Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
3. Sayfa - Toplam 3 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3
Gösterilen sonuçlar: 21 ile 29 ve 29

Konu: Tıbbi Bilgiler

  1. #21
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    ARPACIK


    Gözkapağı kenarlarındaki bir yağ bezi iltihabıdır. Genellikle etken stafilokok bakterisidir.

    Belirtileri:

    Arpacığın çıkacağı yerde kızarıklık acıma ve yanma vardır.

    Tedavi:

    Apse ortasındaki kirpiğin çıkarılması sıcak pansuman yeterli tedavidir ama iltihabın yayılmasını önlemek amacıyla antibiyotik1i göz merhemleri kullanılmalıdır.
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  2. #22
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    ARTROSKOPI


    1972 de artroskop denen aletin geliştirilmesine kadar diz ve diğer eklemlerin zedelenmeleri çoğu zaman ameliyatı uzun süre hastanede kalmayı ve uzun ıstıraplı bir iyileşme devresini gerektiriyordu. Bazı problemlerin hala dizde veya omuzda rekonstrüktif cerrahi amaçlarıyla büyük ameliyat yerleri açılmasını gerektirmesine rağmen daha az ciddi olan birçok zedelenmeler şimdi artroskopla düzeltilmektedir.

    Alet

    Artroskop (Artro eklem demektir. Skopda bakmak) bir tüp büyüteçlerden meydana gelmiş bir optik sistem ve bir fiberoptik ışık kaynağından meydana gelmiştir.

    Prosedür

    Bir anestezik verildikten sonra (ya lokal ya genel) dizkapağının (veya omuz veya incelenecek olan başka herhangi bir eklemin) bir kenarında küçük bir kesi yapılır.

    Bu kesi (insizyon) çoğu zaman o kadar küçüktür kiişlemin tamamlanmasından sonra kapatmak için dikiş gerekmez.

    Ondan sonra artroskopun tüpü içeriye yerleştirilir. Gözetleme bölümünden veya ekranda doktor mafsalın içine bakabilir. Mafsal boşluğuna genişletmek ve görünebilir olma durumunu arttırmak için steril bir sıvı enjekte edilebilir.

    Olanaklar

    Mafsala girdikten sonra artroskop sadece dokuları muayene etmek değil; eklenen aletlerle biyopsi örneği alma ve hatta büyük bir ameliyat yapma olanaklarını vermektedir. Boşlukta dolaşan kıkırdak parçacıkları çıkartılabilir ve ufak yırtıkların ve diğer diz rahatsızlıkları bu şekilde tedavi edilebilir. Artroskop çeşitli hastalıkların teşhisinde de değer taşımaktadır.

    İyileşme Devresi

    Mafsalın açıldığı geleneksel tekniklerin aksine artroskopiden sonra mafsalın iyileşmesi için çok az bir süreye gerek duyulur.

    Prosedürün bir saatten fazla sürdüğü nadirdir ve hasta bundan kısa bir süre sonra evine dönebilir. Mafsalların birkaç gün şiddetli fiziki aktiviteye maruz kalmaması gerekse de çoğu zaman faaliyetlere derhal başlanabilir.
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  3. #23
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    ARTROZ


    Yaşlanmaya ya da eklemlerde oluşan başka lezyonlara bağlı olarak gelişen kıkırdak dokusu hastalığıdır.

    Artroz bir ya da birden çok eklemde görülen ve eklemi saran kıkırdakdokusunda özgün doku yıkımı yapan kronik bir hastalıktır. Hastalık eklemdeki kemiklere de zarar verir. Artroz kısaca eklem yıpranması ya da yaşlanması olarak tanımlanabilir. İleri yaşlarda görülen bu doğal artrozdan başka eklemle ilgili yerel ya da sistemik hastalıklar sırasında görülen erken yaş artrozu da vardır.

    Artroz doku yıkımı yapan bir hastalıktır. Biçim bozucu artrit (artritis deformans) ile hiçbir ilgisi yoktur. Artritis deformans ya da öbür adıyla kronik birincil poliartrit tüm eklemleri ve eklem boşluğundaki dokuları tutan bir hastalıktır. Akut artrit de artrozdan ayrılmalıdır. Akut artrit mikrobik etkenlerle oluşan eklem iltihabıdır. Eklem romatizması ise gençlerde sık görülen ve boğaz enfeksiyonlarına yol açan beta-hemolitik streptokokların toksinlerine karşı eklem dokusunun verdiği iltihabi yanıttır.

    İleri yaşların tipik hastalığı olarak kabul edilen artroz gelişmiş ülkelerde ve 40 yaş sonrasında yaygındır. Kadınlarda daha sık görülür. Öncelikle omurga (özellikle bel ve boyun bölgeleri) kalça diz ayak başparmak elbileği-eltarağı eklemi (başparmağın kökündeki eklem) gibi çok işleyen hareketli ve/ya da vücut ağırlığını taşıyan eklemlerde ortaya çıkar.

    NEDENLERİ

    Artrozlar birincil ya da eklemin mekanik (harekete bağlı) İşlevlerini bozan etkenlere bağlı olarak ikincil olabilirler. Birincil artroz nedenleri genel özellikler taşır.

    Yaşlanma ve eklemin sürekli hareketi eklem kıkırdağının aşınmasına esnekliğini ve kayganlığını yitirmesine yol açar. Eklem kıkırdağı gittikçe daha az beslenir ve parçalanmaya başlar. Kıkırdağın yaşlanmasıyla birlikte artrozun anatomik ve radyolojik bulguları da zamanla belirginleşerek 40-50 yaş sonrasında eklemlere bütünüyle yerleşir. Artroz gelişiminde yaşlanma dışında şişmanlık da etkilidir. Şişman kişilerde eklemlere fazla yük binmesi ve kolesterol fazlalığı gibi metabolizma bozukluklukları artroz gelişimini kolaylaştırır. Artrozun başka genel nedenleri arasında hormonal bozukluklar (yumurtalık ve tiroit bezlerinin hastalıkları) karaciğer ve böbrek hastalıkları kronik çevresel damar yetmezliği (varis) sayılabilir. Menopoz artroz sürecini hızlandırır ve hastalığın gidişini kötüleştirir. Artrozda kalıtsal etkenlerin de rolü olduğu gösterilmiştir.

    Eklem yüzeyinin tümünün ya da bir bölümünün aşın ve doğal olmayan yük altında kalması kaçınılmaz bir şekilde artroza yol açar. Eklemin normal işlevini bozan yerel etkenler sonucunda gelişen bu artrozlara ikincil artroz denir. En tipik ömeği doğumsal kalça çıkığı olgularında görülen kalça artrozudur. Doğumsal çıkığa bağlı olarak eklem başlıklarında gelişen biçim bozukluğu (deformasyon) mekanik uyuşumsuzluk yaratır. Böylece ekleme sürekli olarak ek yük yansıması da artroza yol açar. Yanlış kaynamış kemik kırıkları dışa ya da içe dönük diz çarpıklıkları kamburluk (kitbz) omurganın "S" biçimindeki eğrilikleri (skolyoz) gibi eklemlerde dengesiz yüklenmeye yol açan durumlar da küçük yaşlarda artroz gelişimine neden olur.

    Eklem kıkırdağını etkileyerek yıkımına yol açan hastalıklar ikincil artroz nedenidir. Bunlar arasında eklem kırık ve çıkıkları akut artritler sık eklem içi kanamalar (hemofili) eklemde ürik asit birikmesi (gut) sayılabilir.

    YAPISAL ANATOMİK DEĞİŞİKLİKLER

    Daha önce de belirtildiği gibi ilk değişiklikler eklemi saran kıkırdak kılıfında görülür. Kıkırdak kılıfı pütürlü kuru mat bir durum alarak esnekliğini yitirir. Daha sonra da ufalanarak bazen de yok olarak altındaki kemiği Örtüsüz bırakır. Kıkırdağın bu şekilde ülserleşmesi kemiğin yoğunlaşmasına bütünleşmesine ve mermer gibi pürüzsüzleşmesine (fildişi kemiği) neden olur. Yoğunlaşan kemik bölgelerinin iç kısmında kan damarlannca beslenmeyen ölü ve bağdokusu bakımından zengin kistik boşluklar gelişir. Kıkırdak kılıfının bittiği eklem ucu çevresindeki kemik dokusu artışı çok yavaş gerçekleşir ve sonunda "osteofit" ya da "gaga" adı verilen kemik çıkıntıları oluşur. Eklem çevresindeki sinovyal kapsüller bu yıkım sürecine sınırlı bir şekilde katılırlar. Kan damarlarının genişlemesine bağlı olarak şişerler ve zamanla eklem yüzeyine yapışarak eklem hareketlerini kısıtlarlar. Bu süreçte iltihap bulgularına hiçbir zaman rastlanmaz.

    BELİRTİLERİ

    Artroz belirtileri yalnız hastalığa yakalanan eklemle sınırlıdır. Bu hastalarda genel durumla ilgili yakınmalara rastlanmaz. Başlıca belirtiler ağrı ve eklem hareketlerinin sınırlanmasıdır. Ağrı tipiktir: Eklem hareket halinde iken ya da yüklenme olduğunda beliren ağn dinlenmeyle kaybolur ya da şiddeti belirgin ölçüde azalır. Eklem hareketlerinin yeniden başladığı sabah saatlerinde şiddeti artan ağn eklemlerin ısınmasıyla yavaş yavaş azalır. Hareket kısıtlılığı mekanik bir nedenle meydana gelir: İki kemiğin birleştiği eklem yüzeyi düzgün pürüzsüz ve kaygan olacağına pütürlü çentikli ve bozulmuştur. Kasların kasılması ve kapsülün kalınlaşması her iki eklem başlığını sıkıştırarak eklem hareketlerini sınırlar. Artroza bağlı bu bozukluklar kroniktir. Bazen göreli iyileşme dönemleri yanında darbe fiziksel zorlanma soğuk kas zayıflaması ve şişmanlama gibi etkenlerle yakınmaların arttığı dönemler de görülür. Artroz oldukça yavaş gelişir ve gittikçe kötüleşerek ilerler.

    Hekime başvurmayı gerektiren ilk eklem yakınmaları artrozun başlamasından yıllar sonra ortaya çıkar.

    TEDAVİ

    Bu bölümde artroz tedavisinin genel ilkeleri incelenecek hastalığın sık olarak yerleştiği eklemlere değinilirken tedavinin ayrıntıları da açıklanacaktır. Artrozun temelinde yatan kemik ve kıkırdak yıkımını onaracak hiçbir ilaç ya da fiziksel önlem yoktur. Tedavilerle Artroz gelişimi ancak çeşitli tıbbi ve fiziksel tedavi yöntemleriyle yavaşlatılabilir ya da bazı durumlarda yıkıma neden olan lezyona bağlı yalanmalar uzun bir süre hafifletilebilir. Bu bilgi ışığırtda artroz tedavisinin üç biçimde uygulanabileceğini belirtelim: Koruyucu tıbbi (genel ya da yerel) ve cerrahi tedavi.

    Artrozun önlenmesi yaşlanmanın yol açtığı kaçınılmaz eklem yıkımını geciktirmeyi sağlayan tüm kişisel önlemleri kapsar. Aşın kilo almaktan kaçınmak düzenli spor yapmak (yürümek bisiklete binmek yüzmek vb) kanda ürik asit şeker ve kolesterol değerlerini ölçtürerek artrozu hazırlayıcı hastalıkların erken tanı ve tedavisini sağlamak dengeli beslenerek et çeşitleri tatlılar alkol vb yiyecek ve içeceklerde aşırıya kaçmamak gerekir. Eklem ve iskelet yapısının doğumsal nedeni bilinmeyen (idiyopatik) ya da tam tedavi edilmemiş darbeye bağlı bozukluklarını önlemek için erken cerrahi ve ortopedik tedaviler uygulanır.

    Artrozun tıbbi tedavisi sistemik ya da yerel olabilir. Sistemik tedavide artrozu ağırlaştıran hormonal bozukluklar şeker hastalığı ve şişmanlık gibi hastalıklar tedavi edilir. Yerel tedavide ise ağrının başlıca sorumlusu olan yumuşak eklem dokularının örselenmesi azaltılmaya çalışılır. Aynca iskelet sisteminin kan ve kalsiyum gereksinimleri yeterli düzeyde karşılanır hastalıklı eklemin hareket yeteneği elden geldiğince korunmaya çalışılır. Cerrahi tedavi artroz yakınmalarına yol açan bozuklukları önemli ölçüde düzelterek en başarılı ve uzun erimli sonuçların alınmasını sağlar. Hasta ekleme ve hastanın yaşına göre değişen bir dizi cerrahi yöntem uygulanabilir. Cerrahi yöntemlerin başlıcalan eklemi oluşturan kemikler arasındaki bağlantıyı yeniden düzenleyen osteotomi (ameliyatla kemiğin bir parçasının çıkarılması ya da kemik eklenmesi) yıkıma uğramış eklem başlıklarının bir bölümünün ya da bütününün protez (yapay kemik uçları) ile değiştirilmesidir.
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  4. #24
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    ARTROZ TIPLERI

    Omurga artrozu

    Omurga artrozun en çok yerleştiği organdır. Özellikle hareketli eklemlerin bulunduğu bel ve boyun omurlarında sık görülür. İki tür omurga artrozu vardır: Disk artrozu ve interapofizer artroz. Disk artrozunda omurlar arasındaki disk (yastık) esnekliğini yitirerek kemikler arasında ezilir. İnterapofizer artrozda ise hastalık omurların arka kısımlarını birleştiren küçük eklemlere yerleşmiştir ve omurga hareketleri sınırlanır. Bilindiği gibi omurlar arasında kıkırdak yapısında diskler bulunur. Bu diskler esnek ve kaygan olmalarıyla kemikler arasındaki sürtünmeyi en aza indirerek omurga hareketlerini gerçekleştirirler. Disk artrozun yıkıma uğrattığı ilk hatta tek eklem yapısıdır. Omurga artrozunun öteki özellikleri hep bu başlangıç lezyonunun sonuçlandır. Disk yumuşar bütünlüğünü yitirir ufalanmaya başlar incelir ve sonunda omurlar arasında ezilir.

    İncelmenin disk yüzeyinde eşit olmaması sonucunda üstteki disk alttaki hastalıklı diskin incelen bölgelerine doğru kaymaya başlar. Bir yandan da ezilen disk omurların dışına kayar. Omurları birbirine tutturan bağlar diski bütünüyle hapseder. Böylece iyice gerilen disk kemiğin en dış yüzünü ve omurga periostunu (kemik dış zan) tahriş eder. Kemik sürekli etkisinde kaldığı tahriş edici uyaranlara "osteofît" ya da "gaga" adı verilen kemik çıkıntıları oluşturarak yanıt verir.

    Kemik dokusundaki artış bazı ileri olgularda birkaç omurun birbiriyle kaynaşmasına neden olabilir. Kaynaşan omurlar arasındaki eklemler ve dolayısıyla hareketlilik sınırlanmış olur.

    Omurga artrozunda ağrı ve omurga sertliğine ek olarak omurga kanalından geçen sinirsel yapılann zedelenmesine bağlı belirtiler de görülebilir. Omurga içinde omurilik yer alır. Omuriliğin hareket ve duyu sinirleri (motor ve sensoryal sinirler) vücudun her yanına yayılır. Sinirler gidecekleri yere ulaşmak için mutlaka omurga içinden geçmek zorundadır. Bu geçiş yapılarında birçok delik bulunan omurların art arda sıralanarak oluşturduğu kapalı bir kanal içinde gerçekleşir. Böylelikle bir omurun kayması ya da kemik çıkıntısının büyümesi omur boşluğunu daraltarak sinire doğrudan baskı yapar. Kemik baskısı ile sıkışan sinirin yayıldığı bölgelerde ağrı duyulacaktır. Örnek olarak siyatik sinirin sıkışması ya da iltihabı sonucunda gelişen siyatik tablosu verilebilir.

    Ağrıyı oluşturan tek etkenin sıkışma olmadığı göğüs hizasındaki omurları tutan artroz örneğinde daha iyi anlaşılır. Göğüs omurlarında boşluğun geniş ve bu omurların çok az hareketli olması sıkışma olasılığını zayıflatır. Bu durumda sinir kökünü ilgilendiren iltihaplanma ve bazı olgularda mekanik değişimler sonucunda gelişen kanlanma yetersizliği söz konusudur. Sinir kökünün zedelenmesi ağn dışında çeşitli belirtilere de neden olabilir. Özellikle artrozun göğüs ve boyun omurlarını tuttuğu durumlarda "servîkal sendrom" görülebilir. Bu gözbebeklerinde genişleme etkilenen sinir kökü tarafında yanm baş ağrısı eklem hareketlerinin çıtırtılı olması denge bozukluktan kalp çarpıntısı ve mide bulantısıyla seyreden bir tablodur. Tüm bu belirtilere "Neri-Barre-Lieou sendromu" adı verilir.

    Omurga artrozu tedavisinin genel ilkelerine daha önce değinilmişti. Bu arada önemli bir noktayı vurgulamak gerekir. Birkaç aydır sırt ve boyun ağrılarından yakınan bir hastanın hekime başvurması ile çekilen röntgen filminde disk ya da omurga arka eklemlerinde artroza bağlı yıkımın yıllar önce başladığı anlaşılır. Aynı hastanın bir-iki yıl önce hiçbir yakınması yokken omurga fîlmi çekilseydi artroz lezyonlan tüm açıklığıyla görülebilecekti. Öyleyse ağrılar neden birdenbire ortaya çıkar? Bunun nedeni önceleri her şeye karşın normal olan omurganın statik-dinamik (durağan ve devingen) dengelerinin bazı yeni etkenlerle artık bozulmuş olmasıdır. Bu etkenler omurgayı destekleyen kasların durumu omurga kemiklerinin tuttuğu kalsiyum miktarı ve vücudu etkileyen başka sistemik hastalıklardır. Bu nedenle tıbbi tedavi filmlerde saptanan artrozu tedavi etmekten çok (ki bu olanaksızdır) genel ya da kaslara bağlı bozuklukların giderilerek yakınmaların dindirilmesine yöneliktir. Fizik tedavinin artrozda çok geniş bir uygulama alanı vardır. Özellikle dolaşımı hızlandıran ve kas beslenmesini artıran masaj ve kuru ısı uygulanması (elektrikli yastık Bier fırını kısa hertz dalgalan ile yapılan markoniterapi radarterapi sıcak kum tedavisi) yaygın olarak kullanılan yöntemlerdir.

    Cerrahi tedaviye çok az olguda başvurulur. Artrozun yaptığı yıkım sonucunda omurga kanalındaki sinirsel yapıların sıkıştığı olgularda cerrahi tedaviyle bu sıkışıklıklar giderilir. Birden fazla diskin yıkıma uğradığı ileri omurga artrozu olgularında ağrıya yol açan sıkışmanın olduğu omurların çıkarılması yöntemine başvurulur.

    Kalça artrozu

    Kalça artrozun en çok görüldüğü eklemlerden biridir. Doğumsal gelişme bozukluğu (konjenilal displazi) olanların büyük bir bölümünde tedavi edilmemiş ya da bütünüyle iyileştirilmemiş doğumsal biçim bozukluğundan kaynaklanan ikincil artroz görülür.

    İkincil artrozun başlıca nedenlerinden biri doğumsal gelişme bozukluklarıdır. Çünkü tedavi edilmemiş ya da tam iyileşmeyen doğumsal gelişme bozukluklarında ilerleyen eklem uyumsuzlukları artroza ortam hazırlarlar. Tedavi edilmemiş ya da altı yaştan sonra tedavi edilmiş doğumsal kalça çıkıklarında uyluk kemiğinin (femur) ya da kalça kemiği yuvasının (asetabulum) eklem yapılarında düzensizlikler kalır. Doğumsal kalça çıkığında beliren artroz oldukça ağırdır. Eklemlerdeki düzensizliklerin en az hafif olduğu olgularda bile artroz şiddetlidir. Doğumsal kalça çıkığına bağlı olarak gelişen artrozun belirtileri çok geç ortaya çıkan (30-40 yaşlarında) ağrı ve hareket kısıtlılığıdır. Kemik oluyum bozukluklarının ileri derecede olduğu olgularda gerçek artroz tablosunun henüz ortaya çıkmadığı erken dönemlerde topallama ve ağrı belirir. Kalça kemiği yuvası (asetabulum) ve uyluk kemiği başı aynı eğime sahip değilse vücut ağırlığı eklem yüzeyine eşit dağılmaz ve eklem kıkırdağı giderek aşınır. Çıplak kalan kemik yüzeylerinin birbirine değmesiyle çok ağrılı ve zamanla eklem hareketlerini kısıtlayıcı bir tablo ortaya çıkar ikincil artroz iki eklem yüzeyi arasındaki kusursuz uyumu bozan herhangi bir nedenin sonucunda gelişebilir. Bu nedenler arasında uyluk başının iltihaplanmasını (osteokondrit) sayabiliriz (Perthes hastalığı). Bu hastalıkta kemik ucu (epifiz) çekirdeğinin 4-10 yaşlarında meydana gelen yerel dolaşım bozukluğuna bağlı olarak normal gelişimini tamamlayamaması söz konusudur. Sonuçta uyluk başı büyük ölçüde yuvarlaklığını yitirir. Uyluk kemiği ucundaki ve uyluk boynundaki kırıklar çoğu zaman kemiği besleyen damarların da tıkanmasına neden olarak kemik beslenmesini önemli Ölçüde bozar. Uyluk başı kemik dokusunda böylelikle kısmen ya da bütünüyle doku ölümü gelişir ve hızla artroz oluşumu başlar.

    Kalçanın mikrobik iltihaplarına (septik artritler) ya da Koch basiline (verem basili) bağlı iltihaplar (verem artriti koksit) eklem kıkırdağında ve kemik başlarında önemli doku yıkımı yapar. Bu hastalıklarda klinik açıdan tam iyileşme sağlansa da bazen ağır artroz tablosunun gelişimi önlenemez. Kalça artrozuna neden olabilecek belirgin bir yerel etken olmadan gelişen artroza birincil artroz denir. Bu artroz türü başta jngiltere olmak üzere Kuzey ülkelerinde çok yaygındır. Daha çok orta-ileri yaşlarda (50-60 yaşından sonra) görülür ve bir yanda daha belirgin olmak üzere her iki kalça eklemini tutar.

    Hastalık eklemlerde ilerleyerek hareketin sınırlanmasına neden olur. Uyluk başı normal biçimini yitirir büyür ve kalça kemiği yuvasını fazlasıyla doldurarak eklemin tüm mekanik işlevim bozar. Kalça artrozunun en önemli belirtisi kasığa kalçaya ve sıklıkla dize yayılan ağndır. Kalça ekleminin bacağı uzatan ve içe doğru döndüren hareketleri kısıtlanmıştır. Öte yandan eklemin İçeriye doğru yaptığı bükülme hareketi hastalıktan uzun bir süre etkilenmez. Daha önce değinilen iki belirti sonucunda hastalığa özgü bir topallama (kaçış topallaması) gelişir. Bunun nedeni hastanın yürürken vücut ağırlığını sağlam ekleme bindirerek ağrılı eklemin yükünü en aza indirmeye çalışmasıdır.

    Kalça artrozunun tedavisinde Öteki eklemlerin artrozunda olduğu gibi tıbbi ve fizik tedavi yöntemleri uygulanır. Tedavide öncelikle eklemdeki iltihabın ve eklem çevresindeki yumuşak dokulardaki (sinovya zan eklem kapsülü kaslar) zedelenmenin giderilmesi amaçlanır. Tedavi sonucunda hastanın ağrılarında belli bir azalma olsa da eklemlerde artrozun yol açtığı doku yıkımı onarılamaz. Kalça artrozunun cerrahi tedavisi ortopedinin en önemli alanlarından biridir. Cerrahi tedaviden oldukça başarılı sonuçlar alınabilir. Kalça artrozunu önleyici ve artrozu tedavi edici iki tür cerrahi girişim yöntemi vardır. Artrozun koruyucu cerrahi tedavisi çocuk ve gençlere uygulanır. Bu yöntem uyluk başının doğumsal gelişme bozukluğu i]e asetabulum arasındaki mekanik uyumsuzluğu gidermeye yöneliktir. Böylece ileride gelişmesi kaçınılmaz bir artroz önlenmiş olur.

    Uyluk boynunun yaptığı açıyı değiştirerek eklemin mekanik İşlevlerini düzeltmeyi amaçlayan osteotomi (ameliyatla kemiğin bir parçasının çıkarılması ya da kemik eklenmesi) ve doğumsal gelişme geriliği nedeniyle uyluk başını barındıracak boyutlara ulaşamamış asetabuluma (kalça kemiği yuvası) uygulanan cerrahi girişimler de Önemlidir. Kalça artrozunun cerrahi tedavisinde lezyonun tek ya da çift yanlı olması hastanın yaşı ve cinsiyeti mesleği ve yaşam alışkanlıkları gibi etkenlere bağlı olarak çeşitli yöntemler uygulanır. Kalça artrozunda geçerliliğini koruyan önemli cerrahi girişim yöntemlerinden bazıları şunlardır:

    Osteotomi

    Osteotomide uyluk kemiğinin başı ile kalça kemiği yuvası arasındaki değme noktalan değiştirilerek uyluğun burada yaptığı yıkım giderilmeye çalışılır. Cerrahi girişimden sonra ağrı kaybolur artrozun ilerlemesi durur ve kalça işlevleri ile hastanın yürümesinde belirgin düzelme sağlanır iyileşme bazen kalıcı bazen de geçicidir. Gene de osteotominin genç ve eklem işlevleri henüz ileri derecede bozulmamış hastalarda uygulanan hastalığın nedenini ortadan kaldırmayan ama oluşan doku yıkımını onaran bir tedavi olduğu unutulmamalıdır. Kemiklerin osteotomiden sonra metal plakalarla birbirine tutturulması yöntemi geliştirildikten sonra hastalara uzun süreli alçı uygulanmasına son verilmiştir.

    Artrodez

    Artrodez eklemin cerrahi girişimle kaynaştırılmasıdır ve tek yanlı kalça artrozlarmda uygulanır. Artrodez uygulanan eklem devre dışı kaldığından ağrı bütünüyle ortadan kalkar. Hasta sağlam eklemini kullanarak rahatça iş hayatını sürdürebilir. Ama bu tedavi sonucunda oturma araba kullanma ya da bisiklete binme gibi edimler güçleşir. Belli bir yaşama alışkanlığı olan hastalar gönüllü olarak kabul etmese de artrodez en geçerli tedavi yöntemlerinden biridir.

    Atroplasti girişimleri

    Artroplasti hastalığın yıkıma uğrattığı eklem başlarına yeniden biçim verilmesidir. Eklem başlarını fasya yağ vb biyolojik maddelerle kaplama yöntemleri başarılı olmayınca son zamanlarda yapay eklem başlarının kullanımına başlanmıştır.

    Artroprotez

    Her iki eklem yüzeyinin (uyluk ve asetabulum) ya da yalnız uyluk başının değiştirilmesidir. Vücudun

    İyi uyum gösterdiği metal alaşımlardan üretilen yapay protezler kullanılır.

    Artroprotez mekanik açıdan kalça artrozunu bütünüyle iyileştiren bir girişimdir. Ağn birkaç gün içinde bütünüyle kaybolur eklem hareketleri ve yürüme hemen hemen normale döner. Ama gene de bazı sorunlar görülebilir; hastaların bir bölümünde ekleme yerleştirilen yapay maddelere karşı uyumsuzluk gelişir. Elde edilen sonuçlann yüksek başansı ve olguların başka girişimlerle tedavi şansının olmaması artroprotez tedavisini daha da geçerli kılar. Girişimin teknik yönü geliştikçe artroprotez artroz tedavisinde en seçkin yöntemlerden biri olacaktır.

    Diz eklemi artrozu (gonartroz)

    Artrozun dizde birincil olarak gelişmesi çok enderdir. Burada hemen her zaman iskelet çatısı eğrilmelerine küçük yaşlarda geçirilen iskelet yapısını bozan hastalıklara ve darbelere bağlı ikincil artroz söz konusudur. Raşitizmde küçük yaşlarda görülen kemik kırıklarının yol açtığı içe (X bacak valgus) ya da dışa (parantez bacak varus) dönük dizlerde vücut ağırlığı yaşam boyunca eklemin içbükey yüzüne biner. Böylece aşın yük altında kalan eklem erken yaşlanır ve kıkırdak ile altındaki kemik yıkıma uğrar. Diz artrozu belirtileri genellilde 50 yaşlanna doğru daha çok şişman bacaklannda varis bulunan ve menopoz dönemindeki kadınlarda görülür. Başlangıçta sinsi bir ağn vardır ve eklem hareketleri kısıtlanır. Hastalık yerleştikçe sinovya zarı kalınlaşarak diz şişer. Baldır kaslarında erime (hipotrofi) başlar. Diz hafif gergin eklem hareketleri kısıtlı ve seslidir (kıtırtıh). Diz filminde eklem kenarlannın inceldiği hatta dizin iç ya da dış bölümlerinde bütünüyle ortadan kalktığı görülür. Hastanın ayakta çekilen diz filminde kemiklerin denge ekseninin bozulduğu ve eklem kenarlarının inceldiği belirgin bir biçimde saptanır. Hastalığın birincil türünde genellikle dizkapağı kemiğinin eklem yüzeyinde osteofît (kemik çıkıntısı) oluşumu gözlenir. Eklem içinde serbest kemik parçalarına rastlanabilir.

    Tıbbi tedavi öteki artroz türlerinde olduğu gibi ancak geçici rahatlama sağlar ve yalnızca hastalığın başlangıç evrelerinde uygulanır. Belirtiler ortaya çıktıktan ve dizde belirgin biçim bozukluğu oluştuktan sonra ağrının giderilmesi ve ekleme olağan işlevlerini kazandırmak ancak cerrahi tedavi ile sağlanabilir. Cerrahi girişim ile eklemde hareketi sınırlayan ve ağrı yapan tüm ölü dokular çıkarılır ya da uyluk ve kaval kemiklerinin denge ekseni düzeltilerek yükün diz eklemine sağlıklı bir şekilde dağılması sağlanır. İlk geliştirilen cerrahi girişim yöntemlerinden "keiloplasti de eklem İçindeki kemik kırıntıları bozunmuş menisküs uyluk ve kaval kemiği yüzeylerini zedeleyen osteofitler eklem kıkırdağında yıkıma uğramış alanlar çıkarılır. Dokuların bozunması ileri düzeydeyse kaval kemiğinin eklem yüzeyi çıkarılarak açıkta kalan kemik bu bölgeden alınan yağdokusu ile örtülür. Dİze binen yük eksenini düzeltmek amacıyla osteotomî uygulanır. Bu eksenin bozulmasına yol açan kaval kemiğine ve öteki kemiklere ilişkin iskelet düzensizlikleri de giderilir. Cerrahi girişim kaval kemiği üst ucundan başlayıp kemiğin içbükey yüzeyi boyunca devam eden bir keşiden oluşur. Bu girişimle eklem yüzeyleri bütünüyle yatay duruma getirilir ve kesik kemik yüzeyleri arasına hastanın kendisinden ya da başkasından alınan takoz biçiminde kemik parçalan sıkıştırılır. Böylece eklemin doğru bir biçim alması sağlanır. Hasta girişimden sonra 3-4 hafta alçıda tutulur. Ekleme birkaç ay boyunca doğrudan yük bindirilmez. Bu girişim 65-70 yaş üzerindeki hastalarda bile oldukça başarılı sonuçlar verir. Artrodez ve diz ekleminin devre dışı bırakılması girişimleri ancak diz eklemini tutan bir enfeksiyon durumunda ya da çok genç hastalarda darbe sonrası gelişen artroz olgularda uygulanır.

    Sporcu Artrozu

    Sporcularda darbeye bağlı artroz gelişimi sık görülür. Artroz doğal olarak en çok kullanılan eklemlerde gelişir. Özellikle önemsenmeyen ancak yinelenen hafif ya da şiddetli darbeler ile ters hareketler eklemleri zamanla aşındırır. Tenisçilerin tipik artrozu dirsek ağnsıyla ortaya çıkar. Bu artroz golf oyuncularında da görülebilir. Ayak eklemlerinin artrozu atletlerde bisikletçilerde yaygındır ve Aşil kirişi ile ayak tabanında ağrılarla seyreder. Bisikletçilerde hastalığın en çok görüldüğü bölgeler omurga diz ve bileklerdir. Diz ekleminde artroz futbolcularda bilekte artroz ise boksörlerde daha yaygındır. Futbolcularda top sürmeye bağlı olarak gelişen ve üst baldırda ağrılarla seyreden kalça artrozu oldukça tipiktir. Otomobil ve motosiklet sporlarıyla uğraşanlarda ve su kayakçılannda omurga artrozu yaygındır. Disk çekiç ve cirit atanlarda ise hastalık öncelikle omuzlarda ve dirseklerde ortaya çıkar.
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  5. #25
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    ASIL TENDONU ILTIHABI

    Aşil tendonu (kirişi) iltihabı bacak kaslarını topuğun arkasındaki kemiğe bağlayan tendonun iltihabıdır. Ağrı dokudaki küçük yırtıkların sonucudur. Bu durum çoğu kez ağır egzersiz sırasında oluşur.

    Belirtiler

    - Aşil tendonunda özellikle koşarken ya da sıçrarken ağrı

    - Ağrıya hafif bir şişme ve hassasiyet eşlik edebilir.

    - Ayaktaki ağrı ve hareket kısıtlılığı acil tedavi genellikle ameliyat gerektirebilir.

    Teşhis

    Aşil tendonu iltihabında çekilen röntgen. filminde herhangi bir anormallik görülmez.

    Aşil tendonu kopmadıkça dinlenme buz uygulaması ve egzersiz programının değiştirilmesi gibi koruyucu tedavi yöntemleri tendonun kendi kendisini birkaç haftada onarmasına olanak sağlar.

    Tedavi

    Çoğu kez etkilenen bölgenin dinlendirilmesi en iyi tedavidir. Başka bir egzersiz biçimine en azından geçici olarak geçmek önerilebilir. Aşil tendonuna buz uygulamak rahatlama sağlayabilir. Tendon üstündeki yükü azaltmak için ayakkabının içinde topuğu yükselten bir ortopedik araç kullanılabilir.

    Ameliyat yalnızca tendonun tam olarak yırtıldığı durumda gerekli olur.

    ilaç Tedavisi

    Aspirin ve diğer antienflamatuar ilaçlar ağrıyı ve diğer şikayetleri azaltmaya yardımcı olabilir.
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  6. #26
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    ASTIM


    Astım hava yollarının daralması ve inflamasyonu ile karakterize kronik bir akciğer hastalığıdır. Hastalık hafif veya şiddetli olabilir bazı hastalarda da nadiren ortaya çıkan ve çok hafif veya hayatı tehdit edecek derecede şiddetli olabilen ataklarla seyreder. Astımın belirtileri akciğerlerde bronş ve broşiyol adı verilen hava yollarının iç yüzeylerinin inflamasyonuna bağlı olarak gelişmektedir. Bu inflamasyon mukus üretiminin artmasına neden olur ve inflamasyonla ilgili bağışıklık sistemi hücrelerinin hücumu sözkonusudur; her iki durum da hava yolu tıkanıklığına neden olur. Ek olarak hava yollarını çevreleyen kaslarda kasılma meydana gelir ve hava yollarındaki daralma şiddetlenir.



    Astımla ilişkili inflamasyon aynı zamanda hava yollarında aşırı duyarlılık gelişmesine neden olur. Bu hava yolları tetikleyici olarak adlandırılabilecek özel durumlara maruz kaldığında genellikle astım atağı denilen durum meydana gelir. Tetikleyiciler genelde allerjen maddelerdir. En yaygın alerjenler; hayvan tüyü ve salyası polenler küfler toz mitleri hamamböceğinin vüsut artıkları bazı ilaçlar ve kişiye özgü yiyeceklerdir. Allerjenler dışında sıklıkla astım atağını tetikleyen etkenlerden biri de viral enfeksiyonlardır (nezle ve grip gibi). Diğer önemli tetikleyiciler: egzersiz soğuk hava solumak hava kirliliği odun dumanı sigara dumanı bazı boyalar ve duygusal stres. Bazı şiddetli astım hastalarında herhangi bir tetikleyici saptanamayabilir.

    Astım genelde 5 yaşından önce başlamakla birlikte belirtilerin ortaya çıkışı her hangi bir yaşta olabilir. Astım kalıtımsal özellikleri olan bir hastalıktır ve sıklıkla ailesinde allerji olan kişilerde gözlenir.

    Belirtiler

    Genel olarak astım belirtileri hırıltılı solumak (dışarı verilen havanın zorlukla çıkmasından) solunum güçlüğü ve inatçı öksürüktür. Bazı hastalarda sürekli öksürük temel belirtidir. Şikayetler genellikle sabahları daha kötüdür ve egzersiz sonrası şiddetlenir.

    Şiddetli astım ataşında; çarpıntı terleme nefesin son derece kısalması genişlemiş burun delikleri nefes alma sırasında göğüs ve boyun kaslarının da kullanılması siyanoz (el tırnaklarında ve dudaklarda morarma) gözlenebilir.

    Tanı

    Doktorun muayenehanesinde astım krizi geçirmediğiniz sürece tanıda esas olan sizin anlattıklarınız olacaktır. Astım tanısının doğrulanması kan testleir ile akciğer röntgen filmi ile ve akciğer fonksiyon testleri ile yapılır. Akciğer fonksiyon testleri:

    - Spirometre : hastadan bu cihaza üflemesi istenir ve cihaz bu ava akımını değerlendirir. Genelde ikinci kez hastaya hava yollarını genişletecek bir ilaç verilir ve eğer hava akımında iyileşme olursa astım tanısı doğrulanır.

    - Peak flow metre : bu cihaz üflenen havanın hızını ölçer.

    - Eğer astım krizine allerjenlerin neden olduğu düşünülüyorsa ancak allerjen bilinmiyorsa allerji deri testleri yapılabilir. Deri testinde allerjiye neden olabilecek değişik maddelerden bir miktarı deri içine veya deri altına enjekte edilir. Eğer 15-20 dakika içerisinde enjeksiyon yapılan yerde kızarma ve şişme meydana gelirse o maddenin astım krizine yol açan alllerjen olduğu kabul edilebilir.

    Erişkinlerdeki Astım genelde hayat boyu süren bir hastalıktır. Çocukluk çağında ortaya çıkan astım olgularının yaklaşık yarısında tamamen iyileşme veya zamanla şiddetinde azalma meydana gelebilir. Ancak ileriki yaşlarda genellikle tekrar başlar.

    Bazı hastalarda astım atakları sigara dumanı hava kirleticileri ve kuvvetli kimyasalllardan uzak durularak önlenebilir. Evde bulundurulacak bir peak flow metre sayesinde ataklar önceden farkedilerek gerekli ilaçların alınması sağlanabilir ve atak gelişmesi engellenebilir.

    Ayrıca öksürüklerin sıklaşması da astım krizinin habercisi olabilir. Diğer haberciler balgamın artışı nefesin kısalması alında ağrı (sinüs ağrısı) ateş soğuk algınlığı belirtileri (burun akıntısı veya burunda dolgunluk hapşırmalar gözlerde sulanma).

    Tedavi

    Kronik astım hastalığı olan her hasta mutlaka doktoruna danışarak hangi ilaçları hangi durumlarda kullancağını atakların önlenmesi için hangi ilaçları alması gerektiğini ve ilgili diğer konuları bir yere yazmalı ve yanında taşımalıdır.

    Bilinen allerjenlerden uzak durulmalıdır. Astım hastalarının evlerinde hayvan beslemesi sakıncalı olabilir. Mutlaka beslenecekse de yatak odasından uzak tutulması ve hayvan sıklıkla yıkanmalıdır. Toz mitlerinin alerjen olduğu saptanmış ise ev sık sık ayrıntılı olarak temizlenmeli yatak odalarında uzun tüylü halıların yerine kilimler ve tüylü battaniye yerine de kumaş örtü kullanılmalıdır. Yatak malzemeleri sık olarak çok sıcak suda yıkanmalıdır. Diğer allerjenlere uygun önlemler alınmalıdır.

    Astım tedavisinde kulanılan çeşitli tip ilaçlar vardır. Bunlardan bazıları atakların oluşumunu önlemek için bazıları da atak sırasında kullanılır.

    Bromkodilatör ilaçlar: Bu grup ilaçlar hava yollarının çevresindeki kasları gevşeterek hava akımıı arttırırlar ve genelde solunum yolu ile alınırlar. Bronkodilatörler kendi aralarında etki gücü ve etkinin ortaya çıkış süresine göre gruplanırlar.

    Anti-inflamatuvar ilaçlar : bu ilaçlar astım atağının oluşumunu engellemek için düzenli olarak alınan ilaçlardır. Hava yollarındaki inflamasyonu ve kaslardaki kasılmayı azaltırlar. Kromolin sodyum bu ilaçlardan biridir ve hafif - orta şiddetteki astım hastalarında kullanılabilir. Yine bu gruba dahil olan steroid grubu ilaçlarda solunum yolu ile veya tablet olarak alınabilir. Steroidler daha çok orta ve ileri derecedeki hastalarda kullanılırlar. Lökotrien adı verilen maddelere etki eden ilaçlar da anti-inflamatuvar ilaçlardandır. Lökotrienler; hava yollarında inflamasyon ve daralmaya neden olan kimyasal maddelerdir. Tablet olarak alınırlar ve lökotrien adı verilen maddeleri bloke ederler.

    Bazı hastalar aşı tedavisi denilen uygulamadan fayda görürler. Bu tedavide allerjen maddeler hastaya gittikçe artan dozlarda verilerek bağışıklık sisteminin o maddeye karşı alerji oluşturması engellenir. Bu tedavinin hafif-orta dereceli astımlılarda ve genelde ev tozu miti küfler ve hayvanlara bağlı astım krizi geçirenlerde etkili olduğu görülmektedir.

    Şiddetli bir atakta vakit geçirmeden hastaneye müracaat etmelidir.
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  7. #27
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    ATESLI ROMATIZMA (AKUT ROMATIZMAL ATES=ATESLI EKLEM ROMATIZMASI)

    Ateşli romatizma vücudun streptokok türü mikroplara karşı olan bağışıklık cevabı olarak bilinir. Boğazdaki streptokok iltihabı bir veya iki hafta sonra ateşli romatizma başlangıç semptomlarını ortaya çıkarmaktadır. Ateşli romatizmayı önlemede karşılaşılan sorunlardan biri streptokoklar tarafından boğazda meydana gelen iltihabın tam olarak ortadan kaldırılmamasıdır. Bunun için streptokoksal boğaz enfeksiyonları uygun bir şekilde tedavi edilmeli mikrobik ajanı tam olarak teşhis etmek için boğaz kültürü alınmalıdır.

    Yüzyıl önce çeşitli araştırmacılar ateşli romatizmanın kendi kendine geçebilen bir hastalık olduğunu belirtmişlerdir. Görünüşte doğru olmakla birlikte Amerika nın çeşitli şehirlerinde bu hastalığa yakalanan çocuklarda iyileşme görülmekte ancak hastalık belli bir süre sonra tekrar ortaya çıkmaktadır.

    Major -önemli işaretler-

    (Teşhis için bunlardan en az iki tanesi gerekir)

    - Kalp enflamasyonu

    - Bir eklemden öteki ekleme geçen Artrit (eklem iltihabı)

    - Kontrolsüz yüz veya kol bacak hareketi (korea)

    - Deride kırmızımtırak dökülmeler.

    - Deri altı lenf düğümleri

    Minör -küçük işaretler

    (Teşhis için bir önemli 2 tane de küçük belirti gerekir)

    - İltihapsız eklem ağrısı.

    - Ateş

    - Daha önce ateşli romatizmaya bağlı kalp hastalığı.

    - İltihaplı gösteren kan testleri

    - EKG deki kalp hastalığı bulgusu.

    Boğaz kültürü neticesinde iltihabı yapan mikroplar pozitif ise doktor uygun antibiyotik tedavisine başlamalıdır.

    Eğer antibiyotik haplar ağızdan alınırsa boğazdaki iyileşme 1-2 gün içinde olsa bile verilen kutudaki tüm ilaçlar bitinceye kadar alın-maya devam edilmelidir.

    Ateşli romatizma bir veya birkaç organda da iltihaba neden olur. Sık olarak eklemlerde iltihabi şişme kırmızılık ve sıcaklığa karşı aşırı duyarlılık ile karakterize bir klinik durum ortaya çıkarır.

    Kalp kapaklarını tutarak kardite yol açar. Bu şekilde kapaklar görevlerini yapamaz. Bu şekilde kalp pompalamada etkisiz kalır. Ender durumlarda iltihap nedeniyle kalp kendini dur-durur ve buna bağlı olarak ölüm meydana gelir.

    Kalp enflamasyonu sürekli etkili bir olay değildir. Bununla birlikte kalp kapakçıklarında sertleşme (Scar dokusu) meydana gelebilir ve sonuçta kan akışı mümkün olamaz. Bu olaya Stenoz kan kapakçıktan geriye dönerse buna da Regürjitasyon denir. Bazen aylar hatta yıllar içinde ciddi komplikasyonlar gelişir ve sonuçta kalp kapaklarındaki bu hastalığı ortadan kaldırmak için cerrahi müdahale gerekebilir.

    Ateşli romatizma beyni de etkilerse Korea denilen ve kol bacak ve yüzde kontrol edilemeyen hareketler ortaya çıkar. Deriyi tutarsa Eritema Maginatum denilen kırmızımtırak döküntülere sebep olur.

    Tedavi

    Hastalığı önleme

    Çocuğunuzda boğaz ağrısı ile karşılaştığınızda ve özellikle 24 saat içerisinde ağrının ateşli birlikte artması durumunda çocukla yakından ilgilenmeli ve onu doktora götürmelisiniz.

    Boğaz Kültürü

    Eğer doktorunuz streptokokun yaptığı boğaz enfeksiyonundan şüphelenirse boğazdan bir mikrop örneği almalıdır. Bu örnek daha sonra laboratuvar testlerinde kullanılır. Eğer kesin olarak streptokoküs olduğu ortaya çıkarılırsa doktorunuz size çoğu vakada penisilin olmak üzere antibiyotikler önerir.

    Ateşli Romatizmanın Tedavisi

    Antibiyotikler hastalık etkeni streptokokları temizlemek için verilir. Genellikle etkili antibiyotiklerin kullanımı 2 inci ateşli romatizma atağını önlemek için aylarca hatta yıllarca kullanılabilir. Yüksek dozda aspirin ve bazen Steroidler ateşli romatizmaya bağlı iltihabı ortadan kaldırabilirler.

    Şu unutulmamalıdır ki boğaz ağrısı basit fakat yaygın bir problemdir. Ve eğer streptokoksal enfeksiyon varsa ve tedavi edilmeden bırakılırsa ileride ciddi ve uzun süreli bir kalp hastalığına sebep olabilir.
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  8. #28
    İnci Tanesi nesrin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2011
    Mesajlar
    2.989
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    103

    Standart

    çok teşekkürler...

  9. #29
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Rica ederim Nesrin Hanımyorumunuz için ben teşekkür ederim
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

3. Sayfa - Toplam 3 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]