Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 9 ve 9

Konu: Lise 10. Sınıf Edebiyat Dersi Tüm Kitabın Cevaplari

  1. #1

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart Lise 10. Sınıf Edebiyat Dersi Tüm Kitabın Cevaplari

    Lise 10. Sınıf Edebiyat Dersi Tüm Kitabın Cevaplari

    SAYFA 10 ödevi:
    1- B
    2- D
    3- edebi eserler tarihi olayları yansıtır ve bilgi verir
    4- D D Y
    5- uygarlık tarihini atom bombasının atılmasını
    6- edebi eselerden hareketle bir milletin duygu ve düşüncede geçirdiği evreleri inceler: edebiyat tarihi
    Toplumların yaşadıkları olayları sebep-sonuç ilişkisi içinde inceler: tarih
    Toplumların yaşamlarını her bakımdan inceler: uygarlık tarihi
    Fikir duygu ve hayallerin söz veya yazı ile edebi şekilde ifade edilme sanatıdır: edebiyat
    SAYFA 11 ödevi:
    1-a) tarihi daha iyi öğrenebilmek için dönemlere ayrılmıştır. Tüm dünyayı etkilediği için bu olaylar kullanılmıştır.
    b) evet
    SAYFA 12 ödevi:
    1-a) göç destanı
    Kişiler: Uygur sultanı
    Zaman: Uygurlar dönemi
    Mekan: turfan selenge tola ırmakları ve çin
    Mitolojik unsurlar kullanılmıştır ve olağanüstüdür.
    Zihniyet: gelenek görenekleri savaşları akrabalıkları yaşayışları görülüyor.
    Kıssa-i Yusuf ödevi:
    Yapı: beyitlerle yazılmıştır. Mesnevidir. Aruz ölçüsü kullanılmıştır. Hz.Yusufun hayatı anlatılmıştır
    Dil ve anlatım: islamiyetin etkisiyle ortaya çıkan Osmanlı Türkçesi
    Zihniyet: İslam kültürünün edebiyata yansıması
    Araba sevdası ödevi:
    Yapı: bihruz beyin hayatı. Batılılaşmanın etkisi. Bihruz beyin evinde geçmiş bir metin
    Dil ve anlatım: batı kültüründen etkilenerek yazılmış. Düz yazı
    Zihniyet: Tanzimat dönemiyle batılılaşmanın etkisi
    b) destan: İslamiyet öncesi dönem
    mesnevi: İslami dönem
    roman: batı etkisinde gelişen türk edebiyatı dönemi
    SAYFA 13 ödevi:
    2- a) gazel:
    Beyitlerle yazılmıştır. Aruz ölçüsü kullanılmıştır. Dili ağırdır. Yabancı kelimeler çoktur. Divan edebiyatı ürünüdür.
    Koşma:
    Dörtlüklerle yazılmıştır. Hece ölçüsü kullanılmıştır. Dili sadedir. Aşık tarzı halk edebiyatı ürünüdür.
    b) halk edebiyatı halka divan edebiyatı ise okumuşlara hitap eder.
    SAYFA 14 ödevi cevapları:
    1- E
    2- D
    3- D
    4- mesnevi: beyit
    Roman: batı uygarlığı
    Destan mitolojik öğeler
    5-D D Y
    SAYFA 15 ödevi cevapları:
    1- E
    2- E
    3- E.
    4- D D D
    5- tercümanı ahval batı etkisinde gelişen türk edebiyatı harabat
    6- D
    7- C
    8- İslamiyet .öncesi türk edebiyatı: Şamanizm yuğ göktanrı bozkurt
    İslami dönem türk edebiyatı: tasavvuf kaside minyatür aruz
    Batı etkisinde gelişen türk edebiyatı: roman opera gazete batılılaşma
    9- D
    10- A
    11- D
    12- yaşadığı dönemin etkisinde kaldığı için
    13- C
    SAYFA 17 ödevi cevapları:
    1- geçim kaynakları hayvancılık. Yaşam biçimleri göçebelik
    2- a) insanlar olayları hep bir bahane bularak ondan olduğuna inanıyorlar ve olayları böyle kapatıyorlar
    b) uzayda yaşam olup olmadığını merak ediyorlar.
    SAYFA 18 ödevi cevapları:
    1- a) parçalarda belli oluyor
    b) olağanüstü nitelikleri ortaya koyuyor
    c) çözüm bulamadıkları konulara olağanüstülük katmışlardır.
    SAYFA 19 ödevi cevapları:
    2- destanları milletler dilden dile yaşatıyorlar. Her millet bir destan dönemi yaşamıştır
    SAYFA 20 ödevi cevapları:
    1- E
    2- D D D Y
    3- C
    4- mitolojik
    SAYFA 21 ödevi cevapları:
    Hazırlık sorusu: nesilden nesile ağızdan ağza aktarılarak günümüze ulaşmıştır. Bir de kaşarlı mahmutun divan-ı lügatit türk adlı kitabında yazmaktadır.
    SAYFA 23 ödevi cevapları:
    1- ergenekondan çıkmak için yol aramaları ve çıkmaları
    Börtö çenenin bütün boylara haber göndererek ergenekondan çıktıklarını haber vermeleri
    Tatarlarla tekrar savaşıp kazanmaları
    2- a) vergi alınmış devlet yapısı güçlüymüş.
    Zihniyet: bağımsızlık için uğraşmaları
    Hayvancılıkla uğraşıyorlarmış. Çadırları ve sürüleri varmış.
    b) Türkler kağanlar tarafından yönetiliyormuş. Göçebelikten yerleşik hayata geçmişler. Savaşçı bir millet.
    3- nevruz bayramı

    SAYFA 24 ödevi cevapları:
    1- A
    2- D
    3- Y D D
    4- sözlü edebiyat ürünleri söylendikleri dönemin özelliklerini taşır. Geçmiş dönemlerin yaşam biçimleriyle ilgili bilgi verir. Bundan dolayı türk kültürü için önemlidir.
    5- sözlü edebiyat ürünü: destan
    Türk destanlarındaki ortak motif: demir
    Ergenekondan çıkış günü: nevruz
    6- mitolojik mit

    Etkinlik ödevi cevapları:
    Kam: büyücü doktor
    Baksı: büyücü doktor
    Ozan: halk şairi
    Şaman: din adamı
    .SAYFA 25 ödevi cevapları:
    1- sevindikleri zaman insanlar dışa dönük olurlar. Mutluluklarını belli ederler. Yüzleri güler. Ölümler karşısında üzülürler ve içlerine kapanırlar.
    2- ağıt ve mersiye de ölüm karşısında duyulan duygudan bahsedilmiştir. Gazel ve güzelleme de aşktan bahsedilmiştir.
    SAYFA 27 ödevi cevapları:
    1- a) ölüm acı yas son
    b) bunu yapması kolay yaparsınız
    c) inanmadıklarını göstermek için
    2- a)
    1. dörtlük: -dı mu -di mü: redif -l: yarım uyak
    2. dörtlük: -tur -tür: redif
    3. dörtlük: -ok: redif
    4. dörtlük: -rup -rıp: redif
    5. dörtlük: -yu -yü: redif
    6. dörtlük: -dı -di: redif
    7. dörtlük: -dı -di: redif
    8. dörtlük: -dı - di: redif
    9. dörtlük: -çıdı: redif -n: yarım uyak
    b) ölçü: 7li hece ölçüsü kalıp: 4+3
    c) anlamı kuvvetlendirir
    ç) tema: alp er tunganın ölümü konu: ölüm
    3- deyimler:
    - bent benzi sarardı
    - öç almak
    - feryat etmek
    - yarayı deşmek
    - niyet etmek
    4- a)
    Kişileştirme ödevi cevapları:
    - dağların başı (bile) kertilir
    - felek iyice zayıfladı
    Benzetme:
    - erkekler kurtlar gibi hep birlikte uluyor
    - (yüzlerine) safran sürülmüş (sanırsınız)
    Abartma:
    - yakalarını yırtıyor ve çığlık atıyorlar
    - (bu etler vücuttan sarkıyor ve) yerlere değip sürükleniyor
    b) şiire zenginlik katıyor ve akılda daha kalıcı olmasını sağlamaktadır.
    SAYFA 28 ödevi cevapları:
    1- 1. koşuk: bahar
    2. koşuk: zafer(savaş)
    3. koşuk: ayrılık(vefasız sevgili)
    2- a)
    1. koşuk: -şıp -şip: redif
    2. koşuk: -uldı: redif
    3. koşuk: -dım -dim: redif
    b) ölçü: 7li hece ölçüsü kalıp: 4+3
    3- deyimler:
    - yüz yüze gelmek
    - hayretler içinde kalmak
    - yerden bitmek
    - kurulmak
    - ekin biçmek
    SAYFA 29 ödevi cevapları:
    4- kişileştirme:
    - mor ile yeşil yüz yüze geliyor
    - ve birbirlerine sarılıyorlar
    Benzetme:
    - düşman) askeri ekin (biçilir) gibi biçildi
    - (gözlerim) yağmur gibi kan(lı yaşlar) saçıyor (şimdi)
    Abartma:
    - insan(bu renk cümbüşünü görünce) hayretler içinde kalıyor
    - yuvarlak otağ(ım) kuruldu
    ANLAMA VE YORUMLAMA
    Sagu ile koşuk arasındaki benzerlikler:
    İkisi de sözlü edebiyat ürünüdür. İkisi de 7li hece ölçüsüyle yazılmıştır. İkisinde de deyimler ve edebi sanatlar vardır. Her ikisi de dörtlüktür. İkisinin de kalıbı 4+3 tür. Uyak şemaları aynıdır.(düz uyak)
    Farklılıklar:
    Sagunun nazım şekli: sagu
    Tema: acı
    Koşukun nazım şekli: koşuk
    Tema: sevinç savaş aşk
    SAYFA 30:
    ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
    1- D
    2- ağıt
    Doğa aşk yiğitlik
    3- eski devlet büyüklerinin ölümü üzerine söylenen ağıt: sagu
    Coşku ve heyecanın dile getirildiği manzume: koşuk
    Eski Türklerde şair din adamı: şaman
    4- Y D Y D
    SAYFA 37 ödevi cevapları:
    1- oğuz kağanın doğuşu. Oğuzun gençliği. Oğuzun göğün kızı ile evlenmesi. Oğuzun yerin
    Kızı ile evlenmesi. Oğuz hanın Türklerin büyük kağanı olması. Oğuz hanın batıda idil boyu akınları. Oğuz hanın Kıpçak akını. Karluk türk boylarının türeyişi. Kalaç türk boylarının türeyişi. Cürçed akını ve kanglı türk boylarının türeyişi. Oğuz hanın güney akınları. Oğuz hanın altı oğluna hanlık vermesi. Oğuz hanın büyük bir şölen vermesi.
    TİP ÇÖZÜMLEME TABLOSU:
    Tip nasıl bir insandır?
    - olağanüstü özelliklerle doğmuş ve büyümüş. Halkı için hiçbirşeyden korkmayan kişidir.
    Tip durağan mıdır dinamik midir?
    - dinamik
    Destanın hangi kısmı sizin tip hakkında böyle düşünmenize neden oldu?
    - doğuşu ve gençliği. Yaptığı savaşlar. Türk boylarının üzerine gitmesi
    Sosyal ortam ve çevre bu tipi nasıl etkilemiştir?
    - olağanüstü özellikler sergilediği için halkın ondan beklentisi fazladır
    Bu tipin sizin toplum yapınızdan farkı var mı?
    - var
    Bu tipin diğer tipler üzerinde etkisi var mı?
    - var
    Tip kendi kişiliğinin farkında mı?
    - farkında
    Sizce gerçek hayatta bu destandaki tip gibi davranan biri olabilir mi?
    - olamaz
    SAYFA 38 ödevi cevapları:
    3- a) kağanların kağanı yerin göğün kağanı türk boylarının dize getirilişi
    b) oğuz kağanın hayatı
    4- hayır. Birilerinin benden bu kadar çok şey beklemesi beni rahatsız eder
    5- zaman: belirli bir zaman dilimi yoktur
    Mekan: idil boyu Kıpçak boyu orta asya
    Mekanın anlatımı: sadece yer isimleri verilmiş
    Kişiler: oğuz kağan 6 oğlu 2 eşi
    Kişilerin olay örgüsündeki işlevi: oğuz kağan akınlar yapmakta ve halkın beklentilerini yerine getirmektedir
    6- a) birçok var
    b) dilden dile nesilden nesile aktarılarak bu hale gelmiştir
    2. etkinlik: İslamiyet öncesi türk edebiyatı dönemi
    8- ilahi bakış açısıyla bahaeddin ögel

    SAYFA 40 ödevi cevapları:
    1- nesnel bir anlatım sergilemiştir. Gören birisi olarak anlatmıştır.
    2- olaylar günlük dilden alıntılar yapılarak lirik bir dil kullanılmıştır. Manzum bir şekilde yazılmıştır.
    3- bunlarla beraber dile coşku gelmiştir
    4- destan dili abartılıdır. Doğal dil sade bir yapıya sahiptir.
    5- destan dili karışık abartılı liriktir. Gerçekçi değildir. Roman düzdür. Olağanüstülük yoktur. Gerçeğe yakındır.
    6- amaç toplumu eğitmektir. Destanlarda idealize edilen tipler sayesinde toplum düzeninin yükseltmektedir
    7- varolan döneme ait dönemin özelliklerini içerir. Nesilden nesile aktarılırken olağanüstülük artmıştır
    8- o dönemin kahramanlıklarının nasıl geçtiğini anlatır
    SAYFA 41:
    Doğal destan ile yapma destan arasındaki benzerlikler:
    Her ikisinde de olağanüstü öğeler vardır. Anlatımları liriktir. Topluma yer veren olaylar vardır. Temaları benzerdir. Toplumu eğitmek için yazılır. Manzumdur.
    Farklılıklar:
    Doğal destan: anonimdir. Belli bir oluşum süreci vardır. Mitolojik öğeler oldukça fazladır. Zamanı belli değildir.
    Yapma destan: yazarı bellidir. Belli bir oluşum süreci yoktur. Mitolojik öğeler fazla değildir. Zamanı bellidir.
    1-Tema nedir: kahramanlık savaş aşk halkı ve toplumu derinden etkileyen olaylar ve bu olaylardaki etkili kişiler
    Dil ve anlatım: manzume şeklinde yazılır
    Mekan: bazen yer isimleri verilirken betimleme yapılır. Bazen de sadece yer isimleri verilir
    Zaman: belirsiz bir zaman anlayışı vardır
    Olay örgüsü: olağanüstü öğelerle zenginleştirilerek geniş bir olay örgüsü sağlanmıştır
    2- bu dönem edebiyatı müzik eşliğinde dile getirilmiştir. Hece ölçüsü kullanılmıştır. Nazım birimi dörtlüktür. Döneme göre dil sadedir. Anonimdir. Dizelerde genel olarak yarım uyak hakimdir. Daha çok aşk doğa ve ölüm konularını işler.
    ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME konusu:
    1- C
    2- D
    3- E
    5- D Y Y
    6- ilyada
    Toplumsal





  2. #2

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    SAYFA 43 ödevi cevapları:
    1-Yazının icadından önce insanlık tarihi:
    Yazının icadından önceki dönemde bilgiler gelecek kuşaklara aktarılmadan önce yok olmaktadır. Bu nedenle de ilerleme çok yavaş olmuştur. İnsanlar gündelik bilgilerle yetinmek zorunda kalmışrı.
    Yazının icadından sonra insanlık tarihi:
    Sümerlilerin yazıyı icat edişiyle birlikte bilgiler gelecek kuşaklara aktarılmış ve insanlık tarihi bu dönemden sonra hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır
    2- kısacası insanlar daha cahil olurdu.
    SAYFA 44 ödevi cevapları:
    1- yaptıkları savaşlar anlatılıyor.çinliler anlatılıyor. Ve bu abideyi diktirdiğini söylüyor.
    2- sesleniş öğütler milletime uyarılar
    3- azimli olayları doğru değerlendiren milleti için her türlü fedakarlığı yapmış olan biri
    4- b) türk milletine türk gelenek ve göreneklerine sahip çıkarsan yaşarsın
    5- düzgün cümleler kurulmuştur. Cümleler kısa ve anlaşılırdır. Yabancı kelimelere yer isimleri dışında rastlanmamıştır.
    SAYFA 45 ödevi cevapları:
    6- a) hükümdarın tanrı tarafından seçilen kutlu birisi olduğuna inanılmıştır. Savaşlar yapıldığını anlaşmalar yapıldığını anlatmaktadır. Göktürklerin tarihi hakkında da bilgi edinebiliriz
    b) günlük yaşamda kullanılan unsurların alfabeye yansıdığını görüyoruz.

    SAYFA 46 ödevi cevapları:
    Sözlü edebiyat: koşuk sav sagu destan
    Yazılı edebiyat: göktür yazıtları Uygur kitabeleri
    SAYFA 47 ödevi cevapları:
    ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME:
    1- B
    2- D
    3- Y D Y Y Y
    4- 8. yüzyıl
    Göktürk
    Yollug
    .5- Orhun bölgesinde adına taş diktirilen kağan: bilge kağan
    Orhun yazıtlarının bulunduğu ülke: Moğolistan
    Orhun yazıtlarında kullanılan türk alfabesi: Köktürk alfabesi

    SAYFA 49 ödevi cevapları:
    BULMACA:
    1- Moğolistan
    2- mit
    3- oğuz kağan destanı
    4- klasik
    5- Osman bey
    6- ilyada
    7- yuğ
    8- tercümanı ahval
    9- koşuk
    10- sagu
    11- nutuk
    12- manaz
    13- kurgan
    14- alp er tunga
    15- nevruz
    16- ozan
    17- tigin
    18- Tanzimat fermanı
    19- tonyukuk
    SAYFA 50 ödevi cevapları:
    1- A
    2- E
    3- A
    4- A
    5- sagu
    Ağıt
    Mersiye
    Yapay ve doğal
    6- Y Y D Y D
    7- B
    8- din değişiklikleri medeniyet değişiklikleri
    9- C
    10- D
    11- A
    12- C
    13- E
    14- D

    Sayfa .53
    Kültürel değerler ve değişimin nedenleri tablosu
    Göktürklerde Kültürel Değerler:
    1-Göktanrı inancı
    2-Bu inancın etkisinin görüldüğü Göktürk Kitabeleri
    3-Göktürk alfabesi
    Uygurlarda Kültürel Değerler:
    1-Budizm inancı
    2-Bu inancın yansıdığı metinler
    3-Uygur alfabesi
    Değişim Nedenleri:
    1-Din değişikliği
    2-Yerleşik hayata geçilmesi
    3-Hayat anlayışının değişmesi
    Karahanlılarda Kültürel Değerler:
    1-İslamiyet
    2-İslamiyetin yansıdığı eserler
    3-Karahanlı Türkçesi
    4-Arap alfabesi
    Değişim Nedenleri:
    1-İslamiyetin kabulü
    2-Din değişimiyle birlikte zihniyetinde değişmesi
    Sayfa .53 2.Soru
    Türkçenin Edebi bir olarak kullanılması ve değişmeyen öğeler Türkçe'nin kullanılmasıdır.Milliyetçilil ön plandadır..
    S.53 Fotoğrafın yorumu
    -konar göçerdirler.
    -hayvancılık olduğu anlaşılıyor.
    -atlar evcilleştirilmiştir.
    -hanlıklarla yönetildiği anlaşılıyor





  3. #3

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Sayfa .55 Ölçme ve Değerlendirme
    1)E
    2)B
    3)ArapTürkçe.
    İlk.
    Türkçedir.
    4)D
    5)Köktürk devleti=göktanrı inancı
    Uygur devleti=Budizmmani dini
    Karahanlı devleti=İslamiyet
    Mesnevi nazım şeklinin özellikleri:
    1-mesneviler öğüt verici bir olayı anlatan uzun şiirlerdir.(savaşaşktarihi olaylar ve tasavvuf)
    2-mesneviler divan edebiyatında bir bakıma günümüzdeki roman ve hikayenin yerini tutuyordu.
    3-beyit sayısı sınırsızdır.
    4-her beyit kendi arasında kafiyelidir.(aabbcc...)
    5-aruzun kısa kalıplarıyla yazılır.
    6-beş mesnevinin bir araya gelmesiyle hamse oluşur.
    -mesnevi nazım şekli türk edebiyatında ilk defa ne zaman kullanılmıştır?
    11.yüzyılda yusuf has hacip tarafında kutadgu bilig'de kullanılmıştır.
    ---------------------------------------------------------
    11. Yüzyıl: İslami Dönem Türk Edebiyatı'na ait ilk eser 11.Yüzyıl'a ait olan 'Kutadgu Bilig'dir. Yusuf Has Hacip tarafından yazılmış öğretici bir eserdir. Siyaset-nâme niteliğindedir ve 6500 beyitten oluşur. Bu döneme ait diğer bir önemli eser de 'Divânû Lügâtit Türk'tür. Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçe'yi öğretmek amacıyla yazılmış bir lügâttır. Bu döneme ait önemli bir eser de Edip Ahmet Yükneki'nin öğretici nitelikteki dini kitabı 'Atabetül Hakayık'tır.
    12. Yüzyıl: Bu yüzyılın en önemli ismi Hoca Ahmed Yesevi'dir Türk tasavvuf tarihinin ilk önemli şairidir. Hikmetleriyle büyük ün kazanmıştır. Bu yüzyılın diğer önemli ismi ise Kitab-ı Meryem Kitab-ı Bakırgen ve Kitab-ı Âhirzaman adlı eserlerin sahibi aynı zamanda Hoca Ahmed Yesevi'nin öğrencisi olan Hakim Süleyman Ata'dır.
    Sayfa 56 Hazırlık Çalışması
    Bir topluluğu millet haline getiren değerler o milletin dili dini ve ırkıdır. Bu üç faktörden ırk birliği önemlidir; ama tek başına millet olgusunu açıklamaktan uzaktır. Aynı ırka mensup olduğu halde değişik milletler oluşturmuş ve dolayısıyla değişik devletler kurmuş insan toplulukları vardır. Dil insanların birbirine bağlayan en önemli faktörlerden birisidir. Ancak aynı dili konuştuğu halde farklı devletler kurmuş insan toplulukları mevcuttur. Diğer yandan din de insanların bir millet oluşturmasında çok önemli bir faktördür. Farklı dinden olan farklı mezhepten olan insanlar genellikle farklı milletler oluşturmuşlar farklı devletler kurmuşlardır. Buna karşılık aynı dinden olanların mutlaka aynı millet oluşturacakları söylenemez. Zira aynı dine ve hatta aynı mezhebe mensup olmakla birlikte farklı devlet kuran birçok millet vardır. Görüldüğü gibi bu faktörlerin güçleri hakkında önceden bir şey söylenemez. Bu faktörlerden her biri değişik yer ve zamanlarda diğerine nazaran daha belirleyici olmuştur
    Atatürk'ün türk dili hakkındaki düşüncelerini içeren metin..
    ''Türk milletinin dili Türkçe'dir.Türk dili dünyada en güzel en zengin ve en kolay alabilecek dildir.Onun için her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır.Bir de Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir.Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının an'anelerinin muhafaza olduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir zihnidir.
    Türk demek dil demektir.Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir.Türk milletindenim diyen insanlar herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına camiyasına mesubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz''
    Sayfa 60 ve 61
    sayfa 60
    1-Niçin susuyorsun?
    2-Kim birini çagırırsa söze önce o başlar ve insan her zaman diline hakim olmalıne konuştuğunu
    bilmelidir.
    3-Bilgisiz her zaman susmalıbilgili ise diline hakim olmalıdır bilgilinin sözünde her zaman hikmet vardır..
    4-İnsan kendisine birşey sorulunca konuşmalıdır..
    5-Dilin faydaları nelerdir???
    6-Bilginin iki alameti dil ve boğazdır ruhun nasibi sözdürkulaktan girer..
    7-Sözün esası nedir ve kaç kısımdır?
    8_Sözün yeri sırdır söz on kısımdır fakat biri söylenmelidir.
    9-Sözün faydası ve zararı ne kadardır?
    10-Yerinde kullanılan söz faydalıdır yersiz söz ise zararlıdır.
    11-Söz ne zaman çok ne zaman az addedilir.(addetmek:saymak)
    12-Söz güzel ne düşünülerek ancak sorulduğunda kısa söylenmelidir çok dinleyip az konuşmalıdır .Söz akılla söylenmeli bilgi ile süslenmelidir.
    13-Sözün doğrusu kimden dinlenmelisöz kime söylenmelidir?
    14-Söz bilgiliden büyüklerden dinlenmelibilmeyenlere ve küçüklere söylenmelidir.
    15-Dili söyletmeli mi susturulmalı mı?
    16-Dil doğruyu söyeleyecekse söylenmeli söylenmeyecekse susmalıdır
    2.aAdalet: Kün Togdı
    Saadet: Ay Toldı
    Zeka: Ögdülmiş
    Hukuk: Kün Togdı
    Mutluluk: Ay Toldı
    Hayatın Sonu: Odgurmış
    2.b.Akıl bir meşaledir... - Ögdülmiş
    Huzur bendedir... - Ay Toldı
    Ben işleri doğruluk... - Kün Togdı
    ilgili insan fani... - Odgurmuş
    2.c.Yazar soyut kavramları (adalet saadet akıl hayatın sonu) somutlaştırarak vermiştir. Somutlaştırmayı bu kavramları temsil eden "Kün Togdı Ay Toldı Ogdülmiş Odgurmış" isimli kahramanlarla sağlamıştır.
    3. Kutadgu Bilig insanlara dünya ve ahiret hayatlarında yol göstermek için yazılmıştır.
    4. Dil ve Söyleyiş Özellikleri: Kutadgu Bilig'de Karahanlı Türkçesi kullanılmıştır. Verilen metin parçası ve sözcüklerde yabancı kökenli sözcükler de bulunmaktadır. Edebi bir dil kullanılarak yazılan Kutadgu Bilig yeni bir nazım şeklinin (mesnevi) söyleyiş özelliklerini de yansıtmaktadır.
    Kültür Özellikleri: Kutadgu Bilig İslami dönemin yansımalarının bulunduğu ilk örnektir. Mesnevi nazım şekliyle beyitlerle yazılması ve İslami unsurların yer alması ve döneminin ahlak anlayışını ortaya koyması bakımından eser önemli bir kaynak durumundadır.
    5.a.-Her insan diline hakim olmalıdır.
    -İnsan kendisine bir şey sorulunca konuşmalıdır.
    -Söz ruhun nasibidir.
    -İnsan konuşmaktan çok dinlemeyi öğrenmelidir.
    -Söz yerinde kullanılırsa faydalıdır.
    -Söz güzel düşünülerek kısaca söylenmelidir.
    -Söz bilgiliden ve büyüklerden dinlenmeli; küçüklere söylenmelidir.
    -Dil her zaman doğruyu söylemelidir.
    5.b.Kutadgu Bilig'de savunulan ve öğüt niteliğinde verilen düşünceler bugün hala geçerliliğini korumaktadır.
    6.-Aruz ölçüsünü kullanmıştır.
    -Eserini sembolik olarak yazmıştır.
    -İslami dönemin ilk edebi ürününü yazmıştır.
    -Türk edebiyatındaki ilk mesneviyi yazmıştır.
    -Türk edebiyatındaki ilk siyasetnameyi yazmıştır.
    -Eserini öğretici (didaktik) tarzda yazmıştır.
    Sayfa 61 4. etkinlik
    Dil ve Söyleyiş Özellikleri: Kutadgu Bilig'de Karahanlı Türkçesi kullanılmıştır. Verilen metin parçası ve sözcüklerde yabancı kökenli sözcükler de bulunmaktadır. Edebi bir dil kullanılarak yazılan Kutadgu Bilig yeni bir nazım şeklinin (mesnevi) söyleyiş özelliklerini de yansıtmaktadır.
    S.62 Etklinlik
    A.MESNEVİ
    B.ARUZ ÖLÇÜSÜNÜN KISA KALIBI KULLANIŞI
    UYAK ŞEMASININ AA BB CC OLMASI
    S.641.ahlak ve öğüt vermek için ve bilginin onemını belırtmek ıcınn
    2.adip ahmet bilginin hayatta en onemlı şey olduğu hakkında öğütler vermiş bilgilinin her işinin iyi olduğunu belirtir
    3.a) saadet yolu bilgi ile bulunurkemik için ilik ne ise insan için bilig odurbr bilgili bin bilgisize bedeldirbilgiyi Çin de bile olsa arayınız......
    b)gecerlilğini korur bili herzamn onemlıdır ınsanlıktarıhı bılgı ıle gelışır.
    4.a)bilgisizlikten ne kadar halk kendı elıyle put yapıp rabbım budur dedi
    b)bin bilsende bir bilene danışbilmemek ayıp değıl orenmemek ayıp....
    5.hem dortluk hem beyıtten yazılmışislami kulturun etkısıyle beyıtler kullanılmış
    6.islami donem 2. eser yazmışeserin dil bilim acısından onemlı eser dıdaktık yonde ele alınmış hem dortluk hem beyıt kullanılmış

    SAYFA 66 Etkinlik CEVAPLARI
    1.Her dörtlüğünde hgikmet olduğu için şiirlerine hikmet adı vermiştir.Hikmet tasavvufi bir terimdir.
    2.Dörtlüklerin son dizesinde de belirttiği gibi Hz. Peygamber 63 yaşında toprağa girdi. Bende bu yaştan sonra toprağın altında yaşamalıyım diyerek kendisine toprak altında bir hücre yaptıran Ahmed Yesevi'nin o günlerde meydana gelen bir olay şöhretinin bütün Türkistan havalisine yayılmasına vesile olmuştu.
    3. **Hikmet tarzı şiir geleneğinin ilk şairidir.
    **Dini tasavvufla uğraşan şairimizdir.
    **Yesevi tarikatının kurucusudur.
    4.Ahmet Yesevi tasavvufla uğraşan şairlerimizdendir.Tüm yaşamını insanları islamiyet konusunda bilinçlendirmeye adamıştır.Metnin yazılış amacıda insanları islamiyet hakkında bilgi vermektir.
    5.Halk edebiyatı geleneğinin devamı Tasavvuf Tekke Edebiyatı'nın başlangıcıdır.
    ETKİNLİK
    'Hakaniye Lehçesi'' ödevi cevapları
    Hakaniye Lehçesi dendiği zaman akla Kaşgarlı Mahmut'un en çok beğendiği öyle ki "Kaşgar dili""Kaşgar Türkçesi" olarak da adlandırılan bir diğer şekilde "Karahanlı Türkçesi" (Karahanlıca)dilinin devirlerinden biri gelir.
    Kaşgarlı'nın şivelerle karşılaştırılırken "Türkçe" diye adlandırdığı Hakaniye lehçesi ilk Türk yazı dilidir.Bu yazı dili devresinden gelen eserlerin büyük kısmı Uygur yazısı ile yazılmış olduğundan bu döneme Uygur dönemi(devri) bu yazı diline de Uygurca denilebilir
    SAYFA 68 Sorular
    1) türkçenin arapça kadar seçkin bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmıştır.
    2)divanü lügati't türk ile birlikte sözlük yazma geleneği başlamıştır. divanü lügati't türk türkçesidir.
    3) islamiyet: islami dönem ilk eserlerinden en önemlisini kaleme almıştır.
    arapça: eserini arapça olarak kaleme almıştır.bu durum onun arapçayı iyi bildiğinin göstergesidir.
    türk kültürü:yaşadığı dönemin kültürünü yansıtmış ve günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır.
    gezgin:türk türkmen yağma çiğil kırgız gibi türk boylarını dolaşmıştır.
    dil bilimi:dil bilimi açısından o dönemin yaşayan sözcüklerin kelime kökleri eserine alınmıştır.
    islamiyet öncesi sözlü ürünler:sagu koşuk sav gibi sözlü edebiyat ürünlerini dinleyerek yazıya geçirmiştir.
    etimoloji:türkçenin ilk etimoloğudur.
    türkçe:türkçenin ilk sözlüğünü yazmıştır eserinde 7500 sözcük yer alır.
    SAYFA 69 ve 70
    4a.Atatürke göre türk milleti demek türk dili demektir.türk dili kutsal bir hazinedir.çünkü bir toplumu millet yapan herşey dil sayesinde olur.bu sebeple türk dili türk milletinin kalbidir.
    b.Kaşgarlı mahmut türk diline en büyük katkıyı yapanların başında gelmektedir.çünkü o dönemin maddi ve manevi kültür unsurlarını türkçenin bünyesincetürkçenin en eşsiz hazinelerinden biridir.
    Kaşgarlı Mahmut ve Atatürk'ün Türk dili ile ilgili ortak görüşleri:
    -Türk milleti demek Türk dili demektir.
    -Türk milletinin her şeyi dilinde yaşamaktadır.(sevinci üzüntüsü öfkesi ...)
    -Türk dili dünyadaki en zengin dillerden biridir.
    -Türk dili yabancı dillerin saldırısından korunmalıdır.
    -Türk dili zengin ve köklü bir dildir.
    Türk dilinin 20 ülkede ve birçok özerk bölgede milyonlarca kişi tarafından kullanılması Türklerin hangi özelliğini gösterir?
    Türkçe'nin büyük dillerden biri olduğunu gösterir. (Türkçe dünyanın 5. büyük dilidir.)
    Kutadgu BiligDivan-ı HikmetDivaü Lügati't-Türk ve Atebetü'l Hakayık metinlerinden hareketle o dönemde benimsenen ve kültürel farklılaşmaya neden olan yeni değerler nelerdir?
    Kültürel farklılaşmaya sebep olan İslam dininin kabulüdür. Adı geçen eserlerde İslami terimler ve isimler kullanılmaya başlanmıştır.
    Türkçenin günümüzdeki durumu?
    Türkçe günümüzde yabancı dillerin (özellikle İngilizce) etkisi altındadır. Nasıl ki bir dönem Farsça ve Arapça Tanzimattan sonra Fransızca etkisine girdiyse şimdi de İngilizcenin etkisinde.
    Atatürk'ün Türk dili için gösterdiği hedeflerin bugün neresindeyiz?
    Atatürk saf Türkçeden yanaydı. Üstteki yorumdanda anlayacağınız üzere bugün saf Türkçeden söz etmek mümkün..

    Sayfa 70 deki 7. etkinlik
    Hakaniye Lehçesi dendiği zaman akla Kaşgarlı Mahmut'un en çok beğendiği öyle ki "Kaşgar dili""Kaşgar Türkçesi" olarak da adlandırılan bir diğer şekilde "Karahanlı Türkçesi" (Karahanlıca)dilinin devirlerinden biri gelir.
    Kaşgarlı'nın şivelerle karşılaştırılırken "Türkçe" diye adlandırdığı Hakaniye lehçesi ilk Türk yazı dilidir.Bu yazı dili devresinden gelen eserlerin büyük kısmı Uygur yazısı ile yazılmış olduğundan bu döneme Uygur dönemi(devri) bu yazı diline de Uygurca denilebilir.
    sAYFA 71 ölçme ve değerlendirme
    1)d 2)c 3)d 4)yddydddd5)hakaniyekutadgu biligtopgaç buğraahmet yesevi. 6)d 7)divanı hikmetata betül hakayikdivanı lügatit türkkutadgu bilig.

    Sayfa 72
    13 14 YY DA ANADOLUDA MEYDANA GELEN SOSYAL VE SİYASİ OLAYLAR
    13 ve 14. Yüzyıl Türk Edebiyatı
    .13 ve 14. yüzyıllarda Anadolu siyasal bakımdan pek çok kargaşanın yaşandığı bir donemdi. 13. yüzyılda Anadolu'da dört devlet vardı: Selçuklular ilhanlılar Bizans ve Trabzon Rum imparatorluğu. Bunların en güçlüsü Selçuklular idi.
    Selçukluların Moğollar tarafından 1243 yılında Kösedağ sava§i ile yıkılması sonucu Anadolu'da bir çok beylikler kuruldu. Beyliklerin her biri kendi bağımsızlığını ilan etti. Bu kez beylikler arası savaşlar başladı. Osmanlı Beyliği 1299 yılında kuruldu ve diğer beyliklerle yaptığı savaşlar sonucu geli§ip gii9lendi.
    13 ve 14. yüzyılda Anadolu'da düşünce hareketlerinin merkezi Konya ve dolaylandır. Moğol akınlarından korunmak amacıyla Türkmenistan Horasan'dan pek çok alperen gelerek Anadolu’daki beyliklerin saraylarına sığınanlar tasavvuf düşüncesini yaymaya başladılar. Bu ortamda tasavvuf edebiyatı doğdu. Daha sonraki yüzyıllarda da gelişip yayıldı.
    Tasawuf alamnda; Mevlana Haci Bekta§ Veli Yunus Emre fieyyad Hamza Ahmet Fakih Nesimi Giilflehri Sultan Veled gibi pek 9ok sanat9i eserler verdi. Aym yuzyillarda din di§i konularda Hoca Dehhani Ahmedi Hoca Mes'ut eserler verdi. Bir taraftan da Iran-Arap edebiyatlndan 9ok sayida 9eviriler yapildi. 1360 yilmda Kul Mes'ut tarafmdan "Kelile ve Dimne" adli fabl kitabi Turk9eye 9evrildi.
    Bu yuzyillarda halk edebiyatı alanında "Battalname" ile "Danişmend-name" adli eserler yazıldı. Bunlardan "Battahiame'de Seyit Battal Gazi'nin din ugruna Bizans'a kar§i giri§tigi mucadelelerden soz edilir." "Dani§mend name'de ise Melik Ahmet ile oglu Gazi Bey'in kahramanliklan anlatihr. Bu oykulerde dini inanclar ve ilahi yardimlar on plandadir. Hz. Muhammet Hz. Ali riiyada goruliir. Hizir gazilerin yardimcisidir. Bu eserlerde eski Turk destan geleneginin izleri islami karaktere burunmu§ niteUkte ya§atildi.
    Bu yuzyillarda gerek dini (tasawufi) gerekse din di§i konulan i§leyen fikirler tizerinde iranli §airlerden Firdevsi Nizami Sadi Feridtiddin Attar ile Fars9a eserler yazan Mevlana'nm etkisi gorulur. Bilim ve edebiyat yoluyla Arap9adan Fars9adan dilimize sozcukler yamnda bu dillere ait kurallar da girmeye ba§ladi. Ancak 1277 yilmda Karamanoglu Mehmet Bey bir fermanla bunu onlemeye 9ali§ti. "Bugiinden sonra divanda dergahta barigahta mecliste meydanda "Tiirk9e den ba§ka dil kullanihnayacaktir." Bu ferman dilimizi yabanci etkilerden korumaya yetmedi.
    Tasavvufun hızlı yayılması için 13. ve 14. yy.’lar Anadolu’su çok elverişli idi. Bunun birçok sebepleri vardır:
    1- İslâmla muşerref olan Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi Hıristiyan Avrupası’nda sert tepkiler doğurmuştur. Hıristiyanlar ülkelerini teminat altına alabilmek ve kutsal kabul ettikleri Kudüs’ü almak için Türklere karşı Haçlı Seferleri düzenlemişlerdir. Bu seferlerin önünde Hıristiyan din adamları bulunurdu. İşte bunlara karşı Türkler’den de din ve tasavvuf önderleri savaşlarda ön plana çıkmışlardır. Gazaya giden İslâm cenkçilerine yardım eden onları manen ve madden de destekleyen erenler ve alp erenler görüldü. Ahilik gibi yarı mutasavvıf yarı asker fakat bütün ülkeyi tutmuş bir esnaf ve zanaatçılar teşkilatı bir yandan din savaşlarını desteklerken öte yandan tasavvufun yayılmasına zemin hazırlıyordu.
    2- Türklerin kalabalık bulunduğu Horasan’da 11.yy’dan beri yoğun bir tasavvuf hayatı vardı. Çünkü bu ülke eski din ve medeniyetlerin etkisi altındaydı. Bilhassa 12.yy’da yetişen Ahmet Yesevi’nin derviş ve müritleri çok sayıda idiler. İşte 13.yy başında Horasan ve diğer Türk yurtları Moğallar tarafından işgal edilmişti. Moğolların dayatmacı yağmacı ve kötü yönetiminden kaçan aydınlar Anadolu’ya kaçtılar. Çoğu Mutasavvıf olan ve Horasan Erenleri denilenlerin arasında Belh’ten Konya’ya gelen Mevlâna ve babası da vardı.
    Mevlâna ve babası Anadolu’ya yepyeni bir fikir ahlâk ve iman canlılığı getirdiler. Büyük şehirlerde dergâhlar kurdular. Kasaba ve köylere varıncaya kadar tekkeler inşa ettirdiler.
    3- 13. ve 14. yy’larda Anadolu’nun siyasi yapısı karışıktır. Sağlam bir devlet otoritesi yoktur. Moğol akınları ile memleket yağmalanıyor yakılıp yıkılıyordu. Şehirde köyde güvenlik kalmamıştı. Mal mülk elden zorla alınıyor ölmek ya da yaşamak tesadüfe bağlı bulunuyordu. Bu huzursuzluk insana dünyadan el etek çekmeyi va’z eden ve pırıl pırıl ilâhi bir alemin kapılarını açan tasavvufa rağbeti sağlamıştır. Hayatları teminatsız insanlar tarikatın mânevî havasında veya bazı şeyhlerin nüfuzu altında huzur arıyorlardı.
    Tasavvuf konaklarda şiir ve sanat neşesi olurken; halk arasında ahlâk öğütleri şeklinde yayılıyordu. Fakat tasavvufun yayılmasında rehberlik eden asıl teşkilat “Ahilik”ti. Bektaşilik Melâmilik Nakşibendilik Bayramilik gibi millî tarikatler hep ahilik teşkilatından çıktı.
    Tekke şiirinin Türk Edebiyatında kaynakları 12.yy’da Horasan’da Ahmet Yesevî’nin hikmetlerinde görülmüştür. Şiir ve fikir tarihimizdeki yerleri dil ve edebiyatımızı kurtarmak yolundaki hizmetleri için hiç bir şeyle kıyas edilmeyecek değerdedir. Tekke şiirinin ilk ve en güzel örnekleri 13.yy’da görülmektedir. Bu geleneğin büyük şairi olan Yunus Emre 13.yy’da yetişmiştir. 13. - 14. ve 15.yy’larda parlak çağını yaşayan Tekke şiiri 20.yy’a kadar da eser vermeye devam etmiştir.9
    Özellikle Yunus Emre Anadolu sahasında halk diliyle halka islâm dininin bütün kurallarıyla anlatan Tekke edebiyatının en büyük şairidir. Orta Asya’da Ahmet Yesevî ile başlayan Türk Tasavvuf Şiiri Türkistan Horasan ve Anadolu’da en üstün seviyeye Yunus Emre’yle ulaşmıştır.
    14. yüzyılda Anadolu’da Tekke edebiyatı 13. yüzyıldaki kadar bahtiyar bir devir yaşamamıştır.
    O kadar ki bu asırların Tekke şairleri şiiri Yunus gibi söylemeğe çalışmakla kalmamış bazen Yunus’un ya “ Emre”liğini ya da bizzat Yunus adını unvan olarak kullanmışlardır.


    sayfa 73
    -m= redif -e=yarım kafiye
    -m= redif -d yarım kadiye
    1) b 8 li hece ölçücü vardır 4+4=8
    tasavvufi bir eserdir
    C) bu ialhiyi düz yazı gibi okuyamayız çünkü ahenk bozulur
    2 b) yunus emrenin şiiri daha öabuk ezberlenir çünkü ahenk şiirin akılda kalmasını sağlar
    umarım yardımcı olabilmişimdir bunların doğruluğundan eminim. &*uot;şiirin her biriminde neler anlatılmak istenmektedir&*uot; bu soruyu göremedim uamrım işine yara
    Aşkın aldı benden beni
    Bana seni gerek seni
    Ben yanarım dün ü günü
    Bana seni gerek seni
    Bu dörtlükte şair; Allah aşkıyla kendinden geçtiğini ve kendisine sadece Allah'ın ve sevgisinin gerekli olduğunu bunun haricinde hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını söylemiş.
    Ne varlığa sevinirim
    Ne yokluğa yerinirim
    Aşkın ile avunurum
    Bana seni gerek seni
    Varlık veya yokluk kaygısı olmadığını tek avuntusunun Allah aşkı olduğunu söylemiş.
    Aşkın aşıklar oldurur
    Aşk denizine daldırır
    Tecelli ile doldurur
    Bana seni gerek seni
    Aşık olabilmek için Allah'ı sevmek gerektiğini aşk denizine ancak bu şekilde dalabileceğini söylüyor.
    Aşkın şarabından içem
    Mecnun olup dağa düşem
    Sensin dünü gün endişem
    Bana seni gerek seni
    Dünümün ve bugünümün tek endişesi Allah'tır. Onun aşkının sarhoş edici şarabından içip Mecnun gibi dağlara düşmek istiyorum. Bana yalnızca Allah aşkı gerekiyor. Başka bir şeye ihtiyacım yok.

    SAYFA .75 - SAYFA 76 - 77
    1) b) Bunlar birbirleriyle kafiyeli sözcükler. Şiire ahenk açısından bir katkı sağlar. Şiirin kulağa hoşgelmesini akılda kolay kalmasını sağlar.
    2) c) ne:redif i:yarım kafiye
    gelür şahum Abdal Musa'ya:redif lar:redif ag:tunç kafiye
    eyü: zengin kafiye gelür şahum Abdal Musa'ya:redif lar:redif
    ınur:redif y:yarım kafiye gelür şahum Abdal Musa'ya:redif
    ler:redif
    lar(ler):redif k:yarım kafiye gelür şahum Abdal Musa'ya:redif
    lar:redif
    den:redif gelür şahum Abdal Musa'ya:redif lar:redif ag:tunç kafiye
    2) a) Dörtlük
    b)Şair şahının (Adbal Musa) üstün özelliklerinden bahsediyor.
    3) a)Bu terimler tasavvuf edebiyatında kullanılır.
    b)Diz üstü duruşuyla temsil edilir. Nesimi gibi yol uğruna postu (deriyi) vermeye asılmaya hazır olma anlamına gelir. Bunlar "Enel Hak diyen" Hallac-ı Mansur'un anısına tekkeye bağlanmanın yol uğruna canını feda etmenin bir simgesi olarak algılanır. Bir hizmetin konusu olan ya da bir hizmeti yerine getirmek isteyen her can önce buraya çıkar ve teslim olur. Bu dara durmak dara çekilmek dara çıkmak dara kalkmak terimleriyle ifade edilir. Pir mürşit ve rehberin oluşturduğu cem mahkemesinde yargılanmak için durulan yeri anlatmak için de kullanılan bir deyimdir. Suç işleyen hatalı görülen Yol eri meydan yada meydan odasının ortasına çağırılarak sorgulanır yargılanır gerekirse hakkında durumuna uygun bir ceza verilir. Böylece bu uygulama sırasında cemaatin ve dedenin huzurunda yargılanan kimsenin bulunacağı şekil ve durumlar gösterilmeye çalışılmaktadır. Yargılanan meydan odasının ortasına gelir ayaklarını mühürler kollarını göğsünde çapraza alır başı öne eğik durur. Sonraki aşamalarda uygun olan dar durumlarından birisi aldırılır. Dardan indirme töreni Hakk'a yürüyen hak yolcusu için göçüşünün üçüncü yedinci ya da kırkıncı günü yapılan törene verilen addır.
    5) Diz üstü duruşuyla temsil edilir. Nesimi gibi yol uğruna postu (deriyi) vermeye asılmaya hazır olma anlamına gelir. Bunlar "Enel Hak diyen" Hallac-ı Mansur'un anısına tekkeye bağlanmanın yol uğruna canını feda etmenin bir simgesi olarak algılanır. Bir hizmetin konusu olan ya da bir hizmeti yerine getirmek isteyen her can önce buraya çıkar ve teslim olur. Bu dara durmak dara çekilmek dara çıkmak dara kalkmak terimleriyle ifade edilir. Pir mürşit ve rehberin oluşturduğu cem mahkemesinde yargılanmak için durulan yeri anlatmak için de kullanılan bir deyimdir. Suç işleyen hatalı görülen Yol eri meydan yada meydan odasının ortasına çağırılarak sorgulanır yargılanır gerekirse hakkında durumuna uygun bir ceza verilir. Böylece bu uygulama sırasında cemaatin ve dedenin huzurunda yargılanan kimsenin bulunacağı şekil ve durumlar gösterilmeye çalışılmaktadır. Yargılanan meydan odasının ortasına gelir ayaklarını mühürler kollarını göğsünde çapraza alır başı öne eğik durur. Sonraki aşamalarda uygun olan dar durumlarından birisi aldırılır. Dardan indirme töreni Hakk'a yürüyen hak yolcusu için göçüşünün üçüncü yedinci ya da kırkıncı günü yapılan törene verilen addır.
    6)Şiirde kullanılma amacı şahının üstünlüklerini açık açık belirtmek
    7)Fikri yönünden incelediğimizde Kaygusuz Abdal'ın Alevi olduğunu görmekteyiz. Edebi yönüne baktığımızda tipik bir halk şairidir. Hece ölçüsü anlaşılması kolay bir dil halkın ilgisini çekebilecek güncel bir konu.
    8)Bence son dörtlüğün üçüncü dizesi. Çünkü pirinden ayrı kalmanın acısıyla yazdığı şiiri bu dizede özetlemiştir.

    SAYFA .77 ÖDEVİ
    1.kıt a;çektiğim bu aşk acısının dermanı yokmu?
    2.kıt a;benim aşk acısıyla yanmamın bir sonu yokmu?
    3.kıt a;düştüğüm bu duruma düşmanım gülmekten vazgeçsin.
    4.kıt a;bakışların yüreğimi deliyor.
    5.kıt a;ben senin için kanımı akıttım. sen benim için akıtacak kanın olmadıgını sanıyorsun.
    6.kıt a;yüzünün güzelliği ile övünüyorsun ama kişiliğin beş para etmez.
    7.kıt a;sen bana yüz vermiyorsun ama seni elde etmenin bir yolu yokmu?
    KAYGUSUZ ABDAL
    Edebi yönüne baktığımızda tipik bir halk şairidir.
    Dili sadedir
    Hece ölçüsü kullanmıştır.
    Konusu halkın ilgisini çekebilecek güncel konulardır
    syf 78 tablo
    benzerlıkler;her ikisindedeaşk konusu işlenir.gazelde ilahi ** mecazi aşk konularıilahide yalnızca aşk konusu işlenir.her ikisindede dini terimler kullanılır.her ikisininde son bölümünde şairin mahlası wardır.kafiye ** redif kullanılır.
    farklılıklar;
    nazım şekli;ilahi halk edebiyatına ait gazel ise divan edebiyatına ait.
    nazım birimi;ilahi dörtlük gazel beyit
    ölçü;hece ölçüsü gazelde aruz ölçüsü
    sayfa 79
    .6a)
    Benzetme= Kan suya benzetilmiş.
    Aşık kendini muma benzetiyor.
    Eğretileme=acep şol kafirin imanı yok mu
    Zıtlık =Ağlamak Gülmek Dert Derman
    Soru Sorma=Son mısralarda soru sormaktadır.
    b)mum=aşık
    kafir=maşuk(aşık olunan kişi)
    gamze=sevgilinin yan bakışı
    peykan=ok
    7.soru aşk acısıözlemümitsizlikhüzünçaresizlik
    8.soru divan edebiyatının ilk temsilcilerindendir
    edebi sanatlara yer vermiştir
    dili sanatlıdır
    tasavvuf etkisi görülmez
    SAYFA .81
    benzerlikler: her ikisinde de hece ölçüsü kullanılmıştır. dinsel konular tabiat ve doğa güzelliği aşk gibi konular işlenmiştir.
    farklılıklar:i.ö.nazım birimi dörtlük.i.s.nazım birimi beyittir.i.ö.yarım kafiye kullanılır.i.s.tam kafiye redif kullanılır.i.ö.hece ölçüsüyle yazılır.i.s.aruz ölçüsüyle yazlır.i.ö.dil sadedir türkçedir.i.s.arapça ve farsça kelimeler kullanılır.sanatlı bir dil kullanılır.
    S.83 Tablo
    vahdet-i vücüd=varlık tektir....
    insan-ı kamil=nefis........
    fenafillah=nefsin aruzlarından...
    masiva=allah dışında..
    2=e
    3=d
    4=dddy
    5=c
    6=insan-ı kamil tekke dergah ilahi aşk mürit derviş
    7=tekke dergah allah ilahi aşk şarabı sunan mürşit nefsiöldürmek için yapılan zühd terbiye
    8=e
    S.84 1 etkinlik
    deniz kenarına oturmuş dalgaların kıyıya vuruşunu seyrediyorum.Uzaktan büyük gibi görünen dalgalar köpük köpük noktalıyor yolculuğunu.Tepemde güneş batmaya can atıyormuş gibi karşıma geçiveriyor hızla.Parlaklığı kızıla bırakıyor büyük bir ihtişamla.Artık denizde mavi değilsereserpe teslim ediyor kendinin güneşe .Dalgaları değil artık yakamozları seyrediyorum bir yaz günü günbatımında
    S.86
    1.a.simbatın harap bir kaleyi tamir ettirip yerleşmesimüslümanların dehşet saçmaya başlamasıseyitin yola çıkmasıkaleyi dolaşıp gördüğü su deliğinden içeri girmesi anlatılıyor
    2.ETKİNLİK
    a. battalname ile ilgili olan 8yy.da olusturuluyor fakat 15.yy da yazIya geciyor temasI battal gazinin kahamanlIgI ..... birde battalname metninden sunlar anlasIlIyor gaza ve cihat anlayIsI tarIm ve hayvancIlIkla ugrasIdIgI ve battal gazinin bir tImarlI sipahi olabilicegi
    b.Silah yerine kılıç kullanıldığıkaleler olduğucihat ve gaza anlayışı
    2.Tarkan ve Cüneyt Arkın filmleri
    3-soruMetnin yapısını oluşturan öğeler:
    olay örgüsü
    kişiler
    zaman
    mekan
    *Metnin yapısını oluşturan öğeler arasındaki ilişki:
    _Metnin yapısını oluşturan öğeler arasında organik bir bağ vardır.Yaşanan olay belli bir zamanda belli bir mekanda kahramanlar arasında yaşanır.
    Metne bir bütünlük kazandıran olay örgüsünün meydana gelmesini sağlayan yönde budur.
    S.87
    BATTAL GAZİ DESTANINDAKİ KAHRAMANLARIN TİP ÇÖZÜMLEMESİ TABLOSU
    1.a.karakter b.tip c.tip
    2.a.dinamik b.duragan c.duragan
    3.a.tümü b.tümü c.tümü
    4.a.olumlu b.olumsuz c.olumlu
    5.a.evet b. evet c.hayr
    6.a.var b.yok c.var
    7.a.evet b.evet c.evet
    8.a.hayır b.evet c.evet
    S.88
    5.Mekanın ve zamanın anlatıldığı cümleler
    Mekaneyit yürüdü ///kaleyi/// dolaştı.Mekan kale oluyor.
    Simbat ///saraya/// geldi.
    Seyit dahi sarnıça düştü.
    Zaman:Yatsı vaktiydi erteye değin........
    Alem düşmanlardan boşalınca..........
    Mekanın ve zamanın anlatımı
    Mekan:Mekanlar sadece adları söylemektedir.Tasviri yapılmamaktadır.
    Zaman:Kesin bir zaman ifade edilmemektedir.
    6.a.Metinde olaylar ilahi bakış açısına sahip bir anlatıcı tarafından anlatılmaktadır.
    b.Kişiden kişiye değiştiği için cvbı sana bırakıyorum.
    7.Tasvirlerevindiğinden///ağlaya ağlaya///evine geldi.
    Seyit///karanlıkça///bir yerde kaldı.
    Tasvirlerin işlevleri:Tasvirlerin amacı anlatılanların okuyucunun zihninde canlanmasıdır.Bunlar verilemezse anlatımda akıcılık olmaz.
    8.Günümüz türkçesine benzeyen bazı sözcükler vardır.Ancak bunlar ses değişikliklerine uğramışlardır.Mesela üç yirden kolanın berkitti diyor üç yerden sıkılaştırdı olacak.





  4. #4

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Sayfa129
    SU KASİDESİ

    1) Ey göz gönlümdeki ateşlere gözyaşından su saçma böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.
    Bu beyitte Fuzulî gönlünde aşk ve ıztırabı ateşlere gözyaşını ise suya benzetmiştir. Su ile ateş birbirine zıttır. Su ateşi söndürür. Fakat gönül atşi maddî değil manevîdir. Bundan dolayı gözyaşları insanın içindeki ateşi söndürmez. Bu beyit bize Fuzulî'nin muztarip duygulu bir insan olduğunu gösteriyor. Bu beyitte tekrarlanan (s g d k) konsonantları (ünsüzleri) ile (o ö u) vokalleri (ünlüleri) bir ahenk vücuda getirmektedir.

    2) Dönen günbedin rengi mi mavidir yoksa gözümden akan su mu onu çepçevre çevirmiştir bilmiyorum.
    Bu beyitte geçen "âb-gûn" kelimesi hem suya benzer hem mavi renk mânâsına gelir. Fuzulî gözyaşlarının gök kubbeyi çepçevre kuşattığını söylemekle mübalağa sanatı yapıyor gökyüzünün renginin mavi mi yoksa gözyaşlarından dolayı mı böyle göründüğünü bilmediğini söylemekle "tecahül-i arifane" de bulunuyor. Gökyüzü için "günbed-i devvar" (döner kubbe) tamlamasını kullanmakla da şair gökyüzü ile göz arasında bir münasebet kuruyor. Bu beyitte tekrarlanan (n ve g) konsonlarıyla ince ve kalın yuvarlak vokaller hususî bir âhenk vücuda getiriyor.

    3) Kılıcının zevkinden gönlüm parça parça olsa şaşılmaz zira su zamanla duvarda yarıklar bırakır.
    Fuzulî'nin bu beyitte "zevk-i tîg-kılıcının zevki" tamlamasını kullanması psikolojik bakımdan dikkati çekicidir. Fuzulî sevgilisinin verdiği acıdan şikâyet etmez tam tersine zevk duyar. Burada söz konusu olan kılıç sevgilinin keskin bakışıdır. Şair senin kılıca benzeyen bakışlarının yerdiği acı' bana zevk" verir fikrini "zevk-i tîg" tamlaması ile özetlemiştir. Divan şairleri bu nevi kısa özet veya yoğun sözlerden hoşlanırlar. Onları okuyucunun çözümlemesi lâzımdır. Şair kılıcın gönlünü çak çak (parça parça) etmesi ile suların duvarda yarıklar hâsıl etmesi arasında bir bağlantı kuruyor. Divan şairleri çok defa kılıç deyince suyu hatırlarlar. Bunun sebebi kılıcın imal edilirken su ile çelikleştirilmesidir. Bir klişe olarak kullanılan "âb-ı tîg" (kılıç suyu kılıcın parlaklık ve keskinliği) tamlaması da onlarda su hayalini uyandırır.

    4.Yaralı gönül senin (peykân)ından korka korka bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.
    Bu beyitte geçen "peykân" sözü okun ucundaki demir mânâsına gelir. Bu da sevgilinin kirpiklerine tekabül eder. Sevgilinin oka benzeyen kirpikleri âşığı yaralar yaralılar da suyu ihtiyatla içerler.

    5.Bahçıvan boşuna zahmet çekmesin gül bahçesini suya versin bin gül bahçesine su verse senin yüzün gibi bir gül açılmasına imkân yoktur.
    Bu beyitte sevilen varlığın yüzü ile gül arasındaki benzeyiş dolayısıyla ikisi arasında bir mukayese yapılmıştır. Fuzulî su redifi vasıtasiyle hayali genişletiyor. Araya bahçıvanı da katıyor. Sevgili güzellik ve başka vasıfları bakımından gülden üstündür. Şair su vermek ile de oynuyor. Birinci mısrada "suya vermek" sözü mecazî olarak yok etmek mânâsına kullanılmıştır.

    6. Yazı yazan (hattat) kalem gibi gözlerine kara su inse de senin yüzünün hattına benzer bir hat yazamaz.
    Bu beyitte "gubar' muharrir hat hâme ve kara" kelimeleri arasında tenasüb sanatı vardır. Bu kelimeler birbirleriyle ilgilidir. Hat yazı sanatıdır. Gubar hat sanatında bir yazı çeşididir. Şair kalem kara ve muharrir kelimelerini hat sanatı ile münasebeti bakımından zikrediyor. Divan şairleri sevgilinin yüzündeki ince tüyleri hatta (yazıya) benzetirler. Sevgilinin yüzünün hatları hattatın yazdığı yazılardan çok daha güzeldir. Hattat gözlerine kalem gibi kara su ininceye dek yani kör oluncaya kadar yazı yazsa senin yüzünün hattına benzer bir yazı yazamaz. Şair "okşamak" kelimesini hem benzetmek hem yüz dolayısıyle sevmek mânâsında kullanmıştır. Kalem (hame) gibi gözüne kara su inmek sözü mecazî olarak kör olmak mânâsına gelir.

    7.Yanağını hatırlarken kirpiklerim ıslansa bunda şaşılacak ne var? Gül yetiştirmek isterken dikene verilen su boşa gitmez.
    Fuzulî bu beytinde gözyaşını tatlı bir alayla yumuşatıyor. Beyit birbiriyle ilgili şu benzetmelere dayanıyor: Yanak-gül kirpikler-diken gözyaşı-su. Bu beyitte eskilerin "leff ü' neşir" (sarma ve açma) dedikleri bir sanat vardır. Bu sanat aralarında münasebet bulunan iki veya üç şey zikrederek karşılıklarını (benzerlerini) söylemek suretiyle yapılır.

    8.Gam günü hasta gönülden kılıcını (kirpiklerini bakışını) esirgemek gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
    Fuzulî burada da ok (kılıç) -su-yaralanma mazmununa dayanıyor. Karanlık gece ile sevgilinin kara gözleri arasında da münasebet vardır.

    9.Gönül ondan ayrı olduğun zaman onun peykinin (oka benzeyen kirpiklerini) isteyerek hasretini teskin etmeğe çalış. Susuzum git bu çöl de benim için su ara.
    Kılıca olduğu gibi peykâna (ok ucuna) da su verilir. Şairin "git bu çölde benim için su ara" demesi demirin kuruluk bakımından çöle benzemesinden demirde ve çölde gizli olarak su bulunmasından dolayıdır. Şairin asıl özlediği sevgilisinin bakışlarıdır.

    10. Ben dudağına karşı büyük bir arzu duyuyorum. Kuru sofular ise kevser istiyorlar; böylece sarhoşa şarap' ayık insana da su hoş gelir.
    Bu beyitte dudak kırmızılığı dolayısıyle içkiye benzetilmiştir ve sarhoşa (aşığa) uygun görülmüştür. Kevser Cennet'te bir havuzun adıdır. Dîvan şairleri aşk ile kendinden geçenlerle kuru sofuları karşılaştırmaktan ve aralarındaki tezadı belirtmekten hoşlanırlar. Aynı beyitte birbirine paralel olan dudak-şarap âşık-sarhoş kevser-su zahid-ayık insan benzetmeleriyle Fuzulî bir leff ü neşir sanatı yapmıştır.

    11. Su durmadan senin mahallendeki bahçeye doğru akıyor. Galiba o hoş yürüyüşlü sevgiliye âşık.
    Fuzulî'nin küçük bir tablo teşkil eden bu beyti de birtakım gizli benzetmelere dayanır. "Serv-i hoş-reftar"dan maksat uzun boylu güzel yürüyüşlü sevgilisidir. Sevgilinin bahçesine doğru akan su âşıktır. Dîvan şairleri sevgilinin boyu için "revan" (akıcı) sıfatını da kullanırlar. Servi kelimesi şairde su çağrışımı uyandırmıştır.

    12. Toprak (set) olarak sevgilinin köyüne giden suyun yolunu kessem gerek. Zîra o benim rakibimdir. O köye gitmesine engel olmalıyım.
    Şair burada yine servi dolayısıyle rakibini suya benzetiyor. Toprak olmak kelimesi mecazî olarak ölmek mânâsına gelir. Fuzulî bu kelimeyi hem hakikî hem mecazî mânâda kullanıyor.

    13. Ey dostlar eğer onun elini öpme arzusu ile ölürsem toprağımdan bir testi yapın ve sevgiliye onunla su verin.
    Fuzulî ince bir hayale dayanan bu beytinde (s) aliterasyonu ile (u) asonansının doğurduğu âhenkten de istifade ediyor.

    14. Servi kumrunun yalvarmalarına karşı dikbaşlılık ediyor. Su gitsin de onun eteğine sarılıp ayağına düşsün yalvarsın.
    Servi ile kumru çok defa bir arada bulundukları için birbirlerine âşık sayılırlar. Servi güzel boylu sevgiliye kumru yalvaran âşığa benzer. Şair servinin uzun oluşu ile dikbaşlılık arasında bir münasebet bulunuyor. Servi ağaçlarının dibinden akan su da bir arabulucuya benzetiliyor. Şair bu beyitte servi kumru ve suya insana has vasıflar vermek suretiyle "teşhis" ediyor ve âdeta tabiatı masallaştırıyor.
    "Servi" vahdeti (Tanrı) "su" peygamberi "kumru" kulu temsil eder. Beyitte arka planda böyle bir mânâ da vardır.

    15. Gül dalı bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor. Su gül dalının damarına girerek bülbülü kurtarmalıdır.
    Renk kelimesi renkten başka şekil suret ve hile mânâlarına da gelir. Şairin burada onu kullanması gül ve bülbülün kanı dolayısıyledir. Gül kendisine kırmızı renk sağlamak maksadıyle bülbülün kanına girmek istiyor. Divan şiirinde gül ile bülbül arasında bir aşk münasebeti olduğundan bahsedilir. Şair bu beytinde de gül bülbül ve suya insanî vasıflar izafe ediyor.

    16. Su temiz tabiatını âleme aydınlık (berrak) kılmış ve Hazret-i Muhammed'in yoluna girmiştir.
    Şair bu beytinde su ile Hazret-i Muhammed'e uyan onun yolunda giden mümin arasında bir münasebet buluyor. Temizlik dolayısıyle İslâmiyet suya büyük önem verir. Su maddî ve manevî temizliğin sembolüdür. Suyun vasıflarından biri berrak oluşudur. İyi mümin de öyledir. Onun gönlü de su gibi aydınlık herkese açıktır.

    17. Seyyid-i nev'-i beşer (insan ney'inin efendisi Hazret-i Muhammet) seçkinlik incisinin denizidir. Onun mucizeleri kötülerin ateşi üzerine su serper.
    Burada su redifi dolayısıyle Peygamber bir seçkin inciler denizine benzetilmiştir. Onun din denizi seçkin inciler yetiştirir. O kötülük ateşlerini söndüren bir sudur. Su ile ateş arasında tezat vardır. Burada ateş kötülüğün su iyiliğin sembolü olarak kullanılmıştır. Bu beyitte seyyid ıstıfa sepmek) (beşer ateş-i eşrar) kelimelerinde aliterasyon vardır.Hz. Muhammed doğduğu zaman ateşperestlerin ateşleri sönmüştür. Beyitte bu mucizeye de telmih vardır.

    18. Peygamberlik gül bahçesinin canlılığını tazelemek için mermer taşı mucizinden (yaratıcılığından) su akıtmış.
    Peygamberlik gül bahçesine su verince gül tazeleniyor. Gül Peygamberimize izafe edilen bir çiçektir. Peygamberlik müessesesi onunla taze kalmış Son peygamber olan Peygamberimizin mucizelerinden biri kara taştan su akıtmak. Bu mucize peygamberliğinin kabulü ve yeni bir gül açılması peygamberlik bahçesinin parlaklığının tazelenmesidir.

    19. Onun mucizi âlemde öyle nihayetsiz bir hidayet denizidir ki binlerce kâfir tapınağına (Mecusî tapınağına) o denizden hidayet ermiştir.
    Peygamber doğduğu zaman vukua gelen harikulade hadiselerden biri de sönmeyen ateşlerin sönmesi (Mecusî ateşlerinin sönmüş olması)dir. Bu hadiseye telmih eden Fuzulî'ye göre peygamberimizin mucizesi öyle sonsuz bir deniz imiş ki binlerce kâfir ateşgedesindeki ateşi söndürmeğe yetmiştir.
    "Yetmiş" kelimesi hem "erişmiş" hem de "kifayet etmiş" mânâlarına gelir. Burada kifayet etmiş mânâsında tevriye!i kullanılmıştır.Ayrıca su-ateş arasında tezat vardır.

    20. Şiddet günü Ensar'a parmağından akıttığı suyu kim işitse hayretle parmağını ısırır.
    Tebuk seferinde (şiddet günü) susuz kaldıkları zaman Peygamberimizin parmakları arasından oluk oluk su akmış. Bunu duyan hayretinden parmağını ısırır. Bu hadise de kullara hayret veren bir mucizedir.

    21. Dostu yılan zehri içse ebedî hayat suyuna döner düşmanı su içse mutlaka yılan zehri olur.
    Peygamberin dostlarından maksat hayatında iken ona uyan sahabelerle onun yolundan giden Müslümanlardır. Aynı imana sahip oluş onlara da manevî bir güç verir ve onlar bu manevî güç ile kötülükleri iyiliğe döndürebilirler. Buna karşılık düşmanları için iyi şeyler böyle kötü bir mahiyet alır. Şair bu fikri yılan zehrinin ebedî hayat suyuna veya tersine ebedî hayat suyunun zehre dönüşmesi sembolü olarak ifade ediyor. Burada tezat sanatı vardır.

    22. Abdest almak için yanağının gülüne su serpince her damla sudan bin rahmet denizi dalgalanmıştır.
    Şair borada "gül-i ruhsar" tamlaması ile Peygamber'in yanağını güle benzetmiştir. Abdest alınırken yüz yıkanır. Peygamber'in yüzüne değen su onun manevî gücü ile çoğalıyor bir damladan bin rahmet denizi doğuyor. Damla ile deniz arasında tezat vardır. Bu tezat ve benzetme tasavvufta birlik (vahdet) ile çokluk (kesret) u belirtmek için kullanılır. Çok birden doğar. Başlangıçta ilk Müslüman olan Hazret-i Muhammed tek idi. Daha sonra Müslümanların sayısı yüzlerce milyonu aştı. Tanrı'nın insanlara acıması mânâsına gelen rahmet Türkçe'de mecazî olarak yağmur mânâsına da gelir. Yağmur milyonlarca damladan oluşur.

    23. Su senin ayağının toprağına erişeyim diye durmadan ömürler boyu başını taştan taşa vurarak âvâre gezer durur.
    Her yıl yüz binlerce Müslüman dünyanın dört bir yanından Hacc'a giderler. Peygamber'in mezarını ziyaret ederler. Şair sulara da böyle kutsal bir duygu yüklüyor. Suların başını taştan taşa vurması hem hakiki hem mecazî mânâda kullanılmıştır. Hayat ile su arasında münasebet olduğu için şair ömür kelimesini kullanmıştır. Muttasıl kelimesi Arapça "vasl" (ulaşan kavuşan) kökünden gelir. Bu beyitte teşhis sanatı vardır.

    24. Su ister ki senin dergâhının toprağına zerre zerre nur salsın. Parça parça olsa bile su o dergâhtan dönmez.
    Toprak su ve ışık zerre zerre parça parça olurlar. Su ışığı yansıtır. Şair su ve ışığın bu özelliklerine manevî bir mânâ da veriyor. Burada su ve ışığın zerre zerre veya pare pare olması sevginin gücünü ifade eder.

    25. Senin na'tını zaman zaman tekrarlamayı hata ehli derman bilir. Tıpkı sarhoşun ayılması için yüzüne su serpmesi gibi.
    Hata kelimesi yanlış ve günah mânâsına gelir. "Ehl-i hata"dan maksat yanlış yola sapanlar günahkârlardır. Onlar günahlarından kurtulmak için sarhoşun ayılmak maksadıyle yüzüne su serpmesi gibi senin na'tını tekrarlarlar. Na't bir şeyi medhederek anlama mânâsına gelir. Hazret-i Mu-hammed'i övmek için yazılan şiirlere de na't denilir. Belli zamanlarda okunan Kur'an cüzlerine ve dualara "vird" denilir.

    26. Ey Tanrı'nın sevgilisi ey insanların en iyisi sana dudakları yananların su dilemeleri gibi müştakım.

    27. Şen o keramet denizisin ki Miraç gecesi feyzinin şebnemi duran ve gezen yıldızlara su götürmüştür.
    Burada Hazret-i Muhammed'in Mirac'ına telmih vardır. Şebnem kelimesinin şeb'i (gece) ile Şeb-i Mîrac'ın "şeb"i aynı mânâya gelir. Şairin iki kelime atasında münasebet kurmasının sebebi budur. Feyiz: suyun taşması bereket demektir. Şebnem ile bahar arasında tezat vardır. Peygamber'in manevî gücü o kadar kuvvetlidir ki yeryüzünden götürdüğü şebnemi bütün yıldızlara yetecek su sağlar. Burada sudan maksat Hazret-i Muhammed'in Miraç gecesi bütün kâinata varlığı ile vermiş olduğu feyizdir.

    28. Mezarını yenileyen mimara su gerekirse güneşin çeşmesinden her dem feyzin saf suyu iner.
    Burada güneş dünyaya feyz ve bereket verdiği için çeşmeye güneşten akan ışık zülâle (saf su) benzetilmiştir.

    29. Cehennem korkusu yanık gönlüme gam ateşi salmış senin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum.
    Mânâ bakımından bütün kelimeleri birbiriyle ilgili olan bu beyitte tenasüb veya müraat-i nazîr sanatı vardır.

    30. Na'tının uğuru ile Fuzulî'nin sözleri nisan yağmurundan vücuda gelen büyük inci tanelerine benzemiştir.
    Bir efsaneye göre istiridyeler nisan ayında denizin yüzüne çıkar yağmur yağarken kabuğunu açar bir iki damla alır yeniden denizin dibine inerlermiş. Bunlar zamanla inci haline gelirmiş. Fuzulî yukarıdaki beytinde bu efsaneye telmihte bulunuyor kendi sözlerini inciye benzetiyor.

    31. 32. Mahşer günü gaflet uykusundan uyandığımda ve hasret gözyaşlarından uykusuz gözlerim su döktüğünde (ağladığımda) umduğum odur ki mahrum olmayayım vaslının çeşmesi senin yüzüne teşne olan bana su versin.
    Divan şairleri umumiyetle fikirlerini bir beyitte sona erdirirler. Fuzuli burada 31. beyitle 32. beyiti birbirine bağlıyor. İki beyitte de mahşer günü bahis konusudur. O gün insanlar Tanrı'ya -hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü işlerin hesabını verecekleri için büyük bir telaş ve heyecan içinde olacaklardır. O gün Hazret-i Muhammed kendisini sevenlere şefaat edecektir.

    SAYFA 129
    1.a.birim değeri:beyit
    birim sayısı:32
    b.şiirin teması:Hz.peygambere övgü
    c.nesib:1-15 methiye:17-29 girizgah:16 fahriye:30 dua:31-32
    ç.her beyit kendi içerisinde bir bütündür.beyitlerde başlayan anlam yine diğer beyitlere sarkmadanaynı beyitin içinde bitmektedir.kasidenin bölümlerindeki her beyit o bölümü ifade etmek amacıyla bir araya getirilmiştir.beyitler bir araya getirilirken her beyitin o bölümde anlatılacakları tek başlarına anlatmaları beyitlerin anlam bakımından birbirinden bağımsız olmalarını sağlamaktadır.beyitlerdeki kafiye ve redif olarak kullanılan su sözcüğü beyitler arasındaki ses ilişkisini göstermektedir.
    d. "Dest busı arzusıyla ger ölsem dostlar
    Kuze eylen topragum sunun anunla yara su" beyiti şairin kişisel duyarlılığını ve hayal gücünü en iyi ifade eden beyittir.şair bu beiytte onun elini öpmek arzusuyla ölürsem toğrağımdan bir testi yaparak onunla yare su verinböylece mezar toğrağım onun eline değecek ve elini öpmüş olacaktır ifadesini kullanmaktadır.bu hayal gücü ve duyarlılık şairin şiir kudretinin ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
    e. beyit sayısı 31-99 arasındadır.
    din ve devlet büyüklerini övmek için yazılır.
    kaside 5 bölümden oluşur. (nesibgirizgahmethiyefahriyedua)
    2.a. "Dest busı arzusıyla ger ölsem dostlar
    Kuze eylen topragum sunun anunla yara su"
    yukarıdaki beiytte "s" seslerinin tekrar edilmesi ahengi sağlamıştır.
    b.yukarıdan aşağı doğru akan suyun görüntüsü ile kasidedeki su sözcüğü arasında ses bakımından bir ilişki vardır.resimdeki şelaleden çıkan su sesikasidenin redifi olan su sözcüklerinin okunmasıyla çıkan sesle eşdeğerdir.





  5. #5

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Sayfa130

    ç-her beyitin sonunda su sözcüğünün tekrarlanması ses ve ahenk ahenk yönünden anlamı güçlendirir.
    d-13. beyit
    e-nazım birimi beyittir.
    -en az 33 beyit en çok 99 beyitten oluşur.
    -giriş bölümü nesib asıl konuya giriş bölümü fahriye devrin büyüğünü övdüğü bölüm medhiye son bölümüne ise dua denir.
    -ilk bölümüne matla son bölümüne makta denir.
    -uyaklanışı aa ba ca da.... şeklindedir.
    -ele aldıkları konuya göre isimlendirilir.bunlar:tevhitmünacatnaatmedhiye fahriyehicviyyemersiye
    sayfa 131

    6. HİSSETTİKLERİM
    samimiyet
    sevgi
    özlem
    arzu
    heyecan

    7.FUZULİ
    divan şiirinin en güçlü şairlerindendir.
    şiir tekniği çok güçlüdür.
    şiirlerinde tasavvufi konuları ele almıştır.
    şiirlerinde azeri türkçesinin özellikleri görülür

    Sayfa 133

    BİRİMLERDE ANLATILARLAR
    Şiirin teması: Aşk
    1.Şair aşıkların ayrılık acısına sabredemeyeceğini anlatıyor.
    Birim Değeri: Dörtlük - Birim Sayısı: Bir
    2.İlahi aşk
    3.Dilek (dua)
    4.Aşk

    ç)1.Rubai: Ayrılık - Aşk
    2.Rubai: Aşk Ateşi - İlahi Aşk
    3.Rubai: Duam - Dilek
    4.Rubai: Sevgili - Aşk

    d)Gerçek hayatla ilişkilendirilebilir. Aşk ve aşkın halleri ile dua insan hayatında yer bulabilen durumlardır.

    e)Rubai nazım şeklinin özellikleri:
    -Nazım birimi dörtlüktür.
    -Tek dörtlükten oluşur.
    -aaxa şeklinde kafiyelenir.
    -Özel bir vezinle yazılırlar.
    -Yoğun bir fikir örgüsü vardır bu da ahengin sağlanmasını zorlaştırır.
    -Tasavvuf felsefe dünya görüşü gibi pek çok konuda yazılırlar.
    -Asıl söylenmek istenen 3. ya da 4. dizede söylenir.

    2)1.Rubai
    söyler imiş: redif
    -an: tam kafiye

    2.Rubai
    ûr: tam kafiye

    3.Rubai
    -dan sakla: redif
    â: yarım kafiye

    4.Rubai
    dime ana: redif
    -z: yarım kafiye

    3)"vâdi" ve "sanem" sözcükleridir.
    Vadi: Ihlara Vadisi'ne düzenlenen geziye katıldık.
    Şiir vadisinde o da kalem oynatmıştı.

    sanem: Puta tapınma ilkel kabilelerde de görülmektedir.
    Put kadar güzel bir insanmış dedi.

    4)1. Rubai: dil (gönül) bir insan gibi düşünülmüştür. Kişileştirme sanatı vardır.

    2.Rubai
    dil-i bi-karar: teşhis
    fevvare-i nur: teşbih
    ateş-i aşk: teşbih

    3.Rubai
    Ya Rab: nida (seslenme)
    reh-i vadi-i rubai: teşbih
    ta'n-ı har-ı nadan-ı dü-pa: teşbih

    4.Rubai
    sanema: nida
    sanem: istiare

    5)Nazım şekli nazım birimi mazmun ve sanatlar divan şiiri geleneğine aittir.

    139

    4- a) kalıbı:feilatun feilatun feilatun failun
    b)ahengi sağlamıştır. şairin içinde bulunduğu ruh halini belirtmiştir.

    5- a)teşbih sevgilinin yüzü itiariyle güle benzetilmiştir.
    teşbih sevgilinin saçı kokusu dolasıyla yasemine benzetilmiştir
    teşhis(kişileştirme) aşığın gönlü insan gibi düşünülmüştür.
    nida gönle seslenilmiştir
    teşhis aşığın gönlü insan gibi düşünülmüştür
    istiare aşığın gönlü heva yolı'na benzetilmiş fakat söylenmemiştir.
    b)aşk kopuzunu...... aşk neyi ilşe gam çengine...... name-i aşk... came-i aşk....

    6-toprak etmek peşinde dolaşmak yar etmek ayaklar altına almak rüzgar gibi koşmak feda etmek feleğin zehrini içmek hançerlerle doğramak aşk kopuzunu kırmak sırdaş olmak...

    7-bentlerle yazılmıştır.
    -aruz ölçüsü kullanılmıştır.
    -ağır ve süslü bir dil kullanılmıştır.
    -söz sanatları ve mazmunlar kullanılmıştır.
    -mahlas kullanılmıştır.
    -arapça ve arapça kelimeler kullanılmıştır.

    8-kendi duygularınızı yazın

    9-15. yüzyıl sanatçısıdır.
    -devlet adamlığı da yapmıştır.
    -kasideleriyle ünlenmiştir.
    -eserlerinde beşeri aşkı işlemiştir.
    -bir ''Divan''ı vardır.

    141

    birim değeri:bent
    birim sayısı:yedi
    BİRİMDE ANLATILANLAR
    -şair gönlüne seslenerek feleğin ne yapacağının belli olmayacağını söylemektedir
    -gönlün arzu ve isteklerinden vazgeçmesini istemektedir.
    -şairbu dünyanın kimseye kalmayacağını belirtmektedir
    -şair gönlün feleğin güzelliklerine aldanmaması elindekilerle yetinmesini kanaat etmesini söylemektedir
    -şair feleğin kendisine gaddarlık ederek sevgilisinden ayırıp gurbete attığını ifade etmektedir
    -şairher şeyini sevgili uğruna feda ettiğinden bahsetmektedir
    -şairnefsin ve dünyanın isteklerinden vazgeçmek gerektiğini gönül aynasının böyle temizleneceğini ifade etmektedir
    şiirin teması:aşk dünya nın geçiciliği
    c. beşer dizelik bentlerden oluşur
    ilk bent kendi arasında kafiyeli diğer bentlerin son dizesi ilk bentle kafiyelidir(aaaaa bbbba....)
    2.acele etme acele etmek kınama getirir
    dünya için boş yere ıstırap çekme
    arzularına heveslerine sabır ve tahammülden bir örtü çek
    feleğin kaderindeki şerbet zehirlidirsakın içme
    dünya mülkünün saadetini bir rüya zannet
    kanaat ederek yalnızlık köşesini seç
    nefsinin ve dünyanın lezzetlirini unutarak aşk sarhoşu ol
    gönül aynanı tertemiz yap
    verilen tasavvufi öğütler insanı tasavvuftaki anlamıyla olgunlaştırmak içindir.
    günümüz şartları düşünüldüğünde bu öğütlerin tam anlamıyla uygulanması mümkün değildir

    sy 144
    ana birim değeri: bent
    alt birim değeri:beyit
    malesef birimde anlatılanları yapmadım ama bir kere okursanız yapabilirsiniz
    8. bendin teması : cimrilik
    13. bendin teması: dünya nın gelip geçiciliği
    c. cimrilik fanili gelip geçicilik kavramları geçmişten günümüze aynı anlamı ifade etmektedir.
    günlük hayatta sık karşılaşılan kavramlardır bunlar

    Sayfa 145 2. soru
    Son beyitte yani vasıta beyitinde çünkü şair daha önceki beyitlerse sikayet etmiştir.

    3.soru a şıkkı
    Kafiye ve redifleraruz ölçüsü ve ses tekrarları.

    4. soru
    ciğerpare=ciğer parçası-------->Malmülk anlamında kullanılmıştır.
    merg oku=ölüm oku----------->Şiirde ölüm anlamında kullanılmıştır.
    siper=gizlenip savaşılacak yer veya şey------>şiirde altın ve gümüş anlamında kullanılmıştır.

    6.soru a şıkkı Tablo
    Nida-------->ey haceya rab
    Tezat------>Dert-çarevefa-cefacahil-kamil
    Mübalağa--->Evci feleğe bastı kadem cah ile cahil erva Erbab-ı kemâlün yiri yok zîr-i felegde
    Tenasüp---->fenaayanadempaşa ifadedeki anlam bakımından birbiriyle ilişkili olan aynı beyit içinde kullanılan sözcüklerdir.
    İstiare------>ciğerpare=mal mülkmülk-i fena=dünyamezbele=dünya benzetmeleri yapılmış fakat benzeyenler söylenmemiştir.
    İstifham--->Ya rab bize bir er bulunup himmet ider mi Yoksa günimüz böyle felaketle geçer mi

    6. soru b şıkkı
    Şiirde söz sanatlarının az kullanılmasının sebebi şairin üslubu yanında işlenen tema ile de ilişkilendirilir.Çünkü şiirin amacı sanat yapmak değildir.

    7. soru Bağdatlı Rûhî
    Şiirlerinde toplumsal konuları işlemiştir.
    Dönemin sosyal özellikleri ve yaşayışı şiirlerinde görülür.
    Dili çağdaşlarına göre sadedir.
    Şiirleri edebi bakımdan zayıftır.

    Sayfa 146
    1.soru a şıkkı (Tablo)
    Mısra örgüsü Kafiye Düzeni Tema
    Gazel Beyit aa/ba/ca Aşkayrılıközlemkadınşarap
    Kaside Beyit aa/ba/ca Din ve devlet büyüklerini
    övmek için söylenir
    Rubai Tek dörtlük aaxa Dünya görüşü
    felsefetasavvufi düşünce
    Şarkı Dörtlük aAaA/bbba/ccca Aşksevgiayrılıkeğlence
    Murabba Bent aaaa/bbba/ccca Dini ve ddidaktik konular
    övgü ve yergi
    Muhammes Bent aaaaa/bbbba/cccca İlahi aşktasavvufi ve felsefi
    düşünce
    Terkibibent Beyit aa/xa/xa/xa/bb Dinifelsefitasavvufitoplumsal

    1. soru b şıkkı(Tablo)

    Mısra Örgüsü Kafiye Düzeni Tema
    Gazel Gazel Gazel
    Kaside Kaside Şarkı
    Terkibibent Terkibibent Kaside
    Terkibibent
    Rubai
    Murabba





  6. #6

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Sayfa 148 3. soru
    Divan Şiirinde Brimler bir bütün olduğu için birimdeki anlam o birimde başlar ve diğer birimlere sarkmadan o birimde biter.

    4.soru
    Ortak manzumlar şunlardır.
    gül (gazelmurabbakaside)
    serv (gazelşarkıkaside)
    dil (gazelkasiderubaişarkımurabbamuhammesterkibi bent)
    zülf (murabbamuhammes)
    felekdünya (murabbaterkibibent)
    hak (kasidemurabba)
    sanem (rubaimuhammes)

    5. soru a şıkkı
    Verilen gazeller ritimleri dikkate alınarak okunduğunda Baki'nin gazelinin ritminin daha kuvvetli olduğu görülmektedir.Bakinin gazelinde kullandığı dilNesimi'nin şiir dilinden daha ahenklidir.Bunun yanında gazellerin yazıldıkları yüzyıllara bakıldığında 16. yy.da şiir dilinin daha oturmuş olması Baki'nin gazelinin ritmini ve ahengini daha üstün kılmaktadır.

    5. soru b şıkkı
    Şöyleyiş ve ritim bakımından Baki'nin gazeli daha başarılıdır.Nesminin gazeli osmanlı devletinin kuruluş döneminde yazılmıştır.Bakinin gazeli ise yükselme dönemi ürünüdür.Nesiminin gazeli divan şiirinin kuruluş dönemi ürünü olduğu için gazelde bazı kusurlarınritim ve ahenk eksikliklerinin olması son derece doğaldır.yükselme dönemine gelindiğinde ise herşey yerli yerine oturmuşher alanda en parlak örnekler ortaya konulmuştur.

    Sayfa 149 6. soru a şıkkı
    Pir Sultan Abdal tarafından söylenen koşma "aşık tarzı halk şiiri"örneğdir.bu nedenle islamiyetten önceki türk edebiyatı döneminin sözlü edebiyat devresinden itibaren süregelen bir geleneğin ürünü olan koşma da dilson derece sadedir.halka hitap ettiği için halkın dilinden uzaklaşmamışonların duygu ve düşüncelerini dile getirmiştir.

    6. soru b şıkkı
    Pir Sultan Abdal'ın koşması ile Baki'nin gazelinin okuyucu kitlesi aynı değildir.koşma halka hitap ederken gazel yüksek zümreye hitap etmektedir.

    7. soru
    Divan şiirinde işlenen konular her bakımdan birer kusursuzluk örneğidir.Aşk tam anlamıyla aşktırsevgili her yönüyle hayal gücünün zirvesinde yer alır.Bu nedenle divan şiiri "ideal"olanın ifadesini bulduğu yerdir.herşey"idealize" edilerek anlatılır.Divan şiirinin bu özelliği yani "yüce" ve "yüksek" olana yönelik olmasıonun "somut" yerine "soyut"un sahasında kalmasına sebep olmuştur.

    8. soru
    Divan şiirinin Arapça ve Farsça kelimelerin sıkça kullanılması İslam medeniyetinin etkisinin yanı sıra asıl aruz ölçüsü dolayısıyladır.Türkçede uzun ses olmaması seslerin uzunluk ve kısalık esasına dayalı olan aruz ölçüsünün uygulanmasını zorlaştırmıştır.Çıkış yolu olarak aruza uymayan türkçe sözcükler yerine uzun ve kısa seslerin bulunduğu arapça ve farsça sözcükler kullanılmaya başlamıştır.

    9. soru

    Koşuk
    Tema:aşk
    Ahenk:hece ölçüsü kullanışmıştır.
    Yapı:nazım şekli;koşuk nazım birimi;dörtlük
    Dil:eski türkçe dönemini yansıtan öztürkçe bir dil kullanılmıştr.
    Söyleyiş:aşk temasının belirlediği vurgu ve tonlama şiirin söyleyişini belirlemektedir.

    Gazel
    Tema:aşk
    Ahenk:Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
    Yapı:nazım şekli;gazel nazım birimi;beyit
    Dil:arapça ve farsça sözcüklerin kullanıldığı bir dildir.
    Söyleyiş:aşk temasının belirlediği vurgu ve tonlama şiirin söyleyişimi belirlemektedir.

    Sayfa 150 (Ölçme Değ. Cevapları)
    1.C
    2.A
    3.C
    4.E
    5.E
    6.E
    7.E
    8.A
    9.D
    10. D-Y-D-Y
    11.*Gazelin son beyitine..makta...şairin mahlasının bulunduğu beyite..taç beyit...en güzel beyitine ...beytü'l gazel... denir.
    *Diva şiirinde kullanılan kalıplaşmış nükteli ve sanatlı güzel sözlere...mazmun...denir.
    12.
    ...makta...
    ...taç beyit...
    ... Nedim...
    .. vasıta...
    ...aruz...
    ...mazmun...
    ...tecahül-i arif....
    ..benzeyen...ve ...benzetilen....
    ...tenasüp...

    Sayfa 152 13. Etkinlik
    Vardar Ovası Türküsü dilden dile geçerek günümüze ulaşmıştır yani anonimdir.

    2. soru a şıkkı
    Derleyen sözcüğü;bu türkünün söyleyeninin bilinmediğikuşaktan kuşağa atlanılarak günümüze geldini ve Suat Batur tarafından yazıya geçirildiğini gösteriyor.

    2. soru b şıkkı
    Türkülerin yazıya geçirilerek kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaştığını anlıyoruz.

    Sayfa 153 1. soru a şıkkı
    1.mani
    ....derede -de:redif
    ....nerede -ere:zengin uyak
    ....dedim 7'li hece ölçüsü
    ....pencerede

    2.mani
    Erkek
    ....Mesdi yar yar:redif
    ....mesdi yar
    ....arasında
    ....esdi yar
    Kız
    ....maniciyim -m:redif
    ....gemiciyim 7'li hece ölçüsü
    ....alma
    ....alıcıyım

    3.mani
    ....dildim -dim:redif
    ....sildim -il:tam kafiye
    ....kıymetin 7'li hece ölçüsü
    ....bildim

    4.mani
    ....çağlar gibi -lar gibi :redif
    ....dağlar gibi -ağ:tam uyak
    ....yaralıyım 7'li hece ölçüsü
    ....sağlar gibi

    5.mani
    ....alma beni -ma beni:redif
    ....salma beni -al:tunç uyak
    ....göster 7'li hece ölçüsü
    ....alma beni
    ....gül ister
    ....bağlar gibi

    ....aldım seni -dım seni:redif
    ....salma beni -al:tunç uyak
    ....göster 7'li hece ölçüsü
    ....alma beni

    6.mani
    ....ayna güzel ayna güzel:cinaslı uyak
    ....ayna güzel ay ne güzel:cinaslı uyak
    ....görenler 7'li hece ölçüsü
    ....ay ne güzel
    ....tarar
    ....ayna güzel

    1. soru c şıkkı
    ''Ayna güzel'' ve '' ay ne güzel'' ifadelerinin birlikte kullanılmasıyla cinas yapılmıştır.Cinasmaninin ahengi bakımndan önemlidir.Cinaslı manilerde ses ve söyleniş aralarında cinas bulunan kelimelerle sağlanır.

    2. soru a şıkkı
    Duygu ve düşünceler 1.manide 23 ve 4. dizelerde;2.manide ilk dörtlükte 23 ve 4. dizelerdeikinci dötrlikte ise 3ve4. dizelerde; 3.manide 3 ve 4. dizelerde ;4 ve 5.manide bütün dizelerde; 6.manide 345 ve 6. dizelerde dile getirilmiştir.

    2. soru b şıkkı
    Duygu ve düşüncelerin ifade edildiği bölümlerin dışındaki dizeler ''doldurma'' dizelerdir.Bu dizeler asıl anlamının bulunduğu dizelere hazırlık yapılmasını sağlar.Doldurma düzeler anlam bütünlüğünü sağlar.

    3. soru
    125 ve 6. manilerin teması aşktır.3.maninin teması ayrılık 4.maninin teması derttir.

    4. soru a şıkkı
    Manilerde geçen deyimler şunlardır:
    -Serin yeller esmek:darılmak ve incinmek.''Aramızda serin yeller esiyordu.''
    -Kıymetini bilmek:değerini bilmek.''Kıymetinin bilinmemesinden şikayetçi.''
    -Dağ gibi=çok büyük
    -Dillere sarmak:Her yerde söz etmek.''Her yerde ondan bahsedip dillere saldı.''

    4. soru b şıkkı
    -Yelerçek anlamı rüzgar; manideki anlamı dargınlıktır.
    Sankiaramızda serin yeller esiyordu.
    Bu yel sizi hasta eder dedi.
    -Ciğererçek anlamı organ;manide gönülden içten anlamında kullanılmıştır.
    Haberi alıncaciğerim yandı.
    Ciğerlerinden rahatsızlanmıştı.
    -Altınerçek anlamı değerli bir maden;manide kıymetli anlamında kullanılmıştır.
    Onun altın gibi bir kalbi var.

    5. soru
    1235 ve 6. manilerde sevgili ve ona duyulan aşk teması işlenmiştir.4.manide ise çok dertli olan bir kişinin duyguları işlenmiştir.

    Sayfa 156 4. soru a şıkkı
    Vurgu ve tonlama.Temaları farklı olduğuunda söyleyişi farklıdır.

    Sayfa 157 Ölçme Değ. Devapları
    1)E
    2)C
    3)C
    4)türkü denir.
    artık maniler asıl maniler....
    5)Mâni----Deyiş
    Türkü----Kavuştak
    Ağıt----Sagu





  7. #7

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    SAYFA 159

    Birimlerde Anlatılanlar
    1) Şair baharın geldiğini bülbüllerin ötmeye başladığını anlatmaktadır.
    2) Şair ağaçların yeşillendiğini ırmakların coştuğunu aşıkların da şevke geldiğini ifade etmektedir.
    3) Şair baharın gelişiyle güllerin açtığını güzellerin salınarak gezindiğini aşıların buna sevindiğini ifade etmektedir.
    4) Şair baharla birlikte her yerin yeşerdiğini belirterek acaba bu baharın coşkusuyla Allah ağlayanları da güldürür mü diye düşünmektedir.
    5) Şair yeryüzünün güllerle kırmızıya boyandığı şu bahar günlerinde kendisinin ağladığını dertli olduğunu ifade etmektedir.

    Şiirin teması: Baharın Gelişi
    Birim Değeri: Dörtlük
    Birim Sayısı: Beş

    2)aKafiye ve Redif
    1. Dörtlük: olduğu zamandır: redif
    kul we yol ' daki l'ler yarım kafiye
    2. Dörtlük: -erler: redif
    giy uy ve kay ' daki y'ler yarım kafiye
    Ölçü: 11'li hece ölçüsüyle söylenmiştir.

    2.b
    düz yazı gibi okumak bize hiç bir duygu katmaz tamamen anlamsız bir eser olur

    160.sayfa
    1. dörtlük:
    bülbül güle kul olduğu zamandır-----> teşhis sanatı ve tenasüp var (bülbül - gül)
    2.dörtlük:
    hep ağaçlar uçmak donun giyerler-----> burda da teşhis...ve kapalı istiare...
    3.dörtlük:
    şevke gelüp figan eder bülbüller----> teşhis + intak sanatı....(bülbüllern figan etmesi)
    4.dörtlük:
    Yine gürler bu yerlerin çığları----> yine teşhis...(çığların gürlemesi..)
    Acep mevlam güldürür mü ağları ? ----> istifham sanatı ( soru sorması...)
    5.dörtlük:
    Yeryüzünün al olduğu zamandır---> mecaz-ı mürsel sanatı...

    ayrıca;
    4+4+3 durağı
    Nazım türü : Güzelleme
    Ölçü: 11'li hece ölçüsü

    3b)Söz sanatları; anlama derinlik yoğunluk katmak eseri daha etkili hale getirmek için kullanılmıştır

    3b) Şiirin daha edebi ve coşkulu aynı zamanda kuvvetli bir biçimde söylenmesini sağlar.

    4)Dil Özellikleri: Koşmada sade bir dil kullanılmıştır. Halk söyleyişinin de yansıdığı koşmada ayrıca halkın baharın gelişi karşısındaki duygu ve düşüncelerin ifade ediş biçimi de görülmektedir.
    Bağlı Olduğu Gelenek: İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı'nın Sözlü Edebiyat geleneğine bağlıdır.

    5)Hissettiklerim: Heyecan - Sevgi - Güzellik - Sevinç - Coşku

    6)Asker bir saz şairidir.
    Şiirlerinde duru bir Türkçe kullanmıştır.
    Katıldığı askeri seferlerle ilgili pek çok şiiri vardır.
    Akıcı bir üslubu vardır.

    Sayfa 161 ve 162
    semai
    ilk dörtlükte -mez ler redif
    ikinci dörtlükte "-ımız" redif "-at" tam kafiye -mez redif
    üçüncü dörtlükte "-acı" tunç kafiye -maz redif
    dördüncü dörtlükte "-ahri-ehri-ahrı" zengin kafiye -mez redif
    son dörtlük "-le" tam kafiye -maz redif

    birim değeri:dörtlük
    birim sayısı:5
    şiirin teması:gurbet
    mısra örgüsü:abab cccb dddb eeeb fffb

    birimde anlatılanlar
    1)Gurbete çıkmanın tehlikeli olduğunu ve her güzeli de sevmemesi gerektiğini dile getiriyor.
    2)Gurbet elde kimsenin kıymetimizi bilmeyeceğini belirtiyor
    3)Gurbete gönlündeki derdin ilacını bulmak için çıkmıştır ama bulamayacağını belirtiyor
    4)Gurbetin çok zor olduğunu ve kahrının çekilemeyeceğini anlatıyor
    5)Aşıkların sevdiklerine kavuşamadıklarını dile getiriyor.

    2.b.Şiiri şiir yapan vurgu ve tonlamadır.Bu yüzden düz yazı okurken noktalama işaretlerinde yaptığımız vurgu ile şiir vurgusu arasında çok fark vardır

    3.a. gönül gurbet ele çıkma(teşhis)
    sunam gurbet elin kahrı(açık istiare)
    bülbül figan eder güle(teşhis telmih tenasüp)
    güzel sevmek sarp bir kale(teşbih tenasüp)
    b.ahengi sağlamış ve şiiri çekici hale getirmiştir

    4.dil sade imgeler suna ve bülbül
    bağlı olduğu gelenek: sözlü gelenek yani aşık etebiyatı

    5.Gurbet ellerin kimsenin yuvası gibi olmadığı ve çok zor olduğu...

    6. Divan tarzı şiirler söylemiştir.
    Hem hece nem aruzla yazmıştır.
    Asıl kişiliği hece ölçüsüyle yazdığı ölçüsüyle yazdığı koşma ve semailerde görülür.
    Gazel murabba muhammes tarzı şiirlerde yazmış.Ancak çok başarılı sayılmaz.

    7.saz şairi; halkın arasında olan bir kişidir. ilhamını halk zevkinden halkın hayal gücünden alır. halk şiirinde günlük dilde konuşulan kelime ve deyimler yer alır.

    Sayfa 162
    6)Erzurumlu Emrah’ın fikrî ve edebî kişiliği
    *Erzurumlu Emrah döneminin önemli saz şairlerindendir.
    *kendinden sonra gelen şairler üzerinde etkili olmuştur.
    *şiirlerinde kullandığı dil sade ve anlaşılır bir dildir.
    *şiirlerinde kafiye ve redifler sağlamdır.

    2.*halk şiiri ile konuşma dili arasında bir benzerlik söz konusudur.
    *saz şairi halkın arasında olan bir kişidir.ilhamını halk zevkindenhalkın hayal gücünden alır.
    *halk şiirindegünlük dilde konuşulan kelime ve deyimler yer alır.

    Sayfa 163:

    3.etkinlik
    Kalem şairleri belli bir eğitim görmüş ve hem aruz hemde heceyle şiir yazabilen halk şairleridir.onların diğer halk şairlerinden ayrılan yönü divan edebiyatı mazmunlarından yararlanmaları ve belli bir eğitim görmüşl olmalarıdır.ayrıca bu şairlerin eserlerindeki dil ve uslup diğer halk şairlerinden farklıdır.kalem şairlerinin en ünlüleri Bayburtlu zihni ve aşık ömerdir.
    Halk şairi ise sistemli bir eğitime tabii olmamış usta-çırak ilişkisi ile yetişen şairlerdir.halk şairlerinin şiirleri halk şiirinin bütün özelliklerini tam anlamıyla yansıtır.

    1.a)bir halk şairi şiirlerini söylerken öncelikle halkın beğenisine uygun onun anlayacağı bir anlatım tarzı ve konular seçmiştir.bunları kendi birikimini de katarak soyut ve bir kişinin yaşayabileceği bir konu şeklinde ifade eder.

    1.b)KOŞMA;

    HALK BEĞENİSİ=halkın zevkine günlük yaşamına uygun”baharın gelişi”konusu;anlayabileceği dil ve anlatım ;kulağa hoş gelecek ses ve söyleyiş;günlük yaşamına uygun benzetmeler kullanılmıştır.

    SOYUTLUK=aşksevinççoşkuheyecan

    KİŞİSELLİK=şairirn bilgibirikim ve hayata bakış açısı şiirin oluşmasında etkili olmuştur.şiirde anlataılanlar bir kişinin yaşayabileceği bir konudur.

    SEMAİ;

    HALK BEĞENİSİ=halkın günlük yaşamına uygun “gurbet”konusu;anlayabileceği dil ve anlatım;kulağa hoş gelecek ses ve söyleyiş;günlük yaşamına uygun benzetmeler kullanılmıştır.

    SOYUTLUK=gurbetgurbet acısıdertözlemsevgiliye hasret

    KİŞİSELLİK=şairin bilgi birikim ve hayata bakış açısı şiirin oluşmasında etkili olmuştur.şiirde anlatılanlar bir kişinin yaşayabileceği bir konudur.

    5.etkinlik

    SEMAİ=Bayburtlu celali
    AĞIT;Kağızmanlı hıfzi
    SEMAİ;aşık
    KOÇAKLAMA;Köroğlu
    GÜZELLEME;aşık ömer
    VARSAĞI;Karacaoğlan
    TAŞALAMA;everekli seyrani
    ATALAR SÖZÜ DESTANI;levni

    ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

    1=-doğru
    -doğru
    -yanlış
    -doğru
    -doğru

    2=-doğru
    -doğru
    -yanlış
    -yanlış
    -yanlış
    3= D
    4= -güzelleme / koçaklama / taşlama

    5=Koşuk=koşma
    Sav=atasözü
    Mersiye=sagu

    Sayfa 164 ve 165
    Bayburtlu celali = semai
    Kağızmanlı hıfzı = koşma(ağıt)
    aşık= semai
    kör oğlu= koşma
    aşık Ömer = koşma(güzelleme)
    karaca oğlan=varsağı
    everekli seyrani= koşma (taşlama)
    levni=destan

    sayfa 168.
    birimlerde anlatılanlar 1-şair pirinin güzelliğinin ve mak**ının güle benzediğini ifade ediyor
    2_şair pirinin dergahında herseyin gül gibi olduğunu belirtmekte
    3_şair dergahın her yerinin güle benzediğini belirtiyor
    4_şair dergahın sularının bile güle benzediğini belirtiyor
    5_şair dergahın güllerinin dikenlerinin bile güle benzediğini gül gibi olduğunu söylüyor
    6_şair pirinin nefsinin gül gibi olduğunu bülbülünde kendisi gibi gül için figan ettiğini ifade etmektedir
    Birim değeri:dörtlük
    Birim sayısı:6
    Şiirin teması:övgü(methiye)
    2_ kafiye ve redif abcbdddbeefbgggbhıibjklb
    ölçü aruz ölçüsü
    ses ve söyleyiş vurgu ve tonl**alar ahengi sağl**ış
    3_ hissettiklerim dürüstlük sevinç sevgi bağlılık s**imiyet iyi niyet
    5_pir:methiyede tarikat şeyhi anl**ında
    taht mak**ı:şiirde şeyhlik mak**ı anl**ında
    hak nefesi: şiirde doğru söz anl**ında kullanılmış





  8. #8

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    169. sayfa
    3.soru
    HİSSETTİKLERİM: dürüstlüksevgi ve iyi niyetsamimiyetbağlılık.....

    5.soru
    Pir=> Methiyede tarikat şeyhi anlamında kullnılmıştır.
    Taht makamı=> Şiirde şeyhlik makamı anlamında kullanılmıştır.
    Hak nefesi=> Şiirde doğru söz anlamında kullanılmış.

    6.soru
    SEYYİT NESIMI
    *SADE DİL KULLANMIŞ
    *TASAVVUFİ KONULAR İŞLEMİŞ
    *MUSAVVUF BİR ŞAİİRDİR.

    SAYFA 170
    GAZEL
    NAZIM BİÇİMİAZEL NAZIM BİRİMİ:BEYİT ÖLÇÜ:ARUZ TEMA:İLAHİ AŞK DİL:ARAPÇA FARSÇA SÖZCÜKLERİN KULLANILDIĞI AĞIR BİR DİL

    NUTUK
    NAZIM BİÇİMİ:NUTUK NAZIM BİRİMİ:dÖRTLÜK ÖLÇÜ:HECE ÖLÇÜSÜ TEMA:ÖĞÜT DİLADE BİR DİL AMA ARAPÇA VE FARSÇA KELİMELER VAR

    TÜRKÜ
    NAZIM BİÇİMİ:TÜRKÜ NAZIM BİRİMİ:İKİLİK(İKİ DİZELİK) ÖLÇÜ:HECE ÖLÇÜSÜ
    TEMA:AŞK DİL:ARAPÇA VE FARSÇA KELİMELERİN KULLANILDIĞI SADE BİR DİL

    2) ANAONİM: HALKIN YAŞAYIŞINI DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİ İFADE ETMEK İÇİN.
    AŞIK HALK EDEBİYATIAZ ŞAİRLERİ ARAFINDAN SÖYLENİR.BU ŞİİRLER HALK BEĞENİSİNİN KİŞİSEL DUYARLILIK İLE İFADE ETMEK AMACIYLA YAZILMIŞTIR.
    DİNİ TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI:ESERLER TASAVVUFİ DÜŞÜNCESİNİ YAYMAK İÇİN YAZILMIŞTIR

    SAYFA 171

    1.MESNEVİ
    2.TÜRKÜ-MANİ-METHİYE-KOŞMA
    3.METHİYE
    4.*METHİYELER ....bektaşi TEKKELERINDE......
    *PİRLKERİN.... taviat erkan ... nutuk .......DENİR.
    5.Y-D-Y-Y

    Sayfa 176

    TAHİR İLE ZÜMRE

    =>İnceleme

    2-)
    Karakter çözümleme tablosu

    =karakter nasıl bir insandır?

    Tahir= Aşkı sevdiği için ölmeyi dahi göze alan biridir.

    Zühre= Aşkı sevdiği için ölmeyi dahi göze alan biridir.

    Anne-baba= hırslarına yenilip kızlarını dinlemeyen zalim insanlardır.

    Karadiken= Aşkı için kötülük yapmayan zalim bir insandır.


    =Karakter durağan mıdır dinamik midir?

    Tahir= Olaylara en fazla yön veren karakterdir hikayenin en dinamik karakteridir.

    Zühre= Bazı bölümlerde olaylara yön verir hikayenin bazı bölümlerinde dinamiktir.

    Anne-baba= Bazı bölümlerde olaylara yön verir hikayenin bazı bölümlerinde dinamiktir.

    Karadiken= Bazı bölümlerde olaylara yön verir hikayenin bazı bölümlerinde dinamiktir.


    =Hikayenin hangi kısmı sizin karakter hakkında böyle düşünmenize neden oldu?

    Tahir= Hikayede birçok olayın Tahir’in başından geçmesi veya olayların yönünü değiştirmesi.

    Zühre= Tahir’le buluştuğu bölümler babasının tahirden kaçırdığı ona kötülük yaptığı bölümler.

    Anne-baba= Büyü yaptırdığı ve aşıkları birbirinden ayırdığı bölümler.

    Karadiken= Tahir ile Zührenin aşkını ve buluştukları haber verdiği bölümler.


    =Sosyal ortam ve çevre bu karakterleri nasıl etkilemiştir.

    Tahir= Sevdiğine kavuşma konusunda çevresinden bazen yardım alsa da bu yeterli olmamış yaptıklarının hayatına mal olmasına çevresi engel olamamıştır.

    Zühre= Sevdiğine kavuşma konusunda çevresinden bazen yardım alsa da bu yeterli olmamış yaptıklarının hayatına mal olmasına çevresi engel olamamıştır

    Anne-baba= Yaptıkları konusunda özellikle baba hikayenin başında uyarı alsada bunları dikkate almamıştır.Anne-baba çevreden kimse uyarmayınca yaptıklarında aşırıya kaçmışlar zulmetmişler ancak yaptıklarının bedelini de canlarıylada ödemişlerdir.

    Karadiken= zayıf- karakteri çevresine zarar vermesine neden olmuştur.


    =Bu karakterin sizin toplumsal yapınızdan farkı var mı?

    Tahir= Tahir gibi bir aşığı günümüz toplumumuzda bulmamız zor olsada imkansız değildir.

    Zühre= Zühre gibi bir aşığı günümüz toplumumuzda bulmamız zor olsada imkansız değildir.

    Anne-baba= Bugünkü toplumsal yapıda görülebilirler.

    Karadiken= bu tip insanlar her toplumda görülebilirler.


    =Bu karakterin diğer karakterler üzerinde etkisi varmı?

    Tahir= Vazgeçemediği aşkı ile diğer karakterler üzerinde etkili olmuştur.

    Zühre= Vazgeçemediği aşkı ile diğer karakterler üzerinde etkili olmuştur

    Anne-baba= Tahir ile Zühre üzerinde etkileri vardır.

    Karadiken= Doğrudan Padişah dolaylı olarak Tahir ve Zühre üzerinde etkisi vardır.


    =Karakter kendi kişilğinin farkındamı? Yani sizin düşündüklerinizi kendi hakkında düşünüyormu?

    Tahir= Tahir kişiliğinin farkındadır.”aşkı için hayatını ortaya koyan sürekli zorluklarla mücadele eden” Tahir güçlü kişiliğinin farkındadırözgüveni tamdır.

    Zühre= Zührede mücadeleci bir karakter olarak kişiliğinin farkındadırözgüveni tamdır.

    Anne-baba= Anne-baba kişiliklerinin farkında değildir.çünkü hikayeye baktığımızda Anne-baba hep olumsuz davranışlar sergilerler ve bu davranışlarının olumsuzluğunu kabul etmezler.

    Karadiken=karadikende yaptığı kötülüklerin farkında değildirdolayısıyla kişiliğindeki zafiyetin ve olumsuzluğun farkında değildir.


    =Sizce gerçek hayatta bu hikayedeki karakter gibi davranan biri olabilirmi?

    Tahir= gerçek hayatta Tahir gibi sevgisi uğruna her şeyini verecek biri olabilir.

    Zühre= gerçek hayatta Zühre gibi sevgisi uğruna her şeyini verecek biri olabilir

    Anne-baba= gerçek hayatta sevenleri hırsları uğruna ayıran Anne-baba olabilir.

    Karadiken= gerçek hayatta sevenlerin arasınada giren “kara dikenler” olabilir.

    Sayfa 177

    3.a-)

    Tahir ile Zühre hikayesindeki kahramanlar;

    1.Tahir

    2.Zühre

    3.Padişah

    4.Vezir

    5.Zührenin annesi (padişahın karısı)

    6.Belliboncuk

    7.Karadiken

    8.Derviş

    9.Zührenin dadısı

    10.Bahçıvanbaşı

    11.Keloğlan

    12.Çöl beyinin üç kızı

    13.Ak sakallı piir


    KAHRAMANLAR

    Çile çeken= Tahir Zühre

    Aşık= Tahir çöl beyinin üç kızı karadiken

    Halk ozanı= Tahir

    Sevgili= Zühre Tahir

    Sadık= Tahir Zühre Keloğlan

    Fedakar= Tahir Zühre

    Düşman= Karadiken Padişah

    Büyücü= Belliboncuk

    Kindar= Padişah ve karısı Karadiken

    Zalim= Padişah karadiken

    Güç sahibi= Padişah derviş Ak sakallı piir

    Vefalı dost=Dadı Bahcıvan başı

    İlahi güç= Allah

    Mücadeleci=Tahir Zühre


    b-) Hikayenin baş kahramanları Tahir Zühre ve Padişahtır.hikayede baştan sona iyi-kötü mücadelesi yani Tahir ve Zühre ile Padişahın arasındaki mücadele anlatılır.Hikayede iyi ve kötü tarafında olanlar vardır.Padişahın karısı Belliboncuk Karadiken kötülük tarafında olup Padişaha kötülük yolunda yardım eden yardımcı kahramanlardır.
    Buna karşılık Derviş Dadı Ak aksallı piir Keloğlan Çöl beyinin kızları ve Bahcıvanbaşı iyilik tarafında olup Tahir ve zümreye yardım ederler.

    c-)Tahir ile Zühre bir halk hikayesidir.”Leyla ile MecnunKerem ile AslıFerhat ile Şirin” hikayelerinde de Tahir ile Zühre hikayesinde geçen kahramanlara benzer kahramanlar vardır.ancak günümüzde bu kahramanların bire bir benzeri olmasada bu kahramanları belli yönleriyle karşılayan kişiler içinde yaşadığımız toplumda ve çevremizde olabilir.

    4..a-)
    Tahir ile Zühre hikayesindeki mekanlar

    -Billurköşk

    -Saray

    -Hasbağçe

    -Köşk

    -Mardin kalesi

    -Şat nehri

    -Tahir’in memleketi

    -Tahir’in aşkından dolayı avare gezdiği dağbayır

    -Hasbahçedeki havuz

    -Zühre’nin köşkte kaldığı oda

    Mekanın işlevi= hikayede geçen mekanlarla hikayenin konusu birbirine uygundur.hikayenin yapı unsurlarından biri olan mekan diğer yapı unsurları ile birlikte hikayeyi oluşturur.

    b-)
    mekanların anlatılış tarzı=hikayede mekanlar olayların geçtiği yerlerdir.mekanların özellikleri ayrıntılı şekilde anlatılmamış mekanlar tasvir yapılmadan anlatılmışlardır.

    c-)
    tasvir edilen mekanlardan “Mardin kalesi” ve “şat(Dicle) nehri” gerçektede vardır.
    Ancak bunların dışındaki mekanlar gerçekte olabilecek hayali mekanlardır.

    5-)
    Zamanın işlevi= hikayedeki zxamanlar hikaye diline uygun olarak genellikle “bir günbir akşamgünlerden birgün” şeklinde kesin olmayan zamanlardır.hikayenin diğer bir yapı unsuru olan zaman genellik ifade etse de hikayeyi oluşturan bir diğer unsurdur.

    6-)
    Mekan zaman ve kişiler olay örgüsünün oluşmasında metnin iletisini ifade etmede ve somutlaşmayı gerçekleştirmede birer araçtırlar.buna göre Tahir ile Zühre nin yapısını oluşturan mekan zaman olay örgüsü ve kişilerden biri bile değiştirilemez ya da atılamaz. Böyle bir şey yapıldığında hikaye “Tahir ile zührenin hikayesi” olma özelliğini yitirir.





  9. #9

    www.foruminci.net

    MeY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.02.2009
    Bulunduğu yer
    sözün bittiği yer..
    Mesajlar
    30.861
    Post Thanks / Like
    Blog Girişleri
    90
    Mentioned
    14 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    Sayfa 178

    7.) halk hikayeleri sonradan “aşık” adı verilen saz şairleri tarafından anlatılan hikayelerdir.bu hikayelerde nazım ve nesir karışıktır hikaye genelde nesirle anlatılır ancak çoşkulu yerlerde hikayeci olayları sazı eşliğinde nazımla anlatır.bu şekilde hikaye tekdüzelikten kurtulur dinleyicinin dikkati hikaye üzerinde yoğunlaşmış olur. Tahir ile Zühre hikayesinde de anlatıcı “duygu yoğunluğu olan bölümlerde olayları duygu ve düşüncelerini manzumelerle anlatmıştır.

    8.a-)

    ALDI TAHİR
    Benim yarim bir tane
    Sarılmış mor mintana
    Canım kurban olsun
    Senin gibi sultana.

    ALDI ZÜHRE
    Yalanım yok sözümde
    Sevdası var özümde
    Tek Tahir benim olsun
    Sultanlık yok gözümde

    ALDI ZÜHRE
    Koncalar açıp doldu
    Ne kurudu Ne soldu
    Ben seninim Tahir im
    Bu benim ahdım oldu

    ALDI ZÜHRE
    İnan Tahir sözüme
    Ateş düştü özüme
    Sensiz yalan bu dünya
    Zindan olur gözüme



    b-)hikayenin teması : uğrunda hayatını dahi ortaya koyabilecek “AŞK” dır.

    c-)hikayenin teması (aşk) evrenseldir.çünkü : aşk teması insanoğlu var olduğu günden beri günlük yaşamından edebi hayatına kadar hayatının her alanında vardır.günümüzdede aşk temasının ele alındığı binlerce sinema filmi edebi eser vs.. vardır.

    9-)kurmaca özelliklere sahip olan hikayede anlatılan olaylar durumlar kişiler günümüzde aynısıyla olamaz.ancak benzer kişilere durumlara olaylara rastlayabiliriz.

    10-)
    a.)Tahir ile Zühre hikayesi halk hikayeciliği geleneğine bağlıdır.

    b.)halk hikayeciliği geleneği özellikleri

    -Sonradan “aşık” adı verilen saz şairleri tarafından anlatılır.

    -Genellikle aşk yiğitlik gibi konular işlenir

    -Nazım ve nesir karışıktır.

    -hikayedeki zaman belirsizdir

    -mekan çoğunlukla hayel ürünüdür.

    -kişiler çoğunlukla kimliği bilinmeyen hayali kişilerdir.

    -usta çırak ilişkisi içerisinde kuşaktan kuşağa aktarılır.

    -aşk ayrılık gibi konular işlenir

    -dil son derece sade ve anlaşılırdır.

    -anlatımda halkın günlük diline ait unsurlar sıkça kullanılır.


    11-) hikayede anlatılan olaylar kişiler mekanlar günümüzden farklı özelliklere sahiptir.
    Günümüzde ne padişah ne de sultan vardır. Hikayedeki temel olayın yani sevenleri zorla ayırma olayının niteliği düşünüldüğünde günümüzde de bu gibi olaylarla karşılaşabiliriz.Ancak günümüzde ne bir nehre atma ne de bir kaleye hapsetme söz konusudur. Hikayedeki olaylar hikayenin geçtiği zamana uygun olaylardır o zamanın gerçekliğini ifade ederler.


    12-) İlahi bakış açısı ile yazılmıştır.

    İlahi bakış açısı özellikleri

    -Anlatıcı her şeyi gören olaylara kişilere hakim durumda olan kişi konumundadır.

    -Anlatıcı karakterlerin zihinlerini okuyabilir.

    14-)Metindeki halk söyleyişleri ve kalıplaşmış ifadeler;

    -diyar diyar gezmek

    -sır olmak

    -figan etmek

    -sözü uzatmak

    -günaha girmek

    -maniler dizmek

    -maşallah maşallah

    -(manilerin) kalpten kalbe giden bir yol olması

    -kurban olmak

    -gönlü (birbirine) açmak

    -(kendini) dağlara vurmak

    -feleğe kahretmek

    -avareliğe vermek

    -kalbi dile aşkı tele getirmek

    -dağ bayır kır çayır dememek

    -mecnun misali

    -ah etmek

    -dağ başı duman duman

    -dünya gözüyle görmek

    -başını koltuğuna almak

    -kan ağlamak

    -derdi bir iken iki olamk

    -güvendiği dallar kırılmak

    -ah ü vahı yeri göğü tutmak

    -yüreği sızlamak

    -ömrü günü tükenmek

    -Beddua üstüne beddua etmek

    -iple çekmek

    -el ayak çekilmek

    -kulaklarına inanamamak
    -yüreği kuş gibi çırpınmaya başlamak

    -baş başa konuşmak

    -el etmek

    buyrun arkadaşlar


    Sayfa 183

    1.) Leyla ile Mecnun hikayesindeki olayların oluş sıraları;

    * Oğlu olmayan kabile başkanının dua etmesi ve bir oğlunun olması

    * Kays’ın büyüyüp okula gitmesi ve okulda Kays ile Leyla’nın birbirlerine aşık olması

    * Leyla ile Kays’ın birbirlerine aşık olduklarını Leyla’nın annesinin öğrenmesi

    * Bu olaydan dolayı Leyla’nın annesi tarafından okula gitmesinin yasaklanması

    * Leyla’yı okulda göremeyen Kays’ın mecnun olup başını alarak çöllere düşmesi

    * Kays’ın babasının Leyla’yı oğluna istemesi ancak Kays deli oldu diye Leyla’nın ailesinin bunu kabul etmemesi

    * Kays’ın aşk derdinden dolayı çöllerde güvercinlerle ceylanlarla ahularla arkadaşlık etmesi

    * Kays’ın babasının iyileşmesi için onu Kabe’ye götürmesi

    * Kays’ın aşk derdinin şiddetlenmesi için Kabe’de dua etmesi ve duasının kabul olması

    * Nevhel adlı bir yiğidin Mecnun’a (Kays’a) yardım etmek amacıyla Leyla’nın kabilesine savaş açıp Leyla’yı zorla almak istemesi ancak Mecnun tarafından istenmeyen bu olayın gerçekleşmemesi

    * İbn-i Selam adlı bir Arap beyinin Leyla’ya aşık olması

    * Leyla’nın ibn-i Selam ile evlenmesi

    * Mecnun’un arkadaşı Zeyd’den Leyla’nın evlendiğini öğrenmesi

    * Mecnun ile Leyla’nın mektuplaşması

    * Leyla’nın ahından dolayı İbn-i Selam’ın ölmesi ve Leyla’nın baba evine dönmesi

    * Leyla’nın Mecnun için büyüp ızdıraplar yaşaması

    * Mecnun’un İbn-i Selam’ın öldüğünü duyması ve bu olaya üzülmesi

    * Leyla’nın çöllerde Mecnun’u aramaya başlaması

    * Leyla’nın ilahi aşka ermiş Mecnun’u bulması ve Mecnun’un Leyla’yı tanımaması

    * Leyla’nın evine dönmesi ve ölmesi

    * Leyla’nın öldüğünü duyan Mecnun’un Leyla’nın mezarı başında ölmesi.

    2.) a

    Mecnun = Aşık

    Leyla = Maşuk (sevgili)

    Nevhel = Yardımsever

    Zeyd = Vefalı dost

    İbn-i Selam = Aşık

    Mecnun’un babası = Şefkatli

    Leyla’nın annesi ve babası = Zalim Anlayışsız


    b.

    Mecnun = Hikayenin baş kahramanlarından birisidir.Olaylar genellikle Mecnun etrafında gelişir.

    Leyla = Hikayenin baş kahramanlarından birisidir.

    Nevhel = Olumlu özelliklere sahip bir kahramandır. Hikayenin belli bir bölümünde vardır

    Zeyd = Olumlu özelliklere sahip bir kahramandır. Hikayenin belli bir bölümünde vardır

    İbn-i Selam = Sevenlerin arasına girdiği için olumsuz özeliklere sahip bir kahramandır. Hikayenin beli bir bir bölümünde vardır.

    Mecnun’un babası = Olumlu özelliklere sahip bir kahramandır. Hikayenin belli bir bölümünde vardır

    Leyla’ın annesi ve babası = Sevenleri ayırdıkları için olumsuz özelliklere sahip kahramanlardır.


    c.) Leyla ile Mecnun mesnevi tarzında yazımlı bir halk hikayesidir. “Tahir ile Zühre Kerem ile Aslı Ferhat ile Şirin” hikayelerinde de Leyla ile mecnun hikayesinde geçen kahramanlara benzer kahramanlar vardır. Ancak günümüzde bu kahramanların bire bir benzerleri olmasa da bu kahramanları belli yönleriyle karşılayan kişiler içinde yaşadığımız toplumda ve çevremizde olabilir.


    3.a) Ahmet Yasevi peygambere duyduğu derin sevgiden dolayı
    (hz. Muhammet altmış üç yaşında vefat etmiştir.Bundan dolayı Ahmet Yasevi’de altmış üç yaşından sonra yeraltında bir mahzende yaşamıştır.)
    Mahzende yaşamış Tahir kendini dağa vurmuş Mecnun çöle düşmüştür.
    Ahmet Yasevi nin aşkı ilahi aşk iken Tahir’in aşkı hep beşeri aşk olmuş Mecnun’un aşkı ise beşeriden ilahi’ye dönmüştür.
    Üç aşığa da baktığımız da aşklarına kavuşamamanın acısıyla yanıp tutuşmuşlardır bu nedenle kendilerini toplumdan soyutlaştırmışlardır.
    Aslında Tahir hariç Yesevi ve Mecnun bu hallerinden memnundur.Çünkü onlar ancak ölünce kavuşacakları bir sevgiliye aşık olmuşlardır.Yesevi ve Mecnun aşk duygusunu tattıkça aşkları artmış sevgililerine kavuşamadıkça aşkları şiddetlenmiştir.


    b.) Mecnun Arap yarımadasında yaşamaktadır.Arap yarımadası topraklarında çok büyük alanlar çöl halindedir.Mecnun “o aşk yolunun üstadı vasiyetini bitirdi sonra vahşet (yalnızlık) yolunu gözeterek arkadaşları ile ilgisini kesti.” Cümlesinde ifade edildiği gibi aşk çilesini insanlardan uzak bir yerde yaşamak istemektedir.Hikayenin geçtiği yer dikkate alındığında Mecnun’un insanlardan uzak kalabileceği yer çöldür. Bu nedenle Mecnun çölü seçmiştir.
    Bu gün Mecnun yaşasaydı nerede olursa olsun aşkını insanlardan uzak yerlerde yaşamak isterdi. Bu yerler dağ orman deniz kutular vs. gibi mekanlar olabilir.


    c.) Leyla ile Mecnun hikayesinde geçen mekanlar;

    -Mektep ( mektepte onunla birçok melek gibi kız arkadaş oldu)

    -Çöl ( Bütün vaktini çöllerde aşk derdiyle geçirir.)

    -Meclis ( Bu arada Nevhel adlı bir yiğit bir mecliste Mecnun’un bir şiirini duyar çok etkilenir.)

    -Geçit ( Bir geçitte o güzele (Leyla’ya) ratladı ve yüzüne bir bakış attı.)

    -Leyla’nın babasının evi ( Leyla baba evine döner.)

    -Leyla ve Mecnun’un mezarı Mecnun’u derin bir keder içinde Leyla’nın yanına gömerler.Oraya bir mezar taşı dikerler.Zaman içinde hikaye dilden dile yayılır bu mezar halk arasında kutsal bir yer haline dönüşür.)

    -Kabe (“Ey küçük büyük her cins insanın çatısı yüce değeri yüksek mihrabı!”;”Ey sevgilinin çadırının kumaşı rengindeki örtüsü vefa tohumunun kabuğu olan!”;”Ey göğsünde Hacer gibi taş basarak gözlerinden zemzem gibi yaş akıtan!”;”Ya Rabbi bu mukaddes beyt hakkı için; bu safalı mabed hakkı için bende aşkın binasını Kabenin temelleri gibi daim eyle.”)


    d.) Hikayedeki bazı mekanlar (kabe) gerçekte var olsa da kurmaca unsurlardan oluşan bu hikayede mekan da kurmacadır.Olay zincirini meydana getiren halkalarının niteliği ve ona iştirak eden şahıs kadrosundaki kişilerin içinde bulundukları şartlar Leyla ile Mecnundaki mekanın şekillenmesinde etkili olmuştur.Mekanla eserde anlatılan olay zinciri arasındaki ilgiyi dikkate almak gerekir.Metinde ifade edilen şartlarda belirli mekanlara ihtiyaç vardır.(örneğin çöl).
    Hikayedeki mekanlar . Hikayedeki mekanlar bu ihtiyaçtan ortaya çıkar.

    4.) Mekan zaman ve kişiler olay örgüsü ile birlikte bir kurmaca etrafında birleşip bu hikayeyi meydana getirmişlerdir.Mekan zaman olay örgüsü ve kişiler metnin iletisini ifade etmekte ve somutlaşmayı gerçekleştirmede bir araçtırlar.buna gör Leyla ile Mecnun’un yapısını oluşturan mekan zaman olay örgüsü ve kişilerden biri bile değiştirilemez ya da atılamaz.Böyle bir ey yapıldığında hikaye “Leyla ile Mecnun hikayesi” olma özelliğini yitirir.

    5.a)

    “Aşk vuslat binasını sağlamca kurup mana aleminde seninle beni buluşturdu.”

    “Bu görünüşe değer verme perdesi kalktı.Artık hiçbir zaman şekle esir olmam!)

    “Bende görünen sensin.Kendim yoğum; var olan şey senden ibarettir.”

    “Eğer ben ben isem sen nesin ey yar? Ve eğer sen sen isen ben zavallı neyim?

    “Ey vefalı sevgili! Mecnun benim divaneliğe de ben layığım.”

    “Sen halini değiştirme Leyla ne diye Mecnun olsun?”


    b.) hikayenin teması ; “aşk” kendi varlığını unutup sevgilinin varlığında yok olmaktır.


    c.) Hikayenin teması (aşk) evrenseldir.”aşk” teması İnsanoğlu var olduğu günden beri günlük yaşamından edebi hayatına kadar hayatının her alanında vardır.Günümüzde de aşk temasının ele alındığı binlerce sinema filmi edebi eser vs. vardır.



    8.a) Leyla ile Mecnun hikayesi mesnevi geleneğine bağlı kalınarak yazılmıştır.

    b.) mesnevi geleneğini özellikleri

    -esas olarak iran edebiyatına ait bir nazım şeklidir.

    -Nazım birimi beyittir.

    -Kafiye örgüsü “aa bb cc dd ee ff..” şeklindedir.

    -Aruz vezni ile yazılır.(genellikle aruzun kısa kalıpları kullanılır.)

    -Beyit sınırlaması yoktur.

    -Genel olarak bir mesnevide şu bölümler bulunur; Dibace (önsöz) tevhid münacat naat miraciye dört halifeye övgü eserin sunulduğu kişiye övgü eserin yazılış sebebi hikayenin başlaması bitiş.

    -Genel olarak aşk kahramanlık din tasavvufahlak nasihat şehir güzellikleri mizah vb konular hakkında yazılırlar.

    -Mesnevide olayrın geçtiği mekanlar genellikle belirsizdir.

    -Mesnevide olayların meydana geldiği zaman belirsizdir.

    -Mesnevide hikayenin bütününe yön veren kahramanlar olduğu gibi ikinci üçüncü derecede hikayede etkili olan kahramanlar da vardır.


    9.)hikayede anlatılan olaylar hikayenin ortaya çıktığı dönemin gerçekliğinin bir ifadesidir.Bu nedenle Leyla ile Mecnun hikayesinde anlatılan olaylar günümüzden farklı özelliklere sahiptir.
    Günümüzde ne Mecnun gibi seven ve davranan ne de Leyla gibi seven biri vardır. Hikayedeki temel olayın yani sevenleri zorla ayırma olayının niteliği düşünüldüğünde günümüzde de bu olaylarla karşılaşabiliriz.Ancak günümüzde sevgiliye kavuşamayınca ne kendini çöle vurma ne de hayvanlara arkadaşlık yapma vardır.Günümüzde böyle davranan bir aşık için tek yer akıl hastenesidir.Hikayedeki olaylar hikayenin geçtiği zamanın zihniyetini bir yönüyle ifade eder.

    10.)
    İlahi bakış açısı ile yazılmıştır.

    İlahi bakış açısının özellikleri
    1.)Anlatıcı her şeyi gören olaylara kişilere dışarıdan bakan ama olaylara ve kişilere hakim durumda olan kişi konumundadır.
    2.)Anlatıcı karakterin zihinlerini okuyabilir

    186

    ÖLÇME DEĞERLENDİRME
    1) E
    2) D
    3) C
    4) D D Y D Y
    5) E
    6) E
    7) A
    8) E


    SAYFA 192

    1) İzleyicilere oyunun başladığını bildirmek ve izleyicilerin dikkatini perdeye yoğunlaştırmak amacıyla okunur.

    2) Karagöz söylenenleri yanlış anlayan neşeli halktan birisidir.
    Hacivat ise okumuş kültürlü düzgün konuşan birisidir.
    (Hangisini kendinize yakın bulursanız onu seçin)


    3.a) Oyunda güldürü yanlış anlamalarla sağlanmaktadır.

    b) NOT: K: Karagöz H: Hacivat
    K: Dur Hacivat şaka yaptım
    H: Bırak birader sakalımı yordun
    H: El-cinni melacinni kör cini. Estane mestane kuru kuzu kestane
    K: Amin amin… Kabak çekirdeği sarı leblebi. Amin
    H: Aman Karagöz’üm nedir bu işler
    K: Kafanı kırsın geyiklerle keşişler

    4) (Kişilik özellikleri 2. sorunun cevabında verilmiştir)

    5) HACİVAT: Of…
    KARAGÖZ: (Penceresinden)…
    HACİVAT: Bir yar-i…
    HACİVAT: Maşallah…
    KARAGÖZ: Lebbeyk?
    HACİVAT: Akşam-ı…
    KARAGÖZ: Senin de…

    SAYFA 193

    6.a) Verilen ifadeler yanlış anlamanın yanı sıra imparatorluğun bazı milletlerinin de telaffuzları metnin güldürü unsurunu sağlayan ögelerdir.

    b) Halk söyleyişleri ve kullanımları ile sadelik açısından bir benzerlik vardır.

    7.a) (Karagöz’ün anlatımı forumumuzda mevcut. Bu sorunun cevabı da orda mevcuttur)

    b) Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı din ırk ve dillerin bir arada yaşadığı bir yapıya sahip olduğu hakkında bilgi verir.

    8) Türk Halk Tiyatrosu geleneğine bağlıdır.

    9) Gülüp rahatlamanın ve neşelenmenin yanı sıra hiçbir ağacın kesilmemesi gerektiği kıssadan hisse olarak algılanmaktadır.

    SAYFA 195

    1) Ali Asker ile Sururi duydukları davul sesinden bir düğün olduğunu zannederler. Sorduklarında da onun bir düğünden değil bir pehlivan güreşinden gelen davulun sesi olduğunu öğrenirler. Güreşleri izlemek için Pınarbaşı’na giderler ve orada gördükleri pehlivanlar hakkında konuşurlar.

    2) Ali Asker (Acem)
    Garson (Bursalı Göçmen)
    Yahudi

    3) Metne göre sesini (taklit) kullanmaktadır. Ayrıca bir mendil ve sopayı da araç olarak kullanırlar.

    4) Halk Tiyatrosu geleneğine bağlıdır.

    5) Aralarındaki en büyük benzerlik yazılı bir metin olmadan sözlü olarak gösteri yapmalarıdır.


    SAYFA 199

    1)-Cücenin anahtarı kapının üzerinde bırakması
    -Kavuklu'nun düğün alayını yönetmesi
    -Kavuklu'nun yeni bir ev araması
    -I. Zenne'nin kocasını aramak için gelmesi
    -Pişekar'ın Kavuklu ile karısını barıştırması.

    2) Pişekar'dır.

    3) Pişekar: Baş aktördür. Hali vakti yerinde bilgili orta sınıfın temsilcisidir. Alaycı bir İstanbullu olarak yansır.

    Kavuklu: Başındaki kavuğu ile kurnaz ve zeki komik hareketleri ve ince zekasıyla oyunu sürükleyen bir tipdir.

    (Hangisini kendine yakın bulursan onu seç)

    4) Taklit: Pişekar - Bir arabacıyı çağırır gibi yaparak hem onun yerinde hem de kendi yerinde konuşması.
    Benzetme: Kavuklu - Senin gibi tımarhane düşkünü
    Kavuklu - "İhtiyar" söz mü? Bir patlıcan dört değnek sok işte bizim beygir.

    Yanlış Anlama: Pişekar - Efendim "Bir müşkülünüz mü var?" dedim yani bir işiniz mi var?
    Kavuklu - Evet bir dişimiz var iki babamız. Sen bizi hindi çobanı mı zannettin?

    Anlamazlıktan Gelme: Pişekar - Nasıl Ali?
    Kavuklu - Sade Ali.
    Pişekar - Maşallah Sade Ali Efendi.

    5) Halk Tiyatrosu Geleneği'ne bağlıdır.

    SAYFA 200

    1) Sahne
    Modern Tiyatro: Bolca dekorların kullanıldığı bir sahne özelliği vardır.
    Karagöz: Beyaz bir perdeye ışık yansıtılmasıyla düzenlenen bir sahnede sergilenir.
    Meddah: Sen olmaksızın bir topluluk karşısında anlatıma dayanır.
    Orta Oyunu: Basit birkaç dekorun bulunduğu tam olarak sahne denemeyecek tarzda halk önünde oynanır.

    Müzik
    Modern Tiyatro: Opera opera komik operat bale ve müzikli komedi müziğin kullanıldığı tiyatro eserleridir.
    Karagöz: Tef ve nereke kullanılır.
    Meddah: Müziksiz gerçekleştirilir.
    Orta Oyunu: Müzik kullanılarak gerçekleştirilir.

    Tipler
    Modern Tiyatro: Tiyatro eserine göre tipler değişir.
    Karagöz: Belli tipler vardır. (Karagöz Hacivat Ermeni Rum Yahudi Bebe Ruhi Tuzsuz Deli Bekir...)
    Meddah: Meddahın anlattığı hikayedeki tipler onun taklidiyle canlanır.
    Orta Oyunu: Bilirli tipler vardır. (Kavuklu Pişekar Zenne Cüce)

    Dekor
    Modern Tiyatro: Profesyonelce hazırlanmış eserle ilgili bolca dekor kullanılır. (eşya renk ışık araç gereç)
    Karagöz: Beyaz perde arkasından ışık yansıtılmasıyla kurulan bir sahnesi vardır. Dekorlar içinde "göstermelik" denilen figürler kullanılır.
    Meddah: Dekor kullanılmaz.
    Orta Oyunu: Basit bir dekor kullanılır.

    2) Türk Tiyatrosu
    a) Geleneksel Türk Tiyatrosu
    1-Karagöz
    2-Orta Oyunu
    3- Meddah
    4- Köy Seyirlik Oyunu

    b) Modern Türk Tiyatrosu
    1-Komedi
    2-Trajedi
    3-Dram

    SAYFA 201

    1-E
    2-A
    3-B
    4-C
    5-C
    6-B
    7-E
    8-C
    9-C

    SAYFA 202

    9- Y D D D D Y

    10- Şeyh Muhammet Küşteri - Küşteri Meydanı
    Hacivat - semai
    fasıl
    şaman - baksı

    11-D Y Y Y D

    12) Karagöz kararsız rahat gözü pek ve serbest olması bakımından orta oyunundaki Kavuklu ile benzerlik göstermektedir. Çünkü Kavuklu da deli dolu halleri ve şakalarıyla oyunu sürükleyen kişidir.

    Hacivat da medrese görmüş nezaket düşkünü ve kibarlık budalası ukala haliyle orta oyununda okumuş hali vakti yerinde orta sınıfı temsil eden Pişekar'a benzer.





Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]