Feyerabend kuramsal çoğulculuğu savunur. Ona göre bilim iki ilkeye bağlı kadmalıdır: “Çoğalma İlkesi” ( “The prineiple of proliferation” ) ve “İnat İlkesi” (“The principle of tenacityı”)

Birinci ilke şudur: “Genel kabul gören bakış açısı çok iyi kanıtlanmış ve çok yaygın olsa dahi bununlar bağdaşmayan kuramlar bulmak ve geliştirmek.”

İkinci ilke de şudur: “ [. . . ] bir dizi kuramdan en verimli sonuçlar vaat edeni seçmek ve karşılaştığı güçlükler çok önemli olsa da bu kurama sıkı sıkıya sarılmak.”

Feyerabend'e göre aynı anda birbirleriyle çelişen çok sayıda kuram bulunmalı ve bu kuramların savunucuları bunların doğruluğuna kuvvetle inanmalı ve içerdiği tüm anomalileri ısrarla çözmeye uğraşmalıdır. Feyerabend “kura” kavramını çok geniş bir anlamda kullanır. “Kuramlardan söz ederken bunlara mitleri siyasal düşünceleri ve dinsel sistemleri de dahil edeceğim ve bu adı verdiğim bir bakış açısında varolan tüm nesnelerin en az bir yönüne uygulanabilme niteliğini arayacağım. Genel görelilik kuramı . bu anlamda bir kuramdır. `Bütün kuzgunlar siyahtır' önermesi ise bu anlamda bir kuram değildir.» Feyerabend'in ikinci ilkesi; Kuhn'un normal bilim dediği şeyin özelliklerinden birine yanlışlayıcı verilerin doğrulayıcı veriler haline getirilebilirliğine dayanır. Feyerabend'e göre yeni bir kuram. : eskimiş yardımcı-kuramlarca kuşatılmış olabilir ve bu yüzden yanlış ve saçma görünebilir. Öte yandan yeni ve daha gelişkin yardımcı-kuramlarla desteklenen yeni kuram ne yanlışlanabilir ve ne de saçma görünür. Kopernik güneş-merkezli kuramını ortaya attığı sırada. Aristoteles'ci dinamik genel kabul görmekteydi ve yeryüzünün kendisi ve güneş çevresinde döndüğü tezini savunmayı olanaksız kılan bir sürü verinin kaynağıydı. Aristoteles dinamiğinin yerine Newton dinamiği konunca tam tersi oldu. O zaman güneş-merkezli kuramı destekleyen ve yeryüzü-merkezli kuramı yadsıyan veriler ortaya çıktı (örneğin Foucault'nun sarkaç deneyi) . Newton dinamiğinin Kopernik varsayımından 150 yıl sonra ortaya atıldığı düşünülürse Feyerabend'- in «karşılaşılan güçlükler çok önemli olsa da kurama sıkı sıkıya sarılmak» ile ne demek istediği anlaşılır. Feyerabend'in birinci ilkesi Kuhn'un terminolojisiyle aynı anda çok sayıda paradigma bulunmadı (oysa Kuhn'un yazdıklarından aynı anda tek bir paradigma bulunması gerekeceği anlâmı çıkar) ve dolayısıyla eski paradigmalar anomali göstermese de yeni paradigmalar geliştirilmesidir demeye gelir. Feyerabend «Çoğalma İlkesi için iki ayrı gerekçe verir Yeni bir paradigma eski paradigma için anomali olacak verilerin doğmasına yolaçabilir ve bazen bu anomalilerin eski paradigmayla keşfedilmesi olanaksızdır. Öte y andan bir paradigmanın kendi dışına çıkarak kullandığı kavram aygıtını tartışma konusu yapması beklenemeyeceğine göre bunun yapılabilmesi için sürekli olarak yeni ve değişik kavram sistemlerinin geliştirilmesi gerekir. Feyerabend'in söylemek istediği şudur: Paradigma değiştirilmesine yolaçan olay bir dizi anomaliyle karşılaşılması değil bir ya da birkaç kişinin ortaya attığı yeni paradigmanın eski paradigmadan daha verimli olduğunun sonunda çoğunluk tarafından anlaşılmasıdır.