Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
2. Sayfa - Toplam 12 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 11 ile 20 ve 114

Konu: Kuran-ı Kerim'in Türkçe meali

  1. #11
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    HUD SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Ra. (Bu) Ayetleri muhkem kılınmış sonra hüküm ve hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır (ki

    2- Öyle ki Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten Ben sizi O’nun tarafından uyaran ve müjdeleyenim;

    3- Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da sizi adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten Ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım.

    4- Sizin dönüşünüz Allah'adır. O herşeye güç yetirendir.

    5- Haberiniz olsun; gerçekten onlar ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar örtülerine büründükleri zaman O gizli tuttuklarını da açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

    6- Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır.

    7- O'nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Andolsun onlara: "Gerçekten siz ölümden sonra yine diriltileceksiniz" dersen inkar edenler mutlaka: "Bu açıkça bir büyüden başkası değildir" derler.

    8- Andolsun onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.

    9- Andolsun Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak kuşkusuz o (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.

    10- Ve andolsun kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet taddırsak kuşkusuz; "Kötülükler benden gidiverdi" der. Çünkü o şımarıktır böbürlenendir.

    11- Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır.

    12- Şimdi onların: "Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?" demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısmını terk mi edeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah herşeye vekildir.

    13- Yoksa: "Onu kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Haydi siz yalan üzere uydurulmuş olarak onun benzeri on sûre getirin ve eğer doğru sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın."

    14- Eğer buna rağmen size cevab vermezlerse artık biliniz ki o gerçekten Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse artık siz Müslüman mısınız?

    15- Kim dünya hayatını ve onun çekiciliğini isterse onlara yapıp ettiklerini onda tastamam öderiz ve onlar bunda hiçbir eksikliğe uğratılmazlar.

    16- İşte bunların ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda (dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur.

    17- Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa'nın kitabı (kendisini doğrulamakta) bulunan kimse (artık onlar) gibi midir? İşte onlar buna (Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkar ederse ateş ona vaadedilen yerdir. Öyleyse bundan kuşkuda olma çünkü o Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar.

    18- Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? İşte bunlar Rablerine sunulacaklar ve şahidler: "Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır" diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.

    19- Bunlar Allah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar ahireti tanımayanlardır.

    20- Bunlar yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah'tan başka velileri yoktur. Azap onlar için kat kat artırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç yetirmezlerdi ve görmezlerdi de.

    21- İşte bunlar kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurdukları (düzme tanrılar da) onlardan uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.

    22- Hiç şüphesiz bunlar ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır.

    23- İman edip salih amellerde bulunanlar ve 'Rablerine kalpleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar' işte bunlar da cennetin halkıdırlar. Onda süresiz kalacaklardır.

    24- Bu iki grubun örneği; kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir. Örnekçe bunlar eşit olur mu? Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?

    25- Andolsun Biz Nuh'u kavmine gönderdik. (Onlara "Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıp-korkutucuyum."

    26- "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acı bir günün azabından korkarım" (dedi).

    27- Kavminden ileri gelen inkarcılar: "Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz; sana sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine biz sizi yalancılar sanıyoruz" dedi.

    28- Dedi ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de (bu) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?"

    29- "Ey Kavmim ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum.

    30- "Ey kavmim ben onları kovarsam Allah'tan (gelecek azaba karşı) bana kim yardım edecek? Hiç düşünmez misiniz?"

    31- "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık gördüklerine Allah kesin olarak bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek)dir."

    32- Dediler ki: "Ey Nuh bizimle çekişip-durdun bu çekişmede ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan bize vaadettiğini getir (görelim.)"

    33- Dedi ki: "Eğer dilerse onu size Allah getirir ve siz (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz."

    34- "Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse ben size öğüt vermek istesem de öğüdümün size yararı olmaz. O sizin Rabbinizdir ve O'na döndürüleceksiniz."

    35- Onlar: "Bunu kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer onu ben uydurduysam günahım bana aittir. Ama ben sizlerin suç olarak işlemekte olduklarınızdan uzağım."

    36- Nuh'a vahyedildi: "Gerçekten iman edenlerin dışında kesin olarak kimse inanmayacak. Şu halde onların işlemekte olduklarından dolayı üzülme."

    37- "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulmedenler konusunda Bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda- boğulacaklardır."

    38- Gemiyi yapıyordu. Kavminin ileri gelenleri kendisine her uğradığında onunla alay ediyordu. O: "Eğer bizimle alay ederseniz alay ettiğiniz gibi biz de sizlerle alay edeceğiz" dedi.

    39- "Artık ilerde bileceksiniz. Aşağılatıcı azap kime gelecek ve sürekli azap kimin üstüne çökecek."

    40- Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.

    41- Dedi ki: "Ona binin. Onun yüzmesi de demir atması (durması) da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz benim Rabbim bağışlayandır esirgeyendir."

    42- (Gemi) Onlarla dağlar gibi dalga(lar) içinde yüzüyorken Nuh bir kenara çekilmiş olan oğluna seslendi: "Ey oğlum bizimle birlikte bin ve kafirlerle birlikte olma."

    43- (Oğlu) Dedi ki: "Ben bir dağa sığınacağım o beni sudan korur." Dedi ki: "Bugün Allah'ın emrinden esirgeyen olan (Allah)dan başka bir koruyucu yoktur." Ve ikisinin arasına dalga girdi böylece o da boğulanlardan oldu.

    44- Denildi ki: "Ey yer suyunu yut ve ey gök sen de tut." Su çekildi iş bitiriliverdi (gemi de) Cudi (dağı) üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: "Uzak olsunlar" denildi.

    45- Nuh Rabbine seslendi. Dedi ki: "Rabbim şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve Senin va'din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin."

    46- Dedi ki: "Ey Nuh kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Gerçekten Ben cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum."

    47- Dedi ki: "Rabbim bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen hüsrana uğrayanlardan olurum."

    48- "Ey Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine Bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer kafir) Ümmetleri de yararlandıracağız sonra onlara Bizden acı bir azap dokunacaktır."

    49- Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.

    50- Ad (halkına da) kardeşleri Hud'u (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim Allah'a ibadet edin sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz.

    51- Ey kavmim ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?

    52- Ey kavmim Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O'na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin."

    53- "Ey Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de değiliz."

    54- "Biz: 'Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır' (demekten) başka bir şey söylemeyiz." Dedi ki: "Allah'ı şahid tutarım siz de şahidler olun ki gerçekten ben sizin şirk koştuklarınızdan uzağım."

    55- "O'nun dışındaki (tanrılardan). Artık siz bana toplu olarak dilediğiniz tuzağı kurun sonra bana süre tanımayın."

    56- "Ben gerçekten benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)"

    57- "Buna rağmen yüz çevirirseniz artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim herşeyi gözetleyip-koruyandır."

    58- Emrimiz geldiği zaman tarafımızdan bir rahmet ile Hud'u ve O’nunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli-ağır bir azaptan kurtardık.

    59- İşte Ad (halkı): Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O'nun elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler.

    60- Ve bu dünyada da kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı) Rablerine (karşı) inkar ettiler. Haberiniz olsun; Hud kavmi Ad'a (Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi).

    61- Semud (halkına da) kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim Allah'a ibadet edin sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim yakın olandır (duaları) kabul edendir."

    62- Dediler ki: "Ey Salih bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."

    63- Dedi ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerindeysem ve bana Tarafından bir rahmet vermişse bu durumda O'na isyan edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiçbir yarar) sağlamayacaksınız."

    64- "Ey kavmim size işte bir ayet olarak Allah'ın devesi; onu serbest bırakın Allah'ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek niyeti)yle dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azap sarıverir."

    65-Fakat onu öldürdüler. (Salih) Dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu yalanlanmayacak bir vaaddir."

    66- Emrimiz geldiği zaman tarafımızdan bir rahmetle Salih'i ve O’nunla birlikte iman edenleri o günün aşağılatıcı azabından kurtardık. Doğrusu senin Rabbin güçlü olandır Aziz olandır.

    67- O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.

    68- Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkı) gerçekten Rablerine (karşı) inkar etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (halkına Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi.)

    69- Andolsun elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldikleri zaman; "Selam" dediler. O da: "Selam" dedi (ve) hemen gecikmeden kızartılmış bir buzağı getirdi.

    70- Ellerinin ona uzanmadığını görünce (İbrahim durumdan) hoşlanmadı ve içine bir tür korku düştü. Dediler ki: "Korkma. Biz Lut kavmine gönderildik."

    71- Karısı ayaktaydı bunun üzerine güldü. Biz ona İshak'ı İshak'ın arkasından da Yakub'u müjdeledik.

    72- "Vay bana" dedi (kadın). "Ben kocamış bir kadın iken ve şu kocam da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım? Gerçekten bu şaşırtıcı bir şey!.."

    73- Dediler ki: "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir ey ev halkı şüphesiz O övülmeye layık olandır Mecid'tir."

    74- İbrahim'den korku gittiği ve ona müjde geldiği zaman Lut kavmi konusunda Bizimle çekişip-tartışmalara giriyor(du).

    75- Doğrusu İbrahim yumuşak huylu duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi.

    76- "Ey İbrahim bundan vazgeç. Çünkü gerçek şu ki Rabbinin emri gelmiştir ve gerçekten onlara geri çevrilmeyecek bir azap gelmiştir."

    77- Elçilerimiz Lut'a geldiği zaman onlardan dolayı kaygılandı göğsünü bir sıkıntı bastı ve: "Bu zorlu bir gün" dedi.

    78- Kavmi ona doğru koşarak geldi; onlar daha önceden kötülükler işlemekteydiler. "Ey kavmim" dedi. "İşte benim kızlarım bunlar sizler için daha temizdir. Artık Allah'tan korkun ve beni misafirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde hiç aklı başında olan (reşid) bir adam yok mu?"

    79- Dediler ki: "Andolsun senin kızlarında bizim haktan bir şeyimiz (ilgimiz ve arzumuz) olmadığını sen de bilmişsindir. Bizim ne istediğimizi gerçekte sen biliyorsun."

    80- Dedi ki: "Size yetecek gücüm olsaydı veya sağlam bir yere sığınabilseydim."

    81- (Elçiler) Dediler ki: "Ey Lut biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık). Sakın hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (azap) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?"

    82- Böylece emrimiz geldiği zaman üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş istif edilmiş taşlar yağdırdık;

    83- Rabbinin Katında 'belli bir biçime sokulmuş damgalanmış' olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir.

    84- Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim Allah'a ibadet edin O'ndan başka İlahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın; gerçekten sizi bir 'bolluk ve refah (hayır)' içinde görüyorum. Doğrusu sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum."

    85- "Ey kavmim ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterek- tam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp- eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

    86- "Eğer mü'minseniz Allah'ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim."

    87- Dediler ki: "Ey Şuayb atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen gerçekte yumuşak huylu aklı başında (reşid bir adam)sın."

    88- Dedi ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve O da beni Kendisi'nden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa? Ben size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim gücüm oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O'na tevekkül ettim ve O'na içten yönelip-dönerim."

    89- "Ey kavmim bana karşı gelişiniz sakın Nuh kavminin ya da Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelenlerin bir benzerini size de isabet ettirmesin. Üstelik Lut kavmi size pek uzak değil."

    90- "Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O'na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim esirgeyendir sevendir."

    91- "Ey Şuayb" dediler. "Senin söylediklerinin çoğunu biz 'kavrayıp anlamıyoruz'. Doğrusu biz seni içimizde zayıf biri görüyoruz. Eğer yakın-çevren olmasaydı gerçekten seni taşa tutar-öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin."

    92- Dedi ki: "Ey kavmim sizce benim yakın-çevrem Allah'tan daha mı üstündür ki O'nu arkanızda-unutuluvermiş (önemsiz) bir şey edindiniz. Şüphesiz benim Rabbim yapmakta olduklarınızı sarıp-kuşatandır."

    93- "Ey kavmim bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz ben de yapacağım. Kime aşağılatıcı azap gelecek ve yalancı kimdir yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun ben de sizinle birlikte gözetleyeceğim."

    94- Emrimiz geldiği zaman tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve O’nunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.

    95- Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkına) nasıl bir uzaklık verildiyse Medyen (halkına da Allah'ın rahmetinden öyle) bir uzaklık (verildi).

    96- Andolsun Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık olan bir delille gönderdik.

    97- Firavun'a ve onun önde gelen çevresine. Onlar Firavun'un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun'un emri doğruya-götürücü (irşad edici) değildi.

    98- O kıyamet günü kavminin önderliğine geçer böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer ne kötü bir yerdir..

    99- Onlar burda da kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış ne kötü bir bağıştır.

    100- Bunlar sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış (hala izleri var kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerlebir edilmiş kalıntısı silinmiş) dir.

    101- Biz onlara zulmetmedik ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları onlara hiçbir şey sağlayamadı 'helak ve kayıplarını' arttırmaktan başka bir işe yaramadı.

    102- Onlar zulüm işlemektelerken ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman... Rabbinin yakalaması işte böyledir. Gerçekten O'nun yakalaması pek acı pek şiddetlidir.

    103- Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o gözlemlenebilen bir gündür.

    104- Biz onu sayılı bir sürenin (ecelin) dışında ertelemeyiz.

    105- (Kıyametin) Geleceği günde O'nun izni olmaksızın hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz' (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.

    106- Mutsuz olanlar ateştedirler onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır.

    107- Onlar Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe orada süresiz kalacaklardır. Çünkü Rabbin gerçekten dilediğini yapandır.

    108- Mutlu olanlar da artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.

    109- Artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda sakın kuşkuda olma. Daha önceleri ataları nasıl tapıyor idiyseler bunlar da ancak böyle tapıyorlar. Şüphesiz Biz onların paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.

    110- Andolsun Musa'ya kitabı verdik onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı. Gerçekten onlar bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.

    111- Şüphesiz Rabbin onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir. Çünkü O yapıp-ettiklerinden haberdar olandır.

    112- Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru davran. Ve azıtmayın. Çünkü O yaptıklarınızı görendir.

    113- Zulmedenlere eğilim göstermeyin yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur sonra yardım göremezsiniz.

    114- Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı kıl. Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir. Bu öğüt alanlara bir öğüttür.

    115- Ve sabret. Gerçekten Allah iyilik yapanların ecrini kaybetmez.

    116- Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar suçlu-günahkarlardı.

    117- Halkı ıslah eden kimseler iken senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.

    118- Eğer Rabbin dileseydi insanları elbette tek bir ümmet kılardı. Oysa onlar anlaşmazlığı sürdürmektedirler:

    119- Rabbinin rahmet ettikleri dışında. Onları bunun için yarattı. Böylece Rabbinin (şu) sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir: "Andolsun cehennemi cinlerden ve insanlardan (kafirlerin) tümüyle dolduracağım."

    120- Sana elçilerin haberlerinden -kalbini sağlamlaştıracak- doğru haberler aktarıyoruz. Bunda sana hak ve mü'minlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir.

    121- İman etmeyenlere de ki: "Yapabileceğinizi yapın; elbette biz de yapacağız."

    122- Ve gözleyip durun; gerçekten biz de gözleyip duruyoruz."

    123- Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır bütün işler O'na döndürülür; öyleyse O'na kulluk edin ve O'na tevekkül edin. Senin Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.

  2. #12
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    YUSUF SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Ra. Bunlar apaçık Kitab'ın ayetleridir.

    2- Gerçekten Biz akıl erdirirsiniz diye onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.

    3- Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz oysa sen daha önce bundan haberi olmayanlardandın.

    4- Hani Yusuf babasına: "Babacığım gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız Güneş'i ve Ay'ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm" demişti.

    5- (Babası) Demişti ki: "Oğlum rüyanı kardeşlerine anlatma yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insan için apaçık bir düşmandır."

    6- "Böylece Rabbin seni seçkin kılacak sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin bilendir hüküm ve hikmet sahibidir."

    7- Andolsun Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.

    8- Onlar şöyle demişti: "Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız açıkça bir şaşkınlık içindedir."

    9- "Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz."

    10- İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız öldürmeyin Yusuf'u onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın."

    11- (Bu karara vardıktan sonra) "Ey Babamız" dediler. "Sana ne oluyor Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun? Oysa gerçekte biz onun iyiliğini isteyenleriz."

    12- "Sen onu yarın bizimle gönder gönlünce gezsin oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz."

    13- Dedi ki: "Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum."

    14- Dediler ki: "Andolsun biz birbirini kollayan bir topluluk iken kurt onu yerse bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz."

    15- Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman Biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun sen onlara kendileri farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."

    16- Akşam üstü babalarına ağlar vaziyette geldiler.

    17- Dediler ki: "Ey Babamız gerçek şu ki biz gittik yarışıyorduk. Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin."

    18- Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. "Hayır" dedi. Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı (Kendisi'nden) yardım istenecek olan Allah'tır."

    19- Bir yolcu-kafilesi geldi sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah yapmakta olduklarını bilendi.

    20- Onu ucuz bir fiyata sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.

    21- Onu satın alan bir Mısırlı (aziz) karısına: "Onun yerini üstün tut (ona güzel bak) umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz" dedi. Böylelikle Biz Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah emrinde galib olandır ancak insanların çoğu bilmezler.

    22- Erginlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.

    23- Evinde kalmakta olduğu kadın ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: "İsteklerim senin içindir gelsene" dedi. (Yusuf) Dedi ki: "Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki zalimler kurtuluşa ermez."

    24- Andolsun kadın onu arzulamıştı -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o muhlis kullarımızdandı.

    25- Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: "Ailene kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?"

    26- (Yusuf) Dedi ki: "Onun kendisi benden murad almak istedi." Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: "Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir kendisi ise yalan söyleyenlerdendir.

    27- Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir."

    28- Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): "Doğrusu bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür" dedi.

    29- "Yusuf sen bundan yüz çevir. Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkarlardan oldun."

    30- Şehirde (birtakım) kadınlar: "Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz." dedi.

    31- (Kadın) Onların düzenlerini işitince onlara (bir davetçi) yolladı oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf'a da "Çık onlara (görün)" dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: "Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu ancak üstün bir melektir" dediler.

    32- Kadın dedi ki: "Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim o ise (kendini) korudu. Ve andolsun eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak."

    33- (Yusuf) Dedi ki: "Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan onlara (korkarım) eğilim gösterir (böylece) cahillerden olurum."

    34- Böylece Rabbi duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O işitendir bilendir.

    35- Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)ağır bastı.

    36- Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: "Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm." dedi. Öbürü: "Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi" dedi. "Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni iyilik yapanlardan görmekteyiz."

    37- Dedi ki: "Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben Allah'a iman etmeyen ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim."

    38- "Atalarım İbrahim'in İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanındandır ancak insanların çoğu şükretmezler."

    39- "Ey zindan arkadaşlarım birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?"

    40- "Sizin Allah'tan başka taptıklarınız Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O Kendisi'nden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur ancak insanların çoğu bilmezler."

    41- "Ey zindan arkadaşlarım ikinizden biri efendisine şarap içirecek diğeri ise asılacak kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir."

    42- İkisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: "Efendinin katında beni hatırla." Fakat şeytan efendisine hatırlatmayı ona unutturdu böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı.

    43- Hükümdar: "Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin" dedi.

    44- Dediler ki: "(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz."

    45- O iki kişiden kurtulmuş olanı nice zaman sonra hatırladı ve: "Ben bunun yorumunu size haber veririm hemen beni (zindana) gönderin" dedi.

    46- (Zindana gidip "Yusuf ey doğru (sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar."

    47- Dedi ki: "Siz yedi yıl önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın."

    48- Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir sakladığınız az bir miktar dışında daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir."

    49- Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar."

    50- Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin." Ona elçi geldiğinde (Yusuf "Efendine (Rabbine) dön de ona sor: "Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir."

    51- (Hükümdar topladığı o kadınlara "Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Allah için haşa" dediler. "Biz ondan hiçbir kötülük görmedik." Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: "İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir."

    52- (Yusuf aracıya şunu söyledi "Bu (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi."

    53- "(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz benim Rabbim bağışlayandır esirgeyendir."

    54- Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin onu kendime bağlı kılayım." Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: "Sen bugün bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin güvenilir (bir danışman-yönetici)sin."

    55- (Yusuf) Dedi ki: "Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir yönetici) kıl. Çünkü ben (bunları iyi) bir koruyucuyum (yönetim işlerini de) bilenim."

    56- İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki orada (Mısır'da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız.

    57- Ahiretin karşılığı ise iman edenler ve takvada bulunanlar için daha hayırlıdır.

    58- (Kuraklık başlayınca) Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı.

    59- Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki: "Bana babanızdan olan kardeşinizi getirin. Görmüyor musunuz ben ölçüyü tam tutarım ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım."

    60- "Eğer onu bana getirmeyecek olursanız artık benim katımda sizin için bir ölçek (erzak) yoktur ve bana da yaklaşmayın."

    61- Dediler ki: "Onu babasından istemeye çalışacağız ve herhalde biz bunu yapabileceğiz."

    62- Yardımcılarına dedi ki: "Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri dönerler."

    63- Böylelikle babalarına döndükleri zaman dediler ki: "Ey babamız ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzağı alalım. Onu mutlaka koruyacağız."

    64- Dedi ki: "Daha önce kardeşi konusunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve O esirgeyenlerin esirgeyicisidir."

    65- Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde dediler ki: "Ey Babamız daha neyi arıyoruz işte sermayemiz bize geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir ölçektir."

    66- "Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar onu sizinle asla gönderemem." dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verince dedi ki: "Allah söylediklerimize vekildir."

    67- Ve dedi ki: "Ey çocuklarım tek bir kapıdan girmeyin ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler."

    68- Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır'a) girdiklerinde (bu) -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler.

    69- Yusuf'un yanına girdikleri zaman o kardeşini bağrına bastı; "Ben" dedi. "Senin gerçekten kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme."

    70- Erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca da su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı sonra bir münadi (şöyle) seslendi: "Ey kafile sizler gerçekten hırsızsınız."

    71- Onlara doğru yönelerek: "Neyi kaybettiniz?" dediler.

    72- Dediler ki: "Hükümdarın su tasını kaybettik kim onu (bulup) getirirse (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim."

    73- "Allah adına hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."

    74- "Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?"

    75- Dediler ki: "Bunun cezası (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız."

    76- Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.

    77- Dediler ki: "Şayet çalmış bulunuyorsa bundan önce onun kardeşi de çalmıştı." Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu onlara açıklamadı (ve içinden): "Siz daha kötü bir konumdasınız" dedi. "Sizin düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir."

    78- Dediler ki: "Ey Vezir gerçek şu ki bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz seni iyilik yapanlardan görmekteyiz."

    79- Dedi ki: "Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında birisini alıkoymamızdan Allah'a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz."

    80- Ondan umutlarını kestikleri zaman (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Onların büyükleri dedi ki: "Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben ya babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır."

    81- "Dönün babanıza ve deyin ki: '-Ey babamız senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz."

    82- "İçinde (yaşamakta) olduğumuz şehre sor hem kendisinde geldiğimiz kervana da. Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz."

    83- (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o "Hayır" dedi. "Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O bilenin hüküm ve hikmet sahibi olanın Kendisi'dir."

    84- Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: "Ey Yusuf'a karşı (artan dayanılmaz) kahrım" dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu."

    85- "Allah adına hayret" dediler. "Hala Yusuf'u anıp durmaktasın. Sonunda (ya kahrından) hastalanacaksın ya da helake uğrayanlardan olacaksın."

    86- Dedi ki: "Ben dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum. Ben Allah'tan (bir bilgi olarak) sizin bilmediğinizi de biliyorum."

    87- "Oğullarım gidin de Yusuf ile kardeşinden (duyarlı bir araştırmayla) bir haber getirin ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez."

    88- Böylece onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman dediler ki: "Ey Vezir bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah tasaddukta bulunanlara karşılığını verir."

    89- (Yusuf) Dedi ki: "Sizler cahiller iken Yusuf'a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?"

    90- "Sen gerçekten Yusuf musun sensin öyle mi?" dediler. "Ben Yusuf'um" dedi. "Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki kim sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz."

    91- Dediler ki: "Allah adına hayret Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik."

    92- Dedi ki: "Bugün size karşı sorgulama kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O merhametlilerin (en) merhametlisidir."

    93- "Bu gömleğimle gidin de babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin."

    94- Kafile (Mısır'dan) ayrılmaya başladığı zaman babaları dedi ki: "Eğer beni bunamış saymıyorsanız inanın Yusuf'un kokusunu (burnumda tüter) buluyorum."

    95- "Allah adına hayret" dediler. "Sen hala geçmişteki yanlışlığındasın."

    96- Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: "Ben size bilmediğinizi Allah'tan gerçekten biliyorum demedim mi?"

    97- (Çocukları da "Ey babamız bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik" dediler.

    98- "İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O bağışlayandır esirgeyendir" dedi.

    99- Böylece onlar (gelip) Yusuf'un yanına girdikleri zaman anne ve babasını bağrına bastı ve dedi ki: "Allah'ın dilemesiyle Mısır'a güvenlik içinde giriniz."

    100- Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: "Ey Babam bu daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra (O) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen hüküm ve hikmet sahibi O'dur."

    101- "Rabbim Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin Yaratıcısı dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat."

    102- Bu sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.

    103- Sen şiddetle arzu etsen bile insanların çoğu iman edecek değildir.

    104- Oysa ki sen buna karşı onlardan bir ücret de istemiyorsun. O alemler için yalnızca bir 'öğüt ve hatırlatmadır.'

    105- Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki üzerinden geçerler de ona sırtlarını dönüp giderler.

    106- Onların çoğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar.

    107- Şimdi bunlar kendilerine Allah'ın azabından kapsamlı bir bürümenin gelivermesinden veya onların hiç haberleri yokken kıyametin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular?

    108- De ki: "Bu benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim ben müşriklerden değilim."

    109- Biz senden önce şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz kimseler dışında (başkalarını elçi olarak) göndermedik. Hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görmüş olsunlar? Korkup-sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?

    110- Öyle ki elçiler umutlarını kesip de artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; Biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlu-günahkarlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.

    111- Andolsun onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir.

  3. #13
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    RA'D SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Mim Ra. Bunlar Kitab'ın ayetleridir. Ve sana Rabbinden indirilen haktır. Ancak insanların çoğu iman etmezler.

    2- Allah O'dur ki gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız.

    3- Ve O yeri yayıp uzatan onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

    4- Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları ekinler çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

    5- Eğer şaşıracaksan asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: "Biz toprak iken mi gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" İşte onlar Rablerine karşı inkara sapanlar işte onlar boyunlarına (ateşten) halkalar geçirilenler ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin arkadaşları olanlardır.

    6- Onlar iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz senin Rabbin zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin cezası çok şiddetli olandır.

    7- İnkar edenler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya." Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.

    8- Allah her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun Katında herşey bir miktar (ölçü) iledir.

    9- O gaybı da müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür Yücedir.

    10- Sizden sözü saklı tutan da onu açığa vuran da geceleyin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O'nun Katında bilme bakımından) birdir.

    11- O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar. Gerçekten Allah kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi artık onu geri çevirmeye hiçbir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur.

    12- O size şimşeği korku ve umut olarak gösteren (yağmur yüklü) ağırlaşmış bulutları (inşa edip) ortaya çıkarandır.

    13- Gök gürültüsü O'nu hamd ile melekler de O'na olan korkularından tesbih ederler.. O yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip-tartışırlar. O gücü (ve cezası) pek çetin olandır.

    14- Hak olan çağrı (dua ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise onlara hiçbir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca ağzına gelsin diye iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkar edenlerin duası sapıklık içinde olmaktan başkası değildir.

    15- Göklerde ve yerde her ne varsa -isteyerek de olsa istemeyerek de olsa- Allah'a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O'na secde eder).

    16- De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah herşeyin Yaratıcısı'dır ve O tektir kahredici olandır."

    17- (Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince o atılır gider insanlara yarar sağlayacak şey ise yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir.

    18- Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O'na icabet etmeyenler ise yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir ne kötü bir yaratıktır o!..

    19- Peki sana Rabbinden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi o görmeyen (a'ma) gibi midir? Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünebilirler.

    20- Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar.

    21- Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer kötü hesaptan korkarlar.

    22- Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler namazı dosdoğru kılarlar kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir.

    23- Onlar Adn cennetlerine girerler. Babalarından eşlerinden ve soylarından 'salih davranışlarda' bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler

    24- "Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel."

    25- Allah'a verdikleri sözü onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir.

    26- Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir.

    27- İnkar edenler: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!" derler. De ki: "Şüphesiz Allah dilediğini şaşırtıp-saptırır Kendisi'ne katıksızca yöneleni de dosdoğru yola yöneltip-iletir."

    28- Bunlar iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.

    29- İman edip salih amellerde bulunanlar ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır).

    30- Böylece Biz seni kendisinden önce nice ümmetler gelip-geçmiş olan bir ümmete (elçi olarak) gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye. Oysa onlar Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: "O benim Rabbimdir O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve son dönüş O'nadır."

    31- Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hala anlamadılar mı ki eğer Allah dilemiş olsaydı insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkar edenler Allah'ın va’di gelinceye kadar yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)

    32- Andolsun senden önceki elçilerle de alay edildi bunun üzerine Ben de o inkara sapanlara bir süre tanıdım sonra onları (kıskıvrak) yakalayıverdim. İşte nasıldı sonuçlandırma?

    33- Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır inkar edenlere kendi hileli-düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.

    34- Dünya hayatında onlar için bir azap vardır ahiretin azabı ise daha zorludur. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu da yoktur.

    35- Takva sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur inkar edenlerin sonu ise ateştir.

    36- Kendilerine kitap verdiklerimiz sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (Müslümanların aleyhinde birleşen) gruplardan onun bazısını inkar edenler vardır. De ki: "Ben yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm O'nadır."

    37- İşte böylece Biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun sana gelen bu ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan senin için Allah'tan ne bir yardımcı dost ne bir koruyucu vardır.

    38- Andolsun senden önce de elçiler gönderdik onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç)bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tespit edilmiş süre) için bir kitap (yazı hüküm son) vardır.

    39- Allah dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası O'nun Katındadır.

    40- Onlara (azap olarak) va'dettiklerimizden bir kısmını sana göstersek de senin hayatına son versek de sana düşen yalnızca tebliğdir ve hesap da Bize aittir.

    41- Onlar görmüyorlar mı ki gerçekten Biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz. Allah hüküm verir. O'nun hükmünün peşine düşecek yoktur. Ve O hesabı pek çabuk görendir.

    42- Onlardan öncekiler de hileli-düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir inkar edenler pek yakında bileceklerdir.

    43- O inkar edenler şöyle derler: "Sen gönderilmiş (Allah'ın bir elçisi) değilsin." De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter ve yanlarında kitabın ilmi bulunanlar da (bu gerçeği bilir)."

  4. #14
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    İBRAHİM SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Ra. Bu bir Kitap'tır ki Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik.

    2- O Allah ki göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Şiddetli azap dolayısıyla vay inkar edenlere.

    3- Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar uzak bir sapıklık içindedirler.

    4- Biz hiçbir elçiyi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah dilediğini şaşırtıp saptırır dilediğini hidayete erdirir. O üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    5- Andolsun Musa'yı: "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat" diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.

    6- Hani Musa kavmine şöyle demişti: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır."

    7- "Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun eğer nankörlük ederseniz şüphesiz Benim azabım pek şiddetlidir."

    8- Musa demişti ki: "Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü inkar edecek olsanız bile şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç değildir övülmüştür."

    9- Sizden öncekilerin Nuh kavminin Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Tartışmasız biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkar ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."

    10- Resulleri dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O gökleri ve yeri yaratandır; O sizi günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi babalarımızın taptıklarından çevirip-engellemek istiyorsunuz öyleyse bize apaçık bir delil getirin."

    11- Resulleri onlara dediler ki: "Doğrusu biz sizin gibi yalnızca bir beşeriz ancak Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah'ın izni olmaksızın size bir delil getirmemiz bizim için olacak şey değil. Mü'minler ancak Allah'a tevekkül etmelidirler."

    12- "Bize ne oluyor ki Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah'a tevekkül etmelidirler."

    13- İnkar edenler resullerine dediler ki: "Muhakkak (ya) sizi kendi toprağımızdan süreceğiz veya dinimize geri döneceksiniz." Böylelikle Rableri kendilerine vahyetti ki: "Şüphesiz Biz zulmedenleri helak edeceğiz.

    14- "Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)."

    15- (Peygamberler) Fetih istediler (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti.

    16- (Böylesinin) Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir.

    17- Yutkunmaya çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak ona her yandan ölüm gelecek oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azap olacak.

    18- Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur.

    19- Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musunuz? Dilerse sizi giderir-yok eder ve yeni bir halk getirir.

    20- Bu Allah'a göre güç değildir.

    21- Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah'ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz'aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki: "Şüphesiz biz size tabi idik; şimdi siz bizden Allah'ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?" Dediler ki: "Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da sabretsek de fark etmez bizim için kaçacak bir yer yoktur."

    22- İş hükme bağlanıp-bitince şeytan der ki: "Doğrusu Allah size gerçek olan va'di va'detti ben de size vaadde bulundum fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu yalnızca sizi çağırdım siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki zalimlere acı bir azap vardır."

    23- İman edip salih amellerde bulunanlar Rablerinin izniyle altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere konulmuşlardır. Orada birbirlerine olan dirlik temennileri: "Selam"dır.

    24- Görmedin mi ki Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz güzel bir ağaç gibidir ki onun kökü sabit dalı ise göktedir.

    25- Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler.

    26- Kötü (murdar) söz ise kötü bir ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış kararı (yerinde durma tutunma imkanı) kalmamıştır.

    27- Allah iman edenleri dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar.

    28- Allah'ın bu nimetini inkara değiştirenleri ve kavimlerini 'yıkım ve azap' yurduna konduranları görmedin mi?

    29- (Ki bu) Cehennemdir. Ona yaslanırlar. Ne kötü bir karar (yeridir) o!..

    30- O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular. De ki: "Yararlanın. Çünkü elbette sizin varışınız ateşedir."

    31- İman etmiş kullarıma söyle: "Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler."

    32- Allah gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve onun emriyle gemileri denizde yüzmeleri için size emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır.

    33- Güneş'i ve Ay'ı hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır.

    34- Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki insan pek zalimdir pek nankördür.

    35- Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."

    36- "Rabbim gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa artık o bendendir kim bana isyan ederse elbette Sen bağışlayansın esirgeyensin."

    37- "Rabbimiz gerçekten ben çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım) böylelikle Sen insanların bir kısmının kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler."

    38- "Rabbimiz şüphesiz Sen bizim saklı tuttuklarımızı da açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."

    39- "Hamd Allah'a aittir ki O bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim gerçekten duayı işitendir."

    40- "Rabbim beni namazı(nda) sürekli kıl soyumdan olanları da. Rabbimiz duamı kabul buyur."

    41- "Rabbimiz hesabın yapılacağı gün beni anne-babamı ve mü'minleri bağışla"

    42- (Ey Muhammed) Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.

    43- Başlarını dikerek koşarlar gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalpleri (sanki) bomboştur.

    44- Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki (o gün) zulmedenler şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler sizler değil miydiniz?

    45- Siz kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler vermiştik.

    46- Gerçek şu ki onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri dağları yerlerinden oynatacak da olsa Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.

    47- Allah'ı sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah Azizdir intikam sahibidir.

    48- Yerin başka bir yere göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün onlar tek olan kahhar olan Allah'ın huzuruna çıka(rıla)caklardır.

    49- O gün suçlu-günahkarların (sıkı) bukağılara vurulduklarını görürsün.

    50- Giyimleri katrandandır yüzlerini ateş bürümektedir.

    51- (Bu azap) Allah'ın her nefsi kendi kazandığıyla cezalandırması içindir. Şüphesiz Allah hesabı pek çabuk görendir.

    52- İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar gerçekten O'nun yalnızca bir tek İlah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır.

  5. #15
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    HİCR SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Ra. Bunlar Kitab'ın ve apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir.

    2- O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler.

    3- Onları bırak; yesinler yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir.

    4- Biz kendisi için bilinen (takdir edilmiş) bir kitap olmaksızın hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmadık.

    5- Hiçbir ümmet kendi ecelini ne öne alabilir ne de onlar ertelenebilirler.

    6- Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen (Muhammed). Gerçekten sen cinlenmiş (bir deli)sin" dediler.

    7- "Eğer doğruyu söylüyor isen bizlere melekleri getirmeli değil miydin?"

    8- Hak olmaksızın Biz melekleri indirmeyiz. O zaman da onlara göz açtırılmaz.

    9- Hiç şüphesiz zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

    10- Andolsun senden önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik.

    11- Onlara herhangi bir elçi gelmeyegörsün mutlaka onunla alay ederlerdi.

    12- Böylece Biz onu (alayı) suçlu-günahkarların kalplerine sokarız.

    13- Onlar ona (indirilen kitaba) inanmazlar oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir.

    14- Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak ordan yukarı yükselseler de

    15- Mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir.

    16- Andolsun gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.

    17- Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.

    18- Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa onu da parlak bir ateş izler.

    19- Yere (gelince) onu döşeyip-yaydık onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda herşeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik.

    20- Ve orda sizler için ve kendisine rızık vericiler olmadığınız kimseler (varlıklar ve canlılar) için geçimlikler kıldık.

    21- Hiçbir şey yoktur ki hazineleri Bizim Katımız'da olmasın; ancak onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz.

    22- Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik böylece gökten su indirdik de sizleri suladık. Oysa siz onun hazine-koruyucuları değilsiniz.

    23- Şüphesiz Biz gerçekten Biz yaşatır ve öldürürüz ve varis olanlar Biziz.

    24- Andolsun sizden öne (veya önceden) geçenleri bilmişizdir; ve (yine) andolsun geride kalanları da bilmişizdir.

    25- Ve şüphesiz senin Rabbin O onları haşredecektir. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir bilendir.

    26- Andolsun insanı kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

    27- Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.

    28- Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım."

    29- "Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhum'dan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın."

    30- Böylece meleklerin tümü topluca secde etti.

    31- Ancak İblis secde edenlerle birlikte olmaktan kaçınıp-dayattı.

    32- Dedi ki: "Ey İblis sana ne oluyor secde edenlerle birlikte olmadın?"

    33- Dedi ki: "Ben kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim."

    34- Dedi ki: "Öyleyse ondan (cennetten) çık çünkü sen kovulmuş-bulunmaktasın."

    35- "Ve şüphesiz din gününe kadar lanet senin üzerinedir."

    36- Dedi ki: "Rabbim öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı."

    37- Dedi ki: "Öyleyse sen (kendisine) süre tanınanlardansın."

    38- "Bilinen günün vaktine kadar."

    39- Dedi ki: "Rabbim beni kışkırttığın şeye karşılık andolsun ben de yeryüzünde onlara (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım."

    40- "Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna."

    41- (Allah) Dedi ki: "İşte bu Bana göre dosdoğru olan yoldur."

    42- "Şüphesiz kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur."

    43- "Ve hiç şüphe yok onların tümünün buluşma yeri cehennemdir."

    44- Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.

    45- Gerçekten takva sahibi olanlar cennetlerde ve pınar başlarındadır.

    46- Oraya esenlikle ve güvenlikle girin.

    47- Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar.

    48- Orda onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler.

    49- Haber ver kullarıma; şüphesiz Ben Ben bağışlayanım esirgeyenim.

    50- Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.

    51- Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.

    52- Yanına girdiklerinde "Selam" demişlerdi. O da: "Biz sizden korkmaktayız" demişti.

    53- Dediler ki: "Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz."

    54- Dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?"

    55- Dediler ki: "Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma."

    56- Dedi ki: "Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?"

    57- Dedi ki: "Ey elçiler (bunun dışında diğer) işiniz ne?"

    58- Dediler ki: "Gerçekte biz suçlu-günahkar olan bir topluluğa gönderildik."

    59- "Ancak Lut ailesi hariçtir; biz onların tümünü muhakkak kurtaracağız."

    60- "Ama karısını (kurtaracaklarımız) dışında tuttuk o geride kalanlardandır."

    61- Böylelikle elçiler Lut ailesine geldiklerinde

    62- (Lut) Dedi ki: "Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz."

    63- "Hayır" dediler. "Biz sana onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik."

    64- "Sana gerçeği getirdik biz şüphesiz doğru söyleyenleriz."

    65- "Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin."

    66- Ve onlara şu emri verdik: "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir."

    67- Şehir halkı birbirlerine müjdeler vererek geldi.

    68- (Lut onlara) "Bunlar benim konuğumdur beni utandırıp-dillere düşürmeyin" dedi.

    69- "Allah'tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin."

    70- Dediler ki: "Biz seni 'herkes(in işin)e karışmaktan' alıkoymamış mıydık?"

    71- Dedi ki: "Eğer yapmak-istiyorsanız işte bunlar benim kızlarım."

    72- Ömrüne andolsun ki onlar sarhoşlukları içinde kör-sersemdiler.

    73- Derken tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.

    74- Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.

    75- Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır.

    76- O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hala) durmaktadır.

    77- Elbette bunda iman edenler için gerçekten ayetler vardır.

    78- Eyke halkı da gerçekten zalim-kimselerdi.

    79- Bundan dolayı onlardan intikam aldık; her ikisi de açıkça (gözler) ön(ün)dedir.

    80- Andolsun Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamışlardı.

    81- Onlara ayetlerimizi vermiştik de ondan yüz çevirmişlerdi.

    82- Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.

    83- Derken sabah vaktine girdiklerinde onları o dayanılmaz-çığlık yakalayıverdi.

    84- Buna rağmen kazandıkları şeyler (uğrayacakları sondan kurtulmak için) onlara yetmedi.

    85- Biz gökleri yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran.

    86- Çünkü Rabbin yaratan ve bilenin ta Kendisi'dir.

    87- Andolsun sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an'ı verdik.

    88- Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme onlara karşı hüzne kapılma mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger.

    89- Ve de ki: "Şüphe yok ben apaçık bir uyarıcıyım."

    90- Parça ayırıcılarına indirdiğimiz gibi

    91- Ki onlar Kur'anı parça-parça kıldılar.

    92- Rabbine andolsun onların tümüne (bunu) soracağız.

    93- Yapmakta oldukları şeyleri.

    94- Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.

    95- Şüphesiz o alay edenlere (karşı) Biz sana yeteriz.

    96- Ki onlar Allah ile beraber başka İlahları (ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir.

    97- Andolsun onların söylemekte olduklarına karşı senin göğsünün daraldığını biliyoruz.

    98- Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.

    99- Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.

  6. #16
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    NAHL SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Allah'ın emri geldi artık onda acele etmeyin. O (Allah) şirk koştukları şeylerden münezzeh ve Yücedir.

    2- Kullarından dilediklerine melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka İlah yoktur şu halde Benden korkup-sakının diye uyarın."

    3- Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O şirk koştukları şeylerden Yücedir.

    4- İnsanı bir damla sudan yarattı buna rağmen o apaçık bir düşmandır.

    5- Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz.

    6- Akşamları getirir sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır.

    7- Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.

    8- Onlara binmeniz ve süs için atları katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?

    9- Yolu doğrultmak Allah'a aittir kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi.

    10- Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.

    11- Onunla sizin için ekin zeytin hurmalıklar üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.

    12- Geceyi gündüzü güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.

    13- Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.

    14- Denizi de sizin emrinize veren O'dur ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.

    15- Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.

    16- Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler.

    17- Yaratan hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?

    18- Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    19- Allah saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı bilir.

    20- Allah'tan başka yakardıkları hiçbir şeyi yaratamazlar üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar.

    21- Ölüdürler diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna varamazlar.

    22- Sizin İlahınız tek bir İlah'tır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.

    23- Şüphesiz Allah onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O müstekbirleri sevmez.

    24- Onlara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde "Eskilerin masalları" dediler.

    25- Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak ne kötü yük yükleniyorlar.

    26- Onlardan öncekiler hileli-düzenler kurmuşlardı da Allah(ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.

    27- Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler dediler ki: "Bugün gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir."

    28- Ki melekler kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır şüphesiz Allah sizin neler yaptığınızı bilendir.

    29- Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.

    30- (Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.

    31- Adn Cennetleri; ona girerler onun altından ırmaklar akar içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah takva sahiplerini böyle ödüllendirir.

    32- Ki melekler güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin."

    33- (Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

    34- Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey kendilerini sarıp-kuşatıverdi.

    35- Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik biz de atalarımız da; ve O'nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?

    36- Andolsun Biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle onlardan kimine Allah hidayet verdi onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.

    37- Sen onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de Allah şüphesiz saptırdığına hidayet vermez onlar için yardım edecek yoktur.

    38- Olanca yeminleriyle: "Öleni Allah diriltmez" diye yemin ettiler. Hayır; bu O'nun üzerinde hak olan bir vaidtir ancak insanların çoğu bilmezler.

    39- Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir).

    40- Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir.

    41- Zulme uğratıldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı.

    42- Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.

    43- Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.

    44- (Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye.

    45- Artık 'kötülüğü örgütleyip düzenleyenler' Allah'ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?

    46- Ya da onlar dönüp-dolaşmaktalarken onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah'ı) aciz bırakacak değildirler.

    47- Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler)? Öyleyse Rabbin gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir.

    48- Allah'ın herhangi bir şeyden yarattığına bakmıyorlar mı? Onun gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Allah'a secde eder vaziyette döner.

    49- Göklerde ve yerde olan ne varsa canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.

    50- Üstlerinden (her an bir azap göndermeye kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.

    51- Allah dedi ki: "İki İlah edinmeyin: O ancak tek bir İlah'tır. Öyleyse Benden yalnızca Benden korkun."

    52- Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur itaat-kulluk da (din de) sürekli olarak O'nundur. Böyleyken Allah'tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz?

    53- Nimet olarak size ulaşan ne varsa Allah'tandır sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktasınız.

    54- Sonra sizden zararı kaldırdığında sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşar;

    55- Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse yararlanın ilerde bileceksiniz.

    56- Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden hiçbir şey bilmeyenlere paylar ayırıyorlar. Andolsun Allah'a karşı düzmekte olduklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.

    57- Ve Allah'a kızlar isnad ediyorlar (haşa) O Yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.

    58- Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir.

    59- Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı yoksa toprağa gömecek mi? Bak verdikleri hüküm ne kötüdür?

    60- Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır en Yüce örnekler ise Allah'a aittir. O güç sahibi olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    61- Eğer Allah insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler.

    62- Onlar Allah'a hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler dilleri de yalan olarak en güzel olanın 'kendilerinin olduğunu' düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar (cehennemde) öncülerdir.

    63- Andolsun Allah'a senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azap vardır.

    64- Biz kitabı ancak hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.

    65- Allah gökten su indirdi ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.

    66- Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.

    67- Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.

    68- Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.

    69- Sonra meyvelerin tümünden ye böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.

    70- Allah sizi yarattı sonra sizi öldürüyor sizden kimi de bildikten sonra bir şey bilmesin diye ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz Allah bilendir herşeye güç yetirendir.

    71- Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. Şimdi Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

    72- Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

    73- Allah'ın dışında kendileri için göklerden ve yerden hiçbir rızka hiçbir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?

    74- Artık Allah'a benzerler aramaya kalkışmayın; çünkü Allah bilir siz ise bilmezsiniz.

    75- Allah (Kendisi'ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'ındır; fakat onların çoğu bilmezler.

    76- Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir yük) o onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?

    77- Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.

    78- Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme görme (duyularını) ve gönüller verdi.

    79- Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.

    80- Allah size evlerinizi (içinde) "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler-döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.

    81- Allah sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı sizi sıcaktan koruyacak elbiseler sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır umulur ki teslim olursunuz.

    82- Fakat onlar yüz çevirirlerse sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.

    83- Onlar Allah'ın nimetini biliyorlar sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu inkar edenlerdir.

    84- Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne inkar edenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.

    85- O zulmedenler azabı gördüklerinde onlara ne (azap) hafifletilecek ne süre tanınacak.

    86- O şirk koşanlar şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.

    87- O gün (artık) Allah'a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.

    88- İnkar edip de Allah'ın yolundan alıkoyanlar; Biz işledikleri bozgunculuğa karşılık onlara azap üstüne azap ilave ettik.

    89- Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitab'ı sana herşeyin açıklayıcısı Müslümanlara bir hidayet bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.

    90- Şüphesiz Allah adaleti ihsanı yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan) kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.

    91- Ahidleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah'ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir.

    92- Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.

    93- Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır dilediğini hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.

    94- Yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir.

    95- Allah'ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın. Eğer bilirseniz Allah Katında olan sizin için daha hayırlıdır.

    96- Sizin yanınızda olan tükenir Allah'ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz.

    97- Erkek olsun kadın olsun bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.

    98- Öyleyse Kur'an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

    99- Gerçek şu ki iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.

    100- Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir.

    101- Biz bir ayeti bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman -Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.- “Sen yalnızca iftira edicisin" dediler. Hayır onların çoğu bilmezler.

    102- De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere onu (Kur'an'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir."

    103- Andolsun ki Biz onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a'cemidir bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.

    104- Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah hidayete ulaştırmaz ve onlar için acı bir azap vardır.

    105- Yalanı yalnızca Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte yalancıların asıl kendileri onlardır.

    106- Kim imanından sonra Allah'a (karşı) inkara sapıp da -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa işte onların üstünde Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azap onlarındır.

    107- Bu onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah'ın da inkar eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.

    108- Onlar Allah'ın kalplerini kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir.

    109- Şüphesiz onlar ahirette ziyana uğrayanlardır.

    110- Sonra gerçekten Rabbin işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin ardından cihad edip sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin bundan sonra da gerçekten bağışlayandır esirgeyendir.

    111- O gün herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar.

    112- Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.

    113- Andolsun onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti fakat onu yalanladılar; böylece onlar zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalayıverdi.

    114- Öyleyse Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O'na kulluk ediyorsanız Allah'ın nimetine şükredin.

    115- O size ancak ölüyü kanı domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    116- Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.

    117- (Bu dünyada olup-biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acı bir azap vardır.

    118- Yahudi olanlara da bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

    119- Sonra gerçekten Rabbin cehalet sonucu kötülük işleyen sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayandır esirgeyendir.

    120- Gerçek şu ki İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.

    121- O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti.

    122- Ve Biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o ahirette de salih olanlardandır.

    123- Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O müşriklerden değildi."

    124- Cumartesi ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

    125- Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.

    126- Eğer ceza verecekseniz size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz andolsun bu sabredenler için daha hayırlıdır.

    127- Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme.

    128- Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir.

  7. #17
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    İSRA SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) Yücedir. Gerçekten O işitendir görendir.

    2- Musa'ya kitap verdik ve "Benden başka vekil edinmeyin" diye onu İsrailoğulları'na kılavuz kıldık.

    3- (Ey) Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın çocukları! Şüphesiz o şükreden bir kuldu.

    4- Kitapta İsrailoğulları'na şu hükmü verdik: "Muhakkak siz yer(yüzün) de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz.

    5- Nitekim o ikiden ilk-vaid geldiği zaman oldukça zorlu olan kullarımızı üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü.

    6- Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik' size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık.

    7- Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi) aleyhinizedir. Sonunda vaad geldiği zaman (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar' birincisinde ona girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler.'

    8- Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz Biz de (sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya) döneriz. Biz cehennemi kafirler için bir kuşatma yeri kıldık.

    9- Şüphesiz bu Kur'an en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir.

    10- Ve şüphesiz ahirete inanmayanlar için de acı bir azap hazırlamışızdır.

    11- İnsan hayra dua ettiği gibi şerre de dua etmektedir. İnsan pek acelecidir.

    12- Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık; gece ayetini sildik de Rabbinizden bir fazl aramanız yılların sayısını ve hesabı öğrenmeniz için gündüzün ayetini aydınlatıcı kıldık. Biz herşeyi yeterince açıkladık.

    13- Biz her insanın kuşunu (işlediklerini yaptıklarını) kendi boynuna doladık kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.

    14- "Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter."

    15- Kim hidayete ererse kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz bir elçi gönderinceye kadar (hiçbir topluma) azap edecek değiliz.

    16- Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da onu kökünden darmadağın ederiz.

    17- Biz Nuh'tan sonra nice kuşakları yıkıma uğrattık. Kullarının günahlarını haber alıcı görücü olarak Rabbin yeter

    18- Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona kınanmış ve kovulmuş olarak gider.

    19- Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa işte böylelerinin çabası şükre şayandır.

    20- Hepsine onlara da bunlara da Rabbinin ihsanından 'arttırarak-veririz.' Rabbinin ihsanı kesilmiş değildir.

    21- Onlardan kimini kimine nasıl üstün tuttuğumuzu gör. Muhakkak ahiret dereceler bakımından daha büyüktür üstünlük bakımından da daha büyüktür.

    22- Allah ile beraber başka ilahlar edinme yoksa kınanmış ve kendi başına (yapayalnız ve yardımcısız) bırakılmış olursun.

    23- Rabbin O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle.

    24- Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge."

    25- Rabbiniz sizin içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız şüphesiz O da (Kendisi'ne) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır.

    26- Akrabaya hakkını ver yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma.

    27- Çünkü saçıp-savuranlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.

    28- Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken (darlıkta olduğundan) onlara sırt çevirecek olursan bu durumda onlara yumuşak söz söyle.

    29- Elini boynunda bağlanmış olarak kılma büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın.

    30- Şüphesiz senin Rabbin rızkı dilediğine -genişletir- yayar ve daraltır. Gerçekten O kullarından haberi olandır görendir.

    31- Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size Biz rızık veririz. Şüphesiz onları öldürmek büyük bir hata (suç ve günah)dır.

    32- Zinaya yaklaşmayın gerçekten o 'çirkin bir hayasızlık' ve kötü bir yoldur.

    33- Haklı bir neden olmaksızın Allah'ın haram kıldığı bir kimseyi öldürmeyin. Kim mazlum olarak öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir; o da öldürmede ölçüyü aşmasın. Çünkü o gerçekten yardım görmüştür.

    34- Erginlik çağına erişinceye kadar -o da en güzel bir tarz olması- dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid bir sorumluluktur.

    35- Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla tartın; bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir.

    36- Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur.

    37- Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin ne dağlara boyca ulaşabilirsin.

    38- Bütün bunlar kötülüğü olan Rabbinin Katında da hoş olmayanlardır.

    39- Bunlar Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdir. Rabbin ile beraber başka ilahlar kılma yoksa yerilmiş kovulmuş olarak cehenneme bırakılırsın.

    40- Rabbiniz size erkekleri seçti de meleklerden dişileri mi (Kendine) edindi? Gerçekten siz büyük bir söz söylemektesiniz.

    41- Andolsun Biz bu Kur'an'da çeşitli açıklamalar yaptık öğüt alıp-düşünsünler diye. Oysa bu onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor.

    42- De ki: "Eğer söyledikleri gibi O'nunla beraber ilahlar olsaydı onlar arşın sahibine mutlaka bir yol ararlardı."

    43- O onların dediklerinden münezzeh Yüce ve büyük bir yükseklikle yüksektir.

    44- Yedi gök yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O halim olandır bağışlayandır.

    45- Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık.

    46- Ve onların kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (İlah olarak) andığın zaman 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler.

    47- Biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini gizli konuşmalarında da o zalimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz.

    48- Sana nasıl örnekler vererek saptıklarına bir bak artık onların bir yola güçleri yetmemektedir.

    49- Dediler ki: "Biz kemikler haline geldikten toprak olup ufalandıktan sonra mı gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?"

    50- De ki: "İster taş olun ister demir."

    51- "Ya da göğüslerinizde büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık (olun)." Bizi kim (hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratan." Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında."

    52- Sizi çağıracağı gün O'na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız.

    53- Kullarıma sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.

    54- Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder dilerse sizi azaplandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.

    55- Rabbin göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir. Andolsun Biz peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık ve Davud'a da Zebur verdik.

    56- De ki: "O'nun dışında (ilah olarak) öne sürdüklerinizi çağırın onlar sizden ne zararı uzaklaştırabilirler ne de (onu yararınıza) dönüştürebilirler.

    57- Onların taptıkları da -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar. O'nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.

    58- Hiçbir ülke (veya şehir) olmasın ki kıyamet gününden önce Biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azapla azaplandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır.

    59- Bizi ayet (mucize)ler göndermekten öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.

    60- Hani Biz sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık Kur'an'da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor.

    61- Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?"

    62- Demişti ki: "Şu bana karşı yücelttiğine bir bak; andolsun eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan onun soyunu -pek az dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım.

    63- Demişti ki: "Git onlardan kim sana uyarsa şüphesiz sizin cezanız cehennemdir; eksiksiz bir ceza."

    64- "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.

    65- "Benim kullarım; senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün (hakimiyetin) yoktur." Vekil olarak Rabbin yeter.

    66- Sizin Rabbiniz fazlından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütür. Gerçekten O size karşı merhametli olandır.

    67- Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman O'nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür.

    68- Kara tarafında sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden veya üzerinize taş yığınları yüklü bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil bulamazsınız.

    69- Veya sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz? Sonra onun öcünü Bize karşı alacak (kimseyi de) bulamazsınız.

    70- Andolsun Biz Ademoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık temiz güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.

    71- Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün artık kimin kitabı sağ eline verilirse onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar.

    72- Kim bunda (dünyada) kör ise O ahirette de kördür ve yol bakımından daha 'şaşkın bir sapıktır.'

    73- Onlar neredeyse sana vahyettiğimizden başkasını Bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi.

    74- Eğer Biz seni sağlamlaştırmasaydık andolsun onlara az bir şey (de olsa) eğilim gösterecektin.

    75- Bu durumda Biz sana hayatın da kat kat ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra Bize karşı bir yardımcı bulamazdın.

    76- Neredeyse seni (bu) yerden (yurdundan) çıkarmak için tedirgin edeceklerdi; bu durumda kendileri de senden sonra az bir süreden başka kalamazlar.

    77- (Bu) Senden önce gönderdiğimiz resullerimizin bir sünnetidir. Sünnetimizde bir değişiklik bulamazsın.

    78- Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl fecir vakti (namazda okunan) Kur'an'ı işte o şahid olunandır.

    79- Gecenin bir kısmında kalk sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.

    80- Ve de ki: "Rabbim beni (girilecek yere) doğru bir girdirişle girdir ve (çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve Katından bana yardımcı bir kuvvet ver."

    81- De ki: "Hak geldi batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur."

    82- Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz.

    83- İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır.

    84- De ki: "Herkes kendi yaratılışına (fıtrat tarzına) göre davranır. Şu halde kimin daha doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir."

    85- Sana ruhtan sorarlar; de ki: "Ruh Rabbimin emrindendir size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir."

    86- Andolsun eğer dilersek sana vahyettiklerimizi gerçekten gideriveririz sonra bunun için Bize karşı bir vekil bulamazsın.

    87- (Vahyi sende bırakan) Rabbin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür.

    88- De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları) bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler."

    89- Andolsun bu Kur'an'da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkarda ayak direttiler.

    90- Dediler ki: "Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız."

    91- "Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmalısın."

    92- "Veya öne sürdüğün gibi gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza (şahid olarak) getirmelisin."

    93- "Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız." De ki: "Rabbimi yüceltirim; ben elçi olan bir beşerden başkası mıyım?"

    94- Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan alıkoyan şey onların: "Allah elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.

    95- De ki: "Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı Biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik."

    96- De ki: "Benimle aranızda şahid olarak Allah yeter; kuşkusuz O kullarından gerçeğiyle haberdardır görendir."

    97- Allah kimi hidayete erdirirse işte o hidayet bulmuştur kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü Biz onları yüzükoyun körler dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça çılgın alevini onlara arttırırız.

    98- Bu şüphesiz onların ayetlerimizi inkar etmelerine ve: "Biz kemikler haline geldikten toprak olup ufalandıktan sonra mı gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" demelerine karşılık cezalarıdır.

    99- Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler.

    100- De ki: "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine malik olsaydınız bu durumda harcama endişesiyle gerçekten (cimrilik edip elinizde) tutardınız. İnsan pek cimridir.

    101- Andolsun Biz Musa'ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik; işte İsrailoğulları'na sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti.

    102- O da: "Andolsun bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti.

    103- Böylelikle onları o yerden sürüp-sarsıntıya uğratmayı istedi Biz de onu ve beraberindekileri hep birlikte boğuverdik.

    104- Ve onun ardından İsrailoğulları'na söyledik: "O toprak (yurt)ta oturun ahiret va'di geldiğinde hepinizi derleyip-toplayacağız."

    105- Biz onu (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ve o hak ile indi; seni de yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik.

    106- Onu bir Kur'an olarak insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha safha bir indirme ile indirdik.

    107- De ki: "İster ona inanın ister inanmayın: O daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler."

    108- Ve derler ki: "Rabbimiz Yücedir Rabbimiz'in va'di gerçekten gerçekleşmiş bulunuyor."

    109- Çeneleri üstüne kapanıp ağlıyorlar ve (Kur'an) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor.

    110- De ki: "Allah diye çağırın 'Rahman' diye çağırın ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini çok yükseltme çok da kısma bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse.

    111- Ve de ki: "Övgü (hamd) çocuk edinmeyen mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et.

  8. #18
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    KEHF SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Hamd Kitab'ı kulu üzerine indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.

    2- Dosdoğru (bir Kitap'tır) ki Kendi Katından şiddetli bir azapla uyarıp-korkutmak ve salih amellerde bulunan mü'minlere müjde vermek için (onu indirdi); şüphesiz onlara güzel bir ecir vardır.

    3- Onlar orda ebedi olarak kalıcıdırlar.

    4- (Bu Kur'an) "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarıp-korkutur.

    5- Bu konuda ne kendilerinin ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar.

    6- Şimdi onlar bu söze (Kur'an'a) inanmayacak olurlarsa Sen onların peşi sıra esef ederek kendini kahredeceksin (öyle mi)?

    7- Şüphesiz Biz yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye.

    8- Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz.

    9- Sen yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?

    10- O gençler mağaraya sığındıkları zaman demişlerdi ki: "Rabbimiz Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).

    11- Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik).

    12- Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.

    13- Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.

    14- Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir; İlah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız (eğer tersini) söyleyecek olursak andolsun gerçeğin dışına çıkarız."

    15- "Şunlar bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?"

    16- (İçlerinden biri demişti ki "Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız o halde (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın."

    17- (Onlara baktığında) Görürsün ki güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir battığında onları sol yandan keser-geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet verirse işte hidayet bulan odur kimi saptırırsa onun için asla doğru-yolu gösterici bir veli bulamazsın.

    18- Sen onları uyanık sanırsın oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın geri dönüp onlardan kaçardın onlardan içini korku kaplardı.

    19- Böylece aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de hangi yiyecek temizse baksın size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."

    20- "Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız."

    21- Böylece Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler.

    22- (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "Üç'tüler onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim onların sayısını daha iyi bilir onları pek az (insan) dışında kimse bilemez." Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.

    23- Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme.

    24- Ancak: "Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: "Umulur ki Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir."

    25- Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar.

    26- De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."

    27- Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın.

    28- Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.

    29- Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin dileyen inkar etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir.

    30- Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.

    31- Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır orada altın bileziklerle süslenirler hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.

    32- Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik.

    33- İki bağ da yemişlerini vermiş ondan (verim bakımından) hiçbir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık.

    34- (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben mal bakımından senden daha zenginim insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.”

    35- Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi.

    36- "Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım."

    37- Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: "Seni topraktan sonra bir damla sudan yaratan sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?"

    38- "Fakat O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."

    39- "Bağına girdiğin zaman 'MaşaAllah Allah'tan başka kuvvet yoktur' demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan."

    40- "Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir (seninkinin) üstüne gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir."

    41- "Veya onun suyu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp-bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin."

    42- (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım."

    43- Allah'ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu kendi kendine de yardım edemedi.

    44- İşte burada (bu durumda) velayet (yardımcılık dostluk) hak olan Allah'a aittir. O sevap bakımından hayırlı sonuç bakımından hayırlıdır.

    45- Onlara dünya hayatının örneğini ver; gökten indirdiğimiz suya benzer onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı böylece rüzgarların savurduğu çalı-çırpı oluverdi. Allah herşeyin üzerinde güç yetirendir.

    46- Mal ve çocuklar dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır umut etmek bakımından da daha hayırlıdır.

    47- Dağları yürüteceğimiz gün yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları birarada toplamışız da içlerinden hiçbirini dışarda bırakmamışızdır.

    48- Onlar senin Rabbine sıra sıra sunulmuşlardır. Andolsun siz ilk defa yarattığımız gibi Bize gelmiş oldunuz. Hayır Bizim size bir kavuşma-zamanı tespit etmediğimizi sanmıştınız değil mi?

    49- (Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize bu kitaba ne oluyor ki küçük büyük bırakmayıp herşeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.

    50- Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.

    51- Göklerin ve yerin yaratılışında da kendi nefislerinin yaratılışında da Ben onları şahid tutmadım. Ben saptırıcıları yardımcı-güç de edinmedim.

    52- (Kafirlere) "Benim ortaklarım sandığınız şeyleri çağırın" diyeceği gün; işte onları çağırmışlardır ama onlar kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarında bir uçurum koyduk.

    53- Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır.

    54- Andolsun bu Kur'an'da insanlar için Biz her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan herşeyden çok tartışmacıdır.

    55- Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma dilemelerinden alıkoyan şey ancak evvelkilerin sünnetinin kendilerine de gelmesi veya azabın onları karşılarcasına gelmesi(ni beklemeleri)dir.

    56- Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla) göndermeyiz. İnkar edenler ise hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar. Onlar Benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını (azabı) alay konusu edindiler.

    57- Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik) kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar.

    58- Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer kazandıklarından dolayı onları (azapla) yakalasaydı şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır onlar için bir buluşma zamanı vardır onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır.

    59- İşte ülkeler (ve onların halkları) zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik.

    60- Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim."

    61- Böylece ikisi iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.

    62- (Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki: "Yemeğimizi getir bize andolsun bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk."

    63- (Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü kayaya sığındığımızda ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu."

    64- (Musa) Dedi ki: "Bizim de aradığımız buydu." Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler.

    65- Derken Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.

    66- Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?"

    67- Dedi ki: "Gerçekten sen benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."

    68- (Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"

    69- (Musa "İnşaAllah beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.

    70- Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan hiçbir şey hakkında bana soru sorma ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar."

    71- Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun sen şaşırtıcı bir iş yaptın."

    72- Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"

    73- (Musa "Beni unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.

    74- Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun sen kötü bir iş yaptın."

    75- Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"

    76- (Musa "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi.

    77- (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin."

    78- Dedi ki: "İşte bu benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.

    79- "Gemi denizde çalışan yoksullarındı onu kusurlu yapmak istedim (çünkü) ilerilerinde her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."

    80- "Çocuğa gelince onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk."

    81- Böylece onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik."

    82- "Duvar ise şehirde iki öksüz çocuğundu altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu."

    83- Sana (Ey Muhammed) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: "Size ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.

    84- Gerçekten Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona herşeyden bir yol (sebep) verdik.

    85- O da bir yol tuttu.

    86- Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin."

    87- Dedi ki: "Kim zulmederse biz onu azaplandıracağız sonra Rabbine döndürülür O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır."

    88- Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz."

    89- Sonra (yine) bir yol tuttu.

    90- Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (güneşi) kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.

    91- İşte böyle onun yanında "özü kapsayan bilgi olduğunu" (veya yanında olup-biten herşeyi) Biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık.

    92- Sonra bir yol (daha) tuttu.

    93- İki seddin arasına kadar ulaştı onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu.

    94- Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?"

    95- Dedi ki: "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç nimet ve imkan) daha hayırlıdır. Madem öyle bana (insani) güçle yardım edin de sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım."

    96- "Bana demir kütleleri getirin" iki dağın arası eşit düzeye gelince "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı sonra dedi ki: "Bana getirin üzerine eritilmiş bakır dökeyim."

    97- Böylelikle ne onu aşabildiler ne onu delmeye güç yetirebildiler.

    98- Dedi ki: "Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va'di geldiği zaman O bunu dümdüz eder; Rabbimin va'di haktır."

    99- Biz o gün bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sur'a da üfürülmüştür artık onların tümünü birarada toparlamışız.

    100- Ve o gün cehennemi inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz.

    101- Ki onlar Beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamazlardı.

    102- İnkar edenler Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız.

    103- De ki: "Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?"

    104- "Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar."

    105- İşte onlar Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.

    106- İşte inkar etmeleri ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir.

    107- İman edip salih amellerde bulunanlar... Firdevs cennetleri onlar için bir 'konaklama yeridir.'

    108- Onda ebedi olarak kalıcıdırlar ondan ayrılmak istemezler.

    109- De ki: "Rabbimin sözleri(ni yazmak) için deniz mürekkep olsa ve yardım için bir benzerini (bir o kadarını) dahi getirsek Rabbimin sözleri tükenmeden önce elbette deniz tükeniverirdi.

    110- De ki: "Şüphesiz ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin İlahınızın tek bir İlah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın."

  9. #19
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    MERYEM SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Kaf He Ye Ayn Sad.

    2- (Bu) Rabbinin kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir.

    3- Hani o Rabbine gizlice seslendiği zaman;

    4- Demişti ki: "Rabbim şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım."

    5- "Doğrusu ben arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et."

    6- "Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl."

    7- (Allah buyurdu "Ey Zekeriya şüphesiz Biz seni adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız."

    8- Dedi ki: "Rabbim karım kısır (bir kadın) iken benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım."

    9- (Ona gelen melek "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: Bu Benim için kolaydır daha önce sen hiçbir şey değil iken seni yaratmıştım."

    10- Dedi ki: "Rabbim bana bir alamet (ayet) ver." Dedi ki: "Senin alametin sapasağlam iken üç tam gece insanlarla konuşmamandır."

    11- Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin."

    12- (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki "Ey Yahya Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik.

    13- Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O çok takva sahibi biriydi.

    14- Ana ve babasına itaatkardı ve isyan eden bir zorba değildi.

    15- Ona selam olsun; doğduğu gün öleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de.

    16- Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.

    17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik o da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.

    18- Demişti ki: "Gerçekten ben senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."

    19- Demişti ki: "Ben yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."

    20- O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.

    21- "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.

    22- Böylelikle ona gebe kaldı sonra onunla ıssız bir yere çekildi.

    23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de hafızalardan silinip unutuluverseydim."

    24- Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."

    25- Hurma dalını kendine doğru salla üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin."

    26- Artık ye gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan de ki: "Ben Rahman (olan Allah)' a oruç adadım bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."

    27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."

    28- "Ey Harun'un kız kardeşi senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın utanmaz (bir kadın) değildi."

    29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"

    30- (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."

    31- "Nerede olursam (olayım) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."

    32- "Anneme itati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."

    33- "Selam üzerimedir; doğduğum gün öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de."

    34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".

    35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse ancak ona: "Ol" der o da hemen oluverir.

    36- Gerçek şu ki Allah benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.

    37- İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı vay inkar edenlere.

    38- Bize gelecekleri gün neler işitecekler neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.

    39- İş(in) hükme bağlanıp biteceği hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.

    40- Elbette yeryüzünde ve onun üzerindekilere Biz varis olacağız ve onlar Bize döndürülecekler.

    41- Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o doğruyu-söyleyen bir peygamberdi.

    42- Hani babasına demişti: "Babacığım işitmeyen görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?

    43- "Babacığım gerçek şu ki bana sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol seni düzgün bir yola ulaştırayım."

    44- "Babacığım şeytana kulluk etme kuşkusuz şeytan Rahman (olan Allah)a başkaldırandır."

    45- "Babacığım gerçekten ben sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum o zaman şeytanın velisi olursun."

    46- (Babası) Demişti ki: "İbrahim sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan andolsun seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş (bir yerlere) git."

    47- (İbrahim "Selam üzerine olsun senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim çünkü O bana pek lütufkardır" dedi.

    48- "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."

    49- Böylelikle onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.

    50- Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.

    51- Kitap'ta Musa'yı da zikret. Çünkü o ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.

    52- Ona Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.

    53- Ona Rahmetimiz'den kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak armağan ettik.

    54- Kitap'ta İsmail'i de zikret. Çünkü o va'dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.

    55- Halkına namazı ve zekatı emrediyordu ve o Rabbi Katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.

    56- Kitap'ta İdris'i de zikret. Çünkü o doğru olan bir peygamberdi.

    57- Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik.

    58- İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem'in soyundan Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah')ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlar.

    59- Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.

    60- Ancak tevbe eden iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar.

    61- Adn cennetleri (onlarındır) ki Rahman (olan Allah onu) Kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir.

    62- Onda ‘boş bir söz’ işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam onların rızıkları orda (bulunmakta)dır.

    63- O cennet; Biz kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız.

    64- Biz (elçiler) ancak Rabbiniz emriyle ineriz. Önümüzde ardımızda ve bunlar arasında olan herşey O'nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.

    65- Göklerin yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun?

    66- İnsan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mı gerçekten diri olarak çıkarılacağım?"

    67- İnsan önceden hiçbir şey değilken gerçekten Bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?

    68- Andolsun Rabbine Biz onları da şeytanları da mutlaka haşredeceğiz sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.

    69- Sonra her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.

    70- Sonra Biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.

    71- Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.

    72- Sonra takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.

    73- Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda o inkar edenler iman edenlere derler ki: "İki gruptan hangisi makam bakımından daha iyi topluluk bakımından daha güzeldir?"

    74- Onlardan önce nice insan- nesillerini yıkıma uğrattık onlar mal (giyim kuşam ve tefriş) bakımından da gösteriş bakımından da daha güzeldiler.

    75- De ki: "Kim sapıklık içindeyse Rahman (olan Allah) ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam mevki) daha kötü kimin askeri- gücü daha zayıfmış öğreneceklerdir.

    76- Allah hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlı varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.

    77- Ayetlerimizi inkar edip bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?

    78- O gayba mı tanık oldu yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı?

    79- Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.

    80- Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize 'yapayalnız tek başına' gelecektir.

    81- Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye Allah'tan başka ilahlar edindiler.

    82- Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.

    83- Görmedin mi Biz gerçekten şeytanları kafirlerin üzerine gönderdik onları tahrik edip kışkırtıyorlar.

    84- Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.

    85- Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün

    86- Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.

    87- Rahmanın Katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.

    88- "Rahman çocuk edinmiştir" dediler.

    89- Andolsun siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz.

    90- Neredeyse bundan dolayı gökler paramparça olacak yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.

    91- Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı.)

    92- Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz.

    93- Göklerde ve yerde olan (herkesin ve herşeyin) tümü Rahman (olan Allah)a yalnızca kul olarak gelecektir.

    94- Andolsun onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.

    95- Ve onların hepsi kıyamet günü O'na 'yapayalnız tek başlarına' geleceklerdir.

    96- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise Rahman (olan Allah) onlar için bir sevgi kılacaktır.

    97- Biz bunu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-korkutman için.

    98- Biz onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiçbirini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun?

  10. #20
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    TAHA SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Ta Ha.

    2- Biz sana bu Kur'an'ı güçlük çekmen için indirmedik

    3- 'İçi titreyerek korku duyanlara' ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik).

    4- Yeri ve yüksek gökleri yaratan tarafından bir indirmedir.

    5- Rahman (olan Allah) arşa istiva etmiştir.

    6- Göklerde yerde bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O'nundur.

    7- Sözü açığa vursan da (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O gizliyi de gizlinin gizlisini de bilmektedir.

    8- Allah; O'ndan başka İlah yoktur. En güzel isimler O'nundur.

    9- Sana Musa'nın haberi geldi mi?

    10- Hani bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: "Durun bir ateş gördüm; umulur ki size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol-gösterici bulurum."

    11- Nitekim ona gidince kendisine seslenildi: "Ey Musa."

    12- "Gerçekten Ben Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen kutsal vadi olan Tuva'dasın."

    13- "Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle."

    14- "Gerçekten Ben Ben Allah'ım Benden başka İlah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl."

    15- "Şüphesiz kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir. Herkesin harcadığı çabanın karşılığını alması için onun (koşup haberini) neredeyse gizleyeceğim."

    16- "Öyleyse ona inanmayıp kendi hevasına uyan sakın seni ondan alıkoymasın; sonra yıkıma uğrarsın."

    17- "Sağ elindeki nedir ey Musa?"

    18- Dedi ki: "O benim asamdır; ona dayanmakta onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim onda benim için daha başka yararlar da var."

    19- Dedi ki: "Onu at ey Musa."

    20- Böylece onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).

    21- Dedi ki: "Onu al ve korkma Biz onu ilk durumuna çevireceğiz."

    22- "Elini koltuğuna sok bir hastalık olmadan başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın."

    23- "Öyle ki sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım."

    24- "Firavun'a git çünkü o azmış bulunuyor."

    25- Dedi ki: "Rabbim benim göğsümü aç."

    26- "Bana işimi kolaylaştır."

    27- "Dilimden düğümü çöz;"

    28- "Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar."

    29- "Ailemden bana bir yardımcı kıl"

    30- "Kardeşim Harun'u"

    31- "Onunla arkamı kuvvetlendir."

    32- "Onu işimde ortak kıl"

    33- "Böylece Seni çok tesbih edelim."

    34- "Ve Seni çok zikredelim."

    35- "Şüphesiz Sen bizi görüyorsun."

    36- (Allah) Dedi ki: "Ey Musa istediğin sana verilmiştir."

    37- "Andolsun Biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk."

    38- "Hani annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik (şöyle ki"

    39- "Onu sandığın içine koy suya bırak böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için Kendim'den sana bir sevgi yönelttim."

    40- "Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece seni annene geri çevirmiş olduk ki gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa."

    41- "Seni Kendim için seçtim."

    42- "Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.

    43- "İkiniz Firavun'a gidin çünkü o azmış bulunuyor."

    44- "Ona yumuşak söz söyleyin umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar."

    45- Dediler ki: "Rabbimiz gerçekten onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz."

    46- Dedi ki: "Korkmayın çünkü Ben sizinle birlikteyim; işitiyorum ve görüyorum."

    47- "Haydi ona gidin de deyin ki: Biz senin Rabbinin elçileriyiz İsrailoğulları'nı bizimle birlikte gönder ve onlara (artık) azap verme. Sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun."

    48- "Gerçekten bize vahyolundu ki: Doğrusu azap yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir."

    49- (Ona gidip aynı şeyleri tekrarladıklarında Firavun onlara) Dedi ki: "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?"

    50- Dedi ki: "Bizim Rabbimiz herşeye yaratılışını veren sonra doğru yolunu gösterendir."

    51- (Firavun) Dedi ki: "İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?"

    52- Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin Katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz."

    53- "Ki (Rabbim) yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık."

    54- "Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için elbette ayetler vardır.

    55- Sizi ondan yarattık ona geri vereceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.

    56- Andolsun Biz ona ayetlerimizin tümünü gösterdik; fakat o yalanladı ve ayak diretti.

    57- Dedi ki: "Ey Musa sen bizi sihrinle yurdumuzdan sürüp çıkarmaya mı gelmiş bulunuyorsun?"

    58- "Madem böyle biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen bir 'buluşma zamanı ve yeri' tespit et bizim de senin de karşı olamayacağımız açık geniş bir yer olsun" dedi.

    59- (Musa) Dedi ki: "Buluşma zamanımız (ülkenin ulusal) bayram günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun)."

    60- Böylelikle Firavun arkasını dönüp gitti hileli düzenini (yürütecek büyücüleri) biraraya getirdi sonra geldi.

    61- Musa onlara dedi ki: "Size yazıklar olsun Allah'a karşı yalan düzüp uydurmayın sonra bir azap ile kökünüzü kurutur. Yalan düzüp uyduran gerçekten yok olup gitmiştir."

    62- Bunun üzerine kendi aralarında durumlarını tartışmaya başladılar ve gizli konuşmalara geçtiler.

    63- Dediler ki: "Bunlar herhalde iki sihirbazdır sizi sihirleriyle yurdunuzdan sürüp-çıkarmak ve örnek olarak tutturduğunuz yolunuzu (dininizi) yok etmek istemektedirler."

    64- "Bundan ötürü tuzaklarınızı biraraya getirin sonra gruplar halinde gelin; bugün üstünlük sağlayan gerçekten kurtuluşu bulmuştur."

    65- "Ey Musa" dediler. Ya sen (asanı) at veya önce biz atalım."

    66- Dedi ki: "Hayır siz atın." Sonra hemen (ne görsün) sihirlerinden dolayı onların ipleri ve asaları kendisine gerçekten koşuyormuş gibi göründü.

    67- Musa bu yüzden kendi içinde bir tür korku duymaya başladı.

    68- "Korkma" dedik. "Muhakkak sen üstün geleceksin."

    69- "Sağ elindekini atıver onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz."

    70- Bunun üzerine büyücüler secdeye kapandılar: "Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik" dediler.

    71- (Firavun) Dedi ki: "Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi? Şüphesiz o size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım. Siz de elbette hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız."

    72- Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla 'tercih edip-seçmeyiz." Neyde hükmünü yürütebileceksen durmaksızın hükmünü yürüt; sen yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin."

    73- "Gerçekten biz Rabbimiz'e iman ettik; günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi kendisine karşı zorlayarak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. Allah daha hayırlıdır ve daha süreklidir."

    74- "Gerçek şu ki kim Rabbine suçlu-günahkar olarak gelirse hiç şüphe yok onun için cehennem vardır. Onun içinde ise ne ölebilir ne dirilebilir."

    75- "Kim O'na iman edip salih amellerde bulunarak O'na gelirse işte onlar onlar için de yüksek dereceler vardır."

    76- "İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu arınmış olanın karşılığıdır."

    77- Andolsun Biz Musa'ya vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir onlara denizde kuru bir yol aç yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan."

    78- Firavun ise ordularıyla peşlerine düştü; sulardan onları kaplayıveren kaplayıverdi.

    79- Firavun kendi kavmini şaşırtıp saptırdı ve onları doğruya yöneltmedi.

    80- Ey İsrailoğulları andolsun sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tur'un sağ yanında sizinle vaadleştik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.

    81- Size rızık olarak verdiklerimizden temiz olanlarından yiyin bu konuda azgınlık yapmayın yoksa gazabım üzerinize kaçınılmaz olarak iner: Benim gazabım kimin üzerine inerse muhakkak o tepetaklak düşmüştür.

    82- Gerçekten Ben tevbe eden inanan salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım.

    83- "Seni kavminden 'çarçabuk ayrılmaya iten' nedir ey Musa?"

    84- Dedi ki: "Onlar arkamda izim üzerindedirler hoşnut kalman için Sana gelmekte acele ettim Rabbim."

    85- Dedi ki: "Biz senden sonra kavmini deneme (fitne)den geçirdik Samiri onları şaşırtıp-saptırdı."

    86- Bunun üzerine Musa kavmine oldukça kızgın üzgün olarak döndü. Dedi ki: "Ey kavmim Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Size (verilen) söz (ya da süre) pek uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize kaçınılmaz bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?"

    87- Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik onları (ateşe) attık böylece Samiri de attı."

    88- Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çıkardı "İşte sizin de ilahınız Musa'nın ilahı budur; fakat (Musa) unuttu" dediler.

    89- Onun kendilerine bir sözle cevap vermediğini ve onlara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı?

    90- Andolsun Harun bundan önce onlara: "Ey kavmim gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah)dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti.

    91- Demişlerdi ki: "Musa bize geri gelinceye kadar ona (buzağıya) karşı bel büküp önünde eğilmekten kesinlikle ayrılmayacağız."

    92- (Musa da gelince "Ey Harun" demişti. "Onların saptıklarını gördüğün zaman seni (Onlara müdahale etmekten) alıkoyan neydi?"

    93- "Niye bana uymadın emrime baş mı kaldırdın?"

    94- Dedi ki: "Ey annemin oğlu sakalımı ve başımı tutup-yolma. Ben senin: "İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın sözümü önemsemedin" demenden endişe edip korktum."

    95- (Musa) Dedi ki: "Ya senin amacın nedir ey Samiri?"

    96- Dedi ki: "Ben onların görmediklerini gördüm böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi."

    97- Dedi ki: “Haydi çekip git artık senin hayatta (hakettiğin ceza: "Bana dokunulmasın") deyip yerinmendir." Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azap dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız sonra darmadağın edip denizde savuracağız."

    98- "Sizin İlahınız yalnızca Allah'tır ki O'nun dışında İlah yoktur. O ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır."

    99- Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten sana Katımız'dan bir zikir verdik.

    100- Kim bundan yüz çevirirse şüphesiz kıyamet günü o bir günah-yükü yüklenecektir.

    101- O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür.

    102- Sur'a üfürüleceği gün Biz suçlu-günahkarları o gün (yüzleri kara gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız.

    103- (Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız" diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.

    104- Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: "Siz yalnızca bir gün kaldınız" derler.

    105- Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim onları darmadağın edip savuracak"

    106- "Yerlerini bomboş çırçıplak bırakacaktır."

    107- "Orada ne bir eğrilik göreceksin ne de bir tümsek."

    108- O gün kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.

    109- O gün Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.

    110- O önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar ise bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.

    111- (Artık bütün) Yüzler diri kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir.

    112- Kim de bir mü'min olarak salih olan amellerde bulunursa artık o ne zulümden korksun ne hakkının eksik tutulmasından.

    113- Böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur.

    114- Hak olan biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim ilmimi arttır."

    115- Andolsun Biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik fakat o unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.

    116- Hani Biz meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi o ayak diremişti.

    117- Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın sonra mutsuz olursun."

    118- Şüphesiz ki senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı)dır."

    119- Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da."

    120- Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?"

    121- Böylece ikisi ondan yediler hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.

    122- Sonra Rabbi onu seçti tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.

    123- Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak hepiniz ordan inin. Artık size Benden bir yol gösterici gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz."

    124- "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz."

    125- "O da (şöyle) demiş olur: -Ben görmekte olan biriyken beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?"

    126- (Allah da) Der ki: "İşte böyle sana ayetlerimiz gelmişti fakat sen onları unuttun bugün de sen işte böyle unutulmaktasın."

    127- İşte Biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha süreklidir.

    128- Kendilerinden önceki nesillerden nicelerini yıkıma uğratmamız onları doğruya yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihi kalıntıları üzerinde) gezinip duruyorlar. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.

    129- Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve adı konulmuş (belirlenmiş) bir süre (ecel) olmasaydı muhakkak (yıkım azabı) kaçınılmaz olurdu.

    130- Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.

    131- Onlardan bazı gruplara kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.

    132- Ehline (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz Biz sana rızık veriyoruz. Sonuç da takvanındır.

    133- Dediler ki: "Bize kendi Rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?" Onlara önceki kitaplarda açık belgeler gelmedi mi?

    134- Eğer Biz onları bundan önceki bir azap ile yıkıma uğratmış olsaydık şüphesiz diyeceklerdi ki: "Rabbimiz bize bir elçi gönderseydin de küçülmeden ve aşağılanmadan önce Senin ayetlerine tabi olsaydık."

    135- De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş pek yakında öğreneceksiniz."

2. Sayfa - Toplam 12 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 ... SonuncuSonuncu

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]