Sağ ve Sol

Bu terimlerin her biri tüm siyasal görüşlerin bölünebileceği iddia edilen iki karşıt siyasal tutumu anlatır. Terimlerin ikisi de bilimsel anlamda net olmaktan çok duygusal anlam taşırlar. Beraber ele alındıklarında siyasal partilerin programlarında ya da siyasal rejimlerde ifade bulan bir siyasal alternatif yelpazesini kapsamazlar.

Bu terimler ilk olarak 1789 Fransız Devriminin siyasal ilkeleri lehine ya da aleyhine alınan tavrı tanımlıyordu. 19. Yüzyılın ikinci yarısında Avrupa sanayileşmeye başlayınca bu terimler emek ya da özel sermayenin çıkarları lehine ya da aleyhine alınan tavırları gösterdi.

Terimler ilk defa 1789 yılında Paris’te toplanan Ulusal Meclis’te daha devrimci üyelerin meclis başkanı kürsüsünün solunda daha az devrimci üyelerin ise sağ cenahta oturmaları sonucunda ortaya çıktı. 1815 yılında Fransız monarşisinin restorasyonundan sonra “sol” Devrim yanlısı ve “sağ” Devrim karşıtı anlamına geldi. Sol egemenliğin halkta olduğuna inanıyor; cumhuriyetçi ve antiklerikal bir siyasa yeğliyordu. Sağ “Taht ve Sunağa” yani kilisenin değerleriyle desteklenen otoriter ve monarşik bir rejime inanıyordu.

Sanayi devrimi bu ilk anlama yeni bir anlam ekledi. “Solu” işçi sınıfının çıkarlarını yeğleyen bir tutumla ve “sağı” mülk ve sermaye sahiplerini yeğleyen bir tutumla özdeşleştirdi. Dolayısıyla ortada artık iki değil dört grup tutum vardı.

(1) Siyasal sol. Kadın erkek tüm insanlığın ilericiliğe yönelik mükemmelliğine olan inancı ve siyasal yollarla hem bireyi hem de toplumu daha iyiye götürmenin imkan dahilinde olduğuna inancı içinde barındırır. Değişim ve yenilik yanında bir tutumdur. Yurttaş ve ahlak özgürlüğünü azami hale getirmek siyasal konularda eşitliği sağlamak ve dolayısıyla egemenliğin halka ait olduğunu savunmak için adanmışlığı kardeşliğe ve dolayısıyla enternasyonalizme bağlılığı içerir. Siyasal sol us ve bilimin gelenek ve dini dogma üzerine üstünlüğünü savlayan bir ideolojiyle ilişkilidir. Bu yolla bir bütün olarak insanlığın evrimsel iyileşmesi ve ilerlemesine duyulan inançla ilgilidir.
(2) Siyasal sağ insan doğasının siyasal aracılık yoluyla iyileştirilmesi konusunda kuşkuludur. Var olan toplumsal siyasal ve ahlaki düzene yapışır. Halk egemenliğini reddetme eğilimi gösterir. Toplumsal ve iktisadi eşitsizliklerde belli erdemler görür. İdeolojisi çoğunlukla dini olanlar da dahil olmak üzere rasyonel olmayan inanç ve duygular yanı sıra usa da çağrıda bulunur. Geleneksel aile ahlakını savunur.
(3) İktisadi sol sanayi işçisinin ve topraksız kalan köylülerin çıkarlarını gözetir. Devletin dezavantajlı konumdaki kişilerin mali ve toplumsal güvenliğini koruyacak biçimde pazar merkantilizmine müdahale etmesini destekler.
(4) İktisadi sağ iktisadi alanda tercih özgürlüğüne inanır. Devlet müdahalesinin en az düzeyde olduğu bir serbest piyasa ekonomisini yeğler. Devletin örgütlediği toplumsal güvenlik sistemlerine öz-yardım yardım ve kişisel sigorta programlarını yeğler.

(1)ve (3)’ün yani siyasal sol ve iktisadi solun birleştiği durumlarda sonuçta ortaya işçi sosyalist ya da komünist partisi ya da rejim çıkar. (1) ve (4)’ün yani siyasal sol ile iktisadi sağın birleşmesiyle Fransız Radikalleri (bu partinin yüreğinin solda ancak cüzdanının sağda olduğu söylenir) Alman Özgür Demokratik Partisi ya da Belçikalı Hollandalı ve İtalyan Liberal partileri gibi bir parti ortaya çıkar. Bu partiler serbest girişimi yeğleyen siyasalarla yurttaşçıl özgürlüklere güçlü bir bağlılık sergiler. (2) ve (4)’ün kombinasyonu yani siyasal sağ ile iktisadi sağın birleşmesi tutucu partileri üretir. Bunlar İngiliz Muhafazakar Parti gibi anayasal olanlardan bazı askeri diktatörlüklere bulunan oldukça otoriter biçimlere değin uzanır. (2) ve (3)’ün kombinasyonu yani siyasal sağ ile iktisadi solun birleşmesi sağ radikalizmi ortaya çıkarır. Örnek olarak Arjantin’de 1946’dan 1955’e değin yönetimde kalan Juan Peron rejimi gibi reformist rejimleri gibi ve daha belirgin olarak iki savaş arası dönemde İtalya ve Almanya’daki faşist ya da “Nasyonel Sosyalist” rejimleri içerir.
Bu dörtlü sınıflandırma bile yetersizdir. Sözgelimi Sovyetler Birliği (1) ile (3)’ü birleştirir. Ama sendikalar bağımsız ve seçimler serbest değildir. Siyasal konumların sağ ve sol olarak sınıflandırılması liberal demokrasilerle otoriter ya da totaliter rejimler arasındaki daha önemli ayrımlamayı keser. Demokratik sosyalizmin komünizm ya da faşizmle olduğundan daha fazla anayasal tutuculukla ortak paydası vardır. Bu sınıflama yalnızca liberal demokratik rejimlerle sınıflandırılsa bile yine de yetersizdir. Sözgelimi Hıristiyan Demokratik partilerin (2) + (3) türünde siyasalar benimsemesi olasıdır ve benimser de. Bununla birlikte Hıristiyan demokrat partiler eşit derecede (2)+(4) türündeki siyasaları da benimseyebilir. İtalyan Hıristiyan Demokratik Partisi gibi bazılarıysa saflarında her iki eğilimi de birleştirir. Liberal partiler hem sağ hem de solda liberal olmayan eğilimler bulunduğunu ileri sürer ve çoğunlukla sağ/sol olarak sınıflandırılmaya karşı çıkarlar. Genellikle sağ partilerin yanı sıra merkez partileri de solun partileriyle karşılaştırıldığında tipolojik parti bağlılıkları haritasında bir konum benimsemeye karşı isteksizdir. Ayrıca bazı siyasal bilimciler sağ/sol sınıflamasının ileri sanayi toplumunda fazla bir anlam taşımadığını öne sürmektedir. Çünkü yeni sorun alanları sermayeyle emek arasındaki çatışmadan daha öncelikli hale gelecektir. Her şeye karşın bu sınıflama alternatif siyasal tutumlar kümelerine ilişkin pratik bir kılavuz olarak yararlı olacaktır.

Kaynak: Vernon Bogdanor "Blackwell'in Siyaset Bilimi Ansiklopedisi" cilt 2 s. 192-194.