Psikoloji Sözlüğü - Psikoloji Terimler Sözlüğü
--A--
ADRENALİN(epinefrin):Böbreküstü bezlerinde üretilerek korku veya öfke gibi stres ortamlarında kan dolaşımına giren ve vücudun tamamında kaçma veya kavga tepkisini başlatan özel alıcıları harekete geçiren bir madde.

AKUT STRESS BOZUKLUĞU: Ağır bir fiziksel ya da ruhsal örselenmeye karşı gelişen geçici bir bozukluktur. Halk arasında “çılgınlık geçirme” diye bilinen durumdur.


ALZHEİMER: Zihinsel faaliyette kötüleşme beyin hücrelerinde bozulma ağır hafıza kaybı kafa karışıklığı davranış bozuklukları ve kişilik değişmeleri ile belirginleşen ve hastanın işlev kaybı sonucu başkalarına bağımlı hale gelmesine yol açan genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkan kronik ilerlemeli geri dönüşümsüz ölümcül bir organik hastalık.

ANKSİYETE:
En genel anlamıyla tehlike veya talihsizlik korkusunun ya da beklentisinin yarattığı bunaltı veya tedirginlik; mantıkdışı korku.

ANTİDEPRESAN: Genellikle depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların ortak adı.

ANTİSOSYAL DAVRANIŞ: Geleneklere toplumda kabul gören standartlara ve ahlaki ilkelere ters düşen davranışlar. Başkalarının kişiliğine veya malına kayıtsızlık suç davranışları sahtekarlık veya istismar buna birkaç örnektir.

-- B --

BENZODİAZEPİNLER: Kaygı depresyon gerilim gibi semptomların tedavisinde kullanılan ilaçların ortak adı.

BETABLOKERİ: Psikiyatride saldırganlık kaygı sosyal fobi panik durumları gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaktadır.

BİLİŞSEL-DAVRANIŞSAL TERAPİ: Esas itibariyle davranış değiştirme ilkelerine dayanan ancak buna ilave olarak davranışın doğrudan düzenlenmesi ve kontrolü için hayal kurma fantazi düşünme vb. gibi bilişsel süreçlere de yer veren bir psikoterapi türü.

BİLİŞSEL: Algı akıl yürütme sezgi ve bellek de dahil olmak üzere düşünme ve bilgi kazanma süreçleriyle ilgili.

BİPOLAR BOZUKLUK (Çift kutuplu rahatsızlık/Manik depresif bozukluk): Aynı insanda birbirine karşıt iki aşırı ruh halinin dönüşümlü olarak ortaya çıkmasıyla tanımlanan ağır bir duygusal rahatsızlık.

BULİMİA NEVROZA: Önce kontrolsüz bir şekilde ve aşırı miktarda yeme daha sonra da ya boğazına parmak sokmak ya da çeşitli ilaçlar kullanmak suretiyle kusarak yediklerini çıkarma aşırı egzersiz aşırı diyet vb. yöntemlerle yediklerini vücudundan dışarı atma veya yakma çabalarıyla tanımlanan kronik bir yeme bozukluğu.

-- D --

DEMANS (BUNAMA): Birden fazla zihinsel faaliyet alanında ortaya çıkan derin ilerlemeli bazen kişilik duygu ve davranış değişmelerini de içeren ve kişinin normal yaşayışını etkileyen organik bir zihinsel işlev kaybı.

DEPRESYON: Karamsarlık kendine güvensizlik çaresizlik değersizlik duygusu önemsiz nedenlerden ötürü suçluluk duyma ve kendini suçlama sosyal yaşamdan çekilme iştahsızlık veya aşırı yeme uykusuzluk veya aşırı uyku fiziksel hareketlerde yavaşlama yoğunlaşamama unutkanlık kararsızlık neşesizlik halsizlik baş ağrısı gibi fiziksel şikayetler normalde hoşlandığı etkinliklere veya yaşama karşı genel ilgisizlik zevk alamama aşırı durumlarda ölüm ve intihar düşünceleri vb. ile tanımlanan ve belirlenebilir bir olaya bağlı olarak ortaya çıkan ruhsal bir çökkünlük.

DOPAMİN: Merkezi sinir sisteminde hareket kontrolü algı duygu motivasyon ve haz duygusu gb çeşitli süreçlerde rol aldığı sanılan bir nörotransmitter.

DUYGUDURUM BOZUKLUĞU: Fiziksel veya zihinsel başka bir rahatsızlıktan kaynaklanmayanabartılı duygusal tepkilerle ve kişinin çevresindeki değişikliklerle ilgisi olmayan yoğun coşkudan derin depresyona dek değişen ruh hali salınımlarıyla tanımlanan rahatsızlıklar.

-- H --

HEZEYAN: Belli bir çağ ve toplum içinde gerçeğe uymayan mantıklı tartışma ile değiştirilemeyen düşünce.

HİPERAKTİVİTE: Sürekli aşırı hareketle tanımlanan düzensiz aşırı hareketlilik.

HİPOKAMPÜS: Beynin öğrenme bellek ve duygu süreçlerinde önemli bir rol oynayan kısmı.

-- K --

KAYGI BOZUKLUĞU: Belirlenebilir bir olayla nesneyle vb. orantılı olmayan tedirginlik kaygı korku vb. gibi olumsuz duygularla tanımlanan ve kişinin sosyal ve iş hayatında bozulmalara yol açan bir ruhsal rahatsızlık kategorisi.

-- M --

MAJÖR DEPRESİF BOZUKLUK: Dışarıdan tetikleyici bir olay olmaksızın kalıcı bir üzüntü veya etkinliklere toplumsal yaşama yönelik ilgi kaybı belirgin iştah veya kilo değişikliği yorgunluk güçsüzlük değersizlik duyguları yoğunlaşmama ve düşünme yetisinin azalması kararsızlık ölüm veya intihar düşüncelerine kapılma gibi belirtilerle tanımlanan bozukluk.

MANİ: Abartılı heyecan abartılı iyimserlik abartılı bir mutluluk duygusu önemlilik duyguları fiziksel aşırı etkinlik dürtüsellik savurganlık yoğunlaşamama dikkatsizlik konuşma baskısı (uzun uzadıya kontrolsüz yüksek sesle hızlı ve kesilmesi zor veya imkansız konuşma) düşünce uçuşu vb. belirtilerle tanımlanan duygusal rahatsızlık.

MANİK: Mani evresini yaşayan kişi veya bu evreyle ilişkili

MELANKOLİ: Hüzün duyguları ilgi ve inisiyatif kaybı haz alamama öz-saygının azalması öz suçlamalara ve pişmanlıklara gark olma gibi belirtilerle kendini gösteren bir depresyon durumu.

MENTAL: Zihinsel

-- N --

NEVROTİK: Nevrozla bu hastalığı olan kişiyle veya bu özellikleri sergileyen davranışlarla vb. ile ilgili.

NEVROZ: Organik veya nörolojik kökenli olmayan gerçeklikle ilişkinin bir miktar çarpıtmaya uğrasa da henüz kaybolmadığı ruhsal kökenli rahatsızlıkların ortak adı.

NÖROTRANSMİTTER: Sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan kimyasal yapılar.

-- P --

PANİK ATAK: Sıklıkla aniden ortaya çıkan ve şiddetli tedirginlik korku dehşet çaresizlik kapana kısılmış olma duygularla ölüm ve çıldırma korkularıyla ve nefes darlığı boğulma hissi çarpıntı titreme göğüs ağrısı baygınlık geçici felç vb. gibi fiziksel belirtilerle tanımlanan bir kaygı dönemidir.

PANİK RAHATSIZLIĞI: Beklenmedik bir şekilde veya belli durumlarda (görünürde gerçek bir tehlike içermeyen ancak kişi tarafında tehlike olarak algılanan durumlarda) tekrarlanan panik ataklarla ve buna bağlı davranış değişimleriyle tanımlanır.

PARANOYA: Son derece sistemli inatçı kalıcı kuruntular kuruntulu kıskançlık kuşkuculuk güvensizlik kavgacılık vb. özelliklerle tanımlanan ve net tutarlı düşünme eşliğinde gelişen psikotik bir rahatsızlık. Kuruntular sinsi bir tarzda gelişir ve zamanla ussal ve tutarlı bir inanç sistemine dönüşür.

PLACEBO: Araştırmalarda gerçek ilacın yerine verilen kimyasal açıdan etkisiz tıbbi veya farmakolojik etkisi bulunmayan “şeker hapı” gibi madde.

PLACEBO ETKİSİ: Hastanın farmakolojik veya tıbbi bir değeri bulunmayan bir placeboya veya tekniğe olumlu bir tepki vermesi.

POST TRAVMATİK STRESS BOZUKLUĞU: Saldırı tecavüz bombardıman sel deprem esir kampı işkence aile içi şiddet kaza kafa travması vb. gibi aşırı stres yükleyici travmatik bir olayın yol açtığı bir bozukluk.

PSİKOAKTİF: Bilinç düzeyini ruh halini zihinsel ve algısal süreçleri veya davranışları etkileyen ilaçların ortak adı.

PSİKOPATi: Ahlaki değerlere suçluluk ve merhamet duygularının olmadığı ve kolayca saldırgan antisosyal davranışların sergilendiği ağır ruh hastalığı.

PSİKOSOMATİK: Ruhsal ve bedensel etkenlerin etkileşimi; ya da hem ruhsal hem de bedensel (organik) etkenlerden kaynaklanan hastalık.

PSİKOZ: Gerçeklikle ilişkinin tamamen kaybolması normal sosyal işleyişin bozulması ve aşırı kişilik değişimleriyle tanımlanan organik veya işlevsel kaynaklı ağır bir ruh hastalığı.

-- O --

OBSESİF KOMPÜLSİF BOZUKLUK: Bunaltı yaratacak ve kişinin normal işleyiş yetisini çalışma düzenini sosyal etkinliklerini veya ilişkilerini bozacak şiddette tekrarlanan saplantılar (irade dışı gelen bireyi tedirgin eden bilinçli çaba ile kovulamayan inatçı biçimde yineleyen düşüncelerdir) ve zorlantılarla (çoğu kez saplantılı düşünceleri kovmak için yapılan irade dışı yinelenen hareketlerdir) tanımlanır.

OBSESİF-KOMPÜLSİF KİŞİLİK: Aşırı düzenlilik kusursuzculuk katılık uzlaşmazlık aşırı özdenetim ve sorumluluk duygusu gibi özelliklerle tanımlanan inatçı bir kişilik yapısı.

OTİZM: Tipik olarak yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan ve sosyal anlamda çevreye tepkisizlikle sözlü veya başka türlü iletişim güçlükleriyle içe kapanmayla gerçeklikten uzaklaşmayla aşırı nesne bağımlılığıyla monoton tekrarlamalı hareketlerle tanımlanan gelişimsel nörolojik bir hastalık.

-- S –

SEROTONİN: Sinir hücrelerinde ve bazı dokularda bulunan ve sinir hücreleri arasındaki sinyal alışverişini düzenleyen bir nörotransmitter. Birçok bedensel duygusal-davranışsal süreçte etkili olan serotonin depresyon kaygı bozuklukları şiddet davranışları şizofreni bulimia vb. gibi birçok rahatsızlıkta önemli bir rol oynar.

SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA: Bir tür davranış terapisi. Terapide kişiye ilk önce derin kas gevşetme egzersizleriyle rahatlaması öğretilir daha sonra en hafifinden başlayarak en yoğununa doğru temel sorunla ilişkili kaygı yaratan çeşitli durumlar sıralanır; hasta daha sonra hayalinde veya gerçek yaşamda yine en hafifinden başlayarak ve rahatlama egzersizleriyle birlikte bu kaygı durumlarına maruz bırakılır.

ŞİZOFRENİ: Kişiliğin parçalanması dış dünyayla olan bağların kopması gerçeklik duygusunun kaybolması ve içeyönelik(otistik) düşünce yapısının yerleşmesiyle kendini belli eden bir psikoz.

-- T --

TRAVMA: Dışarıdan bir etkenin yol açtığı fiziksel ya da ruhsal yara. Fiziksel travmalar arasında kafaya alınan darbeler kesikler yanıklar vb. sayılabilir. “Bireyin kişiliği ve ruhsal yapısı üzerinde şu veya bu ölçüde kalıcı bir etki bırakan olağandışı felaket niteliğinde bir yaşantının anılarından kaynaklanan bir rahatsızlık ve bunaltı durumu” olarak tanımlanabilen ruhsal travmalar arasında ise depremselyangın vb. gibi afetlersavaşırk veya din ayrımcılığıboşanmareddedilmeçocuk istismarı tecavüzişkencevb. yaşantılar sayılabilir.

-- U --

UNİPOLAR DEPRESYON (Tek kutuplu depresyon): Kişinin sadece tekrarlayan depresif belirtiler sergilediği ancak manik hal yaşamadığı bir tür depresyon.