Oyunu Adı: Don Cristobita ile Dona Rosita'nın Acıklı Güldürüsü
Yazan: Federico G. Lorca
Çeviren: Memet Fuat
SİVRİSİNEK – Bayanlar bir de baylar! Dinleyin hele! Küçük delikanlı kapa çeneni... sen de küçük hanım otur yerine yoksa öyle bir pataklarım ki seni yerinden bile kıpırdayamazsın bir daha! Susun sessizlik babasının evindeymiş gibi dolaşsın dursun. Susun susun da son söylenen sözlerin tatlı kalıntıları süzüle süzüle suyun dibine otursun. (Bir davul sesi.) Ben bir de benim bu kumpanyam ta eskiden soylu kişilerin tiyatrosundan kalmayız; kontların markizlerin tiyatrosundan; altınlar aynalar tiyatrosu; hani şu soylu bayların uyumaya geldiği soylu bayanların da... onların da uyumaya geldiği... Beni bir de benim bu kumpanyamı kapatıp üstümüze kilidi basmışlardı. Neler çektik bilemezsiniz. Ama bir gün ben anahtar deliğine gözümü uydurdum ışıkta taze menekşe gibi titreyen bir yıldız gördüm. Zorladım dayandım sonuna kadar açtım gözümü... çünkü rüzgar delikten içeri parmağını sokmuş gözümü kapatayım diye dürtüp duruyordu... o yıldızın altından cici kayıkların yol sürdüğü geniş bir ırmak bana bakıp gülümsedi. Söyledim arkadaşlarıma tarlalardan çayırlardan koşa koşa kaçtık basit insanları soylu olmayan kişileri aradık; onlara belki gösterebiliriz diye şeyleri küçük şeyleri küçük minik işlerini dünyanın; dağlardaki yeşil ayların altında kıyılardaki gül rengi ayların altında. Eh şimdi de ay yükseldiğine ateşböcekleri ufacık mağaralarına çekildiklerine göre "Don Cristobita ile Dona Rosita'nın Acıklı Güldürüsü" adlı oyunumuza başlayabiliriz. Kaba Cristobita'nın tersliklerine yaratacağı üzüntülere Dona Rosita'nın çekeceği acılara hazırlayın kendinizi; yalnızca bir kadın değil Dona Rosita donmuş suların üzerinde uçan bir yağmurkuşu dokunsan kırılıverecek küçücük bir ispinoz; onun çekeceği acılara ağlamaya hazırlanın. Hadi başlayalım öyleyse! (Çıkmasıyla girmesi bir olur.) Gel şimdi... ÇAL!... RÜZGAR GİBİ ES!... şu merak dolu yüzleri yala geç; al götür iç çekişlerini dağların ardına; sevgilisiz küçük kızların gözlerinde biriken yaşları kurut!
(Müzik)
Dört küçük yaprağı vardı
ağacımın
da rüzgar...
aldı götürdü.
Paylaş