Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
1. Sayfa - Toplam 6 Sayfa var 1 2 3 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 55

Konu: A dan Z ye osmanlı isimleri

  1. #1
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart A dan Z ye osmanlı isimleri

    İsimlerin Osmanlı Türkçesi yazılışı ve anlamı

    ÂBAD: (Fars.) Er. 1. Şen bayındır. 2. (Ar.) Sonsuz gelecek zamanlar.
    ABADÎ: (Fars.) Er. - Şen bayındır mamurlukla ilgili. Abadı Mehmet Çelebi. Türk hukuk bilgini (1555).
    ABAKA HAN: (Tür.)- İlhanlı hükümdarı Hülagu'nun oğlu.
    ABAY (Tür.) Er. - Beceri. Sezgi anlayış dikkat. Abay Kunanbayoğlu. Kazak Türk şiirinin kurucusu.
    ABAZA: (Tür.) - Karaçay-Çerkes Özerk bölgesinde yaşayan müslüman bir halk. - Abaza Hasan Paşa Os*manlı vezirlerinden.
    ABBAD: (Ar.) Er. -Allaha itaat ve ibadet eden kulluğunu hakkıyla yerine getiren. Yasaklarından kaçınan. -Abbad b. Bişr. Ashab'dan.
    ABBAS (Ar.) Er: 1. Sert çatık kaşlı kimse. 2. Arslan (bkz. Esed gazanfer şiir). - Abbas b. Abdülmuttalib. Rasûlullah (s.a.s)'ın amcası Mekke'nin fethinde müslüman olmuştur.
    ABBASE: (Ar.) Ka. - (bkz. Abbas). Ahmed b. Hanbel'in hanımının ismi. Hz. Abbas'a mensup olan.
    ABBAZ: (Fars.) Er.- Yüzgeç yüzü*cü.
    ABD: (Ar.) Ka. - Köle hizmetçi itaat edici. Kul. Sonuna Allah'ın isimleri getirilince bazı isimler meydana gelir. Abdullah Abdurrahim Abdulmelik gibi.
    ÂBDAR: (Fars.) Ka. - 1. Sulu taze. 2. Parlak. 3. Sağlam vücutlu. 4. Nükteli. 5. Zarif güzel hoş. 6. Su veren hizmetçi.
    ABDİ: (Ar.) Er. - Kulluk ve itaat eden.
    ABDULLAH: (Ar.) Er.- Allah'ın ku*lu. Peygamber (s.a.s)'in en sevdiği isimlerden aynı zamanda babasının adıdır.
    ABDURRAHMAN: (Ar.) Er. - Rahman'ın kulu. Rahman; dünyada her canlıya mü'min-kafir ayırdelmeksizin herkese merhamet eden. Allah'ın isimlerindendir. Abdurrahman İbn Avf: Sahabedendir.
    ABDURRAUF: (Ar.) Er. - Rauf olan Allah'ın kulu. (bkz. er-Rauf).
    ABDUSSABUR: (Ar.) Er. - Sonsuz sabır ve genişlik sahibi Allah'ın kulu. Allah'ın isimlerinden (bkz. es-Sabur).
    ABDÜDDAR: (Ar.) Er. - Zararlı şeyleri ve sebeblerini bir hikmete mebni olarak yaratan Allah'ın kulu. ed-Dar. Allah'ın isimlerindendir.
    ABDÜLAFUV: (Ar.) Er. - Geniş Avf ve mağfiret sahibi yüce Allah'ın kulu. Allah'ın isimlerinden (bkz. el-Afuv).
    ABDÜLA'LA: (Ar.) Er. - En yüksek en yüce ve yücelikte eşi olmayan Allah'ın kulu. A'la kelimesi Kur'an-ı Kerim'in sıfatı olarak geçmektedir. Ünlü bir İslam bilgini.
    ABDÜLALİ: (Ar.) Er. - Yüce ulu şan ve şeref sahibi Allah'ın kulu. Ali kelimesi Kur'an'da Allah'ın yüceliğini vasfetme anlamında kullanılmıştır.
    ABDÜLALİM (Ar.) Er. - Alim ve mükemmel bilgiyi uhdesinde bulunduran Allah'ın kulu. Alim kelimesi Allah'ın 99 isminden birisidir.
    ABDÜLAZİM: (Ar.) Er. - Azamet ve büyüklük sahibi Allah'ın kulu. - Allah'ın isimlerinden (bkz. el-Azim).
    ABDÜLAZİZ: (Ar.) Er. - Büyük ve aziz olan izzet ve şeref sahibi Allah'ın kulu. (bkz. Aziz). Aziz Allah'ın isimlerindendi r. - Sultan Abdülaziz: 32. Osmanlı padişahının adı.
    ABDÜLBAKİ: (Ar.) Er. - Sonsuz ebedi olan ve ölmenin kendisi için sözkonusu olmadığı. Allah'ın kulu-Allah'ın isimlerinden (bkz. Baki).
    ABDÜLBARİ: (Ar.) Er. - Yaratan yaratıcı Allah'ın kulu. Bari ismi Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı al*madan kullanılmaz.
    ABDÜLBASIT: (Ar.) Er. - Genişlik ferahlık ve kolaylık verici olan Allah'ın kulu. - Allah'ın isimlerinden (bkz. el-Basıt).
    ABDÜLBASİR: (Ar.) Er. - Her şeyi görüp gözeten ve gizliliğin kendisi için söz konusu olmadığı yüce Al*lah'ın kulu. - (bkz. el-Basir).
    ABDÜLBEDİ: (Ar.) Er. - Allah'ın isimlerinden.- Bedi'nin kulu. (bkz. el-Bedi).
    ABDÜLBERR: (Ar.) Er. - Berr'in kulu. Cömert ve ihsan edicinin kulu.-Berr Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Berr).
    ABDÜLCEBBAR: (Ar.) Er. - Cebredici zorlayıcı kuvvet ve kudret sahibi Allah'ın kulu. Cebbar Allah'ın isimlerindendir.
    ABDÜLCELİL: (Ar.) Er. - Büyük ulu yüce Allah'ın kulu. Celil Allah'ın isimlerindendir.
    ABDÜLCEMAL: (Ar.) Er. - Güzellikleri kendinde toplayan Allah'ın kulu.
    ABDÜLCEVAT: (Ar.) Er. - Cömert olan Allah'ın kulu.
    ABDÜLEHAD: (Ar.) Er. - Şeriki ve ortağı bulunmayan tek olan Allah'ın kulu. Ehad Allah'ın isimlerindendir.
    ABDÜLESED: (Ar.) Er. - Aslan'ın kulu.- Hz. Rasûlullah (s.a.s)'m reddettiği isimlerdendir. Müslümanlar kullanmazlar.
    ABDÜLEVVEL: (Ar.) Er. - Herşe-yin evveli ilk olan varlığının başlangıcı bulunmayan Allah'ın kulu.
    ABDÜLEZEL: (Ar.) Er. - Ezelden beri var olan varlığı için başlangıç söz konusu olmayan Allah'ın kulu.
    ABDÜLFERİD: (Ar.) Er. - Tek eşsiz eşi olmayan kıyas kabul etmez üstün olan. Allah'ın kulu. (bkz. Ferid).
    ABDÜLFETTAH: (Ar.) Er. – Zafer kazanmış üstün gelmiş fetheden-açan kullarınının kapalı-müşkil işle*rini açan Allah'ın kulu. (bkz. Fettah). Allah'ın isimlerindendir.
    ABDÜLGAFFAR: (Ar.) Er. - Kullarının günahlarını affeden Allah'ın kulu. - (bkz. Gaffar). Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı almadan kullanıl*maz.
    ABDÜLGAFUR: (Ar.) Er. - Kulları*nın günahlarını tekrar tekrar bağışlayıcı olan Allah'ın kulu. - (bkz. Gafur). "Abd" takısı almadan kullanılmaz.
    ABDÜLGANİ: (Ar.) Er. - Zengin varlıklı bol doygun olan Allah'ın kulu.- Allah'ın isimlerinden (bkz. Ga*ni).
    ABDÜLHABİR: (Ar.) Er. - Her şeyin iç yüzünden gizli ve saklılıklarından haberdar olan Allah'ın kulu. (bkz. el-Habir). Allah'ın isimlerinden.
    ABDÜLHADİ: (Ar.) Er. - Hidayet eden doğru yolu gösteren Allah'ın kulu. - Allah'ın isimlerinden (bkz. Hadi).
    ABDÜLHAFIZ: (Ar.) Er. - Herşeyi bütün ayrıntı ve inceliğiyle kayıtlayıp tutan ve dilediği zamana kadar bela ve afetlerden koruyan Allah'ın kulu. -(bkz. el-Hafız). Allah'ın isimlerinden.
    ABDÜLHAK: (Ar.) Er. - Hak ve gerçek olan varlığı hiç değişmeden duran Allah'ın kulu. - Hak Esmau'l-Hüsna'dandır.
    ABDÜLHAKEM: (Ar.) Er. Bütün işlerin kendisine döndürüldüğü onun adalet ve kararına baş vurulduğu yüce Hakem Allah'ın kulu. - (bkz. el-Ha-kem). Allah'ın isimlerinden.
    ABDÜLHAKİM: (Ar.) Er. - Her şe*ye hükmeden Allah'ın kulu.- Hakim Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı almadan kullanılmaz.
    ABDÜLHALİK: (Ar.) Er. - Yaratan yoktan vareden yaratıcı Allah'ın kulu. - Halik Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı almadan kullanılmaz.
    ABDÜLHALİM: (Ar.) Er. - Tabiatı yavaş olan yumuşak huylu hikmetli Allah'ın kulu. - (bkz. Halim). Allah'ın isimlerinden.
    ABDÜLHAMİD. (Ar.) Er. - Hamdolunmuş övülmüş bütün varlığın diliyle övülmüş Allah'ın kulu. - Hamid; Allah'ın isimlerindendir. (bkz. Ha*mid).- Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
    ABDÜLHASİB: (Ar.) Er. - Bütün varlıkların takdir edilen hayatları bo*yunca yaptıkları bütün işlerin ayrıntı*larıyla hesabını en iyi bilen Hasib'in kulu. - Hasib; Allahın isimlerinden*dir.
    ABDÜLHAY: (Ar.) Er. - Daima diri olan ebedi hayat sahibi her şeye gü*cü yeten Cenab-ı Allah'ın kulu. -(bkz. el-Hay). Allah'ın isimlerinden.
    ABDÜLKADİR: (Ar.) Er. - Bitmez tükenmez kuvvet sahibi olan her şeyi yapmaya gücü yeten Allah'ın kulu.-Kadir; Allah'ın isimlerindendir. (bkz. Kadir).
    ABDÜLKAVİY: (Ar.) Er. - Sonsuz güç ve kuvvet sahibi Allah'ın kulu. -Kaviy kelimesi Esmau'l-Hüsna'dandır. (bkz. el-Kaviyy).
    ABDÜLKAYYUM: (Ar.) Er. - Bu isim her şeyin bir varlık olarak durabilmesi için neye ihtiyacı varsa onu veren gökleri yeri ve her şeyi tutan baki kaim Allah'ın kulu. - Kayyum Allah'ın isimlerindendi. (bkz. el-Kayyum).
    ABDÜLKEBİR: (Ar.) Er. - Kebir'in büyüklük ve Azamette eşsiz olan Allah'ın kulu. - Kebir; Allah'ın isimlerindendi. (bkz. el-Kebir).
    ABDÜLKERİM: (Ar.) Er. - Keremi bol cömert olan Aziz ve Celil Al*lah'ın kulu. - Kerim; Allah'ın isimle -rindendir. (bkz. Kerim).
    ABDÜLLATİF: (Ar.) Er. - Latif güzel yumuşak hoş nazik olan bütün olayların ve eşyanın inceliklerini bi*len Allah'ın kulu. - el-Latif; Allah'ın isimlerindendi. (bkz. Latif).
    ABDÜLMACİD: (Ar.) Er. - Kadru şanı büyük cömertlik ve keremi bol olan Allah'ın kulu. - Macid kelimesi Allah'ın isimlerindendi. (bkz. el-Ma-cid).
    ABDÜLMALİK: (Ar.) Er. - Sahip olan her şeyin mülkiyetinin sahibi olan Allah'ın kulu. - Malik; Allah'ın isimlerindendi. "Abd" takısı almadan kullanılmaz.
    ABDÜLMECİD: (Ar.) Er. - Şanı bü*yük ve yüksek olan şan ve onur sahbi yüce Allah'ın kulu. - Mecid kelime*si Allah'ın 99 isminden biridir. Sultan Abdülmecid Han: 31. Osmanlı padi*şahı.
    ABDU'L-MELİK: (Ar.) Er. - Her şey üzerinde tasarruf ve hükmeden tek hükümdar Allah'ın kulu. el-Melik Allah'ın isimlerindendir.
    ABDÜLMENNAN: (Ar.) Er. – Çok ihsan eden ihsanı bol olan Allah'ın kulu. - Mennan kelimesi Allah'ın sıfatlarındandır.
    ABDÜLMESİH: (Ar.) Er. - Hastalara şifa veren mesih İsa'nın kulu.-(bkz. Mesih). İsim olarak kullanıl*maz.
    ABDÜLMETİN: (Ar.) Er. - Metanetli sağlam dayanıklı olan Allah'ın ku*lu. - (bkz. Metin). Allah'ın isimlerin-dendir.
    ABDÜLMUCİB: (Ar.) Er. - Kendisi*ne yönelip yalvaranların isteklerine cevap veren onların dua ve tevbelerine icabet eden yüce Allah'ın kulu. Mucib Esmau'l-Hüsna'dandır. - (bkz. el-Mucib).
    ABDÜLMUHSİ: (Ar.) Er. - Bütün varlıkların sayısını tek tek bilen Allah'ın kulu. - Muhsi Esmau'l-Hüs*na'dandır.
    ABDÜLMUHYİ: (Ar.) Er. - Hayat veren can ve ruh veren bütün canlı*ları ve hayatı diri tutan Allah'ın kulu. - Muhyi Allah'ın 99 isminden birisidir (bkz. Muhyi).
    ABDÜLMUİD : (Ar.) Er. - Yaratıl*mışları yokettikten sonra tekrar diril*ten Allah'ın kulu. - Muid Allah'ın 99 isminden birisidir (bkz. el-Muid).
    ABDÜLMUİZ: (Ar.) Er. - Muiz'in izzet veren şereflendiren Allah'ın ku*lu. - (bkz. el-Muiz). Allah'ın isimlerindendir.
    ABDÜLMÜMİN: (Ar.) Er. - Gönül*lerde iman nurunu yerleştiren kendi*sine yönelenlere iman nasib ederek onları hidayetine alan koruyan yüce Allah'ın kulu. - Mü'min Allah'ın isimlerindendir.
    ABDÜLVACİD: (Ar.) Er. - Yoktan vareden meydana getiren dilediğini anında elde eden zenginlik ve serve*tine nihayet bulunmayan Vacid'in ku*lu. Vacid Allah'ın isimlerindendir. -(bkz. el-Vacid).
    ABDÜLVAHİD: (Ar.) Er. - Tek ve eşsiz olan zatında sıfatlarında hü*kümlerinde işlerinde asla benzeri ol*mayan Allah'ın kulu. - Vahid kelimesi Cenab-ı Hakk'ın Kur'an'da zikredilen 99 isminden birisidir (bkz. el-Vahid).
    ABDÜLVALİ: (Ar.) Er. - Bütün alemleri ve meydana gelen bütün olayları tedbir ve idare eden Allah'ın kulu. - Vali Esmau'l-Hüsna'dandır. (bkz. el-Vali).
    ABDÜLVARİS: (Ar.) Er. - Gerçek servet ve zenginliklerin mutlak sahibi. Bütün zenginliklerin son ve asıl sahi*bi olan yüce Allah'ın kulu. - Varis ke*limesi Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Varis).
    ABDÜLVASİ: (Ar.) Er. - Vasi'nin kulu.Genişlik sahibi ve müsade edici darlık fakirlik ve sıkıntıdan münez*zeh olan Allah'ın kulu. - Vasi kelime*si Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Vasi).
    ABDÜLVEDUD: (Ar.) Er. - Vedud'un kulu.- Allah'ın isimlerinden. Vedud; iyi amel sahibi kullarını se*ven onlara rahmet ve rızasını yönel*ten sevilmeye ve sayılmaya dostluğu kazanılmaya yegane layık olan yüce Allah anlamındadır.
    ABDÜLVEHHAB: (Ar.) Er. - Çok çeşitli nimetleri daima bağışlayan Allah'ın kulu. Vehhab Allah'ın isimle-rindendir. - "Abd" takısı almadan kul*lanılmaz.
    ABDÜLVEKİL: (Ar.) Er. - Kendisi*ne tevekkül edilen kudretiyle kulları*nın işlerini halleden onlara yardımcı olan yüce Allah'ın kulu. - Vekil. Al*lah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Vekil).
    ABDÜLVELİ: (Ar.) Er. - Kendisine iman edenlerin dostu ve yardımcısı. Yarattıklarına mütevelli ve nazar edi*ci olan Allah'ın kulu. - el-Veliyy keli*mesi Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Veli).
    ABDÜNNAFİ: (Ar.) Er. - Yararlı şeyleri ve sebeplerini kudretiyle yara*tan Allah'ın kulu. - Nafı kelimesi Al*lah'ın isimlerindendir. (bkz. en-Nafı).
    ABDÜNNASIR: (Ar.) Er. - Yardım eden Yardımcıların en hayırlısı mü'minlere nusrct ve zafer veren Allah'ın kulu. - Nasır Allah'ın sıfatla-rındandır.
    ABDÜNNASIR: (Ar.) Er. - Yardım*cı yardım eden Allah'ın kulu.
    ABDÜNNUR: (Ar.) Er. - Nur sahibi aydınlık parlaklık sahibi olan Al*lah'ın kulu. - Nur Allah'ın isimlerin*dendir.
    ABDÜRRAFİ: (Ar.) Er. - Rafı'nin kulu. (bkz. er-Rafi). Allah'ın isimle*rinden
    ABDÜRRAHİM: (Ar.) Er. - Merha*metli esirgeyen koruyan acıyan ahirette mümin kullarına merhamet eden Allah'ın kulu.- er-Rahim Al*lah'ın isimlerindendir.
    ABDÜRRAUF: (Ar.) Er. - Çok lütuf şevkat ve rahmet eden. Onları belli nimetlerle dengeli yaşatan seviyelendiren Allah'ın kulu. (bkz. Rauf).
    ABDÜRREŞİD: (Ar.) Er. - Allah'ın isimlerinden. Reşid'in kulu.- (bkz. er-Reşid).
    ABDÜRREZZAK: (Ar.) Er. - Bütün mahlukların rızkını veren Allah'ın ku*lu. - Rezzak Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı almadan kullanılmaz.
    ABDÜSSAMED: (Ar.) Er. - Kimse*ye hiçbir şeye muhtaç olmayan Al*lah'ın kulu. - Samed Allah'ın isimle*rindendir. "Abd" takısı almadan kul*lanılmaz. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    ABDÜSSELAM: (Ar.) Er. - Barış rahatlık selamete çıkaran selam eden zevalsiz ebedi olan Allah'ın ku*lu. - es-Selam kelimesi Allah'ın isim*lerindendir. "Abd" takısı almadan kullanılamaz.
    ABDÜSSEMİ: (Ar.) Er. - Her şey*den arınmış olarak bütün sesleri söz*leri ve kelimeleri işitip ayırdeden yü*ce Allah'ın kulu. (bkz. es-Semi').
    ABDÜSSETTAR: (Ar.) Er. - Günahları örten gizleyen Allah'ın kulu.
    ABDÜŞŞAHİD: (Ar.) Er. - Şahid'in kulu. Görünen ve görünmeyen eşyanın hepsini görücü ve tasarruf edici olan ve her şeyi müşahade altında bu*lunduran Allah'ın kulu. - Şahid Allah'ın isimlerindendir. (bkz. eş-Şahid).
    ABDÜŞŞEKÜR: (Ar.) Er. - Emrine uyan yasaklarından sakınan kullarını seven ve çok ikramda bulunan Al*lah'ın kulu. - Şekür Allah'ın isimle*rindendir. "Abd" takısı almadan kullanılmaz.
    ABDÜZZAHİR: (Ar.) Er. - Varlık ve birliği sonsuz sayıda eserler ve delil*lerle belli olan Allah'ın kulu. - ez-Za*hir Allah'ın isimlerindendir. (bkz. ez-Zahir).
    ABER: (Ar.) Er. - Hz. Nuh'un erkek torunu.
    ABENDAM: (Fars.) Ka. - Güzel vücutlu güzellik.
    ABGUN: (Fars.) Er. - 1. Mavi renk. Gök. 2. Parlak. 3. Nişasta.
    ABHER: (Ar.) Er. 1. Nergis çiçeği. 2. Yasemin. 3. Zerrin kadehi çiçeği. 4. Dolu kab.
    ABILAY HAN: (Tür.) Er. - Orta cüz Kazak Hanı. Ülkesini Çinlilere Hive hanlıklarına karşı ustaca savundu (1711-1781).
    ABIŞKA NOYAN: (Tür.) Er. - İlhan*lı komutan. (XIII-XIV. yy.) bkz. Abuşga.
    ABHİZ: (Fars.) Er. 1. Büyük dalga. 2. Kaynak. 3. Su yolu.
    ABİD: (Ar.) Er. Allah'a ibadet eden çok ibadet eden zahid. Kullar köle*ler.
    ABİDE: (Ar.) Er. - Anıt. Önemli ve değerli yapıt.
    ABİDİN: (Ar.) Er. - İbadet edenler-Zeyne'l-Abidin'den kısaltma isim ad. Zeynelabidin: Hz. Ali'nin torunların*dan biri ibadet edenlerin ziyneti.
    ABŞAR: (Ar.) Ka.- Şelale.
    ABUŞKA: (Tür.) Er. - Koca zevc yaşlı erkek.
    ABUZER: (f.a.i.) Er. - Altın suyu. Altın suyu gibi parlak ve görkemli. Yahut Ebu Zer (el-Gıfarî) isminin fonetik değişikliğe uğramış şekli

  2. #2
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    ABUZETTİN: (Ar.) Er. - Din yolun*da çabuk hızlı giden
    ACA: (Tür.) Er. 1. Amca ağabey. 2. Güçlü kuvvetli başladığı işi bitiren. 3. Büyük
    ACABAY: (Tür.) Er. - (bkz. Aca).
    ACAHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Aca).
    ACAR: (Tür.). 1. Becerikli. 2. Atıl*gan ele avuca sığmaz. 3. Halk. 4. Ye*ni taze- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır (örfte). Acar Sırrı: 1967 Dünya Güreş şampiyonu Türk.
    ACARALP: (Tür.) Er. - Yiğit bece*rikli cesur kişi.
    ACARBAY: (Tür.) Er. - Doğan Acarbay olimpiyatlarda yarışmış Türk atlet 1948.
    ACARER: (Tür.) Er. - (bkz. Acaralp).
    ACARKAN: (Tür.) Er. - (Acaralp).
    ACARMAN: (Tür.) Er. - Çevik be*cerikli girişken.
    ACARÖZ: (Tür.) Er. - Özünde yiğit*lik bulunan.
    ACARSOY: (Tür.) Er. - Yiğit soylu.
    ACEM: (Ar.) Er. 1. Arap olmayan milletlerin hepsi 2. Açık ve doğru Arapça konuşamayan kimse 3. Özel*likle İranlı İran halkından biri. Acem Bekir Efendi: Türk Reisü'l-Küttab 1723.
    ACER: (Ar.) Ka. - Hz. İsmail (a.s.)'in annesi (bkz. Hacer).
    ACLAN: (Ar.) Er. - Hızlı çabuk telaşlı. Osman Bey ile çağdaş olan 14. yy. ortalarında yaşamış Karasi Beyi.
    ACUN: (Ar.) Er. - Dünya varlık.
    ACUNAL: (Tür.) Er. - Dünyayı kap*sayan dünyayı fetheden.
    ACUNALP: (Tür.) Er. - (bkz. Acunal).
    ACUNMAN: (Tür.) Er. - Dünyaca ta*nınmış ünlü.
    AÇANGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Gül).
    AÇE: (Tür.) Ka. - Sumatra adasının en kuzey kısmı. Önceleri burada Açe İslam devleti hüküm sürerdi. Şimdi ise Hollanda sömürgesidir.
    AÇELYA: (Yun.i.) Ka. - Kokusuz fundagillerden çeşitli renklerde çiçek*ler açan bir bitki.
    AÇIL: (Tür.) Ka. - Açılmak eylemin*den emir; serpil
    AÇILAY: (Tür.) Ka. - Ayın dolunay halinde olmaya başlaması
    AD: (Ar.) Er. - Çok eskiden Yemen taraflarında bulunan ve Hud peygam*ber tarafından imana getirilemediği için Allah tarafından yok edildiğine inanılan bir kavmin adı. Kur'an-ı Ke-rim'de bu kavim aynı isimle anılmış ve başlarından geçen hadiseler geniş*çe ele alınmıştır.
    ADAHAN: (Tür.) Er. - Adanın haki*mi yöneticisi.
    ADAL: (Tür.) Er. - "Adın yayılsın ün kazan" manasında.
    ADALEDDİN : (Ar.) Er. - Dinin adaleti- Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    ADALET: (Ar.) Ka./Er. - 1. Hakka riayctkarlık hak tanırlık haklılık doğruluk. 2. Haksızlıktan uzaklaşma. 3. Düzenli ve dengeli davranma. 4. Hakkaniyet.
    ADANIR: (Tür.) Ka./Er. - Şanlı şöhretli
    ADEM: (İb.h.i.) Er. 1. Allah'ın yarat*tığı ilk insan insan soyunun atası ve ilk peygamberi. 2. Adam. 3. İyi temiz kimse. Âdem (a.s.) ilk insan ve ilk isimlendirilen varlık. Kur'an'da Hz. Adem'in 25 yerde ismi geçer.
    ADETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın kanunu ilahi sünnet.
    ADEVİYE: (Ar.) Ka. 1. İyilik yar*dımseverlik. 2. Ünlü hanım mutasav-vıfe.
    ADIGÜZEL: (Tür.). Ka./Er. - Güzel isim. Verilen ismin güzel olması.
    ADİL: (Ar.) Er. 1. Doğruluk göste*ren. Doğru. 2. Eşit müsavi. 3. Adaletli davranan. Kur'anî bir isimdir. Allah'ın emirlerini hakkıyla uygula*yan anlamına gelir. Raşid halifelerin 2. cisi Ömer b. el-Hattab'ın meşhur lakabı.
    ADİLE: (Ar.) Ka. 1. Doğruluk göste*ren. 2. Doğru- Her işinde adalet doğ*ruluk bulunan hükümet. 3. Adile Sul*tan; Osmanlı döneminde Bağdat'ta valilik yapan Süleyman Paşa'nın hanı*mı. Adına bir cami bir de kervansaray yapılmıştır.
    ADİLHAN: (a.t.i.) Er. - Adil yöneti*ci.
    ADİL GİRAY: (a.t.i.) Er. - Kırım ve-liahtı. (1548- Kazvin 1579) Devlet Giray'ın oğlu. Osmanlı-İran savaşında Osmanlılara yardımcı oldu. İkinci Şamah savaşını kazanan İranlılarca tut*sak edildi ve Kazvin'de öldü.
    ADİN: (Ar.) Er. - Cennet (Adn).
    ADİY: (Ar.) Er. - Savaşçı savaştan geri durmayan mücahid. Adiy b. Ha*tim et-Tai: 630 yılında müslüman ol*du. Babası gibi cömertti. Kabilesinde İslam'dan dönme eğilimleri görünce engel oldu. Cemel vakasında Hz. Ali*nin yanında yer aldı.
    ADNAN: (Ar.) Er. - Cennette ölüm*süzlüğe kavuşan kimse.
    ADNİ: (Ar.) Er. 1. Adın'a mensup (bkz. Adnan). 2. Cennete girmeye hak kazanan. Adni Recep Dede. Türk mu*tasavvıf şair. (Belgrat 1688).
    ADNİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Adni).
    AFAFET: (Ar.) Ka. 1. Afıflik temiz*lik temiz olan. 2. Fenalıktan günah işlemekten kaçınma. 3. Namuslu ol*mak.
    AFET: (Ar.) Ka. 1. Büyük felaket bela musibet. 2. Çok güzel kadın dil*ber
    AFFAN: (Ar.) Er. - Kötü şeylerden kaçınan kötülüklerden uzaklaşan te*miz. Ashab'dan bu ismi kullananlar olmuştur.
    AFGAN: (Ar.) Er. - Heyecanlı çabuk öfkelenen. Orta Asya'da yaşayan müslüman bir kavim. Cemalettin Af-gani: Müslüman alimlerden.
    AFİF: (Ar.) Ka. 1. İffetli namuslu ırz ve namus sahibi kadın. 2. Doğru haramdan sakınan yolsuzluğa sap*maz kişi.
    AFİFE: (Ar.) Ka.. - (bkz. Afif). IV. Mehmed'in hanımı.
    AFİL: (Ar.) Er. 1. Uful eden gurub eden batan (güneş yıldız). 2. Görün*mez olan kaybolan
    AFİTAB: (Fars.) Ka.l. Güneş gün ışığı. 2. Çok güzel dilber parlak yüz.
    AFRA: (Ar.) Ka. 1. Ayın onüçüncü gecesi. 2. Beyaz toprak. Afra binti Ubeyde: Sahabe hanımlardan.
    AFŞAR: (Tür.) Er. 1. Oğuz Türkleri*nin 24 boyundan biri. Türkiye Iran Azerbaycan ve Afganistan'da dağınık olarak yaşamaktadırlar. 2. Çabuk iş gören çevik atılgan
    AFŞİN: (Tür.) Er. - Zırh silah. Afşin bey: Selçuklu komutanı. ( XI. yy.). Gümüştigin'le birlikte Anadolu savaş*larına çıktı. Malatya'da Bizans ordula*rını yendi. Marmara kıyılarına kadar ilerledi (1079).
    AFTABE: (Fars.) Ka. - 1. Su kabı. 2. Güneş biçiminde yapılan mücevher.
    AFUV: (Ar.) Er. - Daima affeden merhametli. Esmaü'l-Hüsna'dandır. "Abd" takısı alarak kullanılır.
    AGAH: (Fars.) Er. - Bilgili haberli uyanık afif. Vakıf olmuş malumatlı. Agah Efendi: (1744-1824). Türk dev*let adamı.
    AĞAN: (Tür.) Ka.- Akanyıldız ağma
    AGER: (Tür.) Er. - Temiz doğru kimse
    AGRA: (Ar.) Er. - Çok sevimli çok yakışıklı.
    AĞA: (Tür.) Er. 1. Yaşlanma manası*na gelen "ağmak"tan. Büyük efendi. Büyük kardeş ağabey. 2. Amir baş reis. Eski devlet teşkilatımızda bazı idarecilere verilen unvan. 3. Osmanlı devletinde okuma-yazma bilenlere verilen şeref unvanı. 4. Halkın saygı*sını kazananlara verilen unvan. 5. Er-kek koca. 6. Eski büyük konaklar*da çalışan hizmetlilerin başı. Eski Türklerde soylu aileye mensup kadın*lar da bu unvanı kullanmışlardır.
    AĞAHAN: (Tür.) Er. - Nizari İsmaili imamlara verilen unvan. Doğu Türk-çesinde ağabey anlamında da kulla*nılmıştır. Türk kökenli Kaçarların onur unvanıydı. Ağa Han: Nizari İsmailîlerin dini önderi.
    AĞAR: (Tür.) Er. - 1. Beyaz renkli. 2. Açık tavırlı samimi. 3. Asil onur*lu şerefli.
    AĞANER: (Tür.) Er. - Saf temiz duru insan.
    AĞCA: (Tür.) Ka. - Beyaz tenli ka*dın.
    AĞGÜL: (Tür.) Ka. - Beyaz gül ak gül.
    AHAD: (Ar.) Er. 1. Bir kişi kimse. 2. Birler birden dokuza kadar olan sayılar. 3. Ünlü Türk denizcilerinden Ahad bey (Umur bey donanmasın*dan).
    AHAVİ: (Ar.) Er. - 1. Kardeşçe dostça. Kardeş gibi.
    AHBARÎ: (Ar.) Er. - Haber veren ri*vayet eden.
    AHDİ: (Ar.) Er. - Ahd and icabı ve*ya ahd ve ahda müteallik. Ahdî Türk tezkire yazan ve Divan şairi (Bağdat 1593).
    AHENK: (Fars.) Ka. 1. Uygun uyum düzen armoni. 2. Renkler arasında uygunluk. Sesler arasında uygunluk düzen makam. 3. Çalgılı eğlence-Saz takımınca icra edilen beste. 4. Kasıt niyet.
    AHFA: (Ar.)- Kalb ruh sır hafi ah-fa şeklinde sıralanan "Ietafet-i hamse" sonuncusuna verilen ad.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AHFAZ: (Ar.) Er. - 1. Belleği çok kuvvetli. 2. Kur'an'ı en iyi hıfzetmiş kişi. 3. Alçak gönüllü.
    AHFEŞ: (Ar.) Er. 1. Küçük gözlü zayıf bakışlı. 2. Yalnız gece gören kimse. Ahfeş lakabında üç büyük Arap alimi vardır. Abdülhamid Said b. Mes'ade Ali b. Süleyman.
    AHİ: (Ar.) Er. 1. Ahi ocağına mensup olan kimse. 2. Cömert eliaçık. Ahi Benli Hasan. Türk şairi. Yavuz döne*minde yaşamış ve Şirinu Perviz mes*nevisini yazmıştır.
    AHİD: (Ar.) Er. 1. Bir şeyin yerine getirilmesini emretmek. 2. Söz ver*mek. Emir talimat taahhüt anlaşma yükümlülük.
    AHKAF: (Ar.) Er. 1. Kum fırtınası 2. Kur'an-ı Kerim'in 6. suresi. Araplar bu ismi Arabistan'ın güneyinde kim*senin bilmediği ve giremediği çöle vermişlerdir.
    AHLA: (Ar.) Ka. - Çok tatı. Pek şi*rin.
    AHLAS: (Ar.) Er. - 1. Saf halis ka-rışımsız. 2. İyi yürekli temiz kimse. 3. Kur'anî ıstılahta Allah'a halis ola*rak yönelip ihlaslılıkta ileri bir dere*ceye varmış kul.
    AHMED: (Ar.) Er. - Çok en çok övülmüş methedilmiş. Kur'an-ı Kerim'de Saf suresinin 2. ayetinde: Hz.İsa İsrailoğullarına: "...adı Ahmed olan peygamberi de müjdeleyici ola*rak geldim" şeklinde geçen isimlen*dirme ile Peygamberimizin isimlerin*den birisi olarak anıldı ve kullanılma*ya başlandı.- Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. Ahmed-i Muh*tar Hz. Muhammed (s.a.s).
    AHMER: (Ar.) Er. - Kırmızı kızıl.
    AHNEF: (Ar.) Er. 1. Ayaklan çarpık ve eğri büğrü olan. Daha çok lakap olarak kullanılır. Ahmet b. Kays as-habdan.
    AHNES: (Ar.) Er. - Basık ve sivri bu*runlu. Daha çok lakap olarak kullanı*lır.
    AHRA: (Ar.) Ka. - Daha layık mü*nasip uygun
    AHSA: (Ar.) - Arabistan'ın Kuveyt-Katar kısmına verilen isim- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır
    AHSEN: (Ar.) - Daha güzel çok gü*zel en güzel. Erkek ve kadın adı ola*rak kullanılır. Ahsen-i takvim: En gü*zel şekil. Kur'an-ı Kerim'in Tin sure*sinin 3. ayetinde insanın ahsen-i tak*vim üzere yaratıldığı beyan buyurulmaktadır. Ahsen kelimesi Kur'an'da 16 yerde zikredilmiştir.
    AHTER: (Fars.) Ka. - Yıldız.
    AHU: (Fars.) Ka. 1. Ceylan karaca gazal. 2. Güzel ince alımlı kadın. 3. Gözleri ceylan gözüne benzeyen ka*dın. 4. Kardeş dost
    AHVER: (Ar.) Er. -1. Müşteri yüzlü güzel gözlü adam. 2. Zeki akıllı.
    AHVES: (Ar.) Er. - Cesur kahraman yiğit.
    AİŞE: (Ar.) Ka. - 1. Yaşayan zen*ginlik ve bolluk gören. Yaşayış. Aişe binti Ebu Bekir. Peygamberimiz (s.a.s)'in hanımlarından. Muhterem annelerimizden biri olan Aişe (r.a.) İslami bilgisi ve fakihliği ile de meş*hurdur (bkz. Ayşe).
    AJDA: (Tür.) Ka. 1. Filiz sürgün. 2. Çentik çentik olan şey
    AKABE: (Ar.) Er. 1. Sarp geçit çı*kılması zor yokuş. 2. Tehlike. Atlatıl*ması zor güçlük muhtıra.
    AKAD: (Tür.) Er. - Doğruluğuyla dürüstlüğüyle tanınmış kimse.
    AKALP: (Tür.) Er. - Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.
    AKALIN: (Tür.) Er. - Alnı açık suçu olmayan onurlu. Akalın (Besim Ö-mer Paşa). Türk hekim.
    AKANAY: (Tür.) Ka. - Yıldız küme*si.
    AKANSEL: (Tür.) Er. 1. Akarsu. 2. Uzun mesafeler geçerek denize dökü*len akarsu.
    AKAR: (Tür.) Er. 1. Akıp geçen. 2. Gelir getiren.
    AKASMA: (Tür.) Ka. - Beyaz mavi morumsu pembe çiçek veren yabani tırmanıcı bir bitki.
    AKASOY: (Tür.) Er. - Sevilen sayı*lan soydan gelen
    AKASYA: (Yun.i.) Ka. - Küçük sıra yapraklı gölgeli küçük cinsleri süs için yetiştirilen baklagillerden bir ağaç. Salkım ağacı da denir.
    AKAY: (Tür.)- Beyaz ay ayın tam bir daire olarak dolgun parlak görün*düğü evre. Ak ve ay kelimelerinden birleşik isim. Erkek ve kadın adı ola*rak kullanılır.
    AKBATU: (Tür.) Er. - Yiğit erkek.
    AKBATUN: (Tür.) Er. - (bkz. Akbatu).
    AKBEHMEN: (Tür.) Er. Peygamber çiçeğinin eşanlamlısı.
    AKBİLGE: (Tür.) - Alim bilgili dü*rüst kimse.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AKBOĞA: (Tür.) Er. - Boğa gibi güçlü ve temiz şahsiyetli. Akboğa Celayir: Moğol emir ve komutanı.
    AKBORA: (Tür.) Er. - (bkz. Bora)
    AKBUDUN: (Tür.) Er. - Temiz ta*nınmış soydan gelen
    AKBURAK: (Tür.) Er. - (bkz. Bu*rak)
    AKÇAN: (Tür.) Ka. - Temiz dürüst kimse
    AKCEBE: (Tür.) Er. - Beyaz zırh sa*hibi yiğit.
    AKÇA: (Tür.) Ka. 1. Oldukça ak be*yazca. 2. Eskiden kullanılan küçük gümüş para nakit. 3. Temiz saf iyi niyetli kişi.
    AKÇAKİRAZ: (Tür.) Ka. - Bir kiraz çeşidi.
    AKÇAKOCA: (Tür.) Er. - Temiz ve namuslu erkek. - Osman Gazi ve Or*han Gazi'nin silah arkadaşı.
    AKÇALI: (Tür.) Er. - Varlıklı zen*gin.
    AKÇAM: (Tür.) Er. - Kuzey Ameri*ka'da yetişen bir çam türü.
    AKÇAR: (Tür.) Er. - iyi ruhlar.
    AKÇIL: (Tür.) - Beyazımsı solgun Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AKÇİÇEK: (Tür.) Ka. - Beyaz çi*çek- Daha çok örfte kullanılır.
    AKÇORA: (Tür.) Er. - İyi ruhlar.
    AKDA: (Ar.) Ka. - Himaye altında olan cariye kadın köle.
    AKDEMİR: (Tür.) Er. - Demir gibi güçlü ve temiz yürekli. Yiğit.
    AKDES: (Ar.) Er. - En kutsal.
    AKDİL: (Tür.) Er. - İyi doğru güzel konuşan kişi.
    AKDOĞAN: (Tür.) Er. - (bkz. Doğan).
    AKDORU: (Tür.) Er. - Doruğu bulutlu dağ.
    AKEL: (Tür.) Er. 1. Doğru dürüst iş*ler yapan kimse. Dürüst güvenilir er*kek.

  3. #3
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    AKERMAN: (Tür.) Er. - Dürüst soylu temiz kişi.
    AKGİRAY: (Tür.) Er. - (bkz. Akergin)
    AKGÜL: (Tür.) Ka. - Beyaz gül.
    AKGÜN: (Tür.) Er. - Mutlu sevinçli gün.
    AKHAN: (Tür.) Er. - Dürüst hakan.
    AKALP: (Tür.) Er. - Cömert eli açık yiğit.
    AKIMAN: (Tür.) Er. - Cömert eli açık kimse.
    AKIN: (Tür.) Er. - Her engeli aşan güçlüklerden yılmayan hızlı hareket kabiliyetine sahip.
    AKINALP: (Tür.) Er. - Akın yapan yiğit. Yiğit.
    AKINCI: (Tür.) Er. -Osmanlılarda ileri karakol. Ani vurkaçlarla düşman*larının moralini bozan uç süvarileri. Hafif süvari.
    AKINER: (Tür.) Er. - (bkz. Akınalp)
    AKINTAN: (Tür.) Er. - Tan yeri ağa*rırken yapılan akın

    AKİF: (Ar.) Er. 1. Bir şeyde sebat eden. 2. İbadet eden ibadet maksa*dıyla mübarek bir yere çekilen. İ'tikafa giren. 3. Direnen. M. Akif Er soy: Ünlü şair ve yazarımız. Safahat'ın ya*zan. İstiklal marşını telif etmiştir.
    AKİFE: (Ar.) Ka. 1. Bir şey üzerinde azimle duran sebatlı kararlı. 2. İba*det eden hanım.
    AKİL: (Ar.) Er.- Akıllı akıl sahibi. Uslu kavrayışlı. Ali b. Ebi Talib'in kardeşi. Akil b. Ebi Talib.
    AKİLE: (Ar.) Ka.- (bkz. Akil)
    AKİPEK: (Tür.) Ka. - İpek gibi ka*dın.
    AKİS: (Ar.) Ka. 1. Yankı. 2. Işığın veya bir şeklin bir satha çarpıp orada görünmesi yansı. 3. Zıt ters muhalif.
    AKKOR: (Tür.) Ka. - Işık saçacak aklığa varıncaya kadar ısıtılmış olan.
    AKKIZ: (Ar.) Ka.- Beyaz kadın.
    AKMAN: (Tür.) Er. 1. Temiz beyaz güzel insan. 2. Yaşlı kimse.
    AKMANER: (Tür.) Er.- (bkz. Ak*man).
    AKMAR: (Ar.) Ka. - Aylar yıldızlar.
    AKMER: (Ar.) Ka. - Ay gibi beyaz (yüz)
    AKNUR: (t.a.i.) Ka. - Beyaz nur.
    AKÖZ: (Tür.) Er. - Özü sözü doğru kişi temiz kişilikli.
    AKPINAR: (Tür.)- (bkz. Pınar).
    AKSAN: (Tür.) Er.- İyi ve temiz ta*nınmış kimse.
    AKSEN: (Tür.) Ka.- Sen aksın te*mizsin doğru ve namuslusun.
    AKSEVİL: (Tür.) Ka. - (bkz. Sevil).
    AKSIN: (Tür.) Er.- Temiz doğru dü*rüstsün.
    AKSOY: (Tür.) Er. - Temiz soylu.
    AKSUN: (Tür.) Er. - (bkz. Aksu).
    AKSUNA: (Tür.) Ka. -Ak renkli ya*ban ördeği.
    AKSUNER: (Tür.) Er.- (bkz. Aksungur).
    AKSUNGUR: (Tür.) Er.-Doğan cin*sinden bir nevi av kuşu. - Aksungur b. Abdullah. Melikşah zamanında Halep'in hakimliğini yöneticiliğini yapan Türk Emiri.
    AKSU : (Tür.) Ka. 1. Temiz pırıl pı*rıl su gibi. 2. Nehir
    AKSÜYEK: (Tür.) Er. - Eski Türk*lerde soylu anlamında kullanılırdı.
    AKŞEMSEDDİN: (t.a.i.) Er.- Dinin güneşi.- Türk din bilgini ve hekim. (Şam 1389-Göynük 1459). Fatih'in hocasıdır. İstanbul'un fethinde bulun*du. Ünlü sahabi komutan Eba Eyyub el-Ensari'nin mezarını bulduğu söyle*nir. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    AKŞIN: (Tür.) 1. Az ak akımsı.2. Derisinde kıllarında ve gözlerinde doğuştan boya maddesi bulunmadığı için her yanı beyaz olan (insan hayvan). Erkek ve kadın adı olarak kulla*nılır.
    AKŞİT: (Tür.) Er. - Kutlu uğurlu. 2. Ak. 3. Güneş nur aydınlık. Akşit Muhammed b. Tugac: İhşidiler devletinin kurucusu.
    AKTAY: (Tür.) Er. - Beyaz tay. Türkler'de çok kullanılan bir isimdi.
    AKTAÇ: (Tür.) Er. - Beyaz taç.
    AKTAN: (Tür.) - Aydınlık mehtaplı gece.
    AKTAR: (Tür.) Er. - Parlak aydınlık sabah.
    AKTAŞ: (Tür.) Er. - Mermer.


    AKTEKİN: (Tür.) Er. - Parlak gör*kemli temiz huylu yiğit.
    AKTEMÜR: (Tür.) Er. - Akdemir.
    ARTİMUR: (Tür.) Er. - (bkz. Aktemur).
    AKTOLGA: (Tür.) Er. - (bkz. Tol*ga).
    AKTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Aytuğ).
    AKYIL: (Tür.) Er. -Temiz güzel se*ne. - Erkek ve kadın adı olarak da kullanılır.
    AKYILDIZ: (Tür.) - Akşama doğru doğan parlak yıldız. Çoban yıldızı sa*bah yıldızı.
    AKYİĞİT: (Tür.) Er.- Dürüstlüğü ve temizliğiyle tanınmış yiğit.
    AKYOL: (Tür.) Er. - Dürüst doğru ve iyi yol.
    ALAADDİN: (Ar.) Er. -Dini yücelt*mek için din uğruna çalışan kimse. Alaaddin Keykubad (1192-1237) Anadolu Selçuklu Sultanı. - Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
    ALACAN: (Tür.) Er. - (bkz. Akan).
    ALAGÜN: (Tür.) Ka. - Yazın güneş buluta girdiği zamanki gölgeli hava.
    ALAMET: (Ar.) Ka. 1. İşaret iz ni*şan. 2. Remiz sembol. 3. Belirti emare. 4. Çok iri şaşılacak büyüklük*te (mec.).
    ALANALP: (Tür.) Er. - Ülke alan fetheden fatih.
    ALANAY: (Tür.) Er. - (bkz. Alanalp).
    ALANER: (Tür.) Er. - (bkz. Alanalp).
    ALANGOYA: (Moğ.) Ka. 1. Altın geyik. 2. Ünlü Moğol destanının kut*sal sayılan kadın kahramanı.
    ALANGU: (Tür.) Er. -Altın geyik.
    ALANUR: (Ar.) Ka. - (bkz. Nur).
    ALAPINAR: (Tür.) Ka. - (bkz. Pı*nar).
    ALATAN: (Tür.) Er. - Güneş doğma*dan önce ufukta beliren karışık renk*ler.
    ALATAY: (Tür.) Er. - Derisinde be*nekler olan tay.
    ALCAN: (Tür.) Ka. - Can alıcı güzel. Can alan cesur yürekli.
    ALEMDAR: (a.f.i.) Er. 1.Bayrak ve*ya sancak tutan taşıyan bayraktar sancaktar. 2. İşe önderlik eden. Alem*dar Mustafa Paşa: Osmanlı veziri.
    ALEV: (Tür.) Ka. 1. Ateşten ve yanı*cı cisimlerden çıkan parlak çeşitli şe*killere giren gazlardan meydana gelen şeffaf dil yalım. 2. Aşk ateşi sevda. 3. Alımlı cazibeli kadın.
    ALEVİ: (Ar.) Er. - Hz. Ali soyundan Hz. Ali'ye hususi ilgi gösteren ona taraftar olan. Şii mezhebinin kolların*dan biri.
    ALGAN: (Tür.) Er. - Alan fetheden fatih.
    ALGIN: (Tür.) Er. 1. Güçlü iyi gü*zel sıcakkanlı sevimli. 2. Sevdalı aşık vurgun. 3. Hızlı akan su. 4. Renksiz cılız zayıf.
    ALGUHAN: (Tür.) Er. - Çağatay hanlığı hükümdarı. (1266). Orta Asyayı ele geçirip Harezmden Afganis*tan'a kadar sınırlarını genişletti. Cengiz'in yasalarını şiddetle uyguladı.
    ALGUN: (Fars.) Ka. 1. Aklı alınmış. 2. Al renginde koyu ve parlak pem*be. 3. Tümsek tepe.
    ALGUNE: (Fars.) Ka. 1. Serap. 2. Allık.
    ALGÜL: (Tür.) Ka. - Kırmızı gül.
    ALİ: (Ar.) Er. 1. Yüce ulu yüksek. 2. Hz. Ali: Ebu Talib'in oğlu. Pey*gamberimizin amcazadesi ve kızı Fat*ma (r.anha)'nın kocası. Dördüncü ha*life.
    ALİCAN: (a.f.i) Er. - Ali ve can isimlerinin bir araya gelmesinden meydana gelmiştir. - (bkz. Ali ve Can).
    ALİCENGİZ: (a.t.i.) Er. - Akla gel*mez şeytanca beklenmedik ve umul*madık tarzda anlamlan ile "Alicengiz oyunu" deyiminde geçer.
    ALİGÜHER: (a.f.i.) Er. - Yaratılışı ve mayası yüce ve değerli olan.
    ALİ HAN: (a.t.i.) Er. - Yüce han.
    ALİKADR: (Ar.) Er. 1. Yüksek kıymette olan çok kıymetli çok takdir edilen çok saygıdeğer. 2. Meşhur bir çeşit lale.


    ALİM: (Ar.) Er. 1. Çok okumuş bilgin.2. Çok bilen. 3. Sonsuz. İlim sa*hibi. Allah'ın sıfatlarındandır. Kur'an'da Cenab-ı Hakk'ın ismi olarak 13 yerde geçer. "Abd" takısı alarak da kullanılır.
    ALİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Alim).
    ALINAK: (Tür.) Er. - Doğru güve*nilir.
    ALİŞAH : (a.f.i.) Er. - Hükümdarla*rın en yücesi. Alişah Taceddin. (?-1324). İlhanlı veziri.
    ALIŞAN: (a.f.i.) Er. - Şan ve şerefi yüce ve yüksek olan çok değerli.
    ALİYAR : (a.f.i.) Er. 1. Yar dost sevgili. 2. Alinin dostu sevgili adı. 3. Yüce dost. - Birleşik isim
    ALİYE: (Ar.) Er. - Yüce yüksek bir şeyin en yukarısı tepesi. - (bkz. Ali).
    ALKAN: (Tür.) Er. - Kırmızı kan. Alkan bey: Türk denizci. Selçuklula*rın egemenliğindeki İznik'te Ebu'l-Kasım'ın donanma komutanı.
    ALKIM: (Tür.) Er. - Gökkuşağı. Al*kım (Uluğ Bahadır) Türk Arkeolog.
    ALKIN: (Tür.) Er. 1. Sevdalı aşık vurgun. 2. El çırpma övme.
    ALKUR: (Tür.) Er. - Hep bütün herkes.
    ALLAHVERDİ: (a.t.i.) Er. - İran'da yaşayan bir Türkmen kabilesinin adı.
    ALP: (Tür.) Er. 1. Eski Türklerde kahraman yiğit cesur bahadır pehli*van. 2. Seyfi kola mensup savaşçı fütüvvct ehli. Alperen Alpgazi. Bu isim İslam'dan sonra da Türkler ara*sında kullanılmaya devam etti.
    ALPAGU: (Tür.) Er. 1. Tek başına düşmana saldıran yiğit. 2. Eski Türk*lerde bir rütbe adı. 3. Eski Türklerde bir kurt adı.
    ALPAĞAN: (Tür.) Er. - Cesur yiğit kahraman.
    ALPAK: (Tür.) Er. - Dürüst kahra*man yiğit.
    ALPARTUR: (Tür.) Er. - Kendine güveni olan yiğit.
    ALPASLAN: (Tür.) Er. - Arslan gibi cesur ve yiğit savaş beyi. Büyük Sel*çuklu hükümdarı. Selçukluların en büyük zaferi sayılan Malazgirt zaferi onundur (l071).
    ALPAY: (Tür.) Er. - Cesur yiğit kimse.
    ALPAYDIN: (Tür.) Er. - (bkz. Al*pay).
    ALPBİKE : (Tür.) Er. - genç deli*kanlı (bkz. Alp).
    ALPÇETİN: (Tür.) Er. - (bkz. Al*pay).
    ALPDE.MİR: (Tür.) Er. - (bkz. Al*pay).
    ALPDOĞAN: (Tür.) Er. - Doğuştan yiğit olan.
    ALPER: (Tür.) Er. - (bkz. Alp).
    ALPEREN: (Tür.) Er. - Yiğit baha*dır.
    ALPERTUNGA: (Tür.) Er. - Efsane*vi Türk hükümdarı ve destan kahra*manı. M.Ö. 626 yıllarında yaşayıp İranlılarla uzun savaşlara giren Turan (Saka) hükümdarı olduğu söylenir. Türk İran Arap Hint Eski Yunan ve Asur kaynaklarında kendisinden değişik adlarla bahsedilir.
    ALPGİRAY: (Tür.) Er. - Yiğit hü*kümdar. Kırım veliahtı. Bir ara Kırım Hanı da oldu.
    ALPHAN: (Tür.) Er. - Yiğit hüküm*dar.
    ALPKAN: (Tür.) Er. - Yiğit soydan gelen.
    ALPKIN: (Tür.) Er. - Keskin kılıç.
    ALPMAN: (Tür.) Er. - Yiğit cesur kahraman.
    ALPNUR: (Tür.) Ka. - (bkz. Alp).
    ALPSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Alpkan). Yiğit ve cesur soya mensub.
    ALPTEKİN: (Tür.) Er. - Kahraman şehzade. Birleşik isim. Alp: Kahra*man Tekin: Şehzade.
    ALTAN: (Tür.) Er. 1. Sabahın güneş doğarkenki zamanı. 2. Hakanlara ve*rilen unvan sultan padişah.

    ALTAY: (Tür.) Er. 1. Asya'da Batı Sibirya ile Moğolistan'ı ayıran dağlık bölge. 2. Altay dağlan bölgesinde ya*şayan Türklerin genel adı.
    ALTIN: (Tür.) Ka. 1. Parlak san renkte paslanmayan kolay işlenebi*len ziynet eşyası olarak da kullanılan maden zer zeheb. 2. Örfte kadın adı olarak kullanılır. Zerrin (bkz. Zerrin).
    ALTINBAŞAK: (Tür.) Ka. - Değerli kimse.
    ALTINBİKE: (Tür.) Ka. - (bkz. Altınbaşak).
    ALTINIŞIN: (Tür.) Ka. - Işığın en güçlü anı.
    ALTINİZ: (Tür.) Ka. - (bkz. Altınışık).
    ALTINTAÇ: (Tür.) Ka. - Altından taç.
    ALTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Tuğ).
    ALTUNAY: (Tür.) Er. - Ay'ın san renkli hali
    ALTUNÇ: (Tür.) Er. 1. Bakır alaşı*mı. 2.Kırmızı bakır. 3. Kırmızı al gözlü.
    ALTUNER: (Tür.) Er. - Değerli kim*se.
    ALTUNHAN: (Tür.) Er. - Zengin ha*kan. Türklerin Çin'de hüküm süren Türk-Moğol hükümdarlarına verdik*leri ad.
    ALYA: (Ar.) Er. 1. Yüksek yer yük*seklik. 2. Gök sema.
    AMANULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın bağışlaması. Allah'ın koruması.
    AMİD: (Ar.) Er. 1. Çok hasta. 2. Aşk hastası. 3. Başlıca nokta. 4. Önder şef komutan. 5. Diyarbakır'ın eski adı. Ortaçağ'da İslam Türk devletle*rinde kullanılan bazı unvanlar ve me*muriyet isimleri.
    AMİL: (Ar.) Er. 1. Fail yapan işle*yen. 2. İslam devletlerinde zekat ver*gi tahsildarı veya valiler ve devlet memurlan.

  4. #4
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    AMİNE: (Ar.) Ka. - Gönlü emin kal*binde korku olmayan. - Peygamber'in (s.a.s) annesinin adı. (bkz. Emine).
    AMİR: (Ar.) Er. 1. Mamur eden şen*lendiren. 2. İmar olunmuş. 3. Devlete ait. 4. Kendisine bağlı görevliler bu*lunan. Amir b. Abdullah b. Mes'ud: Tabiindcndir. İslam fıkıh bilgini.
    AMİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Amir).
    AMMAR (Ar.) Er. 1. Memur eden. 2. Bayındırlaştıran. (bkz. Amir). - Ammar b. Yasir. Sahabeden. İlk müslüman olanlardandır. Çok işkence gör*dü. Habeşistan'a hicret etti. Annesi ilk İslam şehidcsi Sümeyye (r. anha)'dir.
    AMR: (Ar.) Er. - Uzun yaşamak uzun ömürlü olmak. Amr b. Madikerib: 631'de Medine'ye gitti ve müslüman oldu. Çok yaşlıyken bile iyi sa*vaştı.
    AMRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Amr).
    AMUZ: (Fars.) Er. - Bilen öğrenmiş öğreten.
    ANBER: (Ar.) Ka. 1. Ada balığının bağırsaklarında toplanan yumuşak yapışkan ve misk gibi kokan kül ren*ginde madde. 2. Güzel koku. 3. Gü*zellerin saçı.
    ANDAK: (Tür.) Er. - Hemen o anda. - Erkek ve kız adı olarak kullanılır.
    ANGIN: (Tür.) Er. 1. Tanınmış ünlü namlı. 2. Bayındır.
    ANI: (Tür.) - Yaşanmış olaylardan belleğin sakladığı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    ANIL: (Tür.) Ka. 1. Anılmak eylemi. 2. Meşhur ünlü. 3. Hatırlanan.
    ANİF: (Ar.) Er. 1. Sert şiddetli. 2. Haşin. 3. Geçmişte pek yakında bur*nun ucu denecek kadar yakından ge*çen. 4. Biraz önce belirtilen bahsedi*len.
    ANİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Anif).
    ARAF: (Ar.) Er. 1. Cennet ile cehen*nem arasındaki yer. 2. Sert tepe. 3. Adetler usuller. Arafat: Mekke'nin yakınında bulunup hacıların arefe gü*nü durdukları yerdir. Bu duruş haccın rükünlerindendir.
    ARAL: (Tür.) - Birbirine yakın ada*lar topluluğu. Orta Asya'da bir göl.
    ARAM: (Fars.) Ka. 1. Dinlenme sü*kun karar. 2. Rahat huzur istirahat. 3. Oturma eğlenme ikamet etme.
    ARAMCAN: (Fars.) Ka. -1. Gönül rahatı. 2. Sevgili sevilen güzel.
    ARAMDİL: (Fars.) Er. 1. gönül ra*hatı. 2. Sevilen güzel. 3. Yer mekan.
    ARCA: (Ar.) Ka. -1. Temiz namus*lu. 2. Aksak topal.
    ARDA: (Tür.) Er. 1. Eskiden bazı ça*vuşların elde tuttukları uzun değnek. 2. İşaret için dikilen değnek. -3. Çık*rıkçı kalemi. 4. Sonra gelen.
    ARDALI: (Tür.) Er. - (bkz. Arsal).
    ARDAN: (Tür.) Er. - (bkz. Arsal).
    AREF: (Ar.) Er. 1. Pek maruf çok bilinen. 2. Arif anlayışlı ve bilgili.
    AREFE: (Ar.) Ka. 1. Arife dini bay*ramlardan bir evvelki gün. 2. Bir ön*ceki gün.
    AREL: (Tür.) Er. - Temiz dürüst kimse.
    ARGU: (Tür.) Er. 1. İki dağ arası uçurum. 2. Orta Asya'da Issık gölü çevresinde Çu ve Talaş havzalarında yaşamış Kırgızların en büyük boyu. Argu Türkleri.
    ARGUN: (Tür.) Er. 1. Zayıf güçsüz düşkün dermansız zebun. 2. Yanyana iki kamış düdüğünden veya kartal kemiğinden yapılmış kaval. - Argun: İlhanlı hükümdarı. Abaka Han'ın oğ*lu.
    ARGÜN: (Tür.) Er. - Temiz aydınlık gün.
    ARGUN ŞAH: (Tür.) Er - (bkz. Argun). Argunşah. (Nizameddin) Ana*dolu Selçuklu Sultanı Kılıç Aslan II'nın oğlu. Babası ülkeyi oğullan ara*sında pay edince hissesine Amasya düşmüştü.
    ARHAN: (Tür.) Er. - Üstün nitelikli gururlu bakan.
    ARICAN: (Tür.) Er. - Temiz doğru kimse.
    ARIÇ: (Tür.) Er. - Barış asayiş.
    ARIER: (Tür.) Er. - Çalışkan kimse.
    ARİF: (Ar.) Er. 1. Meşhur çok tanın*mış mütearif. 2. Bilgi sahibi. Bilen bilgili irfan sahibi. 3. Sıbyan mektebi hocası veya kalfası.
    ARİFE: (Ar.) Ka. - Bilgi ve irfan sa*hibi kadın. Uyanık ince ruhlu latif.
    ARIHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Arhan).
    ARIKAL: (Tür.) Er. - Temiz doğru dürüst kal.
    ARIKAN: (Tür.) Er. - Temiz soy.
    ARIKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Arhan)
    ARIN: (Tür.) Er. 1. Temiz arı saf. 2. Alın. 3. Yüz cephe. Dağların tepele*rin yüzü.
    ARINÇ: (Tür.) Er. 1. Temiz saf arı. 2. Barış.
    ARISAL: (Tür.) Er. - An gibi çalış*kan kimse.
    ARISAN: (Tür.) Er. - Temiz doğru tanınmış kimse.
    ARISOY: (Tür.) Er. - (bkz. Arısan).
    ARITAN: (Tür.) Er. - Temizleyen arı duruma getiren.
    ARKAN: (Ar.) Er. 1. Temiz ari kan*dan gelen. 2. Üstün galip. Arkan (Seyfı) Türk mimar (1903-1966).
    ARKIN: (Tür.) Er. - Yavaş ağır sa*kin gelecek yıl.
    ARKUT: (Tür.) Er. - Temiz uğurlu kutlu.
    ARMAĞAN: (Fars.) 1. Hediye peş*keş tuhfe bergüzer. 2. Birinin gördü*ğü işe veya başarısına karşılık olarak verilen şey mükafat.3. Bir ilim ada*mını tanıtmak veya çalışmalarından ötürü mükafatlandırmak maksadıyla adına çıkarılan ilmi eser. (Köprülü Armağanı). - Erkek ve kadın adı ola*rak kullanılır.
    ARMAN: (Fars.) Er. 1. Hasret özle*me. 2. Zahmet sıkıntı. 3. Teessüf. 4. Pişmanlık.
    ARMİNE: (İbr.) Ka. - İbranice isim. (bkz. Emine).
    ARRAF: (Ar.) Er. l Falcı kahin. Müneccim. 2. Hekim. 3. Göçebe Arap aşiretlerinin örfe vakıf umumi bilgile*ri.
    ARRAFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Arraf).
    ARSAL: (Tür.) Er. - Temiz huylu namuslu.
    ARSEBÜK: (İ.) Er. - 1. Temiz ruhlu ve çabuk. 2. Toy. 3. Namus konusun*da titiz.
    ARSLAN: (Tür.) Er. 1. Kuvvet ve saldırganlığıyla tanınan hayvan esed şir. 2. Cesur adam bahadır. 3. Bir çe*şit çiçek. Arslan Argun: Alpaslan'ın oğlu (1097).
    ARSLANGİRAY: (Tür.) Er. Cesur korkusuz han. Arslan Giray: Kırım hanı (1702-1767).
    ARSLANŞAH: (Tür.) Er. - Arslan gibi cesur ve yiğit şah kral. Cesur ko*mutan. Arslan Şah: Kirman Selçuklu hükümdarı (l 145).
    ARTAN: (Tür.) Er. 1. Yarar fayda. 2. Üstünlük meziyet nitelik.
    ARTUÇ: (Tür.) Er. - Ucu sivri de*mirle donanmış mızrak.
    ARTUK: (Tür.) Er. - Selçuklu Emiri. (XI. yy.). Selçukluların ünlü hakanı Alpaslan'ın emrinde Malazgirt savaşı*na katıldı.

    ARÜSEK: (Fars.) Ka. 1. Gelin kü*çük gelin. 2. Bebek gibi güzel kız. 3. İşlemecilikte kullanılan yeşil parlak sedef. 4. Ateş böceği. 5. Küçük bir mancınık çeşidi.
    ARZIK: (Tür.) Er. - Dindar sofu.
    ARZU: (Ar.) Ka. 1. İstek bahşiş. 2. Emel heves meyl. 3. Özlemek müş*tak olmak. "Arzum" olarak da kulla*nılır. Meşhur halk hikayelerinde Kamber'in sevgilisi.
    ARZUMAN: (Ar.) Ka. - (bkz. Arzu).
    AS: (Ar.) Er. 1. Mersin ağacı. 2. (Fars.) Değirmen.
    ASAF: (Ar.) Er. 1. Vezir. 2. Erdem ileri görüşlülük yönetimde başarı. Hz. Süleyman'ın ünlü veziri. Süley*man (a.s.)'ın en çok güvendiği kişiydi. Neml suresinde anlatılanlar Asaf üze*rine yorumlandı. Daha sonra padişa*hın vezirlerine Asaf unvanı verildi.
    ASAL: (Tür.) Er. - Başlıca esaslı te*mel.
    ASALET: (Ar.) Er. - Soy temizliği soyluluk.
    ASENA: (Tür.) Er. - Kurt.
    ASFA: (Ar.) Er. - Çok saf en temiz halis.
    ASGAR: (Ar.) - En küçük daha kü*çük. - Erkek ve kadın adı olarak kul*lanılır.
    ASHAB: (Ar.) Er. 1. Sahib'in çoğu*lu. 2. Hz. Muhammcd (s.a.s)'i görüp ona tabi olan kişiler. İnsanlık alemi*nin en seçkin simaları ve örnek nesli*dirler. Haklarında varid olan naslarla korunmuşlar Allah'ın yardımını müşahade etmişler ve büyük peygambe*rin öğretilerini harfiyyen yaşamışlar*dır. Ashab-ı Kiram: Yüce sahabeler.
    ASIF: (Ar.) Er. - Pek sert pek şiddet*li şiddetle esen.
    ASIFE: (Ar.) Ka. - Şiddetle esen rüz*gar. Kur'an'da Yunus 22 İbrahim 18 ve En'am suresi 81. ayetlerde geçer.
    ASİL: (Ar.) Er. 1. Sağlam. 2. İyice kökleşmiş yüksek duygularla hareket eden. 3. Kendi kendine hareket eden. 4. Soyu sopu belli. Necip.
    ASIM: (Ar.) Er. 1. Yasak yanına yaklaşılamayan. 2. Günahtan haram*dan çekinen. 3. İffetli afif ismetli perhizkar. Asım b. Umeyr: (749). İs*lam komutanlarından. Maveraünnehir fethine katıldı ve yiğitliğiyle ün saldı.
    ASIMA: (Ar.) Ka. - (bkz. Asım).
    ASİME: (Fars.) Er. - Akılsız beyin*siz şaşkın sersem. - İsim olarak kul*lanılmaz.
    ASİYE: (Ar.) Ka. 1. Sütun direk ko*lon. 2. Mersingiller mersin ağacı tü*ründen ağaçlar. 3. İsyan eden itaatsiz başkaldıran serkeş bagi. 4. Allah'ın emirlerini yerine getirmeyen günahkar. 5. Haydut şaki. -Bu isim Rasulullah tarafından yasaklanmıştır. İçer*diği anlam İslami anlayışa terstir.
    ÂSİYE: (Ar.) Ka. - 1. Kederli üzün*tülü. Musa (a.s.)'ı daha bebekken Nil'den kurtarıp sarayda büyüten ve sonra onun peygamberliğine iman eden kadın. Kur'an'da Fir'avun'un ka*rısı olduğu belirtilmiştir. Fakat ismi zikredilmemiştir. - (bkz. Kasas: 9; Tahrim: 11). Firavun'a karşı gelerek müslüman olmuştur. Tahrim suresin*de mü'mine bir kadının en son nokta*da yapması gerekenlere örnek olarak gösterilen hanım.
    ASKER: (Ar.) Er. 1. Ordu ordu ör*gülüyle ilgili. Vazife yapan. 2. Ülke savunmasında istihdam edilmek üzere eğitilip donatılan kimse. 3. Rütbesiz asker er.
    ASKERÎ: (Ar.) Er. - Orduya mensup. Orduyla alakalı. Askeri (Ebu Ahmed el-Hasan b. Abdullah el): Zamanının ünlü alimlerdendir (903-993). Ebu Davud esSicistani'nin talebesiydi.
    ASLI: (Ar.) Ka. 1. Asıl tek dip kü*tük temel esas kaide kural hakikat. 2. Soy sop nesep. 3. Bir şeyin belli başlı kısmı başlangıç baş yer sıhhat. 4. Hakiki esaslı halis safi. 5. Esasen zaten başlıca en ziyade hakikaten.
    ASLIHAN: (a.t.i.) Ka. - Aslı ve Han kelimelerinden türetilmiş birleşik bir isimdir. Kerem ile Aslı hikayesinin kadın kahramanıdır. Güzelliğinin ya*nında saçlarının uzunluğu ve gürlü*ğünden bahsedilir.
    ASRİ: (Ar.) Er. - Zamana uygun çağdaş.
    ASUDE: (Fars.) Ka. 1. Rahatlamış sükuna ermiş keder ve sıkıntıdan uzak müsterih. 2. Sakin sessiz.
    ASUMAN: (Fars.). - Gök sema fe*lek. Asuman ile Zeycan hikayesinin erkek kahramanı. Doğu Anadolu'da yaygın olarak anlatılır. Erkek ve ka*dın adı olarak kullanılır.
    ASUTAY: (Tür.) Er. - Hırçın tay.
    ASYA: (Tür.) Ka. - Dünyadaki kıtala*rın en büyüğü.
    AŞIK: (Tür.) Er. 1. Bir başkasını aşk*la seven. 2. Dalgın unutkan. 3. Ta*savvufta Allah'a muhabbet duyan kişi. Aşık Çelebi (1520-1572) Osmanlı şa*ir ve yazarlardan.
    AŞİR: (Ar.) Er. 1. Ondabir onuncu. 2. Samimi dost ve arkadaş. 3. Koca. 4. Aşar toplayan. 5. Kur'an-ı Kerim'den 10 ayetlik bir bölümü okuma. Aşir Efendi (Mustafa). Osmanlı Şey*hülislamı (1728-1804).'Bursa Mekke ve İstanbul kadılıklarında bulundu. 1758-1800'de Şeyhülislamlık görevi*ni ifa etli.

  5. #5
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    AŞKIN: (Tür.) 1. Geçkin aşmış olan. 2. Ölçüyü kaçıran coşkun. 3. Fazla. 4. Sonra. 5. Benzerlerinden da*ha üstün. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AŞKINAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Aşkın).
    AŞKINER: (Tür.) Er. - (bkz. Aşkın).
    ATA: (Tür.) Er. 1. Baba. 2. Soyun geçmişte yaşamış ferdi. 3. Vermiş veriş. Bağışlama ihsan. 4. Yesevi ta*rikatında mürşid. Ata b. Ebi Rabah: Fıkıh alimi (Mekke 733). Ebu Meysere b. Ebu Hüseyin el-Fikri'nin azatlı kölesiydi. Birçok hadis rivayet etmiştir.
    ATABEK: (Tür.) Er. 1. Selçuklu devletinde şehzadelerin terbiyesiyle vazifeli şahıs. 2. Lala. Devlet idare*sinde yetki taşıyan naip.
    ATABEY: (Tür.) Er. - Devlet yönetiminde bir san. Lala.
    ATACAN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
    ATAÇ: (Tür.) Er. - Atalardan gelen atalarla ilgili olan.
    ATAERGİN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
    ATAHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
    ATAKAN: (Tür.) Er. -1. Düşünmek*sizin her işe sokulan adam. 2. İleri atı*lan.
    ATALAY: (Tür.) Er. - (bkz. "Ata"). Ünlü namlı şöhretli. Atalay Mah*mut Türk güreşçi. Balkan Avrupa Dünya ve Meksika Olimpiyatları şampiyonu oldu (1968).
    ATAMAN: (Tür.) Er. - (bkz. "Ata"). 1. Ata kişi başkan önder. 2. Don ka*zaklarının önderlerine verilen ad.
    ATANER: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
    ATASAGUN: (Tür.) - Eski Türkler*de hekimlere verilen isim.
    ATASAN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
    ATASEVEN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
    ATASOY: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
    ATATUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
    ATAULLAH: (Ar.) Er. - Birleşik isim. - Allah'ın bağışladığı hediye et*tiği ihsanı lütfü. Ataullah Efendi. (Arapzade). Osmanlı Şeyhülislamı (1719-1785) Şam Mekke İstanbul kadılıklarında bulundu.
    ATAY: (Tür.) Er. - Bilinen tanınmış.
    ATIF: (Ar.) Er. 1. Çevirme meylet*tirme imale. 2. Yükletme birinin işi veya sözü olduğunu iddia etme hami isnad. 3. Yüzünü çeviren meyleden mail müteveccih. 4.Merhamet sahibi şefkatli acıyan. 5. Beğenen. Atıf Efendi (Mehmet Kuyucaklı. (-İst. 1847). Osmanlı matematik bilgini. Şam ve İstanbul kadılıklarında bulun*du.
    ATIFA: (Ar.) Ka. - (bkz. Atıf).
    ATIFET: (Ar.) Ka. 1. Birine iyi niyet ve sevgi ile yönelme teveccüh meyi. 2. Karşılık beklemeden gösterilen sevgi ihsan.
    ATİK: (Ar.) Er. 1. Sırtın üst kısmı. 2. Berrak saf karışmamış kıymetli. 3. Eski kadim kühen dirin. 4. Azatlı hür. 5. Güzel genç kız. 6. Çok hare*ketli çevik hızlı hareket eden. 7. Asil. 8. Hz. Ebubekir'in lakabı. Pey*gamber (s.a.s)'in "Sen ateşten kurtul*muş kimsesin" müjdesine kavuşmuş olmasından ötürü bu lakapla anıldığı söylenir.
    ATİKE: (Ar.) Ka. - (bkz. Atik). Atike: Kureyş kabilesinden Zeyd b. Amr'ın kızıdır. Hicretten önce İslamiyeti kabul etmiştir. Medine'ye hicret edenler arasındadır. Hz. Ebubekir'in oğlu ile evlenmiştir. Abdullah Taif te şehid olunca Hz. Ömer'le O şehid edi*lince Zübeyr b. el-Avvam ile o da şe*hid edilince Hz. Hüseyin ile evlendi. Ve Hz. Hüseyin de şehid olunca şehid zevcesi olarak anıldı.
    ATIL: (Tür.) Er. - Girişken ol ilerle*mek için çaba göster.
    ATILAY: (Tür.) Er. 1. Ünlü namlı şöhretli. 2. Atilla'dan sonra tahta geçen ünlü hükümdar.
    ATILGAN: (Tür.) Er. 1. Karşısına çıkabilecek engellerden ve tehlikeler*den korkmadan her zaman ileriye atı*lan. 2. Karşı çıkan çekinmesi olma*yan cüretkar. 3. Hevesli.
    ATİLLA: (Tür.) Er. 1. Büyük ünlü. 2. Babacık. 3. Savaşçı fatih. 4. Hun Türklerinin büyük imparatoru (400-453).
    ATİYE: (Ar.) Ka. 1. Bağış bahşiş ihsan. Hediye. 2. Gelecek istikbal.
    ATKIN: (Tür.) Er. - Atılmış. Kumaş dokumada kullanılan tabir.
    ATLAN: (Tür.) Er. - Ata bin.
    ATLAS: (Tür.) Er. 1. Üstü ipek altı pamuk kumaş diba. 2. Düz havasız tüysüz. 3. Büyük harita. 4. Atlas ok*yanusu. 5. Kuzey Afrika'da Fas Ce*zayir'i geçerek Tunus Körfezi'ne ka*dar uzanan sıradağlara verilen ad.
    ATLIHAN: (Tür.) Er. - Ata binmiş süvari. - Birleşik isim. Atlıhan: Alın*ca Hanın oğlu. Tatar'ın kutsal göbek soyundan sekizinci kuşak.
    ATSAN: (Ar.) Ka. - Susuz susamış teşne.
    ATTAB: (Ar.). - Yumuşak huylu. Sertlik yanlısı olmayan. Uyumlu. Attab b. Esid. Sahabeden. Mekke valili*ği yapmıştır. Rasulullah tarafından atanmıştır.
    ATTAR: (Ar.) Er. 1. Güzel kokulu bitki özleri yağlan vb. satan güzel koku ticareti yapan kimse. 2. İlaç maddeleri vb. şeyler satan adam. 3. Mahalle aralarında bazı baharatlar ile iğne iplik vb. satan dükkan sahibi. Attar: Meşhur İranlı şair.
    ATUF: (Ar.) Er. - Birine sevgisi olan sevgi duyan. Allah'a karşı sevgi du*yan.
    ATUFET: (Ar.) Ka. - Şefkat merha*met.
    ATYEB: (Ar.) Ka. - Çok güzel pek güzel.
    AVCI: (Tür.) Er. l. Avlanan av spo*ru yapan kişi. 2. Bir şeyi elde etmeye uğraşan. 3. Osmanlı sarayında şikariler diye adlandınlan askeri grup.
    AVFİ: (Ar.) Er. Arap düşünür (Bas*ra- ? ) İhvanu's-Safa denilen İslam felsefe akımının kurucularından biri.
    AVNİ: (Ar.) Er. 1. Yardımla ilgili yardıma ait. 2. Fatih Sultan Mehmed'in şiirde kullandığı mahlas.
    AVNİYE: (Ar.) Ka. 1. Yeniçeriler ta*rafından ve daha sonra Sultan Mecid ve Sultan Aziz zamanlarında giyilen bir çeşit yağmurluk. 2. Yardım etmiş. Yardımla ilgili.
    AVNULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın yar*dımı. - Birleşik isim.
    AVŞAR: (Tür.) Ka. - Oğuzların önemli bir kolu. Büyük Selçuklu Devleti'nin kurulması ve yakındoğunun Türkleşmesinde büyük rol oyna*mışlardır.
    AVVAD: (Ar.) Er. - Ud çalan udçu. Avvad (Tevfik Yusuf): Lübnanlı yazar gazeteci. Diplomat.
    AY: (Tür.) Er. 1. Yılın on iki bölü*münden biri. 2. Dört hafta 29-30 31 günden oluşan zaman dilimi. 3. Kut*sal kitapta adı geçen kent. Kudüs'ün kuzeyi. 4. Dünyanın uydusu. Ay: Mı*sır kralı. Amarnada memurdu. Genç kral Tutank Hamon'un danışmanı oldu. Daha sonra o ölünce dul karısıyla evlenip tahta çıktı (İ.Ö. 1320).
    AYABA: (Tür.) Er. - Muhammed Tapar'ın oğlu. Büyük Selçuklu Sultanı Sancar'ı Oğuzların elinden tutsaklık*tan kurtarıp tahtına oturttu. Selçuklu*ları istila etmek isteyen Harizm Şah*lan uzun süre engelledi.
    AYALP: (Tür.) Er. - Ay kadar parlak ve güzel yiğit.
    AYANA: (Tür.) Er.-Saygı.
    AYANFER: (Ar.) Ka. - Gözün ışığı nuru.
    AYANOĞLU: (Ar.) Er. - Ayan: Açık belirli. Ayan'ın oğlu.
    AYAS: (Ar.) 1. Dolunay mehtap. 2. İskenderun Körfczi'nin batı kıyısında Ceyhan nehrinin ağzının vücuda ge*tirdiği Yumurtalık limanı veya Ayaş koyunun kuzeydoğu kenarında Ada*na ilinin Yumurtalık ilçesinin idare merkezidir. Ayaş Paşa: Osmanlı sad*razamlarından birinin adı.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYASUN: (Tür.) Ka. - (bkz. Aysun).
    AYAYDIN: (Tür.) Er. - Ay ışığı ay*dınlığı.
    AYAZ: (Tür.) Er. - Soğuk ve Durgun hava. Dondurucu soğuk. Ayaz: Selçuklu emin (Öl. 1105).
    AYBAR: (Tür.) Er. 1. Gösterişli hey*betli görkemli. 2. Korku veren.
    AYBEG: (Tür.) Er. -Ay gibi temiz ve aydın yönetici ileri gelen bey. Abeg Kutbeddin (Öl. 1210): Delhi Memlükler Devleti'nin kurucusu. İslam'ın Ortaasya'da yayılmasında bü*yük başarılar gösteren Gazne sultanı Muiziddin'le birlikte savaşıp onun ölümüyle Delhi sultanlığına gelen ün*lü komutan.
    AYBEK: (Fars.) - Put sanem. - İsim olarak kullanılmaz.
    AYBEN: (Tür.) Ka. - Ay benizli.
    AYBER: (Tür.) - Ay meyvası. - Er*kek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYBERK: (Tür.) Er. 1. Sağlam ay sağlam kişilik. 2. Şimşek ay'ın şim*şek gibi parlaklığı. 3. Yaprak ay yap*rağı.
    AYBİGE: (Tür.) - Büyük ay dolu*nay. - Erkek ve kadın adı olarak kul*lanılır.
    AYBİKE: (Tür.) Ka. - (bkz. Ayben).
    AYBİKEN: (Tür.) Ka. - Eski Türk hükümdarlarından birinin hanımının ismi.
    AYCA: (Tür.) Ka. - Ay gibi güzel ışıklı parlak.
    AYÇAN: (Tür.) Ka. - Ay gibi parlak güzel ve sevimli.
    AYCİHAN: (a.f.i.) - Cihanı aydınla*tan ışık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYÇA: (Tür.) Ka. 1. Ayın yeni doğ*duğu günlerdeki şekli yeni ay hilal. 2. Cami kubbelerine ve minare külah*larına konulan hilal şeklindeki süs. 3. Ay kadar güzel aydınlık.
    AYÇETİN: (Tür.) Er. - Zor güç ay.
    AYÇIL: (Tür.) Ka. 1. Işık saçan sü*rekli parlaklık veren ay. 2. Ay gibi.
    AYDAN: (Tür.) Ka. - Ay'a dahil olan. Ay gibi.
    AYDANUR: (Tür.) Ka. - Ay'ın ışığı aydan yayılan ışık.
    AYDEMİR: (Tür.) Er. - Marangozla*rın kullandığı kavisli bir keser çeşidi.
    AYDERUSİ: (Ar.) Er. - Güney Ara*bistan'ın eski ve tanınmış bir derviş ailesinden olup (1722-1778) yılları arasında yaşamış Hindistan Mısır Taif Suriye ve İstanbul'a ziyaretler yapmıştır.
    AYDİLEK: (Tür.) Ka. - Ay ve dilek isimlerinden oluşmuş birleşik isim. -Ay'a ait arzu istek.
    AYDIN: (Tür.) 1. Aylı gece mukmin. 2. Aydınlık ışıklı parlak ruşen ziyadar münevver. 3. Açık belli or*tada vazıh aşikar bahir. 4. Kutlu uğurlu mübarek mesut. 5. Okumuş kültürlü ileri fikirli münevver. Kılıçarslanın hanımının ismidir. Erkek ve kadın ismi olarak kullanılır.
    AYDINALP: (Tür.) Er. - Münevver bilgili yiğit kahraman kişi. Konya Selçuklulan'ndan ünlü bir komutan.
    AYDINAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Ay*dın).
    AYDİNÇ: (Tür.) Er. - Cesur aydın.
    AYDINER: (Tür.) Er. - (bkz. Aydın).
    AYDINTAN: (Tür.) Er. - Şafak vak*ti.
    AYDINTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Ay*dın).
    AYDOĞDU: (Tür.) Ka. - Doğmakta olan ay. Ay doğdu Bey. Ertuğrul Gazi'nin oğlu veya torunu (1302).
    AYDOLUN: (Tür.) Er. - Dolunay mehtap.
    AYETULLAH: (Ar.) Er. 1. Allah'ın ayetleri. 2. Özellikle Şii mollalarının kullandığı isimlerdendir. Allah'ın göndrermiş olduğu yasalar ve emirler. 3. Mucizeler hikmetler. 4. İz nişan.
    AYFER: (t.f.i.) Ka. 1. Ayyüzlü ay gibi güzel parlak ışık saçan. 2. Şan haşmet sahibi.
    AYGEN: (Tür.) Ka. 1. Dost arkadaş. 2. Sevgili yar. 3. Temiz yaratılıştı.
    AYGUT: (Tür.) Er. - Karşılık müka*fat.
    AYGUTALP: (Tür.) Er. - (bkz. Aygut). Aygutalp: (XIV. yy.) Türk ko*mutan. Osman Gazi'nin silah arkada*şı. İlk Türk denizcisi İmralı fatihi Ka*ra Ali'nin babası. Yıldırım Bayezid'le birlikte Timur'a esir düşen Timurtaş Paşa'nın dedesi.
    AYGÜL: (Tür.) Ka. - Ay'ın gülü.
    AYGÜN: (Tür.) Ka. - Gösterişli ay ve güneş kadar güzel anlamında.
    AYHAN: (Tür.) Er. - Ay sahibi ay hakimi. Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuz'un altı oğlundan biri. Efsanede bahsedilen Oğuz'un ışıktan doğan ka*rısından olan 3 oğlundan biri. Ay*han'ın 4 oğlu 24 Oğuz boyunun 4'ünü oluşturur. Bunlar Bozoklu soyudur.
    AYHATUN: (Tür.) Ka. - Ay yüzlü kadın. Ay ve hatun kelimelerinden birleşik isim.
    AYİLKİN: (Tür.) Ka. - İlk çocuklara takılan isim.
    AYKAÇ: (Tür.) Er. 1. Söyleyen ko*nuşan. 2. Akıl veren. 3. Ozan şair.
    AYKAN: (Tür.) Er. - Soylu asil te*miz kişi.
    AYKE: (Ar.) Ka. - Sık koruluk.
    AYKUT: (Tür.) Er. 1. Kutlu uğurlu ay. 2. Karşılık mükafat.
    AYKUTALP: (Tür.) Er. - Mükafat veren kahraman iyi karşılık veren ba*hadır.
    AYLA: (Tür.) Ka. - Ay'ın ve güneşin etrafında bazı zamanlarda görülen halka ayla. Beyaz ışık. (bkz. Hale).
    AYLİN: (Tür.) Ka. - Ay'a ait.
    AYMAN: (Tür.) Er. - Ay gibi güzel ışıklı kimse.
    AYMETE: (Tür.) Er. - (bkz. Mete).
    AYMUTLU: (Tür.) Er. - (bkz Mut*lu).
    AYNAMELEK: (t.a.i.) Ka. - Melek gibi melek görünüşlü kadın.
    AYNDİLGE: (a.t..i.) - Pınar su kaynak. - Antakya-Halep arasında Suriye sınırına çok yakın bir yerde bulunan kaynak su. Tarihte bu kaynak dolayısıyla önemli yerleşim bölgesi olmuştur. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYNİ: (Ar.) Er. 1. Ayn'a ait. 2. Pınar kaynak göz. 3. Karşılığı mal olarak ödenmiş. el-Ayni (1360-1451) yıllan arasında yaşamış İslâm âlimi.
    AYNIHAYAT: (Ar.) Ka. – Hayatın gözü hayat pınarı.
    AYNŞEMS: (Ar.) 1. Güneş kaynağı. 2. Mısır'da bir kasaba. 3. Bir cins de*ğerli taş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYNUR: (t.a.i.) Ka. - Ay ışığı.
    AYNÜDDEVLE: (Ar.) Er. - 1. Dev*letin gözü. 2. Devletin kaynağı. Aynüddevle (Öl. 1152). Danişmendli hükümdar. Melikşah'ın oğlu.
    AYPARE: (f.t.b.i.) Ka. - Ay parçası.
    AYPERİ: (t.f.i.) Ka. - Ay yüzlü güzel dilber.
    AYRAL: (Tür.) - Benzerlerinden farklı olan kendine özgü değişik. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYSAL: (Tür.) - Ay gibi ay'a ben*zeyen. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYSAN: (Tür.) - Ay gibi ay yüzlü. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYSEL: (Tür.) Ka. 1. Bol ışık saçan ay. 2. Ay'ın en parlak zamanında do*ğan.
    AYSEMA: (t.a..i.) Ka. - Ay gözlü.
    AYSEN: (Tür.) Ka. - Ay gibi güzel. Parlak ve nurlu.
    AYSEV: (Tür.) - Ay gibi sevgili. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AYSEVEN: (Tür.) Ka. - (bkz. Aysev).
    AYSU: (Tür.) Ka. - Su gibi berrak ay.
    AYSUDA: (Tür.) Ka. - Suya yansı*yan ay.
    AYSUN: (Tür.) Ka. - Ay gibi ışıltılı ve güzelsin anlamında.
    AYSUNA: (Tür.) Ka. - (bkz. Aysu).
    AYSUNAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Aysu).
    AYSUNGUR: (Tür.) Er. - (bkz. Sun*gur).
    AYŞAN: (Tür.) - Ay gibi şanlı gör*kemli parlak. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

  6. #6
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    AYŞE: (Ar.) Ka. - Yaşayan. Rahat yaşayan. (Geniş bilgi için bkz. Aişe).
    AYŞEN: (Tür.) Ka. - Neşeli ay gülen ay.
    AYŞENUR: (Ar.) Ka. - Nurlu ışıltılı hayat.
    AYŞIL: (Tür.) Ka. - Ay gibi ışıl ışıl. - Ay ve şıl kelimelerinden birleşik isim.
    AYŞİN: (Tür.) Ka. - (bkz. Ayşıl).
    AYŞİRİN: (Tür.) Ka. - Sevimli ay ay gibi sevimli. Şirin.
    AYŞULE: (t.a.i.) Ka. 1. Ay kıvılcımı. 2. Ay ışığı.
    AYTAÇ: (Tür.) Er. - Başa takılan ay şeklinde taç.
    AYTEK: (Tür.) Er. - Ay gibi (Eski Türkçede tek/teg olarak kullanılmış*tır).
    AYTEKİN: (Tür.) Er. - Ay şehzade*si ay prensi.
    AYTEN: (Tür.) Ka. 1. Ay yüzlü. 2. Teni beyaz ve parlak olan. 3. Güzel vücutlu.
    AYTİGİN: (Tür.) Er. - (bkz. Tigin).
    AYTOLUN: (Tür.) Er. 1. Dolunay. 2. Ay'ın ondördü gibi güzel.
    AYTUĞ: (Tür.) Er. 1. Mızrağın ucu*na yapılmış ayın üstüne yapılan tüy. 2. Tuğ tüy fars gibi.
    AYTUNA: (Tür.) - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır (bkz. Tuna).
    AYTUNCA: (Tür.) - (bkz. Tunca).
    AYTÜL: (Tür.) Ka. - Ay ve tül keli*melerinden oluşan birleşik isimler*den. - Son zamanlarda yapılmış uy*durma bir isimdir.
    AYTÜN: (Tür.) Er. - Ay ve gece.
    AYVAZ: (Ar.) Er. 1. Arapça ivaz ke*limesinin bozulmuş şekli. 2. Eskiden kibar konaklarda yemek servisi yapan ve sokak işlerinde kullanılan Vanlı Ermenilere verilen ad. Ermeni uşak. 3. Karagöz perdesinin belli başlı tip*lerinden biri. 4. Köroğlu destanında bir kahraman.
    AYYÜKSEL: (Tür.) Ka. - Yükselen ay.
    AYZER: (l.a.i.) 1. Altın renginde ay. 2. Ay'ın altın rengini aldığı an. - Er*kek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AZAD: (Fars.) Er. l. Hür serbest. 2. Kimseye bağımlı olmayan. 3. Kurtul*muş. 4. Müberra. 5. Zarif nazik. -Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    AZADE: (Fars.) Ka. - (bkz. Azad).
    AZAM: (Ar.) Er. - En büyük daha büyük ulu. İmam-ı Azam Ebu Hanife: Hanefi mezhebinin kurucusu. Bü*yük alim ve müctehid.
    AZAMEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin ulu*luğu emaneti. - Türk dil kuralı açısın*dan "d/t" olarak kullanılır.
    AZAMET: (Ar.) Er. - Büyüklük ulu*luk.
    AZER: (Fars.- İbr.) Er. - Ateş. İbra*him (a.s.)'in babası olduğu söylenir.
    AZİM: (Ar.) Er. 1. Büyük ulu ce*sim iri muhteşem. 2. Kuvvetli şid*detli derecesi yüksek. 3. Ehemmiyet*li mühim müthiş.
    AZİME: (Ar.) Ka. 1. Kesin kararlılık niyet sebat. 2. Cin yılan ve benzeri şeylerin şerrinden kurtulmak için okunan dua. 3. Büyük iş büyük gü*nah büyük bela.
    AZİMET: (Ar.) Ka. 1. Kuvvetli bir iradeye dayanan karar yemin anlamı*na gelmektedir. 2. Herhangi bir ko*laylığa başvurmaksızın bütün güçlüklerin irade gücüyle yenilerek yapılma*sı gerekli olan dini vecibeler.
    AZİZ: (Ar.) Er. 1. Muhterem sayın. 2. Sevgili. 3. Veli evliya ermiş. 4. Az bulunur. 5. Allah'ın izzetli kıldığı mü'min. - Aziz (İmadettin Abulfeth Osman el-Aziz): Selahaddin Eyyubi-'nin II. oğlu. Kardeşi el-Efdal Melik iken kendisi Şam'ı terkederek Mısır Eyyubileri hükümdarlığını ilan etti. Fakat daha sonra kardeşiyle barıştı.
    AZİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Aziz).
    AZİZİ: (Ar.) Er. - Aziz'e ait. - XVI. yy.'da yaşamış Türk şairi. "Yedikuleli Azizi' lakabıyla tanınır. Asıl adı Mus*tafa'dır.
    AZMİ: (Ar.) 1. Kasıt niyetlilik ka*rar. 2. Kemikli. 3. Güçlü kuvvetli. Azmi Pir Mehmet (-1583): Şehzade Mehmed'in ve III. Mehmed'in hocalı*ğını yapmıştır.
    AZMİDİL: (a.f.i.) Ka. - Gönül yüceliği.
    AZMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Azmi).
    AZMUN: (Fars.) Er. - Deneme sına*ma tecrübe.
    AZRA: (Ar.) Ka. 1. Bakire kızoğlan kız. 2. Ayak değmemiş kum. 3. Delinmemiş inci. 4. Hz. Meryem'e verilen adlardan. 5. Medine şehrinin adların*dan biri. 6. Masal kahramanı "Vamık"'ın sevgilisi.
    AZRAF: (Ar.) Er. 1. Zarif. 2. Pek in*ce pek nazik. 3. Çok zeki.
    AZREF: (Ar.) 1. Çok zarif en zarif. 2. Çok zeki. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    AZZAM: (Ar.) Er. - En büyük en ulu. Abdullah Azzam: Afganistan İslâmî hareketinin siyasi liderlerinden. Bir suikast sonucu şehit olmuştur.
    AZZE: (Ar.) Ka. 1. Dişi ceylan yavrusu. 2. Yüce şerefli.

  7. #7
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    - B-

    BABA: (Tür.) Er. 1. Kendi dölünden çocuğu olan erkek. 2. Birinci dereceden erkek akraba. 3. Koruyucu velinimet. 4. Saygı ifadesi olarak yaşlılara verilen unvan. 5. Ecdad Ata. 6. Tekke büyüğü. 7. Zencilerde görülen saraya benzer bir hastalık. - Baba Oruç. Oruç Reis. Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa'nın lakabı.
    BABÜR: (Tür.) Er. 1. Böbürlenme. 2. Hükümdar. - Babürşah. Zahirettin Muhammed (1483-1530). Hindistan'daki Türk-Hint İmparatorluğu'nu kuran kişi.
    BADE: (Fars.) Ka. - Şarap içki. İsim olarak kullanılmaz.
    BADEM: (Fars.) Ka. 1. Gülgillerden ülkemizin her bölgesinde yetişen ağaç. 2. Bu ağacın yaş ve kuru yenen meyvesi.
    BADİ: (Fars.) Er. 1. Rüzgara veya havaya ait. 2. Geçici. Badi Ahmed (1839-1908). Türk yazar ve şair.
    BADİYE: (Ar.) Ka. - Çöl kır.
    BAĞATUR: (Tür.) Er. - Cesur yiğit.
    BAĞDAGÜL: (Tür.) Ka. - Değeri ölçülemeyen gül.
    BAĞDAŞ: (Tür.) Er. - Yakın arkadaş dost.
    BAĞDAT: (Ar.) Ka. - İrak'ın başken*ti olan tarihsel kent. Bağdat Hatun: (XIV. yy.) Emir Coban'ın güzelliğiyle ünlü kızı. İlhanlılar devletinin son hükümdarı Ebu Said Bahadır Han ile evlenmiştir. Bahadır Han'ın ölümünden sorumlu tutularak Arpa Han tarafından öldürüldü.
    BAĞIŞ: (Tür.) 1. Bağışlanan şey ihsan. 2. Sıçrayış atlama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BAĞIŞCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bağış).
    BAĞIŞHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bağış).
    BAĞLAM: (Tür.) 1. Cinsleri ayrı ya da birbirlerine yakın olan şeylerin bir arada bağlanmışı demet deste. 2. Bir koşuttaki dörtlüklerin herbiri. 3. Herhangi bir olayda olaylar durumlar ilişkiler örgüsü ya da bağlantısı. 4. Dilbilgisinde önce veya sonra gelen kelimeyi etkileyen belirleyen birim ya da birimler bütünü. -Erkek veya kadın adı olarak kullanılır.
    BAHA: (Ar.) Er. 1. Güzellik zariflik. 2. Parıltı. 3. Alışma dadanma. - Bahailik mezhebinin kurucusu.
    BAHADDİN: (Ar.) Er. - Dinin güzelligi. Dinin değerlisi. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    BAHADIR: (Fars.) Er. - Cesur yiğit bağatur. Timur soyundan Hindistan'da hükümdarlık yapmış Türk lider.
    BAHADIRHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bahadır).
    BAHAEDDİN: (Ar.) Er. - (bkz. Bahaddin). Bahaeddin Ahmed Efendi (Bursa 1741-1794): Osmanlı dönemi tarihçilerinden. Müderrislik ve kadılık yaptı.
    BAHAMRA: (Ar.) - Irak'ta bir yer. -
    Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BAHAR: (Fars.) Ka. 1. Kışla yaz arasındaki mevsim. 22 Mart'la Haziran arası ilkyaz. 2. Güzellik güzel. 3. Sığır gözü papatya sığır papatyası sarı papatya. 4. Put çelipa sanem. 5. Atılmış pamuk. 6. Ölçek. 7. Karanfil tarçın karabiber gibi kokulu şey.
    BAHAULLAH: (Ar.)Er. - Allah katında değer ve kıymet sahibi.
    BAHİR: (Ar.) Er. 1. Deniz derya. 2. Yalancı ahmak alık. 3. Ekin sulayıcı sulayan. 4. Belli besbelli açık apaçık. 5. Işıklı parlak güzel. Bahir (Abdurrahman) İst. 1688-1746). Osmanlı dönemi kadılarından. Şair bestekar.
    BAHİRA: (Ar.) Ka. 1. Kulağı yarık dişi deve veya koyun. Hayvan yavru doğurduğunda veya 5 yavru dişi olduğu zaman hayvanın kulağı kesilerek belirtilirdi. - Kur'an-ı Kerim bu adetleri kaldırmıştır.
    BAHİRE: (Ar.) Ka. 1. Işıklı parlak güzel. 2. Dikenli ağaç. 3. Açık apaçık. 4. Çok koşan cins deve. 5. Vapur.
    BAHİSE: (Ar.) Ka. - Söz eden bahseden.
    BAHİT: (Ar.) Er. - Bahtı açık şanslı.
    BAKİYE: (Ar.) Ka. - Şehvetli kadın. İsim olarak kullanılmaması uygundur.
    BAHRA: (Ar.) Er. - Timur devletinin güney sınırını koruyan eski bir sınır kalesi.
    BAHRİ: (Ar.) Er. 1. Denize ait denize mensup denizle ilgili. 2. Denizci levent. 3. Tüyünden kürk olan patkada denilen gagası kaşığa benzer bir çeşit deniz ördeği.
    BAHRİYE: (Ar.) Ka. 1. Donanmaya ait (bkz. Bahri). 2. Libya çölünde vahalar grubu Bahriye Mısır'ın büyük vahalar grubunun en kuzeyinde olan aşırı verimli vahalardır. 3. Gönlü geniş cömert vaha gibi verimli.
    BAHTEVER: (Tür.) Er. - Şah Avrangzeb'in gözde kadınlarından biri.
    BAHTI: (Ar.) Er. 1. Bahtla kaderle ilgili. 2. Kimi Divan şairlerinin ortak mahlası.
    BAHTINUR: (Ar.) Ka. - Talihli şanslı yazgısı parlak.
    BAHTİSER: (a.f.i.) Ka. - Talihli şanslı iyi yazgılı. İşleri başından beri iyi giden.
    BAHTİŞEN: (a.f.i.) Ka. - Talihi kaderi kısmeti şen. (bkz. İkbal).
    BAHTİYAR: (a.f.i.). 1. Bahtlı talihli. 2. Mesud mutlu. Bahtiyar (Ebu Mansur) (942-978). Büveyhilerin hükümdarlarından biri.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır

  8. #8
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    BAKANAY: (Tür.). – Gökyüzünde duran ay açık seçik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BAKIR: (Fars.) Er. l. İnceleyen tetkik edip açıklayan. 2. Arslan. 3. Hz. Hüseyin'in Zeyne'l-Abidin'den torununun adı.
    BAKİ: (Ar.) Er. 1. Allah'ın isimlerindendir. Genellikle "abd" takısı alarak kullanılır (bkz. Abdülbaki). Kalıcı sürekli devamlı. Varlığının sonu olmayan. Ölümsüz. 2. Artan kalan geriye kalan. 3. Korunmuş. Baki: - Ünlü Türk şairlerinden olup asıl adı Abdül*baki Mahmud'dur.
    BAKİNAZ: (Fars.) Ka. - Sürekli nazlanan çok nazlı.
    BAKİYE: (Ar.) Ka. - Ağlayan kadın. Hüzünlü kadın.
    BAKYAZI: (Tür.). - Sevilen bir olaydan sonra verilen ziyafet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BALA: (Tür.) Er. 1. Çocuk yavru. 2. Yüksek yüce yukarı (bkz. Ali). 3. Azat. 4. Yedek atı.
    BALABAN: (Tür.) Er. 1. Çocuk bekçisi. 2. Gürbüz canlı cüsseli insan veya hayvan. Balaban: Gıyasu'd-Din Uluğ Hanın IV. yy. başlarında Aybek tarafından İltutmuş'dan sonraki en büyük hükümdar.
    BALAHATUN: (Tür.) Ka. - Üstün asil kanlı. Değerli soy mensubu. Balahatun: Şeyh Edebali'nin kızı ve Osman beyin karısı.
    BALAMAN: (Tür.) Er. - (bkz. Balaban).
    BALAMİR: (Tür.) Er. - Eski bir Türk kağanı. (IV. yy.) Alanları ve Ostrogotları yenerek batıya sürdü.
    BALATEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Balaban).
    BALCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Baldan).
    BALDAN: (Tür.) Ka. - Bal gibi tatlı şirin hoş.
    BALDEMİR: (Tür.) Er. - Güçlü kuvvetli şirin.
    BALER: (Tür.) Er. - Tatlı dilli cana yakın kimse.
    BALGIN: (Tür.) Ka. 1. Bal'a doymuş. 2. Çok tatlı bal gibi.
    BALHAN: (Tür.) Ka. - Hazar denizi sahilinde Anuderyanın eski yatağının denize vardığı yerde bir dağ silsilesi.
    BALIM: (Tür.). 1. Kardeş. 2. Çok sevgili samimi arkadaş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BALIN: (Tür.) Ka. - (bkz. Balım).
    BALİ: (Ar.) Er. - Eski koca köhne.
    BALİBEY: (a.t.i.) Er. - Osmanlı beylerinden. Bosna beyi olarak Kanuni'nin Belgrad Seferine katıldı. Mohaç savaşında (1526) düşmanı iki yandan çevirerek zaferin kazanılmasında büyük payı oldu.
    BALİSOY: (a.t.i.) Er. - Eski köklü soydan gelen.
    BALK: (Tür.) Er. - Şimşek.
    BALKAN: (Tür.) Er. 1. Sarp ve ormanlık sıradağları. 2. Avrupa'nın güneydoğu bölgesine verilen isim. Bulgaristan Yunanistan Yugoslavya Arnavutluk ve Romanya'yı içerir.
    BALKAR: (Tür.) Er. 1. Kuzey Kafkasya'da yaşayan bir Türk boyu. Kıpçaklann bir kolu. 2. Bu boya mensup kişi.
    BALKI: (Tür). 1. Parıltı ışık. 2. Güzel parlak süslü. 3. Şimşek. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BALKIR: (Tür.) Er. - Parıltı ışık şimşek. Balkır Rıza: (Öl. 1945). Türk Karagöz oyunu ustası.
    BALKIZ: (Tür.) Ka. - Şirin tatlı hoş. Belkıs adının örfte söylenişi.
    BALKOÇ: (Tür.) Er. - (bkz. Balkı).
    BALSAN: (Tür.) Er. - (bkz. Balım).
    BANGU: (Tür.) Er. 1. Haykırış bağırış. 2. Gökgürültüsü yankı.
    BANU: (Fars.) Ka. 1. Kadın hatun hanım. 2. Kraliçe prenses. 3. Gelin. 4. Şarap ve gül suyu gibi şeylerin şişesi. 5. Yusuf ve Zeliha öyküsünün kadın kahramanı. - Banu Hanım (Cevheriye Banu). Türk halk şairi. (1864-1914 Çankırı). Kadiri tarikatı bağlılarından.
    BANUGÜL: (Fars.) Ka. - (bkz. Banu).
    BANUHAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Banu).
    BARAK: (Tür.) Er. - Oğuzların Bayat boyuna mensup bir oymak. Gaziantep Kilis ve Nizip çevresinde yaşarlar. - Barak Han: Çağatay hükümdarı (1266-1271).
    BARAN: (Fars.) Ka. 1. Yağmur. Mevsim-i Baran yağmur mevsimi.
    BARANSEL: (f.t.i.) Er. - (bkz. Baran).
    BARAY: (Tür.) Er. - Ezeli öncesi olmayan öncesiz.
    BARBAROS: (İtal.) Er. Kırmızı sakal. Baba-Oruç. Türk denizci kaptan-ı derya. Oruç Gazi'nin İtalyanlarca meşhur olan ismi. Kanuni döneminde yaşayan ünlü denizci. Barbaros Hayrettin olarak bilinmekte.
    BARÇIN: (Tür.) Ka. - Bir tür ipekli kumaş.
    BARIK: (Tür.) Er. 1. Sivri tepeler arasındaki uçurum yüksek kayalıklardaki çatlaklıklar. 2. Yeşillik çayırlık yer.
    BARIKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Barık).
    BARIM: (Tür.) Er. - Varlık servet zenginlik.
    BARIN: (Tür.) Er. 1. Bütün hep. 2. Güç kuvvet. 3. Göğüs. 4. Moğol devrinde Orta Asya'da büyük beyliklerden biri.
    BARIŞ: (Tür.) Er. 1. Savaşsızlık durumu. 2. Savaştan sonra silah bırakma uzlaşma sulh. 3. Dirlik düzenlik.
    BARIŞCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Barış).
    BARİK: (Ar.) Er. 1. Parıldayan. 2. Nazik dakik ince. Fikr-i Barik İnce düşünce.
    BARİKA: (Ar.) Ka. - Şimşek yıldırım parıltısı.
    BARKAN: (Tür.). 1. Çöllerde rüzgarın esme yönüne dikey doğrultuda oluşan ay biçimindeki küçük kumsal külle. 2. Hareketli kumul. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BARKIN: (Tür.) Er. - Yolculuk eden yolcu gezgin.
    BARLAS: (Tür.) Er. - Kahraman savaşçı.
    BARS: (Tür.) Er. l. Kaplana benzeyen yırtıcı hayvan. 2. Arı oğulu. -İsim olarak kullanılmaz. Barsbay: (el-Melikü'1-Eşref (Öl. 1438). Mısır Memluklan sultanı. Çerkez hanedanındandır.
    BARTU: (Tür.) Er. - En eski Türk kağanlarından biri.
    BAŞAK: (Tür.) Er. - Sağlam dayanıklı.
    BASİR: (Ar.) Er. 1. Göz. 2. Görme. 3. Allah'ın sıfatlarından herşeyi gören ("Abd" takısı almadan kullanılmaz).
    BASİRET: (Ar.) Ka. 1. Göz açıklığı inceden inceye etraflı derin görüş. 2. Ön görüş seziş.
    BASRİ: (Ar.) Er. - Basralı Basra şehrinde oturan. Hasan'ı Basri'ye izafeten kullanılmıştır.
    BASRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Basri).
    BAŞAK: (Tür.) Ka. 1. Tahıl tanelerini taşıyan kısım sünbüle: Buğday başağı. 2. Hasattan artakalan şey. 3. Okun uç kısmındaki sivri demir.
    BAŞAR: (Tür.) Er. - Başarılı ol işi sonuçlandır.
    BAŞARMAN: (Tür.) Er. - Yaptığı işi başarıyla sonuçlandıran.
    BAŞAY: (Tür.). - Birinci ilkay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BAŞBUĞ: (Tür.) Er. - Başkumandan hükümdar. - Eski Türklerde orduya kumanda eden hükümdar veya komutanlar..
    BAŞEĞMEZ: (Tür.) Er. - Buyruk altına girmeyen kişilikli.
    BAŞER: (Tür.) Er. - (bkz. Başar).
    BAŞİR: (Ar.) Er. 1. Müjdeci. 2. Güler yüzlü mesut mutlu. (bkz. Beşir).
    BAŞKAYA: (Tür.) Er. – Kayaların başı güçlü kuvvetli.
    BAŞKAYNAK: (Tür.) Er. - İlk kaynak. Ana kaynak.
    BAŞKUR: (Tür.) Er. - Türk çadırlarının çevresindeki kanatlan örten bölümlerin üst tarafına bağlanan ve 18 cm eni olan kuşak.
    BAŞKURT: (Tür.) Er. - Ural dağlan bölgesinde yaşayan ve Türklerin Kıpçak kolundan olan bir boy. Asıl ismi Başkırt'tır. Ural dağlannın güneyinde yerleşiktirler
    BAŞKUT: (Tür.) Er. - Kutlu talihli kimse.
    BAŞOK: (Tür.) Er. - Önde olan yiğit.
    BAŞOL: (Tür.) Er. - Başta ol önder ol.
    BAŞÖZ: (Tür.) Er. - Önemli soydan gelen.
    BAŞSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Başöz).
    BAŞTUGAY: (Tür.) Er. - (bkz. Başok).
    BAŞTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Başman).
    BATIBOY: (Tür.) Er. - Türklerin göç sonucu batıya yerleşen oymakları.
    BATIGÜL: (Tür.) Ka. - Batı'da açan yetişen gül.
    BATIHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Batı).
    BATI: (Tür.) - Güneşin battığı yön ve bu yöndeki ülkeler. Erkek ve kadın adı birleşik isim yapılarak kullanılır.
    BATIR: (Tür.) Er. - Yiğit kahraman bahadır.
    BATIRAY: (Tür.) Er. - (bkz. Batır).
    BATIRHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Batır).
    BATTAL: (Ar.) Er. 1. Cesur kahraman. 2. Pek büyük. 3. İşe yaramaz hantal. 4. İşsiz. Battal Gazi: Emevilerin VII. yy. Bizans'a düzenledikleri sefer ve savaşlarda ün salmış komutanı.
    BATU: (Tür.) Er. - Üstün gelen gücü yeten galip.
    BATUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Batu).
    BATUHAN: (Tür.) Er. - Altınordu devletinin kurucusu (1204-1255). Cengiz Han'ın torunu.
    BATUR: (Tür.) Er. - Kahraman yiğit cesur bahadır.
    BATURALP: (Tür.) Er. - Yiğitler yiğidi.
    BATURAY: (Tür.) Er. - (bkz. Batur).
    BATURHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Batur).
    BAVER: (Fars.) Er. - Tasdik inanma. Sağlam pek doğru.
    BAYAR: (Tür.) Er. 1. Ulu yüce saygın soylu. 2. Ekilmemiş toprak.
    BAYAZID: (Ar.) Er. - (bkz Bayezid).
    BAYBARS: (Tür.) Er. - Bahri Memlüklerin sultanı olup Kıpçak ülkesinde doğmuştur. Baybars (el-Melikü'l-Zahir Rüknettin). (1223 Şam - 1277). Eyyubi hanedanını ortadan kaldırıp Abbasi halifeliğinin yeniden kurulmasını sağladı.
    BAYBAŞ: (Tür.) Er. - Zengin ileri gelen saygın.
    BAYBEK: (Tür.) Er. - (bkz Baybaş).
    BAYBORA: (Tür.) Er. - Fırtına.
    BAYCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Baybaş).
    BAYÇA: (Tür.). - Zengin varlıklı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BAYDAK: (Tür.) Er. - Bayrak.
    BAYDAN: (Tür.) Er. - Şımarık gururlu kendini beğenmiş.
    BAYDAR: (Tür.) Er. - Kırım yarımadasında Sivastopol şehrinin güneyinde tartada bir Türk köyü. Güzellik ve bereketiyle ünlüdür.
    BAYDIR: (Tür.) Er. - Güçlü kuvvetli.
    BAYDU: (Tür.) Er. - İlhanlı devleti hükümdarı Hulagunun torunu. 11 ay İlhanlı devleti hükümdarı oldu.
    BAYDUR: (Tür.) Er. - Güçlü kuvvetli cesur.
    BAYDURALP: (Tür.) Er. - (bkz. Baydur).
    BAYER: (Tür.) Er. - Zengin varlıklı kimse.
    BAYEZİT: (Ar.) Er. - Çeşitli zamanlarda yaşamış Osmanlı şehzadelerinin genel adı. Bayezit l. (Bursa 1360-Alaşehir 1403). Yıldırım Osmanlı padişahı. I. Murat'ın Gülçiçck Hatun'dan olma oğlu.
    BAYGÜÇ: (Tür.) Er. - Zengin ve güçlü kimse.
    BAYKAN: (Tür.) Er. - (bkz Baygüç).
    BAYINDIR: (Tür.) Er. - İmar edilmiş mamur.
    BAYKAL: (Tür.) Er. - Yaban kısrağı Orta Asya Türk ülkelerinde yaşar.
    BAYKAM: (Tür.) Er. - Hekim doktor.
    BAYKAN: (Tür.) Er. - Bay soyundan zengin. Baykan (XIV. yy. Kars). Türk halk şairi. Timur'un 1386'da Kars'ı Karakoyunlular'dan alması üzerine ünlü bir destan yazdı. Anadolu-Azerbaycan sahasının en eski aşığıdır.
    BAYKARA: (Ar.) Er. 1. Helak olma mahvolma. 2. Böbürlene böbürlene salınarak yürüme. 3. Malı çok olma. Baykara: Timuroğullan şehzadesi. Timur'un torunu Şeyh Ömer'in oğludur.
    BAYKOCA: (Tür.) Er. - Varlıklı saygın.
    BAYKURT: - (bkz. Baykoca).
    BAYKUT: (Tür.) Er. - Kutlu talihli.
    BAYKUTAY: - (bkz. Baykut).
    BAYLAN: (s.) Ka. 1. Nazlı şımarık. 2.Bayla büyüdü bir dediği iki edilmedi.
    BAYMAN: (Tür.) Er. - Varlıklı saygın.
    BAYRAM: (Tür.) Er. 1. Neşe ve sevinç günü. Dini bakımdan hususi değeri olan ve milletçe kutlamalar yapılan gün veya günler.
    BAYRI: (Tür.) Er. - Çok eski zamanlarda var olmuş eskiden beri var olan.
    BAYRU: (Tür.) Er. - (bkz. Bayrı).
    BAYRUALP: (Tür.) Er. - (bkz. Bayru).
    BAYRUHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bayru).
    BAYSAL: (Tür.) Er. - Soylu ünlü kişi.
    BAYSAN: (Tür.) Er. - Zengin tanınmış.
    BAYSU: (Tür.) Er. - (bkz. Baysan).
    BAYSUNGUR: (Tür.) Er. - Akkoyunlu hükümdarlarından. Gıyase'd-Din Baysungur. Timur'un torunu ve Şahruh Mirzanın oğlu. Büyük bir hattattır ve resim ve sanatın koruyucusu olarak tanınmıştır.
    BAYTAL: (Tür.) Er. 1. Kısrak. 2. Bayır yokuş.
    BAYTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Baytal).
    BAYTUGAY: (Tür.) Er. - (bkz. Tugay)-
    BAYTÜZE: (Tür.) Er. - (bkz. Tüze).
    BAYTÜZÜN: (Tür.) Er. - (bkz. Tüzün).
    BAYÜLKEN: (Tür.) Er. - (bkz. Ülgen).
    BEDAHŞAN: (Fars.). - Amu-derya'nın kaynağı olan Perc'in yukarı mecrasının sol sahilindeki dağlık memleket. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BEDAHŞİ: (Fars.) Ka. - (bkz. Bedahşan).
    BEDAYİ: (Ar.) Er. - Eşi benzeri olmayan güzel mükemmel yeni şeyler.
    BEDEL: (Ar.). 1. Değer kıymet. 2. Bir şeyin yerine verilen yerini tutan şey karşılık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. BEDİ: (Ar.) Er. 1. Bir şeyi örneği olmadığı halde meydana getiren. 2. Yoktan vareden. Allah'ın 99 isminden birisidir. 3. Söz estetiği halin muktezasına uyan delilleri açık şekilde belirtme ve sözü güzelleştirme yollarına ait bilgiler toplamı. 4. Güzel güzellik. Bedi b. Mansur. Hanefi fıkıh alimi (Sivas-1223). El-Bahru'1-Muhit adlı bir fıkıh eseri vardır.
    BEDİA: (Ar.) Ka. 1. Yüksek estetik değerde sanat eseri. 2. Beğenilen ve takdir edilen şey. Eşi az bulunur güzellikte. 3. Ülkü ideal.
    BEDİD: (Fars.) Er. - Meşhur görünür açık meydanda. (Hüveyda).
    BEDİH: (Ar.) Er. - Şan ve şerefi büyük olan.
    BEDİHE: (Ar.) Ka. 1. Düşünmeden birden bire söylenen güzel söz. 2. Başlangıç.
    BEDİHİ: (Ar.) Er. - Besbelli açık-apaçık.
    BEDİNUR: (Ar.) Ka. - (bkz. Bedi).
    BEDİR: (Ar.) Er. - Dolunay ondört gecelik ay.
    BEDİRAN: (Fars.) Ka. 1. İşleri kötü idare eden. 2. Çapkın kadın.
    BEDİRHAN: (Fars) Er. - İleri görüşlü aydın lider.
    BEDİÜZZAMAN: (Ar.) Er. 1. Zamanın harikası. 2. Asrın mükemmel insanı. - Daha çok lakab olarak kullanılır. - Bediüzzaman Said Nursi: Son devrin meşhur müslüman alimlerindendir. Hayatının önemli bir kısmı İslami düşüncelerinden ötürü hapislere girip çıkmakla geçti. Risale-i Nur Külliyatı'nı telif etmiştir.
    BEDRAN: (Fars.) Ka. 1. Sert başlı at.2. Daima. 3. Hoş latif yakışıklı.
    BEDREDDİN: (Ar.) Er. 1. Din'in nuru ışığı. 2. Dinin aydınlığı dinde bilgelik. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    BEDREKE: (Fars.) Ka. - Yol gösteren kılavuz.
    BEDRİ: (Ar.) Er. 1. İçi altın dolu kese. Bedr-i Dilşan b. Mehmed b. Oruç b. Gazi b. Şeban: (XV. yy. il yarısı) Türk şairlerinden. Murat II. adına yazdığı Murat namesi ünlüdür. 2. Ayla ilgili ayın ondördü gibi güzel.
    BEDRİYE: (Ar.) Ka. 1. Ay gibi. Ay kadar güzel. Ay'a ait. 2. Sühreverdiyye tarikatının altı şubesinden biri.
    BEDRULCEMAL: (Ar.) Er. 1. Ay yüzlü. 2. Fatımi devleti vezir ve serdarlarındandır. 2 defa Şam valisi olmuştur. (1013-1094).
    BEDRUNNİSA: (Ar.) Ka. - Dolunay yüzlü kadın.
    BEDÜK: (Tür.) Er. - Büyük yüce gösterişli önemli.
    BEGÜM: (Fars.) Ka. - Kadın hükümdar prenses. Doğu Türk hükümdarlarının harem ve kızlarına isim olarak verilirdi.
    BEHÇET: (Ar.) Er. 1. Sevinç. 2. Güzellik güleryüzlülük. 3. Şirinlik. Bu kelime Kur'an-ı Kerim'in Neml suresi 60. ayetinde geçmektedir.
    BEHİCE: (Ar.) Ka. - Şen güzel güleryüzlü kadın. (bkz. Behiç).
    BEHİÇ: (Ar.) Er. - Şen güzel güler-yüzlü adam. Kur'an-ı Kerim'de adı geçen kelimelerdendir. - (bkz. Hac ayet 5).
    BEHİRE: (Ar.) Ka. 1. Güzel kadın. Soyu-sopu temiz kadın. 2. Şişmanlıktan dolayı nefes darlığı olan.
    BEHİŞT: (Fars.) Er. 1. Cennet. 2. Uçmak.
    BEHİYE: (Ar.) Ka. - Beha'dan güzel.
    BEHLÜL: (Ar.) Er. 1. Çok gülen çok gülücü. 2. Hayır sahibi çok iyi adam. 3. Bir İslam sofisi Behlül-i Dana. Harun er-Reşid'in kardeşinin adı olup delice hareketleriyle meşhur olmuştur.
    BEHMAN: (Fars.) Er. 1. Filan filanca. 2. Fars takviminde 11. ay'a ve her ayın 2. gününe delalet eder.
    BEHMAR: (Fars.) Er. - Çok ziyade fazla. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BEHMENYAR: (Fars.) Er. - İbn Sina mektebine mensup ve Arapça telifleri olan filozof. (X-XI. yy.). İbn Sina'nın kitaplarını şerhetmişir.
    BEHNAN: (Ar.) Er. - Güleç güler-yüzlü iyi huylu ve daima gülen adam.
    BEHNANE: (Ar.) Ka. - Güleryüzlü iyi huylu ve daima gülen kadın.
    BEHRA: (Fars.) Ka. l. Onun için ondan dolayı. 2. Bir Arap kabilesi olup Hunus ovasında yerleşmişlerdir.
    BEHRAM: (Fars.) Er. 1. Merih yıldızı. 2. Her ayın 20. gönü. 3. Acem pehlivanlarından birinin adı. 4. İran hükümdarlarından birkaçının adı ki en meşhuru yaban eşeği avına pek düşkün olan "Behram Gûr"dür.

  9. #9
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    BEHRAMŞAH: (Fars.) Er. 1. (bkz. Behram). 2. Gazne sultanı. 3. Kirman Selçukluları hükümdarı.. 4. Eyyubilerin büyük şairi.
    BEHREM: (Ar.) Ka. - Asfur çiçeği kırmızı gül.
    BEHZAD: (Ar.) Er. - Ressam minyatürcü. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    BEKATA: (Tür.) Er. - İleri gelen saygın. Soylu isim yapmış sülaleden.
    BEKBARS: (Tür.) Er. - (bkz. Bekata).
    BEKDEMİR: (Tür.) Er. - (bkz. Bekata).
    BEKDİL: (Tür.) Er. 1. Doğru sözlü mert. 2. Gönlü zengin. Baygönüllü.
    BEKİL: (Ar.) Er. - Yakışıklı süslü delikanlı genç.
    BEKİR: (Ar.) Er. 1. Sabahları erken kalkmayı alışkanlık edinen kimse bakir. 2. Yeni doğmuş. 3. Öncesi İsmaili zümresine ait büyük bir Arap kabilesi.
    BEKRİYE: (Ar.) Er. 1. Her şeyin evveli ilk çocuk. 2. Genç ve taze kız. 3. Dişi deve yavrusu.
    BEKSAN: (Tür.) Er. 1. Tanınmış ünlü saygın. 2. Bey ünvanı taşıyan.
    BEKTAŞ: (Fars.) Er. 1. Akran. 2. Eş müsavi. - Bektaşi: Hacı Bektaş Veli tarikatına mensubolan kişi Horasan'da gelip Anadolu'ya yerleşen Hacı Bektaş Veli tarafından kurulduğu ileri sürülen tarikata mensup ilk zamanlan bilinmeyen bu tarikat sonradan batıni bir hüviyet kazanmıştır.
    BEKTÖRE: (Tür.) Er. - Güçlü değişmez töreleri olan törelerine bağlı.
    BEL'AM: (Ar.) Er. 1. Terbiyesiz aç gözlü pisboğaz obur. 2. Hz. Musa hakkında İsrailoğullarını kandırarak yalan söyleyip dünya menfaatından ötürü gerçeğe sırtını dönen bilge olmasına rağmen küfrü tercih edip Hz. Musa'ya beddua etmesiyle tanınmış olan "Bel'am b. Baura" adında İsrail kabilesinden bir zatın adı. İsim olarak konulmaz.
    BELAZURİ: (Ar.) Er. - II. yy. Arap tarihçilerinin en büyüklerinden. (Ahmet b. Yahya) Belazur usaresi içmiş ve şuurunu kaybederek öldüğü için kendisine bu ad verilmiştir.
    BELEK: (Tür.) Er. 1. Hediye armağan. 2. Selçukluların Dersim Gere Harput ve Halep emiri.
    BELEN: (Tür.) 1. Dağ beli dağın aşılacak yeri dağlık yer. 2. Akdeniz bölgesinde İskenderun'da Suriye'nin Kuzeye ulaşan büyük yolun Amanos dağlarım aştığı geçit üzerinde bulunan kasaba. - Erkek ve kadın adı ola*rak kullanılır.


    BELGE: (Tür.) Er. - Bir gerçeğe tanıklık eden şey.
    BELGİN: (Tür.) Ka. 1. Alamet nişan marka. 2. Tam ve kesin olarak belirlenmiş sarih.
    BELHİ: (Ur.). - Belh şehrine mensup (Afganistan). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BELİĞ: (Ar.) Er. 1. Fasih ve düzgün konuşan. 2. Açık yeterli tam.
    BELİK: (Tür.) Ka. - Saç örgüsü.
    BELİN: (Tür.) Ka. - Gözlerini açıp baka kalmış şaşkın.
    BELKIS: (Ar.) Ka. - Müslümanların seba melikesine verdikleri isim. - Güneşe tapan bir kavmin kraliçesi iken Hz. Süleyman'a biat ederek kendisiyle evlenmiş ve müslüman olmuştur. Kur'an'da ismi lafzen geçmemiştir. Fakat Hz. Süleymanla arasında geçen olaylar Neml suresinde anlatılır. Kur'an'da bahsedilen kadının o olduğu rivayet edilir.
    BENDE: (Fars). 1. Bağlanmış kimse tutsak. 2. Kul köle. 3. Yürekten bağlı. 4. Büyük aşkla seven. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BENDER: (Fars.) Er. - Deniz veya büyük nehir üzerindeki liman. Ticaret limanı.
    BENGİ: (Tür.) Er. - Sonu olmayan hep kalacak olan sonsuz ebedi.
    BENGİALP: (Tür.) Er. - (bkz. Bengi).
    BENGİSAN: (Tür.) Er. - (Bengi).
    BENGİSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Bengi).
    BENGİSU: (Tür.) Ka. - Ebedilik ölümsüzlük veren su Ab-ı hayat.
    BENGÜ: (Tür.) Ka. - Ebedi sonu olmayan.
    BENNA: (Ar.) Ka. - Yapı yapan mimar kalfa dülger.
    BERA: (Ar.) Er. - 1. Fazilet. 2. Seçkin olma vasfı. 3. Olgunluk. el-Bera' b. Azib: Ashabdandır. (Küfe-691). Bedir gazası dışında bütün savaşlara katıldı. Rey ve Kazvin'i fethetti. Kufe'de vefat etti.
    BERAT: (Ar.). 1. Resmi belge imtiyaz belgesi. 2. Osmanlıda bir kimseye verilen nişan rütbe veya toprak imtiyazını gösterir belge. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BERCA: (Fars.). - Yerinde tam doğru ve münasip. - Kadın ve erkek adı olarak kullanılabilir.
    BERCESTE: (Fars.) Ka. 1. Seçilmiş beğenilmiş. 2. Güzel hoş latif.
    BERCİS: (Ar.) Ka. 1."Müşteri" denilen yıldız Jüpiter gezegeni. 2. Sütü çok olan deve.
    BERÇİN: (Fars.) Ka. - Toplayıcı.
    BEREKET: (Ar.) Ka. 1. Bolluk. 2. Meymenet saadet mutluluk Allah vergisi.
    BEREN: (Tür.) Er. - Güçlü kuvvetli akıllı.
    BERFİN: (Fars.) Ka. 1. Kardan yapılmış. 2. Tertemiz kar gibi beyaz.
    BERGİN: (Tür.) Er. - (bkz. Berkin).
    BERGÜZAR: (Fars.) Ka. - Hediye hatıra andaç.
    BERGÜZİN: (Fars.) Ka. - Seçkin beğenilmiş makbul.
    BERHUZ: (Fars.) Er. - Dağarcık torba.
    BERİ: (Ar.) Er. 1. Salim kurtulmuş. 2. Temiz Arınmış.
    BERİA: (Ar.) Ka. - Olgunluk ve güzelliğiyle akranlarından üstün olan sevgili.
    BERİD: (Ar.) Er. 1. Haberci. 2. Eskiden müslüman devletlerde posta ve haber alma örgütünün adı.
    BERİN: (Fars.) Er. 1. En yüksek çok yüce. 2. Soylu.
    BERİRE: (Ar.) Ka. - İnam ve ihsan sahibi. Saliha ve vazifesini yapan hanım.
    BERK: (Tür.) Er. 1. Sağlam kuvvetli. 2. Katı sert. Şiddetli. 3. Hızlı. 4. Orman. 3. Arı şimşek yaprak.
    BERKA: (Ar.). - Kuzey Afrika'da eski bir şehir. - Kadın ve erkek adı olarak kullanılır.
    BERKAN: (Ar.) Er. 1. Şakıma parıldama. 2. Kıvırcık tüylü kuzu postu kürkü.
    BERKANT: (Tür.) Er. - Güçlü bozulmaz yemin.
    BERKAY: (Tür.) Er. - (bkz. Berk).
    BERKE: (Tür.) Er. 1. Kama. 2. Altınordu hükümdarı. Cengiz Han'ın torunu ve Cuci'nin 3. oğludur.
    BERKEL: (Tür.) Er. - güçlü el.
    BERKER: (Tür.) Er. - Güçlü sağlam kişilikli.
    BERKİ: (Tür.) Er. - Şimşek gibi parlak.
    BERKİN: (Tür.) Er. - Sağlam güçlü kuvvetli.
    BERKKAN: (Tür.) Er. - Güçlü soydan gelen.
    BERKMAN: (Tür.) Er. - Güçlü sağlam kişilikli.
    BERKSAN: (Tür.) Er. - Güçlü tanınan kimse.
    BERKSOY: (Tür.) Er. - (bkz. Berksan).
    BERKSU: (Tür.) Er. - Soğuk ve keskin su.
    BERKÜN: (Tür.) Er. - Sağlam güçlü tanınmış.
    BERK YARUK: (Tür.) Er. - Selçuklu Sultanı. (Öl. 1104). Melikşah'ın oğlu.
    BERMAL: (Fars.) Ka. - Dağ tepesi doruk. - (bkz. Şahika zirve).
    BERNA: (Fars.) - Genç delikanlı yiğit. - Kadın ve erkek için kullanılır.
    BERRA: (Ar.). - Doğru sözlü hayır işleyen kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BERRAK: (Ar.) Ka. 1. Duru saf bulanık olmayan nurlu. 2. Şimşek parıltı. 3. Kulağa hoş gelen ses.
    BERRAKA: (Ar.) Ka. - Aydınlık görünüşlü güzel kadın.
    BERRAN: (Fars.) Ka. - Kesen kesici keskin.
    BERRİN: (Fars.) Ka. - Yüksek yüce.
    BERŞAN: (Fars.) Ka. - Ümmet. Bir peygamberin din ve kitabını kabul ve tasdik eden kimse.
    BERŞE: (Tür.) Ka. - Hep bütün çok.
    BERTER: (Fars.) Er. - Üstün yüksek nitelikli değerli.
    BERZALİ: (Ar.) Er. - Ebu'l-Kasım b. Muhammed. - Arap tarihçilerinden-dir.
    BERZEN: (Fars.). - Yöre mahalle yol. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BESALET: (Ar.). - Korkusuzluk yüreklilik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BESAMET: (Ar.) Ka. - Güleryüzlülük şenlik.
    BESİM: (Ar.) Er. - Güleryüzlü güleç adam.
    BESİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Besim).
    BESTE: (Fars.) Ka. 1. Kapalı bağlı bitiştirilmiş bağlanmış. 2. Müzikte şarkının makam ve ahengi.
    BEŞUŞ: (Ar.) Ka. 1. Okşadıkça süt veren deve. 2. Araplarca çok meşhur ve meş'um bir kadın.
    BEŞAREDDİN: (Ar.) Er. - Dinin müjdesi. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
    BEŞARET: (Ar.) Ka. 1. Müjde muştu iyi haber. 2. Güler yüzlülük gülümseme.
    BEŞİR: (Ar.) Er. 1. Müjde getiren müjdeci. 2. Güleryüzlü güleç adam. Kur'ani bir kavramdır. İnsanlara Allah'ın emir ve nimetlerini cennet ve mükafatı haber veren peygamberler ve Kur'an için kullanılmıştır.
    BEŞİRE: (Ar.) Ka. 1. Müjde getiren müjdeci. 2. Güleryüzlü güleç hanım
    BETİK: (Tür.) Er. - Yazılı olan şey yazılmış yapıt.
    BETİM: (Tür.). 1. Bir nesnenin kendine özgü belirtilerini tam ve açık bir biçimde söz ya da yazıyla anlatma tasvir. 2. Herhangi bir şeyin resmi ya da heykeli.
    BETÜL: (Ar.) Ka. 1. Bakire. 2. Erkekten çekinen erkeklere yaklaşmayan namuslu kadın. 3. Ayrı kök salan fidan. 4. Hz. Meryem'in lakabı. 5. Hz. Muhammed (s.a.s)'in kızı Hz. Fatıma'nın lakabı.
    BETÜLAY: - (bkz. Betül).
    BEYAN: (Ar.). 1. Bildirme söyleme açıklama. 2. Belagat ilimlerinden ikincisi. 3. Belli apaçık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BEYATİ: (Ar.) Er. 1. Gece uyuma gece iş görme geceyi işiyle geçirme. 2. Türk müziğinin en eski makamlarından olup hala kullanılmakta olan bir makamdır.
    BEYAZ: (Ar.) Ka. 1. Ak en açık renk. 2. Aydınlık. 3. Deri rengine göre bir insan ırkı. 4. Yumurta akı. -Mahalli yerlerde kadın adı olarak kullanılmakladır. BEYAZIT: (Ar.) Er. - Ebu Yezid Yezid'in babası kısaltılmıştır. - Arapça'dan Türkçeleşmiş.
    BEYBOLAT: (Tür.) Er. - Çelik gibi güçlü saygın kimse.
    BEYBARS: (Tür.) Er. - (bkz. Baybars).
    BEYCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Beybolat).
    BEYDA: (Ar.) Ka. 1. Tehlikeli yer. 2. Sahra çöl. 3. Mekke ile Medine arasında düz bir yer.
    BEYHAK: (Ar.) Er. - Horasan'ın Nişabur eyaletinde bir bölge.
    BEYHAKİ: (Ar.) Er. - el-Beyhaki: Arap müellifi olup muhaddis ve Şafii fakihlerindendir.
    BEYHAN: (Tür.) Ka. - Hükümdarların üstünü. Seçkin han. Beyhan Sultan: Mustafa III. kızı.
    BEYKAL: (Tür.) Er. - (bkz. Beycan).
    BEYKAN: (Tür.) Er. - (bkz. Beycan).
    BEYREK: (Tür.) Er. 1. Çok nazik efendi bey. 2. Hüzünlü.
    BEYSAN: (Tür.) Er. - (bkz. Beycan).
    BEYSUN: (Tür.) Ka. - Nazik insan.
    BEYTİYE: (Ar.) Ka. - Eve ait evle ilgili.
    BEYTÖRE: (Tür.) Er. - Baş adet adetleri yerine getiren.
    BEYZA: (Ar.) Ka. 1. Daha ak çok beyaz. 2. Günahtan kaçınmış. Günahla kirlenmemiş.
    BEYZADE: (Tür.) Er. 1. Beyoğlu. 2. Soylu kimse. - Farsça'dan birleşik isim olarak Türkçeleştirilmiştir.
    BEYZAVİ: (Ar.) Er. - Beyzavi (Abdullah b. Ömer). İran'da yaşamış Tefsir ve Kelam alimi. Şafii mezhebindendir. Tefsirin yanında fıkıh usulü kelam ve irab hakkında eserler vermiştir.
    BEZEN: (Tür.) Ka. - Süs benek zinet.
    BEZMİ ALEM: (Ar.) Ka. - Dünya meclisi sohbet toplantısı. Bezm-i Alem Sultan. Sultan Abdülmecid'in annesi.
    BİCAN: (Fars.) Er. 1. Cansız ruhsuz. 2. Canını esirgemeyen şehit.
    BİDAYET: (Ar.) Ka. - Başlama başlangıç.
    BİDİL: (Tür.) Er. - Hindistan'da yerleşmiş Farsça yazan büyük Türk şairi.
    BİGE: (Tür.) Ka. - Evlenmemiş çouğu olmamış.
    BİHRUZ: (Fars.) Ka. - İyi gün güzel gün anlamında. Bihruze Hatun: Şah İsmail'in zevcesi. Çaldıran'da yenilip her şeyini bırakan Şah İsmail'in zevcesi.
    BİHTER: (Fars.) Ka. - Pek iyi daha iyi.
    BİHTERİN: (Fars.) Ka. - En iyi pek iyi.
    BİKE: (Tür.). - Benzersiz eşsiz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BİLAD: (Ar.) Er. - Şehirler bölge eyalet memleket isimlerini ifade için terkiplerde kullanılır.
    BİLAL: (Ar.) Er. - Su gibi ıslatan ıslatış ıslaklık. Bilal b. Raba: İslamın ilk müezzini Habeş asıllı olup İslamı köle olarak ilk kabul edenlerden birisidir.
    BİLAN: (Tür.) Er. - Süslü ve işlemeli kılıç kemeri.
    BİLAY: (Tür.). - Ay gibi asil ol. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BİLDAR: (Fars.) Er. 1. Bel belleyen yer kıran kürek çeken. 2. İstihkam neferi.
    BİLEK: (Tür.) Er. - Güç kuvvet.
    BİLEN: (Tür.) Er. - Bilgili görgülü anlayışlı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BİLGE: (Tür.). - Bilgili iyi geniş derin bilgi sahibi kimse. - Kadın ve erkek adı olarak kullanılır.
    BİLGEALP: - (bkz. Bilge).
    BİLGEHAN: (Tür.) Er. - Göktürk hakanı (683-734). Babası Kutluğ İlteriş Han'dır.
    BİLGE HATUN: (Tür.) Ka. - Kutluk Han'ın annesi. Türk hükümdarı (VIII.yy-).
    BİLGEKAĞAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bilge). Bilge Kağan (683-734). Göktürk hakanı. İkinci Göktürk hanedanlığının kurucusu.
    BİLGEKAN: (Tür.) Er. - Bilgin soydan gelen.
    BİLGEN: (Tür.) Ka. - (bkz. Bilge).
    BİLGER: (Tür.) Er. - Akıllı bilgili bilge bilgin.
    BİLGİN: (Tür.). - Bilgili kişi (alim karşılığı olarak da kullanılmaktadır). -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BİLGİNUR: (t.f.i.) Ka. - Bilginin ışığı bilginin aydınlığı.
    BİLGİSER: (t.f.i.) Ka. - (bkz. Bilginer).
    BİLGİYE: (Tür.) Ka. - Bilgin hanım.- Yanlış yapılmış isimlerdendir.
    BİLGÜN: (Tür.) Ka. - (bkz. Bilgin).
    BİLKAN: (Tür.) Er. - Bilgili.
    BİLLUR: (Ar.) Ka. 1. Bazı cisimlerin tabi olarak aldıkları geometrik şekil. 2. Duru berrak kesme cam kristal. 3. Necef taşı. (Mec.) Temiz pırıl pırıl insan.
    BİLMEN: (Tür.) Er. - Bilen anlayan bilgili.
    BİLSEN: (Tür.) Ka. - Kendini bil.
    BİLTAY: (Tür.) Er. - (bkz. Bilmen).
    BİNALİ: (Ar.) Er. - Ali'nin oğlu.
    BİNALP: (Tür.) Er. - Yiğitler.
    BİNAY: (Tür.) Ka. - Bin tane ay çok kuvvetli ışık.
    BİNHAN: (Tür.) Ka. - Hanların hanı.
    BİNKAN: (Tür.) Er. - Soylu kanlar.
    BİNNAZ: (Tür.) Ka. 1. Nazlı. 2. Cilveli. 3. Allah'a yalvaran.
    BİNNUR : (Tür.) Ka. 1. Nurla özdeşleşmiş. 2. Bin tane nur.
    BİNTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Binkan).
    BİRANT: (Tür.) Er. 1. Özel tek yemin. 2. Özelliği olan yemin.
    BİRAT: (Tür.) Er. 1. Asil soylu bir aileye mensup. 2. İlk erkek çocuğa verilen isim.
    BİRAY: (Tür.) Ka. - Ay gibi tek eşsiz.
    BİRCAN: (Tür.) Er. - Tek eşsiz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BİRCE: (Tür.) Ka. - Tek eşsiz biricik.
    BİRCİS: (Ar.) Ka. - Gezegen Jüpiter müşteri yıldızı bercis.
    BİRDAL: (Tür.) Er. - Bir tane tek dal.
    BİRGE: (Tür.) Er. 1. Kamçı. 2. Birlikte beraber.
    BİRGİ: (Tür.) Ka. - Batı Anadolu'da İzmir ilinin Ödemiş ilçesinin merkezi Bozdağ eteklerinde kurulmuştur.
    BİRGİT: (Tür.) Er. - Birleşik birleşmiş birlik almış.
    BİRGİVİ: (Tür.) Er. - Birgivi: Büyük din ve dil alimi (d. 1522) İmam Birgivi lakabıyla şöhret olmuş vasiyetnamesi ve ilmihali o dönem halkının ihtiyacını karşılamıştır.
    BİRGÜL: (Tür.) Ka. - Bir tane tek gül. Kıymetli gül.
    BİRHAN: (Tür.) Er. - Tek yönetici.
    BİRİM: (Fars.) Ka. - Bir tanem biriciğim.
    BİRKAN: (Tür.) Er. - Soylu.
    BİRKE: (Ar.). 1. Büyük havuz. 2. Gölcük. 3. Göğüs. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BİRMA: (Hint.). - Çin Hindi'nde bir yer. Birmanya diye de tanınır. Birmanya müslümanları ülkelerinin % 30'una ulaşmışlardır. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BİRMEN: (Tür.) Er. - Tek olan benzeri olmayan kimse.
    BİROL: (Tür.) Er. - Tek ad bir ol.
    BİRSEN: (Tür.) Ka. - Sadece sen tek sen.
    BİRSEV: (Tür.) Ka. - Tek sevgili.
    BİRSİN: (Ar.) Ka. - Yonca.
    BİRTAN: (Tür.) Er. - Bir tane tek.
    BİRUN: (Fars.) Er. 1. Dışarı. 2. Dış harici. 3. Osmanlı Devleti'nde saray dışında vazifeli memurlar.
    BİRÛNÎ: (Fars.) Er. - Reyhan Muhammed b. Ahmed el-Biruni: Büyük İslam bilgini (973-Gazne 1048). İbn Sina'dan ders altı. Hindistan'a gitti. Sanskritçe öğrendi. Pozitif ilimlerin hepsiyle ilgilendi ve bu konuda birçok kitap yazdı.
    BİSTAMİ: (Fars.) Er. - (bkz. Bistem). - Bayezid Bistami: Ünlü mutasavvıf hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir.
    BİSTEM: (Fars.) Er. - Horasan eyaletinde El-Bürz eleklerinde bir şehir. Hüsrev 2. Pervizin dayısı Bistam tarafından kurulduğu için bu ismi almıştır. Elmaslanyla ünlüdür.
    BİŞAR: (Fars.) Er. 1. Esir tutsak. 2. Altın gümüş kakmalı işlemeler. 3. Saçılan şey saç. 4. Güçsüz dermansız.
    BİŞR: (Ar.) Er. - Güler yüzlü kişi güleç sevimli. Bişr b. Bera': Sahabedendir. Babası Bera' b. Marun Akabe beyatına katılanlardandı. Bişr iyi bir savaşçı ve okçuydu. Yahudi bir kadının verdiği zehirli eti yiyince zehirlenerek şehid oldu.

  10. #10
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    BİTENGÜL: (Tür.) Ka. - Güllerin bitmesi.
    BOĞAÇ: (Tür.) Er. - Küçük yaşta boğa öldürdüğü için kendisine bu ad verilen Dede Korkut hikayelerindeki bir kahraman. Dirse Han'ın oğlu.
    BOĞAÇHAN: - (bkz. Boğaç).
    BOĞATAŞ: (Tür.) Er. - Ünlü Türk beylerinden biri.
    BOLGAN: (Tür.) Er. - Eski Türk adlarından.
    BOLHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bolgan).
    BORA: (İtal.) Er. - Araziden çıkan şiddetli rüzgar.
    BORAN: (Tür.) Er. - Rüzgar şimşek gökgürültüsü sağanak yağmurun birlikte olduğu iklim hadisesi. Boran Hatun: Emevi halifesi Me'mun'un zevcesi.
    BORANALP: - (bkz. Boran).
    BORATAY: - (bkz. Boran).
    BOYLA BAĞA TARKAN: (Tür.) Er. - Anlamı iyice bilinmemekle birlikte. Orhun yazıtlarında vezir Tonyukuk'a verilen unvan olarak geçer.
    BOYLA KUTLUG YARGAN: (Tür.) Er. - Eski Türklerde birleşik rütbe unvanı. Suci yazıtında Kırgız kabilesinden Yaplakar Kan Ata'nın ünvanı olarak geçer.
    BOYLAN: (Tür.) Er. - Kibirli mağrur.
    BOYRAZ: (Tür.) Er. - Kuzey rüzgarı.
    BOYSAN: (Tür.) Er. - Uzun boylu yakışıklı delikanlı.
    BOYSEL: (Tür.). - Uzun boylu. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BOZAN: (Tür.) Er. - Büyük Selçuklu Emiri. Selçuklu Sultanı Melikşah'a büyük yardımları dokundu. Kazanılan birçok zaferde etkin rol oynadı.
    BOZBEY: (Tür.) Er. - Kır beyi gri.
    BOZBORA: (Tür.) Er. - Fırtına.
    BOZDOĞAN: (Tür.) Er. - Bir şahin türü.
    BOZER: (Tür.) Er. - Beyaz tenli.
    BOZKAYA: (Tür.) Er. - (bkz. Bozer).
    BOZKURT: (Tür.) Er. - Göktürk efsanelerinde yer alan kutsal hayvan.
    BOZUN: (Tür.) Er. 1. Büyük Selçuklu emirinin adı. 2. Sürülmemiş tarla.
    BOZYEL: (Tür.) Er. - Yağmur getiren lodos rüzgarı.
    BOZYİĞİT: (Tür.) Er. - (bkz. Bozer).
    BÖKE: (Tür.) Er. 1. Kahraman güçlü kimse. 2. Önder başkan reis. 3. Kabadayı cesur efe. 4. Güreşçi pehlivan.
    BÖRÇETİN: (Tür.) Er. - Eski tarihçilere göre Türkleri Ergenekon'dan kurtaran demircinin adı.
    BÖRİTİGİN: (Tür.) Er. - Karahanlı hükümdarı. Maveraünnehir'e hakim oldu. Bastırdığı paralarda İbrahim b. Nasr adıyla anılır (XI. yy.).
    BUDAK: (Tür.) Er. 1. Ağacın dal olacak sürgünü. 2. Dal. 3. Dalın göv*de içindeki sert bölümü.
    BUDUN: (Tür.) Er. - Halk kavim ahali.
    BUDUNALP: - (bkz. Budun).
    BUĞRA: (Fars.) Er. 1. Büyük erkek deve iki hörgüçlü deve. 2. Turna kuşu turna sürüsünün önünde uçan turna horozu. 3. Harizm hükümdarlarından birinin lakabı. BUĞRAHAN: (f.t.i.) Er. 1. X. yy.'ın başlarında Orta Asya'daki yağma boyundan çıkan ve ilk İslam devletinin Türk hükümdarlarının birçoğuna verilen ünvan. 2. İliğ ve Karahanlı sülalesinden birçok hükümdarların unvanıdır. - Tarık Buğra Saltuk Buğra.
    BUHAYRA: (Ar.) Ka. 1. Küçük deniz. 2. Mısır'ın kuzeybatısında bir şehir.
    BUHRİ: (Ar.) Er. 1. Tütsüye ait. 2. Denize ait.
    BUHTAN: (Ar.). - Yalan iftira. - İsim olarak kullanılmaz.
    BUKA: (Ar.). - 1. Ülke yer. 2. Büyük bina. 3. Ben benek. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Buka Han: Altınordu devletinin Bayagut boyundan Nogay Yarguçi adlı prensin oğlu.
    BUKET: (Fars.) Ka. - Çiçek demeti.
    BUKLE: (Fars.) Ka. - Kıvrılmış küçük lüle şeklinde saç.
    BULAK: (Tür.) Er. - Kaynak pınar çeşme.
    BULGAR: (Tür.) Er. - Olgun bilgili görgülü hoşgörülü kimse.
    BULUT: (Tür.). - Su buharlarının yoğunlaşmasıyla meydana gelen ve gökyüzünde mahiyetine göre farklı yükseklikte bulunan hava kütlesi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BUMİN: (Tür.) Er. - Göktürk devletinin kurucusu (Öl. 552). Avarlarla arası açılınca savaşarak onları çökertti ve merkezi Ötüken olmak üzere Göktürk devletini kurdu (552). Aynı yıl öldü.
    BUMİNHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Bumin).
    BURAK: (Ar.) Er. - Berk-Yıldırımdan türetilmiştir. - Hz. Muhammedin Mirac'daki bineği. Kur'an'da böyle bir isim geçmemekle beraber İslam kaynaklarında böyle bir binitin olduğuna dair rivayetler vardır. Burak Reis: (Öl. 1499). Osmanlı denizcilerinden.
    BURCU: (Tür.) Ka. - Güzel koku.
    BURÇ: (Ar.) Er. 1. Süryanice Burgus kelimesinin Arapçalaştınlmış hali. 2. Kalenin köşelerine yapılan daha yüksek ve daha kalın çıkıntı kule. 3. Yuvarlak bina. 4. Güneşin ayrıldığı oniki kısımdan herbiri. 5. Tek hisar.
    BURÇAK: (Tür.). - Baklagillerden taneleri yemiş olarak kullanılan bir bitki. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BURÇHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Burç).
    BURÇİN: (Tür.) Ka. - Dişi geyik.
    BURHAN: (Ar.) Er. 1. Delil hüccet. 2. Hakkı batıldan doğruyu yanlıştan ayıran delil. 3. İlahi aydınlık.
    BURHANEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin delili. Burhaneddin Mahmud b. Taceddin el-Buhari (Öl. 1149). Hanefi fıkıh alimi. Önemli yapıtı. el-Muhit el-Buhari'dir. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
    BURKAN: (Tür.). - Uygur Türklerinin Budaya verdikleri ad. - İsim olarak kullanılmaz.
    BURKHAN: (Tür.). - Put heykel Buda heykeli. - İsim olarak kullanılması yanlıştır.
    BUSE: (Fars.) Ka. - Öpüşmek öpmek. - İslâmî ahlâka aykırı olduğu için isim olarak kullanılmaz.
    BUYAN: (Tür.). 1. Mutluluk uğur talih. 2. İyi biliş sevab. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BUYRUK: (Tür.) Er. 1. Belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı güç. 2. Egemen. 3. Emir. 4. Kendi başına hareket eden.
    BUYRUKALP: - (bkz. Buyruk).
    BÜKLÜM: (Tür.) Ka. - Bükülmüş kıvrılmış şeylerin oluşturduğu halka.
    BÜLBÜL: (Ar.) Ka. 1. Sesinin güzelliğiyle ünlü ötücü kuş. 2. Sesi çok güzel olan kimse. Bülbül Hatun: Bayezid II.'in eşi. (Öl. Bursa 1515). Şehzade Ahmed'in annesi.
    BÜLENT: (Fars.) Er. - Yüce yüksek ala ulu.
    BÜNYAMİN: (Ar.) Er. - Yakub peygamberin en küçük oğlu.
    BÜRDE: (Ar.) Ka. 1. Hırka Arapların gece üzerlerine örttükleri gündüz giyindikleri elbise. 2. Ka'b b. Züheyrin yazdığı kaside. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) tarafından beğenilmiş ve Peygamberimiz hırkasını çıkararak şaire giydirmiştir. Bu yüzden bu kaside "Kaside-i bürde" olarak tanınır.
    BÜRGE: (Tür.). - Bir yerde duramayan canlı taşkın kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
    BURKAN: (Ar.) Er. - Yanardağ volkan.
    BÜRKE: (Ar.) Ka. 1. Martı. 2. Havuz gölcük.
    BÜŞRA: (Ar.) Ka. - Müjde sevinçli haber.
    BÜTE: (Tür.) Ka. - Fidan.
    BÜTEYRA: (Ar.) Ka. 1. Güneş. 2. Sabah.

1. Sayfa - Toplam 6 Sayfa var 1 2 3 ... SonuncuSonuncu

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]