BEYNİMİZ NASIL ÇALIŞIR?
Tarihçe: Günümüzden 2000 yıl kadar önce beynimiz hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyordu. Hatta aklın bedenin bir parçası olduğu dahi kabul edilmiyordu. En ünlü filozoflardan olan ve modern bilimin kurucusu sayılan Aristo bile duyu ve hafıza merkezinin kalpte olduğunu savunuyordu. Rönesans'a gelindiğinde aklın başta olduğu biliniyor ancak beyin bir muamma olarak kalıyordu.
Ancak 20. yy.'ın ikinci yarısında itibaren beyinle ilgili bilgilerimiz artmaya başladı. Kaldı ki 30'lu 40'lı yıllarında bile beynin basit bir makine gibi çalıştığı düşünülüyordu. Bir taraftan birkaç bilgi giriyor beyinde işleniyor sonra da uygun kutulara yerleştiriliyordu. Hepsi bundan ibaretti.
Oysa son yıllarındaki araştırmalar sonucu beynin zannedilenin aksine son derece karışık ve sandığımızdan çok daha yetenekli olduğu ortaya çıktı.
BEYNİN YAPISI
Biyolojik olarak incelendiğinde beyin; alt beyin üst beyin ve sinir sistemi olarak üç kısımdan oluşmuştur. İnsan beyninin farkı da üst beynin gelişmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bundan sonra beyin diye bahsedeceğimiz kısım bu "üst beyin" olacaktır.
Önceleri beynin büyüklüğünün zeka gelişimindeki ana faktör olduğu düşünülmüştü. Ancak gözlemler bunu doğrulamadı. Sonra beynin kıvrımlarının gösterdiği artışın zekanın asıl kaynağı olduğu saptandı. Bu kıvrımlar her hücrenin diğer hücrelerle yapmış olduğu birleşmeler arttıkça fazlalaşıyordu.
Çarpıcı bir benzetmeyle insanı bir bilgisayara benzetirsek beş duyumuz klavyeyi bilinçaltımız hard diski temsil etmektedir.
Davranışlarımız ise hard diskten ve klavyeden gelen bilgilerin görüntülendiği monitöre benzetilebilir. İç programlarınız ne ise davranışlarınız bunların hayata yansımalarıdır.
ÜST BEYNİN YATAY GÖRÜNÜŞÜ
60'lara doğru Roger Sperry beynin sağ ve sol yarılarını birleştiren "Corpus Callosum" adlı parçayı çıkararak bir deney yaptı. Duyulan ilginçti...
Beyin iki yarıya ayrılmıştı. Birbirine çok benzeyen bu iki yarı acaba bir bütünün parçaları mıydı
yoksa birbirine uyum içinde işleyen iki ayrı beyin gibi mi çalışmaktalar dır?
Daha sonraki yıllarda Robert Ornstein
öğrencileri üzerinde farklı entelektüel süreçlerde beynin yaydığı duyuları inceledi. Sonuç şaşırtıcıydı...
Beyin temel entelektüel işlevler bakımından sanki iki ayrı parçaymış gibi davranıyordu. Buna göre;
1) SAĞ BEYİN : Bedenimizin sol yanını kontrol etmektedir.
2) SOL BEYİN : Bedenimizin sağ yanını kontrol etmektedir.
Beynin iki yanı biyolojik olarak birbirine benzer.
Yapılan diğer araştırmalar da eksikleriyle aynı sonuçlar üzerinde birleşiyordu.
Bu arada; bu iki yarıdan birini yoğun olarak kullanırken diğerini ihmal eden kişilerde; performans eksiklikleri gözlemleniyordu. Ancak bu "zayıf" yarının geliştirmesi şaşırtıcı sonuçları beraberinde getiriyordu.
Yani "sağ + sol" "1 + 1" gibi aritmetik bir toplam gibi değil belki beş-on kat performansı artırıyordu. Sonuçlar; bu iki yarının uyumlu çalışması ve aralarındaki fizyolojik ilişkilerin artırılmasının önemini vurguluyordu.
Düşündüğümüz zaman hepimizin klasik eğitim sisteminden geçtiğimizi görüyoruz. Bu sistem daha çok sol yarı ağırlıklı akademik bilgilere prim vermektedir. Bunun yanında sağ yarı faaliyetleri ikinci plana atmaktadır.
Örneğin matematik dil gibi dersler ana derslerken resim müzik gibi dersler ara derslerdir. İlk saydığımız derslerden başarılı olanlar zeki olarak nitelenirken diğerlerinde başarılı olup matematik veya dilde başarılı olmayanlar pek de zeki olarak tanımlanmazlar.
Oysa zaten bilgisayarların matematik ve mantık işlemlerinin çoğunu yapabildiği günümüzde bunlardan daha değerli bir özellik karşımıza çıkar. "YARATICILIK" Yeni fikirler oluşturma orijinallik hayal gücü gibi tamamıyla insani değerler zihnin yaratıcılığını ortaya koyar. Bilgi dünyasına yolculuk ettiğimiz günümüzde artık esas fark bu noktadır. Yani geleceğin başarılı insanları; yaratıcılığa esnekliğe vizyona ve hayal gücüne sahip olan insanlar olacaktır.
Eğitim sistemi ise bu hedefe ulaştırmaktan çok insanı sol yarı işlevlerine hapsetmektedir. Bir ilkokul öğretmeninin anlattığı şu örnek yaratıcılığın yitimini tespit etmektedir. İlkokul birinci sınıf öğrencilerinin resimleri incelendiğinde her birinde orijinallik ve yakın bir yaratıcılığın izleri görülmektedir. Öğrenciler dördüncü sınıfa geldiklerinde ise tek düzeliğini ve kendini birilerine beğendirme arzusunun yoğunlaştığı - elma
ÖĞRENME VE EĞİTİMDE SAĞ BEYNİN ÖNEMİ
*Çağımızın bilimsel ve teknik gelişmelerinde sol beynin çok önemli bir yeri olduğu kabul edilmektedir. Eğitimde bilgi yabancı dil tarih matematik sol beyni gerektirir. Bu yüzden sol beyin çalıştırılır.
*Okul öncesi çocuklar daha çok renkler ve görüntülerle düşünebilme gibi dış etkilere daha açık ve çok farklı fantezilere sahiptir. Fakat okulda bu özellikler bastırılınca sol beyin aşırı zorlanır ve sağ beynin bazı fonksiyonlarını da yüklenmek zorunda kalır. Bu arada zayıf kalan sağ beyin hırçınlaşınca çocuklarda bir takım ruhsal dengesizliklerin başladığı uzmanlarca görülmüştür.
*Aynı zamanda beyinlere dolan bu bilgi fazlalığından fazla körelirler. Bu aşırı yükleme sonucunda çocuklarda üretkenlik merak ve öğrenme istekleri yok olur.
*Sağ beyin eğitilmediğinden insanların yaşamlarında aslında sağ beynin gerekli olduğu durumlarda çalışmalar daima sonuçsuz kalır.
Paylaş