Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
2. Sayfa - Toplam 10 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 11 ile 20 ve 92

Konu: A'dan Z'ye Çocuklardaki Hastalıklar

  1. #11
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    Erken Teşhisin Astım İçin Bir Önemi Var mı?
    Astım her hastada aynı şiddette değildir. Hafif orta ve ağır olabilir. Hastalığın ağır formlarında tedaviye cevap vermeyen değişiklikler söz konusudur. Geri dönüşü olmayan bu patolojilerin ortaya çıkmaması için astımın zamanında teşhis edilip uygun şekilde tedavi edilmesi önemlidir. Ayrıca tedavi edilebilir bir hastalıktan dolayı kişilerin yaşamının sınırlanmaması verim ve performansının düşmemesi ve bazen öldürücü olabilen nöbetlere girmemesi için hastalığın biran önce teşhis edilip tedaviye başlanması en doğrusudur.

    Astım Tedavi Edilebilir Bir Hastalık mıdır?
    Evet. Astım tedavisi olan tedaviyle tamamen kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Astım tedavisi etkin bir tedavidir ve hasta tedavi ile tamamen normal bir yaşam sürdürebilir.

    Tedavi İle Astımdan Kurtulabilir miyim?
    Tedavi ile astımlıları normal yaşamlarına döndürmek mümkündür. Özellikle çocuklukta şikayetleri başlayan astımlıların bir kısmında hastalık erişkin yaşlarda tamamen iyileşebilmektedir. Ancak daha sıklıkla hastalar hastalıkları ile birlikte yaşamakta; kendilerine önerilen tedavi ve tavsiyelere uydukları oranda önemli bir yakınmaları olmamakla birlikte tedaviyi kestiklerinde bir süre sonra daha hafif olarak yeniden şikayetleri başlamaktadırlar. Nasıl ki yüksek tansiyonu olan bir hasta tuzsuz diyete uyup ilaçlarını aksatmaksızın aldıkça tansiyonu yükselmemekte ancak bunlara dikkat etmediğinde tansiyonu nasıl yükselmekteyse astımlılar için de durum benzerdir.

    Astım Tedavim Ne Kadar Sürecek?
    Bu soruya herkes için geçerli bir cevap vermek mümkün değildir. Tedaviyle hastalık kontrol altına alındıktan sonra tedavi yavaş yavaş basamak şeklinde giderek azaltılır ve bazen tamamen kesilebilir. Kesildikten bir müddet sonra şikayetler yeniden başlarsa tedaviye tekrar başlanmalıdır. Bazen ise uzun yıllar yada devamlı olarak ilaç kullanmak gerekebilir.

    Astım Nasıl Tedavi Edilir?
    Astım hasta hekim ve hasta yakınlarının (anne baba eş ve öğretmen gibi) işbirliği ile tedavi edilebilir. Bu işbirliği olmaksızın sadece doğru ilaçların reçete edilmesiyle hastalık tedavi edilemez. Tedavi uzun sürelidir. Hasta hekimine güven duymalı tavsiyelerine uymalı ilaçlarını usulüne uygun şekilde kullanmalı düzenli olarak kontrollerini yaptırmalı sorunu olduğuna hekimine kolayca ulaşabilmelidir. Hastanın mutlaka konunun uzmanı bir hekimin kontrolünde olması gereklidir. Hastalık yok hasta vardır özdeyişi astım için daha fazla geçerlidir. Sonuç almak için astımı bildiği kadar hastasını da tanıyan mesleğini ev ve işyeri koşullarını almakta olduğu tedaviyi hastanın geçmişte yaşadıklarını önceki tedavileri ve bunlara alınan cevapları hastanın hangi ilaçlara hangi dozlarda ne oranda yanıt verdiğini bilen bir hekimin desteğine ihtiyaç vardır.

    Hasta ve Yakınlarının Tedavideki İşbirliği Nasıl Sağlanır?
    Bu hekimin hastasını eğitmesiyle elde edilebilir. Hasta eğitimi sadece hastalık hakkında bilgi vermekten ibaret olmayıp hastanın hastalığı ile baş edebilmesi için gerekli her türlü bilgi beceri ve cesarete sahip kılınması sürecidir. Bu süreç belirli bir zaman dilimi içinde tamamlanmış olmaz. Aksine hasta ile hekimin her görüşmesinde ilerleyen gelişen bir olaydır.

    Astımlı Hasta Hangi Konularda Eğitilmelidir?
    Astım nasıl bir hastalıktır? Tetik faktörler nelerdir ve bunlardan nasıl korunulabilir? Kriz anında ne yapması gerekir? Hangi ilaçları nasıl hangi aralıklarla ne kadar süreyle kullanması gerekecektir? Ne zaman kontrollere gelecektir? Ne zaman hekimini aramalıdır? Sprey ilaçları nasıl kullanacaktır? Pefmetreyi nasıl kullanacaktır? Çalışabilir mi? Spor yapabilir mi? Gebe kalabilir mi? Tüm bu konularda hem bilgilendirilmeli hem de uygulamalar ile beceri kazandırılmalıdır. Hastanın hastalığına rağmen normal bir yaşam sürebileceği krizleri önleyebileceği ve tedavi edebileceği hastalığı dolayısıyla bireysel amaçlarından vazgeçmemesi gerektiği konularında ise cesaretlendirilmelidir.

    Tedavi ile Şikayetlerimin Geçmesi Yeterli midir?
    Her ne kadar hastalar sadece şikayetlerinden kurtulmayı amaçlarlarsa da tedaviden amaç bundan ibaret değildir. Yakınmaları giderip hastayı rahatlatan ancak hastalığı tedavi etmeyen ilerlemesini durdurmayan hastanın akciğer fonksiyonlarını normale getirmeyen ve doğal aktif yaşamına geri döndürmeyen bir tedavi hastaya fayda değil aksine zarar vermiş olur. Çünkü yakınmaları giderdiği için hasta kendini iyi olmuş hisseder ve çare aramayı bırakır doğru tedaviye başlamak için zaman kaybetmiş olur.

    Astımımı Hangi İlaçlarla Tedavi Edebilirim?
    Bu sorunuza ancak hekiminiz karar verebilir. Hatta bu sorunuzun doğru cevabını bulmak için hekiminizin sizi muayene edip bir kaç kez kontrollerde sonucu gözlemesi gerekebilir. Sizin için en uygun tedaviyi bulmak zaman alabilir. İlk muayene ve kontrolde yeterli sonuç alınmayabilir. Bir astımlı hastaya verilen tedavi sizin için yetersiz fazla veya zararlı olabilir.

  2. #12
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    Astımlı Komşumun veya Kardeşimin İlaçlarını Kullanabilir miyim?
    Hayır. Bunu yapmamalısınız. Çünkü astım kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Her hastada tetik faktörler eşlik eden patolojiler hastalığın ağırlığı farklıdır. Bunlara bağlı olarak seçilmesi gereken ilaçlar farklı olabilir. Kullanılması gereken ilaçlar aynı bile olsa dozlar değişebilir.

    Kaç Türlü Astım Vardır?
    Astımlı hastalar hafif-gelip geçici hafif inatçı orta ve ağır astım şeklinde dört gruba ayrılır. Her bir grup için önerilen tedavi ayrıdır. Bunlardan başka hastalarda: mevsim astması meslek astması egzersiz astımı ilaç astması gibi nispeten farklı tedavi yaklaşımları gerektiren tablolar söz konusu olabilir.

    Sprey İlaçları Kullanmak Zorunda mıyım?
    Sprey türü ilaçlar astım tedavisinde tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Nefes yoluyla hap şurup veya enjeksiyon şeklindeki uygulamalara göre daha az miktarda ilaç kullanarak daha güçlü etki elde edilebilir ve aynı zamanda ilaçların istenmeyen yan etkilerinden kaçınmak mümkündür. Çünkü sprey şeklinde kullanılan ilaç sadece hastalığın yerleştiği solunum yollarına ulaşır ve etkisini burada gösterir iken; ağızdan veya enjeksiyon şeklinde verilen ilaç tüm vücuda dağılıp her yerde ve dolayısıyla etkili olması istenmeyen organlarda da (kalp böbrek vb) etkileri görülebilir. Üstelik sprey türü ilaçların etkileri alındıktan sonra dakikalar içerisinde hemen başlamakta iken; ağızdan veya enjeksiyonla verilen ilaçların etkilerinin gözlenmesi için saatler geçmesi gerekir.

    Sprey İlaçların Alışkanlık Yaptığı Ciğerleri Kuruttuğu Doğrumudur?
    Hayır. Bilakis hemen yukarıda belirtildiği gibi bu ilaçların istenmeyen yan etkileri aynı ilaçların ağızdan alınan veya enjeksiyon şeklindeki formlarına göre çok daha azdır. Çok daha güvenli ilaçlardır. Bu ilaçların bağımlılık anlamında alışkanlık yapması söz konusu değildir.

    Sprey İlaçlar Güvenli midirler?
    Evet. Tüm dünyada uzun yıllardır çok yaygın olarak kullanıla gelmiş ilaçlardır. Bebek çocuk ve yaşlılar gebeler kalp karaciğer ve böbrek hastaları gibi ilaçların yan etkilerine daha duyarlı kişilerde -yan etkileri az olduğu için- bilhassa tercih edilmesi gereken formlardır.

    Nefes Yoluyla Alınan Toz Şeklindeki İlaçlar ile Sprey İlaçlar Arasında ne Fark Vardır?
    Nefes alma sırasında ilacın solunum yollarına ulaştırılması esasına dayanan üç türlü İlaç uygulama formu vardır. Bunlar: ölçülü doz spreyler kuru toz inhalatörler ve nebülizör formlarıdır. Her üçü esasta aynı olmasına karşılık birbirlerinden bazı küçük farklılıkları da söz konusudur. Kuru toz inhalatörler sprey ilaçlardan farklı olarak itici gaz içermezler ozon tabakasına zararlıtarafları yoktur. İlaç dışı madde içermediklerinden allerjik ve irritatif yan etkilere rastlanmaz. Kullanımları daha kolay olup sprey ilaçları kullanamayanlarda tercih edilirler.

  3. #13
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    Sprey İlaçları Kullanmakta Zorluk Çekiyorum Bunu Nasıl Aşabilirim?
    Bu eğitimle aşılabilir. Hekiminizin size bu ilaçların nasıl kullanıldığını bizzat anlatması göstermesi ve size uygulatarak gözetleyip yanlışlarınızı düzeltmesi gereklidir. Sprey ilaç öncelikle çalkalanmalı kapağı çıkarılıp oturur durumda veya ayakta iken baş bir miktar geriye doğru kaldırılmalı ve nefes verilip akciğerlerimiz boşaltıldıktan sonra ağızlık kısmı aşağıda tüp yukarıda olacak şekilde dudaklar ağızlık kısmının çevresini boşluk kalmayacak şekilde kavramalı ve tüp içinden derin güçlü ve uzun süreli bir nefes alınmaya başlanmalıdır. Burada önemli olan nefes almaya başlar başlamaz gecikmeden ilacın serbestleştirilmesidir. Nefes alma süresinin sonuna doğru veya nefes verme sırasında yada henüz nefes alınmaya başlamadan önce ilacın serbestleştirilmesi etkisiz bir kullanım şeklidir. İlacın ağızlıktan püskürüp boğaz ve ağız duvarına çarpması sırasında nefes alma eylemi duraklatılmamalıdır. Derin nefes almanın sonucunda alınan ilaçlı hava içeride bir süre (10 sn) tutulmalı ve nefes hemen geriye verilmemelidir. Nefesi geriye verirken ateşe üfler ıslık çalar gibi veya burundan zorla¤¤¤¤¤ vermek etkinliği artırmaktadır. Nefes alma ile ilacı serbestleştirme arasında zamanlama ve koordinasyon bir miktar beceri gerektirir. 7 yaşından itibaren çocukların bu işlemi yapabildiği gözlenmektedir.

    Bir Türlü Becerip Sprey İlaçları Alamıyorum Ne Yapmalıyım?
    Nefes alma ile ilacı serbestleştirme arasında zamanlama ve koordinasyon gereğini ortadan kaldıran yardımcı spaser cihazlar (hazneler) geliştirilmiştir. Bunlar hem kullanımı kolaylaştırırlar hem ilacın akciğerlere ulaşan etkin dozunu artırırlar hem de yan etkileri azaltırlar. Bilhassa yüksek doz sprey türü ilaç kullanılacaksa bu yardımcı cihazların kullanılması çok daha yararlıdır. Kuru toz inhalatör ilaç formları da bu tür sprey ilaçları kullanamayan hastalar için iyi bir alternatif olabilir.

    Nebulizör Nedir?
    Nebülizör sıvı haldeki ilacı buhar haline getirip bir maske veya ağızlık yardımıyla hastanın normal soluk alıp vermesi sırasında ilacın solunum yollarına ulaşmasını sağlayan elektrikli küçük cihazlardır. Bilhassa ağır kriz halinde bebek veya küçük çocuk yaşlı ajite bilinci kapalı hastalarda bile kullanılabilirler. Cihazın çalıştırılıp maskenin yüze geçirilmesi yeterlidir. Ayrıca ilacı almak için herhangi bir harekete gerek yoktur.

  4. #14
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    Nebülizör veya Spaserleri Sigorta Emekli Sandığı ve Kurumlar Karşılıyor mu?
    Eğer uzman hekim hastanın tedavisi için bu cihazların kullanımını gerekli görüyorsa bir rapor ile hasta bunları söz konusu kurumlardan ücretsiz elde edebilir.

    Astım Tedavisinde Kortizonlu İlaçlar Kullanılıyormuş Bunların Zararı Yok mu?
    Kortizon korkusu toplumda yaygındır. Kortikosteroidler bugünkü tıpta en çok kullanılan çok etkili ve faydalı ilaçlardır. Uygun endikasyon doz zamanlama ve hekim kontrolü altında kullanıldıklarında istenmeyen yan etkiler pek görülmez. Özellikle astımlılarda kortizonlu ilaçlar sprey veya toz halinde solunum yoluyla verildiklerinde bu tür istenmeyen zararlı etkiler hemen hiç görülmez ve çok güvenlidir.

    Kortizonsuz Astım Tedavisi Mümkün Değil midir?
    Astım havayollarının mikrobik olmayan süreğen iltihabıyla karakterize bir hastalıktır. Tedavide temel yaklaşım bu iltihabın baskılanmasıdır. Kortizon bu yönde en etkili ilaçların başında gelmektedir. Kortizon dışı ilaçların etkileri ise kortizona kıyasla çok daha zayıftır. Ancak hafif astımlılarda veya ağır olgularda kortizonla birlikte kullanılabilirler. Bugünkü tedavi biçimine göre orta ve ağır astımlıların tedavisinde kortizon kullanılması mutlaka gereklidir. Aksi taktirde hastalık kontrol altına alınamaz ve hasta riske atılmış olur. Şunu yine vurgulamak gerekir ki sprey yada toz formunda verilen kortizon türü ilaçların korkulacak yan etkileri hemen hiç yoktur.

    Ağızdan Alınan Hap Türü İlaçlarla Astım Tedavi Edilemez mi?
    Hafif astım efor astması polen astması gibi çoğu hasta ülkemizde de son yıllarda kullanıma giren lökotrien antagonistleri grubu ilaçlarla (Singulair ve Accolate) tamamen kontrol edilebilmektedir. Özellikle çocuklarda kullanılabilir olması nedeniyle Singulair sprey tipi ilaçları kullanamayan popülasyonda kullanım avantajı ve hasta uyumunu artırıcı bir üstünlüğe sahiptir. Ancak orta ve ağır astmalıların tedavisinde bu ilaçlar tek başlarına yeterli olmazlar ancak gerek olduğunda diğer ilaçlarla birlikte kullanılabilirler.

    Kortizonlu İğnelerin Tedavideki Yeri Nedir?
    Kenakort Diprospan gibi kortizon içeren iğneler veya Prednol Deltakortil gibi ilaçlar astımlı hastalar tarafından en çok suiistimal edilen ilaçlardır. Bunlara bağlı olarak şişmanlama kemik erimesi hipertansiyon kalp yetmezliği hormon bozuklukları gibi bir çok yan etkiler görülebilmekte ayrıca kortizona bağımlılık oluşabilmektedir. Bu tür ilaçların astımlı hastalarca -kriz sırasında hekim kontrolünde verilmesi hariç- kullanılmaları doğru değildir.

    Astım İlaçlarının Yan Etkileri Nelerdir?
    Günümüzde astımın doğru tedavisi için hekim kontrolünde kullanılan ilaçlara bağlı olarak önemli yan etkiler pek görülmez. Ancak nadir olarak çarpıntı titreme kas krampları seste boğuklaşma idrar yapmada güçlük mide şikayetleri ve allerjik reaksiyonlar gibi sorunlara rastlanabilir. Sprey tipi ilaçlar kullanıldıktan sonra bol su ile ağız çalkalanıp boğaz gargarası yapılarak tükürülmesi önerilir. Kalp hastalığı tansiyon yüksekliği karaciğer hastalığı gibi başka hastalıklar varsa ve bunlar için de hasta ilaç kullanıyorsa astım ilaçlarıyla etkileşme olup olmayacağı yönünden hekimine danışmalıdır.

    Aşı Tedavisinin Astımdaki Yeri Nedir?
    Halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapi asıl olarak arı sokmalarına ve yılan zehirlenmesine karşı etkin bir tedavi biçimidir. Tüm dünyada standart astım tedavisi protokolleri arasında yer almaz. Çok özel koşullarda standart tedaviye cevap alınamayan hastalarda denenebilir. Aşı tedavisi:

    5 yaşından küçüklere ve 40 yaşından büyüklere uygulanmaz.
    Orta ve ağır astımlılara uygulanmaz.
    Sadece deri testleri ile değil aynı zamanda kanda özel Ig E tipi antikor tayini ile antijen duyarlılığı saptanmayanlara uygulanmaz.
    İki allerjenden daha fazlasına karşı duyarlılık olduğunda uygulanmaz.
    Hastanın duyarlı olduğu antijeden kaçınması mümkün olduğunda uygulanmaz.
    Standart tedavi maksimum olarak denenip başarısız olduğu gösterilmeden uygulanmaz.
    Fakat orta ve ağır astımlılarda kullanılmaması gerektiğinden hafif astımlılarda ise standart tedavi hemen her zaman başarılı olduğundan pratikte astım tedavisinde aşının yeri yoktur.
    Aşı Tedavisinin Herhangi Bir Zararı Var mıdır?
    Evet. Bu tedavi her yerde her hekim tarafından uygulanamaz. Hele muayenehanelerde asla uygulanmamalıdır. Ancak yukarıda sıralanan koşullara uyan çok az sayıda hastaya asıl tedaviler uygulandıktan sonra bütün riskler göz önüne alınarak uzmanı doktor denetiminde ve acil durumda hastayı yaşama geri döndürmeye yönelik müdahalenin yapılabileceği her türlü donanım ve ekipmana sahip hastanın suni solunum cihazına bağlanabileceği tam teşekküllü bir hastanede denenebilir. Çünkü bu tedavi sırasında allerjik reaksiyonlar ve astım krizi gelişip ölümcül olabilir. Bu nedenle ve etkinliğinin çok az olması dolayısıyla insan sağlığına gereken önemin verildiği gelişmiş Avrupa ülkelerinin bir çoğunda astımlılara aşı yapılmaz ve bu bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmeyip yasaklanmıştır.

    Aşı Tedavisinin Ülkemizde Bu Kadar Yaygın Olarak Kullanılmasının Sebebi Nedir?
    Standart astım tedavi protokollerinde yeri olmadığı gelişmiş Avrupa ülkelerinin bir çoğunda yasaklandığı etkinliğinin çok zayıf olduğu etki mekanizmasının bile bilinmediği ve ölümle sonuçlanan ciddi yan etkilerinin varlığına rağmen ülkemizde ehliyetsiz ellerde uygunsuz koşullarda standardize edilmemiş üzerinde hiçbir isim marka doz vs yazmayan kimin tarafından nerede hazırlandığı ve ne içerdiği belli olmayan solüsyonların aşı adı altında hastalara uygulanmasının tek nedeni maalesef suiistimale açık olmasıdır. Yıllarca bir ümit uğruna aşı olmaya devam eden hastalar vardır.

  5. #15
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    Nebülizör veya Spaserleri Sigorta Emekli Sandığı ve Kurumlar Karşılıyor mu?
    Eğer uzman hekim hastanın tedavisi için bu cihazların kullanımını gerekli görüyorsa bir rapor ile hasta bunları söz konusu kurumlardan ücretsiz elde edebilir.

    Astım Tedavisinde Kortizonlu İlaçlar Kullanılıyormuş Bunların Zararı Yok mu?
    Kortizon korkusu toplumda yaygındır. Kortikosteroidler bugünkü tıpta en çok kullanılan çok etkili ve faydalı ilaçlardır. Uygun endikasyon doz zamanlama ve hekim kontrolü altında kullanıldıklarında istenmeyen yan etkiler pek görülmez. Özellikle astımlılarda kortizonlu ilaçlar sprey veya toz halinde solunum yoluyla verildiklerinde bu tür istenmeyen zararlı etkiler hemen hiç görülmez ve çok güvenlidir.

    Kortizonsuz Astım Tedavisi Mümkün Değil midir?
    Astım havayollarının mikrobik olmayan süreğen iltihabıyla karakterize bir hastalıktır. Tedavide temel yaklaşım bu iltihabın baskılanmasıdır. Kortizon bu yönde en etkili ilaçların başında gelmektedir. Kortizon dışı ilaçların etkileri ise kortizona kıyasla çok daha zayıftır. Ancak hafif astımlılarda veya ağır olgularda kortizonla birlikte kullanılabilirler. Bugünkü tedavi biçimine göre orta ve ağır astımlıların tedavisinde kortizon kullanılması mutlaka gereklidir. Aksi taktirde hastalık kontrol altına alınamaz ve hasta riske atılmış olur. Şunu yine vurgulamak gerekir ki sprey yada toz formunda verilen kortizon türü ilaçların korkulacak yan etkileri hemen hiç yoktur.

    Ağızdan Alınan Hap Türü İlaçlarla Astım Tedavi Edilemez mi?
    Hafif astım efor astması polen astması gibi çoğu hasta ülkemizde de son yıllarda kullanıma giren lökotrien antagonistleri grubu ilaçlarla (Singulair ve Accolate) tamamen kontrol edilebilmektedir. Özellikle çocuklarda kullanılabilir olması nedeniyle Singulair sprey tipi ilaçları kullanamayan popülasyonda kullanım avantajı ve hasta uyumunu artırıcı bir üstünlüğe sahiptir. Ancak orta ve ağır astmalıların tedavisinde bu ilaçlar tek başlarına yeterli olmazlar ancak gerek olduğunda diğer ilaçlarla birlikte kullanılabilirler.

    Kortizonlu İğnelerin Tedavideki Yeri Nedir?
    Kenakort Diprospan gibi kortizon içeren iğneler veya Prednol Deltakortil gibi ilaçlar astımlı hastalar tarafından en çok suiistimal edilen ilaçlardır. Bunlara bağlı olarak şişmanlama kemik erimesi hipertansiyon kalp yetmezliği hormon bozuklukları gibi bir çok yan etkiler görülebilmekte ayrıca kortizona bağımlılık oluşabilmektedir. Bu tür ilaçların astımlı hastalarca -kriz sırasında hekim kontrolünde verilmesi hariç- kullanılmaları doğru değildir.

    Astım İlaçlarının Yan Etkileri Nelerdir?
    Günümüzde astımın doğru tedavisi için hekim kontrolünde kullanılan ilaçlara bağlı olarak önemli yan etkiler pek görülmez. Ancak nadir olarak çarpıntı titreme kas krampları seste boğuklaşma idrar yapmada güçlük mide şikayetleri ve allerjik reaksiyonlar gibi sorunlara rastlanabilir. Sprey tipi ilaçlar kullanıldıktan sonra bol su ile ağız çalkalanıp boğaz gargarası yapılarak tükürülmesi önerilir. Kalp hastalığı tansiyon yüksekliği karaciğer hastalığı gibi başka hastalıklar varsa ve bunlar için de hasta ilaç kullanıyorsa astım ilaçlarıyla etkileşme olup olmayacağı yönünden hekimine danışmalıdır.

    Aşı Tedavisinin Astımdaki Yeri Nedir?
    Halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapi asıl olarak arı sokmalarına ve yılan zehirlenmesine karşı etkin bir tedavi biçimidir. Tüm dünyada standart astım tedavisi protokolleri arasında yer almaz. Çok özel koşullarda standart tedaviye cevap alınamayan hastalarda denenebilir. Aşı tedavisi:

    5 yaşından küçüklere ve 40 yaşından büyüklere uygulanmaz.
    Orta ve ağır astımlılara uygulanmaz.
    Sadece deri testleri ile değil aynı zamanda kanda özel Ig E tipi antikor tayini ile antijen duyarlılığı saptanmayanlara uygulanmaz.
    İki allerjenden daha fazlasına karşı duyarlılık olduğunda uygulanmaz.
    Hastanın duyarlı olduğu antijeden kaçınması mümkün olduğunda uygulanmaz.
    Standart tedavi maksimum olarak denenip başarısız olduğu gösterilmeden uygulanmaz.
    Fakat orta ve ağır astımlılarda kullanılmaması gerektiğinden hafif astımlılarda ise standart tedavi hemen her zaman başarılı olduğundan pratikte astım tedavisinde aşının yeri yoktur.
    Aşı Tedavisinin Herhangi Bir Zararı Var mıdır?
    Evet. Bu tedavi her yerde her hekim tarafından uygulanamaz. Hele muayenehanelerde asla uygulanmamalıdır. Ancak yukarıda sıralanan koşullara uyan çok az sayıda hastaya asıl tedaviler uygulandıktan sonra bütün riskler göz önüne alınarak uzmanı doktor denetiminde ve acil durumda hastayı yaşama geri döndürmeye yönelik müdahalenin yapılabileceği her türlü donanım ve ekipmana sahip hastanın suni solunum cihazına bağlanabileceği tam teşekküllü bir hastanede denenebilir. Çünkü bu tedavi sırasında allerjik reaksiyonlar ve astım krizi gelişip ölümcül olabilir. Bu nedenle ve etkinliğinin çok az olması dolayısıyla insan sağlığına gereken önemin verildiği gelişmiş Avrupa ülkelerinin bir çoğunda astımlılara aşı yapılmaz ve bu bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmeyip yasaklanmıştır.

    Aşı Tedavisinin Ülkemizde Bu Kadar Yaygın Olarak Kullanılmasının Sebebi Nedir?
    Standart astım tedavi protokollerinde yeri olmadığı gelişmiş Avrupa ülkelerinin bir çoğunda yasaklandığı etkinliğinin çok zayıf olduğu etki mekanizmasının bile bilinmediği ve ölümle sonuçlanan ciddi yan etkilerinin varlığına rağmen ülkemizde ehliyetsiz ellerde uygunsuz koşullarda standardize edilmemiş üzerinde hiçbir isim marka doz vs yazmayan kimin tarafından nerede hazırlandığı ve ne içerdiği belli olmayan solüsyonların aşı adı altında hastalara uygulanmasının tek nedeni maalesef suiistimale açık olmasıdır. Yıllarca bir ümit uğruna aşı olmaya devam eden hastalar vardır.

  6. #16
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    Astımlıyım Gebe Kalabilir miyim?
    Astımlılar düzenli tedavi ile normal yaşamlarını sürdürebilirler. Hiçbir anormallik yaşanmadan evlenebilir gebe kalabilir ve doğum yapabilirler. Doğacak çocuklarda astım görülmesi normal popülasyona göre biraz daha fazla ise de bu fark çok aşırı değildir. Üstelik bazı tedbirlerle ve çevresel şartların kontrolüyle bu önlenebilir.

    Gebelik Sırasında Astım İlacı Kullanabilir miyim?
    Gebelik sırasında astımlıların yaklaşık 1/3’ünün yakınmalarında azalma 1/3’ünün yakınmalarında artma olurken 1/3’ünde ise bir değişme olmaz. Astım tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu gebelikte kullanılabilir. Gerek anne ve gerekse doğacak bebek için bir zararlı etkileri yoktur. Diğer bazılarının ise vardır. Gebelik planlandığında hekiminizle görüşerek tedavinizi buna göre yeniden düzenletebilirsiniz.

    Nasıl Korunabilirim?
    Tetik faktörlerden kaçınılmalıdır. Bunlar kişiden kişiye değişir. Örneğin bir ilaç veya gıda ise kullanılmamalıdır. İşyerinde karşılaşılan bir madde ise iş değişikliği gerekebilir veya işyerindeki madde yoğunluğunu azaltacak önlemler (havalandırma vakumlu aspirasyon maske kullanılması) alınabilir. Polen astmasında kıra ağaçlık alanlara girmekten kaçınılmalıdır. Ev tozundaki allerjenleri azaltacak önlemler alınmalıdır. En az haftada bir evde dip bucak vakumlu cihazlarla toz alınması temizlik yaparken toz kaldırılmamasına dikkat edilmesi halı yerine vinleks türü suni döşemelerin kullanılması allerjen barındırmayan çarşaf ve kılıfların kullanılması önerilen tedbirlerdir. Kedi köpek kuş gibi hayvanların ev içinde barındırılmaması yünlü tüylü oyuncakların yasaklanması yün battaniye yorgan hırka kazak yerine sentetik dokuma ve kumaşların kullanılması doğru olur. Evde yaşayan hamamböceği kalorifer böceği gibi haşerelerle mücadele edilmesi parfüm buharlaşıp koku yayan deterjan ve temizlik malzemelerinin kullanılmaması boya vernik kokularından kaçınılması gerekmektedir. Evde işyerinde sigara içilmemesi ocak soba gibi duman yayan yerlerde aspiratör ve baca sistemlerinin fonksiyonel tutulması ile ev içi havanın kirletilmemesi gerekmektedir. Kimyasal katkılar içeren hazır gıdalardan şekerleme çukurlata vb çocuklara yönelik gıdalardan kaçınılması gerekir. Görüldüğü gibi bütün bunlar çok zor ve kişinin yaşamını çok sınırlayan tedbirlerdir. Ancak bunların herkes için gerektiği söylenemez. Kişinin duyarlı olduğu allerjenler saptamışsa sadece bunlardan kaçınmak yeterli olur.

    Aspirin Kullanmakta Sakınca Var mı?
    Evet. Astımlıların bir kısmında aspirin vb bazı romatizma ilaçları ve ağrı kesicilere karşı duyarlılık vardır. Bu ilaçların alınmasını takiben şiddetli krizler başlayabilir. Astımda kullanılabilir olanlarının tercih edilmesi gerekmektedir.

    PEFMETRE Kullanımı:
    Cihazın cinsine göre kapak açılarak kullanılır hale getirilir. Hareketli ibre en aşağı pozisyona alınır. Derin bir nefes aldıktan sonra hava kaçırmadan cihazın ağızlık kısmı dudaklarla sıkıca kavranır. Hasta tüm gücü ile derin ve hızlı olarak nefesini ağzından üfler. Takiben ibrenin gösterdiği değer okunur. Bu ölçüm üç kez tekrarlanır ve en yüksek olan değer çizelgeye kaydedilir.

    Sprey İlaçların Kullanımı
    İlacın kapağı çıkarılır ve birkaç kez sallanır. Oturur veya ayakta iken ilaç dik pozisyonda tutulur ve derin bir nefes verildikten sonra ağızlığı iki dudak arasına alınır. Yavaşça nefes alırken eşzamanlı olarak ilaç püskürtülür ve bu şekilde maksimum nefes alıncaya kadar devam edilir. Nefes yaklaşık 10 saniye kadar tutulduktan sonra burundan yavaş bir şekilde nefes verilerek akciğerlerdeki hava boşaltılır. İkinci doz 30 saniye kadar bir zaman sonra tekrarlanır.

    Hazne - Aerochamber Kullanımı
    Sprey ilaç birkaç kez sallandıktan sonra kapağı çıkarılır ve hazneye takılır. Haznenin ağızlığı iki dudak arasına alınır ve sprey ilaç bir puf hazne içine püskürtüldükten sonra yavaş ve derin bir nefes alınarak ilaç içe çekilir. Yaklaşık 10 saniye kadar nefes tutulup burundan yavaşça nefes verilir. Sprey ilaç püskürtülmeden nefes alıp verme manevrası iki kez daha aynen tekrar edilir. İkinci puf için 30 saniye kadar beklenir ve bu süre içinde hazne ağızdan uzaklaştırılır. Hazne haftada bir kez sabun ve su ile yıkanmalıdır. Acil durumlarda hazne içine 8-10 puf ilaç püskürtülüp alınırsa nebülizör cihazına eşdeğer ilaç alınmış olur.

    Turbohaler Kullanımı
    Alet ağızlık yukarı gelecek şekilde dik tutulur ve kapağı çıkarılır. Alttaki kısım ileri geri döndürülür ve çıt sesi duyulur. Derin bir nefes verildikten sonra ağızlık iki dudak arasına alınarak ağızdan olabildiğince hızlı ve derin bir nefes alınır. Cihaz ağızdan uzaklaştırılır ve 10 saniye kadar nefes tutulduktan sonra yavaşça dışarıya üflenir.

    Diskus Kullanımı
    Cihazın ağızlığı üzerindeki kapak döndürülerek açılır. Cihazın mandalı klik sesi duyuluncaya kadar itilir. Dışarıya derin bir nefes verdikten sonra ağızlık dudaklar arasına alınır ve ağızdan derin ve sürekli bir nefes alınır. Nefes 10 saniye tutulduktan sonra yavaşça dışarıya üflenir.

    Aerolyzer Kullanımı
    Cihaz dik tutulur ve ağızlık kendi ekseni etrafında döndürülerek ilaç haznesi açılır. Temiz ve kuru bir elle tutularak hazırlanan kapsül ilaç haznesine konur. Ardından geri bir döndürme hareketi ile ağızlık yerine oturtulur. Cihazın her iki yanında bulunan mandal baş ve işaret parmakları arasında sıkıştırılarak kapsül delinir. Derin bir nefes verildikten sonra ağızlık iki dudak arasına alınarak hızlı ve derin bir nefes alınır. 10 saniye nefes tutulup yavaşça dışarıya üflenir.

  7. #17
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    AŞI TAKVİMİ


    ASI TAKVIMI (SAGLIK BAKANLIGI)


    Normal Aşı Takvimi

    2. ayda BCG Difteri Boğmaca Tetanos (DBT)+Çocuk felci (OPV)

    3. ayda DBT+OPV + Hepatit B (HBV)

    4. ayda DBT+OPV+Hepatit B

    9. ayda Kızamık +Hepatit B

    16-24. ayda DBT+OPV

    İlkokul 1. Sınıf DT+OPV +BCG +Kızamık

    İlkokul 5. Sınıf Tetanos

    Lise 1. Sınıf Tetanos


    Erişkin Tetanos (yaşam boyu 10 yıl aralarla)


    Gebelere ilk izlemde 1 doz 4 hafta sonra ikinci doz tetanoz aşısı

    Gebelikte Tetanos (aşılanma durumuna göre gerekiyorsa 1 doz veya 2 doz)


    Aşılanma durumu kesin bilinmeyen çocuklar

    7 yaştan küçük

    İlk karşılaşma DBT+OPV+HBV+BCG+Kızamık (9 aylıktan büyük ise)

    1 ay sonra DBT+OPV+HBV

    2 ay sonra DBT+OPV

    8 ay sonra DBT+OPV+HBV

    4-6 yaş DBT+OPV+Kızamık+BCG


    7 yaştan büyük

    İlk karşılaşma Tetanoz+HBV+OPV+Kızamık

    2 ay sonra HBV+OPV+Tetanoz

    8 ay sonra HBV+OPV+Tetanoz

  8. #18
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    ASD: ATRİAL SEPTAL DEFEKT: KALPTE DELİK




    Atrial septal defekt nedir?

    Kalp bilindiği gibi 4 odacıktan oluşur. Bunlardan 2 tanesi üstte kulakçıklar adını almaktadır. Kalbin üst katındaki bu odacıklar bir zar duvar ile ayrılmıştır ve her iki odacık arasında kan birbirine normal koşullar altında karışmaz. İşte bu zarsı duvarın üzerinde çeşitli büyüklük ve yerlerde delikler bulunmasına Atrial Septal Defekt denir.

    İki tip ASD vardır:

    Secundum tip ASD: Sekundum septumda meydana gelen defektler.

    Primum tip ASD: Endokardial yastıkçıkta meydana gelen defektler: Bunlarda mitral veya tricuspid kapaklarda yarıklar (cleft) ile birlikte olabilir.

    Fossa Ovalis Tipi: Fossa ovale yetmezligine bağlı olabildiği gibi fossa ovalede bir defectine de bağlı olabilir.

    Sinus venosus defecti: Bu defect VCS veya VCI’un ağızlarına yakın ve bazan da VCS veya VCI içine alan defectlerdir.

    Koroner sinus defecti (unroofed koroner sinus): çok nadir olan bu defectler Koroner sinus atrial kısmının çatısız (unroofed) olmasına bağlıdır.

    Kulakçıklar arası delik (Atrial septal defekt) olduğunda ne olur?
    Normal insan kalbinde sağ ve sol odacıklar arasında kan karışmadan bir düzen içerisinde dolaşır. Vücutta kirlenen kan sağ kulakçık yolu ile kalbe gelir ve oradan sağ karıncığa girerek akciğerlere gider ve oksijenlendikten sonra okijenden zengin kan sol kulakçık ve oradan da sol karıncık yolu ile vücuda yeniden pompalanarak kullanıma sunulur.

    Normalde kalbin sol tarafında kalp içi basınçlar sağa göre yüksektir. Bu nedenle de ASD varlığında kan hep soldan sağa doğru olur. Kalp her atımında sol kulakçıktan sağ kulakçığa kanın bir kısmı kaçar. Solda kan miktarı azalır ve sağda hep kan miktarı artar.

    Klinik Tablo:
    Sol-sağ şanta bağlı olarak sağ kulakçık ve sağ karıncık genişlemiştir. Sık üst solunum yolları infeksiyonu izlenir. Gelişme geriliği bunlara eşlik eder.

    Fizik Muayene:

    Dinlemekle (erken ve orta midsistolik) üfürüm saptanır.

    Akciğer damar yatağında hastalık (Pulmoner vasküler hastalık) gelişirse çomak parmak bayılma (senkop) ve kan tükürme (hemoptizi) izlenir.

    Akciğer röntgenogramında geniş sağ kulakçık ve karıncık izlenir.

    EKG'de uzamış PR mesafesi vardır.

    Ekokardiyografi ile tanı konur.

    Kateterizasyon ise daha çok tanının teyit edilmesi içindir. Kan örneklerinde oksijenizasyon sol-sağ şant oranı hesaplanır.

    Bu durumda ne olur?
    Söylediğimiz gibi sağ karıncık daha fazla kan alır (her iki kulakçıktan da) . Vücuttan ana toplardamarlar yolu ile gelen oksijeni kullanılarak azalmış kirli kan ve kulakçıklar arasından delikten geçerek gelen temizlenmiş sol tarafa kanını bir kısmı. Böylece sağ tarafta yapılan iş artarken buradan akciğerlere giden kan miktarı da artar. Yani iyi şeylerin de fazlası iyi değildir. Akciğerlere normalden fazla kan gitmesi akciğerleri tıpkı bir sele maruz kalması gibi kanla dolması da akciğerlerin yapısını bozar ve akciğerler gerginleşir. Bunun sonucunda da nefes almak zorlaşır. Fazla kan bulunan akciğerlerde ayrıca akım yavaşlar ve bu da bir yandan akciğerlerin mikrobik infeksiyonlara hassasiyetini artırırken diğer yandan da yavaşlayan akım ve sertleşen akciğerler neden ile sağ karncığın daha da zorlanmasını ve bir engele karşı çalışmasına neden olacaktır. 30lu ve ya 40 lı yaşlara kadar hiç saptanamayan ASDler bulunabilir.

    Bunun anlamı Kulakçıklar Arası Delik (ASD) zararsızmıdır?
    Tam böyle söylenemez. Bunun sonucunda sol karıncık kasında büyüme başlar. Bu hastalık doğuştan olan bir durum olduğu için ve yavaş yavaş ve sinsice ilerlediği için çocuklarda solunum sorunlşarı ve sık sık kolayca üst solunum yolları infeksiyonlarına zemin hazırlar. Yıllar içerisinde sık sık olan infeksiyonlar nedeni ile çocuklarda gelişme geriliği yaparken kalp ve akciğerler de bozulur. Bir gün kalbin pompalama gücü çok bozulacağı için kalp yetmezliğine kadar gidebilir. Diğer bir ciddi zararlı etki de (komplikasyon) ritm bozukluklarıdır (aritmi). Sağ kulakçıktaki artmış kan miktarı bu odacığın büyümesine yol açar. Sağ kulakçıkta büyüme sonucunda buradan geçen kalbin elektrik ileti sistemi (iç sinir) zararlı etkilenir. Hiç olmaması gereken yerlerden anarşist iletiler çıkmaya bağlar ve kalbin bir ritm içerisinde kasılmasını bozar.

    Kalp gereğinden fazla sayıda kasılır ama bu arada da kulakçıklarda sadece titreme tarzı bir hareket olur pompalama işlevi yürütemezler. Bu duruma tıp dilinde Atrial fibrilasyon deniyor. Bu durum daha çok büyük bir delik varlığında olur.

  9. #19
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    Kulakçıklar Arası Delik küçükse ne olur? Bunlar tehlikesizmidir?
    Tabii ki geniş deliklerden daha aza tehlikelidirler. Fakat hem büyük hem de küçük tipte deliklerde oluşabilen diğer bir tehlikeli durum da “paradoks emboli (ters pıhtı atması)” denen durumdur. Ters pıhtı atması nedir? Toplardamar sisteminde kan akımı genelde yavaştır ve burada küçük pıhtı kalıntıları oluşabilmektedir. Sağ kulakçık ve sağ karıncık esasında toplardamar sisteminin bir parçasıdır. Sol karıncık ve kulakçık ise atardamar sisteminin bir parçası. Atardamar ve toplardamar sistemleri direkt olarak birbiri ile ilişkili değildir arada akciğerler vardır. Normalde toplardamar sisteminde oluşan pıhtı atardamar sistemine geçemez akciğerlerde takılır ve oradaki damarları tıkar. Pıhtı oluşabilmesi için bir bölgede dolaşımın dinamik hareket yapısının bozulması gerekir akımdaki yavaşlama da bu duruma yol açar. Toplardamar sisteminde oluşacak pıhtılar normal insanda akciğerlere giderek burada filtre edilirler. Halbuki bu hastalıkta kulakçıklar arasındaki delikten geçerek sol kuakçığa gelirler( atardamar sistemi) ve buradan da sol karıncığın pompalaması ile hayati organlara en önemlisi de beyne gidip oradaki atardamarları tıkayabilirler. Bu durumda beyin dolaşımı bozulunca beyinde bazı bölgeler zarar görebilir hatta ölebilir. Sonuçta da geçici ya da kalıcı olabilecek felçler olabileceği gibi hastanın bitkisel hayata girmesine ya da ölümüne dahi yol açabilirler.

    Kalpteki diğer deliklerle birlikte Kulakçıklar Arası Delik de olabilir.
    Bazı tip ASD’ler kalpde bazı diğer daha önemli anomalilerle birlikte bulunabilirler. Mesela akciğerlerden kanı kalbe getiren damarlar (pulmoner venler) normalde sol kulakcığa dökülürler ki temiz oksijenle doymuş kanı kalbe getirip vücuda dağıtılmasına katkıda bulunurlar. Bu hastalıkla beraber akciğerden gelen toplardamarlar solyerine sağ kulakcığa bağlanabilirler (anormal olarak). Bu duruma kısaca anormal akciğer toplardamarı dökülmesi (anormal pulmoner venöz dönüş) denir. Vaya diğer bir hastalık da kulakçıklararası delikle birlikte sol kulakçıkla sol karıncık arasındaki kapakta delik bulunmasıdır. Bu durum da nadir bulunan doğuştan bir anormallik olarak karşımıza çıkabilmektedir. Ya da kulakçıklararası delikle birlikte bir de karıncıklararasında bir deliğin bulnması durumudur ki bu durum daha tehlikeli bir durumdur. Bunlara ilave olarak dah da nadir gözlenmekte olan doğumsal kalp arızalarında kulakçıklararası delik eşlik edebilmektedir. Bu tip durumlarda bu delik kalpte yaşamla bağdaşmayan bazı durumların tabiat tarafından düzeltilerek yaşamın idame ettirilmesine yardımcı olmaktadır.

    Tedavi:
    Cerrahi tamir komplikasyonların daha geç görülmesi nedeniyle ilkokul çağına dek uzatılabilir. Defekt primer veya bir yama ile kapatılır. Kateterizasyon ile semsiye biçiminde yama ile kapatılması da mümkündür

    Kulakçıklararası Delik kapatılmalımıdır? (Ameliyat gereklimidir?)
    Çoğu doktor buna evet der. Son yıllarda bazı kardiyologlar bu deliğin kapatılmasının gerğini tartışmaya açmaktadırlar fakat genel kabul gören bir düşünce değildir. Deliğin tipi-büyüklüğü-ilave kalp anormalliklerinin bulunup bulunmayışı operasyonun gerekliğinin ya da zamanlamasının belirlenmesinde karar verdirecek unsurlardır. Söyleyebileceğim son söz eğer bende bir kulakçıklararası delik olsaydı ameliyat olmayı seçerdim.

    Kulakçıklararası delik ne zaman kapatılmalıdır?
    Birçok ASD’li çocukta hiçbir şikayet ve bulgu olmadığı için genellikle okul çağında genel tarama testleri ve doktor muayenesi ile teşhis edilirler. Bazıları ise daha geç teşhis edilirler. Ameliyat için bir aciliyet yoktur aslında ama yine de en uygun zamanda küçük de olsa var olan ters kan pıhtısı atması olayından uzak durmak için ameliyatla deliğin kapatılması uygundur. Eğer ilave kalp anormallikleri ile birlikte bu delik varsa o zaman tedavi protokolu daha acil ve daha öncelikli hale gelmektedir. (Örneğin; akciğer toplardamarlarında döüş anormalliğikarıncıklararası deliğin olaya iştirak etmesi kapak anormalliği ya da bazı ilave seyrek kalp anormallikleri.

    Kulakçıklararası delik nasıl tamir edilir?
    ASD’nin kapatılması tedavisi günümüzde hala tartışmalıdır. Çoğu doktorlar tarafından kapatılmaktadır. Geleneksel olarak açık kalp cerrahisi adı verilen ameliyat şekli ile kapatılır. Kalp akciğer makinesi denilen cihaz kullanılarak delik direkt olarak dikilerek ya da deliğin tipine göre uygun bir yama kullanılarak onarılır. Kullanılan yama hastanın kendi kalp dışı zarı (direkt olarak veya Gluteraldehit denilen bir kimyasal madde ile muamele edildikten sonra) olabildiği gibi sentetik maddelerden üretilmiş yamalarla (ePTFE-extended Poli Tetra Flor Etilen veya Dakron) olabilmektedir. İlave kalp anormallikleri varsa bunlar da usulüne uygun olarak tüm dünyaca kabul edilmiş cerrahi yöntemlerle düzeltilirler.

    Bu ameliyat hastanın göğsünün ortasındaki kaburgaları birleştiren iman tahtası kemiği (sternum) kesilerek yapılmaktadır.

    Yeni cerrahi yöntemler nelerdir?
    Son yıllarda cerrahi metodlarda gelişmeler olduğu gibi bazı ameliyat dışı yöntemler de geliştirilmiştir. Hasta uyutulmadan ve kesilmeden ameliyatsız özel kateter denen araçlarkla delik kapatılabildiği gibi ameliyat teknikleri de ilerlemiştir. (Bkz. Minimal invaziv cerrahi)

    Cerrahi sonrası görülen sorunlar nelerdir?
    Kalp ameliyatlarının içerisinde en güvenlisi olarak bilinmektedir. Fakat yine de her ameliyat sonrası olabilecek sorunlarla karşılaşılabilmektedir (Yara infeksiyonu gibi). Bu ameliyatta ölüm riski tüm dünyada %1 den daha azdır.

    Gelecekte neler olacak?
    Bu ameliyat tüm kalp ameliyatları içerisinde tedavi sonrası kalbi normale en çok yaklaştıran ameliyattır. Hastalar yaşamlarının geri kalanını hiç sorunsuz mükemmel sürdürebilmektedirler. Ameliyat sonrası hiç ilaç kullanmaya gerek yoktur. Hastaların fizik kapasiteleri tamamen normale döner.

  10. #20
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    Akut Bronşit


    Tanım :

    Akut bronşit bronş adı verilen büyük solunum yollarında virus bakteri ve mantarlar tarafından oluşturulan akut bir iltihabi hastalığıdır. Ayrıca asidik ve alkali maddelerin solunması ile de iltihabi olmayan akut bronşit tablosu da gerçekleşebilir.



    Etkenler :

    Akut bronşit yapan nedenlerin başında solunum yolları virusları yer almaktadır. Akut bronşit vakalarının ekserisi İnfluenza Parainfluenza Coryza (nezle) virusu Adenoviruslar ve Respiratory syncytial viruslarla meydana gelir.

    Bakterilerle meydana gelen akut bronşit nispeten daha seyrektir. Akut bronşite sebep olan bakterilerin başında Hemophilus influenza Pnömokoklar Streptokoklar ve Stafilokoklar gelmektedir.

    Nadiren Candida ve Aspergillosa türü mantarlar da akut bronşite neden olabilirler.



    Şikayetler :

    Genellikle hastalık burun ve boğaz enfeksiyonu şeklinde başlar. Bazen de üst solunum yollarına ait herhangi bir şikayet olmaksızın akut bronşit tablosu kendini gösterebilir.

    Hastalığın başlangıcında sık tekrarlayan ve kuru bir öksürük vardır. Birkaç gün sonra öksürükle beraber balgam çıkarma şikayeti de olaya dahil olur. Önceleri normal vasıflarda olan balgam bir süre sonra iltihaplı bir özellik kazanır.

    Bazı vakalarda yüksek ateş halsizlik kırgınlık şikayetleri de görülebilir. Bir kısım hastada büyük hava yollarının tahrişine bağlı olarak gelişen göğüs ağrısı da bulunabilir.



    Fizik Bulgular :

    Fizik muayene bulguları normal olabilir. Solunum yollarının ödem ve koyu balgam ile tıkanmış olduğu durumlarda ronküs denilen anormal sesler duyulabilir. Bronşlarda yumuşak balgam varsa ral adı verilen anormal solunum sesleri duyulabilir. Raller genellikle her iki akciğer sahasında yaygın olarak duyulursa da bazı sahalarda daha az bazı sahalarda daha belirgin olabilir.



    Tanı :

    Akut bronşitte solunum yollarının tutulması ve akciğer dokusunun normal olması nedeniyle akciğer grafisi normal olarak bulunabilir. Bazı vakalarda akciğer dokusu da iltihaptan etkilenebilir ve akciğer grafisinde solunum yolları ve damarsal yapılarda belirginleşmeler izlenebilir.

    Bakterilerin neden olduğu akut bronşitte kanda beyaz küre hücrelerinin sayısında ve kan çökme hızında artış görülebilir. Balgam tetkiklerinde etken bakteri ya da mantar üretilebilir virusların tespit edilmesi zordur.

    Akut bronşit tanısı hastanın şikayetleri muayene bulguları ve laboratuar tetkikleri bir arada değerlendirilerek konulur.



    Tedavi :

    Hastanın odası sıcak ve nemli olmalıdır. Ateşsiz ve hafif seyirli akut bronşitlerde antibiyotik tedavisi gerekli değildir. Küçük çocukların yaşlıların kalp hastalarının amfizem ve kronik bronşitli hastaların akut bronşitlerinde antibiyotik kullanılmalıdır. Yüksek ateşle seyreden olgularda mutlaka antibiyotik verilmelidir.

    Ateş ve ağrısı olan hastalarda tedaviye ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar eklenmelidir. Balgam çıkaramayan hastalarda sürekli ve rahatsız edici kuru öksürük varsa öksürük kesici ilaçlar da başlanabilir. Hastanın balgam atması halinde balgam söktürücü ilaçlar kullanılmalıdır.

2. Sayfa - Toplam 10 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 ... SonuncuSonuncu

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]