Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan ve Atatürkçü ve Sosyal demokrat siyasi görüşü benimseyen olan Türk siyasi partisidir. Çok partili düzene geçiş sürecinde tek parti iktidarını sürdürmüş ve Türkiye'de en uzun süre iktidarda bulunmuş parti olan Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak da anılır.
"Halk Fırkası" adıyla kurulan partinin adının başına 1924'te "Cumhuriyet" sözcüğü eklenmiş daha sonra 1935'teki 4. Kurultay'da bugünkü "Cumhuriyet Halk Partisi" adı benimsenmiştir.
12 Eylül Darbesi'nin ardından o dönem Bülent Ecevit'in genel başkanlık yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış; daha sonra 3821 sayılı yasaya dayanarak kuruluşunun 69. yıldönümü olan 9 Eylül 1992 günü tekrar açılmıştır.[2]
CHP kurucusu ve ilk genel başkanı Atatürk'ün vasiyeti ile tasarruf haklarını CHP'ye terk ettiği Türkiye İş Bankası'nın bir bölüm hissesinin de sahibidir. CHP'nin tasarruf hakkına sahip olduğu %281'lik orandaki bu banka hisselerinin kazancı Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na aktarılmaktadır. [4]
Günümüzdeki genel başkanlığını Kemal Kılıçdaroğlu yapmaktadır.
Kuruluşu
Cumhuriyet Halk Partisi’nin kökleri Sivas Kongresi'ne dayanır. CHP'nin 1. Kurultayı olarak da kabul edilen 4-11 Eylül 1919'da toplanan Sivas Kongresi'nde Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde işgale direnmek amacıyla kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (ARMHC) adı altında birleştirilmiştir. 23 Nisan 1920'de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi ARMHC delegelerinden oluşmuş[2] ancak 1922'de meclis Birinci Grup ve İkinci Grup adıyla iki gruba ayrılmıştır.[2]
Cumhurbaşkanı ve Fırka Başkanı Mustafa Kemal Paşa TIME Dergisi 24 Mart 1923
Millî Mücadele zaferinden sonra Mustafa Kemal önderliğindeki Birinci Grup ülke çapında siyasi örgütlenmeye girişmiş ve 8 Nisan 1923'te yapılan seçimlere tek liste ile girerek biri dışında bütün milletvekilliklerini elde etmiştir.
Lozan Antlaşması'nın kabulü nedeniyle mecliste baş gösteren yoğun tartışmalar üzerine Mustafa Kemal 9 Eylül 1923'te 9 Umde adı verilen siyasî programı ilan etti ve iki gün sonra İçişleri Bakanlığı'na verilen bir dilekçeyle kendisine bağlı milletvekillerinden oluşan Halk Fırkası'nı kurdu. Parti kurucuları Refik Saydam Celâl Bayar Sabit Sağıroğlu Münir Hüsrev Göle Cemil Uybadın Kazım Hüsnü Saffet Arıkan ve Zülfü Bey ilk genel sekreter ise Recep Peker'di.
Mustafa Kemal Atatürk dönemi (1923-1938)
29 Ekim 1923'te Halk Fırkası üyesi 158 milletvekili Cumhuriyet'i ilan ederek Mustafa Kemal Paşa'yı cumhurbaşkanı seçti. İlerleyen aylarda halifeliğin kaldırılması ve 2. dönem BMM'de muhalif milletvekillerinin sayısının azaltılması gibi bazı hususlardan rahatsız olan Millî Mücadele'nin lider ve aydın kadrosundaki Kâzım Karabekir Rauf Orbay Adnan Adıvar Ali Fuat Cebesoy Hüseyin Avni Cafer Tayyar Eğilmez Refet Bele Lutfi Polatoğlu Bekir Sami ve Hüseyin Cahit Yalçın gibi bazı milletvekilleri mecliste ayrı bir grup oluşturdular ve 17 Kasım 1924'de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı (TCF) kurdular. Bu olaydan bir hafta önce Halk Fırkası'nın adı "Cumhuriyet Halk Fırkası" olarak değiştirildi. TCF'nin Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra 5 Haziran 1925'te kapatılıp önde gelen üyelerinin idamı veya siyasetten uzaklaştırılmasından sonra 1946 yılına kadar CHF/CHP TBMM seçimlerine tek parti olarak katıldı.
Cumhuriyet idaresini kuran önemli reformların birçoğu 15 Ekim 1927'deki 2. Kurultay’dan önce gerçekleştirildi. İkinci Kurultay'da Gazi Mustafa Kemal Büyük Nutuk'unu okudu. Kurultayda kabul edilen tüzüğe CHF'nin cumhuriyetçi halkçı milliyetçi siyasi bir cemiyet olduğu fırkanın değişmez Umumi Reisinin Gazi Mustafa Kemal olduğu yazıldı.[5] Başvekil İsmet İnönü Umumi Reis yardımcılığına atandı.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımının ardından Türkiye devletçi ekonomik kalkınma politikasına başvurdu. Önemli yatırımların devlet eliyle yapılması kararlaştırıldı. 1930 yılında ekonomik krizin derinleşerek sürmesi ve toplumda ciddi huzursuzlukların baş göstermesi üzerine Mustafa Kemal yakın arkadaşı olan Fethi Bey'i bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirdi. 1930 yılı Ağustos ayı başında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. [6] İlk etapta CHF'den 15 milletvekili SCF'ye geçti. Yeni parti ülke çapında büyük heyecanla karşılandı. 5 Eylül'de yapılan İzmir Mitingi Ege Bölgesi'nde rejime karşı genel bir ayaklanmaya dönüşme eğilimi gösterdi. Ekim ayında yapılan belediye seçimlerinde SCF'nin oy çoğunluğunu elde ettiği ancak sandıklarda tahrifat yapılarak CHF'nin kazandırıldığı söylentisi yayıldı. Silifke bu seçimde SCF'yi seçtiği için ilçeye çevrildi.[7] Aralık ayındaki Menemen Olayı neticesinde SCF kendisini feshetti.[6]
SCF deneyinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra CHF'nin tek parti yönetimi kökleşti. 1931 yılından toplanan Üçüncü Kurultay'da tüzük yenilendi ve partinin programı belirlendi. Bu kurultayda Cumhuriyetçilik Laiklik Milliyetçilik Devletçilik Halkçılık ve İnkılapçılıktan oluşan "Altı ok" partinin ana programı olarak belirlendi.[8] Halkevleri adı altında CHF'ye bağlı bir taban örgütünün oluşturulmasına karar verildi.
1934 yılında Birinci Beş Yıllık Plan devreye sokuldu. Devlet eliyle ağır sanayinin kurulmasını öngören plan büyük ölçüde Sovyet kredileriyle finanse edildi. Demiryolu yapımına önem verildi.
1935 yılı Mayıs ayında 384 milletvekili ve 160 il delegesi ile toplanan Dördüncü Kurultay'da partinin adı Dil Devrimi'nin getirdiği yeni anlayış uyarınca Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirildi.[9] Kemalizm sözcüğünün ilk defa parti programına girdiği[10] bu kurultaya damgasını vuran “devletçilik” oldu. “Kişinin yapamayacağı işleri devlet yapar” anlayışının yerine “özel girişimi kontrol etme” anlamı verilen devletçilik ilkesi hemen tepkiler doğurdu. Eskişehirli büyük toprak sahibi Emin Sazak devletçiliğe eski anlamının geri verilmesini isteyecek ve Genel Sekreter Recep Peker devletçiliğin en sert ifadelerini kullanacaktır.[11]
1936 Haziranında yayınlanan bir genelgeyle bütün illerde parti il başkanlığı valilikle birleştirildi ve içişleri bakanı resmen parti genel sekreterliği sıfatını üstlendi. 1937 Şubatında yapılan anayasa değişikliğiyle CHP'nin "altı oku" Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına resmen dahil edildi.[12] Böylece “Tek Parti”nin devletle özdeşleşmesi süreci tamamlanmış oldu.
1937'de merkezi hükümetle Dersim aşiretleri arasındaki anlaşmazlıklar sonucu en büyük Doğu isyanlarından biri olan Dersim İsyanı çıktı. Bu ayaklanma tek parti rejimi tarafında Dersim Katliamı veya Dersim Tenkil Harekatı olarak adlandırılan askeri harekat ile kanlı bir şekilde bastırıldı. Seyit Rıza başta olmak üzere isyanın sorumluları idam edildi.
İsmet İnönü dönemi (1938-1972)
Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938 Perşembe günü hayata veda etmesinden sonra TBMM 11 Kasım 1938 günü toplandı ve CHP Malatya milletvekili Mustafa İsmet İnönü toplantıya katılan 348 üyenin oybirliği ile Türkiye Cumhuriyeti'nin II. Cumhurbaşkanı seçildi.[12] Cumhurbaşkanı İnönü hükûmeti kurmakla Atatürk'ün son başbakanı Celâl Bayar'ı görevlendirdi. II. Bayar Hükümeti 11 Kasım 1938'de kuruldu ve bu hükümet 25 Ocak 1939'a kadar görev başında kaldı. 26 Aralık 1938 günü ise devletin tek partisi idarecisi ve yönlendiricisi konumunda olan CHP ilk olağanüstü kurultayını yaptı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu kurultayda partinin "Değişmez Genel Başkanı" seçildi. Vefat eden Atatürk ise Ebedi Şef ilan edildi. Bu şekilde İnönü Milli Şef oluyordu. Atatürk'ten sonra cumhuriyetin başına seçilen İnönü devletin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin de başına geçmişti. Haziran 1939'da yapılan V. Olağan Kurultay'da ise parti içinde muhalefet vazifesi yapacak olan Müstakil Grup kurulması kararı alındı.
İsmet İnönü (19 Mayıs 1941 tarihli 'Time' dergisi kapağı
Çok partili döneme geçiş
29 Mayıs 1945 günü TBMM Şükrü Saraçoğlu Hükümeti’nin güven oylamasını yaptı ve neticeler sonunda 7 kişinin hükümete güvensizlik oyu verdiği görüldü. Bu isimler; Celâl Bayar Adnan Menderes Fuat Köprülü Refik Koraltan Emin Sazak Hikmet Bayur ve Recep Peker'di.[13]
Milli Şef İsmet İnönü
Savaşı demokrasilerin kazanması da Türkiye'nin bu yönde bir siyasete mecbur olduğunu göstermekteydi. Özellikle 1945 Mart ayında Sovyet Rusya'nın 1925'te Türkiye ile imzaladığı dostluk ve saldırmazlık anlaşmasını yenilemeyeceğini açıklaması ve yeni anlaşma şartlarında Boğazlar üzerinde hak iddia etmesi Türkiye'yi ABD'ye yakınlaştırdı. Ancak bu yakınlaşma için Türkiye çok partili demokratik yapıya geçmeliydi. TBMM'deki bu ilk muhalefet ve Milli Şef'in 19 Mayıs 1945 günkü söylevi çok partili yaşamı müjdeliyordu. Bu küçük kıvılcımın dört ismi Celâl Bayar Adnan Menderes Refik Koraltan ve Fuat Köprülü 7 Haziran 1945 günü Dörtlü Takrir adlı önergeyi CHP Grup Başkanlığı'na sundular. Dörtlü Takrir parti içinde özgür bir tartışma ortamının yaratılmasını istiyordu. O günlerde de TBMM Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nu görüşmekteydi. Kanunun özellikle 17. maddesi çok büyük tartışmalara neden oldu ve maddeye muhalefetin başında ise Aydın milletvekili Adnan Menderes geliyordu. Söz konusu madde büyük toprak sahiplerinin topraklarını sınırlandırıyor ve büyük bir kısmının toprak sahibi olmayan köylülere tahsis edilmesini öngörüyordu. Adnan Menderes de bir toprak ağası olduğu için şiddetle muhalefet etmekteydi. Ancak bu muhalefete rağmen kanun 11 Haziran 1945'te kabul edildi. Hemen ertesi gün Milli Şef İsmet İnönü Dörtlü Takrir'i CHP grubuna reddettirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin TBMM grubu Dörtlü Takrir'i reddedince takrirde imzaları bulunan Adnan Menderes ve Fuat Köprülü Vatan Gazetesi'nde muhalif yazılar yazmaya başladılar. CHP bu davranışı etik bulmayarak bu iki ismi 21 Eylül 1945'te partiden ihraç etti. Bu karara tepki gösteren Celâl Bayar 28 Eylül günü milletvekilliğinden istifa etti. İsmet İnönü 1 Kasım 1945 günü yaptığı konuşmada ülkenin tek eksiğinin iktidar partisi karşısında bir muhalefet partisi bulunmaması olduğunu söyledi ve muhalif isimlere parti kurmaları için yolu açtı. Bunun üzerine Celâl Bayar 1 Aralık'ta parti kuracaklarını açıkladı ve 3 Aralık günü CHP'den istifa etti.
Nihayet 7 Ocak 1946'da Celâl Bayar genel başkanlığında Demokrat Parti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yepyeni bir devir açılmıştı. Devleti kuran CHP demokrasiyi de tesis etmeye kararlıydı.
1931-1936 yılları arasındaki Genel Sekreter Recep Peker
Demokrat Parti (DP) kurulduktan sonra CHP bazı uygulamalara son verdi. 10 Mayıs 1946'da toplanan II. Olağanüstü Kurultay'da İsmet İnönü Milli Şef ve Değişmez Genel Başkan unvanlarını üzerinden attı. Tek dereceli çoğunluk esasına dayanan seçim kanunu kabul edildi. Bazı vergiler kaldırıldı. Sendikalaşmaya izin verildi. Sınıfsal partilerin kurulması serbest bırakıldı. CHP her ne kadar demokratikleşmek için çaba gösterse de yine de iktidarı bırakmak niyetinde değildi. Bu sebeple 1947'de yapılması gereken seçimleri 21 Temmuz 1946 gününe aldı. Böylece henüz teşkilatlanmasını tamamlayamayan DP karşısında iktidar ve zaman kazanılacaktı.
CHP 1946 Seçimleri %70 çoğunlukla kazandı (CHP:396 DP:61 Bğm:7). Seçimler yargı denetiminde yapılmıyordu oylar açık verilip gizli sayılıyordu. Bu usulsüzlüklerinden dolayı "şaibeli seçim" şeklinde de anılmıştır.
Yeni dönemde Recep Peker başbakan olarak atandı. Peker Hükümeti ilk iş olarak 7 Eylül 1946'da 7 Eylül Kararları'nı aldı. Bu develüasyon ile 1 ABD dolarının değeri 1.40 TL'den 2.80 TL'ye yükseltildi. Özellikle başbakan Peker'in sert tavrı nedeniyle CHP-DP arasındaki ipler gitgide gerilmekteydi. Karşılıklı tartışmalar sonucunda DP meclisi terk etmeye kadar gitmişti. Demokratlar talepleri kabul olunmazsa TBMM'yi boykot etmekten söz ediyorlardı. "Sine-i millet" sesleri yükselmekteydi. İktidar ve muhalefet arasındaki gerilimi yumuşatma işi devletin başı İsmet İnönü'ye düşüyordu. İnönü hem başbakanı Peker'i hem de Demokratların lideri Bayar'ı dinledi. Sonunda İnönü 12 Temmuz Beyannamesi'ni yayınladı (12 Temmuz 1947) ve ilişkileri yumuşatmayı başardı. Ancak başbakan Peker uzlaşma yanlısı değildi. Bunun üzerine İnönü CHP içinde Peker'e karşı bir muhalefet başlattı. Muhalif ekibin başını Nihat Erim çekiyordu. Peker Hükümeti istifa etmek zorunda kaldı ve yeni hükümeti Hasan Saka 8 Eylül 1947'de kurdu. Saka belki Peker gibi sert değildi ama Demokratların umduğu yenilikleri yapacak konumda da değildi. Bu arada 1948 yılında DP içinde de bir ayrışma yaşandı. Başlarında Mareşal Fevzi Çakmak Osman Bölükbaşı Sadık Aldoğan Kenan Öner ve Hikmet Bayur'un olduğu grup DP'den ayrılarak 20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni kurdu. 1948'de yeni bir seçim yasası çıkarıldı. Yasa yargı denetimini içermiyordu. DP tepki olarak ara ve yerel seçimleri boykot etti. 15 Ocak 1949'da Hasan Saka istifa etti. Yerine medrese tahsili görmüş ve İslamcı akımlar içinde bulunan Şemsettin Günaltay başbakan oldu. Yeni hükümetin ilk uygulamaları da din alanında oldu. İlkokullara seçmeli din dersi konuldu. İlahiyat Fakülteleri açılmasına karar verildi. 20 Haziran 1949'da DP II. Kongresi yapıldı ve parti bu kongrede seçimlere hile karıştırılmaması istemiyle Milli Teminat Andı'nı kabul etti. CHP bu karara Milli Husumet Andı adını verdi. Şubat 1950'de yeni bir seçim yasası getirildi. Yasa yargı denetimini de kabul ediyordu. Ancak nispi temsil yerine çoğunluk ilkesi esasında devam edilmişti. Bu CHP için gelecek 3 genel seçimde de çok büyük zarara neden olacaktı.
Bu dönemin Başbakanları şunlardır:
* Recep Peker Hükûmeti (7 Ağustos 1946-10 Eylül 1947)
* I. Hasan Saka Hükûmeti (10 Eylül 1947-10 Haziran 1948)
* II. Hasan Saka Hükûmeti (10 Haziran 1948-16 Ocak 1949)
* Şemsettin Günaltay Hükûmeti (16 Ocak 1949-22 Mayıs 1950)
1950 genel seçimleri
14 Mayıs 1950 günü Türkiye tarihinde yepyeni bir devir başlıyordu. 1946'da kurulan DP yapılan genel seçimlerde büyük bir çoğunlukla iktidarı CHP'den aldı. Demokratlar yurt genelinde %53 oy almıştı. CHP'nin oyları %39'u buluyordu. Oy oranları açısından çok büyük bir hezimet yoktu belki ama mevcut çoğunluk sistemi nedeniyle sandalye dağılımı oldukça dengesizdi. DP'nin kazandığı 408 sandalyeye karşı CHP ancak 69 sandalye kazanabildi. 27 sene boyunca ülkeyi tek başına idare eden CHP serbest seçim yoluyla iktidarı DP'ye teslim ediyordu. Atatürk'ten sonra 115 yıldır cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü artık muhalefet lideriydi. Sonucu CHP'nin yayın organı Ulus gazetesi özetledi: CHP İktidarı Devrediyor.
16 Mayıs 1950 tarihli Ulus Gazetesi
Yeni TBMM 22 Mayıs'ta açıldı. Meclis başkanlığına DP kurucularından Refik Koraltan seçildi. Demokratlar cumhurbaşkanlığına Genel Başkanları Celâl Bayar'ı seçtiler. Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk ve İnönü'den sonra 3. cumhurbaşkanı seçilen Bayar hükümeti kurmakla Aydın milletvekili Adnan Menderes'i görevlendirdi. CHP için yeni bir dönem başlamıştı. Demokrasi kurulmuştu. Demokrat Partinin ilk icraati 1932'den beri Türkçe okunan ezanın orijinal şekliyle okunmasını serbest bırakmak oldu.
29 Haziran 1950'de gerçekleştirilen CHP 8. Kurultayında daha önceki kurultayda parti meclisine bırakılmış olan genel sekreter seçimi yetkisi kurultay delegelerine bırakılmış parti meclisi üye sayısı da hepsi kurultay tarafından seçilen 30 üyeye indirilmiştir. Yapılan seçimler sonunda İsmet İnönü Genel Başkan "çarıklı politikacı" lakabıyla anılan Kasım Gülek ise Genel Sekreter seçilmiştir. Eylül 1951 araseçimlerinde DP 20 milletvekilliğinin 18'ini kazandı.
26 Kasım 1951'de toplanan 9. Kurultay'da İsmet İnönü yeniden Genel Başkanlığa Kasım Gülek de Genel Sekreterliğe seçildi. 18 Şubat 1952’de TBMM NATO'ya girişi onayladı. 1953'te CHP'nin malları hazineye devredildi. Bu karara karşı CHP lideri İsmet İnönü TBMM'de Demokratlara şöyle seslendi: Işıktan korkuyorsunuz.
22 Haziran 1953’te toplanan 10. Kurultay'da parti programında ilk kez "Hukuk Devleti" kavramına yer verildi iki meclisli bir sisteme geçilmesi Anayasa Mahkemesi'nin kurulması seçim güvenliği yargıç bağımsızlığı sendika ve meslek örgütleri kurma özgürlüğü işçilere grev hakkı gibi görüşler programa girdi. Kurultay sonunda yapılan seçimlerde İnönü tekrar Genel Başkanlığa Kasım Gülek de 860 delegeden 709'unun oyunu alarak Genel Sekreterliğe seçilmiştir.
Paylaş