Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
1. Sayfa - Toplam 9 Sayfa var 1 2 3 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 89

Konu: Büyük Düşünürler

  1. #1
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Arrow Büyük Düşünürler

    Thales

    Bilimsel düsüncenin göreli olarak en arinmis biçimiyle ilkin Miletli Thales’de ortaya çiktigini görüyoruz Thales dar anlamiyla felsefe tarihinin basinda bulunan düsünürdür Onun için Yunan felsefesi- dolayisiyla da bu felsefeye dayanan Bati kültür çevresinin felsefesi – Thales ile baslatilir Nitekim Aristoteles de Metafizik’indeki sözü geçen felsefe tarihi taslagindailk filozof olarak Thales’i ele alir
    Thales’in hayati ve felsefesi üzerine bildiklerimiz hem az hem de pek güvenilir degilThebai’den Ionia’ya gelmis bir ailedenmis Ünlü Atinali kanun koyucu Solon ile Lidya Krali Kroisos’un çagdasiAsagi- yukari 625- 545 yillari arasinda yasamis oldugu saniliyor585 yilindaki günes tutulmasini önceden hesaplayip haber vermisMisir’da bulundugu söyleniyorsa da pek belli degilYalniz Misirlilarin geometrisinden çok sey bildigi anlasiliyorAristoteles’ten ögreniyoruz ki Thales suyusivi olani arkhe yani her seyin basi kökü ilkesi sayiyormusOnun felsefesinin özü bu imis Her sey sudan türer yine suya dönerDüz bir tepsi gibi olan yer de su üstünde sonsuz Okeanos’ta yüzer
    Thales’in ögretisi kolayca görülebilecegi gibi mythos ile büsbütün ilgisiz degilÖrnegin burada Okeanos sözü geçiyor Yunan mitolojisinde Okeanos (Okyanus)tanrilar ile insanlarin babasidirSonra Thales suya “tanrisal” diyormus Bu damythos’un etkisini göstermektedir Ögretisine mythos böylesine karistigina göre Thales’e neden “felsefenin babasi” deniyor? Onu “felsefenin babasi”yapan dogu görüsünü deneylere ve bu deneyleri düsünce ile islemeye dayatmak istemesi buna girismesidir
    Dogayi açiklamak için girisilen en eski denemelere – soyut olarak dile getirilmemis olsa bile- belli bir düsünce kilavuzluk etmektedir; bu da: “ Hiç’ten hiçbir sey meydana gelmez” düsüncesidir (Aristoteles bunu hakli olarak belirtiyor) Bundan dolayi kendisi meydana gelmemis ve yok olmayacak olan bir varligi her seyin ilknedeni olarak kabul etmek gerekiyordu Meydana gelmemis ve yok olmayacak olan varlik da kendi kendisiyle özdes kalan kalici olan bir ana maddedirarkhe’dir Thales’in göz önünde bulundurdugu da maddi bir varlik olan su’durSuya anamadde (arkhe) deniyor her sey kendisinden olustugu için Her sey sudan bu anamaddeden çiktigi için de ondan kurulmustur
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  2. #2
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Demokritos (MÖ 460-370)

    Demokritos’un dogdugu yer Ionia’da Teos ( Urla’nin güneyinde) olmali Kendisine “Abderali filozof” deniyorsa da belki de sonradan buraya gelip yerlesmistirUzun yolculuklara çikmis bütün Yunanistan’dan baska Misir’i Anadolu’yu Iran’i dolasmis Yurdunda siyaset islerine hiç karismamis kösesine çekilmis bir bilgin hayati yasamis “Bir taniti bulmayi Pers krali olmaktan üstün tutarim” dermis Ilkçagin en büyük doga arastiricisi sayilir
    “Varolan” ona göre de meydana gelmemistir yok olmayacaktir degismezdir hep kendi kendisiyle ayni kalir Ama “varolan”in disinda bir de “varolmayan” yani “bosluk” da uzay da vardirUzay yüzünden “varolan” kendileri artik bölünmeyen görülemeyen kiliklara (ideai) ayrilirBunlara da Demokritos atom (bölünemeyen) adini verir Atomlarda olabilen biricik degisiklik harekettir yani yer degistirmedir Atomlarin birbirlerinden ayrilmalari sadece nitelik bakimindandir sadece büyüklük küçüklük yer düzence vb ayriliklaridir Onun için Demokritos atomlarda ( bu gerçek varliklarda) renk ses sicaklik sogukluk vb niteliklerin bulunmadigini söyler Renkleri görmemiz sesleri isitmemiz sicakligi duyumlamamiz tatliyi aciyi tatmamiz ancak bir duygu yanilmasidir bir “karanlik” bilgidir Duyular asil gerçegi yani nesnelerin artik bölünemeyen son parçalarini (atomlari) bilebilecek gibi keskin degildirler Duyu bilgisi nesnelerin iç dokusunu gerçek yapisini göremez bunu ancak düsünen akil kavrayabilir Ama bunu söylemekle Demokritos henüz düsünme ile algi düsünülen dünya ile algilanan dünya arasinda ilkece bir ayrilik yapmiyor; bu ikisini birbirinden ayiran yalniz keskinlik ve kesinlik dereceleridir
    Demokritos Anaxagoras’in anlayisi ile savasarak onun teleolojik açiklama denemesi karsisina çok kesin bir mekanist görüsü koyar: Evren yalnizca atomlarin çarpismalari ve birbirleri üzerindeki basinçlari ile olusmustur; evrendeki olusa kesin bir zorunluluk egemendir; bütün olup bitenler nedenlerden zorunlu olarak meydana gelmislerdir Böylece Demokritos Anaxagoras’in ögretisinde belirir gibi olan erek (telos) kavramini kabul etmedigi gibi rastlanti kavramini da açik olarak reddeder: Rastlantinin sözünü etmemiz yalniz bilgisizligimizden ileri gelir; bir olayin nedenini bilmedik mi bunu rastlantiyla açiklamaya kalkisiriz
    Bu görüsüyle de Demokritos mekanist bir doga biliminin temellerinin atmis oluyordu
    Demokritos “ gerçek atomlar ve atomlarin hareketleridir” ögretisini ruhu açiklamada da kullanir Örnegin algi ile düsünme bu iki ruh olayi ona göre vücudumuzdaki atomlarin en incesi en hafif ve en düzü olan ates atomlarinin( bunlar vücudu sicak tutarlar hareketli dolayisiyla canli kilarlar) bir hareketidir Bu da açikça materialist bir anlayistir Gerçi Demokritos’tan önceki filozoflar da “varolani” bu arada ruhu da cisimsel saymakla materialisttirler ama Demokritos’unki çok bilinçli bir materializm
    Demokritos’un ahlak ögretisi de doga felsefesine dayanir Kalan birçok fragment’den onun “dogru bir yasayisin dayanaklari nedir?” sorusunu kendisinden önceki felsefede bulamadigimiz bir ölçüde arastirdigini görüyoruz Bu bakimdan Demokritos bir geçit döneminin düsünürüdür Ondan önce baslica kosmos (doga) sorunu üzerinde durulmustu: Demokritos’ta ise insan hayati ile ilgili sorunlar kosmos sorunu kadar yer almislardir Nitekim Yunan felsefesinin bundan sonraki dönemi de baslica insan ile ilgili sorunlari ele alacaktir
    Demokritos’a göre duygular ile istekler de ates atomlarinin hareketleridir Bu hareketler durgun ölçülü iseler insani mutlu yaparlar çok kizisik iseler mutsuzluk yaratirlar Onun için mutluluk ruhun dinginligidir Demokritos ruhun bu durumuna euthymia (ruhun iyi durumda olmasi) diyor Euthymia’yi insan eylemlerinin son eregi yaptigi için Demokritos bundan sonra Yunan ethiginde baslica bir anlayis olacak olan eudaiminizm’in ( mutçulugun) kurucusu sayilabilir
    Demokritos’un eudaimonizmi çok temiz ve soylu Mutluluga erismek isteyen yararina olanla olmayani ayirt etmeyi bilmelidir Bunun ölçüsünü de insan haz ve aci duygularinda bulabilir yalniz göreli olarak iyi olanla mutlak olarak iyi olani ayirmayi da bilmelidir Göreceli olarak iyi olanla mutlak olarak iyi olani ayirmayi da bilmelidir Göreli olarak iyi olanlar: maddi-duyusal sevinçler güzellik seref ve zenginlik gibi seylerdir Mutlak iyi ise ruhun iyi bir durumda bulunmasidir (euthymia) Ruh böyle bir durumda olunca insan yalniz iyi olandan sevinç duyar kötüyü yapmak söyle dursun istemez bile Insanin ahlakça degerinin ölçüsü düsünüsüdür Insan disaridan bagimsiz olarak sevinçlerini kendisinden devsirebilecek durumda olmalidir Mutlu olmak için yapilacak sey ruh dinginligine erismek bunun için de her türlü sarsici tutkulardan duygulanimlardan kaçinmaktir Demokritos bu duruma en iyi bilgelikte varilacagi kanisindadir
    Demokritos astronomide Pythagorasçilari bir yana birakirsak gelismenin en yüksek noktasidir Ama Demokritos öbür yandan dogadan çok insanla ilgilenen yeni bir gelismenin baslica insan sorunu üzerinde duran bir düsünürler toplulugunun da çagdasidirBu düsünürlere de Sofistler adi verilir
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  3. #3
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Anaxogoras

    Ionia’da Klazomenai’de ( Izmir- Urla yakininda bugünkü Güladasi) dogmus Buranin soylu bir ailesinden 462 yilinda Atina’ya gitmis burada 30 yil kalmis Perikles’in yakin dostu imis Perikles’in muhalifleri onu Tanrisizlikla suçlandirmislar çünkü Yunanlilarca Tanri sayilan günesin bir ates yigini oldugunu söylemis Yasadigi yilalrin 500-428 arasinda oldugu saniliyor Anaxagoras bu dönemin en büyük doga bilginidirMatematikteki bilgileriyle ün salmistir Astronomide de buluslari varmis: Ay isigini ay ve günes tutulmalarini dogru olarak açiklamis
    Empedokles gibi Anaxagoras’a göre de : Duyu verileri arastirmalarimiza çikis noktasi olarak alinmalidir –duyularin bilgi degerleri sinirli bile olsa Ona göre de kesin anlaminsa bir meydana gelme ile yok olma yoktur Görünürdeki olusma ile yok olma asil olan gerçekten varolan öz’lerin (khremata) tohum’larin (spermata) birlesmesi ve dagilmasindan baska bir sey degildir Anaxagoras deney dünyasindaki nesnelerin nitelik bakimindan sayisiz çesitliligi dört ögenin birlesmesiyle açiklanamaz diyor Deney dünyasinda nitelik bakimindan ne kadar çesitlilik varsa nitelikçe birbirinden ayrilan o kadar sperma (ana-madde) vardir
    Empedokles düsüncesini mitolojik-edebi bir biçimde dile getirmisti Anaxagora’ta bu kalkiyor ayrica Herakleitos ile Empedokles’teki gerginlikler karsotliklar yerine evrenin birligi konuluyor Kendisinden öncekiler gibi gerçegi maddi bir sey olarak düsünen Anaxagoras sayisiz spermalar arasinda bütün ötekiler için hareket nedeni olacak maddeyi arar ve bunu kendi içinde canli bir sey diye düsünür Ionialilarin ana- maddesi gibi Bu madde bütün ötekilerini kendinden harekete getirir Ancak diyor Anaxagoras algilarimiz bize evreni düzen eregi olan bir bütün olarak gösterirler; dolayisiyla hareketi saglayan kuvvet de düzenleyen bir erege (telos) göre olusturan bir kuvvet olacaktir Onun için Anaxagoras olusu meydana getiren ilkeye gördügü is düsünce yetisininkine benzediginden Nous adini verir Ancak düsünce yetisine akla benzetildigi için Nous’u maddi olmayan bir ilke diye anlamamali Nous da maddedir yalniz pek ince pek seçkin bir maddedirO bütün nesnelerin en incesidir en arinmisidir yalniz basina oldugunda yalinç ve hiçbir seyle karismamis bir durumdadir; çesitli niteliklerde görünmesine karsin hep kendi kendisine esittir kendi kendine hareket edebilen biricik maddedir bütün öteki varliklarin hareket ilkesidir Nous Herakleitos’un Logos’u gibi evrene egemen olan kuvvettir; evreni harekete getirip olusturmasi bakimindan da Herakleitos’un ates’inin gördügü isleri görür Yalniz bu arada çok temelli bir ayrilik da var: Herakleitos’un ates’i olus sürecinin içinde eriyordu ve her seye dönüsüyordu Anaxagoras’in Nous’u ise hep öteki nesnelerin karsisinda onlardan ayri kendi basinadir
    Anaxagoras: nasil bir balçik yigini kendiliginden bir heykel olamazsa bunun için nasil bir heykelcinin çalisip bu balçik yiginina bir biçim kazandirmasi gerekirse bunun gibi sperma’larin khaosu kendiliginden gördügümüz düzenli belirli nesnelerin dünyasini meydana getirmis olamaz Bunun için düzenleyici biçimlendirici bir kuvvet olan Nous’un ise karismasi gerekir diyor Telos düsüncesini – bir baslangiç olarak da olsa –felsefeye ilk olarak getiren odur
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  4. #4
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Eleali Zenon

    Aristoteles’e göre Eleali Zenon (yaklasik olarak 490-430) düsüncenin düstügü gelismeler ögretisi anlamindaki dialektik’in bulucusudur Zenon Parmenides’in Bir Olan’in biricik gerçek varlik oldugu ögretisini çoklugu ve hareketi varsaymanin düsünülemeyecegini böyle bir düsüncenin çelismelere sürükleyecegini göstermeye çalismakla desteklemistir Bunu da o çokluga ve harekete karsi ileri sürdügü pek ün salmis olan kanitlariyla yapmistir
    Çoklugun olamayacagini gösteren kanitlardan birine göre: Nesneler bir çokluk iseler hem sonsuz küçük hem de sonsuz büyüktürler Çünkü varolani böler de bu böldügümüz parçalarin artik bölünemez noktalar oldugunu düsünürsek bunlar büyüklügü olmayan bir hiç olurlar; bir araya getirirsek bunlari yine olumlu bir büyüklük elde edemeyiz; büyüklügü olmayan bir seyin kendisine eklenmesiyle hiçbir sey büyüklük bakimindan bir sey kazanmaz Bu parçalari uzamli – uzayda yer kapliyorlar – diye düsünürsek çogun bir araya gelmesiyle sonsuz bir büyüklük meydana gelecektir Ikinci bir kanita göre: Nesneler çok iseler sayica hem sonlu hem de sonsuz olurlar Sayica sonludurlar çünkü ne kadar iseler o kadar olacaklardir daha çok ya da daha az olamayacakladir Sayica sonsuzdurlar da nesneler çünkü boyuna birbirlerinin sinirlarlar böylece de kendilerini baska nesnelerden ayirirlar; bu baska nesnelerin kendileri de yine yakinlarindaki nesnelerle sinirlanirlar ve bu böyle sürüp gider Üçüncü bir kanitta Zenon “her sey uzaydadir” deyince uzayin da bir uzay içinde bulunmasi uzayin içinde bulundugu bu uzayin da yine bir uzayda bulunmasi gerekir diyor: bu da böylece sonsuzluga kadar gider
    Hareketin gerçekligine karsi Zenon’un ileri sürmüs oldugu kanitlari Aristoteles’teb ögreniyoruz Bunlarin arasinda en çok bilineni Akhilleus ile kaplumbaga arasindaki yaris kanitidir Bu yarista kendisinden biraz önce yola çikan kaplumbagaya Akhilleus hiçbir zaman yetisemeyecektir çünkü baslangiçtaki kaplumbaga ile kendi arasindaki mesafeyi kosmak için geçen zaman içinde kaplumbaga az da olsa biraz ilerlemis olacaktir Akhilleus’un bir de bu araligi kosmasi gerekecektir ama bu arada kaplumbaga pek az da olsa yine biraz ilerlemisti; bu böylece sonsuzluga kadar gider Bu kanitin özünü bir baska kanitta daha iyi görebiliyoruz: “ Bir kosu pistinin sonuna hiçbir zaman ulasamazsin” çünkü pistin önce yarisini geride birakmak zorundasin bu da böylece sonsuzluga kadar gider Sonlu bir zaman içinde sonsuz sayidaki uzay araliklari nasil geçilebilir? Bir baska kanit: “ Uçan ok durmaktadir” çünkü bu ok her anda belli bir noktada bulunacaktir; belli bir noktada bulunmak demek de durmak demektir; ama hareketin her bir aninda duruyorsa ok yolunun bütününde de durmaktadir Su son kanit da hareketin göreligine – relatifligine –dayanmaktadir: Belli bir noktalar dizisi biri durmakta olan öteki de ters dogrultuda ilerleyen iki dizinin yanindan geçerse ayni zaman içinde hem büyük hem de küçük bir mesafeyi geçmis olacaktir yani bu dizinin ayni zaman içinde çesitli hizlari olacaktir hareketini duran ya da ters dogrultuda ilerleyen dizi le ölçüstürdügümüze göre
    Zenon’un bu keskin antinomia’lari tabii yalniz sunu göstermek için: Varolani bir çokluk ve hareket diye düsünürsek çelismelere düseriz öyle ise Var olan ancak “bir” ve hareketsiz olabilir
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  5. #5
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Parmenides


    Parmenides (dogumu asagi yukari 540 yilinda) yalniz çigir kuran bir filozof degil yurdu Elea’da devlet adami kanun koyucu olarak da önemli bir rol oynamisÖgretisinde Anaximenes Xenophanes ve Pythagorasçilardan gelen etkiler varAma bunlarin yaninda büsbütün yeni olan bir çizgi de var onda: Dialektik’eyani salt kavramlarla çalismaya bir egilim Parmenides Yunan mantik ve dialektigininin babasidir
    “Dogru (aletheia) ve Sani (doxa) üzerine” bir arastirma olan yapitinin basinda Günes Kizlari filozofu her seyi bilen Tanriçaya götürmektedirler; Tanriça ona bilgeligi yasamanin o biricik dogru yolunu ögretecektir Filozof ondan iki sey ögrenip ölümlülere bildirecek: Tam ve son dogru ile içlerinde gerçekten inanilabilecek hiçbir sey bulunmayan insanlarin sanilarini Ögretici (didaktik) ve manzum olan yapit da buna göre iki bölüme ayrilir: “ Dogru’ya giden yol” ile “ Sanilara götüren yol”
    Birinci bölümdebiricik dogru olan “ Bir varlik” incelenir ve su sonuca varilir: Bir Varlik vardir –Parmenides buna kisaca Bir Bir olan da der Bir birliktir o kendi içine kapalidir dogmamistir yok olmayacaktir degismez bölünmezyogunlasmaz seyreklesmez Bunun karsiti olan her görüs varolmayani var diye göstermek zorunda kalir bu da olamaz Çünkü Varolan meydana gelmis bir sey olsaydi varolmayan bir seyden dogmus olmasi gerekirdi böylece varolmayan gerçekten varolmus olacaktir Yok olsaydi yerine varolmayan geçecektirDegismede hiç olmazsa belli bir yönüyle bir meydana gelme ile bir yok olmadir Bölünebilir olsaydi Varlik bölümlerin arasina bir varolmayan girerdi Yogunlasma ile seyreklesmede de böyledir: Yogunlasma ile seyreklesme bir maddenin az ya da çok bir bölümünün bir araya birikmesi demektirBilginin amaci ve ödevi : Varolani düsünmektir;yanilmasi da:Varolan içinde varolmayani düsünmeye bunu varsaymaya kalkismasidir “Yalnizvarolan vardir ve ancak bu düsünülebilir: Varolmayan yoktur ve düsünülemez de”Bu Parmenides’in ana- önermesidir
    Parmenides’te ilk olarak deney bir yana birakiliyor salt düsünme ile – Varlik üzerinde yalniz düsünmekle—Varolanin nitelikleri türetilmeye çalisiliyor Varlik’in özü geregimeydana gelmemis degismezbölünmez oldugu sonucuna bu yolla variliyor
    Bundan önceki felsefelerin göz önünde bulundurdugu amaçdeney dünyasinin inandirici bir açiklamasini yapmakti – deney dünyasindaki nesnelerin çoklugu çesitliligi bir kökten türetilmek isteniyorduParmenides’in ögretisi bunu gözden kaçirmistir
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  6. #6
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Xenophanes

    Herakleitos‘un çagdasi olan Xenophanes ( asagi yukari 569- 477 arasinda yasamistir) Kolophonludur ( Bugünkü Izmir ile Efes arasinda) Bir filozof olmaktan çokdin bakimindan bir ögretici
    Ögretici nitelikteki kosugundan kalan parçalarindan Xenophanes’in halk dininin tanrilari insan gibi tasarlamasiyla savastigini görüyoruz Bu onun gördügü baslica is Tanrilarin bu insanlastirilmasi – anthropomorphism- Homeros ile Hesiedos’ta yüksek edebi bir biçim de kazanmisti ve bunlarin Yunan egitiminde çok önemli bir yerleri vardi Xenophanes söyle diyor: “ Homeros ile Hesiedosölümlüler (insanlar) arasinda suç sayilan utanilan bütün seyleri tanrilara da yüklemislerdirTanrilar hirsizlik ederler yalan söylerler eslerini aldatirlar Sonra: ölümlüler saniyorlar ki tanrilar da kendileri gibi dogmuslardir kendileri gibi giyinirler kendilerinin biçimindedirler Nitekim Habesler tanrilarini kendileri gibi kara ve yassi burunlu; Trakyalilar sarisin ve mavi gözlü diye düsünürler Böyle olunca atlarinarslanlarin elleri olup da resim yapabilselerdi atlar tanrilarini at gibi arslanlar da arslan gibi çizeceklerdi Oysa tanrilar ne arslan biçimindedirler ne zenciler gibidirler ne de Yunan heykellerinde oldugu gibi insan kiligindadirlar” Halk dininin tanrilari insan biçiminde tasarlanmasina karsi Xenophanes kendi tanri tasarimini koyar
    Bu arinmis bir tanridir Ona göre: “Bir tanri vardir; bu tanrilar ve insanlarin en ulusudur; ne biçimi ne de düsünmesi bakimindan ölümlülere benzer; bu tek Tanri bastan asagi isitmedir bastan asagi düsünmedir; her seyi düsünceleriyle hiç zahmetsiz yönetir”
    Xenophanes’in bu tanri tasarimitektanriciliga ( monotheism) dogru atilmis bir adimdir
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  7. #7
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Herakleitos

    Ioania filozoflarindan dördüncüsü Ephesos’ta (Efes) dogup yetismistir Asagi yukari MÖ 540-480 yillari arasinda yasadigi hesaplandigina göre Herakleitos Milet’li filozoflardan daha genç Ephesos’un aristokrat bir ailesinden Yapiti çok güç anlasilir karanlik bir üslup ile özdeyisler biçiminde yaziliymis Onun için ilk çagda ona “karanlik Herakleitos” denmistirYurdunun politik sosyal gelismesinin begenmeyip köseye çekilen bu yalnizligi içinde varliklarin özünü kavramaya çalisan Herakleitos yigini hor görür Ona göre yigin anlayissizdir her seyin dis yönüne takilip kalir bos inançlar içinde yuvarlanip gider
    Ona göre evrenin temel maddesi ates’tir Ates bütün varolanlarin ilk gerçek temelidir bütün karsitlarin birligidir içinde bütün karsitlarin eridigi birliktir Herakleitos sunu belirtmekten usanmaz: Evren boyuna akan bir süreçtir basi sonu olan bir degismedir hiç durmayanbu degisme içinde kalan sürüp giden hiçbir sey yoktur “Panta rei” her sey akar: Bu onun ana görüsü Iste atesin ilk madde (arkhe) oldugu düsüncesine de Herakleitos buradan variyor Örnegin bir tahtayi yakip kemiren alevin yakindan bakildikta boyuna ilerleyen bir süreç oldugu görülür; alev tahtayi boyuna yakip kemirir onu boyuna duman ve buguya çevirir Evren de böyle tükenmez canli bir atestir sürekli bir yanma sürecidir Daha dogrusu dönümlü(periyodik) bir süreçtir bu Bunda sürekli olarak bir “yokus yukari” çikaranbir de “yokus asagi” indiren yol vardir Evren atesten meydana gelmistir ve burada olup bitenlerin sonundaki “büyük yil”da yeninden ates tarafindan kemirilecektir –yeninden dogmak için Bu böylece dönüsümlü olarak hiç tükenmeden sürüp gider
    Bu sürekli olus içinde durucu kalici bir sey buldugumuzu sanirsak Herakleitos’a göre bu bir yanilmadir bir aldanmadir “Ayni irmakta iki kez yikanamayiz Ikinci kez girdigimizde bu irmak büsbütün baska bir irmaktir artik Bu arada akip giden sular onu baska bir irmak yapmislardir” Karsimizda “ayni sey”in bulundugunu sandigimiz her yerde durum böyledir Kalici seyler varmis sanisina kapilmamizdegismenin kuralsiz degil de belli bir düzene belli bir ölçü ve yasaya göre olmasi yüzündendir Bu ölçüye bu yasaya Herakleitos “logos” diyorEvrende egemen olan yasadir düzen ve akildir (logos)
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  8. #8
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Empedokles

    Empedokles Sicilya Adasinin güney kiyilarinda bulunan Akragas ( ya da Agrigentum) sehrinden Ailesinin sehrin siyasi hayatinda pek sözü geçermis; kendisi de bir aralik basta bulunmus krallik bile önerilmis kendisine ama kabul etmemis demokrasiyi ögütlemis Fizikçi hekim hatip mucizeler gösteren ve arindiran rahip olarak Güney Italya kentlerinde dolasmisÖlümü de efsanelestirilmistir: Kendisini Etna Yanardagina atmis oldugu söylenir – belki de onu Tanrilastirmak için yapilan çabalardan biri bu – siyasi sürgün olarak Peloponnes’te ölmüs olmasi ihtimali daha büyük “Peri physeos” (Doga üzerine) ve “ Katharmoi” (Arinmalar) adli iki eseri vardir
    Empedokles’in ögretisinin çikis noktasi bir yandan Parmenides’in savidir: Meydana gelme ile yok olma diye bir sey yoktur aslinda Ama öbür yandan da Empedokles duyularin bize gösterdigi bir olguyu meydana gelme ile yok olmanin görünüsünü bu olaylari açiklamaya çalisir Ona göre insanlarin meydana gelme dedikleri seyi temel maddelerin bir karismasi yok olma dedikleri de bu karismanin dagilmasidir Çok büyük parçalardan kurulmus olan temel maddelerin kendileri (bunlara Empedokles Rizomata panton= her seyin kökenleri diyor) meydana gelmemislerdir yok olmazlar degismezler bunlar Parmenides’in bengi varligi gibidir
    Doga bilgisinin gelismesinde çok önemli bir yeri olan öge (element) kavramini ilk olarak ortaya koyan Empedokles olmustur denilebilirÖge burada kendi içinde bir cinsten niteligi bakimindan degismeyen artik bölünemeyen yalniz çesitli hareket durumlarina geçebilen madde demektir Bu anlayisla da Parmenides’in “Varlik” kavrami ise yara bir hale getirilmis oluyorduBu ögeler de Empedokles’e göre dört tane imisler: Toprak su ates hava
    Empedokles’e göre bu dört öge evren yapisinin ancak gereçleridir Evren bu gereçlerden kurulmustur Dört ögenin kendileri tipki Parmenides’in “Varlik”i gibi degismez tözler olduklarindan bunlarin kendisinde bir hareket nedeni bulunamaz; yani bunlar kendiliklerinden birbirleriyle karisamazlar kendiliklerinden bir karismayi bozamazlar Onun için doga açiklamasinda bu dört ögenin yani sira bir de hareketin bir nedeni hareket ettirici bir güç de gerek Empedokles’e göre dört ana – ögeyi birbiriyle karistiran bunlarin karisimlarini yeniden çözen neden de sevgi ile nefrettir Empedokles’in bu anlayisinda madde ile kuvvet (olusu saglayan neden) ilk olarak iki ayri ilke olmuslardir
    Ayni zamanda bir hekim olan Empedokles canlilarin dünyasina da yakin bir ilgi göstermistir Ona göre bitkiler ilk organizmalardir ve hayvanlar gibi canlidirlar
    Empedokles’in insan üzerinde de ilgi çekici gözlemleri var: Kan insan hayatinin ana-tasiyicisi ve düsünmenin merkezidir Kanda ögeler en olgun bir biçimde birbiriyle karismislardir Insanin bütün yetenekleri bu karisimin olgunluguna baglidir Bir doga bilgini olarak duyularin gösterdikleri üzerinde önemle duran Empedokles’in sensualist bilgi ögretisine göre biz evreni biliyoruz çünkü biz de onunla ayni özdeniz biz kendimiz de dört ögeden kurulmus oldugumuzdan ayni ögelerden kurulmus olan bir varligi biliriz
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  9. #9
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Anaximenes

    Milet okulu’nun bu ilk doga felsefesi çigrinin üçüncü ve sonuncu düsünürü olarak da Anaximenes gösterilir Anaximandros’un ögrencisi imis ondan bir kusak da gençmisYapiti Ilkçagin geç dönemlerinde de biliniyormus
    Anaximenes de arkhe sorunu üzerinde durur; o daAnaximandros gibi anamaddenin bu varlik temelinin birlikli ve sonsuz olmasi gerektigini söylerAma bu sonsuz seyi o da Thales gibi belirli bir seyle bir tutar: Ona göre ilk- madde hava’dir Hava sonsuz bir hava denizi olarak evreni kusatir ve yer de bu hava denizinde düz bir tepsi gibi yüzer
    Anaximenes’in iki anlayisi var ki felsefeye iki yeni görüs olarak girip yerlesmislerdir
    1- Anaximenes“ bir hava (soluk) olan ruhumuz ---psykhe --- bizi nasil ayakta tutuyorsa bunun gibi bütün evreni(kosmos) de soluk ve hava sarip tutar”diyor Böylece ruh kavrami felsefede ilk defa olarak ortaya çikmis oluyor Burada ruh insanin canli vücudunu ayakta tutan daha dogrusu bir arada tutan onu canli kilan onun cansiz bir yigin olarak dagilmasini önleyen “sey”dir; burada ruh yasam diye canli vücudu cansizdan ayiran diye anlasiliyor ve soluk ile bir tutuldugu için maddi bir sey olarak düsünülüyor tabi Nasil hava– soluk- olan ruh insanin vücudunu cansiz bir madde olarak dagilmaktan koruyorsabunun gibi hava da evrenin bütününü onun düzenini ayakta tutar Hava: Canlicanlandiran sey etkin olan bir ilke Onun bu canliligi etkinligi olmasaydievren sadece ölüm dagilan bir yigin olurdu; Boyuna yeni biçimler alankendini canli olarak degistiren yaratici bir varlik olmazdi
    2- Anaximenesana maddenin canli olmasi gerektigini düsünmekle “madde” kavraminin belirlenmesine dogru önemli bir adim atmis oluyordu Anaxmienes havayihayatin ve ruhun asil maddesi saymakla genel olarak madde kavrami da kendisinde bir seyler olan bir seyler geçen madde kavrami belirmis bununla da bu maddede olup bitenler üzerinde maddedeki süreç üzerinde bir düsünmeye yol açmis oluyordu Gerçekten Anaximenes bu soru üzerinde durup düsünmüstür Kendi kendisiyle ayni kalip degismeyen bununla birlikte bir yigin kiliga giren ana maddedeki bu süreç bu degisme nasil oluyor? Anaxmienes’in ögrettigine göre: Hava yogunlasma ve gevsemesiyle çesitli nesnelere dönüsür Genislemesi ve gevsemesiyle ates olur; yogunlasmasiyla rüzgarlar bulutlar meydana gelir: Bulutlardan su sudan toprak yüksek bir yogunlasma derecesinde de taslar meydana gelir Böylece ates sivi ve kati–maddenin bu üç ana biçimi- özü bakimindan hep kendisiyle ayni kalan tek birana maddenin çesitli yogunlasma ve gevseme evrelerinden baska bir sey degildir
    Anaxmienes Milet okulunun son filozofudur
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

  10. #10
    Moderator EyLüL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.01.2011
    Mesajlar
    4.527
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    236

    Standart

    Pythagoras

    Bildigimize göre Pythagoras ( 580-500 aralarinda) Samoslu ( Sisam adasindan) imis genç yasinda Güney Italya’ya göçmüs Burada Kroton sehrinde yerlesip gizli bir din tarikati kurmus6 yüzyilin ortalarinda Yunanistan’da yayilmaya baslayan bir dinin efsanevi sarkici Orpheus’un kurdugu Orphik kültün çok etkisinde kalmis Ruhun göçtügüne doguslarin dönümlü (periodik) olduguna bedenden ayrilan bir ruhun insan ve hayvan bedenlerine girdigine inanma Trakya Dionysos’una tapan Orphiklerin baslica inançlaridir Pythagorasçilar aslinda bir din toplulugu ama matematik ve musiki ile çok ugrasmislardir Matematik ile musiki arasinda bir baglanti da kurmuslardir Pythagora’in kendisi ses perdesi ile tel uzunlugu arasinda bir iliskinin oldugunu bulmus Ondan sonrakiler sayi oranlarinda seslerin gizli baglantilarini aramaya girisip bir sesin niteligi ile ses dizisindeki yerini bu sese karsilik olan sayinin niteligi ve sayilar dizisindeki yeri ile bir tutmuslar
    Matematik ile böylesine yakindan ugrasan Pythagorasçilar sayilardan edindikleri bilgileri genellestirerek sayilari bütün varligin ilkeleri (arkhe) yapmislardir Örnegin belli bir sayi belli nitelikleriyle adalettir bir baska sayi ruhtur bir baskasi akildir vb Böylece her sey için sayilarda bir karsilik bulmuslardir
    Onlara göre nesnelerin özü gerçegi varligin anamaddesi ( arkhe) sayidir Ilk Pythagorasçilar sayinin ideal yapisini henüz bilmezler onlar da sayiyi cisimsel bir sey diye tasarlarlar
    Nitekim kosmoloji sorusuna “ sayilardan nesneler nasil meydana geliyor?” sorusuna verilen yanitta sayilarin cisimsel birer etken olduklarini görüyoruzSayilarin kendisi tek ile çiftten ya da “sinirsiz” ile “sinirlayan” dan kurulmuslardir Tek – çift bir – çok sag – sol erkek – disi duran – kimildayan dogru – egri aydinlik – karanlik iyi – kötü kare – dikdörtgen Pythagorasçilarin dünya görüsü dualist: sinirlinin tekin yetkin ile iyinin karsisinda sinirsiz çift yetkin olmayan ile kötü var
    Pythagorasçilarin bilim alaninda en büyük basarilari astronomidedir Ilk defa olarak yeri evrenin merkezi olmaktan çikarmislar onu küre seklinde düsünmüsler yerin evrenin ortasindaki görünmeyen merkezi atesin etrafinda dolandigini söylemislerdir
    Baslica Pythagorasçilar: Karsitlar ögretisinin temsilcisi bir hekim ve anatom olan Alkmaion ile Pythagoras tarikati dagildiktan sonra ögretiyi Attika’ya götüren Sokrates’in çagdasi Philolaos’tur
    Fatih gibi aşık olacaksın ki
    İstanbul gibi maşuk düşsün bahtına...

1. Sayfa - Toplam 9 Sayfa var 1 2 3 ... SonuncuSonuncu

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]