Günümüzde siyasetçilerin ve siyaset düşünürlerinin büyük bir çoğunluğunun demokrasi davasına inanmaya başlamış olmaları siyaset tarihinin en çarpıcı ve önemli bir olayıdır. Çeşitli toplumlarda büyük halk kitlelerinin demokrasi değer ve usullerine bağlanmaya başlamaları ise kavramın tarihi gelişimi içerisinde büyük bir aşamadır.

Genellikle demokratik düşüncenin beşiği olarak anılan Yunanda bile demokrasiye olumsuz anlamlar verilmiştir. Eflatun ve Aristo gibi düşünürler demokrasiyi bilgelik ve mülkiyet pahasına kitlelerin yönetimi olarak görmüşlerdi. Kısaca 19.y.y. kadar Demokrasi ayaktakımının yönetimi iddialarını taşımıştı. Olumsuz anlam ve çağrışımlar’a bugünde rastlanmaktadır. 20.y.y. sonlarına gelindiğinde belli başlı ideolojik sistemler sarsıldı ve yıkıldı. Sosyalizmin çekiciliği söndü. Komunizm çöktü. Kapitalizmin ve özellikle Liberalizmin ve yeni liberalezmin değerleri sorgulanmaya başlandı. Demokrasi belkide tek istikrarlı ve sağlam bir ilke olarak belirginleşti.

Demokrasi kavramına yüklenen anlamlar:

Uzun tarihi geçmişi içinde demokrasi kavramı çeşitli anlamlarda kullanıldı. Bunların başlıcaları şunlardır.

• Fakirlerin ve güçsüzlerin yönetim sistemi

• Profesyonel siyasetçilere veya kamu görevlilerine ihtiyaç duyulmaksızın halkın kendi kendisini doğrudan ve sürekli biçimde yönettiği bir hükümet şekli.

• Hiyerarşi ve imtiyazlardan çok eşit fırsatlara ve bireysel liyakata dayalı toplum.

• Sosyal eşitsizlikleri azaltmayı amaçlayan bir refah ve yeniden dağıtım sistemi

• Çoğunluk yönetimi ilkesine dayalı bir karar verme sistemi

• Çoğunluğun iktidarını kontrol altına alarak azınlıkların haklarını ve çıkarlarını koruyan bir yönetim sistemi

• Kamu makamlarını halkın oyunu almak için yapılan rekabetçi seçimlerle doldurma aracı

• Halkın çıkarlarına onların siyasi hayata katılıp katılmamasına bakmadan hizmet eden bir hükümet sistemi

“Halkın halk tarafından halk için yönetimi” (ABD Başkanı Lincoln)

Bu tanımın belirgin özelliği demokrasi yönetiminin halka bağlanmış olmasıdır. Bu bağlantı nasıl olacaktır?

Bu konunun açıklığa kavuşması için 3 temel sorunun cevaplandırılması gerekmektedir. Bunlar:

1- Halk kimlerden oluşur?

Demokrasinin temel özelliklerinden birisi siyasi eşitliktir. Bunun anlamı siyasi gücün mümkün olduğunca geniş ve eşit dağıtılmasıdır.

İlk bakışta “demos” veya “halk” bütün insanları ifade eder. Ülke nüfusunun tamamıdır. Ancak uygulamada demokratik sistem siyasi katılımı bozan çok ciddi şekilde kısıtlar.

Mülk sahibi olma şartı aranır. Kadınlar dışta tutulur. Yaş sınırı getirilir. (İng-1926; ABD- 1960;İsrailde 1971 kadın) seçmenlik yaş sınırları 18 21 İranda 15. Çocuklar?

Günümüzde “Halk” gerçekte bütün vatandaşlar olarak kabul edilmekteysede bu kavram çok farklı yollarla anlamdırılmaktadır.

Birincisi bu halk birbirine ortak çıkarlarla bağlı tek ve bütünleşmiş bir yapı olarak görülmektedir. Bu anlamda halk bölünmez bir bütündür. Fertlerin özel iradeleri değil “genel irade” – “Kollektif irade” esastır.

İkincisi
halk uygulamada çoğunluk anlamında ele alınmaktadır. Bu yakyaşımla Demokrasi çoğunluk iradesidir. Azınlık iradesini ezer. Çoğunluk yönetimi – Diktatörlüğü – görülür.

Üçüncüsü halk her birinin serbestçe karar alma hakkının var olduğu hür ve eşit bireylerin toplamıdır. Bu yaklaşım çoğunlukla açıkça çatışmaktadır.

2- Halk Nasıl Yönetmeli?

Demokrasi çoğunlukla “Halk tarafından Yönetimi” ilkesi üzerinde temellendirilir. Halkın kendi kendisini yönettiğini kendi hayatlarını ve kendi toplumlarının kaderlerini belirleyen hayati kararlara katılmasını esas alır. Katılımın çeşitli şekilleri vardır. İşte Demokrasi bu şekillere bağlı olarak adlandırılır.

Doğrudan Demokrasi; Çağdaş örnekleri referandum (halk oylaması) kitle gösterileri Tv aracılığı ile karar verme sürecine katılma

Temsili Demokrasi;
halkın oy vermesidir. Bu yaklaşımda vatandaşlar kendi hayatlarını belirleyen kararlar almaktan çok kendileri adına karar alacak olan kişileri seçerler. Oy vermeye demokratik nitelik kazandıran seçimin rekabetçi bir ortamda olmasıdır. Halk işe yaramazları başından atar.

3- Halk Yönetiminin Sınırları

Soru halkın yönetimi nereye kadar? Hangi konularda halkın karar verme yetkisi vardır? Hangi konular bireyler- vatandaşlara bırakılmalıdır?

Bu sorular Kamusal alan ile özel alan aralarındaki ilişkilerin yeniden tartışılmasını gerektirir.