Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
2. Sayfa - Toplam 4 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 11 ile 20 ve 34

Konu: Tiradlar - Tirad Örnekleri - Oyuncu Adayları İçin Tiradlar

  1. #11

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyunu Adı: 4. Murat
    Yazan: Turan Oflazoğlu



    SULTAN MURAT – Kur'andır bu!
    Her karanlığı aydınlatandır bu!
    Bütün sözlere bütün eylemlere hakandır bu!
    (Kalabalığın üstüne yürür.)
    Kur'andır bu!
    Yerin göğün sırrını kesin buyruklarla açıklayandır bu!
    Tekmil peygamberleri doğrulayandır bu!
    Kur'andır bu!
    (Yavaş yavaş tahtına doğru çekilerek)
    O doğmayan ve doğurmayanın ağzından
    doğrudan doğruya onun ağzından konuşandır bu.
    O ki yerde insanların yürek vuruşunu ayarlıyandır
    gökte yıldızların dönüşünü sağlıyandır.
    Onun ağzından konuşandır bu!
    (Oturur.)
    Kur'andır bu!
    (Bekler. Kalabalık büyülenmiştir. Murat Kur'andan bir yer açar sessiz okur sonra.)
    Sultanlar sultanı Hud suresinde buyuruyor ki:
    "Büyüğünüz sizden nasıl davranmanızı isterse
    öyle davranacaksınız kullarım!"
    Sorarım size: Bu kitabın yanıldığını
    ileri sürecek müslüman var mı içinizde?
    Sultanlar sultanı Et-tevbe suresinde buyuruyor ki:
    "Ey inananlar Tanrıdan korkun
    ve sadık kişilerle beraber olun!" "İnananlar" deniyor...
    Tanrıya inanmayan müslüman var mı içinizde?
    Derim ki kullarım
    kıyamet göğü gergin bir davul kesilip
    gümbür gümbür ötmeden
    yeryüzünü karanlık yankılar
    kanlı çığlıklarla tir tir titretmeden
    derim ki
    gecenin sarp doruklarından öfke yangınları kopmadan
    yamaçlardan inen som ateşten süvariler
    tüm kentleri köyleri kasıp kavurmadan
    derim ki
    kara elmas tolgalı başbuğ o yağız Yokluk Sultan
    suçlu suçsuz bütün canlıları
    şimşek bakışlarıyla eritmeden
    güzel çirkin tekmil bedenleri kül etmeden.
    kullarım derim ki
    kendinize gelin
    iş işten geçmeden!





  2. #12

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyunu Adı: Godot'yu Beklerken
    Yazan: Samuel Beckett
    Çeviren: Tuncay Birkan



    VLADIMIR - Boş konuşmalarla zamanımızı harcamayalım! (Bir an şiddetle) Fırsat varken bir şeyler yapalım! Her gün birilerinin bize ihtiyacı olmuyor. Aslında özellikle bize ihtiyaç duymuyorlar. Başkaları da daha iyi olmasa bile aynı derecede bizim yaptıklarımızı yapabilirlerdi. Kulaklarımızda çınlayan şu yardım çığlıkları bütün insanlığa yöneltilmiş! Ama burada zamanın bu anında istesek de istemesek de bütün insanlık biziz. Çok geç olmadan bundan yararlanalım! Zalimce bir alın yazısının bize layık gördüğü iğrenç güruhu hakkıyla temsil edelim! Ne dersin? (Estragon hiçbir şey söylemez) Kollarımızı kavuşturup yardım etmenin iyi ve kötü yanlarını hesaplarken cinsimize kötülük etmediğimiz doğru. Kaplan hiç düşünmeden hemcinsinin yardımına koşar ya da çalılıkların kuytularına siner. Ama sorun bu değil. Sorun burada ne yaptığımız. Ve cevabı bildiğimiz için mutluyuz. Evet bu uçsuz bucaksız karmaşada kesin olan tek bir şey var. Godot'nun gelmesini bekliyoruz. Ya da gecenin çökmesini. (Bir an) Buluşacağımız yere saatinde geldik ve bu da sonu işte. Aziz değiliz ama bu da sonu işte. Aziz değiliz ama buluşacağımız yere saatinde geldik. Kaç insan böyle bir şeyle övünebilir?





  3. #13

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyun Adı : Kral Lear
    Yazar : Shakespeare

    LEAR :
    Esin rüzgarlar esin! Yanaklarınız çatlayıncaya kadar üfürün! Kudurun! Esin! Seller boşanın! Kuleleri tepelerindeki fırıldaklara kadar sulara gömün! Düşünce hızıyla bir an içinde çakıp sönen kükürtlü ateşler meşeleri yaran yıldırımın öncüleri alazlayın şu ak saçlı başımı! Siz de ey gökler kainatı saran o korkunç gürlemelerinizle yamyassı edin şu yuvarlak dünyayı! Tabiatın insan döken kalıplarını paramparça edin; nankör insan üreten tohumları silip süpürün!
    (...)
    Gökler gürleyin var kuvvetinizle! Yağmurlar akın! Yıldırımlar saçın ateşinizi! Siz benim kızlarım değilsiniz ki! Ben sizi nankörlük ediyorsunuz diye yerebilir miyim? Koca bir ülkeyi vermedim ki size; "evlatlarım" demedim ki size! Bana hiçbir itaat borcunuz yok sizin! Onun için keyfinize bakın neniz varsa yağdırın üzerime... Görüyorsunuz kölenizim artık... Gücü kalmamış adam yerine konmaz olmuş zavallı alil bir ihtiyarım. Ancak "o habis kızlarıma yardakçılık ediyorsunuz" demekten de kendimi alamıyorum. O melunlarla birlik oluyor böyle yaşlı ve ağarmış bir başa göklerden savaş açıyorsunuz. Ayıp! Ayıp!





  4. #14

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyun Adı : Zincire Vurulmuş Prometheus / Prometheus
    Yazar : Aiskhylos

    PROMETHEUS

    Kibrimden gururumdan susuyorum sanmayın:
    Kendimi bu hallere düşmüş gördükçe
    Bir düşünce kemirip duruyor içimi:
    Ben değil miyim bu yeni tanrılara
    Bütün üstünlüklerini kazandıran?
    Ama bu konuda susuyorum
    Neler söyleyeceğimi biliyorsunuz .
    Buna karşılık dinleyin ne kadar düşkündü ölümlüler
    Ve ben bu ağızsız dilsiz çocuksu varlıklara
    Nasıl verdim aklı düşünceyi
    Anlatayım bunu insanları küçültmek için değil
    Onlara ne büyük iyilikler ettiğimi göstermek için.
    Önceleri insanlar görmeden bakıyor
    Dinlediklerini anlamıyorlardı
    Uzun ömürleri boyunca düş görüntüleri gibi
    Düzensiz gelişigüzel yaşıyorlardı.
    Bilmiyorlardı duvar örmesini.
    İçine güneş giren evler yapmasını
    Ağacı kullanmasını bilmiyorlardı.
    Yerin altında karanlık mağaralarda
    Karınca sürüleri gibi yaşıyorlardı.
    Ne kışın geleceği belliydi onlar için
    Ne çiçekli baharın ne hareketli yazın.
    Bilinç yoktu hiçbir yaptıklarında
    Ben gösterinceye kadar onlara yıldızların
    Doğuş batışlarını kestirmenin yolunu.
    Sonra sayı bilgisini verdim onlara
    Bu kaynak bilgiyi onlar için ben bulup çıkardım.
    Sonra harf dizilerine geldi sıra
    O dizilerdir ki belleği her şeyin
    Anasıdır bilimlerin ve sanatların.
    Hayvanlara da ilk boyunduruk vuran ben oldum
    Ölümlüleri kurtarmak için kaba işlerden;
    Atlan dizginleyip arabalara koştum
    Zenginlerin şanını artıran arabalara.
    Deniz1er aşan gemilerin bez kanatlarını
    Bulan da benim başkası değil.
    Evet ölümlüler için neler bulmuşken
    Bugün zavallı ben bulamıyorum yolunu
    Kendi başımı dertlen kurtarmanın.
    Dahası var dinledikçe şaşıracaksın:
    Ne bilimler ne sanatlar daha çıkardım!
    En önemlilerinden biri de şu:
    İnsanlar hasta düştükleri zaman
    Ölüp gidiyorlardı devasızlık yüzünden;
    Ne yiyecekleri şeyi biliyorlardı
    Ne içecekleri ne de sürünecekleri şeyi.
    Ben öğrettim onlara otları bir bir karıştırıp
    Bütün hastalıklara karşı ilaçlar
    Cana can katan merhemler yapmasını.
    ......

    Ya toprağın insanlardan sakladığı hazineler?
    Tunç demir gümüş altın ve bütün madenler
    Kim buldum diyebilir bunları benden önce?
    Hiç kimse... Yalan söyler kim buldum derse.
    Uzun sözün kısası şunu bilmiş ol:
    Bütün sanatları Prometheus verdi insanlara.

    Yazan:Aishülos (Çeviri:Azra Erhat-Sabahattin Eyüpoğlu)
    Kitap: T.İş Bankası Yay. Zincire Vurulmuş Prometheus 2000





  5. #15

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyun Adı : Antigone
    Yazar : Sophokles

    (Oyunun başı. Antigone Thebai’de kral sarayının önünde kardeşi İsmene ile konuşmaktadır)

    ANTİGONE:
    İsmene’m canım kardeşim benim babamız Oidipus’un mirası hiçbir acı kahır utanç kaldı mı Zeus’un yaşarken bize tattırmadığı? Şimdi de Kral bütün kente buyruk salmış diyorlar biliyor musun ne? İşittin mi? En sevgilimizin başına gelecekten belki haberin bile yok senin.
    (İsmene:Bir şey duymadım ben bilmiyorum.)
    Sezmiştim böyle olduğunu ondan çağırdım seni buraya sarayın dışına yalnız sen işitesin diye.
    . . .
    Kreon yalnız birini gömüyor ağabeylerimizin öbürünü gömütsüz bırakıyor aşağılamak için. Eteokles’in cenazesini doğru dürüst dua ile kaldırttı saygınlık içinde varsın diye ölüler ülkesine. Ama onunla kucak kucağa can veren Poluneikes’i kimse gömmeyecek demiş kimse yasını tutmayacak! Kardeşimizi böyle gömütsüz gözyaşsız leş kargalarına akbabalara peşkeş çekmiş tatlı bir şölen niyetine. Anlıyorsun ya. Sayın Kreon’un buyruğu seni de beni de yakından ilgilendiriyor... Özellikle beni. Duymayanlar iyice öğrensin diye kendi de geliyormuş buraya. Şakası yok uygulanacak emir. Yasağa karşı çıkan olursa halkça taşlanarak can verecek surlarda. Durum böyle günü saati geldi özündeki mayayı görelim yaratılıştan soylu musun yoksa soylu ataların yozlaşmış bir çocuğu mu?
    . . .
    Israr etmiyorum yardımın eksik olsun işine bak sen. İlerde gönlünden kopsa bile yardımını kabul etmem artık. Ben gömmeye gidiyorum ağabeyimi. bu uğurda ölsem ne gam? Yan yana yatarız kardeşimle iki sevgili gibi suçsa kutsal bir suç benim ki. Şu kısacık yaşamda dirilere yaranmaya değer mi? Öte yandan sonrasızlık bekler beni Ölmüşlerime adıyorum sevgimi sen ama yüz çevirip kutsal yasalardan gönlünce sürdür günlerini.


    Çeviren: Güngör Dilmen
    Kitap: Mitos-Boyut Yay. Eski Yunan Tragedyaları 1 1997 (s:65)
    Alıntı: Sahne Çalışması İçin 100 Monolog/Yabancı oyunlar C:1





  6. #16

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyunu Adı: Nemrut
    Yazan: Gülşah Banda



    NEMRUT - (Sinirli çaresiz) Yüceliğim büyüklüğüm küçücük aciz bir Topal yüzünden tehlikededir. Hissediyorum yakınımda sesini duyuyorum... Soluk alışını duyuyorum çok yakınımda... Benim olan toprakların üzerinde beni yok etmek için çırpınıyor.
    (Bağırır) Topal! Topal! Çık ortaya... Çık karşıma... Alamayacaksın canımı bu bedenden... Bu beden ebedidir... Ölüm yoktur onun için...
    (Çaresiz) Lakin halkın kafasını çelmiştir. Kullarım karşı durmaya çalışmıştır onlara can veren Nemrut'a. Ben düşemem babamın düştüğü gaflete... Kolay değil Nemrut'un gücünü silmek yok etmek ayak altında ezmek. Düzen yeniden kurulacak. Topal'ın canı alınacak ve düzen yeniden Nemrut'un dilediği gibi olacak. Başka kimsenin dilemeğe hakkı yoktur çünkü buralarda. Hak benim... Düzen benim... Can benim... Uzak dur iktidarımdan yarım adam uzak dur!
    (Hiddetle kapıya yeltenir yardımcılarına seslenir. 1. ve 2. yardımcıları girer.)
    Buraya gelin! Buraya gelin! Sakın kimse saraya sokulmasın. Dışardan kimse halktan kimse içeri alınmasın! Demir odaya kimse yaklaştırılmasın! Sarayın yakınından bile geçirilmesin kimse! Şimdi çekilin karşımdan. (Çıkarlar.)
    Topal! Topal! Bulacağım seni! Çocuk olmadan çocuk doğmadan çıkmalısın huzuruma! (Tahtına oturur) Zaman geçiyor! Zaman durmuyor! Çık ortaya Topal! (Bir an) Ne yaparım ben böyle? Demir bir odada kıskıvrak? Kim sokmuştur beni bu hale? Kimden korkarım ki çevirdim etrafını demir zırhla? Yeni candan mı korkarım? Yoksa Topal'dan mı? Değil... Kullarımdan mı? Değil... Ölümden mi? Hayır! Ölüm bana değil kullarımadır. Kullar ölür Nemrut sağ kalır.
    (Kafasını elleri arasına alır.) Nemrut! Ne yaparsın sen burada? Nemrut! Neden girdin bu demir sandığa? Yoksa Nemrut'un zulmünden mi korkarsın? Ne dedim ben? Kimedir Nemrut'un zulmü? Bana mı? Kim kapatmış beni buraya? Nemrut mu?





  7. #17

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyunun Adı: Lysistrata
    Yazan: Aristophanes
    Çeviren: Azra Erhat - Sabahattin Eyuboğlu



    LYSISTRATA - Biz kadınlar savaşın ilk günlerinde haddimizi bildik her yaptığınıza boyun eğdik. Ağız açtırmadınız bize sustuk. Ama yaptıklarınızı beğeniyor muyduk? Hayır. Olanın bitenin pek ala farkında idik. Çok defa köşemizden öğreniyorduk önemli işler üstüne verdiğiniz kötü kararları. İçimiz kan ağlarken yine de gülümseyerek sorardık: "Bugünkü halk toplantısında barış üstüne ne karara vardınız?" Kocamız "Sana ne? Sen karışma!." der biz de susardık.
    Ama ara sıra da ne kötü kararlara varıldığını öğrenir ve sorardık: "Aman kocacığım nasıl olur bu kadar çılgınca bir işe nasıl girersiniz?" Ama kocamız bize yukardan bakarak: "Sen elinin hamuruyla erkeklerin işlerine karışma. Cenk işi erkek işi!" derdi.
    Başımızı derde sokuyordunuz yine de bizim size öğüt vermeye hakkımız yoktu. Ama sonunda siz kendiniz başladınız bağırmaya ulu orta: "Erkek yok mu bu memlekette?" diye; erkekler cevap verdi size: "Yok erkek yok bu memlekette!" İşte o zaman biz kadınlar toplandık ve Yunanistan'ı kurtarmaya karar verdik. Daha bekleyebilir miydik? Söz bizim artık susmak sırası sizde. Aklınızı başınıza toplar öğütlerimizi dinlerseniz işlerinizi biz yoluna koruz.





  8. #18

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyunu Adı: Güldürü Üstüne Aldatma Ya da Tam Tersi
    Yazan: Ahmet Önel



    DALGACI – (Işıklar yandığında koltuğundadır. Elinde tenis raketi..) Ne çok şey anlatabilirim! Hoşsohbet biriyimdir aslında. Yine de pek sevmezler beni. Nedense çekinirler. Huysuz herifin biri olduğum söylenir orda burda. Aldırmam. Her söylenen lafa kulak kabartırsanız işiniz iş demektir yalan mı! Benim işim ise.. Size komik gelebilir belki ama oyun oynarım ben. Sıkı bir oyuncuyumdur hani. Fazlasını sormayın anlatmam. Bir işim daha vardır bu arada. Ona iş denir mi bilmem ama.. (Kolundaki aleti gösterir.) Bunu saat sanırsanız aldanırsınız. Dünya nüfus göstergesidir bu. Şu an evet şu an yeryüzünde kaç insan evladı var anında söyleyebilirim. Tam t****** altı milyar yediyüz yirmi milyon üçyüz kırkaltı bin seksen dört kişi. Yemin ederim ki doğru! Eh ne yapalım herkesin bir merakı var işte. Ben sizin o minik içki şişelerini yan yana dizip de eşe dosta gösterip böbürlenmenize karışıyor muyum! Aslında itiraf etmek gerekirse sorumluluk duygusu fazla olan biri değilim. Sorumluluk almaktan da ana değilim hani. Dalgacının biri olduğum bile söylenebilir canım! Bana kalsaydı ne o ne bu şair olmak isterdim! Çok ciddiyim. Güzel körpecik kızlar sırtımı kaşıyıp yelpaze sallarken ben de şarabımı yudumlayıp şiirler döktürseydim fena mı olurdu sanki! Ya da bir yazar olup öyküler kurmak! Bakın bu da fena değil.. Yeni yeni insanlar salardım yeryüzüne ve onlar birbirlerini didiklerlerken ben de bir köşeye çekilir ve keyifle izlerdim kurguladığım dünyayı. Olmadı işte! Ne yaparsınız beni kurgulayan da böylesini uygun görmüş. Ancak hayatın kendine has kuralları var. Acımasız bir dünyayla burun buruna geliyoruz pencereyi araladığımızda. Üzümler kendiliğinden şaraba dönüşmüyor. Çaba gerekiyor çünkü. Sonuç olarak şiiri çoktan bıraktım. Öyküye zaten başlamamıştım. Herkes gibi yaşamayı seçtim sizin anlayacağınız. Ayrıca bir yazar nedir ki! Eninde sonunda kendi gölgesiyle sohbet eden bir ademoğlu! Yalan mı?
    Şimdiden kantarın topuzunu kaçırdım bile. Yazmak şart değil ya bir öykü anlatacaktım size. Her ne kadar yazar olamadıysam da bir yazarın öyküsünü aktaracaktım. Aldığı bir siparişin heyecanıyla soluğu kıyıkentteki bir motel odasında alan bir düş ustasının öyküsünü evet! Eh motel masrafını ödeyecek olan kendisi değil nasıl olsa! Motelin en güzel odasına yerleşmekten kim alıkoyabilir ki kendisini! Ne keyifli bir durum öyle değil mi! Ancak şu üzümdeki çaba burada da gerekiyor. Sözcüklerden şarap yapmak kolay mı sanıyorsunuz yoksa? Felsefe paralayacak değilim. Yüzüme gözüme bulaştırmadan öyküyü anlatabileyim yeter bana. Son olarak söyleyeceğim şu: Yazarlar yarattıkları aracılığıyla özlemlerini dile getirirler biraz da.. Maharet sözcüklerde sizin anlayacağınız. Ah sözcükler! O görünmez kanatlar.. O duyulmayan kanat çırpışları.. Kimi zaman da nasıl aldatır biz çaresiz insanları! Bütün bu söylediklerim gibi tıpkı. Yoksa siz.. deminden beri konuştuğumu mu sanıyorsunuz? (Yerinden doğrulur raketi sallayarak çıkar.)





  9. #19

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Oyunun Adı: Bir Evlenme
    Yazan: Nikolay V. Gogol
    Çevirenler: Melih Cevdet Anday - Erol Güney



    AGAFYA TIHONOVNA - Aman yarabbim... Karar vermek ne güç şeymiş... Bir kişi iki kişi olsa ne ise... Ama dört kişi... Gel de birini seç. Nikanor İvanoviç biraz zayıf ama hiç de fena değil. İvan Kuzmiç de fena değil. Açık konuşmak gerekirse İvan Pavloviç de biraz şişman ama pekala gösterişli bir erkek. Söyleyin bana ne yapayım? Baltazar Baltazaroviç de değerli bir adam. Ah ne zor şey bu karar vermek... Anlatamam anlatamam. Nikonor İvanoviç'in dudaklarını İvan Kuzmiç'in burnunu alsak... Baltazar Baltazaroviç'in de halini tavrını... Bunun üzerine de İvan Pavloviç'in gösterişini katsak o zaman seçmek kolay olurdu. Oysa şimdi düşün düşün... Vallahi başıma ağrılar girdi. Bence en iyisi ad çekmek. İşi kısmete bırakmalı. Kim çıkarsa kocam o olour. Adlarını birer kağıda yazarım. Sonra kağıtları kaparım. Kısmetim kimse belli olur. (Masaya yaklaşır. Kağıtla makas alır. Kağıtları keser katlar bunları yaparken de konuşur.) Ah şu kızlar ne talihsiz... Hele aşık olan kızlar... Erkekler bunu kabul etmezler anlamak da istemezler. Ne ise hepsi hazır. Bunları çantamın içine koyayım. Gözlerimi kapayıp çekeyim. Ne olursa olsun. (Kağıtları çantaya koyar. Eliyle karıştırır.) Ah içime bir korku geldi. Allah vere de Nikonor İvanoviç çıksa; ama ne diye o olsun... İvan Kuzmiç daha iyi. Peki İvan Kuzmiç de neden? Ötekilerin ne kusuru var? Hayır istemem. Kim çıkarsa o olsun. (Eliyle kağıtları karıştırır ve çantadan yalnız birini değil hepsini birden çıkarır.) A... hepsi birden çıktı. Kalbim çarpıyor... Olmaz olmaz. Yalnız bir tane çekmek lazım. (Kağıtları gene çantasına koyar karıştırır. Bu sırada Koçkarev girer. Yavaşça ilerleyerek arkasına gelir.) Ah Baltazar Balta... yok canım Nikonor İvanoviç çıksa.. Hayır hayır istemiyorum. Kısmetim ne ise o çıksın.





  10. #20

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    yunun Adı: Çöplük
    Yazan: Turgay Nar



    AYMELEK - Deseler ki bana bir canın var ona ver veririm... Haço... O da olmasa hepten yalnızlık çöker omuzlarıma... Onsuz ne yaparım ben?.. Kardeş ne de olsa anamın yadigarı. Etimi yese de kemiklerimi saklar... İnsan yaşadığı yere benzer... Şu genç yaşında yüzünün derisi ne hale geldi... Buruşturulup atılmış bir kağıt parçası gibi... Şu çöplükten ne farkı var?.. Eller ruhun ağaçlarıdır derdi de anam aklım almazdı... Nasıl kök salıp dallandığını anlayamaz insan; bir de bakarsın nerdeyse güneşe değecek... O sıcaklığı yavaş yavaş canında duyarsın... Ruhunu şeytana teslim eden ilk canlı yılandır!.. O yüzden yılanların ne eli ne de ayağı vardır!.. Bu yıl çöplük yılan kaynıyor!.. Korkumdan evde süt pişiremiyorum!.. Kokuyu alan yılan püskürüp geliyor!.. Geçenlerde biri gelip çöreklenmiş yatağımın yanına!.. Islığı bir çocuk ağlaması gibiydi korktum kaçtım evden hemen!.. Sonra şet dedim kendi kendime ya o yılanın gelişinde bir hikmet varsa?!.. Kimbilir belki bir günahımız vardır da o yılan da bizi sınamak için gönderilmiştir!.. İnsanın aklına olmadık şeyler geliyor!.. Eve geri dönüp yılana süt vereyim dedim!.. Bir de gördüm ki derisi yanar döner yılan ocaktaki ateşe düğüm olmuş ateşi boğmakta!.. Ateş gözlerime baktı umutsuzdu!.. Gözleri kan çanağı gibiydi!.. Yılan ateşi boğmuştu karşımda!.. Şurda çöplüğün tam doğusunda birkaç gün sonra aynı yılanı tekrar gördüm!.. Kulakları zümrüt küpeliydi!.. Beni görür görmez akıp gitti çöp dağının koynuna!.. Elim yılan öldürmeye gitmiyor!.. Belki de yavruları vardı!.. Çöp makineleri gelince ne yılan kalacak ne de insan! Geç oldu... Haço!.. Haço!.. Kalkın artık!.. Uyanın!.. Uyan uyan artık İsrafil!.. Börtü böcek uyandı... Bugün çöplüğün öte yanına çöp dökeceklermiş... Haberiniz olsun...





2. Sayfa - Toplam 4 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 SonuncuSonuncu

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]