Değişik bilimlere özgü kavramların yanısıra neden kavramı gibi bilimlerin birçoğunda ya da tümünde kullanılan kavramlar vardır. Mantıkçı pozitivistlere göre bu kavramların da. tanımlanması ya da indirgenmesi gerekiyordu. Böylece “Hume'un“ neden” kavramına ilişkin çözümlemesini devraldılar ancak katışıksız mantıksal kavramlar aygıtına uydurabilmek için bu çözümlemeyi bir ölçüde değişikliğe uğrattılar. Hume'un çözümlemesinin en önemli öğeleri şunlardı:

1. “a b'ye neden olur önermesi (bazı koşullar dışında) “a .ve b türü olaylar arasında evrensel bir bağlılaşım (correlation) vardır önermesiyle eşanlamlıdır;

2. a'nın b'ye neden olması a'nın zorunlu olarak b'ye yol açması demek değildir; zorunluk biz insanların dünyadaki iliş- kilere uyguladığımız öznel bir anlayıştan ibarettir.

Daha önce de söylediğimiz gibi pozitivistlerin Hume'dan ayrıldıkları noktalardan biri önermelerin içerdikleri kavramlardan önce geldiği görüşüdür. Bu yüzden pozitivistler “neden kavramından çok “neden-önermeleri”nden söz etmişlerdir.. “Isı yükselmesi uzunluğun artmasına neden olur” şeklindeki bir “neden- önermesi” pozitivist tarzda biraz basitleştirilmiş haliyle (Vx) (Tx ~ Lx) olur ve “bütün x'ler için geçerlidir: x'in ısısı yükselirse x'in uzunluğu artar” şeklinde okunur. Bu çözümlemenin Hume'un çözümlemesiyle ortak yanı; neden-önermesindeki “zorunluğu” ortadan kalkması ve önermenin yalnızca genel bir ilişkiyi ifade etmesidir. “Neden-önermeleri” evrensel bağlılaşımlar haline gelir. Buradaki “eğer - o halde” ilişkisi daha önce sözünü ettiğimiz maddesel içerimdir ve bu örnekte de bazı mantık sorunlarına yol açar. Ancak çözümü için bir hayli çaba harcanmış olan bu sorunlar üzerinde durmayacağız. Birçok pozitivist bu çözümlemenin vargılarından birini yani zorunlu ve geçici genellemeler arasında bir ayrım yapılamayacağını kabul edemedi. İki ayrı türden olan hep birlikte görülmesinin bir rastlantıya ya da zorunluğa dayanması arasında kavramsal bir ayrım yapılamadı. Gündüzün gece nin nedeni olduğu söylenebilir miydi? Mantılcçı pozitivizmin kullandığı kavram aygıtı çerçevesinde geçici ve zorunlu genellemeleri birbirinden ayırma denemelerinin hiçbirisi doyurucu olmamıştır. Bu sorunun şimdilerdeki en yaygın çözümü şudur: zorunlu genellemeler yalnızca olguya-karşıt (contrary-to-fact) koşullu önermeleri (yani “a olsa idi b de olurdu şeklindeki önermeleri) desteklemeleri bakımından geçici genellemeler.den ayrılırlar. Hempel'den aktaralım: “`Şu mumu kaynar su dolu bir kaba koyarsak eriyecektir” önermesi parafinin 60°C üzerindeki ısılarda sıvılaştığına ilişkin yasayla (ve suyun 100°C ısıda kaynaması olgusuyla) desteklenebilir. Ancak `şu kutudaki bütün taşlarda demir vardır' önermesi olguya-karşıt bir önerme olan `şu taşı kutuya . koyarsak içinde demir bulunacaktır' şeklindeki önermeyi desteklemek için kullanılamaz. Bir yasa geçici olarak doğru olan bir genellemenin tersine birlikte-evetleyici (conjunctive) koşullu önermeleri yani `a olursa b de olur' şeklindeki a'nın olup olmayacağı sorusunun açık bırakıldığı önermeleri destekleyebilir. `şu mumu kaynar su dolu bir kaba koyarsak eriyecektir' önermesi buna bir örnektir.
Ancak olguya-karşıt ve birlikte-evetleyici önermeler mantıkçı pozitivizmin başlangıçta savunduğu ideal mantık diliyle ifade edilemez. Bu yüzden ya bunun doğurduğu bütün sonuçlara rağmen dil kurallarının değişikliğe uğratılması gerekmiş ya da zorunlu ve geçici genellemeler ayrımından vazgeçmek zorunda kalınmıştır.