Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
3. Sayfa - Toplam 12 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 5 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 21 ile 30 ve 114

Konu: Kuran-ı Kerim'in Türkçe meali

  1. #21
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    ENBİYA SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar.

    2- Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar.

    3- Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır. Zulmedenler gizlice fısıldaştılar: "Bu sizin benzeriniz olan bir beşer değil mi? Öyleyse göz göre göre büyüye mi geleceksiniz?"

    4- Dedi ki: "Benim Rabbim gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O işitendir bilendir."

    5- "Hayır" dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir. Böyle değilse öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin."

    6- Kendilerinden evvel yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke (halkı) iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecek?

    7- Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız o halde zikir ehline sorun.

    8- Biz onları yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi.

    9- Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.

    10- Andolsun size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?

    11- Biz zulmeden ülkelerden nicesini kırıp geçirdik ve bunun ardından bir başka kavmi meydana getirdik.

    12- Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman oradan büyük bir hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.

    13- "Uzaklaşıp-kaçmayın içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz."

    14- "Yazıklar bize" dediler. "Gerçekten biz zalimmişiz."

    15- Onların bu yakınmaları Biz onları biçilmiş ekin sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.

    16- Biz bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık.

    17- Eğer bir 'oyun ve oyalanma' edinmek isteseydik bunu Kendi Katımız'dan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık.

    18- Hayır Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki o yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.

    19- Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. O'nun yanında olanlar O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar.

    20- Gece ve gündüz hiç durmaksızın tesbih ederler.

    21- Yoksa onlar yerden birtakım ilahlar edindiler de onlar mı (ölüleri) diriltecekler?

    22- Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı elbette ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir.

    23- O yaptıklarından sorulmaz oysa onlar sorguya çekilirler.

    24- Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (kitabı) ve benden öncekilerin de zikri." Hayır onların çoğu hakkı bilmiyorlar bundan dolayı yüz çeviriyorlar.

    25- Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki ona şunu vahyetmiş olmayalım: "Benden başka İlah yoktur öyleyse Bana ibadet edin."

    26- "Rahman (olan Allah) çocuk edindi" dediler. O (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır onlar (melekler) ikrama layık görülmüş kullardır.

    27- Onlar sözle (bile olsa) O'nun önüne geçmezler ve onlar O'nun emriyle yapıp-etmektedirler.

    28- O önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar O'nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.

    29- Onlardan her kim: "Gerçekten ben O'nun dışında bir ilahım" diyecek olsa bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.

    30- O inkar edenler görmüyorlar mı ki (başlangıçta) göklerle yer birbiriyle bitişik iken Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?

    31- Yeryüzünde onları sarsmasın diye sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.

    32- Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.

    33- Geceyi gündüzü güneşi ve ayı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.

    34- Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?

    35- Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.

    36- İnkar edenler seni gördüklerinde seni yalnızca alay-konusu ediyorlar (ve "Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?" (derler.) Oysa Rahman (olan Allah)ın sözünü (kitabını) inkar edenler kendileridir.

    37- İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin.

    38- "Eğer doğruyu söylüyor iseniz bu vaid (edilen günün sorgu ve azabı) ne zamandır?" derler.

    39- O inkar edenler yüzlerinden ve sırtlarından ateşi püskürtemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi.

    40- Hayır onlara apansız gelecek de böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.

    41- Andolsun senden önceki elçilerle de alay edildi fakat içlerinden küçük düşürenleri o alaya aldıkları (azap) sarıp-kuşatıverdi.

    42- De ki: "Gece ve gündüz sizi Rahman (olan Allah)tan kim koruyabilir?" Hayır onlar Rablerini zikirden yüz çevirenlerdir.

    43- Yoksa Bize karşı kendilerini engelleyerek koruyabilecek ilahları mı var? Onların kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmez ve onlar Bizden yakınlık bulamazlar.

    44- Evet Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi Bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde üstün gelenler onlar mı?

    45- De ki: "Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler."

    46- Andolsun onlara Rabbinin azabından 'bir ufak esinti' dokunacak olsa hiç tartışmasız; "Eyvahlar bize gerçekten bizler zulme sapanlarmışız" diyecekler.

    47- Biz ise kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.

    48- Andolsun Biz Musa'ya ve Harun'a takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik.

    49- Onlar Rablerine karşı gayb ile (O'nu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler ve onlar kıyamet saatinden 'içleri titremekte olanlardır.'

    50- Bu Bizim ona indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şu halde onu inkar edecek olanlar siz misiniz?

    51- Andolsun bundan önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik ve Biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik.

    52- Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizin karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?

    53- "Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler.

    54- Dedi ki: "Andolsun siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz."

    55- 'Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?"

    56- "Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim."

    57- "Andolsun Allah'a sizler arkanızı dönüp gittikten sonra ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım."

    58- Böylece o yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.

    59- "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o zalimlerden biridir" dediler.

    60- "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler.

    61- Dediler ki: "Öyleyse onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."

    62- Dediler ki: "Ey İbrahim bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"

    63- "Hayır" dedi. "Bu yapmıştır bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa siz onlara soruverin."

    64- Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.

    65- Sonra yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin."

    66- Dedi ki: "O halde Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?"

    67- "Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?"

    68- Dediler ki: "Eğer (bir şey) yapacaksanız onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun."

    69- Biz de dedik ki: "Ey ateş İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol."

    70- Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.

    71- Onu ve Lut'u kurtarıp içinde alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık.

    72- Ona İshak'ı armağan ettik üstüne de Yakub'u; her birini salihler kıldık.

    73- Ve onları Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.

    74- Lut'a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi.

    75- Onu rahmetimize soktuk çünkü o salihlerdendi.

    76- Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman Biz onun çağrısına cevap verdik onu ve ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık.

    77- Ve ayetlerimizi yalanlayan kavimden 'ona yardım edip-öcünü aldık'. Şüphesiz onlar kötü bir kavimdi Biz de onların tümünü suya batırıp boğduk.

    78- Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahid idik.

    79- Biz bunu (hükmü) Süleyman’a kavrattık her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar Biz idik.

    80- Ve sizin için ona zorlu-savaşınızda sizi korusun diye '(madeni) giyim-sanatını' öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?

    81- Süleyman için de fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki kendi emriyle içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz.

    82- Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören şeytanlardan kimseleri de (emrine verdik). Biz onların koruyucuları idik.

    83- Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın."

    84- Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.

    85- İsmail İdris ve Zü'l-Kifl hepsi sabredenlerdendi.

    86- Onları rahmetimize soktuk şüphesiz onlar salih kimselerdi.

    87- Balık sahibi (Yunus'u da); hani o kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur Sen Yücesin gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.

    88- Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz iman edenleri böyle kurtarırız.

    89- Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Rabbim beni yalnız başıma bırakma sen mirasçıların en hayırlısısın."

    90- Onun duasına icabet ettik kendisine Yahya'yı armağan ettik eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.

    91- Irzını koruyan (Meryem); Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık.

    92- Gerçekten sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim öyleyse Bana ibadet ediniz.

    93- Onlar işlerini kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi Bize döneceklerdir.

    94- Artık kim bir mü'min olarak salih amellerde bulunursa onun çabası için (karşılık olarak) küfran (nankörlük) yoktur. Şüphesiz Biz onun yazıcılarıyız.

    95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler.

    96- Yecuc ve Mecuc (un sedleri) açıldığında onlar her bir tepeden akın ederler;

    97- Gerçek olan va'd yaklaşmıştır işte o zaman inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize biz bundan tam bir gaflet içindeydik hayır bizler zalim kimselerdik" (diyecekler).

    98- Gerçekten siz de Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz siz ona varacaksınız.

    99- Eğer onlar (gerçek) ilahlar olsalardı ona girmeyeceklerdi. Oysa onların tümü içinde temelli kalıcıdırlar.

    100- Orda kendileri için 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orda işitmezler de.

    101- Ama Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte onlar ondan uzaklaştırılmışlardır.

    102- Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar.

    103- Onları o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: "İşte bu sizin gününüzdür size va'dedilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır.

    104- Bizim göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün ilk yaratmaya başladığımız gibi yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette Biz yapıcılarız.

    105- Andolsun Biz zikirden sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık.

    106- Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda (Kur'an'da) 'açık bir mesaj' (veya gerçek bir çıkış yolu) vardır.

    107- Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.

    108- De ki: "Gerçekten bana: -Sizin İlahınız yalnızca bir tek İlah'tır" diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak mısınız?"

    109- Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı uzak mı bilemem."

    110- "Şüphesiz O sözün açıkta söylenenini de bilmekte saklamakta olduklarınızı da bilmektedir."

    111- "Bilemem; belki bu (sürenin açıklanmaması) sizin için bir (fitne) denemedir (belki de) belli bir vakte kadar yararlanma (meta)dır."

    112- (Resulullah) Dedi ki: "Rabbim hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır."

  2. #22
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    HAC SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Ey insanlar Rabbinizden korkup-sakının çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.

    2- Onu gördüğünüz gün her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah'ın azabı pek şiddetlidir.

    3- İnsanlardan kimi Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanın peşine düşer.

    4- Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir."

    5- Ey insanlar eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz gerçek şu ki Biz sizi topraktan yarattık sonra bir damla sudan sonra bir alak'tan (embriyo) sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte kiminiz de bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.

    6- İşte böyle; şüphesiz Allah hakkın Kendisi'dir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten herşeye güç yetirendir.

    7- Gerçek şu ki kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.

    8- İnsanlardan kimi hiçbir bilgisi yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır-durur.

    9- Allah'ın yolundan saptırmak amacıyla 'gururla salınıp-kasılarak' (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız.

    10- (Ey insan) Bu senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Allah kullar için zulmedici değildir.

    11- İnsanlardan kimi Allah'a bir ucundan ibadet eder eğer kendisine bir hayır dokunursa bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O dünyayı kaybetmiştir ahireti de. İşte bu apaçık bir kayıptır.

    12- Allah'tan başka kendisine ne zararı dokunan ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu en uzak bir sapıklıktır.

    13- (Ya da) Zararı yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.

    14- Şüphesiz Allah iman edip salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Gerçekten Allah her istediğini yapar.

    15- Kim Allah'ın ona dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa göğe bir araç uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin kurduğu düzen onun öfkesini giderebilecek mi?

    16- İşte Biz onu (Kur'an'ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah dilediğini hidayete yöneltir.

    17- Gerçekten iman edenler Yahudiler yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah herşeyin üzerinde şahid olandır.

    18- Görmedin mi ki gerçekten göklerde ve yerde olanlar güneş ay yıldızlar dağlar ağaçlar hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.

    19- İşte bunlar çekişen iki gruptur Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar edenler onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür.

    20- Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.

    21- Onlar için demirden kamçılar vardır.

    22- Ne zaman ordan sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse oraya geri çevrilirler ve (onlara "Yakıcı azabı tadın" (denir).

    23- Hiç şüphesiz Allah iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; ordaki elbiseleri ipek(ten)tir.

    24- Onlar sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.

    25- Gerçek şu ki inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram'dan alıkoyanlara orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azap taddırırız.

    26- Hani Biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik "Bana hiçbir şeyi ortak koşma tavaf edenler kıyam edenler rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."

    27- "İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler."

    28- Kendileri için birtakım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.

    29- Sonra kirlerini gidersinler adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik'i tavaf etsinler.

    30- İşte böyle; kim Allah'ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse Rabbinin Katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının yalan söz söylemekten de kaçının.

    31- Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak O'na (hiçbir) ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.

    32- İşte böyle; kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse şüphesiz bu kalplerin takvasındandır.

    33- Onlarda sizin için adı konulmuş bir süreye kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i Atik'tir.

    34- Biz her ümmet için bir "Mensek" kıldık O'nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye. İşte sizin İlahınız bir tek İlah'tır artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.

    35- Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.

    36- İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle onlara sizin için boyun eğdirdik umulur ki şükredersiniz.

    37- Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.

    38- Şüphesiz Allah (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah hain ve nankör olan kimseyi sevmez.

    39- Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla onlara karşı savaş açılana (mü'minlere savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah onlara yardım etmeye güç yetirendir.

    40- Onlar yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı manastırlar kiliseler havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah güçlü olandır Aziz olandır.

    41- Onlar ki yeryüzünde kendilerini yerleştirir iktidar sahibi kılarsak dosdoğru namazı kılarlar zekatı verirler ma'rufu emrederler münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.

    42- Eğer seni yalanlıyorlarsa onlardan önce Nuh Ad Semud kavmi de yalanlamıştı.

    43- İbrahim'in kavmi ve Lut'un kavmi de:

    44- Medyen halkı da (peygamberlerini yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle Ben o inkar edenlere bir süre tanıdım sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış Benim (herşeyi alt üst edip kökten değiştiren) inkılabım (veya inkarım).

    45- (Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta kullanılamaz durumdaki kuyuları (terk edilmiş bulunmakta) yüksek sarayları (çın çın ötmektedir).

    46- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu gözler kör olmaz ancak sinelerdeki kalpler körelir.

    47- Onlar senden azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah va'dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten senin Rabbinin Katında bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.

    48- Nice ülkeler vardır ki (halkı) zulmediyorken Ben ona bir süre tanıdım sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca Banadır.

    49- De ki: "Ey insanlar gerçekten ben sizin için yalnızca bir uyarıcıyım."

    50- Buna göre iman edip salih amellerde bulunanlar onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve üstün bir rızık vardır.

    51- Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar alevli ateşin halkıdır.

    52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki o bir dilekte bulunduğu zaman şeytan onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah şeytanın katıp-bırakmalarını giderir sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah gerçekten bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    53- Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah'ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.

    54- (Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin bunun (Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah iman edenleri dosdoğru yola yöneltir.

    55- İnkar edenler ise kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur'an'dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır.

    56- Mülk o gün yalnızca Allah'ındır. O aralarında hükmedecektir. Artık iman edip salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.

    57- İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

    58- Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.

    59- Onları kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah bilendir halimdir.

    60- İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa Allah mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Allah affedicidir bağışlayıcıdır.

    61- İşte böyle; çünkü Allah geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp-katar. Şüphesiz Allah işitendir görendir.

    62- İşte böyle; çünkü Allah hakkın ta Kendisi'dir. O'nun dışında onların taptıkları ise şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah Yücedir büyüktür.

    63- Görmedin mi Allah gökten su indirdi böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah lütfedicidir herşeyden haberdardır.

    64- Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır övülmeye layık olandır.

    65- Görmedin mi Allah yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah insanlara karşı şefkatlidir çok merhametlidir.

    66- Sizi diri tutan sonra öldürecek sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür.

    67- Biz her ümmete bir ibadet tarzı (Mensek) kıldık onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. Sen Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.

    68- Eğer seninle mücadeleye girişirlerse de ki: "Allah yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir."

    69- "Allah kıyamet günü kendisinde ihtilafa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir."

    70- Allah'ın gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek) Allah için pek kolaydır.

    71- Onlar Allah'ı bırakıp da (Allah'ın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiçbir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiçbir yardımcı yoktur.

    72- Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman sen o inkar edenlerin yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin. Neredeyse kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah onu inkar edenlere va'detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır."

    73- Ey insanlar (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz istenen de.

    74- Onlar Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah güç sahibidir Azizdir.

    75- Allah meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir görendir.

    76- O önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür.

    77- Ey iman edenler rüku edin secdeye varın Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin umulur ki kurtuluş bulursunuz.

    78- Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de bunda (Kur'an'da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın zekatı verin ve Allah'a sarılın sizin Mevlanız O'dur. İşte ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.

  3. #23
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    MÜMİNUN SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Mü'minler gerçekten felah bulmuştur;

    2- Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır;

    3- Onlar 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir;

    4- Onlar zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir;

    5- Ve onlar ırzlarını koruyanlardır;

    6- Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı (tutumları) hariç; bu konuda kınanmış değillerdir.

    7- Fakat kim bundan ötesini ararsa artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.

    8- (Yine) Onlar emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.

    9- Onlar namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.

    10- İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır.

    11- Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır; içinde de ebedi olarak kalacaklardır.

    12- Andolsun Biz insanı süzme bir çamurdan yarattık.

    13- Sonra onu bir su damlası olarak savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

    14- Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne Yücedir.

    15- Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız.

    16- Sonra siz gerçekten kıyamet günü diriltileceksiniz.

    17- Andolsun Biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık; Biz yaratmada gafiller değiliz.

    18- Biz gökten belli bir miktarda su indirdik ve onu yeryüzünde yerleştirdik; şüphesiz Biz onu (kurutup) giderme gücüne de sahibiz.

    19- Böylelikle bununla size hurmalıklardan üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik içlerinde çok sayıda yemişler vardır; sizler onlardan yemektesiniz.

    20- Ve (daha çok) Tur-i Sina'da çıkan bir ağaç (türü de yarattık); o yağlı ve yiyenlere bir katık olarak bitmekte (ürün vermekte)dir.

    21- Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır; karınlarının içinde olanlardan size içirmekteyiz ve onlarda sizin için daha birçok yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz.

    22- Onların üzerinde ve gemilerde taşınmaktasınız.

    23- Andolsun Biz Nuh'u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik. Böylece kavmine dedi ki: "Ey Kavmim Allah'a kulluk edin. O'nun dışında sizin başka İlahınız yoktur yine de sakınmayacak mısınız?"

    24- Bunun üzerine kavminden inkara sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz."

    25- "O kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir onu belli bir süre gözetleyin."

    26- "Rabbim" dedi (Nuh). "Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et."

    27- Böylelikle Biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim Bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile içlerinden aleyhlerine söz geçmiş (azap gerekmiş) olanlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda Bana muhatap olma çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik.

    28- "Böylece sen beraberinde olanlarla gemiye bindiğinde o zaman de ki: "Bizi o zulmeden kavimden kurtaran Allah'a hamd olsun."

    29- Ve de ki: "Rabbim beni kutlu bir konakta indir Sen konuklayanların en hayırlısısın."

    30- Hiç şüphesiz bunda ayetler vardır ve Biz gerçekten denemeden geçiririz.

    31- Sonra onların ardından bir başka insan-nesli yaratıp-inşa ettik.

    32- Onlara da kendi içlerinden: "Allah'a ibadet edin. O'nun dışında sizin başka İlahınız yoktur yine de sakınmayacak mısınız?" (desin) diye içlerinden bir elçi gönderdik.

    33- Kendi kavminden inkar edip ahirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine dünya hayatında refah verdiğimiz önde gelenler dedi ki: "Bu sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir."

    34- "Eğer sizin benzeriniz olan bir beşere boyun eğecek olursanız andolsun siz gerçekten hüsrana uğrayanlar olursunuz."

    35- "O öldüğünüz toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin mutlaka (yeniden diriltilip) çıkarılacağınızı mı va'dediyor?"

    36- "Heyhat size va'dedilen şeye heyhat..."

    37- "O (bütün gerçek) yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız biz diriltilecekler değiliz."

    38- "O ise yalnızca bir adam (insan)dır Allah'a karşı yalan uydurmaktadır bizler de ona inanacak değiliz."

    39- (Peygamber) Dedi ki: "Rabbim beni yalanlamalarına karşı bana yardım et."

    40- (Allah) Dedi ki: "Az bir süre (bekle) onlar gerçekten pişman olacaklar."

    41- Derken hak (ettikleri cezaya karşılık) olmak üzere o korkunç çığlık onları yakalayıverdi. Böylece onları bir süprüntü kılıverdik. Zulmeden kavim için yıkım olsun.

    42- Sonra onların ardından başka nesiller yaratıp-inşa ettik.

    43- Ümmetlerden hiçbiri kendisine tespit edilmiş eceli ne öne alabilir ne erteleyebilir.

    44- Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde onu yalanladılar. Böylece Biz de onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini kiminin izinde yürüttük ve onları (tarihin anlatıp aktardığı) bir olay kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım olsun.

    45- Sonra Musa ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.

    46- Firavun'a ve ileri gelen çevresine; fakat onlar büyüklendiler. Onlar 'büyüklenen-zorba' bir topluluktu.

    47- Dediler ki: "Bizim benzerimiz olan iki beşere mi inanacak mışız? Kaldı ki onların kavimleri bize kullukta (kölelikte) bulunmaktadırlar."

    48- Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.

    49- Andolsun Biz Musa’ya kitabı verdik belki onlar hidayete erer diye.

    50- Biz Meryem'in oğlunu ve annesini bir ayet kıldık ve ikisini barınmaya elverişli ve akar suyu olan bir tepede yerleştirdik.

    51- Ey elçiler güzel ve temiz olan şeylerden yiyin ve salih amellerde bulunun; çünkü gerçekten ben yapmakta olduklarınızı biliyorum.

    52- İşte sizin ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin Rabbinizim; öyleyse Benden korkup-sakının.

    53- Ancak onlar işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde böldüler; her bir grup kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.

    54- Artık sen onları belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.

    55- Onlar sanıyorlar mı ki kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla

    56- Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır onlar şuurunda değiller.

    57- Gerçekten Rablerine olan haşyetlerinden dolayı saygıyla korkanlar

    58- Rablerinin ayetlerine iman edenler

    59- Rablerine ortak koşmayanlar

    60- Ve gerçekten Rablerine dönecekler diye vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler;

    61- İşte onlar hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler.

    62- Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.

    63- Hayır onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik onların bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır; onlar bunun için çalışmaktadırlar.

    64- Nihayet onların refahtan şımaran önde gelenlerini azap ile yakalayıverdiğimiz zaman onlar hemen feryadı basacaklar.

    65- Bugün feryad etmeyin çünkü Bizden yardım göremezsiniz.

    66- Gerçekten Benim ayetlerim size okunuyordu fakat siz topuklarınız üzerinde geri dönüyordunuz;

    67- Buna (ayetlerime) karşı büyüklük taslayarak; gece vakti de hezeyanlar sergiliyordunuz.

    68- Onlar yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi yoksa onlara geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

    69- Ya da kendi elçilerini tanımadılar mı ki şimdi onu inkar ediyorlar?

    70- Yahut: "Onda bir delilik var" mı diyorlar? Hayır o onlara hak ile gelmiş bulunmaktadır ve onların çoğu hakkı çirkin karşılıyorlar.

    71- Eğer hak onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız gökler yer ve bunların içinde olan herkes (ve herşey) bozulmaya uğrardı. Hayır Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

    72- Yoksa sen onlardan haraç mı istiyorsun? İşte Rabbinin haracı (dünya ve ahiret armağanı) daha hayırlıdır. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.

    73- Gerçekten sen onları dosdoğru olan bir yola çağırıyorsun.

    74- Ancak ahirete inanmayanlar şüphesiz yoldan sapanlardır.

    75- Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler.

    76- Andolsun Biz onları azapla yakalayıverdik fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp-yalvarmadılar.

    77- Sonunda üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.

    78- O sizin için kulakları gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz.

    79- O sizi yeryüzünde yaratıp-türetendir ve hepiniz yalnızca O'na (döndürülüp) toplanacaksınız.

    80- O yaşatan ve öldürendir; gece ile gündüzün aykırılığı (veya ardarda gelişi) da O'nun (kanunu)dur. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?

    81- Hayır; onlar geçmiştekilerin söylediklerinin benzerini söylediler.

    82- Dediler ki: "Öldüğümüz bir toprak ve bir kemik olduğumuz zaman gerçekten biz mi diriltilecek mişiz?"

    83- "Andolsun bu tehdit bize ve bizden önceki atalarımıza yapılmıştı; bu geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir."

    84- De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?"

    85- "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?"

    86- De ki: "Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?"

    87- "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine de sakınmayacak mısınız?"

    88- De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin Herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O koruyup kolluyorken Kendisi korunmuyor."

    89- "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?"

    90- Hayır Biz onlara hakkı getirdik ancak onlar gerçekten yalancıdırlar.

    91- Allah hiçbir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiçbir İlah yoktur; eğer olsaydı her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı. Allah onların nitelendiregeldiklerinden Yücedir.

    92- Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından Yücedir.

    93- De ki: "Rabbim eğer onlara va'dolunan (azab)ı mutlaka bana göstereceksen"

    94- "Rabbim bu durumda beni zulmeden kavmin içinde bırakma."

    95- Gerçek şu ki Biz onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz.

    96- Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır; Biz onların nitelendiregeldiklerini en iyi bileniz.

    97- Ve de ki: "Rabbim şeytanın kışkırtmalarından Sana sığınırım."

    98- "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim."

    99- Sonunda onlardan birine ölüm geldiği zaman der ki: "Rabbim beni geri çevirin."

    100- "Ki geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla gerçekten bu yalnızca bir sözdür bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır.

    101- Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da.

    102- Artık kimin tartısı ağır basarsa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

    103- Kimin tartısı hafif gelirse işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır.

    104- Ateş onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler.

    105- Ayetlerim size okunuyorken yalanlayanlar sizler değil miydiniz?

    106- Dediler ki: "Rabbimiz mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi biz sapan bir topluluk imişiz."

    107- "Rabbimiz bizi (ateşin) içinden çıkar eğer yine (inkara) dönersek artık gerçekten zalim kimseler oluruz."

    108- Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin."

    109- "Çünkü gerçekten Benim kullarımdan bir grup: “Rabbimiz iman ettik Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın derlerdi de"

    110- "Siz onları alay konusu edinmiştiniz; öyle ki size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz."

    111- "Bugün Ben gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir."

    112- Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?"

    113- Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık sayanlara sor."

    114- Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız gerçekten bir bilseydiniz"

    115- "Bizim sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?"

    116- Hak melik olan Allah pek Yücedir O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir.

    117- Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir İlah'a taparsa artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.

    118- Ve de ki: "Rabbim bağışla ve merhamet et Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın."

  4. #24
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    NUR SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- (Bu) İndirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. İçinde umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz diye apaçık ayetler indirdik.

    2- Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onlara Allah'ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya mü'minlerden bir grup da şahit bulunsun.

    3- Zina eden erkek zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu mü'minlere haram kılınmıştır.

    4- Korunan (iffetli) kadınlara (zina suçu) atan sonra dört şahid getirmeyenlere de seksen değnek vurun ve onların şahidliklerini ebedi olarak kabul etmeyin. Onlar fasık olanlardır.

    5- Ancak bundan sonra tevbe eden ve salihçe davrananlar hariç. Çünkü gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    6- Kendi eşlerine (zina suçu) atan ve kendileri dışında şahidleri bulunmayanlar ise onlardan da her birinin şahidliği Allah adına dört (kere yemin) ile kendisinin hiç şüphesiz doğru söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmektir.

    7- Beşinci (yemini) ise eğer yalan söyleyenlerdense Allah'ın lanetinin muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dir.

    8- Onun (kadının) da dört kere Allah adına (yeminle) onun (kocasının) hiç şüphesiz yalan söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmesi kendisinden cezayı uzaklaştırır.

    9- Beşinci (yemini) ise eğer o (kocası) doğru söylüyor ise Allah'ın gazabının muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dır.

    10- Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)?

    11- Doğrusu uydurulmuş bir yalanla gelenler sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.

    12- Onu işittiğiniz zaman erkek mü'minler ile kadın mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: "Bu açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi?

    13- Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi? Şahitleri getirmediklerine göre artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir.

    14- Eğer Allah'ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.

    15- O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür.

    16- Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen Yücesin; bu büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?

    17- Eğer iman edenlerden iseniz bunun gibisine bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt vermektedir.

    18- Allah size ayetleri açıklıyor; Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    19- Çirkin utanmazlıkların (fuhşun) iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah bilir siz ise bilmiyorsunuz.

    20- Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)?

    21- Ey iman edenler şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitendir bilendir.

    22- Sizden faziletli ve varlıklı olanlar yakınlara yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    23- Namus sahibi bir şeyden habersiz mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar dünyada ve ahirette lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azap vardır.

    24- O gün kendi dilleri elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.

    25- O gün Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir.

    26- Kötü kadınlar kötü erkeklere; kötü erkekler kötü kadınlara; iyi ve temiz erkekler iyi ve temiz kadınlara (yaraşır). Bunlar onların demekte olduklarından uzaktırlar. Bunlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün) bir rızık vardır.

    27- Ey iman edenler evlerinizden başka evlere yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev halkına) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.

    28- Eğer orada kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar artık oraya girmeyin; ve eğer "Dönün" denirse siz de dönün bu sizin için daha temizdir. Allah yaptıklarınızı bilendir.

    29- İçinde oturulmayan ve sizin için bir meta (yarar) bulunan evlere girmenizde bir sakınca yoktur. Allah açığa vurduklarınızı da sakladıklarınızı da bilir.

    30- Mü'minlere söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah yaptıklarından haberdardır.

    31- Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler umulur ki felah bulursunuz."

    32- İçinizde evli olmayanları kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah Kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir bilendir.

    33- Nikah (imkanı) bulamayanlar Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa şüphesiz onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır esirgeyendir.

    34- Andolsun size açıklayıcı ayetler sizden önce gelip geçenlerden bir örnek ve takva sahipleri için bir öğüt indirdik.

    35- Allah göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça sanki incimsi bir yıldızdır ki doğuya da batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu) Nur üstüne nurdur. Allah kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah herşeyi bilendir.

    36- (Bu nur) Allah'ın onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler.

    37- (Öyle) Adamlar ki ne ticaret ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.

    38- Çünkü Allah yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara Kendi fazlından arttıracaktır. Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.

    39- İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah hesabı çok seri görendir.

    40- Ya da (inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar onun üstünde bir dalga onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Allah kime nur vermemişse artık onun için nur yoktur.

    41- Görmedin mi ki göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah onların işlediklerini bilendir.

    42- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır ve dönüş yalnızca O'nadır.

    43- Görmedin mi ki Allah bulutları sürmekte sonra aralarını birleştirmekte sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir onu dilediğine isabet ettirir de dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.

    44- Allah gece ile gündüzü evirip çevirir. Gerçekten bunda basiret sahipleri için birer ibret vardır.

    45- Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte kimi iki ayağı üzerinde yürümekte kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.

    46- Andolsun Biz açıklayıcı ayetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola yöneltip-iletir.

    47- Onlar derler ki: "Allah'a ve elçisine iman ettik ve itaat ettik" sonra bunun ardından onlardan bir grup sırt çevirir. Bunlar iman etmiş değildirler.

    48- Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman onlardan bir grup yüz çevirir.

    49- Eğer hak lehlerinde ise ona boyun eğerek gelirler.

    50- Bunların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah'ın ve elçisinin kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır onlar zalim kimselerdir.

    51- Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır.

    52- Kim Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederse ve Allah'tan korkup O'ndan sakınırsa işte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.

    53- Yeminlerinin olanca gücüyle Allah'a and içtiler; eğer sen onlara emredersen (savaşa) çıkacaklar diye. De ki: "And içmeyin bu bilinen (örf üzere) bir itaattır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."

    54- De ki: "Allah'a itaat edin Resûl’e itaat edin. Eğer yine yüz çevirirseniz artık Onun (peygamberin) sorumluluğu kendisine yüklenen sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer Ona itaat ederseniz hidayet bulmuş olursunuz. Elçiye düşen apaçık bir tebliğden başkası değildir."

    55- Allah içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse işte onlar fasıktır.

    56- Dosdoğru namazı kılın zekatı verin ve elçiye itaat edin. Umulur ki rahmete kavuşturulmuş olursunuz.

    57- İnkara sapanların yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir dönüştür o.

    58- Ey iman edenler sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir. Bunların dışında size de onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda dolaşabilirler birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah size ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    59- Sizden olan çocuklar erginlik çağına erdikleri zaman kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi bundan böyle izin istesinler. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    60- Kadınlardan evliliği ummayıp da oturmakta olanlar süslerini açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir sakınca yoktur. Yine de iffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir bilendir.

    61- Kör olana güçlük yoktur topal olana güçlük yoktur hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de gerek kendi evlerinizden gerekse babalarınızın evlerinden annelerinizin evlerinden erkek kardeşlerinizin evlerinden kız kardeşlerinizin evlerinden amcalarınızın evlerinden halalarınızın evlerinden dayılarınızın evlerinden teyzelerinizin evlerinden anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep birarada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit Allah tarafından kutlu güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar umulur ki aklınızı kullanırsınız.

    62- Mü'minler o kimselerdir ki Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler onunla birlikte toplu(mu ilgilendiren) bir iş üzerinde iken ondan izin alıncaya kadar bırakıp-gitmeyenlerdir. Gerçekten senden izin alanlar işte onlar Allah'a ve elçisine iman edenlerdir. Böylelikle senden kendi bazı işleri için izin istedikleri zaman dilediklerine izin ver ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    63- Elçinin çağırmasını kendi aranızda kiminizin kimini çağırması gibi saymayın. Allah sizden bir diğerinizi siper ederek kaçanları gerçekten bilir. Böylece onun emrine aykırı davrananlar kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.

    64- Dikkatli olun; göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. O üzerinde bulunduğunuz şeyi elbette bilir. Ve O'na döndürülecekleri gün yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah herşeyi bilendir.

  5. #25
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    FURKAN SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Alemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne Yücedir.

    2- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur herşeyi yaratmış ona bir düzen vermiş belli bir ölçüyle takdir etmiştir.

    3- O'nun dışında hiçbir şeyi yaratmayan üstelik kendileri yaratılmış olan kendi nefislerine bile ne zarar ne yarar sağlayamayan öldürmeye yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler.

    4- İnkar edenler dediler ki: "Bu (Kur'an) olsa olsa ancak Onun uydurduğu bir yalandır kendisi düzüp uydurmuş ve Ona bir başka topluluk da yardımda bulunmuştur." Böylelikle onlar hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler.

    5- Ve dediler ki: "Bu geçmişlerin uydurduğu masallardır bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır."

    6- De ki: "Onu göklerde ve yerde gizli olanı bilen (Allah) indirmiştir. Doğrusu O çok bağışlayandır çok esirgeyendir."

    7- Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?"

    8- "Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?" Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz."

    9- Bir bak; senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar. Artık onlar hiçbir yol bulamazlar.

    10- Dilediği takdirde sana bundan daha hayırlısı olarak altından ırmaklar akan cennetler veren ve senin için köşkler kılan (Allah) ne Yücedir.

    11- Hayır onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.

    12- (Ateş) Onları uzak bir yerden gördüğünde onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler.

    13- Elleri boyunlarına bağlı olarak sıkışık bir yerine atıldıkları zaman orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.

    14- Bugün bir yok oluşu çağırmayın birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.

    15- De ki: "Bu mu daha hayırlı yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır."

    16- "İçinde ebedi kalıcılar olarak orada her istedikleri onlarındır; bu Rabbinin üzerine aldığı istenen bir vaaddir."

    17- Onları ve Allah'tan başka taptıklarını biraraya getirip toplayacağı ve: "Şu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa kendileri mi yoldan saptılar?” diyeceği gün;

    18- Derler ki: "Sen Yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz ancak onları ve atalarını Sen meta verip yararlandırdın öyle ki (Senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular."

    19- "İşte (ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azap taddırırız."

    20- Senden önce gönderdiklerimizden gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen (elçi)lerden başkasını göndermiş değiliz. Biz sizin kiminizi kimi için deneme (fitne konusu) yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir.

    21- Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimiz'i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

    22- Melekleri görecekleri gün suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün (melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır yasak."

    23- Onların yaptıkları her işin önüne geçtik böylece onu savurulmuş toz zerreleri kılıverdik.

    24- O gün cennet halkının kalacakları yer daha hayırlı dinlenecekleri yer çok daha güzeldir.

    25- Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün;

    26- İşte o gün gerçek mülk Rahman (olan Allah)ındır. İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür.

    27- O gün zulmeden ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: "Ah keşke elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım"

    28- "Vah yazıklar bana ne olurdu da filanı dost edinmeseydim."

    29- "Çünkü o gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur'an'dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır."

    30- Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar."

    31- İşte böyle; Biz her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

    32- İnkar edenler dediler ki: "Kur'an Ona tek bir defada toplu olarak indirilmeli değil miydi?" Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk.

    33- Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki Biz (ona karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım.

    34- O yüzükoyun cehenneme doğru sürülüp-toplanacak olanlar; işte onlar yer bakımından çok kötü yol bakımından sapmış olanlardır.

    35- Andolsun Biz Musa'ya kitabı verdik ve onunla birlikte kardeşi Harun'u yardımcı kıldık.

    36- Böylece onlara: "Ayetlerimizi yalanlayan kavme gidin" dedik; sonunda onları (Firavun ve çevresini) kökünden darmadağın ettik.

    37- Nuh'un kavmi de elçileri yalanlandıklarında onları suda boğduk ve insanlar için bir ayet kıldık. Biz zulmedenlere acıklı bir azap hazırladık.

    38- Ad'ı Semud'u Ress halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri (yok ettik).

    39- Biz (onlardan) her birine örnekler verdik ve her birini darmadağın edip mahvettik.

    40- Andolsun onlar üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır onlar dirilmeyi ummuyorlardı.

    41- Seni gördükleri zaman seni yalnızca alay konusu edinmektedirler: "Allah'ın elçi olarak gönderdiği bu mu?"

    42- "Eğer onlara karşı kararlılık göstermeseydik neredeyse bizi ilahlarımızdan saptıracaktı." Azabı görecekleri zaman kim yol bakımından daha sapıkmış öğreneceklerdir.

    43- Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?

    44- Yoksa sen onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar ancak hayvanlar gibidirler; hayır onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.

    45- Rabbini görmedin mi gölgeyi nasıl uzatıvermiştir? Eğer dilemiş olsaydı onu durgun kılardı. Sonra Biz Güneş'i ona bir delil kılmışızdır.

    46- Sonra da onu tutup Kendimize ağır ağır çekmişizdir.

    47- O geceyi sizin için bir elbise uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır.

    48- Ve Kendi rahmetinin önünde rüzgarları müjdeciler olarak gönderen O'dur. Biz gökten tertemiz su indirdik;

    49- Onunla ölü bir beldeyi (toprağı) canlandırmak ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan birçoğunu onunla sulamak için.

    50- Andolsun bunu onların arasında öğüt alıp-düşünsünler diye çeşitli biçimlerde açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlük edip ayak direttiler.

    51- Eğer dilemiş olsaydık her kasabaya bir uyarıcı gönderirdik.

    52- Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur'an'la) büyük bir mücadele ver.

    53- İki denizi (birbirine) salıp katan O'dur; bu tatlı susuzluğu giderici bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.

    54- Ve insanı bir sudan yaratıp onu neseb ve sihriyyet (sahibi) kılan O'dur. Senin Rabbin güç yetirendir.

    55- Allah'ı bırakıp kendilerine yarar ve zarar sağlayamayacak şeylere ibadet ediyorlar. Kafir (asıl) kendi Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır.

    56- Biz seni yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik.

    57- De ki: "Ben buna karşılık Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen (insanlar olmanız) dışında sizden bir ücret istemiyorum."

    58- Sen asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter.

    59- O gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan ve sonra arşa istiva edendir. Rahman (olan Allah)dır. Bunu (bundan) haberi olana sor.

    60- Onlara: "Rahman (olan Allah)a secde edin" denildiği zaman "Rahman da neymiş? Biz senin bize emrettiğine mi secde edecek mişiz?" derler ve (bu) onların nefretini arttırır.

    61- Gökte burçlar kılan onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir.

    62- O gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için.

    63- O Rahman (olan Allah)ın kulları yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam" derler.

    64- Onlar Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler.

    65- Onlar: "Rabbimiz cehennem azabını bizden geri çevir; gerçekten onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç (veya sürekli bir acıdır) derler.

    66- "Şüphesiz o ne kötü bir karargah ve ne kötü bir konaklama yeridir."

    67- Onlar harcadıkları zaman ne israf ederler ne kısarlar; (harcamaları) ikisi arasında orta bir yoldur.

    68- Ve onlar Allah ile beraber başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile' karşılaşır.

    69- Kıyamet günü azap ona kat kat artırılır ve içinde aşağılanmış olarak temelli kalır.

    70- Ancak tevbe eden iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.

    71- Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa gerçekten o tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah'a döner.

    72- Ki onlar yalan şahidlikte bulunmayanlar boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir.

    73- Onlar kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman onun üstünde sağır ve körler olarak kapanıp kalmayanlardır.

    74- Ve onlar: "Rabbimiz bize eşlerimizden ve soyumuzdan gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl" diyenlerdir.

    75- İşte onlar sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar.

    76- Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir.

    77- De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır."

  6. #26
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    ŞUARA SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Ta Sin Mim.

    2- Bunlar apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.

    3- Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)

    4- Dilersek onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de ona boyunları eğilmiş kalıverir.

    5- Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelmeyiversin hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.

    6- Gerçekten yalanladılar; fakat alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.

    7- Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.

    8- Şüphesiz bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.

    9- Şüphesiz senin Rabbin gerçekten O üstün ve güçlüdür merhamet sahibidir.

    10- Hani senin Rabbin Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;"

    11- Firavun'un kavmine hala sakınmıyorlar mı?"

    12- Dedi ki: "Rabbim gerçekten ben onların beni yalanlamalarından korkuyorum."

    13- "Göğsüm sıkışıyor dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder."

    14- "Üstelik onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum."

    15- (Allah "Hayır" dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz."

    16- "Gecikmeksizin Firavun'a giderek deyin ki: Gerçekten biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz"

    17- "İsrailoğulları'nı bizimle birlikte göndermen için (sana geldik)."

    18- (Gittiler ve Firavun Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?"

    19- "Ve sen yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin."

    20- (Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."

    21- "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı."

    22- "Bana karşı lütuf-dediğin nimet de İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır."

    23- Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?"

    24- Dedi ki: "Göklerin yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."

    25- Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"

    26- (Musa Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."

    27- (Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz gerçekten bir delidir."

    28- "Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız O doğunun da batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa).

    29- (Firavun) dedi ki: "Andolsun benim dışımda bir ilah edinecek olursan seni mutlaka hapse atacağım."

    30- (Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"

    31- (Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen onu getir."

    32- Bunun üzerine asasını bırakıverdi bir de (ne görsünler) o açıkça bir ejderha oluverdi.

    33- Elini de çekip çıkardı bir de (ne görsün) o bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.

    34- (Firavun) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu” dedi "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."

    35- "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?"

    36- Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala şehirlere de toplayıcılar gönder"

    37- "Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler."

    38- Böylelikle büyücüler bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi.

    39- Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz? dendi."

    40- "Umarız ki eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız."

    41- Büyücüler geldiklerinde Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek bize bir ücret var gerçekten değil mi?" dediler.

    42- "Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."

    43- Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın."

    44- Onlar da iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına hiç tartışmasız üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.

    45- Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi bir de (ne görsünler) o uydurmakta olduklarını yutuveriyor.

    46- Anında büyücüler secdeye kapandılar.

    47- (Ve "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.

    48- "Musa'nın ve Harun'un Rabbine."

    49- (Firavun) Dedi ki: "Ona ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz o size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım."

    50- "Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz."

    51- "Doğrusu biz iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."

    52- Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.

    53- Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

    54- "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"

    55- "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler."

    56- 'Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi).

    57- Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;

    58- Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.

    59- İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.

    60- Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.

    61- İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.

    62- (Musa "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."

    63- Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.

    64- Ötekileri de buraya yaklaştırdık.

    65- Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.

    66- Sonra ötekileri suda boğduk.

    67- Şüphesiz bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

    68- Ve hiç şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

    69- Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku:

    70- Hani babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.

    71- Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz."

    72- Dedi ki: "Peki dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"

    73- "Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?"

    74- "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk."

    75- (İbrahim) Dedi ki: "Şimdi neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?"

    76- "Hem siz hem de eski atalarınız?"

    77- "İşte bunlar gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç"

    78- "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;"

    79- "Bana yediren ve içiren O'dur;"

    80- "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;"

    81- "Beni öldürecek sonra diriltecek olan da O'dur"

    82- "Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;"

    83- "Rabbim bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;"

    84- "Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver."

    85- "Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl"

    86- "Babamı da bağışla çünkü o şaşırıp sapanlardandır."

    87- "Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme"

    88- 'Malın da çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."

    89- "Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka."

    90- (O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.

    91- Cehennem de azgınlar için sergilenir.

    92- Ve onlara: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir;

    93- "Allah'ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu?

    94- Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir.

    95- Ve İblis'in bütün orduları da.

    96- Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:

    97- "Andolsun Allah'a biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz"

    98- "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.

    99- "Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı."

    100- "Artık bizim için ne bir şefaatçi var"

    101- "Ne de candan-yakın bir dost."

    102- "Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik."

    103- Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

    104- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

    105- Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.

    106- Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

    107- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

    108- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."

    109- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."

    110- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.

    111- Dediler ki: "Sana sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?"

    112- Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur."

    113- "Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)"

    114- "Ve ben mü'min olanları kovacak değilim."

    115- "Ben yalnızca apaçık bir uyarıcıyım."

    116- Dediler ki: "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan gerçekten taşa tutulup kovulacaksın."

    117- Dedi ki: "Rabbim şüphesiz kavmim beni yalanladı."

    118- "Bundan böyle benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."

    119- Bunun üzerine onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.

    120- Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk.

    121- Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

    122- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

    123- Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.

    124- Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

    125- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

    126- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."

    127- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."

    128- "Siz her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?"

    129- "Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?"

    130- "Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?"

    131- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."

    132- "Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının."

    133- "Size hayvanlar çocuklar (vererek) yardım etti."

    134- "Bahçeler ve pınarlar da."

    135- "Doğrusu ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum."

    136- Dediler ki: "Bizim için fark etmez; öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da."

    137- "Bu geçmiştekilerin 'geleneksel tutumundan başkası değildir."

    138- "Ve biz azap görecek de değiliz."

    139- Böylelikle onu yalanladılar Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

    140- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

    141- Semud (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.

    142- Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti.

    143- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

    144- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."

    145- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum;

    146- "Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"

    147- "Bahçelerin pınarların içinde"

    148- "Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?"

    149- "Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz."

    150- "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."

    151- "Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin."

    152- "Ki onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)."

    153- Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."

    154- "Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim."

    155- Dedi ki: "İşte bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun belli bir günün su içme hakkı da sizindir."

    156- "Ona bir kötülükle dokunmayın sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.

    157- "Sonunda onu (yine de) kestiler ancak pişman oldular."

    158- Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

    159- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

    160- Lut (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.

    161- Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

    162- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

    163- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."

    164- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."

    165- "Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?

    166- "Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz."

    167- Dediler ki: "Ey Lut eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."

    168- Dedi ki: "Gerçekten ben sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım."

    169- "Rabbim beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar."

    170- Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.

    171- Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.

    172- Sonra geride kalanları yerle bir ettik.

    173- Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü.

    174- Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

    175- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

    176- Eyke halkı da gönderilen (peygamber)leri yalanladı.

    177- Hani onlara Şuayb: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

    178- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

    179- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."

    180- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."

    181- "Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın."

    182- "Dosdoğru olan terazi ile tartın."

    183- "İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

    184- "Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının”.

    185- Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin”.

    186- "Sen yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz."

    187- "Eğer doğru sözlü isen bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."

    188- Dedi ki: "Rabbim yaptıklarınızı daha iyi bilir.

    189- Sonunda onu yalanladılar böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o büyük bir günün azabıydı.

    190- Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

    191- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

    192- Gerçekten o (Kur'an) alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.

    193- Onu Ruhu'l-emin indirdi.

    194- Uyarıcılardan olman için senin kalbinin üzerine (indirmiştir).

    195- Apaçık Arapça bir dille.

    196- Ve hiç şüphesiz o (Kur'an) geçmişlerin kitaplarında da vardır.

    197- İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi?

    198- Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık.

    199- Böylece onlara okusaydı yine ona iman edecek değillerdi.

    200- Biz onu suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik.

    201- Onlar o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

    202- Artık o (azap) kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.

    203- Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?"

    204- Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?

    205- Gördün mü; Biz onları yıllarca yararlandırsak

    206- Sonra kendilerine va'dolunan (azap günü) geliverse

    207- Onların 'meta ile yararlandıkları' şey kendilerini (görecekleri azaptan) bağımsız kılamaz.

    208- Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.

    209- (Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); Biz zulmedici değiliz.

    210- Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.

    211- Bu onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.

    212- Çünkü onlar (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.

    213- Allah ile beraber başka bir İlah'a yalvarıp-yakarma sonra azaba uğratılanlardan olursun.

    214- (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.

    215- Ve mü'minlerden sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.

    216- Eğer sana isyan edecek olurlarsa artık de ki: "Gerçekten ben sizin yaptıklarınızdan uzağım."

    217- Sen O güçlü ve üstün esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et.

    218- O kıyam ettiğin zaman seni görüyor.

    219- Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.

    220- Hiç şüphesiz O işitendir bilendir.

    221- Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?

    222- Onlar 'gerçeği ters yüz eden' günaha düşkün olan her yalancıya inerler.

    223- Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.

    224- Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar.

    225- Görmedin mi; onlar her bir vadide vehmedip duruyorlar

    226- Ve gerçekten onlar yapmayacakları şeyleri söylüyorlar.

    227- Ancak iman edenler salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.

  7. #27
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    NEML SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Ta sin. Bunlar Kur'an'ın ve apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.

    2- Mü'minler için bir hidayet ve bir müjdedir.

    3- Ki onlar namazı dosdoğru kılarlar zekatı verirler ve onlar ahirete kesin bilgiyle iman ederler.

    4- Ahirete inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz böylece onlar 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.

    5- İşte onlar; en kötü azap onlarındır ve ahirette de en büyük kayba uğrayanlardır.

    6- Hiç şüphesiz bu Kur'an sana hüküm ve hikmet sahibi olan (ve herşeyi gerçeğiyle) bilen (Allah'ın) Katından ilka edilmektedir.

    7- Hani Musa ailesine: "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size ondan ya bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim."

    8- Oraya gittiğinde kendisine seslenildi: "Ateş (yerin)de olanlar da çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah Yücedir.

    9- "Ey Musa gerçekten Ben güçlü ve üstün hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ım."

    10- "Asanı bırak;" (Bıraktı ve) onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini görünce geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. “Ey Musa korkma; şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz."

    11- "Ancak zulmeden başka; sonra kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse artık şüphesiz Ben bağışlayanım esirgeyenim."

    12- "Ve elini koynuna sok kusursuz olarak bembeyaz çıkıversin (bu) Firavun ve kavmine olan dokuz ayet (mucize) içinde(n biri)dir. Gerçekten onlar fasık olan bir kavimdir."

    13- Ayetlerimiz onlara gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu apaçık olan bir büyüdür."

    14- Vicdanları kabul ettiği halde zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak.

    15- Andolsun Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamd olsun." dediler.

    16- Süleyman Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu apaçık bir üstünlüktür."

    17- Süleyman'a cinlerden insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.

    18- Nihayet karınca vadisine geldiklerinde bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu kendi yuvalarınıza girin Süleyman ve orduları farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin."

    19- (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim bana anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat."

    20- Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum yoksa kaybolanlardan mı oldu?"

    21- "Onu gerçekten şiddetli bir azapla azaplandıracağım ya da onu boğazlayacağım veya o bana apaçık olan bir delil getirmelidir."

    22- Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim."

    23- "Gerçekten ben onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var."

    24- "Onu ve kavmini Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar."

    25- "Ki onlar göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (yapmaktadırlar)."

    26- "O Allah O'ndan başka İlah yoktur büyük Arş'ın Rabbidir."

    27- (Süleyman "Durup bekleyeceğiz doğruyu mu söyledin yoksa yalancılardan mı oldun?" dedi.

    28- "Bu mektubumla git onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş böylelikle bir bakıver neye başvuracaklar?"

    29- (Hüdhüd'ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs Dedi ki: "Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı."

    30- "Gerçek şu ki bu Süleyman'dandır ve 'Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla' (başlamakta)dır."

    31- (İçinde de "Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslüman olarak gelin" diye (yazılmaktadır).

    32- Dedi ki: "Ey önde gelenler bu işimde bana görüş belirtin siz (herşeye) şahidlik etmedikçe ben hiçbir işte kesin (karar veren biri) değilim."

    33- Dediler ki: "Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda karar senindir artık sen bak neyi emredersen (biz uygularız).

    34- Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar böyle yaparlar."

    35- "Ben onlara bir hediye göndereyim de bir bakayım elçiler neyle dönerler."

    36- (Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman: "Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır siz hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz" dedi.

    37- "Sen onlara dön Biz onlara öyle ordularla geliriz ki onların karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları ordan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız."

    38- (Elçinin gitmesinden sonra Süleyman "Ey önde gelenler onlar bana teslim olmuş (Müslüman)lar olarak gelmeden önce sizden kim onun tahtını bana getirebilir?" dedi.

    39- Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan ben onu sana getirebilirim ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim." dedi.

    40- Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır O'na şükredecek miyim yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse artık o kendisi için şükretmiştir kim nankörlük ederse gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır Kerim olandır.

    41- Dedi ki: "Onun tahtını değişikliğe uğratın bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi yoksa bulmayanlardan mı olacak?

    42- Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: "Senin tahtın böyle mi?" denildi. Dedi ki: "Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz Müslüman olmuştuk."

    43- Allah'tan başka tapmakta olduğu şeyler onu (Müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o inkar eden bir kavimdendi.

    44- Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman Dedi ki: "Gerçekte bu saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."

    45- Andolsun Biz Semud (kavmine de) kardeşleri Salih'i: "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye (demek üzere) gönderdik. Bir de ne görsün onlar birbirlerine düşman kesilmiş iki gruptur.

    46- Dedi ki: "Ey kavmim neden iyilikten önce kötülük konusunda acele davranıyorsunuz? Allah'tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki esirgenirsiniz."

    47- Dediler ki: "Senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık." Dedi ki: "Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah Katında (yazılı)dır. Hayır siz denenmekte olan bir kavimsiniz."

    48- Şehirde dokuzlu bir çete vardı yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.

    49- Kendi aralarında Allah adına and içerek dediler ki: "Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz diyelim."

    50- Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.

    51- Artık sen onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak; Biz onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.

    52- İşte zulmetmeleri dolayısıyla enkaza dönüşmüş ıpıssız evleri. Şüphesiz bilen bir kavim için bunda bir ayet vardır.

    53- İman edenleri ve sakınanları da kurtardık.

    54- Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz açıkça gördüğünüz halde yine de o çirkin utanmazlığı yapacak mısınız?"

    55- "Siz gerçekten kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Hayır siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz."

    56- Kavminin cevabı: "Lut ailesini şehrinizden sürüp çıkarın. Temiz kalmak isteyen insanlarmış" demekten başka olmadı.

    57- Biz de onu ve ailesini kurtardık yalnızca karısı hariç; onu geride (azap içinde kalanlar arasında) takdir ettik.

    58- Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür.

    59- Dedi ki: "Hamd Allah'ındır ve selam O'nun seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?"

    60- (Onlar mı) Yoksa gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir.

    61- Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

    62- Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.

    63- Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Allah onların şirk koştuklarından Yücedir.

    64- Ya da halkı sürekli yaratmakta olan sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz."

    65- De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar."

    66- Hayır onların ahiret konusundaki bilgileri 'ard arda toplanıp pekiştirildi’ hayır onlar bundan bir kuşku içindedirler; hayır onlar bundan yana kördürler.

    67- İnkar edenler dedi ki: "Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı gerçekten biz mi dirilip-çıkartılacakmışız?"

    68- "Andolsun bu (azap ve dirilme tehdidi) bize ve daha önce atalarımıza va'dolunmuştur. Bu olsa olsa geçmişlerin uydurma masallarından başkası değildir."

    69- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da suçlu-günahkarların nasıl bir sona uğradıklarını görün"

    70- Sen onlara karşı hüzne kapılma ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içinde olma.

    71- Derler ki: "Eğer doğruyu söylüyor iseniz bu va'dolunan (azap) ne zaman?"

    72- De ki: "Belki de acele etmekte olduğunuzun (azabın) bir kısmı size yetişmiştir bile."

    73- Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı büyük lütuf (fazl) sahibidir ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.

    74- Ve şüphesiz senin Rabbin sinelerinin gizli tuttuklarını ve açığa vurduklarını kesin olarak bilmektedir.

    75- Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki apaçık olan bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) olmasın.

    76- Gerçek şu ki bu Kur'an İsrailoğulları'na hakkında ayrılığa düştükleri şeylerin bir çoğunu aktarıp anlatıyor.

    77- Ve gerçekten o mü'minler için bir hidayet ve bir rahmettir.

    78- Şüphesiz senin Rabbin onların arasında Kendi hükmünü verecektir. O güçlü ve üstün olandır bilendir.

    79- Sen artık Allah'a tevekkül et; çünkü sen apaçık olan hak üzerindesin.

    80- Çünkü gerçekten sen ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.

    81- Ve sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin işte Müslüman olanlar bunlardır.

    82- O söz başlarına geldiği zaman onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da insanların Bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.

    83- Ve her ümmetten ayetlerimizi yalanlayan bir grubu toplayacağımız gün artık onlar 'tutuklanıp (azap yerine) dağıtılırlar.'

    84- Nihayet geldikleri zaman (Allah) der ki: "Siz Benim ayetlerimi bilgi bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?"

    85- Zulmetmelerine karşılık söz kendi aleyhlerine gelmiş bulunmaktadır artık konuşmazlar.

    86- Görmediler mi Biz geceyi onda sükun bulmaları için gündüzü de aydınlık(la görsünler) diye yarattık. Şüphesiz iman eden bir kavim için bunda ayetler vardır.

    87- Sur'a üfürüleceği gün Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş' olarak O'na gelmişlerdir.

    88- Dağları görürsün de donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O işlediklerinizden haberdardır.

    89- Kim bir iyilikle gelirse artık kendisine daha hayırlısı vardır ve onlar o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler.

    90- Kim bir kötülükle gelirse artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve onlara "Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?" (denir).

    91- (De ki "Ben ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki O burasını kutlu ve saygıdeğer kıldı. Herşey O'nundur. Ve Müslümanlardan olmakla emrolundum."

    92- "Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa de ki: "Ben yalnızca uyarıcılardanım."

    93- Ve de ki: "Allah'a hamdolsun O size ayetlerini gösterecektir siz de onları bilip tanıyacaksınız." Senin Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir.

  8. #28
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    KASAS SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Ta Sin Mim.

    2- Bunlar apaçık Kitab'ın ayetleridir.

    3- Mü'min olan bir kavim için hak olmak üzere Musa ve Firavun'un haberinden (bir bölümünü) sana okuyacağız.

    4- Gerçek şu ki Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.

    5- Biz ise yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.

    6- Ve (istiyoruz ki) onları yeryüzünde 'iktidar sahipleri olarak yerleşik kılalım' Firavun'a Haman'a ve askerlerine onlardan sakındıkları şeyi gösterelim.

    7- Musa'nın annesine: "Onu emzir şayet onun için korkacak olursan onu suya bırak korkma ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik).

    8- Nihayet Firavun'un ailesi onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi.

    9- Firavun'un karısı dedi ki: "Benim için de senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz." Oysa onlar (başlarına geleceklerin) şuurunda değillerdi.

    10- Musa'nın annesi ise yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için kalbi üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı.

    11- Ve onun kız kardeşine: "Onu izle" dedi. Böylece o da kendileri farkında değilken onu uzaktan gözetledi.

    12- Biz daha önce ona süt analarını haram etmiştik. (Kız kardeşi "Ben sizin adınıza onun bakımını üstlenecek ve ona öğüt verecek (veya eğitecek) bir aileyi size bildireyim mi?" dedi.

    13- Böylelikle gözünün aydın olması üzülmemesi ve gerçekten Allah'ın va'dinin hak olduğunu bilmesi için onu annesine geri vermiş olduk. Ancak onların çoğu bilmezler.

    14- O erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona bir 'hüküm ve hikmet' ve ilim verdik. Biz iyilikte bulunanları işte böyle ödüllendiririz.

    15- (Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi orda kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi taraftarlarından şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından olan düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir yumruk attı ve işini bitiriverdi. (Sonra da "Bu şeytanın işindendir; o gerçekten açıkça saptırıcı bir düşmandır" dedi.

    16- Dedi ki: "Rabbim gerçekten ben kendi nefsime zulmettim artık beni bağışla." Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O bağışlayandır esirgeyendir.

    17- Dedi ki: "Rabbim bana verdiğin nimetler adına artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım."

    18- Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (kişi bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa ona dedi ki: "Sen açıkça bir azgınsın."

    19- Sonunda ikisinin de düşmanı olan (adam)ı yakalamak isterken (adam ona) dedi ki: "Ey Musa dün birini öldürdüğün gibi bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde yalnızca bir zorba olmak istiyorsun ıslah edicilerden olmak istemiyorsun."

    20- Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: "Ey Musa önde gelenler seni öldürmek konusunda aralarında görüşmektedirler artık sen çık git; gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim."

    21- Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: "Rabbim zalimler topluluğundan beni kurtar" dedi.

    22- Medyen'e doğru yöneldiğinde de: "Umarım Rabbim beni doğru bir yola yöneltip iletir" dedi.

    23- Medyen suyuna vardığı zaman su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: "Bu durumunuz ne?" "Çobanlar sürülerini sulamadıkça biz sürülerimizi sulayamayız; babamız yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır." dediler.

    24- Hemencecik onların sürülerini suladı sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım."

    25- Çok geçmeden o iki (kadın)dan biri (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun."

    26- O (kadın)lardan biri dedi ki: "Ey babacığım onu ücretli olarak tut; çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı gerçekten o kuvvetli güvenilir (biri)dir."

    27- (Babaları) Dedi ki: "Doğrusu ben sekiz yıl bana hizmet etmene karşılık olmak üzere şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum; şayet on (yıl)a tamamlayacak olursan artık o da senden. Ben sana zorluk çıkarmak istemem; beni de inşaAllah salih olanlardan bulacaksın."

    28- (Musa) Dedi ki: "Bu benimle senin aranda olan (bir antlaşma)dır. Bu durumda iki süreden hangisini yerine getirirsem artık bana karşı bir haksızlık söz konusu olamaz. Allah söylediklerimize vekildir."

    29- Böylelikle Musa süreyi tamamlayıp ailesiyle birlikte yola koyulunca Tur tarafında bir ateş gördü. Ailesine: "Siz durun gerçekten bir ateş gördüm; umarım ondan ya bir haber ya da ısınmanız için bir kor parçası getiririm" dedi.

    30- Derken oraya geldiğinde o kutlu yerdeki vadinin sağ yanında olan bir ağaçtan: "Ey Musa Alemlerin Rabbi olan Allah Benim;" diye seslenildi.

    31- "Asanı bırak." (Attıktan hemen sonra) onun şimdi bir yılan gibi hareket ettiğini görünce arkasına dönüp bakmaksızın kaçmaya başladı. "Ey Musa dön ve korkuya kapılma. Şüphesiz güvendesin."

    32- "Elini koynuna sok kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt (mucize)dır. Gerçekten onlar fasık bir topluluktur."

    33- Dedi ki: "Rabbim gerçekten onlardan bir kişi öldürdüm beni öldürmelerinden korkuyorum."

    34- "Ve kardeşim Harun; dil bakımından o benden daha düzgün konuşmaktadır onu da benimle birlikte bir yardımcı olarak gönder beni doğrulasın. Çünkü onların beni yalanlamalarından korkuyorum."

    35- (Allah) Dedi ki: "Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir 'güç ve yetki' vereceğiz ki ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız."

    36- Musa onlara apaçık olan ayetlerimizle geldiği zaman: "Bu düzüp uydurulmuş bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik" dediler.

    37- Musa dedi ki: "Rabbim kimin Kendisi'nden bir hidayetle geldiğini ve bu (dünya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacağını daha iyi bilir. Gerçekten zulmedenler felah bulmazlar."

    38- Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman çamurun üstünde bir ateş yak da bana yüksekçe bir kule inşa et belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum."

    39- O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

    40- Bunun üzerine onu ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.

    41- Biz onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler.

    42- Bu dünya hayatında onların arkasına lanet düşürdük; kıyamet gününde ise onlar çirkinleştirilmiş olanlardır.

    43- Andolsun ilk nesilleri yıkıma uğrattıktan sonra Musa'ya insanlar için (gözleri hikmetle açıp aydınlatacak) basiretler hidayet ve rahmet olmak üzere kitap verdik. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler diye.

    44- Musa'ya o işi (ilahi vahyi verip) gerçekleştirdiğimiz zaman sen (Tur'un) batı yanında değildin ve (buna) şahid olanlardan da değildin.

    45- Ancak Biz birçok nesiller inşa ettik de onların üzerinde (nice) ömür(ler) uzayıp geçti. Ve sen Medyen halkı içinde yaşayıp da ayetlerimizi onlardan okuyarak öğrenmiş değilsin. Ancak (bu bilgileri sana) gönderen Biziz.

    46- (Musa'ya) Seslendiğimiz zaman da sen Tur'un yanında değildin. Ancak Rabbinden bir rahmet olmak üzere senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için (gönderildin). Umulur ki öğüt alıp düşünürler diye.

    47- Kendi ellerinin öne sürdükleri dolayısıyla onlara bir musibet isabet ettiğinde: "Rabbimiz bize de bir elçi gönderseydin de böylece Senin ayetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).

    48- Fakat onlara Kendi Katımız'dan hak geldiği zaman: "Musa'ya verilenlerin bir benzeri buna verilmeli değil miydi?" dediler. Onlar daha önce Musa'ya verilenleri inkar etmemişler miydi? "İki büyü birbirine arka çıktı" dediler. Ve: "Gerçekten biz hepsini inkar edenleriz" dediler.

    49- De ki: "Eğer doğruysanız bu durumda Allah Katından bu ikisinden (Musa'ya indirilen Tevrat ve bana indirilen Kur'an'dan) daha doğru olan bir kitap getirin de ona uymuş olayım."

    50- Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa artık bil ki onlar gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah zulmeden bir kavme hidayet vermez.

    51- Andolsun Biz öğüt alıp-düşünsünler diye sözü birbiri ardınca dizip-indirdik.

    52- Bu (Kur'an)dan önce kitap verdiklerimiz buna inanmaktadırlar.

    53- Onlara okunduğu zaman: "Biz ona inandık gerçekten o Rabbimiz'den olan bir haktır şüphesiz biz bundan önce de Müslümanlar idik" derler.

    54- İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

    55- 'Boş ve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun biz cahilleri benimsemeyiz" derler.

    56- Gerçek şu ki sen sevdiğini hidayete erdiremezsin ancak Allah dilediğini hidayete erdirir; O hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.

    57- Dediler ki: "Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip-kopartılırız." Oysa Biz onları Kendi Katımız'dan bir rızık olarak herşeyin ürününün aktarılıp toplandığı güvenli bir haremde yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

    58- Biz yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar Biziz.

    59- Senin Rabbin 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve Biz halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz.

    60- Size verilen herşey yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız?

    61- Şimdi kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz dolayısıyla ona kavuşan kişi dünya hayatının metaı ile metalandırdığımız sonra kıyamet günü (azaba uğramak için) hazır bulundurulan kişi gibi midir?

    62- O gün (Allah) onlara seslenerek: "Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede?" der.

    63- Üzerlerine (azap) sözü hak olanlar derler ki: "Rabbimiz işte bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.

    64- Denir ki: "Ortaklarınızı çağırın." Böylelikle çağırırlar ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu.

    65- O gün (Allah) onlara seslenerek: "Gönderilen (elçilere) ne cevab verdiniz?" der.

    66- Artık o gün haberler onlar için körelmiştir; birbirlerine de soramazlar.

    67- Ancak kim tevbe edip iman eder ve salih amellerde bulunursa artık kurtuluşa erenlerden olmayı umabilir.

    68- Rabbin dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir Yücedir.

    69- Rabbin onların göğüslerinin sakladıklarını ve açığa vurduklarını bilir.

    70- O Allah'tır Kendisi'nden başka İlah yoktur. İlkte de sonda da hamd O'nundur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

    71- De ki: "Gördünüz mü söyleyin; Allah kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size aydınlık verecek İlah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?"

    72- De ki: "Gördünüz mü söyleyin Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek İlah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz?

    73- Kendi rahmetinden olmak üzere O sizin için dinlenmeniz ve O'nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz.

    74- O gün (Allah) onlara seslenerek: "Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede" der.

    75- Her ümmetten bir şahid ayırıp çıkardık da: "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin" dedik. Artık öğrenmiş oldular ki hak gerçekten Allah'ındır ve düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.

    76- Gerçek şu ki Karun Musa'nın kavmindendi ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki anahtarları birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme çünkü Allah şımararak sevince kapılanları sevmez."

    77- "Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah bozgunculuk yapanları sevmez."

    78- Dedi ki: "Bu bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir." Bilmez mi ki gerçekten Allah kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarlardan kendi günahları sorulmaz.

    79- Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o büyük bir pay sahibidir" dediler.

    80- Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size Allah'ın sevabı iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler.

    81- Sonunda onu da konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.

    82- Dün onun yerinde olmayı dileyenler sabahladıklarında: "Vay demek ki Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı bizi de şüphesiz batırırdı. Vay demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar.

    83- İşte ahiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.

    84- Kim bir iyilikle gelirse artık onun için daha hayırlısı vardır; kim bir kötülükle gelirse artık kötülükleri yapanlar yalnızca yaptıklarıyla karşılık görürler.

    85- Şüphesiz sana Kur'an'ı farz kılan seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: "Rabbim hidayetle geleni de açıkça bir sapıklık içinde olanı da daha iyi bilmektedir."

    86- Kitab'ın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.

    87- Sana indirildikten sonra sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.

    88- Ve Allah ile beraber başka bir İlah'a tapma. O'ndan başka İlah yoktur. O'nun yüzünden (zatından) başka herşey helak olucudur. Hüküm O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz.

  9. #29
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    ANKEBUT SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Mim.

    2- İnsanlar (sadece) "İman ettik" diyerek sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?

    3- Andolsun onlardan öncekileri sınadık; Allah gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.

    4- Yoksa kötülükleri yapanlar Bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?

    5- Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah'ın (tespit ettiği) süresi yaklaşarak-gelmektedir. O işitendir bilendir.

    6- Kim cihad ederse yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah alemlerden müstağnidir.

    7- İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.

    8- Biz insana anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa bu durumda onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.

    9- İman edip salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız.

    10- İnsanlardan öylesi vardır ki "Allah'a iman ettik" der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah'ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden 'bir yardım ve zafer' gelirse andolsun: "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik” demektedirler. Oysa Allah alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?

    11- Allah muhakkak iman edenleri de bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir.

    12- İnkar edenler iman edenlere dedi ki: "Siz bizim yolumuzu izleyin hatalarınızı biz yüklenelim.” Oysa kendileri onların hatalarından hiçbir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar elbette yalancıdırlar.

    13- Şüphesiz onlar hem kendi yüklerini hem kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler ve kıyamet günü düzüp uydurduklarına karşı sorguya çekileceklerdir.

    14- Andolsun Biz Nuh'u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.

    15- Böylece Biz onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış olduk.

    16- İbrahim de; hani kavmine demişti ki: "Allah'a kulluk edin ve O'ndan sakının eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."

    17- "Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki sizin Allah'tan başka taptıklarınız size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."

    18- "Eğer yalanlarsanız sizden önceki ümmetler de (elçilerin çağrısını) yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise yalnızca açık bir tebliğdir."

    19- Onlar görmediler mi ki Allah yaratmaya nasıl başlıyor sonra onu iade ediyor? Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.

    20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.

    21- Dilediğini azaplandırır dilediğine merhamet eder. O'na çevrilip-götürüleceksiniz.

    22- Siz yerde ve gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'ın dışında veliniz yoktur yardım edeniniz de yoktur.

    23- Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı 'yok sayıp inkar edenler'; işte onlar Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar acı azap onlarındır.

    24- Bunun üzerine kavminin (İbrahim'e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün ya da yakın" demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için ayetler vardır.

    25- (İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur."

    26- Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir."

    27- Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o ahirette salih olanlardandır.

    28- Lut da; hani kavmine demişti: "Siz gerçekten sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' yapıyorsunuz."

    29- "Siz (yine de) erkeklere yaklaşacak yol kesecek ve biraraya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen bize Allah'ın azabını getir" demek oldu.

    30- Dedi ki: "Rabbim fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et."

    31- Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman dediler ki: "Gerçek şu ki biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.”

    32- Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu Biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır."

    33- Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman o bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında seni ve aileni muhakak kurtaracağız. O ise arkada kalacaktır."

    34- "Şüphesiz Biz fasıklık yapmalarından dolayı bu ülke halkının üstüne gökten iğrenç bir azap indireceğiz."

    35- Andolsun Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.

    36- Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik) Böylece dedi ki: "Ey kavmim Allah'a kulluk edin ve ahiret gününü umud edin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

    37- Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

    38- Ad'ı ve Semud'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.

    39- Karun'u Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun Musa onlara apaçık delillerle gelmişti ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azaptan kurtulup) geçecek değillerdi.

    40- İşte Biz onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi kimini yerin dibine geçirdik kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

    41- Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.

    42- Allah Kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir. O güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    43- İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.

    44- Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda iman edenler için bir ayet vardır.

    45- Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah yaptıklarınızı bilir.

    46- İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz."

    47- İşte Biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (putatapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. İnkarcılardan başkası Bizim ayetlerimizi inkar etmez.

    48- Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

    49- Hayır o kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık olan ayetlerdir. Zulmedenlerden başkası Bizim ayetlerimizi inkar etmez.

    50- Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah'ın Katındadır. Ben ise ancak apaçık bir uyarıcıyım."

    51- Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.

    52- De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edenler ise işte onlar hüsrana uğrayanlardır."

    53- Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

    54- Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır.

    55- Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah): "Yaptıklarınızı tadın" der.

    56- Ey iman eden kullarım şüphesiz Benim arzım geniştir; artık yalnızca Bana ibadet edin.

    57- Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize döndürüleceksiniz.

    58- İman edip salih amellerde bulunanlar; onları içinde ebedi kalıcılar olarak altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.

    59- Ki onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.

    60- Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O işitendir bilendir.

    61- Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?

    62- Allah kullarından dilediğine rızkı yayıp-genişletir (ve) kısar da. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir.

    63- Andolsun onlara: "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan şüphesiz: "Allah" diyecekler. De ki: "Hamd Allah'ındır." Hayır onların çoğu akletmiyorlar.

    64- Bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise asıl hayat odur. Bir bilselerdi.

    65- Onlar gemiye bindikleri zaman dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca hemen şirk koşarlar.

    66- Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etsinler ve yararlanıp-metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.

    67- Görmediler mi ki çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken Biz Harem (Mekke)yi güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar batıla inanıp Allah'ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?

    68- Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?

    69- Bizim uğrumuzda cihad edenlere şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah ihsan edenlerle beraberdir.

  10. #30
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    RUM SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Mim.

    2- Rum (orduları) yenilgiye uğradı.

    3- Yakın bir yerde. Ama onlar yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.

    4- Birkaç yıl içinde. Bundan önce de sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mü'minler sevineceklerdir.

    5- Allah'ın yardımıyla. O dilediğine yardım eder. O güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

    6- (Bu) Allah'ın va’didir; Allah vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.

    7- Onlar dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.

    8- Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah gökleri yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar.

    9- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler toprağı alt-üst etmişler (ekmişler madenler sular arayıp çıkarmışlar) ve onu kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri de onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

    10- Sonra kötülük yapanların uğradıkları son Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.

    11- Allah yaratmayı başlatır sonra onu iade eder sonra da siz O'na döndürülürsünüz.

    12- Kıyamet-saatinin kopacağı gün suçlu-günahkarlar umutsuzca yıkılırlar.

    13- (Allah'a eş koştukları) Ortaklarından kendilerine şefaatçi olan yoktur; onlar ortaklarını inkar ediyorlar.

    14- Kıyamet-saatinin kopacağı gün (mü'minlerle kafirler birbirlerinden) ayrılırlar.

    15- Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'.

    16- Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar.

    17- Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin).

    18- Hamd O'nundur; göklerde ve yerde günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de.

    19- O ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.

    20- Sizi topraktan yaratmış bulunması O'nun ayetlerindendir; sonra siz (yeryüzünün her yanına) yayılmakta olan bir beşer (türü) oldunuz.

    21- Onda 'sükun bulup durulmanız' için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

    22- Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda alimler için gerçekten ayetler vardır.

    23- Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O'nun fazlından (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

    24- Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

    25- Göğün ve yerin O'nun emriyle (hareketten kesilip olduğu yerde veya bu düzen içinde) durması da O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız.

    26- Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar.

    27- Yaratmayı başlatan sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en Yüce misal O'nundur. O güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    28- Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde sağ ellerinizin malik olduklarınızdan sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? “İşte Biz aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

    29- Hayır zulmedenler hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. Allah'ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.

    30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.

    31- 'Gönülden katıksız bağlılar' olarak O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.

    32- (O müşrikler ki) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.

    33- İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman 'gönülden katıksız bağlılar' olarak Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar.

    34- Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanıp-yararlanın artık yakında bileceksiniz.

    35- Yoksa Biz onlara ispatlı bir delil indirdik de o mu O'na ortak koşmalarını söylüyor?

    36- Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde hemen umutsuzluğa kapılırlar.

    37- Görmüyorlar mı ki Allah dilediğine rızkı yayıp-genişletir ve kısar da. Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

    38- Öyleyse yakınlara hakkını ver yoksula da yolcuya da. Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır.

    39- İnsanların mallarından artsın diye verdiğiniz faiz Allah Katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır.

    40- Allah; sizi yarattı sonra size rızık verdi sonra sizi öldürmekte daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir.

    41- İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.

    42- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."

    43- Öyleyse sen Allah'tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler.

    44- Kim inkar ederse artık onun inkarı kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde bulunursa artık onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini) döşeyip hazırlamaktadırlar.

    45- (Bu Allah'ın) Kendi fazlından iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Şüphesiz O kafirleri sevmez.

    46- Size Kendi rahmetinden taddırması emriyle gemileri yürütmesi ve O'nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi O'nun ayetlerindendir.

    47- Andolsun Biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık belgeler getirdiler; böylece Biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek ise Bizim üzerimizde bir haktır.

    48- Allah rüzgarları gönderir böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda Kendi kullarından dilediğine verince hemen sevince kapılıverirler.

    49- Oysa onlar bundan önce (yağmurun) üzerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi.

    50- Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Şüphesiz O ölüleri de gerçekten diriltecektir. O herşeye güç yetirendir.

    51- Andolsun Biz bir rüzgar göndersek de onu(n ekinini) sararmış görseler mutlaka ardından nankörlük ederler.

    52- Şimdi sen ölülere (söz) duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

    53- Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca Bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır.

    54- Allah sizi bir za'ftan yarattı sonra (bu) za'fın ardından bir kuvvet kıldı sonra bu kuvvetin ardından da bir za'f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O bilendir güç yetirendir.

    55- Kıyamet-saatinin kopacağı gün suçlu-günahkarlar tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.

    56- Kendilerine ilim ve iman verilenler ise dediler ki: "Andolsun siz Allah'ın Kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz."

    57- Artık o gün zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir.

    58- Andolsun Biz bu Kur'an'da insanlar için her örneği gösterdik. Şüphesiz sen onlara bir ayetle geldiğin zaman o inkar edenler mutlaka: "Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz" derler.

    59- İşte Allah bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler.

    60- Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.

3. Sayfa - Toplam 12 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 5 ... SonuncuSonuncu

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]