Geleneksel Tiyatro ve Gölge Oyunu

Tiyatro nedir - Tiyatronun tarihi - Türk tiyatrosu - Günümüz Tiyatrosu - Karagöz Hacivat gölge oyunu - Geleneksel Türk tiyatrosu türleri
Tiyatro bir sahnede seyirciler önünde oyuncuların sergilenmesi amacıyla yazılmış edebi türdür. Genel olarak temsil edilen eser anlamında da kullanılır. Tiyatro bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri olayları oluş halinde gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın hümanist bir deyişle tiyatro; insanı insana insanla insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir.
Tiyatro eserinin diğer türlerden en önemli farkı; diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken tiyatro oyununun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. Değer ölçülerini izleyenin kanaat ve anlayışlarından alır. Göze görünür bir karaktere sahip olması canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojisine hitap eder. Temsil yeri ve eser tiyatronun edebiyat öğesidir. Bu edebiyat öğesi yanında tiyatro kavramı içinde oyunculuk sahne düzeni ışıklandırma dekor kostüm müzik gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur.

TİYATRO TARİHİ

ERKEN DÖNEM
Tiyatro Yunanca theatron yani “görme yeri” sözcüğünden gelmektedir. Çünkü günümüzdeki anlamıyla çağdaş tiyatronun tarihi bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenlere dayanmaktadır. İlk tiyatro şenliği M.Ö. 534 yılında Atina’da yapılmıştır. Antik çağda tiyatro üst sınıfa özgü bir etkinlikti. Her yıl Dionysos’u kentin hangi ileri geleninin onurlandıracağına karar verilir ve bu kişi etkinlikleri düzenlerdi. Bu nedenle sosyal itibarla doğrudan ilgiliydi. Tanrı adına bir yarışma yapılır ve en iyi oyun hazırlayan kişinin itibarını arttırırdı. Festival niteliğinden dolayı popüler olarak nitelendirilebilecek olan antik tiyatro günümüze de örnekleri kalmış olan genellikle amfitiyatro olarak adlandırılan sahnelerde sergilenirdi. Türkiye’de oldukça iyi durumda örnekleri olan bu amfitiyatroların boyutları dönemin tiyatrosunun halk için önemini göstermektedir. Ayrıca ilk tiyatro eserleri ile Yunan mitolojisinin el ele olduğunu söylemek gerekir. Bu nedenle bu iki alan birllikte değerlendirilmelidir.
Bu dönemde oyunlarda dekor ya da kostüm bulunmazdı. Sahne tamamıyla boş olur baş roller de önemli kişiler tarafından oynanırdı. Bir de anlatıcı görevi gören “koro” bulunurdu. Günümüzde geçerli olan oyunculuk anlayışı yoktu ve ifade edilen duygular oyuncuların ellerinde tuttukları ver yeri geldikçe yüzlerine koydukları maskelerle belirtilirdi. Bugün tiyatronun simgesi haline gelen gülen ve ağlayan maskeler bu uygulamanın bir uzantısıdır. Nitekim Yunan tiyatrosunda sadece iki tür oyun vardı: trajedi ve komedi.
Trajedilerde içerik daha çok Tanrılarla insanların çatışmaları üzerineydi. Dönemin dini inanışlarının sembolik bir ifadesi olarak oyunlarda Tanrılar ile insanlar arasında doğrudan etkileşim normaldi. Bu mitik düzen tarih boyunca edebiyat eserlerini etkileyen bir nitelik olmuştur. Komedilerin ise çoğunlukla siyasi alay içerikli oldukları söylenebilir. Kullanılan dil ise yoğunlukla argodur.
Ayrıca bu dönem tiyatrosu Aristoteles’in “üçlü birlik” ilkesine dayanır: olay yer ve zamanda birlik. Aristoteles’e göre oyunda baştan sona takip edilen tek bir hikâye olmalıdır. Ara hikâyeler ya bulunmamalıdır ya da çok az olmalıdır. Bir oyun tek bir yerde geçmeli farklı yer ve coğrafyalara yayılmamalıdır. Sahne tek bir yeri temsil etmelidir. Olay örgüsü bir günden fazla bir zamanı kapsamamalıdır.

ORTA DÖNEM
Özellikle William Shakespeare’in ön plana çıktığı bu dönemde artık tiyatro dinsel niteliğini yitirmiştir ve popüler bir eğlence türü olarak dikkat çekmektedir. Antik Yunan’dan izler taşısa da halkla olan doğrudan ilişkisi nedeniyle tiyatro yaklaşımları değişime uğramıştır. Komedi ve trajedi türlerine “tarihsel” oyunlar kategorisi eklenmiştir. Aristoteles’in “üç birlik” kuralından vazgeçilmiştir. Ayrıca tiyatro artık “profesyonel” bir etkinlik olmuştur. Shakespeare’in kraliçeden maddi destek aldığı ve kar üzerinden dönen bir tiyatro grubu olduğu bilinmektedir. Bu dönemde oyunculuk kavramı değişmiş olsa da henüz kadın oyuncular bulunmamaktadır. Kadın rolleri genç erkek oyuncular tarafından oynanmaktadır. Shakespeare bunu özellikle kıyafetle cinsiyet değiştiren roller yazarak oldukça komik ve ironik hale getirmiştir.
GÜNÜMÜZ TİYATROSUNA DOĞRU
Modern tiyatroya damgasını vuran önemli isimlerden biri belki de Konstantin Stanislavski’dir. 19. yüzyıl’ın sonralarına doğru “sihirli eğer” diye bilinen oyunculuk kuramını geliştiren Stanislavski özellikle gerçekçi akıma yön vermiştir. Söz konusu kuramda oyunculardan kendilerini canlandırdıkları karakterlerin yerlerine koymalarını ve bu şekilde seyirciye söz konusu duyguları vermeleri beklenmektedir.

GÜNÜMÜZ TİYATROSU
Tecrübi tiyatroda; yalın-basit bir sahnede dramatik sahneler jestlerde toplandı ve çok özel bir ışıklandırma yöntemi kullanıldı. Artık tiyatro ve oyunculuk tamamen sembolik bir düzenden ibaretti: Buna“soyutlamaya dayalı(mücerret abstre) dışavurum anlatımı” dendi. Craig’in takipçisi “gerçekçi” Rus Meyerhold ise oyuncuyu kişiliksiz süper-kukla (biyomekanik oyuncu) durumuna soktu. Aynı “gelecekçilik” akımı İtalya’da da etkili oldu. Makinayı ve mekaniği bir inanç haline getiren “İtalyan gerçekçileri” seyirciyle oyun arasındaki gizli duvarı yıkmaya yönelik kışkırtıcı oyunlar sergilediler.
Modern tiyatro Almanya’da “dışavurumculuk” biçiminde ve aşağı yukarı aynı anlayıştadır. Yine rûhi gerilimler ve iç çatışmalar sahnede yer alır (Ernst Toller; Makina Kırıcıları 1922). Yahûdi asıllı Alman oyun yazarı Bertholt Brechth (1898-1956) siyasi ve marksist anlayışını epik tiyatro türüyle ortaya koyar. Epik tiyatroda oyuncu belli bir bildiriyle ortaya çıkar. Dekor seyirciyi uyaracak biçimdedir. Oyuncuyla-seyirci arasındaki tartışma ortamı daima canlı tutulur. Seyirci mizah yoluyla düşünmeye yöneltilir. Bu tür tiyatronun Türkiye’deki ilk tatbikçileri 1960’lı yıllarda eserlerini veren Haldun Taner ile Vasıf Öngören’dir. Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım Sersem Kocanın Kurnaz Karısı; Vasıf Öngören’in Asiye Nasıl Kurtulur Oyun Nasıl Oynanmalı eserleri epik tiyatroya ait oyunlardır. (Bkz. Haldun Taner)
Modern tiyatroda duygu yanılmasına edebi anlatıma bir tepki olarak “belgesel tiyatro” veya “olgu tiyatrosu” doğmuştur. Bu tiyatroda anlatılan vak’a fazla değiştirilmeden belgelerle ortaya konulur.

Çağdaş tiyatroda bir diğer gelişme de uyumsuzluk tiyatrosu’nun ortaya çıkışıdır. Bu tiyatro karamsarlık kadere karşı geliş şaşkınlık gibi ve endişeler içinde kıvranan insanoğlunun hakiki inançtan uzak ruh hallerinin sahnelere yansımış şeklidir. Bazı Avrupalı ve Amerikalı oyun yazarları insanın durumunun saçma ve gayesinin boş olduğu inancını savunurken tam bir inançsızlığın da savunucusudurlar. Hiçbir hedef gözetmezler; hayatı boş görürler; şaşkın ve endişelidirler. Bu sebeplerden dolayı “uyumsuzluk tiyatrosu”nun diğer adı “saçma abesle uğraşma olmayacak işler” manasında ifadesini bulan absürd tiyatro’dur. Samuel Beckett (1906-1989 İrlandalı) Eugéne Ionesco (Fransız) Arthur Adamov (1908-1970 Rus) Harold Pinter (İngiliz) bu karamsar türün birkaç yazarıdır. Uyumsuzluk tiyatrosunda dil bozuk tekrarlı ve ilgisiz konuşmalar felsefi endişeler çoktur. Gerçeküstücü (sürrealist) varoluşçu (egzistinsiyalist) dışavurumcu (ekspresyonist) akımların ve Franz Kafka (1883-1924)nın etkisi açıkça görülür.
“Tecrübi tiyatro”da 1960’lardan sonra gelişen bir hareket de seyircinin oyuna katılmasıdır.

TÜRK TİYATROSU
Türk Tiyatrosu Türklerin Orta Asya’da yaşadıkları dönemlerin birtakım törenleri ve taklit gösterileriyle başlayan tiyatro etkinliklerini ifade eder. Tiyatro sanatının gelişmesi Türkler’in Anadolu’ya gelmeleri özellikle de İstanbul’u fethetmeleri (1453) ve burayı başkent yapmaları ile daha da hızlanmıştır. Bu dönemden sonraki Türk tiyatrosu geleneksel tiyatro ve batı etkisi altında gelişen tiyatro olarak ele alınabilir.

1- GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU TÜRLERİ
Geleneksel Tiyatro
Geleneksel tiyatro başlığı altında genellikle kukla meddah Karagöz ortaoyunu ve köy seyirlik oyunu gibi gösteri türleri yer alır. Şarkı dans ve söz oyunlarına dayanan geleneksel tiyatro yazılı bir metne dayanmaz. Geleneksel tiyatro’da güldürü öğesi ön plandadır. Genellikle sahnesiz bir tiyatrodur. Bunlardan seyirlik köy oyunlarının kökeni tarihöncesi bolluk törenlerine ve ilkel inançlara uzanır. Bunlarda Türkler’in Orta Asya’dan getirdikleri inançların izleri olduğu gibi Anadolu’da daha önce yaşamış olan toplulukların kültürlerinin de katkısı vardır. Bu oyunların başlangıçta amaçları zamanla değişmiş olsa bile Türk köylüsünün bu geleneği sürdürdüğü görülür. Seyirlik köy oyunlarının başlıca türleri şunlardır: **üp dirilme esnaf oyunları çoban oyunları günlük hayattan sahneler hayvan benzetmeleri kız kaçırma efsane ve masallardan oyunlar.

Geleneksel Türk tiyatrosu şu çeşitlere ayrılır:

1) Meddahlık: Bir kişinin tek başına hazırladığı oyun çeşididir. Kelime anlamı “metheden = övgücü” demektir. Meddah anlattığı olay ya da hikâyeyi seyirci önünde çeşitli hareket ve taklitlerle canlandırır. Bu şekilde insanlar eğlenirken düşünme imkânı bulur.
2) Karagöz: Gölge oyunudur. Beyaz bir perde üzerinde çeşitli insan tiplerinin canlandırılmasıdır. Bu oyunlar “Karagözcü” adı verilen usta bir sanatçı tarafından perdeye yansıtılır. Oyunun başkahramanı “Karagöz” okumamış ama zeki ve anlayışlı bir halk adamıdır. İkinci kahraman “Hacivat” ise Karagöz’e zıt kişilikte bir insandır. Arapça ve Farsça kelimelerle konuşur zaman zaman bilgiçlik taslar.
Karagöz Türklere özgü bir oyundur. Çünkü çok eskiden beri Türkler çeşitli adlar altında Karagöz oyununu biliyor ve oynatıyorlardı. Hatta Avrupa’da “Çin gölgeleri” diye adlandırılan gölge oyununun bile Karagöz’ den geldiğini yapılan araştırmalar gösterir.
Bu oyun Osmanlı Türkleri arasında uzun zaman yaşadı. Batılı anlamda tiyatro türünün edebiyatımıza girmesinden sonra yavaş yavaş önemini kaybetti.
Karagöz’deki diğer önemli tipler de şunlardır:
Çelebi Tuzsuz Hacı Bekir Yahudi Ermeni Rum doktor Frenk Arap Acem Arnavut Trabzonlu Rumelili vb.
3) Orta Oyunu: Orta oyunu açık bir meydanda oynanır. Seyirciler bu meydanın etrafını çepeçevre kuşatırlar. Ancak bir tarafını açık bırakırlar. Oyuncular oyundan önce oradan meydana dahil olurlar. Çağdaş Türk tiyat-rosuna en yakın örnektir. Konular ve tipler olarak Karagöz’e çok benzerler. En ünlü tipleri Kavuklu ve Pişekar’dır. Ayrıca; “Balama (Rum)” “Frenk” ve “zenne” tipleri de bulunmaktadır. Günümüzde bazı köy ve kasabalarda orta oyunları bütün canlılığı ile hâlâ devam eder. (H. F. GÖZLER Örnekleriyle Türkçe ve Edebiyat Bilgileri s. 435)