Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 9 ve 9

Konu: İnsan Beyni

  1. #1
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart İnsan Beyni

    İnsan Beyni: Uzman olmayanlar ve çocuklar için...

    • İnsan beynine “uygarlık organı denmiştir.
    • Beyindüşünce bellek ve bilinçle ilgilibenzersiz şaşırtıcı karmaşıklıkta bir organdır.

    • İnsanın beyninin yaklaşık % 75’i sudur.

    İnsanların beyinlerinin yalnızca % 10’unu ya da daha azını kullandıkları doğru değildir. Bu yaygın bir yanlış anlamadır. Beynin işlevine ilişkin birçok gizem varlığını korusa dabeynin her kısmının bilinen bir işlevi vardır.

    • Beyin[IMG]bedenin en
    çokenerji harcayan kısmıdır. Beyinbeden ağırlığının yalnızca % 2’sini temsil eder ama bedenin enerji üretiminin yaklaşık yüzde 20’sini harcar. Enerji hücre sağlığını korumak için ve nöronların birbirleriyle iletişim kurmak üzere kullandıkları nöronların elektriksel impulslarına yakıt oluşturmak için kullanılır.

    • Beyinyaklaşık 100 milyar nöron içerir; bu dayeryüzündeki insan sayısının yaklaşık 15 katıdır. Nöronlardan her biri 10.000 kadar başka nörona bağlanır. Bu dev bağlantılar sayısı beyin içinde buna koşut devasa bir
    işlemler bütününe yol açar.

    • Neokorteks (beynin dil ve bilinçle ilgili kısmı)insan beyni kütlesinin yaklaşık % 76’sını oluşturur. İnsan neokorteksi hayvanlarınkinden çok daha büyüktür. Neokorteks insanlara benzersiz zihinsel yetiler verir – beyin mimarisi daha ilkel türlere benzer olsa da.


    • İnsan genomunun yaklaşık yarısı sinir sistemi işlevlerine ayrılmıştır.


    • Nöronların erken gebelik sırasında çoğalma hızları dakikada 250.000 nörondur.


    • Dakikada 750 ml kan beyne pompalanır; bukalpten gelen kan akışının % 15-20’sidir.


    • Beyin uyanık olduğumuzda 25 vat enerji harcar. Bu enerji miktarı bir ampulü yakmaya yeter.


    • İnsan beyninin saniyede kabaca 1013 ila 1016 işlem yapma gücünün olduğu tahmin edilmektedir.
    Konu DilinJokeri tarafından (09.03.2012 Saat 11:35 ) değiştirilmiştir.

  2. #2
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart


  3. #3
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart

    BEYNİNİZ SAĞCI MI SOLCU MU )))


    Beyninizin sağ ve sol loblarından hangisinin daha gelişmiş olduğunu sözel veya sayısal yeteneklerinizi bu test ile test edebilirsiniz....
    1. Okulda iken hangi dersleri tercih ederdin?
    a) Sosyal dersler
    b) Sayısal dersler
    2.Hangi spor dalını tercih edersin?
    a)Yalnız yapılan
    b)Takım halinde yapılan
    3. Gördüğün rüyayı berrak canlı olarak hatırlıyor musun?
    a) Çoğu zaman
    b) Nadir veya asla

    4. Konuşurken
    a) Çok mimik ve hareket
    b) Çok az mimik hareket
    5. Ellerini birleştir. Sağ baş parmağın
    a) Üstte mi?
    b) Altta mı?
    6. Saatine bakmadan doğru zamanı tahmin etmeye çalış.
    a) Tahminin 10 dakika geçiyorsa
    b) Tahminin 10 dakika içinde mi

    7. Sen daha çok
    a) İnsanların yüzünü mü hatırlıyorsun.
    b) İnsanların ismini mi hatırlıyorsun.
    8. İki gözün açık olarak bir kalemi düz bir kenara doğru tut. Sol gözünü kapat ve kalemin yer değiştirdi mi değiştirmedi mi? Not et ondan sonra aynısını sağ gözünü kapatarak yap ve not et. Kalemin
    a) Sol gözünü kapatınca yer değiştirdi.
    b) Sağ gözünü kapatınca yer değiştirdi.
    Not: A lar B lerden fazla ise sağ beyin daha hakim
    B ler A lardan fazla ise sol beyin hakim

    BELLEĞİMİZ KUSURSUZ MU?
    Hafıza aslında olağanüstüdür:
    Çoğu insan tanıştığı kişilerin %10'dan daha azının yüz ve isimlerini hatırlayabilir. Verilen telefon numaralarının %99'dan daha çoğunu unutmaktadır. Hafızanın yaşlandıkça zayıfladığı hakkında genel bir kanı vardır. Bu kanı doğrudur. Fakat yaşlandığı halde hafızanın hala güçlü olduğu insanlar görmüşüzdür. O halde bu insanlar yaşlandığı halde neden hafızaları eski güçlerini korumaktadır.
    Bunun cevabı bu kişilerin fark etmeden hafızalarını kullanmanın temel prensiplerini elde ettikleridir. Öyleyse hafızanın nasıl kullanılacağını bilmek hafızanın güçlenmesini ve aynı güçte kalmasını sağlamaktadır.
    FOTOĞRAFİK BELLEK ( HAFIZA)
    İnsanlar gördükleri her şeyi çoğunlukla kısa bir süre tam ve net olarak hatırlamalarını sağlaşan fotoğrafik hafıza öylesine kusursuzdur ki rasgele beyaz bir levha üzerine serpiştirilmiş bin beneği bile aynen hatırlaşabilmektedir.
    Bu da bize uzun madde kapasitesinin şanı sıra yeteneği de olduğunu anlatır.
    Çocuklar bu yeteneğe sahip oldukları halde onlara hayal gücü ve hafıza eğitiminden çok mantık ve dil eğitimine dayanan eğitimin verilmesi sonucunda bu yeteneğin büyük ölçüde yok olduğu görülmektedir.
    BEYNİN POTANSİYELİ
    Beynimiz uyuyan bir dev gibidir. Uzmanlar beynimizin ancak % 1'ini kullandığımızı söylemektedir. Bu durumda çok büyük bir potansiyelin varlığı söz konusudur.
    Hafıza Eğitimi'nin amacı da işte bu potansiyeli geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Zira potansiyelimiz aslında geliştirilmeye elverişlidir.
    Hafıza Eğitimi'ne katılanların bazıları kendilerini ilerletmeyi büyük bir amaç haline getirebilirler. Dolayısıyla bu projeye daha fazla çaba ve zaman ayırmaya karar verebilirler.
    Bazıları ise gerekli oldukça; özellikle dikkat etmeleri gereken alanlarda zaman zaman yararlanmak amacıyla Hafıza Eğitimi'ne katılmış olabilirler.
    Her iki yaklaşım da son derece mantıklıdır. Bu ilgiyi spora olan yaklaşımla kıyaslarsak; kimileri şampiyon olmak için her gün çalışarak antreman yaparak ve kendilerini adayarak spor yapar. Ama siz belki amatör düzeyde bir futbolcu olmak isteyebilirsiniz. Bu durumda temel bilgileri edinir biraz ayak oyunları öğrenir ve mevkiinizde yapılması gerekenleri yaparsınız.
    İşte niyetiniz sadece pratik bir şeyler öğrenmek de olsa yapacağınız küçük çalışmalar sizde büyük performans değişikliklerine sebep olacaktır.
    Yukarıda verdiğimiz bilgilerin ışığında şöyle bir soru ortaya çıkacaktır: "Neden beynin potansiyelinin bu kadar azı kullanılmaktadır?"
    Ana sebeplerin başında; yakın zamana kadar beynin nasıl çalıştığının bilinememesi gelmektedir. Zihinsel yeteneğimizle ilgili sorunlar beynin kapasite eksikliğinden değil onu nasıl kullanacağımızı bilmemizden kaynaklanmaktadır.

  4. #4
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart

    BEYNİMİZ NASIL ÇALIŞIR?
    Tarihçe: Günümüzden 2000 yıl kadar önce beynimiz hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyordu. Hatta aklın bedenin bir parçası olduğu dahi kabul edilmiyordu. En ünlü filozoflardan olan ve modern bilimin kurucusu sayılan Aristo bile duyu ve hafıza merkezinin kalpte olduğunu savunuyordu. Rönesans'a gelindiğinde aklın başta olduğu biliniyor ancak beyin bir muamma olarak kalıyordu.
    Ancak 20. yy.'ın ikinci yarısında itibaren beyinle ilgili bilgilerimiz artmaya başladı. Kaldı ki 30'lu 40'lı yıllarında bile beynin basit bir makine gibi çalıştığı düşünülüyordu. Bir taraftan birkaç bilgi giriyor beyinde işleniyor sonra da uygun kutulara yerleştiriliyordu. Hepsi bundan ibaretti.
    Oysa son yıllarındaki araştırmalar sonucu beynin zannedilenin aksine son derece karışık ve sandığımızdan çok daha yetenekli olduğu ortaya çıktı.
    BEYNİN YAPISI
    Biyolojik olarak incelendiğinde beyin; alt beyin üst beyin ve sinir sistemi olarak üç kısımdan oluşmuştur. İnsan beyninin farkı da üst beynin gelişmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bundan sonra beyin diye bahsedeceğimiz kısım bu "üst beyin" olacaktır.
    Önceleri beynin büyüklüğünün zeka gelişimindeki ana faktör olduğu düşünülmüştü. Ancak gözlemler bunu doğrulamadı. Sonra beynin kıvrımlarının gösterdiği artışın zekanın asıl kaynağı olduğu saptandı. Bu kıvrımlar her hücrenin diğer hücrelerle yapmış olduğu birleşmeler arttıkça fazlalaşıyordu.
    Çarpıcı bir benzetmeyle insanı bir bilgisayara benzetirsek beş duyumuz klavyeyi bilinçaltımız hard diski temsil etmektedir.
    Davranışlarımız ise hard diskten ve klavyeden gelen bilgilerin görüntülendiği monitöre benzetilebilir. İç programlarınız ne ise davranışlarınız bunların hayata yansımalarıdır.

    ÜST BEYNİN YATAY GÖRÜNÜŞÜ
    60'lara doğru Roger Sperry beynin sağ ve sol yarılarını birleştiren "Corpus Callosum" adlı parçayı çıkararak bir deney yaptı. Duyulan ilginçti...
    Beyin iki yarıya ayrılmıştı. Birbirine çok benzeyen bu iki yarı acaba bir bütünün parçaları mıydı yoksa birbirine uyum içinde işleyen iki ayrı beyin gibi mi çalışmaktalar dır?
    Daha sonraki yıllarda Robert Ornstein öğrencileri üzerinde farklı entelektüel süreçlerde beynin yaydığı duyuları inceledi. Sonuç şaşırtıcıydı...
    Beyin temel entelektüel işlevler bakımından sanki iki ayrı parçaymış gibi davranıyordu. Buna göre;
    1) SAĞ BEYİN : Bedenimizin sol yanını kontrol etmektedir.
    2) SOL BEYİN : Bedenimizin sağ yanını kontrol etmektedir.
    Beynin iki yanı biyolojik olarak birbirine benzer.

    Yapılan diğer araştırmalar da eksikleriyle aynı sonuçlar üzerinde birleşiyordu.
    Bu arada; bu iki yarıdan birini yoğun olarak kullanırken diğerini ihmal eden kişilerde; performans eksiklikleri gözlemleniyordu. Ancak bu "zayıf" yarının geliştirmesi şaşırtıcı sonuçları beraberinde getiriyordu.
    Yani "sağ + sol" "1 + 1" gibi aritmetik bir toplam gibi değil belki beş-on kat performansı artırıyordu. Sonuçlar; bu iki yarının uyumlu çalışması ve aralarındaki fizyolojik ilişkilerin artırılmasının önemini vurguluyordu.
    Düşündüğümüz zaman hepimizin klasik eğitim sisteminden geçtiğimizi görüyoruz. Bu sistem daha çok sol yarı ağırlıklı akademik bilgilere prim vermektedir. Bunun yanında sağ yarı faaliyetleri ikinci plana atmaktadır.
    Örneğin matematik dil gibi dersler ana derslerken resim müzik gibi dersler ara derslerdir. İlk saydığımız derslerden başarılı olanlar zeki olarak nitelenirken diğerlerinde başarılı olup matematik veya dilde başarılı olmayanlar pek de zeki olarak tanımlanmazlar.
    Oysa zaten bilgisayarların matematik ve mantık işlemlerinin çoğunu yapabildiği günümüzde bunlardan daha değerli bir özellik karşımıza çıkar. "YARATICILIK" Yeni fikirler oluşturma orijinallik hayal gücü gibi tamamıyla insani değerler zihnin yaratıcılığını ortaya koyar. Bilgi dünyasına yolculuk ettiğimiz günümüzde artık esas fark bu noktadır. Yani geleceğin başarılı insanları; yaratıcılığa esnekliğe vizyona ve hayal gücüne sahip olan insanlar olacaktır.
    Eğitim sistemi ise bu hedefe ulaştırmaktan çok insanı sol yarı işlevlerine hapsetmektedir. Bir ilkokul öğretmeninin anlattığı şu örnek yaratıcılığın yitimini tespit etmektedir. İlkokul birinci sınıf öğrencilerinin resimleri incelendiğinde her birinde orijinallik ve yakın bir yaratıcılığın izleri görülmektedir. Öğrenciler dördüncü sınıfa geldiklerinde ise tek düzeliğini ve kendini birilerine beğendirme arzusunun yoğunlaştığı - elma
    ÖĞRENME VE EĞİTİMDE SAĞ BEYNİN ÖNEMİ
    *Çağımızın bilimsel ve teknik gelişmelerinde sol beynin çok önemli bir yeri olduğu kabul edilmektedir. Eğitimde bilgi yabancı dil tarih matematik sol beyni gerektirir. Bu yüzden sol beyin çalıştırılır.
    *Okul öncesi çocuklar daha çok renkler ve görüntülerle düşünebilme gibi dış etkilere daha açık ve çok farklı fantezilere sahiptir. Fakat okulda bu özellikler bastırılınca sol beyin aşırı zorlanır ve sağ beynin bazı fonksiyonlarını da yüklenmek zorunda kalır. Bu arada zayıf kalan sağ beyin hırçınlaşınca çocuklarda bir takım ruhsal dengesizliklerin başladığı uzmanlarca görülmüştür.
    *Aynı zamanda beyinlere dolan bu bilgi fazlalığından fazla körelirler. Bu aşırı yükleme sonucunda çocuklarda üretkenlik merak ve öğrenme istekleri yok olur.
    *Sağ beyin eğitilmediğinden insanların yaşamlarında aslında sağ beynin gerekli olduğu durumlarda çalışmalar daima sonuçsuz kalır.

  5. #5
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart

    BEYNİMİZİN SOL VE SAĞ LOBLARININ FONKSİYONLARI
    *Beynimizi sol yarı kelimelerle düşünür sol beynin anahtarı kelimelerdir yani sol beyin kelimelerle çalışır.
    *Sağ beyin anahtarı da görüntülerdir. Yani görüntülerle çalışır. Beynimizin sağ yarısı daha çok duygusal algılamalar ve görüntülerle çalıştığında bu bölümde olanları her zaman bilinçli olarak açıklamayız ve tanımlamayız.
    *Her iki anahtarı da çalıştırmalıyız. Beynimizin her iki yanını aldığımız kararlara aktif olarak katmadığımızda hayatımızda birçok iniş ve çıkışlar meydana gelir.
    MANTIKSAL SOL BEYİN
    *Yazma işini sözcüklerle yapar.
    *Zor ve karmaşık bağlantıları zorlukla ve adım adım verileri yerine yerleştirerek koyabilir
    *Kesin bir zaman sınırlaması içinde yani adım adım düşünebilir. *Bir bütüne yoğunlaşamaz.
    *Sol beyin her şeyi bir anda algılayamaz. *Beynimizin sol yanı bir problemi dikkatle çözer ve sonuca ulaştığından sonucu kendine göre olumlu olarak görür.
    DUYGUSAL SAĞ BEYİN
    *Dili en çarpıcı ince tanımlama ve sembollerle duyusal ayrıntılarla inceler.
    *Sağ bölüm zor ve karmaşık bağlantıları kavrayabilir ve doğru tepki verebilir.
    *Adım adım düşünmez ve bütün üzerine yoğunlaşır. . *Birçok değişik şeyi aynı zamanda "hepsini bir bakışta" işler. *Fakat duyusal uyarı ve işaretleri değerlendiren sağ yan korku ve
    endişe içinde olabilir.

  6. #6
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart


  7. #7
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart

    Kafatasının içinde beyin zarlarıyla örtülmüş beyazımtırak ve yumuşakça bir kitle durumundaki sinir organı. Duyum ve bilinç merkezini oluşturan beyin insanları hayvanlardan ayıran en önemli organdır. Bu bakımdan insan beyni hayvanlarda görülmeyen bilinç konuşma sevinç üzüntü gibi olayları da bir merkezdir. Dış dünya ile olan maddi ve manevi bütün ilişkiler duyular aracılığı ile beyne iletilir orada değerlendirilir ve vücudun gerekli tepkiyi göstermesi ayarlanır. Gri ve beyaz hücrelerden oluşan beyin kafatasının arkasında bulunan bir delikle omuriliğe bağlanır. Beyin ve omurilik üç katlı koruyucu zarla (meninks) sarılıdır. Beyne en yakın olan iç zar ile orta zar arasında beyin sıvısı denilen bir sıvı bulunur. Anatomik yapıdan beyin beyin yarıküreleri orta beyin beyincik ve beyin sapından oluşur. Beyin yarıküreleri de “lop” denilen dört kısma ayrılmıştır. Loplar alın (frontal) yan (parietal) şakak(temporal) ve artkafa (oksipital) diye adlandırılır. Ayrıca loplar “girus” kıvrımlara ayrılır. Loplarda duyu organları aracılığıyla alınan duyuların yorumlanması (çiçek kokusu ile yemek kokusunun ayırt edilmesi gibi) ve kaslara hareket sağlayıcı uyarıcıların yapılması gerçekleşir (yazı yazmak için el ve parmaklara gerekli uyarıların verilmesi gibi). Beyin yarı kürelerinin üzerinde beyin kabuğu (korteks) denilen gri hücrelerden oluşmuş kıvrımlı bir kısım vardır. Beyin kabuğunun iç tarafı beyaz sinir liflerinden oluşmuş çok yoğun bir tabakayla kaplıdır. Sinir lifleri sinir hücreleriyle beyin hücreleri arasındaki bağlantıyı kurarlar. Beyin kabuğunda duyularla ilgili belirli görevleri üstlenmiş bölgeler vardır; sözgelimi görme merkezi artkafa lobunun kabuğundadır. Organlardan işlevleri fazla ve duyarlı olanlar için beyin kabuğunda daha geniş bir bölge ayrılmıştır. Bu bakımdan beyin kabuğunda en geniş bölge el ve dudak hareketlerine uyaran bölgelerdir. Orta beyin Varol köprüsüyle beyinciğin bağlantısını sağlar. Beyincik vücudun dengesini kasların gerilmesini ve kaslar arasında uyumun sağlanmasını denetler. Beyin sapı denen omurilik soğancığında (bulbus) beyinden gelen sinirler omuriliğe geçerken yön değiştirirler; sağ yarıküreden gelen sinirler vücudun sol tarafını sol yarıküreden gelenler de sağ tarafını denetler. Soğancıkta omurilikten gelen uyarılar alınır ayrıca sindirim solunum dolaşım sistemlerine komutlar verilerek denetleme yapılır. Beyinde gelen uyarıların dağıtım merkezi olarak çalışan “talamus” ile iç organların dış tepkilere göre çalışmasını ayarlayan acıkma susama duyularını harekete geçiren “hipotalamus” merkezleri vardır. Beynin çalışması milyonlarca kablo görevi yapan sinir lifinin haber götürüp direktif taşıdığı çok karmaşık bir telefon santralı gibidir. Bu kablolar arasında gerekli bağlantılar yine on binlerce küçük bağlantı merkezlerinde yapılır. Sinir lifleri arasında elektrik akımı aracılığı ile haberleşme sağlandığı ilk defa İtalyan hekimi L. Galvani tarafından bulunmuştur. Beynin oksijen ihtiyacı oldukça fazladır. Vücut ağırlığının %2’sini kaplayan beyin vücuda giren oksijenin %25’ini kullanır. Bu bakımdan beyne kan götüren ve getiren damarlar diğer organlardakine göre sayı bakımından daha fazla ve daha geniştir. Normal boyutlardaki yetişkin bir insanın beyin ağırlığı 1.500-1.600 gr.’dır. vücut ağırlığına göre insan beyni 1/50 oranında iken en gelişmiş memelilerde bu oran 1/100’ü bulur.Beyin Hastalıkları:
    Beyinde görülen kanamalarurlar iltihaplanmalar vb. çeşitli hastalıklardır. En önemli organ olan beyinde görülen çeşitli hastalıkların vücudun başka bir yerinde önemli bozukluk yaratma olasılığı yüksektir. Kızamık tifo zatürree gibi hastalıklar sırasında ya da göz iltihaplanmalarında mikroplar beyne yayılarak beynin iltihaplanmasına yol açabilirler buna beyin iltihabı (ansefalit) denir. Ansefalit ölümle psikolojik yetersizliklerle ya da felçlerle sonuçlanabilir. Kılcal damarların sertleşmesinden doğan beyin kanamaları daha çok yaşlılarda görülür. Şiddetli kanamalarda koma durumu felç ya da ölüm görülebilir. Kan dolaşım sistemine katılan bir kan pıhtısı beyinde tıkanmaya neden olur buna beyin ambolisi denir ve sonucunda felç görülür. Beyin damarlarının iç yüzeylerinin kanser vb. gibi hastalıklarla bozulmasından dolayı tıkanmalar da olabilir buna beyin trombozu adı verilir. Çeşitli nedenlerle beyin dokusunda ya da beyin zarında urlar ortaya çıkarak bulundukları yere ve neden oldukları rahatsızlıklara göre değişik belirtiler gösterirler. Hareketlerde görme işitme gibi duyularda bozukluklar baş ağrısı gibi belirtiler yapan urlar çoğunlukla ameliyatla alınır. Daha çok küçük yaşlarda beyine beyin-omurilik suyunun birikmesinden ileri gelen “hidrosefali” görülür. Nedeni beyin-omurilik sıvısının beyinden akmasını sağlayan yollardan birinin tıkanmasıdır. Düşme çarpma vurma gibi olaylar sonucu beyin sarsıntıları ezilme yaralanma ve beyin patlaması görülür. Kimi akıl hastalıkları doğrudan beynin yapısıyla ilgili değilse de psikoz tipi hastalıklar beynin iyi çalışmaması sonucu ortaya çıkar. Bellek yitimi (amnezi) gibi hastalıklarsa beyin zedelenmesiyle ilgilidir. Bu bakımdan birçok akıl hastalığı son zamanlarda beyin cerrahisiyle iyileştirilmektedir.
    Beyin İltihabı (Anseptik Menenjit)
    Merkezi sinir sisteminin virüslerden ileri gelen hastalıklarına ansefalit adı verilir. Şiddetli baş ağrısı ense sertliği ve ateş gibi belirtilerle başlar. Bu hastalığa kabakulak herpes simplex enfluenza enfeksiyoz hepatit ve enfeksiyoz mononükleoz gibi virüsler neden olurlar. Kuduz virüsünün neden olduğu ansefalit ise öldürücüdür. Bu hastalığa bakteriye rastlanmadığı göz önünde tutularak cerahatli menenjitten ayırmak için aseptik menenjit adı da verilir. Teşhis için alınan beyin omurilik sıvısında glikoz normal hücreler yani lenfositler ve albüminin artmış olduğu görülür.
    Lenfositler çok arttığı için lenfositik koriomenenjit adı verilen bir viral menenjit tipi daha vardır ki grip gibi salgın olarak görülür. Bu gibi vakalarda baş ağrısı ateş ense sertliği gibi menenjit belirtileri hafif olarak vardır. Hastalık genellikle 1-2 haftada semptomatik tedavi ile iyileşir.
    Tedavide antiviral ve ağrı kesici ateş düşürücü ilaçlar kullanılır. Komada gibi baygın yatan hastalar hastanede bakıma alınır kas kasılmaları şeklinde görülen konvülsiyonların hastaya zarar vermemesine çalışılır.
    Beyin Kanaması
    Serebral Hemoraji İnme:
    Beyin fonksiyonlarının birdenbire bozulmasına beyin inmesi veya felç denir. Bu bozulmaya neden olan olaylar beyin kanaması beyin trombozu veya ambolisi gibi üç şekilde meydana gelebilir.
    Beyin Kanaması (Serebral Hemoraji)
    Damar sertliği ve tansiyon yüksekliği bulunan 50 yaşın üstündeki kimselerde birden bilinç kaybı ve inme şeklinde yarım felç (hemipleji) görülürse beyinde bir tıkanmanın veya kanamanın meydana geldiği düşünülmelidir. Bilinç kaybı birkaç dakikada tamamlanır ve hasta olduğu yere yığılır kalır. Bu nedenle hastalığa inme (ictus apoplecticus) adı da verilmiştir. Genellikle bu anda yüz kırmızı bir renk almış ve ağız çarpılmıştır. Gözler kanamanın olduğu beyin tarafa doğru ağız ise sağlam tarafa kaymıştır. Ayak tabanının bir iğneyle çizilmesi suretiyle aranan tepki de felçli tarafta ayak baş parmağı yukarı kalkar (Babinski tepkisi müspet) diz kapağı (patella) tepkisi kaybolmuştur. Hasta çok kere idrarını hatta dışkısını kaçırır. Beyin-omurilik sıvısı kanlı olabilir. Bir- iki gün içinde ateş yükselmeye başlar 40 derecenin üstüne çıkabilir.
    Beyin Trombozu (Serebral Tromboz)
    Arteriosklerozlu yani damar sertliği olan kimselerde çok kere uyurken gece başlar. Hasta idrar etmek için tuvalete giderken yere düşer bilinç kaybı yoktur. Ağır vakalarda bilinç sonradan bulanıklaşır ve hasta komaya girer. Beynin geçici trombotik daralması önce kol ve ayakları zaman zaman uyuşması konuşma bozukluğu (dizartri) gibi damar kısalması şikayetleriyle başlar. Bunlar geçici iskemik ataklar yani beynin zaman zaman kansız kalma belirtileridir. Sol hemiplejilerde genellikle konuşma normaldir sağ hemiplejilerde konuşamama yani afazi vardır. İskemik atak geçirenlerde trombositlerin toplanmasını önleyici ilaçlar (aspirin) ve pıhtılaşmayı önleyici antikoagulan ilaçlar (coumadin) yarar sağlar.
    Beyin Ambolisi (Serebral Amboli)
    Her yaşta görülür. Hemipleji ve bilinç kaybı birden genç bir kimsede meydana gelirse önce beyin ambolisi düşünülür. Kalp hastalarında daha çok görülen bu durum kan pıhtılaşmasına karşı gelen ilaçlarla (Heparin) tedavi edilebilir. Amboliyi tedavi eden ilaç beyin kanamasında ise tamamen zararlıdır. Bu yüzden ayrıca teşhis yapmadan tedaviye başlamak doğru olmaz. Felçli olarak yatan hastaların beslenmesi bakımı ve iyileştirilmesi (rehabilitasyonu) doktorun planladığı şekilde yürütülmeli idmanlar masajlar ihmal edilmemelidir.
    Beyin Travması
    Beyin Sarsıntısı Komosyo:
    Kafatasının sarsılması veya kırılması sonucu içindeki beyin dokusunun zedelenmesine beyin travması (concussion) denir. Ulaşım araçlarını sayılarının süratlerinin gittikçe artmış olması günümüzde trafik kazalarını insanlara diğer hastalık nedenlerinden daha fazla zarar verici bir duruma yükselmiştir.
    Baş kemiklerinin çatlaması veya kırılması beyin zarlarında ve damarlarında yırtılmaya beyin kanmasına neden olabilir. Bazı baş travmalarında kemiklerde kırılma ve damarlarda kanama olmadan da beyin dokusunda bir sarsıntı meydana gelebilir. Kafaiçi basınç değişmesi sonucu sinir hücrelerinin ani olarak elektriksel boşalmaya uğraması ile insanda bilinç kaybı meydana gelir. bU tip beyin sarsıntılarını tıp dilinde komosyo (commotio cerebri) adı verilir. Bilinç kaybı kısa sürer daha sonra baş ağrısı baş dönmesi uykusuzluk sinirlilik gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu arada amnezi denen bellek kayıpları görülebilir. Daha şiddetli darbeler beyin kontüzyonu denen durumu meydana getirir. Beyin kontüzyonu geçiren kimselerde konuşamama (afazi) koku almama (anosmi) yarım görme (hemianopsi) ve felç (hemipleji) gibi belirtiler ortaya çıkar. Kafa travması geçiren bazı kimselerde daha sonraları sara nöbetleri (Jackson epilepsisi) gelişebilir. Beyin sarsıntısı yani komosyo geçiren bir kimsenin bilinci yerine geldikten bir süre sonra uyuklama hali ile bilincinin tekrar bulunması halinde beyinde kanama sonucu bir hematom meydana geldiği düşünülmelidir. Bu arada nabız yavaşlaması kusma baş ağrısı ve kanama bölgesine bağlı olarak felçlerin meydana gelmesi kanamanın varlığını ispatlayan belirtilerdir.
    Başlangıçta belirti vermeyen hematomlar devam eden ufak kanamalarla ve beyin-omurilik sıvısından su çekme sonucu büyüyebilir ve zamanla bir beyin uru gibi kafaiçi basıncını arttırarak belirti verebilir. Kanama beyin zarları arasında olduğu zaman ense sertliği ateş yükselmesi ve bilincin kapanması gibi belirtiler görülür. Beyin-omurilik sıvısında kan bulunması ile teşhis konur.
    Beyin sarsıntısı geçiren kimse en az 24 saat kontrol altında tutulmalıdır. Şok hali varsa serum ve kan transfüzyonları ile düzeltilmeye ve sinir hastalıkları uzmanı tarafından muayene edilerek teşhis konmaya çalışılır. Bu arada enfeksiyonlara karşı antibiyotikler beyin ödemine karşı hipertonik solüsyonlar damardan verilir. Kanamayı önlemek üzere kan durdurucu yani hemostatik ilaçlar kullanılabilir.
    Bilinci kapalı olan hastalar mide tüpü ile beslenirler ve idrar birikmesini önlemek için mesaneye devamlı bir sonda bırakılır. Kafatası kırıklarında acil cerrahi tedavi ancak beyne baskı yapan açık çökme kırıklarında yapılır. Beyin zarlarının iç kısmında gelişen subdural hematomlar veya kafatası kemiğinin altında ekstradural hematom şeklinde biriken kan toplanmaları bazı vakalarda ameliyat ile boşaltılarak hastanın hayatının kurtarılması mümkün olabilmektedir.
    Beyin Tümörleri
    Kafa boşluğunda beynin çeşitli bölümlerinde gelişen urlara beyin tümörleri denir. Kafa içinde basınç artmasına ve beyin ödemine bağlı olarak baş ağrıları baş dönmesi (vertigo) kusma konvülsiyon gibi genel belirtilerle kendini belli eder.
    Beynin ön kısmında yani frontallobda oluşan urlarda ruhsal bozuklukların ve kişilik değişikliklerinin görülmesi karakteristiktir. Önceleri durgunluk unutkanlık sonra aşırı sinirlilik ve psişik bozukluklar meydana gelir. Bazı tümörler beyin zarında lokal iritasyona bağlı olarak Jackson tipi epilepsiye neden olabilirler.
    Tümörün tuttuğu beyin merkezlerine göre parietal bölgedekiler konuşma bozuklukları (afazi) oksipital bölgedeki tümörler hemianopsi şeklinde görme bozuklukları koku işitme ve görme halüsinasyonları ufak veya büyük görme (mikroskopi veya makroskopi) gibi belirtiler meydana getirirler.
    Baş dönmesi kulak çınlaması ve ilerleyici işitme kaybı ile beraber oluşan Menier sendromu beyin tümörlerinin tipik bir lokalizasyonu sonucu meydana gelir.
    Beyin dokusundan çıkan urlara gliom denir erken belirti verirler. Beyin zarlarından oluşan urlar yani meningiomlar beyne basınç yaparak kendilerini gösterirler beyin dokusuna yayılmazlar. Sinirlerden kaynaklanan urlar ise nörinom adını alırlar. Ayrıca beyin damarlarının urlaşması ile meydana gelen hemangiomlar veya çeşitli dokulardan oluşan mikst urlar da vardır. Bazı hastalıkların neden olduğu sifiloma tüberkiloma ve aktinomikoma gibi urlar da kafa içinde görülen diğer urlardır.
    Bütün bu tümörlerin müşterek belirtileri kafa içi basıncının artmasına bağlı olarak baş ağrısı şeklinde başlar. Birden başlayan ağrı bazen birkaç dakika bazen 1-2 saat sürüp geçer. Öksürük ıkıntı bağırma baş hareketleri gibi nedenlerle başlayan ağrılarda vardır. Bulantısız kusmalar nabız yavaşlaması görme bozuklukları ruhsal değişmeler bulunabilir.
    Tümörlerin motor alanları tutması halinde bazı reflekslerin kaybolması bazı reflekslerin arması şeklinde görülür hatta felçler meydana gelebilir. Hipofizin eozinofil hücrelerinden çıkan adenom şeklinde urlar gençlerde jigantizm denen devliğe yetişkinlerde akromegali sendromuna yol açarlar. Bazofil hücrelerin adenomu Cushing hastalığına yani tansiyon yüksekliği şişmanlık kıllanma gibi belirtilere sebep olur. Hipofizin kromofob hücrelerinin adenomu ise hipopituitarizm sendromu yaparlar. Fröchlich sendromu da denen bu hastalık erkeklerde seksüel isteksizlik ve sekonder seks karakterlerinde gerilme ve kılların dökülmesi gibi belirtiler meydana getirir.
    Ayrıca başka organlarda meydana gelen habis urların örneğin akciğer meme deri bağırsak ve böbrek kanserlerinin (Hipernefrom) metastazları da beyinde yerleşir. Beyin tümörlerinin bazıları beyin cerrahları tarafından ameliyatla tedavi edilebilmekte bazılarına ise ancak sitostatik ilaçlar (BCNUCCNU) kortikosteroidler veya radyasyon tedavisi uygulanabilmektedir.
    Beyin urları kan muayenesi beyin-omurilik sıvısının muayenesi göz dibi muayenesi ve röntgen muayenesi gibi yardımcı muayene yöntemleriyle ve sinir hastalıkları uzmanı doktorların nörolojik muayenesiyle teşhis edilirler. Bazı hastaların göz dibi muayenelinde papilla ödemi vardır. Ayrıca serebral arteriografi (anjiografi) elektroansefalografi yani beyin elektrosu radiozizotop tetkikler (sintigrafi) ultrason ventrikülografi tomografi termografi gibi daha özel muayene ve teşhis metotları kullanılmaktadır. derleyen:
    Mustafa Sezgin

  8. #8
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart

    Beyin Kanaması - Ani Felç

    İnme - Stroke (Felç)

    Serebrovasküler hastalık (halk arasında bilinen ismiyle inme/felç) kalp hastalığı ve kanserden sonra en sık görülen ölüm sebebidir. Bu hastalık kan damarlarının patolojik süreci sonucu oluşan her türlü anormalliği belirtmektedir. Beyin damarlarında oluşan tıkanıklık ve kanama sonucu meydana gelen hasarlar sonucu değişik şikayetler ortaya çıkabilir. Yaşayan hastaların ağır sekelli olarak (yatalak ve bakıma muhtaç halde) olmalarına neden olur. Hasta sahipleri ve hasta bakıcıların özen göstermesi ve bu gurup hastalık hakkında bilgilendirilmeleri gerekir. A) Akut İnme Sendromu

    Beyin damarlarının ani olarak tıkanması veya kanaması sonucu ortaya çıkan ve vücudun bir yarısında felç gelişmesine neden olan klinik bir tablodur. Akut inme en sık olarak beyin damarlarının beyin dışı kaynaklardan (kalp ve buradan çıkan damarlardan) pıhtı atması veya küçük damar tıkanıklıkları sonucu oluşur. 1) İskemik İnme: Beyin damarlarının bazı nedenlerle tıkanması sonucu ortaya çıkan klinik tablodur. a) Geçici İskemik Atak: Beyin kan akımının çoğu kez birkaç dakika (bazı durumlarda 24 saate kadar süren) süreyle azalması sonucu oluşan nörolojik bozukluktur. Geçici iskemik atak ile inmenin farkını çözümlemek hekime bağlı bir durumdur. Bu ataklar ileride gelişecek inmeler için uyarılar verir.

    b) Embolik İnme:
    İnmelerin 1/4 gibi bir oranı beyin dışı büyük damarlardan ve kalpten gelen pıhtının beyin damarlarını tıkaması sonucu oluşur. Böylece akut inme ortaya çıkar.

    c) Lakuner İnme: Küçük damarların sulama alanındaki küçük infarktlardır. Genellikle yüksek tansiyon gibi damar sertliği yapan küçük damar hastalıklarında görülür. d) Geniş Arter Hastalığı:- Aortik ark ateromları veya trombüslerinin beyin damar dolaşımını tıkaması sonucu gelişen inmedir.
    - Asemptomatik servikal üfürüm ve karotis stenozu olan hastalarda infarkt riski yüksektir. Bu hastaların %2'si her yıl bir inme geçirecektir. 2) Hemorajik Bozukluklar: Beyin dokusu içine kanamadır. En sık olarak yüksek tansiyon ile ilişkilidir.

    a) Subaraknoid Kanama: En çok travma veya yırtılmış kiraz benzeri anevrizma kanaması sonucu oluşan beyin zarları arasına kanamadır. Diğer nedenleri arasında koagülopatiler mikotik anevrizmalar arteriovenöz malformasyon vaskülit ve sempatomimetik ilaçlar bulunmaktadır. En önemli bulgusu ilk anda çok şiddetli baş ağrısıdır ve bu ağrı diğer baş ağrılarına benzemez. Böyle bir ağrı hisseden kişiler vakit geçirmeden hastaneye başvurmalı ve bu kişilere bilgisayarlı tomografi (BT) çekilmelidir. Bu tip bir kanama tespit edildiğinde kanayan damar acilen tespit edilmeli ve hasta opere edilmelidir.

    b) Beyin Kanaması: Genellikle tansiyon yüksekliği sonucu ortaya çıkan kanamalardır ve beynin ortasında derinliklerde gelişir. Bazen de arteriovenöz malformasyon dediğimiz damar yumakçıklarının kanaması ile de beynin diğer bölgelerinde gelişebilir. Bu hastaların da teşhisinde ilk adımda bilgisayarlı tomografi (BT) yapılması gerekir. Hastalığın seyri diğer inmelerdeki gibidir. Kanamanın büyüklüğüne göre boşaltılması gerekebilir. B) İnme Hastasına Yaklaşım

    Her inme problemi ayrı bir yaklaşım gerektirir. Bir inme hastasında ortaya çıkan problemlerin herbirisiyle ayrı ayrı ilgilenmek ve buna göre tedavi yapmak gerekir.

    Komadaki bir hastada aşırı tansiyon yükselmesi veya subaraknoid kanama ya da beyin veya beyin sapı infarktı komaya neden olmuş olabilir. Bu durumda tanıya göre yol izlemek gerekir. Beyin sapında baziler arterinde tıkanma yapan pıhtının eritilmesi (trombolizis) veya beyin yarıkürelerindeki kanamanın boşaltılması bazı hastalarda hayat kurtarıcı olur ve derin komanın gelişmesini önler. Subaraknoid kanama veya beyincikteki inme sonrası gelişen hidrosefalinin drenajı iyi sonuçlar verir.

    Koma gelişmeden de sıklıkla inme görülür ve buna göre inmenin tipi tetkiklerle belirlenmeli ve tedavi edilmelidir. Bu tür hastalar yaşadığı için uzun dönemde planlar rehabilitasyon ve gelişebilecek başka bir inmenin önlenmesi üzerine yapılmalıdır. Burada tromboz ile embolinin ayırt edilmesi önemli ve gereklidir.

    İnme bazen başka bir hastalık olarak maskelenebilir ve yanlış tanı konabilir. Sonuç olarak inme öyküsüyle gelen bir hastada tamamen düzelme varsa inmenin tipini doğru belirlemek birinci adımdır. Gerekli tetkikleri yaparak tekrarını önlemek için önlemler alınmalıdır.

  9. #9
    Üye
    Üyelik tarihi
    06.09.2015
    Mesajlar
    20
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    9

    Standart

    paylaşım için teşekkürler
    Web sitesi tasarımında en güncel çözümlerSEO uyumlu siteler bu ADRESTE

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]