Kuvvetler ayrılığı Fransız aydınlanmacı düşünür Baron de Montesquieu tarafından ortaya atılmış olan demokratik devlet yönetimini düzenleyen bir modeldir.
Bu model içinde devlet çeşitli birimlere ayrılmıştır her birimin ayrı ve bağımsız gücü ve sorumluluk alanları vardır. Bunun yanında her birim bir diğerinin güç kullanımı üzerine sınırlamalar getirebilmektedir. Devlet birimleri genel olarak yasama yürütme ve yargıdan oluşur.

ABD sistemine göre bu birimler "hükümet birimleri" olarak adlandırılırken diğer sistemlerde "hükümet" yalnızca yürütme birimini ifade eder.

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin taraftarları bu ilkenin demokrasiyi koruduğunu ve zorba totaliter hükümetlere engel olduğunu savunurlar. Bu ilkenin karşıtlarına göre ise ilkenin demokrasiyi koruması bir yana bırakılırsa kuvvetler ayrılığı aynı zamanda yönetimi yavaşlatmakta ve/veya yürütme diktatörlüğünü desteklemekte; hesap verilebilirliği düşürmekte ve yasamanın gücünü azaltmaktadır.

Günümüzde tam olarak uygulanan bir kuvvetler ayrılığı veya bir kuvvetler birliğinden söz edilemese de pek çok yönetim sistemi açık bir şekide kuvvetler ayrılığı ya da kuvvetler birliği ilkesine dayanmaktadır
Montesquieu politik gücü yasama yürütme ve yargı olarak üçe ayırmıştır.

Kendisi bu fikrini İngiliz yönetim biçimine dayandırmaktaydı.

Buna göre İngiliz yönetim sisteminde güç kral parlemento ve mahkemeler arasında paylaşılmıştı.

Montesquieu'yü eleştiren sonraki yazarlara göre Montesquieu hatalı olarak böyle bir dayandırma yapmıştı çünkü o zamanlarda Büyük Britanya'da yasama yürütme ve yargı birbirleriyle ilişki içindeydiler.

Demokratik yönetim sistemi düzenlenirken Başkanlık sistemi ve Parlementer sistem arasında belirli bir seçim yapılır bu seçim tamamiyle uygulanacak bir düzen seçimi olmak zorunda değildir.

Başkanlık sisteminde kuvvetler sert bir şekilde ayrılmışken parlementer sistemde daha ılımlı bir yapı gözlenir.

Kesinlikle parlementer sistem için kuvvetler birliği ilkesi yapılmaması gerekmektedir. Bununla birlikte "karışık sistemler" de vardır yönetim sistemi iki ana sistemin ortasında daha yakındır örneğin Fransa'daki şimdiki yönetim şekli.

Kuvvetler birliği ilkesine göre bir yönetim birimi (genellikle seçilerek gelen yasama birimi) diğerlerinden üstündür ve diğer birimler bu birime hizmet ederler.

Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre ise her birim büyük oranda (tamamiyle olmasa da) bağımsızdır. Bağımsızlıktan kasıt her birimin diğer birimlerden bağımsız olarak seçilmesi ya da en azından varlığının diğer birimlere bağlı olmamasıdır.

Buna göre kuvvetlerin birliği sistemlerinde (en ünlü örneklerden Birleşik Krallık'ta mesela) yasama kurumu halk tarafından seçilir ve yasama daha sonra yürütme birimi hükümeti "yaratır".

Kuvvetlerin ayrılığı sistemlerinde ise yürütme birimi üyeleri yasama tarafından değil başka çeşitli yollarla (örneğin seçimlerle) seçilirler. Parlementer sistemlerde yasama biriminin süresi dolduğunda yürütme biriminin de süresi dolmuştur.

Başkanlık sistemlerinde ise yürütme biriminin süresi yasama süresine bağlı değildir süreleri aynı zamanlarda dolabilir veya dolmaz. Burada önemli nokta yürütme biriminin seçiminin yasama biriminden bağımsız olmasıdır.
Buna rağmen yürütme biriminin partisi eğer mecliste çoğunluğa sahipse başkanlık sisteminde de belirli bir derece "kuvvetlerin birlikteliği" etkisi görülebilir. Böyle durumlar anayasal hedefleri engelleyebilir ve/veya halk tarafından büyük oranda benimsenen "yasama biriminin daha demokratik halka daha yakın olduğu" fikrini baltalayabilir.

Bu durumda yasama birimi sadece bir "danışma meclisi" konumunu alır ve yürütmeyi hatalara ve fiyaskolara karşı sorumlu tutmakta isteksiz olabilir.

Bir birimin diğerlerinden üstün olmasını engellemek ve birimleri birlikte çalışmaya teşvik etmek için kuvvetler ayrılığını uygulayan yönetim sistemleri "frenler ve dengeler"ni geliştirdiler. Bu terim de Montesquieu'e atfedilmektedir.

Frenler ve dengeler sistemine sayesinde bazı birimler diğer birimlere etki edebilirler (örneğin Amerikan başkanının Kongreden geçen yasaları vetı etme hakkının olması veya Kongrenin federal mahkeme kararlarını değiştirebilmesi gibi).

Kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiş her ülkenin kendine özgü bir "frenler ve dengeler" sistemi vardır. Ülke yönetimi başkanlık sistemine ne kadar yakınsa birimler arasında çekler o kadar çoktur ve birimler göreli güçleri bakımından o kadar eşittirler.

Yasama ve yürütme birimlerinin teorideki bağımsızlığı bir miktar bu iki birimin ayrı ayrı seçilmelerinden ve halka karşı doğrudan sorumlu olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte birimlerin birbirlerinin işlerine müdahalesini engellemek için yargısal önlemler de vardır. Yargısal bağımsızlık yaşam boyu görevlendirme gönüllü emeklilik ve yasama tarafından çok zor görevden alınabilmeleri sayesinde sağlanmaktadır. Yakın zamanda çeşitli yargıçlara taraf tuttukları ve yasa yorumlama güçlerini kötüye kullandıkları suçlamaları yapılmıştır.

Üç devlet biriminin güçlerini sınırlayan yasal düzenekler çok büyük oranda halkın fikirlerine (kamuoyuna ) dayanmaktadırlar. Kamuoyu yasal otoritenin meşruiyetine ve fiilen uygulanmasına olanak sağlar. Çek ve bakiye sistemi aynı zamanda kendi kendine yönetilebilir bir sistemdir. Gücün suistimali caydırılabilinir ve gücü elinde toplama durumu da diğer iki birimin düzeltmesi sonucu engellenebilir. Böyle bir durumda düzeltme kendiliğinden gelmez ve diğer iki birimin aktif olarak bu durumu engellemesi gerekir. Birimlerin bağımsızlığının ve -biraz da bunun bir sonucu olarak- tarafsızlığının önemi burada ortaya çıkmaktadır. Böylece tiranlığın ve totaliter bir yönetimin önüne geçilebilir.