareti ile uğraşan bir işletmenin satış tutarlarının düşük bulunması durumunda inceleme elemanı satılan emtianın maliyet bedeline uyun gördüğü bir yüzdeyi uygulamak suretiyle gayri safi karı yeniden hesaplamaktadır. Almanya’da ise aynı dalda faaliyette bulunan mükellefler için bir kar oranı saptanmakta ve bildirimler bu oranlara göre satış tutarları esas alınmak suretiyle denetlenmektedir.
    4- Verginin Ödenmemesi:
    Tahakkuk ettirilmiş bulunan vergilerin ödenmemesi ya da vadesinde ödenmemiş olması vergi uyuşmazlığını doğurabilen diğer bir nedendir.
    Vergi idaresi mükellef ya da sorumlunun kesinleşmiş ya da kesinleşmek üzere bulunan vergi borcu ile cezaları tahsil edebilmek amacıyla gerektiğinde bazı zorlayıcı yollara başvurmakta mükellef ya da sorumlunun böyle bir borcunun olmadığını istenen borcun gerçeğin üzerinde olduğu veya bir borçla ilgili olarak da daha önce tebligat yapılmadığını öne sürmesiyle de uyuşmazlık başlamış olmaktadır.
    5- Diğer Nedenler:
    Vergi uyuşmazlıklarının doğumuna neden olabilen etkenler yalnızca yukarıda sayılan nedenlerden ibaret değildir. Bunların yanı sıra vergi ve cezalarının ya da vergilendirmeyle ilgili işlemlerin tebliğinden vergi ve cezaların tahsiline ilişkin uygulamalardan ya da mükelleflerin vergi ödemeye karşı duyarsızlığından da uyuşmazlıklar doğabilmektedirler.

  2. #2
    BaŞKa ZaMaN.... YaGMuR_YüReKLiM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.09.2009
    Bulunduğu yer
    Hayat 0'ın 6'da
    Mesajlar
    4.368
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    4

    Sosyal Aglarim

    Add YaGMuR_YüReKLiM on Facebook
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    210

    Standart

    VERGİ UYUŞMAZLIKLARINDA YARGI YOLU
    A- GENEL OLARAK
    1- Vergi Yargısı
    Vergi uyuşmazlıklarının çözümlenmesi konusunda başvurulan yargı yoluna Vergi Yargısı denir. Mali yargının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Ayrıca vergi yargısı denilince vergi yargısı yasalarındaki ihtilafların yargı organlarınca çözümlenmesini düzenleyen usul hükümleri yanında vergi yargı teşkilatının ve vergi yargı mercilerinin kuruluş ve işleyişiyle ilgili hükümlerinde anlaşılması gerekir.
    Vergi davalarının hukuki niteliği tartışmalı bir konudur. Vergi davaları terkin ve iptale yönelikse “iptal davası” devlete geçen verginin geri verilmesini de içeriyorsa iptal davası ile birlikte açılan “tam yargı davası” niteliği taşır. Bununla birlikte vergi uyuşmazlıklarının kendine özgü nitelikleri olup diğer idari dava türlerinden ayrılan yönlerinin de olduğu vurgulanmalıdır.
    2- Vergi Yargısının İşlevleri
    Yargısal denetim vergi yargısı organlarının vergi yükümlüsü vergi sorumlusu
    ya da vergi yönetimi tarafından yapılan itirazları inceleyerek vergi kanunlarının hükümlerine uygun bir yargısal tasarrufta bulunmasıdır.
    Vergi yargısının ikinci işlevi içtihad yaratmaktır. Vergi yargısı yargısal kararlar yoluyla karmaşık ve ayrıntılı bir nitelik taşıyan mevzuatın boşluklarını doldurmakta muğlak hükümleri açıklığa kavuşturmaktadır. Son derece önemli bir işlev olan bu işlevin yerine getirilebilmesi için vergi yargısının iyi örgütlenmesi gerekir. Ayrıca vergi yargısında görev alacak olan kişilerin hukuk ve mevzuat bilgisi dışında iktisat işletme ve muhasebe formasyonuna da sahip olması gerekir.
    3- Vergi Yargısı Sistemleri ve Vergi Yargısının Bağımsızlığı
    Vergi yargısı hangi yargı sistemi içinde yer alırsa alsın idarenin belli bir alandaki işlemlerinin denetlenmesini sağladığından hukuk devleti sisteminde işlevi olan bir yargı alanını oluşturur.
    Çeşitli ülkelerde uygulanmakta olan vergi yargı sistemlerini; adli yargıya bağlı vergi yargısı sistemi idari yargıya bağlı vergi yargısı sistemi bağımsız vergi yargısı sistemi ve karma vergi yargısı sistemi olmak üzere dört grupta toplamak mümkündür. Belçika ve Hollanda uygulamalarını örnek olarak gösterebileceğimiz adli yargıya bağlı vergi yargı sisteminde vergi uyuşmazlıkları adli yargı sistemi içinde yargılanmaktadır. İdari yargı yerlerinde ya da bağımsız vergi mahkemelerinde yargılama söz konusu değildir. İsveç ve Lüksemburg uygulamalarını örnek gösterebileceğimiz idari yargıya bağlı vergi yargı sisteminde ise idari yargı organlarında çözümlenmektedir.
    Bağımsız vergi yargı sistemi uygulamasında ise vergi uyuşmazlıkları diğer yargı organlarından bağımsız olan ve kendine göre özellikleri bulunan vergi yargısında yargılanmaktadır. Bu yargılama biçimine Almanya uygulaması örnek gösterilebilir.
    Türkiye’de şu anda uygulanmakta olan sistem idari yargıya bağlı vergi yargısı sistemidir. Vergi mahkemeleri ile idare mahkemeleri idari yargı içinde yer almaktadır. Bu aşamadan sonra itiraz ve temyiz şeklindeki kanun yollarıyla bölge idare mahkemeleri ve Danıştay gibi idari yargı organlarına başvurularak uyuşmazlıklar çözümlenmeye çalışılmaktadır.



    B- VERGİ UYUŞMAZLIKLARININ SONUÇLARI AÇISINDAN TÜRK VERGİ YARGI SİSTEMİ
    Vergi uyuşmazlıklarının çözümlenmesi ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı bünyesinde sürdürülen istatistiki bir çalışmanın olmayışı nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkların ne oranda idari aşamada ne oranda da yargı aşamasında çözümlendiğinin saptanması konusunda net bir bilgi ortaya koymak pek mümkün değildir.
    Ancak yargı yoluna başvurulması halinde ayrıca her ay için gecikme faizinin işlemesi mükelleflerin cezada indirim hakkından yoksun kalması yargı giderleri emek ve zaman kaybı gibi nedenlerle mükelleflerin çoğunluğu sonuçtan büyük ölçüde emin olmadıkları sürece uyuşmazlıklarını “uzlaşma” yoluyla idari aşamada sonuçlandırma yoluna gitmeyi tercih etmektedir.
    1- Vergi Yargısı Organları
    Türk vergi yargısında görev alan yargı organları 2575 ve 2576 sayılı kanunlarla belirlenmiştir. Bu kanunlara göre vergi yargısı organları; Vergi Mahkemeleri Bölge İdari Mahkemeleri ve Danıştay’dır.
    Vergi Mahkemeleri
    Vergi mahkemeleri bir başkan ile yeteri kadar üyeden oluşur. Mahkeme kurulları başkan ile iki üyeden kurulur (2576 Sayılı Kanun Md.4). Başkanın yokluğunda mahkemeye kıdemli üye başkanlık eder.
    Görevleri
    Genel bütçeye il özel idareleri belediye ve köylere ait vergi resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunlara ilişkin zam ve cezalar ile tarifelere ilişkin davaları ve bu konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun uygulanması hakkındaki davaları ve diğer kanunlarda gösterilen işleri çözümlemekten ibarettir.
    Ancak kazançları götürü usulde tespit edilen yükümlülerin sınıf ve derecelerinin tespitine dair işlemlere karşı açılan davalar ile her türlü vergi resim harç ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı 2.000.000 lirayı geçmediği takdirde dava vergi mahkemesi hakimlerinden biri tarafından çözümlenmektedir. O halde vergi uyuşmazlıklarında toplam 2.000.000 liranın üzerindeki ihtilaflar tek hakimle çözümlenemeyecektir.


    Vergi Yargı Sistemi
    Vergi Mahkemeleri


    Tek Hakim Üç Kişilik Komisyon


    Bölge İdare Mahkemesi Danıştay

    Bölge İdare Mahkemeleri
    Bölge idare mahkemeleri bir başkan ve iki üyeden oluşur. Bölge idare mahkemesi üyeliği görevi bölge idare mahkemesinin bulunduğu yerdeki idare ve vergi mahkemesi başkanlarınca yürütülür. Ancak iş hacminin gerekli kıldığı hallerde bölge idare mahkemesi üyeliklerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca devamlı atama da yapılabilmektedir.
    Görevleri
    a) Bölge İdare Mahkemelerinin Görevleri
    Bölge idare mahkemelerinin görevleri 2576 sayılı kanunun 8. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre bölge idare mahkemeleri
    aa) Yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemelerinde tek hakim tarafından 2576 sayılı kanununun 7. maddesi uyarınca verilen kararları itiraz üzerine inceler ve kesin olarak hükme bağlar.
    ab) Yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemeleri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını kesin olarak karara bağlar.
    ac) Diğer kanunlarla verilen görevleri yerine getirir.
    b) Bölge İdare Mahkemesi Başkanlarının Görevleri
    Bölge idare mahkemesi başkanlarının görevleri 2576 sayılı kanunun 9. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre bölge idare mahkemesi başkanları;
    ba) Görüşme ve duruşmaları yönetirler. Düşünce ve görüşlerini bildirirler ve oylarını verirler.
    bb) Bölge idare mahkemesi yargı çevresinde bulunan idare ve vergi mahkemelerinin genel işleyişinden sorumludurlar.
    bc) Mahkemelerin düzenli ve verimli çalışmaları için gerekli tedbirleri idare ve vergi mahkemelerinin başkanlarına danışarak alırlar.
    bd) Her takvim yılı sonunda kendi yargı çevrelerindeki işlerin durumu bunların yrütülmesinde aksaklıkları varsa sebepleri ve alınmasını lüzumlu gördükleri tedbirleri içeren bir raporu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna sunulmak üzere Adalet Bakanlığı’na gönderirler.
    be) Diğer kanunlarla verilen işleri yaparlar.
    bf) İdare vergi mahkemelerinin Adalet Bakanlığı ve diğer resmi mercilerce olan idari yazışmaları bölge idare mahkemesi başkanlığı aracılığı ile yapılır.
    c) Bölge İdare Mahkemesi Üyelerinin Görevleri
    Bölge idare mahkemesi üyelerinin görevleri 2576 sayılı kanunun 11. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre vergi mahkemesi üyeleri bulundukları mahkemelerde başkanlar tarafından kendilerine verilen dosyaları geciktirmeden inceleyerek mahkeme kuruluna gerekli açıklamaları yaparlar düşünce ve görüşlerini bildirirler oylarını verirler kararlarının yazarlar ve mahkeme ile ilgili olmak üzere kendilerine başkan tarafından verilen diğer işleri görürler.
    Danıştay
    Danıştay; onbiri dava dairesi ikisi idari daire olmak üzere onüç daireden oluşur. Dava dairelerinden üçüncü dördüncü yedinci dokuzuncu ve onbirinci dava daireleri vergi uyuşmazlıklarına bakmakla görevlendirilmiştir. Sözü edilen dava dairelerinin dışında Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu ve İçtihatları Birleştirme Kurulu da vergi uyuşmazlıklarının çözümünde önemli görevler üstlenmişlerdir.
    Görevleri
    İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı temyiz taleplerini inceleyip karara bağlar. Danıştay kanunda belirtilmiş olan idari davaları ilk ve son mercii olarak inceler ve karara bağlar Başbakanlık ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarı ve teklifleri hakkında görüşlerini bildirir tüzük tasarılarını ve imtiyazlar sözleşme ve şartnamelerini inceler Devlet Başkanlığı ve Başbakanlık tarafından gönderilen işler hakkında görüşünü bildirir. Danıştay Kanunu ile diğer kanunlar tarafından verilen görevleri yerine getirir. Danıştayın bazı daireleri vergi davalarına bakmakla görevlendirilmiştir. Üçüncü dairesi temyiz makamı olarak bakmaktadır. Dördüncü dairesi yedinci dairesi ve dokuzuncu dairesinde hangi tür vergi davalarının çözümleneceği hükme bağlanmış bulunmaktadır.
    C- VERGİ DAVASININ KONUSU VE DAVA AÇMA HAKKININ DOĞMASI
    1- Davanın Kapsamı
    VUK’a göre; vergi davası açabilmek için uyuşmazlığa konu olan verginin tarh edilmesi cezanın kesilmesi tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması tevkif yoluyla alınan vergilerde ise istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerekmektedir.
    Aynı maddede mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları belirtilmiş ancak VUK’un vergi hatalarına ait hükümleri hariç tutulmuştur.
    2- Davanın Açılması
    a) Dava Açmaya Yetkili Organlar
    VUK’nun 377. maddesinde kimlerin vergi anlaşmazlıkları nedeniyle davacı olabileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre;
    “Mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemelerinde dava açabilirler.
    Vergi dairesi tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilir.
    Belediyelerin dava açma yetkisini belediye adına varidat müdürü olmayan yerlerde hesap işleri müdür veya o görevi yapan kullanır.
    Vergi daireleri Maliye Bakanlığının (il özel idareleriyle belediyeler valilerin) muvafakatını almadan vergi mahkemelerinin kararları aleyhine Danıştay’da temyiz davası açamazlar.
    Ancak Maliye Bakanlığı tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla muvafakat verme yetkisini defterdarlıklara devredebilir.”
    aa) Davalı
    Vergi davalarında davalı kural olarak idaredir. Gerçekten vergi davalarında hazineyi temsil etme görevi vergi dairesi müdürlüklerine aittir.
    Danıştay’a göre dava açma temyiz ve itiraz yollarına başvurma konusunda da vergi dairesi müdürleri yetkili olup hazine avukatlarına bu konuda idareyi temsil etme yetkisi tanınmamıştır. Ancak düzeltme talebinin reddine ilişkin şikayet Maliye Bakanlığınca reddedilmişse davanın bu bakanlık hasım gösterilerek açılması gerekir.
    Ayrıca gümrük vergisine ilişkin uyuşmazlıklarda husumetin Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı’na yöneltilmesi gerekir.
    Bakanlar Kurulu’nun almış olduğu kararlara karşı açılacak davalarda Bakanlar Kurulu Kararı’nı uygulayacak bakanlığın davalı olarak gösterilmesi gerektiği söylenebilir.
    b) Yetkili Vergi Mahkemesi
    ba)Yetkili Vergi Mahkemesinin Belirlenmesine İlişkin Genel Bilgi
    İdari yargının genel görevli mahkemeleri olan idare mahkemeleri ile özel görevli mahkemeleri olan vergi mahkemelerinin yetki alanları Adalet Bakanlığınca tespit edilerek ilen edilmiştir.
    Davaya hangi yargı çevresindeki idare veya vergi mahkemesinde bakılacağı konusundaki kurallar ise 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenmiştir.
    Sözkonusu kanunun “Vergi Uyuşmazlıklarında Yetki” başlığını taşıyan 37. maddesine göre
    “Bu kanuna göre vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme;
    a) Uyuşmazlık konusu vergi resim harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren zam ve cezaları kesen
    b) (4001 Sayılı Kanunun 17. maddesi ile eklenen bent) Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi resim harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren
    c) (4001 Sayılı Kanunun 17. maddesi ile bent numarası “b” iken “c” olmuştur) Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasında ödeme emrini düzenleyen
    d) (4001 Sayılı Kanunun 17. maddesi ile bent numarası “c” iken “d” olmuştur) diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlem yapan
    dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.
    3- Dava Açma Süresi
    Süreler genel olarak tebliğ yayım veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
    Tatil günleri sürelere dahildir. Ancak sürenin son günü tatil gününe rastlarsa süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.
    İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.
    Vergi dava açma süresi Danıştay’da ilk derece mahkemesi olarak iptal davası açılması halinde 60 gün temyiz için başvurulmasında 30 gün vergi mahkemelerinde ise 30 gündür. Özel kanunlar da dava açma konusunda ayrı süreler gösterilmiş olması durumunda özel kanunlarda belirtilen süre geçerlidir. Vergi davalarıyla ilgili olarak özel kanunlarda yer verilen süreler aşağıda yer almaktadır.
    - VUK’nun 41. ve mükerrer 49. maddeleri uyarınca takdir komisyonlarının tespitleri ile bina metrekare normal inşaat maliyetleri hakkındaki tespitlere karşı açılacak davalarda ilgili kuruluşlar ve vergi dairelerinin dava açma süresi 15 gündür.
    - Uzlaşma yoluna başvurulmuş ve uzlaşmanın sağlanamamış olması durumunda dava açma süresi dolmuş ya da sürenin dalmasına 15 günden daha az bir süre kalmışsa dava açma süresi durumun tebliği tarihinden itibaren 15 gündür.
    D- DAVA TARAFLARININ DEĞİŞMESİ
    Davanın açılmasından sonra bazı sebeplerle davanın taraflarında değişmeler söz konusu olabilir. Bu değişiklikler taraflardan birinin ölümünden kaynaklanabileceği gibi tüzel kişiliğin sona ermesi veya taraf durumunda olana idaredeki değişme sonucunda da ortaya çıkabilir.
    Bu konuya ilişkin kurallar İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinde yer almaktadır. Anılan maddedeki düzenlemeler şu şekilde açıklanabilir:
    a) Davanın taraflarında bir değişiklik olursa davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar
    b) Gerçek kişi olan tarafın ölümü halinde idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına kadar verilir.
    c) Yalnızca öleni ilgilendiren davalarda dilekçeler iptal edilir.
    d) Dosyanın işlemden kaldırılması kararı diğer tarafa tebliğ edilir.
    e) Yenileme talebi 4 ay içinde yapılmazsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden kalkar.




    E- TEBLİGAT VE CEVAP VERME
    Dava dilekçesinin ilgili yargı yerine verilmesinden ve ilk incelemenin tamamlanmasından sonra dilekçe ve eklerinin davalıya tebliği ile vergi davasının yürütülmesine başlanmış olur.
    Tebligat işlemleri ve davacı ile davalının karşılıklı cevaplaşması süreci İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre vergi davalarında tebligat ve tarafların birbirleri ile cevaplaşmaları süreci şu şekilde gerçekleşir:
    1- Mahkeme ilk olarak dava dilekçesi ve eklerinin bir örneğini davalı idareye tebliğ eder.
    2- Davalı idarenin bu tebliği izleyen otuz gün içerisinde vereceği savunma ise davacıya tebliğ edilir.
    3- Davacı davalı idarenin kendisine tebliğ edilen savunmasına karşı yine savunmanın tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde savunmaya karşı vereceği cevabı mahkemeye sunar.
    4- Mahkeme davacının savunmaya verdiği cevabı davalı idareye tebliğ eder. Davalı idare savunmaya cevabın kendisine tebliğinden itibaren yine otuz gün içinde ikinci savunmasını mahkemeye iletir.
    5- Davalı idarenin ikinci savunması da mahkemece davacıya tebliğ edilir. Davacının bu ikinci savunmaya karşı cevap verme hakkı yoktur. Ancak mahkeme bu savunmaya ilişkin olarak davacının cevaplaması gereken hususların bulunduğu kanaatine varırsa davacıya yeni bir cevap hakkı ve süresi tanıyabilir.
    Kısaca özetlemek gerekirse vergi davalarında tebligat ve cevaplaşma işlemleri dava dilekçesinin davalıya davalının birinci savunmasının ise davacıya tebliği ile başlar. Davacının savunmaya karşı cevabının davalıya davalının ikinci savunmasının ise davacıya tebliği ile sona erer. Bütün bunların sonucunda dava dosyası tekemmül etmiş (oluşmuş) olur.

  3. #3
    BaŞKa ZaMaN.... YaGMuR_YüReKLiM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.09.2009
    Bulunduğu yer
    Hayat 0'ın 6'da
    Mesajlar
    4.368
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    4

    Sosyal Aglarim

    Add YaGMuR_YüReKLiM on Facebook
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    210

    Standart

    F- DURUŞMA
    1- Genel Bilgi
    Duruşma mahkeme veya hakim önünde görülen bir davada davacı davalı ve varsa görgü tanıklarının dinlenmesidir. Duruşma tarafların mahkeme karşısında iddia ve savunmalarını açıklamaları için kabul edilmiş bir usuldür.
    Duruşmalar kural olarak açık yapılır. Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin gerekli kıldığı durumlarda görevli mahkemenin kararı ile duruşma kısmen ya da tamamen gizli de yapılabilir. Duruşmalarda taraflara ikişer defa söz verilir. Taraflardan sadece birisi gelirse onun açıklamaları dinlenir. Hiçbiri gelmezse duruşma açılmaz ve inceleme evrak üzerinde yapılır.
    Vergi mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda gerekli hallerde mahkeme dava konusu olan tarhiyata ilişkin incelemeyi yapmış olan inceleme elemanları ile yükümlünün mali müşavirini ya da muhasebecisini de dinler.
    2- Duruşma Yapılabilecek Durumlar
    a) İptal davalarında
    b) Konusu 10 milyon lirayı aşan tam yargı davalarında
    c) Tarh edilen vergi resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı 10 milyon lirayı aşan vergi davalarında taraflardan birinin ya da her ikisinin isteği üzerine davanın duruşma yapılarak karara bağlanması zorunludur. Bu durumda mahkemenin duruşma yapılması konusunda bir takdir yetkisinden söz edilemez. Tarafların bu şartları taşıyan duruşma isteği varsa davanın duruşma yapılarak görülmesi gerekir.
    3- Davanın Karara Bağlanması
    Vergi ihtilafının konusunu oluşturan olaylar aydınlandığında meseleler sırasıyla oya konulur ve mahkemece karara bağlanır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15. maddesinde sayılan sebeplerle veya yargılama usulüne ilişkin konularda azınlıkta kalanlar işin esası hakkında da oy kullanırlar. Azınlıkta kalanları görüşleri kararların altına yazılır.
    Her dava dosyası için görüşmelere katılan başkan ve üyelerin (Danıştay’da düşünce veren savcının ve tetkik hakiminin) ve tarafların ad ve soyadlarını incelenen dosya numarasını kısaca dava konusunu ve verilen kararın neticesini çoğunlukta ve azınlıkta bulunanları gösteren bir tutanak düzenlenir. Bu tutanaklar görüşmeye katılanlar tarafından aynı toplantıda imzalanır ve dosyalarında saklanır.

    4- Kararların İçeriği Saklanması ve Tebliği
    İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 24. maddesine göre mahkeme kararlarında;
    a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları yahut unvanları ve adresleri
    b) Davacının ileri sürdüğü olayların ve dayandığı hukuki sebeplerin özeti istem sonucu ile davalının savunmasının özeti
    c) Danıştay’da görülen davalarda tetkik hakimi ve savcının ad ve soyadları ile düşünceleri
    d) Duruşmalı davalarda duruşma yapılıp yapılmadığı yapılmış ise hazır bulunan taraf ve vekil veya temsilcilerin ad ve soyadları
    e) Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm; tazminat davalarında hükmedilen tazminatın miktarı
    f) Yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiği
    g) Kararın tarihi ve oybirliği ile mi oy çokluğu ile mi verildiği
    h) Kararı veren mahkeme başkan ve üyelerinin veya hakimin ad ve soyadları ve imzaları ve varsa karşı oyları
    ı) Kararı veren dairenin veya mahkemenin adı ve dosyanın esas ve karar numarası belirtilir.
    İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 25. maddesine göre kararların mahkeme başkanı ve üyeleri veya hakimi tarafından imzalı asıllarından biri karar dosyasına diğeri de dava dosyasına konur; mahkeme mührü ve başkan yahut hakim Danıştay’da daire veya kurul başkanı veya görevlendireceği bir üye imzasıyla tasdikli birer örneği de taraflara tebliğ edilir.
    5- Kararların Sonuçları
    Dava mükellef tarafından açılmış ve mükellefin lehine sonuçlanmışsa vergi dairesinin işlemi iptal edilerek yapılan tarhiyat işlemi ortadan kaldırılır ve terkin işlemi gerçekleştirilir. Bunun yanı sıra daha önce ödenmiş bir vergi söz konusu ise mükellefe iade edilir. Haciz işlemi söz konusu ise bu işlem kaldırılır. Ayrıca Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 49. maddesi uyarınca açılan davaların lehte sonuçlanması halinde emlak vergisine ait bedel ve değerlere ilişkin olarak yapılan tespitler iptal edilir. Ancak vergi dairesi temyiz ya da itiraz yoluna başvurarak yürütmeyi durdurma kararı alırsa ikinci ihbarname düzenlenerek mükellefe tebliğ edilir ve ihtilaflı verginin tahsili yoluna gidilir.
    Mükellef tarafından açılan davanın mükellefin aleyhine sonuçlanması halinde ise tarh edilen vergi tahakkuk etmiş. Bu durumda mahkeme kararının idareye tebliğinden sonra bu karara göre tespit edilecek olan vergi resim harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların vergi dairesince düzenlenecek ödeme ihbarnamesi ile mükellefe tebliğ edilmesi gerekir. Eğer mükellef süresi içinde yürütmeyi durdurma kararı alamazsa ödenecek aşamaya gelmiş olan vergisinin süresi geçen taksitlerini ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemesi gerekir.
    G- KARARLARIN AÇIKLANMASI
    Mahkeme kararlarının açıklanmasında amaç mahkeme tarafından varılan sonucun belirsiz ve açık olmayan taraflarını veya idari mahkemelerin kararlarında yer alan birbirine aykırı görünen hükümleri ortadan kaldırmak suretiyle mahkeme kararının gerçek anlamıyla yerine getirilmesini sağlamaktır.
    Taraflardan her biri kararların açıklanmasını isteyebilecektir tarafların mahkeme kararının açıklanmasını isteyebilmesi için mahkeme tarafından verilen kararın;
    - Yeterince açık olmaması
    - Birbirine aykırı hüküm fıkraları taşıması zorunludur.
    H- VERGİ YARGISINDA İSPAT VE DELİL
    Genel olarak hukukta ispat maddi ve manevi olguların doğruluğu hakkında yargıçta kanaat uyandırmak için gerekli delillerin sunulmasıdır. İspat yüküne ilişkin genel kural uyarınca hukukta iddia sahibi iddiasını ispatlamak durumundadır. Delil ise ispat işleminde kullanılan araçlar olarak tanımlanabilir. Genel olarak hukukta tanık bilirkişi keşif belge ikrar gibi deliller kullanılmaktadır.
    Vergi Usul Kanunu’nun ispata ilişkin 3. maddesinin (b) bendinde şu ifadeye yer verilmektedir: “Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek niteliği esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek niteliği esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek niteliği yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki vergiyi doğuran olaya ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz. Ekonomik ya da teknik icaplara uymayan ya da olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.
    Vergi yargısında yemin delil olarak kullanılmaz. Tanık ifadelerinin delil olarak kullanılabilmesi ise tanıkların vergiyi doğuran olay ile doğal ve açık bir ilgisinin olması durumunda mümkündür.
    Vergi davası açıldıktan sonra taraflar bu dava ile ilgili delillerin tespitini sadece söz konusu davaya bakan mahkemeden isteyebilirler. Bu konuda başka yargı organlarına başvuramazlar. Delillerin tespiti ile ilgili bir talep geldiğinde Danıştay ya da vergi mahkemesi talebi yerinde görürse üyelerden birisini bu işle görevlendirebileceği gibi delillerin tespitini mahallin idari ya da adli yargı mercilerinden de isteyebilir. Bu tür talepler acele olarak incelenir ve karara bağlanır.
    Kanıt Değeri Taşıyan Belge ve Bilgiler
    - İkrar (bir maddi olayın ya da hukuki durumun tarafı olan kişi tarafından doğrulanması)
    - Karine (önceden bilinen ve varlığı tartışmasız olan bir olayın ihtilaflı olan diğer bir olayın varlığının kanıtı olarak kabul edilmesi
    - Resmi kurum ve mesleki kuruluşlardan alınan bilgi ve belgeler
    - Vergi dairesinin işlemleri
    - Yoklama fişi ve inceleme tutanağı.
    I-RE’SEN ARAŞTIRMA İLKESİ
    Vergi mahkemeleri bakmakta oldukları davalara ilişkin her türlü inceleme ve araştırmaları kendiliklerinden yapmak durumundadırlar. İdari yargılama usulünde genel olarak geçerli kabul edilen bu ilkeye “re’sen araştırma ilkesi” adı verilmektedir.



    J- YARGI KARARINA KARŞI KANUN YOLLARI
    1- İTİRAZ
    a) İtiraz Başvurusuna Konu Olabilecek Kararlar
    Vergi mahkemesince tek hakim tarafından usule ya da esasa ilişkin olarak verilen nihai kararlar kural olarak itiraza konu edilebilirler. Buna göre
    1) Davanın esası hakkında verilen tüm kararların tek hakim tarafından verilmiş olmaları şartıyla itiraza konu edilmeleri mümkündür.
    2) Yargılamanın yenilenmesi istemleri hakkında verilen kararlara itiraz edilebilir.
    3) Bunun dışında aşağıda belirtilen usule ilişkin kararlara da yine aynı şartla itiraz edilmesi mümkündür.
    a) Harç ve posta ücretinin ödenmemesi veya eksik ödenmesi nedeniyle verilen davanın açılmamış sayılmasına dair kararlar
    b) Davanın diğer yargı düzenlerinin (adli-askeri) görevlerine girmesi sebebiyle verilen görevsizlik kararları
    c) Davanın idari merci tecavüzü sebebiyle reddi yolunda verilen kararlar
    d) Davanın ehliyetsizlik sebebiyle reddine dair kararlar
    e) Davanın süre aşımı sebebiyle reddine dair kararlar
    f) Ortada idari davaya konu edilebilecek nitelikte işlem olmaması sebebiyle davanın incelenmeksizin reddine ilişkin kararlar
    g) Yenileme dilekçelerinde aynı yanlışlıkların yapılması nedeniyle verile davanın reddine ilişkin kararlar
    h) Yalnızca öleni ilgilendirdiği gerekçesiyle dilekçenin iptali yolunda verilen kararlar
    ı) Adreste tebligat yapılmaması sebebiyle işlemden kaldırılan dosyaların bir yıl içinde yeniden işleme konulmalarının istenilmemesi sebebiyle davanın açılmamış sayılmasına dair kararlar
    i) İtiraz dilekçelerindeki İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesine olan aykırılıkların verilen süreye karşın giderilmemesi sebebiyle karara itiraz edilmemiş sayılması yolunda vergi mahkemesince verilen kararlar
    j) İtiraz dilekçelerindeki harç ve posta gideri eksikliğinin İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48. maddesinin 5. fıkrasında yazılı sürelerde tamamlanmaması sebebiyle vergi mahkemesince verilen kararın itiraza konu edilmemiş sayılmasına dair kararlar
    k) İtiraz süresi içerisinde yapılmamış olması sebebiyle kararı bu başvurulara konu edilen vergi mahkemesince verilen süre aşımı nedeniyle istemin reddine dair kararlar
    l) Davacının davadan feragati davalının davayı kabulü halinde verilen kararlar.

    b) İtiraz Başvurusuna Konu Olamayacak Kararlar
    ba) Nihai Kararlar
    a) İdari Yargının görevli olduğu davalarda görevsizlik veya yetkisizlik nedeniyle davanın reddi yolunda verilen kararlar
    b) Kararın düzeltilme istekleri hakkında bölge idare mahkemeleri tarafından verilen kararlar
    c) Bölge idare mahkemelerinin itiraz başvurusu dolayısıyla vermiş oldukları kararlar
    d) Bölge idare mahkemelerince görev ve yetki uyuşmazlıkları ile ilgili olarak verilen kararlarla merci tayinine ilişkin kararlar.
    bb) Nihai Olmayan Kararlar
    a) Ara kararları
    b) Yürütmenin durdurulması istekleri hakkında verilen kararlara vaki itiraz üzerine verilen kararlar
    c) Dava dilekçesinin gerçek hasma tebliğine dair kararlar
    d) Dava dosyalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına ilişkin kararlar
    e) Bağlantılı davalarda bağlantı hakkında verilen kararlar
    f) Süre uzatma istekleri hakkında verilen kararlar
    g) Duruşma istemleri hakkında verilen kararlar
    h) Sonradan ibraz olunan belgelerle ilgili kararlar
    ı) Açıklama aykırılıkların giderilmesi ve yanlışlıkların düzeltilmesi istekleri ile ilgili kararlar
    i) Delil tespiti istekleri ile ilgili kararlar.
    c) İtiraz Nedenleri
    İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin üçüncü fıkrasında itirazın temyizin şekil ve usullerine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre itiraz sebepleri temyiz nedenleri ile aynı niteliktedir.
    İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin birinci fıkrasında temyiz (ve dolayısıyla itiraz) nedenleri üç noktada toplanmıştır. Bu nedenler;
    1- Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması
    2- Hukuka aykırı karar verilmiş olması
    3- Usul hükümlerine uyulmamış olmasıdır.
    Görev ve yetkiye ilişkin kurallar usul hükümlerinin bir parçasını oluşturduğundan temyiz nedenlerini kısaca “usule ve hukuka aykırılık” olarak belirlemek mümkündür.
    d) İtiraz İncelemesinin Yapılacağı Yer
    İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin birinci fıkrasına göre; idare ve vergi mahkemelerince tek hakim tarafından verilen nihai kararlara karşı bölge idare mahkemesinde itiraz edilebilir.
    Buna göre itiraz incelemesinin yapılacağı yer ilgili vergi mahkemesinin yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesidir.
    İtiraz edenin itiraza konu olan kararı veren mahkemenin bulunduğu yerde bulunmaması durumunda itiraz dilekçesinin verilebileceği diğer makamlar şunlardır:
    1- Davacının bulunduğu yerde başka idare ya da vergi mahkemesi varsa o mahkeme
    2- Bulunduğu yerde idare ve vergi mahkemesinden her ikisi de yoksa asliye hukuk hakimliği
    3- Yurt dışında ise Türk Konsoloslukları’na verilebilir.
    e) İtiraz Süresi
    İtiraz başvurusunda bulunma süresi İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin ikinci fıkrasına göre 30 gündür.
    Ancak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin altıncı fıkrasında üç özel duruma özgü 7 günlük temyiz (dolayısıyla itiraz) süresi düzenlenmiştir. Buna göre
    1- İtiraz dilekçesinin usule aykırılığı nedeniyle itiraz edilmemiş sayılma kararı
    2- Harç ve posta ücretlerindeki eksikliğin 15 günlük süre içinde tamamlanması nedeniyle verilen karara itiraz edilmemiş sayılması kararı
    3- İtiraz başvurusunun süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin karar söz konusu ise itiraz süresi 7 gündür.
    Bölge idare mahkemesi dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucunda maddi olaylar hakkında edindiği bilgiyi yeterli görürse veya itiraz yalnızca hukuksal noktalara ilişkinse ya da itiraz konusu karadaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi halde gerekli inceleme ve soruşturmayı kendisi yaparak dosyayı tamamlar ve esas hakkında yeniden karar verir.
    İtiraz üzerine Bölge İdare Mahkemesinin verdiği kararlar kesin ve bağlayıcıdır. Bu kararlara taraflar uymak zorundadırlar. Kararlara karşı Danıştay’a ya da başka bir merciye başvurulması söz konusu değildir.
    Vergi mahkemesinin kararına karşı itiraz yoluyla Bölge İdare Mahkemesine başvurulması vergi mahkemesinin kararının yürütülmesini durdurmaz. Ancak itiraz yoluna başvuran yükümlünün Bölge İdare Mahkemesinden yürütmenin durdurulmasını talep etmesi halinde Bölge İdare Mahkemesi teminat karşılığında yürütmenin durdurulmasına karar verebilir.
    2- TEMYİZ
    Vergi mahkemelerinin kurul halinde verdikleri kararlar Danıştay’da temyiz edilebilir. Vergi mahkemesinin tek hakimle verdiği kararlar temyiz edilemez. Temyiz süresi mahkeme kararının tebliği tarihinden itibaren 30 gündür.
    a) Temyiz Başvurusuna Konu Olamayacak Kararlar
    aa) Nihai Kararlar
    a) İdari yargının görevli olduğu davalarda görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddi yolunda verilen kararlar
    b) Dava dilekçesinin 2577 sayılı kanunun 3 ve 5. maddelerine aykırılığı sebebiyle verilen dilekçenin reddine dair kararlar. Ancak bu kararların yenileme dilekçesinde aynı yanlışlıkların tekrarlanması sebebiyle davanın reddi halinde bu kararla birlikte temyiz incelemesine tabi tutulabileceği kabul edilmektedir.
    c) Kararın düzeltilme istekleri hakkında bölge idare mahkemeleri ve Danıştay dava daireleri tarafından verilen kararlar
    d) Bölge idare mahkemelerinin itiraz başvurusu dolayısıyla vermiş oldukları kararlar
    e) Danıştay ve bölge idare mahkemelerince görev ve yetki uyuşmazlıkları ile ilgili olarak verilen kararlarla merci tayinine ilişkin kararlar
    ab) Nihai Olmayan Kararlar
    a) Ara kararları
    b) Yürütmenin durdurulması istekleri hakkında verilen kararlarla bu kararlara vaki itiraz üzerine verilen kararlar
    c) Dava dilekçesinin gerçek hasma tebliğine dair kararlar.
    d) Dava dosyalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına ilişkin kararlar
    e) Bağlantılı davalarda bağlantı hakkında verilen kararlar
    f) 6 ve 26. maddelerde yazılı hallerde verilen işlemden kaldırma kararları
    g) Süre uzatma istekleri hakkında verilen kararlar
    h) Duruşma istemleri hakkında verilen kararlar
    ı) Sonradan ibraz olunan belgelerle ilgili kararlar
    i) Açıklama aykırılıkların giderilmesi ve yanlışlıkların düzeltilmesi istekleri ile ilgili kararlar
    j) Delil tespiti istekleri ile ilgili kararlar.
    b) Temyiz Nedenleri
    ba) Görev ve Yetki Kurallarına Aykırılık
    1) Görev Kurallarına Aykırılık
    Temyiz incelemesinde görev konusu öncelik taşımaktadır. Danıştay eğer ilk derece mahkemesi görevi dışında kalan bir konuda karar almış ya da görevi içine giren bir davada görevsizlik kararı vermiş ise kararı bozar.
    Danıştay görev konusunu ele alırken çeşitli olasılıklarla karşılaşır. İlk olasılık adli yargının görevli olmasıdır. İkinci olasılık Danıştay’ın görevli olması durumudur. Üçüncü olasılık ise idare mahkemesinin görevli olması durumudur.
    2) Yetki Kurallarına Aykırılık
    Kararı temyiz edilen mahkeme görevsiz olabileceği gibi yetkisiz de olabilir. Yetkisizlik nedeniyle davanın reddine karar veren vergi mahkemesi dosyayı yetkili vergi mahkemesine gönderir. Yetkisizlik nedeniyle dosyanın gönderildiği mahkeme aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise uyuşmazlık bölge idare mahkemesince aksi halde Danıştay’ca çözümlenir.
    bb) Hukuka Aykırılık
    Hukuka aykırılık hallerinden bazıları şunlardır.
    - Hukuk kuralının uygulanmasında yanlışlık yapılmış olması
    - Olayın belirlenmesinde yanlışlık yapılmış olması
    - Olayın nitelendirilmesinde yanlışlık yapılmış olması
    bc) Usul Kurallarına Aykırılık
    Usule ilişkin hukuka aykırılıkların bazıları şunlardır.
    - İddia ve savunma düzenine uyulmaması
    - Mahkemelerin toplanma ve karar yeter sayısına ilişkin kurallara aykırılık
    - Sürelerin dolmasının beklenilmesi
    - Yargı kararlarının gerekçesiz olması
    c) Temyiz İncelemesinin Yapılacağı Yer
    İdare Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin birinci fıkrasına göre; Danıştay dava daireleri ile idare vergi mahkemelerince verilen nihai kararlar Danıştay’da temyiz edilebilir.
    Aynı kanunun 38. maddesinin ikinci fıkrasına göre ise Danıştay vergi dava dairelerinin ilk derce mahkemesi olarak verdikleri kararların temyiz yeri Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kuruludur.
    d) Temyiz Dilekçesinin Verileceği Yerler
    Temyiz dilekçesi kural olarak temyize konu olan kararı veren vergi mahkemesine verilir. Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda ise temyiz dilekçesi Danıştay başkanlığına verilir.
    Temyiz edenin temyize konu olan kararı veren mahkemenin bulunduğu yerde bulunmaması durumunda temyiz dilekçesinin verilebileceği diğer makamlar şunlardır:
    1- Davacının bulunduğu yerde başka idare ya da vergi mahkemesi varsa o mahkemeye
    2- Bulunduğu yerde idare ve vergi mahkemesinden her ikisi de yoksa asliye hukuk hakimliğine
    3- Yurt dışında ise Türk Konsolosluklarına verilebilir.
    3- KARAR
    Danıştay inceleme sonucunda ya işin esası hakkında karar verir ya da usul ve esas açısından yasaya aykırılık tespit ederse mahkeme kararını bozar. Danıştay kararı kısmen onaylama kısmen bozma şeklinde de olabilir. Bu durumda bozmaya konu olan miktar belirlenir. Onaylanan miktar açısından vergi borcu kesinlik kazanır. Bozma kararı dosyası ile birlikte vergi mahkemesine gönderilir. Kararın bozulması yürütmeyi kendiliğinden durdurur. Vergi mahkemesi ya bozma kararına uyar ya da eski kararında direnir. Vergi mahkemesinin eski kararında direnmesi durumunda konu Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nda nihai olarak karara bağlanır.

  4. #4
    BaŞKa ZaMaN.... YaGMuR_YüReKLiM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.09.2009
    Bulunduğu yer
    Hayat 0'ın 6'da
    Mesajlar
    4.368
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    4

    Sosyal Aglarim

    Add YaGMuR_YüReKLiM on Facebook
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    210

    Standart

    a) Karar Düzeltme
    Danıştay daireleri ve genel kurulları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda belirtilen kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulabilir.
    1- Danıştay dava dairelerinin temyiz talebi üzerine verdikleri ilk derece mahkemesi kararının kısmen tamamen ya da düzeltilerek onanmasına veya bozulmasına ilişkin kararlar
    2- Danıştay İdari ya da Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarının ilk derece mahkemesince verilen temyiz merciinin verdiği karara karşı direnme kararlarının temyizi üzerine verdikleri kararlar
    3- Bölge idare mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri kararlar
    4- Üst idari yargı yerlerinin temyiz başvurusunun süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kararları ya da itiraz veya temyiz başvurusunda bulunulmamış sayılmasına ilişkin kararları
    5- İtiraz ve temyiz başvurularının diğer bir kısım nedenlerle reddedilmesine ilişkin kararlar örneğin feragat ya da af kanunundan yararlanma nedeniyle istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlar.
    b) Karar Düzeltme Süresi
    Karar düzeltme başvurusunda bulunma süresi on beş gündür. Bu süre karar düzeltme başvurusuna konu edilen üst yargı yeri kararının taraflara tebliğini izleyen günden itibaren işlemeye başlar. Sürenin hesaplanmasında genel olarak idari dava açma süresi ile ilgili kurallar uygulanır.
    ba) Karar Düzeltme Nedenleri
    - Kararın esasına etkili olan iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması
    - Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması
    - Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması
    - Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış olması
    4- YARGI YENİLEMESİ NEDENLERİ VE SÜRESİ
    - Bir belgenin sonradan ele geçmesi
    - Bir belgenin sahteliğinin sonradan belirlenmesi
    - Karara esas alınan ilamın sonradan ortadan kalkması
    - Bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı rapor vermesi
    - Hile kullanılmış olması
    - Vekil ya da yasal temsilci olmayan kimseler ile davanın görülmüş olması
    - Çekinme nedenleri varken hakim ya da üyenin karara katılmış olması
    - Birbirine aykırı hükümlerin varlığı
    K- KANUN YARARINA BOZMA
    Kanun yararına temyiz İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesinde düzenlenmiş özel bir kanun yoludur.
    Anılan maddeye göre:
    “1- Bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden başsavcı tarafından kanun yararına temyiz ebilebilir.
    2- Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.
    3- Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazetede yayımlanır.”
    Görüldüğü gibi kanun yararına temyiz konusu edilebilecek kararların belirgin özelliği bunların temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş kararlar olmasıdır. Tarafların süresinde temyiz isteminde bulunmaları nedeniyle kesinleşen kararların durumu böyledir.

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]