Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
1. Sayfa - Toplam 12 Sayfa var 1 2 3 11 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 114

Konu: Kuran-ı Kerim'in Türkçe meali

  1. #1
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart Kuran-ı Kerim'in Türkçe meali

    FATİHA SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla


    1- Hamd* Alemlerin Rabbinedir.

    2- Rahman ve Rahimdir.

    3- Din gününün malikidir.

    4- Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz.

    5- Bizi doğru yola ilet;

    6- Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna*

    7- Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.

  2. #2
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    BAKARA SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Mim

    2- Bu kendisinde şüphe olmayan muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.

    3- Onlar gaybe inanırlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

    4- Ve onlar sana indirilene senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.

    5- İşte bunlar Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.

    6- Şüphesiz inkar edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için fark etmez; inanmazlar.

    7- Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır.

    8- İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.

    9- (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.

    10- Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir azap vardır.

    11- Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.

    12- Bilin ki; gerçekten asıl fesatçılar bunlardır ama şuurunda değildirler.

    13- Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.

    14- İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise derler ki: “Şüphesiz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."

    15- (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.

    16- İşte bunlar hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.

    17- Bunların örneği ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.

    18- Sağırdırlar dilsizdirler kördürler. Bundan dolayı dönmezler.

    19- Ya da (bunlar) karanlıklar gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.

    20- Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.

    21- Ey insanlar sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.

    22- O sizin için yeryüzünü bir döşek gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.

    23- Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)’dan şüphedeyseniz bu durumda siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın.

    24- Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.

    25- (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu onlara (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.

    26- Şüphesiz Allah bir sivrisineği de ondan üstün olanı da (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise "Allah bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah) Bununla birçoğunu saptırır birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O fasıklardan başkasını saptırmaz.

    27- Ki (bunlar) Allah'ın ahdini onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar işte bunlardır.

    28- Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.

    29- Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O herşeyi bilendir.

    30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

    31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.

    32- Dediler ki: "Sen Yücesin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen herşeyi bilen hüküm ve hikmet sahibi olansın."

    33- (Allah "Ey Adem bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."

    34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise diretti ve kibirlendi (böylece) kafirlerden oldu.

    35- Ve dedik ki: "Ey Adem sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan neresinden dilerseniz bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz."

    2/36- Fakat şeytan oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.

    37- Derken Adem Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir.

    38- Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde kim Benim hidayetime uyarsa onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."

    39- "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."

    40- Ey İsrailoğulları size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun.

    41- Yanınızda olan (Tevrat)ı doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca Benden korkun.

    42- Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.

    43- Namazı dosdoğru kılın zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.

    44- Siz insanlara iyiliği emrederken kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?

    45- Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu şüphesiz huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.

    46- Onlar (mü'minler ise) şüphesiz Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz O'na döneceklerini bilirler.

    47- Ey İsrailoğulları size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

    48- Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

    49- Sizi dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar kadınlarınızı diri bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.

    50- Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın.

    51- Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz.

    52- Bundan sonra (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık.

    53- Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya kitabı ve Furkan’ı verdik.

    54- Hani Musa kavmine: "Ey kavmim gerçekten siz buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen kusursuzca Yaratan(gerçek İlah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir.

    55- Ve demiştiniz ki: "Ey Musa biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.

    56- Sonra şükredesiniz diye sizi ölümünüzden sonra dirilttik.

    57- Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler ancak kendi nefislerine zulmettiler.

    58- Ve hatırlayın demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız."

    59- Ama zulmedenler kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik.

    60- (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı o zaman Biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.

    61- Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız Rabbine yalvar da bize yerin bitirdiklerinden bakla acur sarmısak mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa "Hayırlı olanı şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu kuşkusuz Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi.

    62- Şüphesiz iman edenler(le) Yahudiler Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

    63- Sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın ki sakınasınız."

    64- Siz ise bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.

    65- Andolsun sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik.

    66- Bunu hem çağdaşlarına hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza' takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.

    67- Hani Musa kavmine: "Allah muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi.

    68- "Rabbine adımıza yalvar da bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin ne de pek genç ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi.

    69- (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi.

    70- (Onlar yine "Rabbine adımıza yalvar da bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler.

    71- (Bunun üzerine Musa “Rabbim) diyor ki: O yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.

    72- Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.

    73- Bunun için de: "Ona (cesede kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.

    74- Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki onlardan ırmaklar fışkırır öyleleri vardır ki yarılır ondan sular çıkar öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.

    75- Siz (Müslümanlar) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü Allah'ın sözünü işitiyor (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra bile bile değiştiriyorlardı.

    76- İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?"

    77- (Peki) Onlar Allah'ın gizli tuttuklarını da açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?

    78- Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.

    79- Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.

    80- Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"

    81- Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa (artık) onlar ateşin halkıdırlar orada süresiz kalacaklardır.

    82- İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar orada süresiz kalacaklardır.

    83- Hani İsrailoğulları’ndan "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin anneye-babaya yakınlara yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın insanlara güzel söz söyleyin namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz pek azınız hariç döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.

    84- Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız hala (buna) şahitlik ediyorsunuz.

    85- Sonra (yine) siz birbirinizi öldürüyor bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

    86- İşte bunlar ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.

    87- Andolsun Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?

    88- Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder.

    89- Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir kitap geldiği zaman -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir.

    90- Allah'ın kullarından dilediğine Kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.

    91- Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur'an) yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"

    92- Andolsun Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz.

    93- Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız inancınız size ne kötü şey emrediyor?"

    94- De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu başka insanların değil de yalnızca sizin ise (ve) doğru sözlüyseniz öyleyse hemen ölümü dileyin."

    95- Oysa onlar önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah zalimleri bilendir.

    96- Andolsun onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah onların yapmakta olduklarını görendir.

    97- De ki: "Cibril'e kim düşman ise (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı) Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O’dur.

    98- Her kim Allah'a meleklerine elçilerine Cibril'e ve Mikail'e düşman ise artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır."

    99- Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez.

    100- Ne zaman bir ahidde bulundularsa içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır onların çoğu iman etmezler.

    101- Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse kitap verilenlerden birtakımı sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı’nı arkalarına attılar.

    102- Ve onlar Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti. Onlar insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz yalnızca bir fitneyiz sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar bunu satın alanın ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.

    103- Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı Allah Katındaki sevab(ları) gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi.

    104- Ey iman edenler "Raina-Bizi güt bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır.

    105- Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.

    106- Biz daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah gerçekten herşeye güç yetirendir.

    107- (Yine) Bilmez misin ki gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.

    108- Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkar ile değişirse artık o dümdüz yoldan sapmış olur.

    109- Kitap Ehlinden çoğu kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sözle ne de eylemle) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.

    110- Namazı dosdoğru kılın zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görendir.

    111- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz kesin-kanıtınızı (burhan) getirin."

    112- Hayır kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

    113- Yahudiler dediler ki: "Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; Hıristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir.

    114- Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma ahirette büyük bir azap vardır.

    115- Doğu da Allah'ındır batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah kuşatandır bilendir.

    116- Dediler ki: "Allah oğul edindi." O (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir.

    117- Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O bir işin olmasına karar verirse ona yalnızca "OL" der o da hemen oluverir.

    118- Bilgisizler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.

    119- Şüphesiz Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak hak (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.

    120- Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: "Şüphesiz doğru yol Allah'ın (gösterdiği) yoludur." Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan senin için Allah'tan ne bir dost vardır ne de bir yardımcı.

    121- Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkar ederse artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

    122- Ey İsrailoğulları size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın.

    123- Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

    124- Hani Rabbi İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah"Zalimler Benim ahdime erişemez" dedi.

    125- Hani Evi (Ka'be’yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin" İbrahim ve İsmail'e de "Evimi tavaf edenler itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.

    126- Hani İbrahim: "Rabbim bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: “Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.

    127- İbrahim İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz Sen işiten ve bilensin";

    128- "Rabbimiz ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."

    129- "Rabbimiz içlerinden onlara bir elçi gönder onlara ayetlerini okusun Kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz Sen güçlü ve üstün olansın hüküm ve hikmet sahibisin."

    130- Kendi nefsini aşağılık kılandan başka İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun Biz onu dünyada seçtik gerçekten ahirette de o salihlerdendir.

    131- Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti.

    132- Bunu İbrahim oğullarına vasiyet etti Yakup da: "Oğullarım şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.)

    133- Yoksa siz Yakub'un ölüm anında orada şahidler miydiniz? O oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi.

    134- Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.

    135- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."

    136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene İbrahim İsmail İshak Yakub ve torunlarına indirilene Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."

    137- Şayet onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O işitendir bilendir.

    138- Allah'ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz.

    139- De ki: "O bizim de Rabbimiz sizin de Rabbiniz iken bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim sizin de amelleriniz sizindir. Biz O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız."

    140- Yoksa siz gerçekten İbrahim'in İsmail'in İshak'ın Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir."

    141- Onlar bir ümmetti gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.

    142- Birtakım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır batı da. O dilediğini doğru yola yöneltir."

    143- Böylece Biz sizi insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü Ka'be'yi) kıble yapmamız elçiye uyanları topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah insanlara şefkat edendir esirgeyendir.

    144- Biz senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

    145- Andolsun kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan o zaman gerçekten zalimlerden olursun.

    146- Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (peygamberi) çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü bildikleri halde gerçeği gizlerler.

    147- Gerçek (hak) Rabbinden (gelen)dir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma.

    148- Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.

    149- Her nereden çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu Rabbinden olan bir haktır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

    150- Her nereden çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki onlardan zulmedenlerin dışında insanların size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın Benden korkun üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz.

    151- Öyle ki size kendinizden size ayetlerimizi okuyacak sizi arındıracak size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.

    152- Öyleyse (yalnızca) Beni anın Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.

    153- Ey iman edenler sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah sabredenlerle beraberdir.

    154- Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.

    155- Andolsun Biz sizi biraz korku açlık ve bir parça mallardan canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.

    156- Onlara bir musibet isabet ettiğinde derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz."

    157- Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.

    158- Şüphesiz 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir bilendir.

    159- Gerçekten apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara hem Allah lanet eder hem de (bütün) lanet ediciler.

    160- Ancak tevbe edenler (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeleri kabul edenim esirgeyenim.

    161- Şüphesiz inkar edip kafir olarak ölenler Allah'ın meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir.

    162- Onda (lanette) süresiz kalacaklardır onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.

    163- Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O Rahman’dır Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir).

    164- Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında gece ile gündüzün art arda gelişinde insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda her canlıyı orada üretip-yaymasında rüzgarları estirmesinde gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

    165- İnsanlar içinde Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki onlar (bunları) Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler azaba uğrayacakları zaman muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.

    166- Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur.

    167- (O zaman yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık." Böylece Allah onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler.

    168- Ey insanlar yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o sizin için apaçık bir düşmandır.

    169- O size yalnızca kötülüğü çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

    170- Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse onlar: "Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?

    171- İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar sağırdırlar dilsizdirler kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.

    172- Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız (yine yalnızca) Allah'a şükredin.

    173- O size ölüyü (leşi)- kanı domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir) ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    174- Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.

    175- Onlar hidayete karşılık sapıklığı bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!

    176- Bu Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler.

    177- Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik Allah'a ahiret gününe meleklere Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara yetimlere yoksullara yolda kalmışa isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.

    178- Ey iman edenler öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa onun için elem verici bir azap vardır.

    179- Ey temiz akıl sahipleri kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız.

    180- Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman eğer geride bir hayır bırakmışsa anaya babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı).

    181- Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah işitendir bilendir.

    182- Bunun yanında kim vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup-düzeltirse artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    183- Ey iman edenler sizden öncekilere yazıldığı gibi oruç size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.

    184- (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.

    185- Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.

    186- Kullarım Beni sana soracak olursa muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.

    187- Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin örtüleriniz siz de onlara örtüsünüz. Allah gerçekten sizin nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.

    188- Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın.

    189- Sana hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar. De ki: "O insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik (birr) evlere arkalarından gelmeniz değildir ama iyilik sakınan(ın tutumudur). Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının umulur ki kurtuluşa erersiniz.

    190- Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.

    191- Onları bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne öldürmekten beterdir. Onlar size karşı savaşıncaya kadar siz Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.

    192- Onlar (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    193- (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.

    194- Haram ay haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir.

    195- Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.

    196- Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da haccda üç gün döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere bunlar tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah muhakkak cezası pek çetin olandır.

    197- Hacc bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz hayır adına ne yaparsanız Allah onu bilir. Azık edinin şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri Benden korkup-sakının.

    198- Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse siz de O'nu anın. Gerçek şu ki siz bundan evvel sapmışlardandınız.

    199- Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    200- (Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur.

    201- Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der.

    202- İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah hesabı pek seri görendir.

    203- Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız.

    204- İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır.

    205- O iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.

    206- Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde büyüklük gururu onu günaha sürükler kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.

    207- İnsanlardan öylesi vardır ki Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah kullarına karşı şefkatli olandır.

    208- Ey iman edenler hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.

    209- Size apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa bilin ki Allah gerçekten üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.

    210- Onlar bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner.

    211- İsrailoğulları’na sor onlara nice açık ayet(ler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse (bilsin ki) şüphesiz Allah cezası pek şiddetli olandır.

    212- İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar kıyamet günü onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.

    213- İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler o (kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah iman edenleri hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi. Allah kimi dilerse onu doğruya yöneltir.

    214-Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki sonunda elçi beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır.

    215- Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey anne-babaya yakınlara yetimlere yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız Allah onu şüphesiz bilir."

    216- Savaş hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.

    217- Sana haram olan ayı onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah Katında Allah'ın yolundan alıkoymak onu inkar etmek Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır onda süresiz kalacaklardır.

    218- Şüphesiz iman edenler hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;

    220- Hem dünya (konusun)da hem ahiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırt eder). Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir."

    221- Müşrik kadınları iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

    222- Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: "O bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah tevbe edenleri sever temizlenenleri de sever."

    223- Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver.

    224- Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir bilendir.

    225- Allah sizi yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden boş amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır yumuşak davranandır.

    226- Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde eşlerine) dönerlerse şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    227- (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah işitendir bilendir.

    228- Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Azizdir. Hakimdir.

    229- Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse onlar zalimlerin ta kendileridir.

    230- Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar.

    231- Kadınları boşadığınızda bekleme sürelerini tamamlamışlarsa onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah herşeyi bilendir.

    232- Kadınları boşadığınızda bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.

    233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne çocuğu çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah yaptıklarınızı görendir.

    234- İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi dolduğunda artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah işlediklerinizden haberi olandır.

    235- (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki şüphesiz Allah bağışlayandır (kullara) yumuşak davranandır.

    236- Kendilerine el sürmediğiniz mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın zengin olan kendi gücü darda olan da kendi gücü oranında maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu) iyilik edenler üzerinde bir haktır.

    237- Eğer onlara mehir tespit eder de el sürmeden boşarsanız bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı görendir.

    238- Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun.

    239- Eğer korkarsanız yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise yine Allah'ı bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.

    240- İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar (evlerinden) çıkarılmaksızın bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar). Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sahibidir.

    241- (Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır.

    242- İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz.

    243- Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak insanların çoğunluğu şükretmez.

    244- Allah yolunda savaşın ve bilin ki şüphesiz Allah işitendir bilendir.

    245- Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz.

    246- Musa'dan sonra İsrailoğulları’nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

    247- Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır bilendir."

    248- Peygamberleri onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır."

    249- Talut orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir."

    250- Onlar Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında dediler ki: "Rabbimiz üzerimize sabır yağdır adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."

    251- Böylece onları Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.

    252- İşte bunlar Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin.

    253- İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O’nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah dileseydi kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra onların peşinden gelen (ümmet)ler birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı kimi inkar etti. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır.

    254- Ey iman edenler hiçbir alış-verişin hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler... Onlar zulmedenlerdir.

    255- Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O pek Yücedir pek büyüktür.

    256- Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa o sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah işitendir bilendir.

    257- Allah iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar ateşin halkıdırlar onda süresiz kalacaklardır.

    258- Allah kendisine mülk verdi diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok Allah Güneş'i doğudan getirir (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

    259- Ya da altı üstüne gelmiş ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona "Hayır yüz yıl kaldın böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah herşeye güç yetirendir."

    260- Hani İbrahim: "Rabbim bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona "İnanmıyor musun?" deyince "Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse dört kuş tut. Onları kendine alıştır sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir."

    261- Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır bilendir.

    262- Mallarını Allah yolunda infak edenler sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri Katındadır onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

    263- Güzel bir söz ve bağışlama peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır yumuşak davranandır.

    264- Ey iman edenler Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler. Allah kafirler topluluğuna hidayet vermez.

    265- Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği yüksekçe bir tepede bulunan sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah yaptıklarınızı görendir.

    266- Hangi biriniz ister ki altından ırmaklar akan hurmalardan üzümlerden bir bahçesi olsun içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.

    267- Ey iman edenler kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki şüphesiz Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır övülmeye layık olandır.

    268- Şeytan sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır bilendir.

    269- Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

    270- Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur.

    271- Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. O günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

    272- Onların hidayete ermesi senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir.

    273- (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki onlar yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu bilir.

    274- Onlar ki mallarını gece gündüz; gizli ve açık infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

    275- Faiz (riba) yiyenler ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alış-verişi helal faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse artık geçmişi kendisine işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse artık onlar ateşin halkıdır orada sürekli kalacaklardır.

    276- Allah faizi yok eder de sadakaları artırır. Allah günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez.

    277- İman edip güzel amellerde bulunanlar namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

    278- Ey iman edenler Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız faizden artakalanı bırakın.

    279- Şayet böyle yapmazsanız Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz ne zulme uğratılmış olursunuz.

    280- Eğer (borçlu) zorluk içindeyse ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.

    281- Allah'a döneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır.

    282- Ey iman edenler belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu) düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun çok olsun süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu Allah Katında en adil şahitlik için en sağlam şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız o kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah herşeyi bilendir.

    283- Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız bu durumda alınan rehin (yeter). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız kendisine güven duyulan Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse artık şüphesiz onun kalbi günahkardır. Allah yaptıklarınızı bilendir.

    284- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar dilediğini azaplandırır. Allah herşeye güç yetirendir.

    285- Elçi kendisine Rabbinden indirilene iman etti mü'minler de. Tümü Allah'a meleklerine kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler.

    286- Allah hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."

  3. #3
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    AL-İ İMRAN SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Mim.

    2- Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir Kaimdir.

    3- O sana Kitab’ı hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti.

    4- Bundan (Kur’an’dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür intikam alıcıdır.

    5- Şüphesiz yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli kalmaz.

    6- Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    7- Sana Kitab’ı indiren O'dur. Ondan Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

    8- "Rabbimiz bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz bağışı en çok olan Sensin Sen."

    9- "Rabbimiz kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah va'dinden cayıp-dönmez."

    10- Şüphesiz inkar edenler onların malları da çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.

    11- Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

    12- İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o.

    13- Karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için andolsun bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu diğeri ise kafirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte Allah dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır.

    14- Kadınlara oğullara kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe salma güzel atlara hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.

    15- De ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında içinde temelli kalacakları altından ırmaklar akan cennetler tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah kulları hakkıyla görendir."

    16- Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler;

    17- Sabredenler doğru olanlar gönülden boyun eğenler infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir.

    18- Allah gerçekten Kendisi'nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka İlah yoktur.

    19- Hiç şüphesiz din Allah Katında İslam'dır. Kitap verilenler ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki "kıskançlık ve hakka başkaldırma" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse (bilsin ki) gerçekten Allah hesabı pek çabuk görendir.

    20- Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa de ki: "Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah kulları hakkıyla görendir.

    21- Allah'ın ayetlerini inkar edenler peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

    22- Onlar yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur.

    23- Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında Allah'ın kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar işte böyle arka dönenlerdir.

    24- Bu onların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür.

    25- Artık onları kendisinde şüphe olmayan bir gün topladığımızda ve her bir nefse -haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tam olarak ödendiğinde nasıl olacak?

    26- De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın dilediğini aziz kılar dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen herşeye güç yetirensin."

    27- "Geceyi gündüze bağlayıp-katarsın gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi ölüden çıkarırsın ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen dilediğine hesapsız rızık verirsin."

    28- Mü'minler mü'minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'tan hiçbir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah sizi Kendisi'nden sakındırır. Varış Allah'adır.

    29- De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de açığa vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da yerde olanı da bilir. Allah herşeye güç yetirendir."

    30- Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün). Allah sizi Kendisi'nden sakındırır. Allah kullarına karşı şefkatli olandır.

    31- De ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır esirgeyendir."

    32- De ki: "Allah'a ve elçisine itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah kafirleri sevmez.

    33- Gerçek şu ki Allah Adem'i Nuh'u İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;

    34- Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir bilendir.

    35- Hani İmran'ın karısı: "Rabbim karnımda olanı 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.

    36- Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."

    37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse yanında bir yiyecek buldu: "Meryem bu sana nereden geldi?" deyince "Bu Allah Katındandır. Şüphesiz Allah dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.

    38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen duaları işitensin" dedi.

    39- O mihrapta namaz kılarken melekler ona seslendi: "Allah sana Yahya'yı müjdeler. O Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan efendi iffetli ve salihlerden bir peygamberdir."

    40- Dedi ki: "Rabbim bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Böyledir" dedi "Allah dilediğini yapar."

    41- (Zekeriya) "Rabbim bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet işaretleşme dışında insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et." dedi.

    42- Hani melekler: "Meryem şüphesiz Allah seni seçti seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı" demişti.

    43- "Meryem Rabbine gönülden itaatte bulun secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et."

    44- Bunlar gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.

    45- Hani melekler dediler ki: "Meryem doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O dünyada ve ahirette 'seçkin onurlu saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır."

    46- "Beşikte de yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir."

    47- "Rabbim bana bir beşer dokunmamışken nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse yalnızca ona "ol" der o da hemen oluverir."

    48- "Ona Kitab’ı hikmeti Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek."

    49- İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O İsrailoğulları’na şöyle diyecek "Gerçek şu ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur içine üfürürüm o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır."

    50- "Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin."

    51- "Gerçekten Allah benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."

    52- Nitekim İsa onlarda inkarı sezince dedi ki: "Allah için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler: "Allah'ın yardımcıları biziz; biz Allah'a inandık bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol" dediler.

    53- "Rabbimiz biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz."

    54- Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah düzen kurucuların en hayırlısıdır.

    55- Hani Allah İsa'ya demişti ki: "Ey İsa doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim seni Kendime yükselteceğim seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."

    56- "İnkar edenleri ise dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur."

    57- "İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah zalim olanları sevmez."

    58- Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur'an'dan) okuyoruz.

    59- Şüphesiz Allah Katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi.

    60- Gerçek Rabbinden (gelen)dir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.

    61- Artık sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında seninle 'çekişip-tartışmalara girişirlerse' de ki: "Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı kadınlarımızı ve kadınlarınızı kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım."

    62- Şüphesiz bu gerçek bir olayın haberidir. Allah'tan başka İlah yoktur. Ve şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    63- Eğer yüz çevirirlerse elbette Allah fesat çıkaranları bilir.

    64- De ki: "Ey Kitap Ehli bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse deyin ki: "Şahid olun biz gerçekten Müslümanlarız."

    65- "Ey Kitap Ehli İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?"

    66- İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir sizler bilmezsiniz.

    67- İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyandı: ancak O hanif (muvahhid) bir Müslümandı müşriklerden de değildi.

    68- Doğrusu insanların İbrahim'e en yakın olanı ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah mü'minlerin velisidir.

    69- Kitap Ehlinden bir grup sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp-saptırırlar da şuuruna varmazlar.

    70- Ey Kitap Ehli siz şahid olup dururken ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?

    71- Ey Kitap Ehli neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz?

    72- Kitap Ehlinden bir bölümü dedi ki: "İman edenlere inene gündüzün başlangıcında inanın bitiminde ise inkar edin. Belki onlar da dönerler."

    73- "Ve sizin dininize uyanlardan başkasına inanıp güvenmeyin." De ki: "Şüphesiz doğru yol Allah'ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslam peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin Katında onlar (Müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar diye mi (bu telaşınız?) De ki: "Şüphesiz 'lütuf ve ihsan (fazl)' Allah'ın elindedir onu dilediğine verir. Allah (rahmeti) geniş olandır bilendir."

    74- O kime dilerse rahmetini tahsis eder Allah büyük 'lütuf ve ihsan (fazl)' sahibidir.

    75- Kitap Ehlinden öylesi vardır ki bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki ona bir dinar emanet bıraksan sen onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.

    76- Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever.

    77- Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için ahirette hiçbir pay yoktur kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.

    78- Onlardan öyleleri vardır ki dillerini kitaba doğru eğip bükerler siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler.

    79- Beşerden hiç kimsenin Allah kendisine kitabı hükmü ve peygamberliği verdikten sonra insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o "Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz kitaba göre Rabbaniler olunuz” (deme görevindedir.)

    80- O melekleri ve peygamberleri Rabler edinmenizi emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra size küfrü mü emredecek?

    81- Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım" demişti.

    82- Artık kim bundan sonra yüz çevirirse onlar fasık olanlardır.

    83- Peki onlar Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler.

    84- De ki: "Biz Allah'a bize indirilene İbrahim İsmail İshak Yakup ve torunlarına indirilene Musa'ya İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız."

    85- Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O ahirette de kayba uğrayanlardandır.

    86- Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.

    87- İşte bunların cezası Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır.

    88- İçinde temelli kalıcıdırlar. Onların azabı hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.

    89- Ancak bundan sonra tevbe edenler 'salih olarak davrananlar' başka. Çünkü Allah gerçekten bağışlayandır esirgeyendir.

    90- Doğrusu imanlarından sonra inkar edenler sonra inkarlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar sapıkların ta kendileridir.

    91- Şüphesiz küfredip kafir olarak ölenler bunların hiçbirisinden yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır ve onların yardımcıları yoktur.

    92- Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu bilir.

    93- Tevrat indirilmeden evvel İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka İsrailoğulları’na bütün yiyecekler helal idi. De ki: "Şu halde eğer doğruysanız Tevrat'ı getirin de onu okuyun".

    94- Artık bundan sonra kim Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzerse işte onlar zalim olanlardır.

    95- De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O müşriklerden değildi."

    96- Gerçek şu ki insanlar için ilk kurulan Ev Bekke (Mekke) de o kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Ka'be)dir.

    97- Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse şüphesiz Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.

    98- De ki: "Ey Kitap Ehli Allah yaptıklarınıza şahid iken ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?"

    99- De ki: "Ey Kitap Ehli sizler şahidler olduğunuz halde ne diye iman edenleri Allah yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir."

    100- Ey iman edenler eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler.

    101- Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun elçisi içinizdeyken nasıl oluyor da inkar ediyorsunuz? Kim Allah'a sımsıkı tutunursa artık elbette o dosdoğru olan bir yola iletilmiştir.

    102- Ey iman edenler Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.

    103- Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz tam ateş çukurunun kıyısındayken oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye Allah size ayetlerini böyle açıklar.

    104- Sizden; hayra çağıran iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.

    105- Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.

    106- Bazı yüzlerin ağaracağı bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz öyle mi? Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın” (denilir).

    107- Yüzleri ağaranlar ise artık onlar Allah'ın rahmeti içindedirler içinde de temelli kalacaklardır.

    108- Bunlar sana hak olarak okumakta olduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah alemlere zulüm isteyen değildir.

    109- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır ve (bütün) işler Allah'a döndürülür.

    110- Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı emreder münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.

    111- Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.

    112- Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar -Allah'ın ipine ve insanların ipine (ahdine) sığınanlar başka- onlara zillet (zorluk damgası) vurulmuştur. Onlar Allah'tan bir gazaba uğradılar da üzerlerine aşağılanma (damgası) vuruldu. Bu Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu isyan etmeleri ve haddi aşmaları dolayısıyladır.

    113- Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.

    114- Bunlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder maruf olanı emreder münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.

    115- Onlar hayırdan her ne yaparlarsa elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah muttakileri bilendir.

    116- Gerçekten inkar edenlerin ise ne malları ne çocukları onlara Allah'tan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar ateşin halkıdırlar onda temelli olarak kalacaklardır.

    117- Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah onlara zulmetmedi fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler.

    118- Ey iman edenler sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur sinelerinin gizli tuttukları ise daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz.

    119- Sizler işte böylesiniz; onları seversiniz oysa onlar sizi sevmezler. Siz kitabın tümüne inanırsınız onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler kendi başlarına kaldıklarında ise size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

    120- Size bir iyilik dokununca tasalanırlar size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarını kuşatandır.

    121- Hani sen mü'minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir bilendir.

    122- O zaman sizden iki grup neredeyse 'çözülüp geri çekilmek' istemişti. Oysa Allah onların (Velisi) yardımcısıydı. Artık mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidir.

    123- Andolsun siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan sakının O'na şükredebilesiniz.

    124- Sen mü'minlere: "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?" diyordun.

    125- Evet eğer sabrederseniz sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.

    126- Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer’ (nusret) ancak üstün ve güçlü hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır.

    127- (Ki bununla) İnkar edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları' tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler.'

    128- (Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azaplandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.

    129- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar kimi dilerse azaplandırır. Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    130- Ey iman edenler faizi kat kat artırılmış olarak yemeyin. Ve Allah'tan sakının umulur ki kurtulursunuz.

    131- Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

    132- Allah'a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız.

    133- Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o muttakiler için hazırlanmıştır.

    134- Onlar bollukta da darlıkta da infak edenler öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah iyilik yapanları sever.

    135- Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.

    136- İşte bunların karşılığı Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel bir karşılık (ecir var).

    137- Gerçek şu ki sizden önce nice sünnetler gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir görün.

    138- Bu (Kur'an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.

    139- Gevşemeyin üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.

    140- Eğer bir yara aldıysanız o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri Biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu Allah'ın iman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şahidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Allah zulmedenleri sevmez;

    141- (Yine bu) Allah'ın iman edenleri arındırması ve inkar edenleri yok etmesi içindir.

    142- Yoksa siz Allah içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

    143- Andolsun siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz ama bakıp duruyorsunuz.

    144- Muhammed yalnızca bir elçidir. Ondan önce nice elçiler gelip-geçmiştir. Şimdi O ölürse ya da öldürülürse siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? İki topuğu üzerinde gerisin geri dönen kimse Allah'a kesinlikle zarar veremez. Allah şükredenleri pek yakında ödüllendirecektir.

    145- Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz.

    146- Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler ne boyun eğdiler. Allah sabredenleri sever.

    147- Onların söyledikleri: "Rabbimiz günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi.

    148- Böylece Allah dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever.

    149- Ey iman edenler eğer inkar edenlere itaat ederseniz sizi topuklarınız üzerinde gerisin-geri çevirirler böylece büyük hüsrana uğrayanlara dönersiniz.

    150- Hayır sizin Mevlanız Allah'tır. O yardım edenlerin en hayırlısıdır.

    151- Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür.

    152- Andolsun Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O'nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gösterdikten sonra siz yılgınlık gösterdiniz isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı. Allah mü'minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır.

    153- Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor kimseye dönüp bakmıyordunuz. Elçi de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Allah) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

    154- Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi bir uyuklama ki içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar "Bu işten bize bir şey olsaydı biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

    155- İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün sizden geri dönenleri kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki Allah onları affetti. Şüphesiz Allah bağışlayandır yumuşak olandır.

    156- Ey iman edenler inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı ölmezlerdi öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah'tır. Allah yaptıklarınızı görendir.

    157- Andolsun eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.

    158- Andolsun ölseniz de öldürülseniz de şüphesiz Allah'a (varıp) toplanacaksınız.

    159- Allah'tan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever.

    160- Eğer Allah size yardım ederse artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa O’ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.

    161- Hiçbir peygambere emanete ihanet yaraşmaz. Kim ihanet ederse kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

    162- Allah'ın rızasına uyan kişi Allah'tan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kötü barınaktır o.

    163- Allah Katında onlar derece derecedir. Allah yaptıklarını görendir.

    164- Andolsun ki Allah mü'minlere içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.

    165- İki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi: "Bu nereden" dediniz? De ki: "O sizin kendinizdendir." Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.

    166- İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu Allah'ın) mü'minleri ayırt etmesi;

    167- Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.

    168- Onlar kendileri oturup kardeşleri için: "Eğer bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi" diyenlerdir. De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz ölümü kendinizden savın öyleyse."

    169- Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır onlar Rableri Katında diridirler rızıklanmaktadırlar.

    170- Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur mahzun da olacak değillerdir.

    171- Onlar Allah'tan bir nimeti bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler.

    172- Kendilerine yara isabet ettikten sonra Allah ve elçisinin çağrısına icabet edenler içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır.

    173- Onlar kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter O ne güzel vekildir" diyenlerdir.

    174- Bundan dolayı kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.

    175- İşte bu şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın eğer mü'minlerseniz Benden korkun.

    176- Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni üzmesin. Çünkü onlar Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır.

    177- Onlar imana karşılık küfrü satın alanlardır. Onlar Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azap vardır.

    178- O küfre sapanlar kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar Biz onlara ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

    179- Allah murdar olanı temiz olandan ayırt edinceye kadar mü'minleri sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah'a ve elçisine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız sizin için büyük bir ecir vardır.

    180- Allah'ın bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu onlar için şerdir; kıyamet günü cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

    181- Andolsun; "Gerçek Allah fakirdir biz ise zenginiz" diyenlerin sözlerini Allah işitmiştir. Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve: "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz.

    182- Bu ellerinizin önden sunduklarıdır. Allah gerçekten kullara zulmedici değildir.

    183- "Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız konusunda and verdi" diyenlere de ki: "Şüphesiz benden önce nice elçiler apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer siz doğru idiyseniz o halde onları ne diye öldürdünüz?"

    184- Eğer seni yalanlarlarsa senden önce apaçık belgeler Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elçileri de yalanlamışlardır.

    185- Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.

    186- Andolsun mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.

    187- Hani kitap verilenlerden: "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız onu gizlemeyeceksiniz" diye kesin söz almıştı. Fakat onlar bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür.

    188- Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmekten hoşlananları (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar için acı bir azap vardır.

    189- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah herşeye güç yetirendir.

    190- Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.

    191- Onlar ayakta iken otururken yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki "Rabbimiz Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin bizi ateşin azabından koru."

    192- "Rabbimiz şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur."

    193- "Rabbimiz biz: "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik hemen iman ettik. Rabbimiz bizim günahlarımızı bağışla kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür."

    194- "Rabbimiz elçilerine va'dettiklerini bize ver kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen va'dine muhalefet etmeyensin."

    195- Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şüphesiz Ben erkek olsun kadın olsun sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte hicret edenlerin yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin çarpışıp öldürülenlerin mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır."

    196- İnkar edenlerin ülke ülke dönüp-dolaşmaları seni aldatmasın.

    197- (Bu) Az bir yarar(lanma)dır. Sonra bunların barınma yerleri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!

    198- Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için Allah'ın Katında olanlar daha hayırlıdır.

    199- Şüphesiz Kitap Ehlinden Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah hesabı çok çabuk görendir.

    200- Ey iman edenler sabredin ve sabırda yarışın (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz.

  4. #4
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    NİSA SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle birbirinizle dilekleştiğiniz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir.

    2- Yetimlere mallarını verin ve murdar olanla temiz olanı değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu büyük bir suçtur.

    3- Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız bu durumda (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer üçer dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır.

    4- Kadınlara mehirlerini gönülden isteyerek (ve bir hak olarak) verin fakat onlar gönül hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa onu da afiyetle iç huzuruyla yiyin.

    5- Allah'ın sizin için (kendileriyle hayatınızı) kaim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin.

    6- Yetimleri nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.

    7- Anne ve baba ile akrabaların bıraktıklarından erkekler için bir pay vardır; anne ve baba ile akrabanın bıraktıklarından kadınlar için de bir pay vardır. Bunun azından ve çoğundan farz kılınmış bir pay vardır.

    8- (Mirası) Bölüşme sırasında yakınlar yetimler ve yoksullar da hazır olursa onları ondan rızıklandırın ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin.

    9- Arkalarında bıraktıkları zayıf çocuklardan dolayı korku duyanların (vasiyetleri altında olanlar için de) içleri ürpertiyle titresin. Allah'tan korksunlar ve onlara doğru söz söylesinler.

    10- Gerçekten yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.

    11- Çocuklarınız konusunda Allah erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir. (Ancak bu hükümler ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız oğullarınız siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibi olandır.

    12- Eşlerinizin eğer çocukları yoksa geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir vasiyettir Allah bilendir (kullara) yumuşak olandır.

    13- Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse onu altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.

    14- Kim Allah'a ve elçisine isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

    15- Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden dört şahid tutun. Eğer şehadet ederlerse onları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun.

    16- Sizlerden fuhuş yapanların her ikisine eziyet edin. Eğer tevbe ederler de ıslah olurlarsa artık onlardan vazgeçin. Şüphesiz Allah tevbeleri kabul edendir esirgeyendir.

    17- Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibi olandır.

    18- Tevbe; ne kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.

    19- Ey iman edenler kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız helal değildir. Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (helal değildir.) Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa belki bir şey hoşunuza gitmez ama Allah onda çok hayır kılar.

    20- Bir eşi bırakıp yerine bir başka eşi almak isterseniz onlardan birine (öncekine) yüklerle (mal ve para) vermişseniz bile ondan hiçbir şey almayın. Ona iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız?

    21- Onu nasıl alırsınız ki birbirinize katılmış (birleşerek içli-dışlı olmuş)tınız. Onlar sizden kesin bir güvence (kuvvetli bir ahid) de almışlardı.

    22- Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını nikahlamayın. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Çünkü bu 'çirkin bir hayasızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir.' Ne kötü bir yoldu o!..

    23- Sizlere anneleriniz kızlarınız kız kardeşleriniz halalarınız teyzeleriniz erkek kardeşlerin kızları kız kardeşlerin kızları sizi emziren (süt) anneleriniz süt kız kardeşleriniz kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir sakınca yoktur- sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi biraraya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    24- Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan 'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız onlara ücret (mehir)lerini tespit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tespitinden sonra karşılıklı hoşnut olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibi olandır.

    25- İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları fuhuşta bulunmayan iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    26- Allah size açıklayarak anlatmak sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek ister. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    27- Allah tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gidenler ise sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler.

    28- Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır.

    29- Ey iman edenler mallarınızı sizden karşılıklı anlaşmadan (doğan) bir ticaretten başka haksız 'nedenler ve yollarla’ (batılca) yemeyin. Ve kendi nefislerinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi çok esirgeyendir.

    30- Kim haddi aşarak ve zulmederek böyle yaparsa Biz onu ateşe göndeririz. Bu Allah için pek kolaydır.

    31- Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız.

    32- Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi) kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten Allah herşeyi bilendir.

    33- Anne-babanın ve yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin (akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz Allah herşeye şahid olandır.

    34- Allah'ın bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler kadınlar üzerinde 'sorumlu gözeticidir.' Saliha kadınlar gönülden (Allah’a) itaat edenler Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir büyüktür.

    35- (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar (arayı) düzeltmek isterlerse Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz Allah bilendir haberdar olandır.

    36- Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya yakın akrabaya yetimlere yoksullara yakın komşuya uzak komşuya yanınızdaki arkadaşa yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü Allah her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.

    37- Onlar cimrilikte bulunurlar insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır.

    38- Ve onlar mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan kime arkadaş olursa artık ne kötü bir arkadaştır o.

    39- Allah'a ve ahiret gününe inanarak Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi aleyhlerine mi olurdu? Allah onları iyi bilendir.

    40- Gerçek şu ki Allah zerre ağırlığı kadar haksızlık yapmaz. (Bu ağırlıkta) Bir iyilik olursa onu kat kat kılar ve Kendi yanından pek büyük bir ecir verir.

    41- Her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve onların üzerine seni şahit olarak getirdiğimiz zaman nasıl olacak?

    42- O gün küfre sapıp da elçiye isyan edenler yerle bir olmayı 'severek-isteyecekler.' Oysa Allah'tan hiçbir sözü gizleyemezler.

    43- Ey iman edenler sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız bu durumda temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    44- Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin sapıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtmanızı istediklerini görmedin mi?

    45- Allah sizin düşmanlarınızı daha iyi bilendir; bir veli (en güvenilir bir dost) olarak Allah yeter bir yardımcı olarak da Allah yeter.

    46- Kimi Yahudiler kelimeleri 'konuldukları yerlerden' saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: "Dinledik ve karşı geldik. İşit -işitmez olası- ve 'Raina' bizi güt bize bak" derler. Eğer onlar: "İşittik ve itaat ettik sen de işit ve 'Bizi gözet' deselerdi elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar az bir bölümü dışında inanmazlar.

    47- Ey kendilerine kitap verilenler birtakım yüzleri silip de arkalarına çevirmeden ya da cumartesi adamlarını (o gün yasağı çiğneyenleri) lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden evvel yanınızdakini (Tevrat ve İncil'i) doğrulayıcı olarak indirdiğimize (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın emri yapılagelmiştir.

    48- Gerçekten Allah Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.

    49- Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar 'bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar.

    50- Allah'a karşı nasıl yalan uyduruyorlar bir bak. Bu apaçık bir günah olarak yeter.

    51- Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Onlar tağuta ve cibt'e inanıyorlar ve diğer inkar edenler için: "Bunlar iman edenlerden daha doğru bir yoldadır" diyorlar.

    52- İşte bunlar Allah'ın kendilerini lanetlediğidir. Allah'ın kendisini lanetlediğine hiçbir yardımcı bulamazsın.

    53- Yoksa onların mülk'ten bir payları mı var? Eğer öyle olsaydı insanlara 'çekirdeğin sırtındaki küçücük bir tomurcuğu' bile vermezlerdi.

    54- Yoksa onlar Allah'ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz İbrahim ailesine kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik.

    55- Böylece onlardan kimi ona inandı kimi ona sırt çevirdi. Çılgın ateş olarak cehennem yeter.

    56- Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten Allah güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    57- İman edip salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır. Ve onları 'ne sıcak-ne soğuk tam kararında gölgeliğe' sokacağız.

    58- Şüphesiz Allah size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah işitendir görendir.

    59- Ey iman edenler Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz artık onu Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.

    60- Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar tağutun önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister.

    61- Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.

    62- Öyleyse nasıl olur da kendi ellerinin sundukları sonucu onlara bir musibet isabet eder sonra sana gelerek: "Kuşkusuz biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Allah'a yemin ederler?

    63- İşte bunların Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen onlardan yüz çevir onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle.

    64- Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlama dileseydi elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden esirgeyen olarak bulurlardı.

    65- Hayır öyle değil; Rabbine andolsun aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.

    66- Eğer gerçekten Biz onlara: "Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık onlardan az bir bölümü dışında bunu yapmazlardı. Onlar kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu.

    67- Biz de onlara o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik.

    68- Ve onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik.

    69- Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler doğrular (ve doğrulayanlar) şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar?

    70- Bu fazl (bol ihsan) Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter.

    71- Ey iman edenler (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.

    72- Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Allah bana nimet verdi çünkü onlarla birlikte olmadım" der.

    73- Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse o zaman da sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şöyle der; "Keşke onlarla birlikte olsaydım böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim."

    74- Öyleyse dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.

    75- Size ne oluyor ki Allah yolunda ve: "Rabbimiz bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?

    76- İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.

    77- Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin namazı kılın zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında onlardan bir grup insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz ne diye savaşı üzerimize yazdın bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız."

    78- Her nerede olursanız ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: "Bu Allah'tandır" derler; onlara bir kötülük dokunsa: "Bu sendendir" derler. De ki: "Tümü Allah'tandır." Fakat ne oluyor ki bu topluluğa hiçbir sözü anlamaya çalışmıyorlar?

    79- Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şahid olarak Allah yeter.

    80- Kim Resûl’e itaat ederse gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.

    81- "Tamam-kabul" derler. Ama yanından çıktıkları zaman onlardan bir grup karanlıklarda senin söylediğinin tersini kurarlar. Allah karanlıklarda kurduklarını yazıyor. Sen de onlardan yüz çevir ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.

    82- Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasının Katından olsaydı kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler ihtilaflar) bulacaklardı.

    83- Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı onlardan 'sonuç-çıkarabilenler' onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz.

    84- Artık sen Allah yolunda savaş kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Mü'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah küfredenlerin ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah 'kahredici baskısıyla' daha zorlu acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.

    85- Kim güzel bir aracılıkla aracılıkta (şefaatte) bulunursa ondan kendisine bir hisse vardır; kim kötü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa ondan da kendisine bir pay vardır. Allah herşeyin üzerinde koruyucudur.

    86- Bir selamla selamlandığınızda siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz Allah herşeyin hesabını tam olarak yapandır.

    87- Allah; O'ndan başka İlah yoktur. Kendisinde hiçbir şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kimdir?

    88- Şu halde münafıklar konusunda ikiye bölünmeniz ne diye? Oysa Allah onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak etmiştir. Allah'ın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın.

    89- Onlar kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin ne de bir yardımcı.

    90- Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi onları üstünüze saldırtır böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir) sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa artık Allah sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.

    91- Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları öldürün. İşte size onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir delil' kıldık.

    92- Bir mü'mine -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini 'hata sonucu' öldürürse mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu Allah'tan bir tevbedir. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    93- Kim bir mü'mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.

    94- Ey iman edenler Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mü'min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet Allah Katındadır bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

    95- Mü'minlerden özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.

    96- (Onlara) Kendinden dereceler bağışlanma ve rahmet (vermiştir.) Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    97- Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerede idiniz?" Onlar: "Biz yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik." derler. (Melekler de "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?

    98- Ancak erkeklerden kadınlardan ve çocuklardan müstaz'aflar olup hiçbir çareye güç yetiremeyenler ve bir yol (çıkış) bulamayanlar başka.

    99- Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir bağışlayıcıdır.

    100- Allah yolunda hicret eden yeryüzünde barınacak çok yer de bulur genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resûlü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah bağışlayıcıdır esirgeyicidir.

    101- Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda) kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler sizin apaçık düşmanlarınızdır.

    102- İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında onlardan bir grup seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler size apansız bir baskın yapabilmek için sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz Allah kafirler için aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır.

    103- Namazı bitirdiğinizde Allah'ı ayaktayken otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.

    104- (Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız şüphesiz onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    105- Şüphesiz Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için Biz sana kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin savunucusu olma.

    106- Ve Allah'tan bağışlanma dile. Gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    107- Kendi nefislerine ihanet edenlerden yana mücadeleye girişme. Hiç şüphesiz Allah ihanette ilerlemiş günahkarı sevmez.

    108- Onlar insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O kendileri sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'geceleri düzenleyip kurarlarken' onlarla beraberdir. Allah yaptıklarını kuşatandır.

    109- İşte siz böylesiniz; dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Peki kıyamet günü onlardan yana Allah'a mücadele edecek kimdir? Ya da onlara vekil olacak kimdir?

    110- Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur.

    111- Kim bir günah kazanırsa o ancak kendi nefsi aleyhinde onu kazanmıştır. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    112- Kim bir hata veya günah kazanır da sonra bunu bir suçsuza yüklerse gerçekten o böyle bir yalan (bühtan)ı ve apaçık bir günahı yüklenmiştir.

    113- Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı onlardan bir grup seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür.

    114- Onların 'gizlice söyleşmelerinin' çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah'ın rızasını isteyerek böyle yaparsa artık ona büyük bir ecir vereceğiz.

    115- Kim kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli olduktan sonra elçiye muhalefet ederse ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!..

    116- Hiç şüphesiz Allah Kendisi'ne şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır.

    117- Onlar O'nu bırakıp da (birtakım) dişilere taparlar. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar.

    118- Allah onu lanetlemiştir. O da (şöyle) dedi: "Andolsun kullarından 'miktarları tespit edilmiş bir grubu' (kendime uşak) edineceğim.

    119- Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse kuşkusuz o apaçık bir hüsrana uğramıştır.

    120- (Şeytan) Onlara vaadler ediyor onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez.

    121- Onların barınma yerleri cehennemdir ondan kaçacak bir yer bulamayacaklardır.

    122- İman edip salih amellerde bulunanlar Biz onları altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu Allah'ın gerçek olan va'didir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?

    123- Ne sizin kuruntularınızla ne de Kitap Ehlinin kuruntularıyla değil. Kim kötülük yaparsa onunla ceza görür; o Allah'tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz.

    124- Erkek olsun kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa onlar cennete girecek ve onlar bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır.

    125- İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah İbrahim'i dost edinmiştir.

    126- Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah herşeyi kuşatandır.

    127- Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda size kitapta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilir.

    128- Eğer bir kadın kocasının nüşuzundan veya ondan yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa barış ile aralarını bulup düzeltmekte ikisi için sakınca yoktur. Barış daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

    129- Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    130- Eğer ikisi ayrılacak olurlarsa Allah her birine 'genişlik (rızık ve ihsan) kaynaklarından' kazandırır (ihtiyaçlardan korur.) Allah (rahmetiyle) geniş olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    131- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Andolsun Biz sizden önce kitap verilenlere ve sizlere: "Allah'tan korkup-sakının" diye tavsiye ettik. Eğer inkara saparsanız şüphesiz göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayan hamde layık olandır.

    132- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.

    133- Eğer dilerse ey insanlar sizi giderir (yok eder) ve başkalarını getirir. Allah buna güç yetirendir.

    134- Kim dünya sevab(yarar)ını isterse dünyanın da ahiretin de sevabı Allah Katındadır. Allah işitendir görendir.

    135- Ey iman edenler kendiniz anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

    136- Ey iman edenler Allah'a elçisine elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı meleklerini kitaplarını elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır.

    137- Gerçek şu iman edip sonra inkara sapanlar sonra yine iman edip sonra inkara sapanlar sonra da inkarları artanlar… Allah onları bağışlayacak değildir onları doğru yola da iletecek değildir.

    138- Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten acıklı bir azap vardır.

    139- Onlar mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz 'bütün kuvvet ve onur' Allah'ındır.

    140- O size Kitap’ta: "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar onlarla oturmayın yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır.

    141- Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler. Allah kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.

    142- Gerçek şu ki münafıklar (sözde) Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar.

    143- Arada bocalayıp dururlar. Ne onlarla ne bunlarla. Allah kimi saptırırsa artık sen ona yol bulamazsın.

    144- Ey iman edenler mü'minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz?

    145- Gerçekten münafıklar ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın.

    146- Ancak tevbe edenler ıslah edenler Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir.

    147- Eğer şükreder ve iman ederseniz Allah azabınızla ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir bilendir.

    148- Allah zulme uğrayanlar dışında kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Allah işitendir bilendir.

    149- Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız şüphesiz Allah affedicidir güç yetirendir.

    150- Allah'ı ve elçilerini (tanımayıp) inkar eden Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isteyen "Bazısına inanırız bazısını tanımayız" diyen ve bu ikisi arasında bir yol tutturmak isteyenler.

    151- İşte bunlar gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır.

    152- Allah'a ve Resûlü’ne inananlar ve onlardan hiçbiri arasında ayrım yapmayanlar işte onlara ecirleri verilecektir. Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    153- Kitap Ehli senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik.

    154- Kesin söz vermeleri dolayısıyla Tur'u üstlerine yükselttik ve onlara: "Bu kapıdan secde ederek girin" dedik ve onlara: "Cumartesinde haddi aşmayın" da dedik. Ve onlardan kesin bir söz aldık.

    155- Onların kendi sözlerini bozmaları Allah'ın ayetlerine karşı inkara sapmaları peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve: "Kalplerimiz örtülüdür" demeleri nedeniyle (onları lanetledik.) Hayır; Allah inkarları dolayısıyla ona (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında inanmazlar.

    156- (Bir de) İnkara sapmaları ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri

    157- Ve: "Biz Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.

    158- Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.

    159- Andolsun Kitap Ehlinden ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü o da onların aleyhine şahid olacaktır.

    160- Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kişiyi Allah'ın yolundan alıkoymaları nedeniyle (önceleri) kendilerine helal kılınmış güzel şeyleri onlara haram kıldık.

    161- Ondan nehyedildikleri halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri nedeniyle (öyle yaptık.) Onlardan kafir olanlara pek acıklı bir azap hazırlamışızdır.

    162- Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü'minler sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar zekatı verenler Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz.

    163- Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim'e İsmail'e İshak'a Yakub'a torunlarına İsa'ya Eyyub'a Yunus'a Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik.

    164- Ve gerçekten sana daha önceden hikayelerini anlattığımız elçilere anlatmadığımız elçilere (vahyettik). Allah Musa ile de konuştu.

    165- Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderildi). Öyle ki elçilerden sonra insanların Allah'a karşı (savunacak) delilleri olmasın. Allah üstün ve güçlü olandır hikmet ve hüküm sahibidir.

    166- Fakat Allah sana indirdiğiyle şahidlik eder ki O bunu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de şahittirler. Şahid olarak Allah yeter.

    167- Şüphesiz inkar edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar gerçekten uzak bir sapıklıkla sapmışlardır.

    168- Gerçek şu ki inkar edenler ve zulmedenler Allah onları bağışlayacak değildir onları bir yola da iletecek değildir.

    169- Ancak onda ebedi kalmaları için cehennem yoluna (iletecektir.) Bu da Allah'a pek kolaydır.

    170- Ey insanlar şüphesiz elçi size Rabbinizden hakla geldi. Öyleyse iman edin sizin için hayırlıdır. Eğer inkara saparsanız şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    171- Ey Kitap Ehli dininiz konusunda taşkınlık etmeyin Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL’ kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının sizin için hayırlıdır. Allah ancak bir tek İlah'tır. O çocuk sahibi olmaktan Yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.

    172- Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki) onların tümünü huzurunda toplayacaktır.

    173- Ama iman edenler ve salih amellerde bulunanlar onlara ecirlerini eksiksiz ödeyecek ve onlara Kendi fazlından ekleyecektir de. Çekimser davrananlar ve büyüklenenler onları acıklı bir azapla azaplandıracaktır ve kendileri için Allah'tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır.

    174- Ey insanlar Rabbinizden size 'kesin bir kanıt (burhan)' geldi ve size apaçık bir nur (Kur'an) indirdik.

    175- İşte Allah'a iman edenler ve O'na sarılanlar onları Kendisi'nden olan bir rahmetin ve bir fazlın içine yerleştirecektir ve onları Kendisi'ne varan dosdoğru bir yola yöneltip-iletecektir.

    176- Senden fetva isterler. De ki: "Allah 'çocuksuz ve babasız olanın (kelale’nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. Allah herşeyi bilendir.

  5. #5
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    MAİDE SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Ey iman edenler akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir.

    2- Ey iman edenler Allah'ın şiarlarına haram olan ay'a kurbanlık hayvanlara (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

    3- Ölü eti kan domuz eti Allah'tan başkası adına kesilen boğulmuş vurulmuş yüksek bir yerden düşmüş boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkara sapanlar sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    4- Sana kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: "Bütün temiz şeyler size helal kılındı." Allah'ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların yakalayıverdiklerinden de -üzerine Allah'ın adını anarak- yiyin. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.

    5- Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da namuslu fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.

    6- Ey iman edenler namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız bu durumda temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

    7- Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve: "İşittik ve itaat ettik" dediğinizde sizi kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah sinelerin özünde olanı bilendir.

    8- Ey iman edenler adil şahidler olarak Allah için hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.

    9- Allah iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.

    10- İnkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise onlar da alevli ateşin halkıdırlar.

    11- Ey iman edenler Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani bir topluluk size ellerini uzatmaya yeltenmişti de (Allah) onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü. Allah'tan korkup-sakının. Mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.

    12- Andolsun Allah İsrailoğulları'ndan kesin söz (misak) almıştı. Onlardan on iki güvenilir- gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: "Gerçekten Ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar zekatı verir elçilerime inanır onları savunup-desteklerseniz ve Allah'a güzel bir borç verirseniz şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır."

    13- Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik yapanları sever.

    14- Ve: "Biz Hıristiyanlarız" diyenlerden kesin söz (misak) almıştık. Sonunda onlar kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. Böylece Biz de kıyamete kadar aralarında kin ve düşmanlık saldık. Allah yapageldikleri şeyi onlara haber verecektir.

    15- Ey Kitap Ehli kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve birçoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.

    16- Allah rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir.

    17- Andolsun "Şüphesiz Allah Meryem oğlu Mesih'tir." diyenler küfre düşmüştür. De ki: "O eğer Meryem oğlu Mesih'i onun annesini ve yeryüzündekilerin tümünü helak (yok) etmek isterse Allah'tan (bunu önlemeye) kim bir şeye malik olabilir? Göklerin yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır; dilediğini yaratır. Allah herşeye güç yetirendir.

    18- Yahudi ve Hıristiyanlar: "Biz Allah'ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi. De ki: "Peki ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azaplandırıyor? Hayır siz O'nun yarattığından birer beşersiniz. O dilediğini bağışlar dilediğini azaplandırır. Göklerin yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır."

    19- Ey Kitap Ehli elçilerin arası kesildiği dönemde: "Bize müjdeci de bir uyarıcı da gelmedi" demenize (fırsat kalmasın) diye size apaçık anlatan elçimiz geldi. Böylece müjdeci de uyarıcı da gelmiştir artık. Allah herşeye güç yetirendir.

    20- Hani Musa kavmine (şöyle) demişti: "Ey kavmim Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."

    21- "Ey kavmim Allah'ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz."

    22- Dediler ki: "Ey Musa orda zorba bir kavim vardır onlar çıkmadıkları sürece biz oraya kesinlikle girmeyiz. Şayet oradan çıkarlarsa biz de muhakkak gireriz.”

    23- Korkanlar arasında olup da Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki kişi: "Onların üzerine kapıdan girin. Girerseniz şüphesiz sizler galibsiniz. Eğer mü'minlerdenseniz yalnızca Allah'a tevekkül edin." dedi.

    24- Dediler ki: "Ey Musa biz onlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git ikiniz savaşın. Biz burada duracağız."

    25- (Musa "Rabbim gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır" dedi.

    26- (Allah) Dedi: "Artık orası kendilerine kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yeryüzünde 'şaşkınca dönüp duracaklar.' Sen de o fasıklar topluluğuna üzülme."

    27- Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de "Allah ancak korkup-sakınanlardan kabul eder."

    28- "Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."

    29- "Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."

    30- Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.

    31- Derken Allah ona yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o pişman olmuştu.

    32- Bu nedenle İsrailoğulları’na şunu yazdık: Kim bir nefsi bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.

    33- Allah'a ve Resûlü’ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası ancak öldürülmeleri asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu dünyadaki aşağılanmalarıdır ahirette onlar için büyük bir azap vardır.

    34- Ancak sizin onlara güç yetirmenizden önce tevbe edenler başka. Bilin ki şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    35- Ey iman edenler Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cihad edin umulur ki kurtuluşa erersiniz.

    36- Gerçek şu ki inkar edenler yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa bununla da kıyamet gününün azabından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır.

    37- (Orda) Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkacak değiller. Onlar için sürekli bir azap vardır.

    38- Hırsız erkek ve hırsız kadının (çalıp) kazandıklarına bir karşılık Allah'tan 'tekrarı önleyen kesin bir ceza' olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    39- Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    40- Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? O kimi dilerse azaplandırır kimi dilerse bağışlar. Allah herşeye güç yetirendir.

    41- Ey peygamber kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar yalana kulak tutanlar sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar "Size bu verilirse onu alın o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah kimin fitne(ye düşme)sini isterse artık onun için sen Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma ahirette onlar için büyük bir azap vardır.

    42- Onlar yalana kulak tutanlardır haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah adaletle hüküm yürütenleri sever.

    43- Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar inanmış değildir.

    44- Gerçek şu ki Biz Tevrat’ı içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar) Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafir olanlardır.

    45- Biz onda onların üzerine yazdık: Cana can göze göz buruna burun kulağa kulak dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalim olanlardır.

    46- Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur bulunan önündeki Tevrat'ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik.

    47- İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar fasık olanlardır.

    48- Sana da (Ey Muhammed) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

    49- Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse bil ki Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz insanların çoğu fasıklardır.

    50- Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü Allah'tan daha güzel olan kimdir?

    51- Ey iman edenler Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğuna hidayet vermez.

    52- İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah bir fetih veya Katından bir emir getirecek de onlar nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır.

    53- İman edenler: "Olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır" derler.

    54- Ey iman edenler içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se Allah (yerine) Kendisi'nin onları sevdiği onların da Kendisi'ni sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu' Allah yolunda çaba harcayan ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu Allah'ın bir fazlıdır onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır bilendir.

    55- Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah O'nun elçisi rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü'minlerdir.

    56- Kim Allah'ı Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse hiç şüphe yok galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır.

    57- Ey iman edenler sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız Allah'tan korkup-sakının.

    58- Onlar siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.

    59- De ki: "Ey Kitap Ehli yalnızca Allah'a bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?"

    60- De ki: "Allah Katında 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; işte bunlar yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır."

    61- Size geldiklerinde: "İnandık" derler. Oysa onlar inkarla girmişlerdir ve yine onunla çıkmışlardır. Allah gizli tutmakta olduklarını daha iyi bilir.

    62- Onlardan çoğunun günahta düşmanlıkta ve haram yiyicilikte çabalarına hız kattıklarını görürsün. Yapmakta oldukları ne kötüdür

    63- Bilgin-yöneticileri (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginleri (Ahbar) onları günah söylemelerinden ve haram yiyiciliklerinden sakındırmalı değil miydi? Yapmakta oldukları ne kötüdür.

    64- Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır nasıl dilerse infak eder. Andolsun Rabbinden sana indirilen onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkarlarını artıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.

    65- Eğer Kitap Ehli iman edip sakınsalardı elbette onların kötülüklerini örter ve onları 'nimetlerle donatılmış' cennetlere sokardık.

    66- Ve eğer onlar Tevrat'ı İncil'i ve kendilerine Rablerinden indirileni (Kur'an'ı) ayakta tutsalardı elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (sayısız nimeti) yiyeceklerdi. İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür!

    67- Ey peygamber Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah kafir olan bir topluluğu hidayete erdirmez.

    68- De ki: "Ey Kitap Ehli Tevrat'ı İncil'i ve size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiçbir şey üzerinde değilsiniz." Andolsun Rabbinden sana indirilen onlardan çoğunun tuğyanlarını ve inkarlarını artıracaktır. Sen de kafirler topluluğuna karşı üzüntüye kapılma.

    69- Gerçek şu ki iman edenlerle Yahudiler Sabiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur onlar mahzun da olmayacaklardır.

    70- Andolsun Biz İsrailoğulları’ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse bir bölümünü yalanladılar bir bölümünü de öldürdüler.

    71- Bir fitne olmayacak sandılar körleştiler sağırlaştılar. Sonra Allah tevbelerini kabul etti (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.

    72- Andolsun "Şüphesiz Allah Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur "Ey İsrailoğulları benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O Kendisi'ne ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur."

    73- Andolsun "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah'tan başka İlah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse onlardan inkar edenlere mutlaka (acı) bir azap dokunacaktır.

    74- Yine de Allah'a tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    75- Meryem oğlu Mesih yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Onun annesi dosdoğrudur ikisi de yemek yerlerdi. Bir bak onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz? (Yine) bir bak onlar ise nasıl da çevriliyorlar?

    76- De ki: "Size yarara da zarara da güç yetirmeyen Allah'tan başka şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah işitendir bilendir."

    77- De ki: "Ey Kitap Ehli haksız yere dininiz konusunda aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış birçoğunu saptırmış ve dümdüz yoldan kaymış bir topluluğun heva (istek ve tutku)larına uymayın."

    78- İsrailoğulları’ndan inkar edenlere Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.

    79- Yapmakta oldukları münker(çirkin iş)lerden birbirlerini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi!

    80- Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gazablandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.

    81- Eğer Allah'a peygambere ve ona indirilene iman etselerdi onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır.

    82- Andolsun insanlar içinde mü'minlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.

    83- Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz."

    84- "Hem Rabbimiz'in bizi salihler topluluğuna katmasını umarken ne diye Allah'a ve bize Hak’tan gelene inanmayalım?"

    85- Böylelikle Allah dediklerine karşılık olarak içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetler verdi. Bu iyilik yapanların karşılığıdır.

    86- İnkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar; işte onlar çılgın ateşin arkadaşlarıdırlar.

    87- Ey iman edenler Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah haddi aşanları sevmez.

    88- Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helal ve temiz olarak yiyin. Kendisi'ne inanmakta olduğunuz Allah'tan korkup-sakının.

    89- Allah sizi yeminlerinizdeki ‘rastgele söylemelerinizden boş sözlerden’ dolayı sorumlu tutmaz ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah size ayetlerini böyle açıklar umulur ki şükredersiniz.

    90- Ey iman edenler içki kumar dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.

    91- Gerçekten şeytan içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?

    92- Allah'a itaat edin peygambere de itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki elçimize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.

    93- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar için korkup-sakındıkları iman ettikleri ve salih amellerde bulundukları sonra korkup-sakındıkları ve iman ettikleri ve sonra (yine) korkup-sakındıkları ve iyilikte bulundukları takdirde (yasaklanmadan önce) dedikleri dolayısıyla bir sorumluluk yoktur. Allah iyilik yapanları sever.

    94- Ey iman edenler Allah görünmezlikte (gaybte) Kendisi'nden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa onun için acı bir azap vardır.

    95- Ey iman edenler siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa Allah ondan öç alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır öç sahibidir.

    96- Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı. İhramlı olduğunuz sürece kara avı ise size haram kılınmıştır. O'na (götürülüp) toplanacağınız Allah'tan korkup-sakının.

    97- Allah Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı; Haram Ay'ı kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın gerçekten herşeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir.

    98- Bilin ki Allah gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    99- Elçiye tebliğden başka (yükümlülük) yoktur. Allah açığa vurduklarınızı da gizli tuttuklarınızı da bilir.

    100- De ki: "Murdar ile temiz -murdarın çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz. Ey temiz akıl sahipleri Allah'tan korkup-sakının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.

    101- Ey iman edenler size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman sorarsanız size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır (kullara) yumuşak olandır.

    102- Sizden önce bir topluluk onu sormuştu da sonra kafirler olmuşlardı.

    103- Allah Bahriye'den Saibe'den Vasiyle'den ve Ham'dan hiçbirini (meşru) kılmamıştır. Ancak inkar edenler Allah'a karşı yalan düzüp-uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmezler.

    104- Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. (Peki) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse?

    105- Ey iman edenler üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefislerinizdir. Siz doğru yola erişirseniz sapan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size yaptıklarınızı haber verecektir.

    106- Ey iman edenler sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman vasiyet hazırlanışında aranızda içinizden adaletli iki kişiyi (şahid tutun.) Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa sizden olmayan başka iki kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet kuşkulanacak olursanız namazdan sonra alıkoyarsınız onlar da (size): "Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiçbir değere değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkarlardan oluruz" diye Allah adına yemin etsinler.

    107- Eğer o ikisi aleyhinde kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: "Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler.

    108- Bu gerektiği gibi şahidliği yapmalarına veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının ve dinleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

    109- Allah elçileri toplayacağı gün şöyle diyecek: "Size verilen cevap nedir?" Onlar da: "Bizim bilgimiz yoktur; şüphesiz görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen."

    110- Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim beşikte iken de yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı hikmeti Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı alacalıyı iznimle iyileştiriyordun (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri püskürtmüştüm."

    111- Hani Havarilere: "Bana ve elçime iman edin" diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da: "İman ettik gerçekten Müslümanlar olduğumuza sen de şahid ol" demişlerdi.

    112- Havariler: "Ey Meryem oğlu İsa Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O da: "Eğer inanmışlarsanız Allah'tan korkup-sakının" demişti.

    113- (Bu sefer Havariler "Ondan yemek istiyoruz kalplerimiz tatmin olsun senin de gerçekten bize doğru söylediğini bilelim ve buna şahidlerden olalım" demişlerdi.

    114- Meryem oğlu İsa: "Allah'ım Rabbimiz bize gökten bir sofra indir öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Senden de bir belge olsun. Bizi rızıklandır Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti.

    115- Allah demişti ki: "Şüphesiz Ben bunu size indireceğim. Artık sonra sizden kim inkar ederse Ben onu gerçekten alemlerden hiç kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla azaplandıracağım."

    116- Allah: "Ey Meryem oğlu İsa insanlara beni ve annemi Allah'ı bırakarak iki İlah edinin diye sen mi söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen."

    117- "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu 'Benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen herşeyin üzerine şahid olansın.”

    118- Eğer onları azaplandırırsan şüphesiz onlar Senin kullarındır eğer onları bağışlarsan şüphesiz Aziz olan hakim olan Sensin Sen."

    119- Allah dedi ki: "Bu doğrulara doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur."

    120- Göklerin yerin ve içlerinde olanların tümünün mülkü Allah'ındır. O herşeye güç yetirendir.

  6. #6
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    EN'AM SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Hamd gökleri ve yeri yaratan karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır. (Bundan) Sonra bile inkar edenler Rablerine (birtakım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.

    2- Sizi çamurdan yaratan sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel O'nun Katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılıyorsunuz.

    3- Göklerde ve yerde Allah O'dur. Gizlinizi ve açığınızı bilir; kazandıklarınızı da bilir.

    4- Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyiversin mutlaka ondan yüz çevirirler.

    5- Kendilerine hak gelince onu yalanladılar; fakat alaya aldıklarının haberleri onlara gelecektir.

    6- Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Biz sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle Biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) var ettik.

    7- Biz kitabı üzerine yazılı bir kağıtta göndersek ve onlar elleriyle dokunsalar bile inkar edenler tartışmasız: "Bu apaçık bir büyüden başkası değildir" derler.

    8- Ve derler ki: "Ona bir melek indirilmeli değil miydi?" Eğer bir melek indirilseydi elbette iş bitirilmiş olurdu da sonra kendilerine göz açtırılmazdı.

    9- Onu eğer bir melek kılsaydık elbette erkek (suretinde bir melek) kılardık ve mutlaka katmakta oldukları (şüpheleri) yine katardık.

    10- Andolsun senden önceki elçiler de alaya alındı da alaya aldıkları şey onlardan maskaralık yapanları çepeçevre kuşatıverdi.

    11- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu bir görün."

    12- De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır." O rahmeti Kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar işte onlar inanmayanlardır.

    13- Geceleyin ve gündüzün barınan herşey O'nundur. O işitendir bilendir.

    14- De ki: "O gökleri ve yeri yaratırken ve O (hep) besleyen (hiç) beslenmezken ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.)

    15- De ki: "Şüphesiz ben Rabbime isyan edersem o büyük günün azabından korkarım."

    16- O gün kim ondan (azaptan) alıkonursa elbette O onu esirgemiştir. İşte apaçık olan 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

    17- Şayet Allah sana bir zarar dokunduracak olursa O'ndan başka bunu giderecek yoktur. Sana bir iyilik dokunduracak olursa da O herşeye güç yetirendir.

    18- O kulları üzerinde kahredici olandır. O hüküm ve hikmet sahibi olandır haberdar olandır.

    19- De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam için bana şu Kur'an vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şehadet etmem." De ki: "O ancak bir tek olan İlah'tır ve gerçekten ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."

    20- Bizim kendilerine kitap verdiklerimiz onu çocuklarını tanır gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlar; işte onlar inanmayanlardır.

    21- Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o zalimler kurtuluşa eremezler.

    22- Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?"

    23- (Bundan) Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a andolsun ki biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı (kalmadı.)

    24- Bak kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup-uzaklaştı.

    25- Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa Biz onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar hangi 'apaçık-belgeyi' görseler yine ona inanmazlar. Öyle ki o inkar etmekte olanlar sana geldiklerinde seninle tartışmaya girerek: "Bu öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir" derler.

    26- Onlar hem ondan alıkoyarlar hem kendileri kaçarlar. Onlar yalnızca kendi nefislerinden başkasını yıkıma uğratmazlar ama şuurunda değildirler.

    27- Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık."

    28- Hayır önceden saklı tuttukları kendilerine açıklandı. Şayet (dünyaya) geri çevrilseler bile kendisinden sakındırıldıkları şeylere şüphesiz yine döneceklerdir. Çünkü onlar gerçekten kafirlerdir.

    29- Onlar dediler ki: "Bu dünya hayatımızdan başkası yoktur. Ve bizler diriltilecek değiliz."

    30- Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen: (Allah "Bu gerçek değil mi?" dedi. Onlar: "Evet Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah "Öyleyse inkar edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi.

    31- Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince günahlarını sırtlarına yüklenerek: "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize…" derler. Dikkat edin o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür.

    32- Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?

    33- Kesin olarak biliyoruz ki onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar seni yalanlamıyorlar ancak zalimler Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.

    34- Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi.

    35- Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap). Eğer Allah dileseydi onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.

    36- Ancak dinleyenler icabet eder. Ölüleri (ise) onları da Allah diriltir. Sonra O'na döndürülürler.

    37- "Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: Şüphesiz Allah ayet indirmeye güç yetirendir." Ama onların çoğu bilmezler.

    38- Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.

    39- Bizim ayetlerimizi yalan sayanlar karanlıklar içinde sağırdırlar dilsizdirler. Allah kimi dilerse onu şaşırtıp-saptırır kimi dilerse de onu dosdoğru yol üzerinde kılar.

    40- De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah'ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa Allah'tan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)"

    41- Hayır yalnızca O'nu çağırırsınız dilerse kendisini çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz.

    42- Andolsun senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.

    43- Onlara zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi.

    44- Derken kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında onların üzerlerine herşeyin kapılarını açtık. Öyle ki kendilerine verilen şeylerle 'sevince kapılıp şımarınca' onları apansız yakalayıverdik. Artık onlar umutları suya düşenler oldular.

    45- Böylece zulmeden topluluğun kökü kurutuldu. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'adır.

    46- De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir ve kalplerinizi mühürlerse onları size Allah'tan başka getirebilecek ilah kimdir?" Bak Biz nasıl ayetleri 'çeşitli biçimlerde açıklıyoruz da' sonra onlar (yine) sırt çevirip-engelliyorlar?

    47- De ki: "Düşündünüz mü hiç; size Allah'ın azabı apansız ya da açıktan geliverirse zulme sapan kavimden başkası mı yıkıma uğrayacak?"

    48- Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim iman ederse ve (davranışlarını) düzeltirse artık onlar için korku yoktur onlar mahzun da olmayacaklardır.

    49- Ayetlerimizi yalanlayanlara fıska sapmalarından dolayı azap dokunacaktır.

    50- De ki: "Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: "Kör olanla gören bir olur mu? Yine de düşünmeyecek misiniz?"

    51- Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp-korkut; onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar.

    52- Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını) dileyerek- Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde bir şey (yükümlülük) senin hesabından da bir şey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun.

    53- Böylece: "Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu?" demeleri için onlardan bazısını bazısıyla denedik. Allah şükredenleri daha iyi bilen değil mi?

    54- Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde onlara de ki: "Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz O bağışlayandır esirgeyendir."

    55- Suçlu-günahkarların yolu apaçık ortaya çıksın diye ayetlerimizi işte böyle birer birer açıklıyoruz.

    56- De ki: "Ben sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınıza tapmaktan nehyedildim." De ki: "Ben sizin heva (istek ve tutku)larınıza uymam; yoksa bu durumda ben şaşırıp sapmış ve doğru yolu bulmamışlardan olurum."

    57- De ki: "Ben gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azap) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O doğru haberi verir ve O ayırt edenlerin en hayırlısıdır."

    58- De ki: "Kendisine acele etmekte olduğunuz şey benim yanımda olsaydı benimle aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu. Allah zulmedenleri en iyi bilendir.

    59- Gaybın anahtarları O'nun Katındadır O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır.

    60- Sizi geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir.

    61- O kulları üzerinde kahredici (kahhar) olandır. Size koruyucular gönderiyor. Sonunda sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman elçilerimiz onun 'hayatına son verirler.' Onlar (bu işte ne eksik ne fazla) kusur etmezler.

    62- Sonra gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O hesap görenlerin en süratli olanıdır.

    63- De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun bizi bundan kurtarırsan gerçekten şükredenlerden oluruz."

    64- De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız."

    65- De ki: "O size üstünüzden ya da ayaklarınızın altından azap göndermeye veya sizi parça parça birbirinize kırdırıp kiminizin şiddetini kiminize taddırmaya güç yetirendir." Bak iyice kavrayıp-anlamaları için ayetleri nasıl çeşitli biçimlerde açıklıyoruz?

    66- Senin kavmin O (Kur'an) hak iken onu yalanladı. De ki: "Ben üzerinize bir vekil değilim."

    67- Her bir haber için 'kararlaştırılmış bir zaman (müstakar)' vardır. Siz de bileceksiniz.

    68- Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa bu durumda hatırlamadan sonra artık zulmeden toplulukla beraber oturma.

    69- Korkup-sakınanlar üzerinde onların hesabından herhangi bir şey (sorumluluk) yoktur. Ancak (bu) bir hatırlatmadır. Umulur ki sakınırlar.

    70- Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki bir nefis kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azap vardır.

    71- De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları arkadaşlarının da: "Doğru yola bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk."

    72- Bir de: "Namazı kılın ve O'ndan korkup-sakının (diye de emrolunduk.) Huzuruna (götürülüp) toplanacağınız O'dur."

    73- O gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "ol" dediği gün (herşey) oluverir O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün mülk O'nundur. O gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O hüküm ve hikmet sahibi olandır haberdar olandır.

    74- Hani İbrahim babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."

    75- Böylece İbrahim'e -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.

    76- Gece üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim Rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti.

    77- Ardından Ay'ı (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu benim Rabbim" demiş fakat o da kayboluverince: "Andolsun" demişti "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum."

    78- Sonra Güneş’i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim Rabbim bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince kavmine demişti ki: "Ey kavmim doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."

    79- "Gerçek şu ki ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."

    80- Kavmi onunla çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola erdirmişken siz benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?"

    81- "Hem siz O’nun haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmaktan korkmazken ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde 'güvenlik içinde olmak bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz."

    82- İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.

    83- Bu İbrahim'e kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir bilendir.

    84- Ve ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik hepsini hidayete eriştirdik; bundan önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u Süleyman'ı Eyyub'u Yusuf'u Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz.

    85- Zekeriya'yı Yahya'yı İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir.

    86- İsmail'i Elyasa'yı Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini alemlere üstün kıldık.

    87- Babalarından soylarından ve kardeşlerinden kimini (bunlara kattık); onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik.

    88- Bu Allah'ın hidayetidir; kullarından dilediğini bununla hidayete erdirir. Onlar da şirk koşsalardı elbette bütün yapıp-ettikleri 'onlar adına' boşa çıkmış olurdu.

    89- Bunlar kendilerine kitap hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir. Eğer bunları tanımayıp-küfre sapıyorlarsa andolsun Biz buna (karşı) inkara sapmayan bir topluluğu vekil kılmışızdır.

    90- İşte Allah'ın hidayet verdikleri bunlardır; öyleyse sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an) alemlere bir 'öğüt ve hatırlatmadan' başkası değildir."

    91- Onlar: "Allah beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak içine 'daldıkları saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar.

    92- İşte bu (Kur'an) önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitap’tır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır.

    93- Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken “Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen...

    94- Andolsun sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.

    95- Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O diriyi ölüden çıkarır ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?

    96- O sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükun (dinlenme) Güneş ve Ay'ı bir hesap (ile) kıldı. Bu üstün ve güçlü olan bilen Allah'ın takdiridir.

    97- O karanın ve denizin karanlıklarından yolunuzu bulmanız için size yıldızları var edendir. Bilebilen bir topluluk için Biz ayetleri birer birer (bölüm bölüm) açıkladık.

    98- O sizi tek bir nefisten yaratandır. (Sizin için) Bir karar (kalış) ve emanet (olarak konuluş) yeri vardır. Kavrayabilen bir topluluk için ayetleri birer birer açıkladık.

    99- O gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik ondan bir yeşillik çıkardık ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır.

    100- Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir uzaktır.

    101- Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O herşeyi yaratmıştır. O herşeyi bilendir.

    102- İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı'dır öyleyse O'na kulluk edin. O herşeyin üstünde bir vekildir.

    103- Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O latif olandır haberdar olandır.

    104- Gerçek şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse kendi lehine kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde gözetleyici değilim.

    105- İşte Biz ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki sana: "Sen ders almışsın" desinler ve Biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.

    106- Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka İlah yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir.

    107- Eğer Allah dileseydi onlar şirk koşmazdı. Biz seni onlar üzerinde bir gözetleyici kılmadık; sen onlar üzerinde bir vekil değilsin.

    108- Allah'tan başka yalvarıp-yakardıklarına (taptıklarına) sövmeyin; sonra onlar da haddi aşarak bilmeksizin Allah'a söverler. İşte böyle Biz her ümmete yaptıklarını süslü (çekici) gösterdik sonra onların son varışları Rablerinedir. O yapmakta olduklarını onlara haber verecektir.

    109- Olanca yeminleriyle eğer kendilerine bir ayet gelse kesin olarak ona inanacaklarına dair Allah'a yemin ettiler. De ki: "Ayetler ancak Allah Katındadır; onlara (mucizeler) gelse de kuşkusuz inanmayacaklarının şuurunda değil misiniz?

    110- Biz onların kalplerini ve gözlerini ilkin inanmadıkları gibi tersine çeviririz ve onları tuğyanları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda terk ederiz.

    111- Gerçek şu ki Biz onlara melekler indirseydik onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar.

    112- Böylece her peygambere insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak.

    113- Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını yüklenedursunlar.

    114- Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O size kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine kitap verdiklerimiz bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma.

    115- Rabbinin sözü doğruluk bakımından da adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O işitendir bilendir.

    116- Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.'

    117- Şüphesiz Rabbin Kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O dosdoğru yolda olanları daha iyi bilendir.

    118- Eğer O'nun ayetlerine inanıyorsanız artık üzerinde yalnızca Allah'ın ismi anılanlardan yiyin.

    119- Ne oluyor ki size kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında O size haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamışken üzerinde Allah'ın ismi anılan şeyleri yemiyorsunuz? Gerçekten çoğu bir ilim olmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larıyla (kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir.

    120- Günahın açıkta olanını da gizlisini de terk edin. Çünkü günahı kazananlar yüklenegeldikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir.

    121- Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.

    122- Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar içinde yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimsenin durumu karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamayanın durumu gibi midir? İşte kafirlere yapmakta oldukları böyle 'süslü ve çekici' gösterilmiştir.

    123- Böylece Biz her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli- düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkarları kıldık. Oysa onlar hileli-düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar.

    124- Onlara ne zaman bir ayet gelse derler ki: "Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız." Allah elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu suçlu-günahkarlara kurdukları hileli-düzenleri nedeniyle şiddetli bir azap ve Allah Katında bir küçüklük isabet edecektir.

    125- Allah kimi hidayete erdirmek isterse onun göğsünü İslam'a açar; kimi saptırmak isterse onun göğsünü sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.

    126- Bu Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıkladık.

    127- Onlar için Rableri Katında barış yurdu vardır ve O yapmakta oldukları dolayısıyla onların velisidir.

    128- Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sahibi olandır bilendir.

    129- Böylece Biz kazandıkları dolayısıyla zalimlerin bir kısmını bir kısmının başına geçiririz.

    130- Ey cin ve insan topluluğu içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefislerimize karşı şehadet ederiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler.

    131- Bu halkı habersizken Rabbinin ülkeleri zulüm ve helak edici olmadığındandır.

    132- Yapmakta oldukları dolayısıyla her biri için dereceler vardır. Rabbin onların yapmakta olduklarından habersiz değildir.

    133- Rabbin hiçbir şeye ihtiyacı olmayan rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve dilerse sizi bir başka kavmin soyundan (inşa edip) var ettiği gibi yerinize bir başkasını getirir.

    134- Hiç şüphesiz size vadedilen mutlaka gelecektir. Ve siz aciz bırakılacak değilsiniz.

    135- De ki: "Ey kavmim bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu kimindir bilip-öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir."

    136- O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar sonra kendi zanlarınca: "Bu Allah'ındır bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay) Allah tarafına geçmez ama Allah'a ait olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?

    137- Yine bunun gibi onların ortakları müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.

    138- Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O cezalarını verecektir.

    139- Bir de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan yalnızca bizim erkeklerimize aittir eşlerimize ise haramdır. Eğer o ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar." Allah (bu) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O hüküm sahibi olandır bilendir.

    140- Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.

    141- Asmalı ve asmasız bahçeleri hurmaları ve tadları farklı ekinleri zeytinleri ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez- yaratan O'dur. Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez.

    142- Hayvanlardan yük taşıyan ve (yünlerinden tüylerinden) döşek yapılanları da (yaratan O'dur). Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin ve şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.

    143- Sekiz çift; koyundan iki keçiden de iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Eğer doğru sözlüler iseniz bana bir ilimle haber verin."

    144- Deveden iki sığırdan da iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

    145- De ki: "Bana vahyolunanlar içinde yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için ölü eti dökülen kan domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır esirgeyendir.

    146- Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.

    147- Şayet seni yalanlayacak olurlarsa de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. O’nun şiddetli çarpması suçlu-günahkarlar topluluğundan geri çevrilemez."

    148- Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz."

    149- De ki: "En 'üstün ve apaçık' delil Allah'ındır. Eğer O dileseydi elbette tümünüzü hidayete yöneltip-iletirdi."

    150- De ki: "Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar.

    151- De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın anne-babaya iyilik edin yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de onların da rızıklarını Biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz."

    152- "Yetimin malına o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz."

    153- Bu Benim dosdoğru olan yolumdur. Şu halde ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. Bununla size tavsiye etti umulur ki korkup-sakınırsınız.

    154- Sonra Biz Musa'ya iyilik yapanların üzerinde (nimetimizi) tamamlamak herşeyi ayrı ayrı açıklamak ve bir hidayet ve rahmet olarak kitabı verdik. Umulur ki Rablerine kavuşacaklarına inanırlar.

    155- Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Şu halde ona uyun ve korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz.

    156- "Bizden önce kitap yalnız iki topluluğa indirildi biz ise onların ders gördüklerinden habersizlerdik" dememeniz;

    157- Ya da: "Kitap bize de indirilseydi elbette onlardan daha çok doğru yolda olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden alıkoyup-çevirenlere bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin bir azapla karşılık vereceğiz.

    158- Onlar kendilerine meleklerin gelmesini mi ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin Biz de şüphesiz beklemekteyiz."

    159- Gerçek şu ki dinlerini parça parça edip kendileri de gruplaşanlar sen hiçbir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak Allah'adır. Sonra O işlemekte olduklarını kendilerine haber verecektir.

    160- Kim bir iyilikle gelirse kendisine bunun on katı vardır kim bir kötülükle gelirse onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

    161- De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti dimdik duran bir dine İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine… O müşriklerden değildi."

    162- De ki: "Şüphesiz benim namazım ibadetlerim dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."

    163- "O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim."

    164- De ki: "O herşeyin Rabbi iken ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."

    165- O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti. Şüphesiz senin Rabbin sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O bağışlayandır esirgeyendir.

  7. #7
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    ARAF SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Mim Sad.

    2- (Bu) Bir Kitap'tır ki onunla uyarman için ve mü'minlere bir öğüt olmak üzere sana indirildi. Öyleyse bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.

    3- Rabbinizden size indirilene uyun O'ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz?

    4- Biz nice ülkeleri yıkıma uğrattık. Geceleri uyurlarken ya da gündüzün dinlenirlerken Bizim zorlu azabımız onlara geliverdi.

    5- Zorlu azabımız onlara gelince yakarabildikleri: "Biz gerçekten zulme sapanlardandık" demelerinden başka olmadı.

    6- Andolsun kendilerine (peygamber) gönderilenlere soracağız ve onlara gönderilenlere (peygamberlere) de elbette soracağız.

    7- Andolsun (yapıp-etmelerini) onlara bir ilimle mutlaka haber vereceğiz. Ve Biz gaibler (onlardan uzakta olan habersizler) de değildik.

    8- O gün tartı haktır. Kimin tartıları ağır basarsa işte kurtulanlar onlardır.

    9-Kimin tartıları hafif kalırsa bunlar da ayetlerimize zulmedegeldiklerinden dolayı nefislerini hüsrana uğratanlardır.

    10- Andolsun sizi yeryüzünde yerleşik kıldık ve orda size geçimlikler yarattık. Ne az şükrediyorsunuz?

    11- Andolsun Biz sizi yarattık sonra size suret (biçim-şekil) verdik sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o secde edenlerden olmadı.

    12- (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın."

    13- (Allah "Öyleyse oradan in orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen küçük düşenlerdensin."

    14- O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)" dedi.

    15- (Allah "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi.

    16- Dedi ki: "Madem öyle beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım."

    17- "Sonra muhakkak önlerinden arkalarından sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."

    18- (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun onlardan kim seni izlerse cehennemi sizlerle dolduracağım."

    19- Ve ey Adem sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

    20- Şeytan kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması yalnızca sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."

    21- Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.

    22- Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"

    23- Dediler ki: "Rabbimiz biz nefislerimize zulmettik eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."

    24- (Allah) Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır."

    25- Dedi ki: "Orda yaşayacak orda ölecek ve oradan çıkarılacaksınız."

    26- Ey Ademoğulları Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise bu daha hayırlıdır. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

    27- Ey Ademoğulları şeytan anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini sıyırtarak onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları inanmayacakların dostları kıldık.

    28- Onlar 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?"

    29- De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız Kendisi'ne has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz."

    30- Kimine hidayet verdi kimi de sapıklığı hak etti. Çünkü bunlar Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar.

    31- Ey Ademoğulları her mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin için ve israf etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez.

    32- De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar dünya hayatında iman edenler içindir kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

    33- De ki: "Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını- günah işlemeyi haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."

    34- Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler.)

    35- Ey Ademoğulları içinizden size ayetlerimi haber veren elçiler geldiğinde kim sakınırsa ve (davranışlarını) düzeltirse işte onlar için korku yoktur onlar mahzun olmayacaklardır.

    36- Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuzca kalacaklardır.

    37- Öyleyse Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kimdir? Kitaptan kendilerine bir pay erişecek olanlar bunlardır. Nihayet elçilerimiz hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: "Allah'tan başka taptıklarınız nerede?" "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp-kayboldular" diyecekler. (Böylelikle) Bunlar gerçekten kafirler olduklarına kendi aleyhlerinde şehadet ettiler.

    38- (Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca en sonra yer alanlar en önde gelenler için: "Rabbimiz işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler. (Allah da "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek.

    39- (Bu sefer) Önde gelenler sonda yer alanlara diyecekler ki: "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın."

    40- Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız.

    41- Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız.

    42- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır.

    43- Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek.

    44- Cennet halkı ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."

    45- "Ki onlar Allah'ın yolundan alıkoyanlar onda çarpıklık arayanlar ve ahireti tanımayanlardır."

    46- İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler ki bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.'

    47- Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.

    48- Burcun üstündeki adamlar kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı."

    49- "Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız."

    50- Ateşin halkı cennet halkına seslenir: “Bize biraz sudan ya da Allah’ın size verdiği rızıktan aktarın.” Derler ki: “Doğrusu Allah bunları inkar edenlere haram (yasak) kılmıştır.”

    51- Onlar dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi Biz de bugün onları unutacağız.

    52- Andolsun Biz onlara bir kitap getirdik; iman edecek bir topluluğa bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere bir bilgiye dayanarak onu çeşitli biçimlerde açıkladık.

    53- Onlar onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün daha önce onu unutanlar diyecekler ki: "Gerçekten Rabbimiz'in elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak." Gerçek şu ki onlar kendilerini hüsrana uğratmışlardır uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

    54- Gerçekten sizin Rabbiniz altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten Güneş’e Ay’a ve yıldızlara Kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun yaratmak da emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne Yücedir.

    55- Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O haddi aşanları sevmez.

    56- Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.

    57- Rahmetinin önünde rüzgarları bir müjde olarak gönderen O'dur. Bunlar ağırca bulutları kaldırıp yüklendiğinde onları (kuraklıktan) ölmüş bir şehre sürükleyiveririz ve bununla oraya su indiririz de böylelikle bütün ürünlerden çıkarırız. İşte Biz ölüleri de böyle diriltip-çıkarırız. Ki ibret alasınız.

    58- Güzel şehrin bitkisi Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise kavruktan başkası çıkmaz. İşte Biz şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz.

    59- Andolsun Biz Nuh'u kendi kavmine (toplumuna) gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim Allah'a kulluk edin sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Doğrusu ben sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım."

    60- Kavminin önde gelenleri: "Gerçekte biz seni açıkça bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' içinde görüyoruz" dediler.

    61- O: "Ey kavmim bende bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' yoktur; ama ben alemlerin Rabbinden bir elçiyim." dedi.

    62- "Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. (Ayrıca) Size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben Allah'tan biliyorum.

    63- "Sakınıp rahmete kavuşmanız için içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile bir zikir (kitap) gelmesine mi şaştınız?"

    64- Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık ayetlerimizi yalan sayanları suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi.

    65- Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik.) (Hud kavmine "Ey kavmim Allah'a kulluk edin sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Hala korkup-sakınmayacak mısınız?" dedi.

    66- Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler dediler ki: "Gerçekte biz seni 'aklî bir yetersizlik' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."

    67- (Hud "Ey kavmim" dedi. "Bende 'akıl yetersizliği' yoktur; ama ben gerçekten alemlerin Rabbinden bir elçiyim" dedi.

    68- "Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm."

    69- "Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluş bulasınız."

    70- Dediler ki: "Sen bize yalnızca Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarınızı bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru isen bize vadettiğin şeyi getir bakalım."

    71- "Andolsun" dedi. "Rabbinizden üzerinize iğrenç bir azap ve gazab gerekli kılındı. Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın isimlendirdiği (düzüp uydurduğu) birtakım isimler (düzme tanrılar ve kurallar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun; şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."

    72- Böylece onu ve onunla birlikte olanları Katımız'dan bir rahmet ile kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların kökünü kuruttuk.

    73- Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih "Ey kavmim Allah'a kulluk edin sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın ona bir kötülükle dokunmayın sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi.

    74- "(Allah'ın) Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

    75- Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (müstaz'aflara) dediler ki: "Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Biz gerçekten onunla gönderilene inananlarız" dediler.

    76- Büyüklük taslayanlar (müstekbirler de şöyle) dedi: "Biz de gerçekten sizin inandığınızı tanımayanlarız."

    77- Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen vadettiğin şeyi getir bakalım."

    78- Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

    79- O da onlardan yüz çevirdi ve (şöyle) dedi: "Ey kavmim andolsun size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Ama siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz."

    80- Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?

    81- "Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz."

    82- Kavminin cevabı: "Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış!" demekten başka olmadı.

    83- Bunun üzerine Biz karısı dışında onu ve ailesini kurtardık; o (karısı) ise (helake uğrayanlar arasında) geride kalanlardandı.

    84- Ve onların üzerine bir (azap) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte.

    85- Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara Dedi ki: "Ey kavmim Allah'a kulluk edin sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır eğer inanıyorsanız."

    86- "O'na iman edenleri tehdit ederek Allah'ın yolundan alıkoymak için ve onda çarpıklık arayarak (böyle) her yolun (başını) kesip-oturmayın. Hatırlayın ki siz azınlıkta (ve güçsüz) iken O sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın."

    87- "İçinizden bir grup kendisiyle gönderildiğim şeye inanmışken diğer bir grup inanmadığına göre artık Allah aramızda hüküm verenlerin en hayırlısıdır."

    88- Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki: "Ey Şuayb seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz." (Şuayb "Biz istemesek de mi?" dedi.

    89- "Allah bizi ondan kurtardıktan sonra bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın."

    90- Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler dediler ki: "Andolsun Şuayb'a uyacak olursanız kuşkusuz kayba uğrayanlardan olursunuz."

    91- Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

    92- Şuayb'ı yalanlayanlar sanki orada 'hiç refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular: Şuayb'ı yalanlayanlar asıl büyük hüsrana uğradılar.

    93- O da onlardan yüz çevirdi ve (şöyle) dedi: "Ey kavmim andolsun size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Şimdi ben inkara sapan bir topluluğa nasıl üzülebilirim?"

    94- Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz.

    95- Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik öyle ki onlar çoğaldılar ve: "Atalarımıza da (bazen) şiddetli sıkıntılar (bazen de) refah ve genişlikler dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine Biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik.

    96- Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı gerçekten üzerlerine hem gökten hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar Biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.

    97- O ülkeler halkı geceleri uyurken onlara zorlu azabımızın gelmeyeceğinden güvende miydiler?

    98- Ya da o ülkeler halkı kuşluk vakti eğlenceye dalmışken onlara zorlu-azabımızın gelmeyeceğinden güvende miydiler?

    99- (Veya) Onlar Allah'ın tuzağından güvende mi idiler? Allah'ın bir tuzak kurmasından hüsrana uğrayan bir topluluktan başkası (akılsızca) güvende olmaz.

    100- (Bütün bunlar) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirme(ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer Biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı.

    101- İşte bu ülkeler sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.' Gerçekten onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah inkar edenlerin kalplerini böyle damgalar.

    102- Onların çoğunda 'verdikleri söze bağlılık' görmedik ama onların çoğunu fasıklar (yoldan çıkanlar) olarak gördük.

    103- Sonra bunların (peygamberlerin) ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve önde gelen çevresine gönderdik; onlar ona (ayetlerimize) haksızlık ettiler. İşte bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.

    104- Musa dedi ki: "Ey Firavun gerçekten ben alemlerin Rabbinden (gönderilme) bir elçiyim."

    105- "Benim üzerimdeki yükümlülük Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir. Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğulları'nı benimle gönder."

    106- (Firavun) Dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen bu durumda onu getir (bakalım)."

    107- Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca anında apaçık bir ejderha oluverdi.

    108- (Bir de) Elini sıyırdı o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).

    109- Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür";

    110- "Sizi topraklarınızdan sürüp-çıkarmak istiyor. Bu durumda ne buyuruyorsunuz?"

    111- Dediler ki: "Onu ve kardeşini şimdilik bekletiver (vereceğin cezayı ertele) şehirlere de toplayıcılar yolla";

    112- "Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler."

    113- Sihirbazlar Firavun'a gelip dediler ki: "Eğer biz galip olursak herhalde bize bir karşılık (armağan) var değil mi?"

    114- "Evet" dedi. "(O zaman) Siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."

    115- Dediler ki: "Ey Musa (ilkin) sen mi atmak istersin yoksa biz mi atalım?"

    116- (Musa "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince insanların gözlerini büyüleyiverdiler onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular.

    117- Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor.

    118- Böylece hak yerini buldu onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı.

    119- Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler.

    120- Ve sihirbazlar secdeye kapandılar.

    121- "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.

    122- "Musa'nın ve Harun'un Rabbine…"

    123- Firavun: "Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz öyle mi? Mutlaka bu halkı buradan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz."

    124- "Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim."

    125- (Onlar da "Biz de şüphesiz Rabbimiz'e döneceğiz" dediler.

    126- "Oysa sen yalnızca bize geldiğinde Rabbimiz'in ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. Rabbimiz üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür."

    127- Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları seni ve ilahlarını terk etmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?" (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz."

    128- Musa kavmine: "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki arz Allah'ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir" dedi.

    129- Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de geldikten sonra da eziyete uğratıldık." (Musa "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi.

    130- Andolsun Biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık.

    131- Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun Allah Katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.

    132- Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir yine de biz sana inanacak değiliz" dediler.

    133- Bunun üzerine ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan çekirge buğday güvesi kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular.

    134- Başlarına iğrenç bir azap çökünce dediler ki: "Ey Musa Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğulları’nı seninle göndereceğiz.

    135- Ne zaman ki onların erişebilecekleri bir süreye kadar o iğrenç azabı çekip-giderdik onlar yine andlarını bozdular.

    136- Biz de onlardan intikam aldık ve ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan habersizmişler (gibi) olmaları nedeniyle onları suda boğduk.

    137- Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin İsrailoğulları’na olan o güzel sözü (vaadi) sabretmeleri dolayısıyla tamamlandı (yerine geldi). Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini saraylarını) da yerle bir ettik.

    138- İsrailoğulları’nı denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. Musa'ya dediler ki: "Ey Musa onların ilahları (var; onlarınki) gibi sen de bize bir ilah yap." O: "Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz" dedi.

    139- Onların içinde bulundukları şey (din) mahvolucudur ve yapmakta oldukları şeyler (ibadetler) de geçersizdir.

    140- "O sizi alemlere üstün kılmışken ben size Allah'tan başka bir İlah mı arayacağım?"

    141- "Hani size dayanılmaz işkenceler yapan kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı öldüren Firavun ailesinden sizi kurtarmıştık. Bunda Rabbinizden sizin için büyük bir imtihan vardı."

    142- Musa ile otuz gece için sözleştik ve ona bir on daha ekledik. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye tamamlandı. Musa kardeşi Harun'a "Kavmimde benim yerime geç ıslah et ve bozguncuların yolunu tutma" dedi.

    143- Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi onunla konuşunca: "Rabbim bana göster Seni göreyim" dedi. (Allah"Beni asla göremezsin ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne Yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.

    144- (Allah "Ey Musa" dedi. "Sana verdiğim risaletimle ve seninle konuşmamla seni insanlar üzerinde seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol."

    145- Biz ona Levhalarda herşeyden bir öğüt ve herşeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve "Şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de emret ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında göstereceğim" (dedik).

    146- Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler yol olarak benimsemezler azgınlık yolunu gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır.

    147- Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar onların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

    148- (Tura gitmesinin) Ardından Musa'nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tapılacak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları bir yola da yöneltip-iletmediğini (hidayete erdirmediğini) görmediler mi? Onu (tanrı) edindiler de zulmedenler oldular.

    149- Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler.

    150- Musa kavmine oldukça kızgın üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona "Annem oğlu bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi.

    151- (Musa yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim beni ve kardeşimi bağışla bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın."

    152- Şüphesiz buzağıyı (tanrı) edinenlere Rablerinden bir gazab ve dünya hayatında bir zillet yetişecektir. İşte Biz 'yalan düzüp-uyduranları' böyle cezalandırırız.

    153- Kötülük işleyip bunun ardından tevbe edenler ve iman edenler; hiç şüphesiz Rabbin bundan (tevbeden) sonra elbette bağışlayandır esirgeyendir.

    154- Musa kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhaları aldı. (Onlardan bir) Nüshasında "Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır" (yazılıydı).

    155- Musa belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı. Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince dedi ki: "Rabbim eğer dileseydin onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın."

    156- Bize bu dünyada da ahirette de iyilik yaz şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı dilediğime isabet ettiririm rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım."

    157- Onlar ki yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o onlara marufu (iyiliği) emrediyor münkeri (kötülüğü) yasaklıyor temiz şeyleri helal murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar destek olup savunanlar yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.

    158- De ki: "Ey insanlar ben Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir elçisi (peygamberi)yim. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur O diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve ümmi peygamber olan elçisine iman edin. O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki hidayete ermiş olursunuz.

    159- Musa'nın kavminden hakka ileten ve onunla adalet yapan bir topluluk vardır.

    160- Biz onları (İsrailoğulları’nı) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa'ya: "Asan'la taşa vur" diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Sonra da şöyle dedik "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin." Onlar Bize zulmetmedi ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı.

    161- Onlara: "Bu şehirde oturun ondan istediğiniz yerden yeyin 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin ve kapısından secde ederek girin (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanların (armağanlarını) artıracağız" denildiğinde

    162- Onlardan zulmedenler sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azap' indirdik.

    163- Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında' balıkları onlara açıktan akın akın geliyor 'cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise gelmiyorlardı. İşte Biz fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk.

    164- Onlardan bir topluluk: "Allah'ın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediğinde "Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler diye" dediler.

    165- Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ise Biz de kötülükten sakındıranları kurtardık. Zulmedenleri yaptıkları fısk dolayısıyla pek zorlu bir azap ile yakaladık.

    166- Onlar kendisinden sakındırıldıkları 'şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca' onlara: "Aşağılık maymunlar olunuz" dedik.

    167- İşte o zaman Rabbin onlara en kötü azabı yapacak kimse(leri) kıyamet gününe kadar üzerlerine mutlaka göndereceğini bildirdi. Şüphesiz Rabbin (ceza ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O bağışlayandır esirgeyendir.

    168- Onları yeryüzünde ayrı ayrı topluluklar olarak paramparça dağıttık. Kimileri salih (davranışlarda) bulunuyor kimileri de bunların dışında olan aşağılıklardır. Onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik ki dönsünler.

    169- Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz?

    170- Kitaba sımsıkı sarılanlar ve namazı dosdoğru kılanlar şüphesiz Biz salih olanların ecrini kaybetmeyiz.

    171- Bir zamanlar dağı sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki "Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün ki sakınasınız."

    172- Hani Rabbin Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) Onlar: "Evet (Rabbimiz'sin) şahid olduk" demişlerdi. (Bu) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.

    173- Ya da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mı edeceksin?" dememeniz için.

    174- İşte Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız umulur ki dönerler.

    175- Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O bundan sıyrılıp-uzaklaşmış şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu.

    176- Eğer Biz dileseydik onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı) hevasına uydu. Onun durumu üstüne varsan dilini sarkıtıp soluyan kendi başına bıraksan dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek haberi onlara aktar. Ki düşünsünler.

    177- Ayetlerimizi yalanlayanlar ve yalnızca kendi nefislerine zulmedenlerin örneği ne kötüdür.

    178- Allah kime hidayet verirse o artık hidayeti bulmuştur; kimi şaşırtıp-saptırırsa artık onlar da hüsrana uğrayanlardır.

    179- Andolsun cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar gözleri vardır bununla görmezler kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.

    180- İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde 'aykırılığa (ve inkara) sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır.

    181- Yarattıklarımızdan hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır.

    182- Ayetlerimizi yalanlayanları ise onları bilmeyecekleri bir yönden derece derece (günahları yükletip azaba) yaklaştıracağız.

    183- Onlara bir süre tanıyorum. Hiç şüphesiz Benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır.

    184- Sahiplerinde (ya da arkadaşları olan peygamberde) delilikten hiçbir şey olmadığını düşünmüyorlar mı? O apaçık bir uyarıcıdan başkası değildir.

    185- Onlar göklerin ve yerin 'bağımlı olduğu egemenliğe ve sünnete’ (melekût) Allah'ın yarattığı şeylere ve ihtimal (verip) ecellerinin pek yaklaştığına bakmıyorlar mı? Bundan sonra onlar artık hangi söze inanacaklar?

    186- Allah'ın saptırdığı kimseye artık hidayet verecek yoktur. Ve onları tuğyanları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakıverir.

    187- Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca Rabbimin Katındadır. Onun süresini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklerde ve yerde ağırlaştı. O size apansız bir gelişten başkası değildir." Sanki sen ondan tümüyle haberdarmışsın gibi sana sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca Allah'ın Katındadır. Ancak insanların çoğu bilmezler."

    188- De ki: "Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben iman eden bir topluluk için bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim."

    189- O sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: "Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen andolsun şükredenlerden olacağız."

    190- Ama O onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince kendilerine verdiği şey konusunda O’na ortaklar kılmaya başladılar. Allah onların şirk koştuklarından Yücedir.

    191- Kendileri yaratılıp dururken hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri mi ortak koşuyorlar?

    192- Oysa (bu şirk koştukları güçler ve nesneler) ne onlara bir yardıma güç yetirebilir ne kendi nefislerine yardım etmeğe.

    193- Onları hidayete çağırırsanız size uymazlar. Onları çağırırsanız da suskun dursanız da size karşı (tutumları) birdir.

    194- Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru iseniz hemen onları çağırın da size icabet etsinler.

    195- Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortak koştuklarınızı çağırın sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın."

    196- Hiç şüphesiz benim velim kitabı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor.

    197- O'ndan başka taptıklarınız ise size yardıma güç yetiremezler kendilerine de.

    198- Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar (gibi) görürsün oysa onlar görmezler bile.

    199- Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir.

    200- Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse hemen Allah'a sığın. Çünkü O işitendir bilendir.

    201- (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar) sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.

    202- (Şeytan'ın) Kardeşleri ise onları sapıklığa sürüklerler sonra peşlerini bırakmazlar.

    203- Onlara bir ayet getirmediğin zaman: "Sen onu (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana" derler. De ki: "Ben yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir."

    204- Kuran okunduğu zaman hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz.

    205- Rabbini sabah akşam yüksek olmayan bir sesle kendi kendine ürpertiyle yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.

    206- Şüphesiz Rabbinin Katında olanlar O'na ibadet etmekten büyüklenmezler; O'nu tesbih ederler ve yalnız O'na secde ederler.

  8. #8
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    ENFAL SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Sana savaş-ganimetlerini sorarlar. De ki: "Ganimetler Allah'ın ve Resûlündür. Buna göre eğer mü'min iseniz Allah'tan korkup-sakının aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin."

    2- Mü'minler ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.

    3- Onlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

    4- İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri Katında onlar için dereceler bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.

    5- Rabbin seni evinden hak uğrunda (savaşa) çıkardığında mü'minlerden bir grup isteksizdi.

    6- (Herşey) Açıkça ortaya çıktıktan sonra bile sanki kendileri göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle hak konusunda tartışıp duruyorlardı.

    7- Hani Allah iki topluluktan birinin muhakkak sizin olacağını vadetmişti; siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah sözleriyle hakkın gerçekleşmesini sağlamak ve inkar edenlerin arkasını kesmek (kökünü kurutmak) istiyordu.

    8- O suçlu-günahkarlar istemese de hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.)

    9- Siz Rabbinizden yardım taleb ediyordunuz O da: "Şüphesiz Ben size birbiri ardınca bin melek ile yardım ediciyim" diye cevap vermişti.

    10- Allah bunu yalnızca bir müjde ve kalplerinizin tatmin bulması için yapmıştı; (yoksa) Allah'ın Katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur. Hiç şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    11- Hani Kendisi'nden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyordu. Sizi kendisiyle tertemiz kılmak sizden şeytanın pisliklerini gidermek kalplerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve bununla ayaklarınızı (arz üzerinde) sağlamlaştırmak için size gökten su indiriyordu.

    12- Rabbin meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim iman edenlere sağlamlık katın inkar edenlerin kalplerine amansız bir korku salacağım. Öyleyse (ey Müslümanlar) vurun boyunlarının üstüne vurun onların bütün parmaklarına."

    13- Bu elbette onların Allah'a ve elçisine baş kaldırmaları dolayısıyladır. Kim Allah'a ve elçisine baş kaldırırsa şüphesiz Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

    14- İşte bu sizin; tadın bunu. İnkara sapanlara bir de ateş azabı vardır.

    15- Ey iman edenler toplu olarak kafirlerle karşılaştığınız zaman onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın).

    16- Kim onlara böyle bir günde -yine savaşmak için bir yana çekilen ya da bir başka bölüğe katılmak için yer tutanın dışında- arkasını çevirirse gerçekten o Allah'tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o.

    17- Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın ama Allah attı. Mü'minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah işitendir bilendir.

    18- İşte size böyle… Gerçekten Allah kafirlerin hileli-düzenlerini boşa çıkarıcıdır.

    19- Eğer fetih istiyor idiyseniz (ey kafirler) işte size fetih; ama eğer (inkardan ve eski yaptıklarınızdan) vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Yok geri dönerseniz Biz de döneriz. Topluluğunuz çok da olsa size bir şey sağlayamaz. Çünkü Allah mü'minlerle beraberdir.

    20- Ey iman edenler Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin. Siz de işitiyorken ondan yüz çevirmeyin.

    21- Ve: "Biz işittik" dedikleri halde gerçekte işitmeyenler gibi olmayın;

    22- Gerçek şu ki Allah Katında yerde debelenenlerin en kötüsü (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir.

    23- Eğer Allah onlarda bir hayır görseydi muhakkak onlara işittirirdi. İşittirseydi bile arka çevirenler olarak (yine) yüz çevirirlerdi.

    24- Ey iman edenler size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah'a ve Resûlü’ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız.

    25- Ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayan bir fitneden korkup-sakının. Bilin ki gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

    26- Hatırlayın; hani sizler sayıca azdınız ve yeryüzünde zayıf bırakılmıştınız insanların sizi kapıp-yakalamasından korkuyordunuz. İşte O sizi (yerleşik kılıp) barındırandı sizi yardımıyla destekledi ve size temiz şeylerden rızıklar verdi. Ki şükredesiniz.

    27- Ey iman edenler Allah'a ve Resûlü’ne ihanet etmeyin bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin.

    28- Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan konusudur.) Allah yanında ise büyük bir mükafat vardır.

    29- Ey iman edenler Allah'tan korkup-sakınırsanız size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.

    30- Hani o inkar edenler seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır.

    31- Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; "İşittik" dediler. "İstesek biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz. Bu eskilerin efsanelerinden başkası değildir."

    32- Bir de: "Ey Allah'ımız eğer bu (Kur'an) bir gerçek olarak Senin Katından ise gökyüzünden üstümüze taş yağdır veya acı bir azap getir (bakalım)." demişlerdi.

    33- Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece Allah onları azaplandıracak değildir. Ve onlar bağışlanma dilemektelerken de Allah onları azaplandıracak değildir.

    34- Onlar Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah ne diye onları azaplandırmasın? Onun (asıl) koruyucularıyalnızca korkup-sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.

    35- Onların Beyt(-i Şerif) önündeki duaları ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık inkar ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı.

    36- Gerçek şu ki inkar edenler (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu onlara yürek acısı olacaktır sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır.

    37- Bu Allah'ın murdar olanı temizden ayırt etmesi; murdarı bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.

    38- O inkar edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse geçmişte (yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa önceki (toplumlara uygulanan) sünnet muhakkak (onların başından da) geçmiş olacaktır.

    39- Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa şüphesiz Allah yaptıklarını görendir.

    40- Geri dönerlerse bilin ki gerçekten Allah sizin mevlanızdır. O ne güzel mevladır ve ne güzel yardımcıdır.

    41- Bilin ki 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri muhakkak Allah'ın Resûlün yakınların yetimlerin yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah'a hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah herşeye güç yetirendir.

    42- Hani siz vadinin yakın kenarında onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah gerçekten işitendir bilendir.

    43- Hani Allah onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O elbette sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

    44- Karşı karşıya geldiğinizde Allah 'olacağı olan işi gerçekleştirmek' için onları gözlerinizde az gösteriyor sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah'a döndürülür.

    45- Ey iman edenler bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman dayanıklılık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız.

    46- Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin çözülüp yılgınlaşırsınız gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.

    47- Bir de yurtlarından refahtan şımarıp-azıtarak insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (halkı) Allah'ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatandır.

    48- O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: "Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım" demişti. Ne zaman ki iki topluluk birbirini görür oldu (karşılaştı) o iki topuğu üstünde geri döndü ve: "Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görüyorum ben Allah'tan da korkuyorum" dedi. Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

    49- Münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: "Bunları (Müslümanları) dinleri aldattı." Oysa kim Allah'a tevekkül ederse şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    50- Melekleri onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin.

    51- Bu ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir. Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir.

    52- Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi Allah'ın ayetlerini inkar ettiler de Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz Allah en büyük kuvvet sahibidir sonuçlandırması pek şiddetlidir.

    53- Nedeni şu: Bir kavim (toplum) kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir bilendir.

    54- Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar Rablerinin ayetlerini yalanladılar; Biz de günahları dolayısıyla onları helak ettik. Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulmeden kimselerdi.

    55- Allah Katında canlıların en kötüsü şüphesiz inkar edenlerdir. Onlar artık inanmazlar.

    56- Bunlar içlerinden antlaşma yaptığın kimselerdir ki sonra her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar sakınmazlar.

    57- Bundan dolayı savaşta onları yakalarsan öyle darmadağın et ki onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.

    58- Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Allah ihanet edenleri sevmez.

    59- İnkar edenler kaçıp-kurtulduklarını sanmasınlar; gerçek şu ki onlar (Bizi) aciz bırakamazlar.

    60- Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz size 'eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.

    61- Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse sen de ona eğilim göster ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O işitendir bilendir.

    62- Onlar seni aldatmak isterlerse şüphesiz Allah sana yeter. O seni yardımıyla ve mü'minlerle destekledi.

    63- Ve onların kalplerini uzlaştırdı. Sen yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile onların kalplerini uzlaştıramazdın. Ama Allah aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

    64- Ey Peygamber sana ve seni izleyen mü'minlere Allah yeter.

    65- Ey Peygamber mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa kafirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur.

    66- Şimdi Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah sabredenlerle beraberdir.

    67- Hiçbir peygambere yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.

    68- Eğer Allah'ın geçmişte bir yazması (söz vermesi) olmasaydı aldıklarınıza karşılık size gerçekten büyük bir azap dokunurdu.

    69- Artık ganimet olarak elde ettiklerinizden helal ve temiz olarak yiyin ve Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir."

    70- Ey peygamber ellerinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah bağışlayandır esirgeyendir."

    71- Eğer sana ihanet etmek isterlerse onlar daha önce Allah'a da ihanet etmişlerdi; böylece O da "bozguna uğramaları (için) sana imkan vermişti.' Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    72- Gerçek şu ki iman edenler hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler onlar hicret edinceye kadar sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah yaptıklarınızı görendir.

    73- İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.

    74- İman edenler hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler işte gerçek mü'min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.

    75- Bundan sonra iman edip hicret edenler ve sizinle birlikte cihad edenler işte onlar sizdendir. Akrabalar (mirasta) Allah'ın Kitabı’na göre birbirlerine (mirasta) önceliklidir. Doğrusu Allah herşeyi bilendir.

  9. #9
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    TEVBE SURESİ

    1- (Bu) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resûlü’nden kesin bir uyarıdır.

    2- Bundan böyle yeryüzünde (size tanınmış bir süre olarak) dört ay dolaşın. Ve bilin ki Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır.

    3- Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü Allah'tan ve Resûlü’nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah müşriklerden uzaktır O'nun Resûlü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri acı bir azapla müjdele.

    4- Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını süresi bitene kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah muttaki olanları sever.

    5- Haram aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün onları tutuklayın kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    6- Eğer müşriklerden biri senden 'eman isterse' ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.

    7- Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında müşriklerin Allah Katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar) size karşı (doğru) bir tutum takındıkça siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah muttaki olanları sever.

    8- Nasıl olabilir ki!.. Eğer size karşı galip gelirlerse size karşı ne 'akrabalık bağlarını' ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip-tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar kalpleri ise karşı koyar. Onların çoğu fasık kimselerdir.

    9- Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri satın aldılar böylece O'nun yolunu engellediler. Onların yaptıkları gerçekten ne kötüdür.

    10- Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını' ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. İşte bunlar haddi aşmakta olanlardır.

    11- Eğer onlar tevbe edip namazı kılarlarsa ve zekatı verirlerse artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

    12- Ve eğer antlaşmalardan sonra yine yeminlerini bozarlarsa ve dininize hınç besleyip-saldırırlarsa bu durumda küfrün önderleriyle çarpışın. Çünkü onlar yeminleri olmayan kimselerdir; belki cayarlar.

    13- Yeminlerini bozan elçiyi (yurdundan) sürmeye çabalayan ve sizinle ilk defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız Kendisi'nden korkmanıza Allah daha layıktır.

    14- Onlarla çarpışınız. Allah onları sizin ellerinizle azaplandırsın hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun.

    15- Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    16- Yoksa siz içinizden cihad edenleri ve Allah'tan ve Resûlü’nden ve mü'minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya) çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

    17- Şirk koşanların kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken Allah'ın mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır.

    18- Allah'ın mescidlerini yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden namazı dosdoğru kılan zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır.

    19- Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.

    20- İman edenler hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah Katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.

    21- Rableri onlara Katından bir rahmeti bir hoşnutluğu ve onlar için kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler.

    22- Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah büyük mükafat Katında olandır.

    23- Ey iman edenler eğer imana karşı inkarı sevip-tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse işte bunlar zulmeden kimselerdir.

    24- De ki: "Eğer babalarınız çocuklarınız kardeşleriniz eşleriniz aşiretiniz kazandığınız mallar az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler sizlere Allah'tan O'nun Resûlü’nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez.

    25- Andolsun Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti. Hani çok sayıda oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı fakat size bir şey de sağlayamamıştı. Yer ise bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti sonra arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz.

    26- (Bundan) Sonra Allah elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur' indirdi sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkar edenleri azaplandırdı. Bu inkarcıların cezasıdır.

    27- Bunun ardından Allah dilediği kimseden tevbesini kabul eder. Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    28- Ey iman edenler müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız Allah dilerse sizi Kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    29- Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan Allah'ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.

    30- Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?

    31- Onlar Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.

    32- Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.

    33- Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.

    34- Ey iman edenler gerçek şu ki (Yahudi) bilginlerinden ve (Hıristiyan) rahiplerinden çoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele.

    35- Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün onların alınları böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve "İşte bu kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek).

    36- Gerçek şu ki Allah Katında ayların sayısı gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah takva sahipleriyle beraberdir.

    37- (Haram ayları) Ertelemek ancak inkarda bir artıştır. Bununla kafirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için onu bir yıl helal bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine 'çekici ve süslü' gösterilmiştir. Allah inkarcı bir topluluğa hidayet vermez.

    38- Ey iman edenler ne oldu ki size Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre) bu dünya hayatının yararı pek azdır.

    39- Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız O sizi pek acı bir azapla azaplandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah herşeye güç yetirendir.

    40- Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz Allah Ona yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah Ona 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.

    41- Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

    42- Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor.

    43- Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?

    44- Allah'a ve ahiret gününe iman edenler mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir.

    45- Senden yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan kalpleri kuşkuya kapılıp kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.

    46- Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.

    47- Sizinle birlikte çıksalardı size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah zulmedenleri bilir.

    48- Andolsun daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi. Sonunda onlar istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.

    49- Onlardan bir kısmı: "Bana izin ver ve beni fitneye katma" der. Haberin olsun onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir. Hiç şüphesiz cehennem o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır.

    50- Sana iyilik dokunursa bu onları fenalaştırır bir musibet isabet edince ise: "Biz önceden tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp giderler.

    51- De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."

    52- De ki: "Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.

    53- De ki: "İsteyerek veya istemeyerek infak edin; sizden kesin olarak kabul edilmeyecektir. Çünkü siz bir fasıklar topluluğu oldunuz."

    54- İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey Allah'ı ve elçisini tanımamaları namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir.

    55- Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.

    56- Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.

    57- Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı hızla oraya yönelip koşarlardı.

    58- Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar.

    59- Eğer onlar Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: "Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (ya).

    60- Sadakalar -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler düşkünler (zekat) işinde görevli olanlar kalpleri ısındırılacaklar köleler borçlular Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    61- İçlerinden Peygamberi incitenler ve: "O (her sözü dinleyen) bir kulaktır" diyenler vardır. De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a iman eder mü'minlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın elçisine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır."

    62- Sizi hoşnut kılmak için Allah'a yemin ederler; oysa mü'min iseler hoşnut kılınmaya Allah ve elçisi daha layıktır.

    63- Bilmiyorlar mı kim Allah'a ve elçisine karşı koymaya çalışırsa gerçekten onun için onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük aşağılanma budur.

    64- Münafıklar kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır."

    65- Onlara sorarsan andolsun: "Biz dalmış oyalanıyorduk" derler. De ki: "Allah ile O'nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?"

    66- Özür belirtmeyiniz. Siz imanınızdan sonra inkara saptınız. Sizden bir topluluğu bağışlasak da bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar olmaları nedeniyle azaplandıracağız.

    67- Münafık erkekler ve münafık kadınlar bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler iyilikten alıkoyarlar ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar fıska sapanlardır.

    68- Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır.

    69- Sizden önceki (münafıklar ve kafirler) gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır.

    70- Onlara kendilerinden öncekilerin; Nuh Ad Semud kavminin İbrahim kavminin Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

    71- Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder kötülükten sakındırırlar namazı dosdoğru kılarlar zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.

    72- Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.

    73- Ey Peygamber kafirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir ne kötü bir yataktır o!..

    74- Allah'a and içiyorlar ki (o inkar sözünü) söylemediler. Oysa andolsun onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının kendilerini Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da ahirette de acı bir azapla azaplandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur.

    75- Onlardan kimi de: "Andolsun eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmiştir.

    76- Onlara Kendi bol ihsanından verince ise onunla cimrilik yaptılar ve yüz çevirdiler; onlar böyle sırt dönenlerdir.

    77- Böylece O da Allah'a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle kendisiyle karşılaşacakları güne kadar kalplerinde nifakı (sonuçta köklü bir duygu olarak) yerleşik kıldı.

    78- Onlar bilmiyorlar mı ki elbette Allah onların gizli tuttuklarını da fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah gaybın bilgisine sahip olandır.

    79- Sadakalar konusunda mü'minlerden ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir azap vardır.

    80- Sen onlar için ister bağışlanma dile istersen dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu gerçekten onların Allah'a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez.

    81- Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı.

    82- Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler çok ağlasınlar.

    83- Bundan böyle Allah seni onlardan bir topluluğun yanına döndürür de (yine savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse de ki: "Kesin olarak benimle hiçbir zaman (savaşa) çıkamazsınız ve kesin olarak benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz oturmayı ilk defa hoş gördünüz; öyleyse geride kalanlarla birlikte oturun."

    84- Onlardan ölen birinin namazını hiçbir zaman kılma mezarı başında durma. Çünkü onlar Allah'a ve elçisine (karşı) inkara saptılar ve fasık kimseler olarak öldüler.

    85- Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünyada azaplandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor.

    86- "Allah'a iman edin O'nun elçisi ile cihad etmeye çıkın" diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar senden izin isteyip: "Bizi bırakıver oturanlarla birlikte olalım" dediler.

    87- (Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar.

    88- Ama Resul ve onunla birlikte olan mü'minler mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler; işte bütün hayırlar onlarındır ve kurtuluşa erenler onlardır.

    89- Allah onlar için süresiz kalacakları altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

    90- Bedevilerden özür belirtenler kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve elçisine yalan söyleyenler de oturup kaldı. Onlardan inkar edenlere pek acı bir azap isabet edecektir.

    91- Allah'a ve elçisine karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları sürece güçsüz-zayıflara hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin aleyhinde de bir yol yoktur. Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    92- Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.

    93- Yol ancak o kimseler aleyhinedir ki zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar bilmezler.

    94- Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: "Özür belirtmeyiniz size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir O'nun elçisi de. Sonra gaybı da müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O yaptıklarınızı size haber verecektir."

    95- Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah'a and içecekler. Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak barınma yerleri cehennemdir.

    96- Kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz.

    97- Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    98- Bedevilerden öyleleri vardır ki infak ettiğini bir cereme sayar ve sizi felaketlerin sarıvermesini bekler. Kötü felaket onları sarsın. Allah işitendir bilendir.

    99- Bedevilerden öyleleri de vardır ki onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    100- Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

    101- Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin Biz onları biliriz. Biz onları iki kere azaplandıracağız sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler.

    102- Diğerleri günahlarını itiraf ettiler onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.

    103- Onların mallarından sadaka al bununla onları temizlemiş arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu senin duan onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir bilendir.

    104- Onlar bilmiyorlar mı ki gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz tevbeleri kabul eden esirgeyen O'dur.

    105- De ki: "Yapıp-edin. Allah sizin yapıp-ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir. O'nun elçisi ve mü'minler de. Yakında gaybı ve müşahede edilebileni Bilen'e döndürüleceksiniz ve O size yaptıklarınızı haber verecektir."

    106- Diğer bir kısmı Allah'ın emri için ertelenmişlerdir. O bunları ya azaplandıracak veya tevbelerini kabul edecektir. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    107- Zarar vermek inkarı (pekiştirmek) mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.

    108- Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiçbir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever.

    109- Binasının temelini Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.

    110- Onların kalpleri parçalanmadıkça kurdukları bina kalplerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

    111- Hiç şüphesiz Allah mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar öldürürler ve öldürülürler; (bu) Tevrat'ta İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.

    112- Tevbe edenler ibadet edenler hamd edenler (İslam uğrunda) seyahat edenler rükû edenler secde edenler iyiliği emredenler kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü'minleri müjdele.

    113- Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.

    114- İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Kendisine onun gerçekten Allah'a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim çok duygulu yumuşak huyluydu.

    115- Bir topluluğa Allah hidayet verdikten sonra korkup-sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları sapıklığa sürükleyecek değildir. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir.

    116- Gerçek şu ki göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; diriltir ve öldürür. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.

    117- Andolsun Allah Peygamberin muhacirlerin ve ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi neredeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O onlara (karşı) çok şefkatlidir çok esirgeyicidir.

    118- (Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O'nun dışında (yine) Allah'tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah (yalnızca) O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir.

    119- Ey iman edenler Allah'tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun.

    120- Medine halkına ve çevresindeki bedevilere Allah’ın elçisinden geri kalmaları kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk bir yorgunluk 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri) kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah iyilik yapanların ecrini kaybetmez.

    121- Küçük büyük infak ettikleri her nafaka ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi mutlaka Allah'ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için (bunlar) onlar adına yazılmıştır.

    122- Mü'minlerin tümünün öne fırlayıp çıkmaları gerekmez. Öyleyse onlardan her bir topluluktan bir grup çıktığında (bir grup da) dinde derin bir kavrayış edinmek (tafakkuhta bulunmak) ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarmak için (geride kalabilir). Umulur ki onlar da kaçınıp-sakınırlar.

    123- Ey iman edenler inkar edenlerden size en yakın olanlarla savaşın; sizde 'bir güç ve caydırıcılık' görsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir.

    124- Bir sûre indirildiğinde onlardan bazısı: "Bu hanginizin imanını arttırdı?" der. Ancak iman edenlere gelince; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler.

    125- Kalplerinde hastalık olanların ise iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip-arttırmış ve onlar kafir kimseler olarak ölmüşlerdir.

    126- Görmüyorlar mı ki gerçekten onlar her yıl bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar.

    127- Bir sûre indirildiğinde bazısı bazısına bakar (ve): "Sizi bir kimse görüyor mu?" (der.) Sonra sırt çevirir giderler. Gerçekten onlar kavramayan bir topluluk olmaları dolayısıyla Allah onların kalplerini çevirmiştir.

    128- Andolsun size içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden size pek düşkün mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.

    129- Eğer onlar yüz çevirirlerse de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur."

  10. #10
    sadece SUSUYORUM artık tükenmez@kalem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    13.10.2011
    Mesajlar
    1.322
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    73

    Standart

    YUNUS SURESİ

    Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

    1- Elif Lam Ra. Bunlar hikmetli Kitab’ın ayetleridir.

    2- İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve iman edenlere muhakkak kendileri için Rableri Katında 'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz insanlara şaşırtıcı mı geldi? İnkar edenler: “Gerçekten bu açıkça bir büyücüdür" dediler.

    3- Şüphesiz sizin Rabbiniz altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra arşa istiva eden işleri evirip-çeviren Allah'tır. O’nun izni olmadıktan sonra hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?

    4- Sizin tümünüzün dönüşü O'nadır. Allah'ın va'di bir gerçektir. İman edip salih amellerde bulunanlara adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan sonra onu iade edecek olan O'dur. İnkar edenler ise küfürleri dolayısıyla onlar için kaynar sudan bir içki ve acı bir azap vardır.

    5- Güneş’i bir aydınlık Ay’ı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tespit eden O'dur. Allah bunları ancak hak ile yaratmıştır. O bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır.

    6- Gerçekten gece ile gündüzün art arda gelişinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır.

    7- Bizimle karşılaşmayı ummayanlar dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar;

    8- İşte bunların kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir.

    9- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar da Rableri onları imanları dolayısıyla altından ırmaklar akan nimetlerle donatılmış cennetlere yöneltip-iletir (hidayet eder).

    10- Oradaki duaları: "Allah'ım Sen ne Yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri: "Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten hamd alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."

    11- Eğer Allah onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları gibi insanlara şerri de çabuklaştırsaydı mutlaka ecellerine hüküm verilirdi. İşte Bize kavuşmayı ummayanları Biz böylece taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız.

    12- İnsana bir zarar dokunduğunda yan yatarken otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir.

    13- Andolsun sizden önceki nesilleri resulleri kendilerine apaçık deliller getirdiği halde zulmettikleri ve iman etmeyecek oldukları için yıkıma uğrattık. İşte Biz suçlu-günahkar olan bir topluluğu böyle cezalandırırız.

    14- Sonra nasıl yapıp-davranacaksınız diye gözlemek için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.

    15- Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda Bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: "Bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem gerçekten ben büyük günün azabından korkarım."

    16- De ki: "Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?"

    17- Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz O suçlu-günahkarları kurtuluşa erdirmez.

    18- Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir."

    19- İnsanlar tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.

    20- Bir de derler ki: "Rabbinden üzerine bir ayet (mucize) indirilse ya!.." De ki: "Gayb yalnızca Allah'ındır siz bekleyedurun; ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."

    21- İnsanlara şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra bir rahmet dokundurduğumuz zaman ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmak (bir entrika çevirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim)dir. De ki: "Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz Bizim elçilerimiz sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar."

    22- Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan muhakkak Sana şükredenlerden olacağız."

    23- Ama (Allah) onları kurtarınca hemen haksız yere yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz Bizedir Biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz.

    24- Dünya hayatının örneği ancak gökten indirdiğimiz onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız.

    25- Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir.

    26- Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar ne bir zillet işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.

    27- Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu yok. Onların yüzleri sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.

    28- O gün onların tümünü birarada toplayacağız sonra şirk katanlara: "Yerinizden ayrılmayınız; siz de şirk koştuklarınız da" diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır. Şirk koştukları derler ki: "Siz bize ibadet ediyor değildiniz."

    29- "Bizim ile sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. Gerçekten biz sizin ibadetinizden habersizdik."

    30- İşte orada her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl-gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülecekler. Yalan yere uydurdukları da kendilerinden kaybolup uzaklaşacaklar.

    31- De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?

    32- İşte bu sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki nasıl hala çevriliyorsunuz?

    33- Böylece Rabbinin sözü o fasık kimseler üzerinde (şöyle) gerçekleşmiştir ki: "Onlar şüphesiz iman etmezler."

    34- De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan ilk kez yaratacak sonra onu iade edecek olan var mı?" De ki: "Allah yaratmayı (ilkin) başlatır sonra onu iade eder. Öyleyse nasıl çevriliyorsunuz?"

    35- De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mı?" De ki: "Hakka ulaştıracak Allah'tır. Öyleyse hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibidir yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?"

    36- Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah onların işlemekte olduklarını bilendir.

    37- Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur alemlerin Rabbindendir.

    38- Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın."

    39- Hayır onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.

    40- Onlardan ona inananlar var ve ona inanmayanlar da vardır. Rabbin bozgunculuk çıkaranları daha iyi bilir.

    41- Eğer seni yalanlarlarsa onlara de ki: "Benim yaptıklarım benim sizin yaptıklarınız sizindir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım."

    42- Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?

    43- Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın?

    44- Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar kendi nefislerine zulmediyorlar.

    45- Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları birarada toplayacağı gün onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi.

    46- Onlara vaadettiğimiz (azabın) bir kısmını sana gösteririz veya senin hayatına son veririz (de görmen ahirete kalır.) Onların dönüşleri Bizedir sonra Allah işlediklerine şahiddir.

    47- Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.

    48- Derler ki: "Eğer doğru sözlüyseniz bu belirttiğiniz süre (va'd) ne zamanmış?"

    49- De ki: "Allah'ın dilemesi dışında kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince artık ne bir saat ertelenebilirler ne öne alınabilirler.

    50- De ki: "Düşündünüz mü hiç eğer O'nun azabı size gece veya gündüz geliverirse suçlu-günahkarlar bunu ne diye erkene almak istiyorlar?"

    51- Gerçekleştikten sonra mı O'na iman edeceksiniz? Hemen şimdi mi? Oysa siz onun (azabın) erkence gelmesini istiyordunuz.

    52- Sonra o zulmetmekte olanlara: "Sürekli azabı tadın" denilecek. Kazandıklarınız dışında bir başka şeyle mi cezalandırılacaktınız?"

    53- "Bu bir gerçek mi?" diye senden haber soracaklar. De ki: "Evet Rabbime andolsun ki şüphesiz gerçektir ve sizler aciz bırakacak değilsiniz."

    54- Zulmeden her nefis yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.

    55- Haberin olsun göktekilerin ve yerdekilerin tümü gerçekten Allah'ındır. Haberin olsun; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; ancak onların çoğu bilmezler.

    56- O diriltir ve öldürür. Ve O'na döndürüleceksiniz.

    57- Ey insanlar Rabbinizden size bir öğüt sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi.

    58- De ki: "Allah'ın bol ihsanıyla (fazlıyla) ve rahmetiyle yalnız bunlarla sevinsinler. Bu onların toplayıp yığmakta olduklarından hayırlıdır."

    59- De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?"

    60- Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir ancak onların çoğu şükretmezler.

    61- Senin içinde olduğun herhangi bir durum onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki ona (iyice) daldığınızda Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de daha büyüğü de yoktur ki apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.

    62- Haberiniz olsun; Allah'ın velileri onlar için korku yoktur mahzun da olmayacaklardır.

    63- Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır.

    64- Müjde dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

    65- Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O işitendir bilendir.

    66- Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.'

    67- O dinlenmeniz için geceyi gündüzü de aydınlatıcı (mubsir) olarak sizin için yaratmıştır. Şüphesiz işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır.

    68- "Allah çocuk edindi" dediler. O (bundan) Yücedir; O hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Kendinizde buna ilişkin bir delil de yoktur. Allah'a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?

    69- De ki: "Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler kurtuluşa ermezler."

    70- (Onlar için) Dünyada geçici bir meta (vardır). Sonra dönüşleri Bizedir; sonra da inkara sapışları dolayısıyla onlara şiddetli azabı taddıracağız.

    71- Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın) sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin.

    72- Eğer yüz çevirecek olursanız ben sizden bir karşılık istemedim. Benim ecrim yalnızca Allah'a aittir. Ve ben Müslümanlardan olmakla emrolundum.

    73- Fakat onu yalanladılar; Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık ve onları halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Uyarılanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak.

    74- Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte Biz haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.

    75- Sonra bunların ardından Firavun'a ve onun önde gelen çevresine Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler. Onlar suçlu-günahkar bir kavimdi.

    76- Onlara Katımız'dan hak geldiği zaman dediler ki: "Bu kuşkusuz apaçık bir büyüdür."

    77- Musa: "Size hak geldiğinde (böyle) mi söylersiniz? Bu bir büyü müdür? Oysa büyücüler kurtuluşa ermezler" dedi.

    78- Onlar: "Siz ikiniz bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz sizin ikinize inanacak değiliz" dediler.

    79- Firavun: "Bana bütün bilgin büyücüleri getirin" dedi.

    80- Büyücüler geldiğinde Musa: "Atacağınız şeyleri atın” dedi.

    81- Onlar atınca Musa dedi ki: "Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez."

    82- Allah suçlu-günahkarlar istemese de hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.

    83- Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.

    84- Musa dedi ki: "Ey kavmim eğer siz Allah'a iman edip Müslüman olmuşsanız artık yalnızca O'na tevekkül edin."

    85- Dediler ki: "Biz Allah'a tevekkül ettik; Rabbimiz bizi zulmeden bir kavim için bir fitne (konusu) kılma."

    86- "Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar."

    87- Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: "Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri de müjdele."

    88- Musa dedi ki: "Rabbimiz şüphesiz Sen Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler."

    89- (Allah) Dedi ki: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın."

    90- Biz İsrailoğulları'nı denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğulları'nın kendisine inandığı (İlah'tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi.

    91- Şimdi öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın.

    92- Bugün ise senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu Bizim ayetlerimizden habersizdirler.

    93- Andolsun Biz İsrailoğulları’nı hoşlarına gidecek güzel bir yerde yerleştirdik ve temiz şeylerden kendilerine rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler. Şüphesiz Rabbin aralarında anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda kıyamet günü hüküm verecektir.

    94- Sana indirdiğimizden eğer kuşkudaysan senden önce kitabı okuyanlara sor. Andolsun Rabbinden sana gerçek gelmiştir şu halde kuşkuya kapılanlardan olma.

    95- Ve Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma; yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun.

    96- Gerçek şu ki Rabbinin kelimesi üzerlerinde hak olanlar onlar inanmazlar.

    97- Onlara her ayet getirilse bile. Acı azabı görünceye kadar.

    98- Ama (azap geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.

    99- Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin tümü topluca iman ederdi. Öyleyse onlar mü'min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın?

    100- Allah'ın izni olmaksızın hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.

    101- De ki: "Göklerde ve yerde ne var? Bir bakıverin." İman etmeyen bir topluluğa apaçık ayetler ve uyarmalar bir şey sağlamaz.

    102- Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen) günlerin bir benzerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: "Bekleyedurun. Şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."

    103- Sonra Biz elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız Bizim üzerimize bir haktır.

    104- De ki: "Ey insanlar eğer benim dinimden yana bir kuşku içindeyseniz ben sizin Allah'tan başka ibadet ettiklerinize ibadet etmiyorum ancak ben sizin hayatınıza son verecek olan Allah'a ibadet ederim. Ben mü'minlerden olmakla emrolundum."

    105- Ve: "Bir muvahhid (hanif) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma"

    106- "Allah'tan başka sana yararı da zararı da olmayan(ilahlar)a tapma. Eğer sen (bunun aksini) yapacak olursan bu durumda gerçekten zulmedenlerden olursun" (diye emrolundum.)

    107- Allah sana bir zarar dokunduracak olsa O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O bağışlayandır esirgeyendir.

    108- De ki: "Ey insanlar şüphesiz size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayet bulursa o ancak kendi nefsi için hidayet bulmuştur. Kim saparsa o da kendi aleyhine sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim."

    109- Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.

1. Sayfa - Toplam 12 Sayfa var 1 2 3 11 ... SonuncuSonuncu

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]