Mondros Antlaşması Sonrasında İşgaller Sırasında Yurdumuzda Genel Durum Nasıldı

Mondros Antlaşması - Mondros Antlaşması Sonrasında İşgaller Hakkında - Mondros Antlaşması Sırasında Yurdumuzda Genel Durum Nasıldı - Mondros Antlaşması Tarihçesi - Mondros Antlaşması Hakkında Bilgi

İtilaf Devletleri bir yandan Boğazları işgal ederken bir yandan da İstanbul'da karargah kurarak Osmanlı Hükümetini dolaylı da olsa etki altına almışlardı. Daha sonra İngilizlerle Fransızlar planlarına uygun olarak Orta Doğu'yı paylaştılar. Bir yandan da Anadolu'da kendilerine ayırdıkları bölgelerin stratejik bakımdan önemli olan yerlerini ufak birliklerle denetim altına aldılar. Fransızlar Dörtyol Mersin Adana ve yörelerini Afyonkarahisar İstasyonu'nu işgal etti. İngilizler Batum Antep Cerablus kentlerini Konya İstasyonu'nu Maraş Birecik Urfa ve Kars Merkezlerini işgal etti. Maraş ve çevresi daha sonra Fransızlara bırakıldı. İtalyanlar ise Antalya Kuşadası Fethiye Bodrum ve Marmaris ile yakın yörelerini işgal etti. Böylece İtilaf Devletleri Ateşkeş Antlaşması hükümlerini uygulatmak için baskı yapabilecek önemli merkezleri ellerine geçirmiş oldular.

YER TARİH
MUSUL 3 KASIM 1918
ÇANAKKALE BOĞAZI 6-12 KASIM 1918
İSKENDERUN 9 KASIM 1918
ANTAKYA 7 ARALIK 1918
BATUM 24 ARALIK 1918
KİLİS 27 ARALIK 1918
ANKARA İSTASYONU ARALIK 1918
AYINTAP 1 OCAK 1919
CERABLUS 3 OCAK 1919
HAYDARPAŞA İSTASYONU 15 OCAK 1919
KONYA İSTASYONU 22 OCAK 1919
TURGUTLU-AYDIN DEMİRYOLU 1 ŞUBAT 1919
MARAŞ 22 ŞUBAT 1919
BİRECİK 27 ŞUBAT 1919
SAMSUN 9 MART 1919
HARABNAZ VE TELEBYAZ 16 MART 1919
URFA 24 MART 1919
MERZİFON 30 MART 1919
KARS 13 NİSAN 1919


Fransiz İŞgallerİ

Yer Tarİh
DoĞu Trakya Demİryollari 9 Kasim 1918
Çanakkale BoĞazi 6-12 Kasim 1918
DÖrtyol 11 Aralik 1918
Mersİn 17 Aralik 1918
Toros TÜnellerİ 27 Aralik 1918
Adana Ve Pozanti 27 Aralik 1918
DoĞu Demİryollari 15 Ocak 1919
Turgutlu-aydin Demİryolu 1 Şubat 1919
Çİftehan Ve AkkÖprÜ 3 Şubat 1919
Afyon İstasyonu 16 Nİsan 1919


İtalyan İŞgallerİ


Yer Tarİh
Antalya 28 Mart 1919
Konya İstasyonu 26 Nİsan 1919
KuŞadasi 4 Mayis 1919
Fethİye Bodrum 11 Mayis 1919
Marmarİs 11 Mayis 1919
AkŞehİr (kismen) 14 Mayis 1919
Afyon 21 Mayis 1919
Malkara 27 Mayis 1919
Burdur 28 Hazİran 1919


YUNAN İŞGALLERİ

Yunanistan 1829 yılında Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılarak bağımsızlığını kazandı. Sürekli olarak sınırlarını Türklerden toprak alarak genişletmiş ve 1913 İkinci Balkan savaşı sonunda Batı Trakya dışında bugünkü sınırlarına erişmişti. Ege'de de 12 Ada dışında tüm adaları elde etmişti. Yalnız İmroz ve Bozcaada Osmanlılara bırakılmıştı. Birinci Dünya Savaşı çıkınca Yunan Kralı Konstantin tarafsız kalmak istedi ise de azılı bir pan-helenist olan Başbakan Venizelos İtilaf Devletleri yanında savaşa girilmesi için uğraşmış sonunda bunu başarmıştır. 1915 yılı sonbaharında Yunanistan Antlaşma Devletleri yanında savaşa girmiş. Böylece Balkanlarda Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan'a karşı yeni bir cephe açılmıştır. Savaş bitince Venizelos yaptığı hizmetten pay istedi. Ona göre zaten Yunan Anavatanının bir parçası olan Batı ve Doğu Trakya kendisine verilmeliydi. Ama bu da yetmezdi. Anadolu'nun Ege Bölgesi de Yunanlıların hakkıydı. Venizelos üstün bir propaganda gücü ile bu yalanları dünyanın dört bucağına yaymış Yunan milyarderlerinin de desteği ile İtilaf Devletleri'nin kamu oyuna benimsetmeyi başarmıştır.

Yunanlıların işgal ettiği başlıca yerler:



YER TARİH
Uzunköprü-Hadımköy Demiryolu 9 Ocak 1919
İzmir 15 Mayıs 1919


İZMİR'İN İŞGALİ



Mondros Ateşkesi'nin imzalanmasından beri Yunanlılar İzmir'de yoğun bir propagandaya girişmişlerdi. Bir yandan İzmir ve çevresine yeni Rum göçmenleri yerleştirilirken diğer yandan Levantenleri de elde etmeye çalışıyorlar ve Yunanistan'dan askeri eşya ve malzeme taşıyorlardı. İzmir'de kurulan "Abluka ve Seyrüsefer Komutanlığı" ve İngiliz Fransız İtalyan ve Yunan siyasi temsilcilerinin varlığı da İzmir'in Türkler'in elinden alınacağı kuşkusunu yaratıyordu. Birinci Dünya Savaşı'nın son yıllarında Akdeniz'den yapılması olası bir saldırıya karşı Aydın'a komutan olarak atanan Nurettin Paşa Ateşkes'den sonra karargahını İzmir'e taşıdı ve daha sonra İzmir Valisi atandı. Nurettin Paşa ulusal örgütlerin kurulmasını gerekli görüyordu. Ocak 1919'dan itibaren İzmir'in Yunanlılar'a verileceği haberi artık İzmir basınında bile yer alıyordu.

Paris Barış Konferansı'nda Venizelos İzmir ve çevresinde Rum nüfusunun çokluğunu ve tarihi Yunan haklarından söz ederek buraların Yunanistan'a verilmesini istiyordu. İddiaları A.B.D. ve İtalya tarafından çürütülmüş idi. Fakat İzmir'in İtalyanlar tarafından ele geçirilmesi endişesinde bulunan İngiltere Başbakanı Lloyd George düşlediği büyük Yunanistan için İzmir'in Yunanistan'a verilmesini istiyordu. Rumlar İzmir ve çevresinde Türkler'in Rumları katlettiği uydurma haberleriyle 1919 Ocak'dan itibaren Paris Barış Konferansı'na başvurdular. Diğer yandan Nurettin Paşa'nın görevden alınmasını istiyorlardı. Çünkü Nurettin Paşa'nın İzmir Valisi bulunması kendileri için büyük bir engeldi. Osmanlı Dışişleri ise İzmir'in Yunanistan'a verilmesine İtalyanlar'ın izin vermeyeceği düşüncesindeydi. Padişah 19 Mart 1919'da İzmir'den gelen İzmir Heyetine güven verici konuşma yapıyordu. Oysa aynı tarihte Paris Barış Konferansı'nda İzmir ve çevresinin Yunanlılar'a verilmesi kararlaştırılıyordu. Osmanlı Hükümeti Rumlarca işgale engel olarak görülen Nurettin Paşa'yı 22 Mart'ta görevinden aldı. Limanda bulunan Yunan gemisindeki askerlerin karaya çıkarak olaylar çıkartması karşısında da "Nasihat Heyetleri" aracılığı ile sükunet önerildi. Nurettin Paşa'nın yerine Valiliğe Kambur İzzet ve Kolordu Komutanlığı'na da Ali Nadir Paşa atandı. İzmir milliyetçilerine baskı yapan yeni vali işgal haberlerini de yalanladı.

Barış Konferansı'nda İngiltere Fransa ve A.B.D. nin tarafından isteklerinin dikkate alınmamasına kızan İtalya'nın 24 Nisan'da Konferansı terk etmesinden yararlanan üç büyükler İzmir'e Yunan askeri çıkartılmasını uygun buldular. 5 Mayıs 1919'da Lloyd George yaptığı açıklamada İtalyanlar'ın doğudaki tüm davranışlarının kuşku verici olduğunu ve Batı Anadolu'yu her an ele geçirebileceklerini onları oradan çıkartmanın ise çok güç olacağını belirttikten sonra Rumlar öldürüldüğü için Yunan askerinin İzmir'i işgaline izin verilmesini ve İtalyanlar Paris'e dönmeden bu sorunun çözülmesini istedi. 6 Mayıs'ta da İzmir'deki Rumlar'ı korumak için Yunanlılarm İzmir'e 2-3 tümen çıkarmasına izin verilmesini yineledi. Clemenceau ve Wilson da isteği kabul ettiler. Savaşın galibi üç büyük devlet yöneticisi büyük bir tarihi hata işleyerek Türk vatanını haksız entrikalarla İngiltere'nin çıkarları uğruna Yunanistan'a veriyorlardı.

İstanbul'da bulunan Amiral Calthrope 7 Mayıs 1919'da İzmir'in işgal edileceğini öğrendi. 12 Mayıs'ta hazırlıklarını tamamlayıp İstanbul'dan ayrıldı. İngiliz Fransız A.B.D. ve Yunan savaş gemileri ise 7 Mayıs'tan itibaren İzmir Limanı'nda toplanmaya başlamışlardı. Amiral Calthrope 14 Mayıs'ta 17. kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa'ya Mondros Ateşkesi'nin 7. Maddesi gereğince İzmir istihkamlarının ve çevresinin işgal edileceğini ve İstanbul Hükümeti'nin de bilgisi olduğunu bildirdi. Ali Nadir Paşa İzmir ve çevresindeki askeri birliklere işgale karşı konulmamasını ve silah ve techizatın müttefik kuvvetlere teslim edilmesi emrini verdi. Aynı gün Foça ve Urla'yı Fransızlar Kösten Adası'nı İngilizler Yeni Kale'yi de Yunanlılar işgal ettiler. İtalyanlar 13 Mayıs'ta Kuşadası'na asker çıkarmışlar ve Selçuk'a doğru ilerliyorlardı.

İzmir Valisi ise İzmir'in işgal edileceği haberini yalanlıyordu.Vali İngilizler'e başvurarak işgalin Yunanlılar tarafından değil İngilizler tarafından yapılmasını istediyse de İstanbul'un kayıtsız kalışı karşısında çaresizlik içinde boyun eğdi. İzmir aydınlarının 14 Mayıs gecesi yaptıkları "Maşatlık Mitingi" de etkili olamadı. İzmir'in çevresini işgal etmiş olan İtilaf Devletleri'nin donanmalarının koruyuculuğu altında 15 Mayıs 1919'da Yunan askeri yüzyıllardır Türk olan "Güzel İzmir"e asker çıkardılar. İzmir Rumları Kordon'da Yunan askerini çoşkun sevgi gösterileriyle karşılıyordu. Başpiskopos Hrisostomos gemilerden inen Yunan askerlerini kutsuyor ve karaya çıkan askerler silah çatarak hora tepiyorlardı. Sabah saat 9'da üç Yunan alayı karaya çıkmış bulunuyordu. Saat 10'da Yunan askerleri İzmir'i Rumlar'ın gösterileri arasında şehri işgal etmek için yürüyüşe geçtiler. Askeri Otelin önüne geldikleri sırada "Hasan Tahsin" adında bir Türk ateş açtı. Fakat derhal öldürüldü. Başka bir genç ise Yunan bayrağını taşıyan askeri vurdu. Yunan askerleri bu olay karşısında çevreye yaylım ateşe başladılar. Karşılarında çatışacak silahlı birlik bulunmamasına rağmen yaylım ateş özellikle askeri kışlada bulunan silahsız Türk askerine karşı yarım saat sürdü. Türk askerlerinin teslim olmasına rağmen Yunanlılar bir süre daha ateşe devam ettiler. Esir alınan çevredeki Türkler toplanarak esir gemisine götürüldüler. Bu sırada otuz kadar Türk Yunanlılar tarafından öldürüldü. Saldırganlıkların çoğunun İzmirli Rumlar'dan gelmesi yabancı gözlemciler tarafından da izleniyordu. Türk asker ve subayları dipçiklenerek süngülenerek öldürülüyor üzerlerindeki kıymetli eşyalar zorla alınıyordu. İşgale karşı boyun eğmiş bulunan Ali Nadir Paşa yerde sürüklenerek tekmeleniyordu. Türk subayları "Zito Venizelos" diye bağırmaya zorlanıyor ağır hakaretlere uğruyorlardı. Bağırmayı reddedenler ise süngüleniyordu. Reddedenlerden Albay Fethi Bey de süngülenerek şehit edildi. Şehrin diğer yerlerinde de olaylar daha doğrusu yağma öldürme ve tecavüz olayları başladı. Türkler'e ait evler ve işyerleri Rumlar tarafından yağmalanıyor canını malını namusunu korumak isteyen Türkler öldürülüyordu. Bütün bu olaylar "uygar ulusların temsilcilerinin" gözleri önünde "uygar devletlerin" izniyle yapılıyordu. Lord Curzon'un 18 Nisan 1919 tarihli bildirisinde "Selanik kapılarının 5 mil dışında asayişi sağlayamayan Yunanistan'ın Aydın Vilayeti'nde (İzmir o tarihte Aydın Vilayeti içinde idi.) barış ve güvenlik sağlamakla görevlendirilmesini" uygun görmediğini açıkladığı Yunanlılar ilk gün 400 Türk öldürmüşlerdi. Çevre köy ve kazalardaki olaylarla bir iki gün içinde 5.000 kadar Türk öldürüldü.

Yunanlılar daha başlangıçtan geçici bir işgal için değil kalıcı bir ilhak için Batı Anadolu'yu Ege 'nin her iki yakasında kurulacak Büyük Yunanistan'a katmak ve böylece "Megalo İdea" (Büyük İdeal) yani Hristiyan Bizans İmparatorluğu'nun geçmiş ihtişamının yeniden canlandırılmasına ulaşmak için geldiklerini açığa vurdular. Türk Ulusu'nun içine düştüğü durumdan yararlanan Yunanlılar yüz yıllık ihtiraslarıyla Anadolu'ya daha ilk günden kan ve ölüm saçarak geliyorlardı. Bazı Yunanlı subayların "Anadolu'ya gitmeyelim Anadolu mezarımız olur" uyarılarına rağmen Anadolu macerası bu biçimde başladı. Anadolu gerçekten de mezaları oldu. Fakat bu mezarı kendileri kazdılar kazma ve küreği ise ellerine İngiltere tutuşturmuştu. Yunanlıların böyle davranmalarının akıtılan kanların ve üç yıl sürecek savaşın sorumluluğunu başta İngiltere olmak üzere Fransa ve A.B.D. ne ait idi. Eger amaç barış ve güvenliğin sağlanması olsaydı İzmir'i İtilaf Devletleri askerleri işgal edebilirdi.

İzmir'in işgali yabancı gazeteler aracılığı ile dünya kamuoyuna duyuruldu. Fransa'nın büyük gazeteleri "Türkiye'nin parçalanışı" "Türk İmparatorluğu ömrünü doldurdu" "Hasta Adamın cenaze töreni" başlıklı haberler verirken Batı Anadolu'da Ermeni çıkarlarının bundan sonra ne olacağı tartışılıyordu. Yunan propagandası ile ilk gün haberlerinde tam zamanında girişilen işgal ile artık İzmir'de sükunetin hakim olduğu ve Hristiyanların katliamdan kurtarıldığı bildiriliyordu. Amerikan gazeteleri de İzmir'in işgalini duyururken Türklere Anadolu'da küçük bir bölge bırakılabilir diyor Amerikan mandasından söz ediyorlardı. Bazı gazetelerde ise "nankör ve samimiyetten yoksun Rum ve Ermeniler için cesur ve namuslu Türkler'in haklarının çiğnendiği ve Türkler'in İzmir'de katledildikleri" haberleri yer alıyordu. Yunanlılar'ın İzmir ve çevresinde yaptıkları katliam kısa süre sonra anlaşılınca İngiliz Parlamentosu'nda bile ağır eleştirilere yol açtı. İngiliz Genelkurmay Başkanı Wilson anılarında "Bütün yapılanlar deliliktir fenalıktır" diyor Standart Baker isimli İngiliz yazarı ise işgali "iğrenç bir entrika" olarak değerlendiriyordu.

İlk günlerin olaylarının yarattığı tepkiler üzerine Venizelos İzmir'e vali olarak eski bir arkadaşı olan Stergiadis'i seçti. Stergiadis 15-16 Mayıs olaylarının sorumlusu olanların askeri mahkemece cezalandırılmasını sağladı ve zarar görenlere tazminat ödeneceğini ilan etti. Türkler'e karşı kışkırtıcı davranışlar yapılmamasını bildirdi. Küçük görevdeki Türk memurlarını yerinde bıraktı. Yerli Rumlar'ın Türkler'e saldırmamaları için önlem almaya başladı. İslam hukukunu iyi bilen ve Türkler'i iyi tanıyan Stergiadis'in amacı işgale karşı direniş çıkmamasını sağlamaktı. Saldırı ve öldürme olaylarının Türkleri yıldırmayacağını tam tersine ayaklandıracağını çok iyi biliyordu. İzlediği politika yüzünden kilisenin yerli Rumlar'ın ve kendi askerlerinin tepkisini çekti. Emirleri de yeterince uygulanmadı.