ALP EE TUNGA DESTANI
Alp Er Tunganın M.Ö. 7. yüzyılda yaşamış çok sevilen kahraman bir Türk hükümdarı olduğunu biliyoruz. Belgeler onun Türk beğleri içinde adı ve kutu ile tanınmış bilgili erdemli büyük illeri elinde tutan birçok kavme hükmeden. bir hakan olduğunu söylüyor.
Bu Alp hükümdarın idaresindeki devletin de Saka Türk imparatorluğu olduğunu söyleyen tarihçiler çoğalmıştır. Bu devletin adı belki onun adıyla ya da babası Peşeng Kağan adıyla söyleniyordu. İranlılar Peşenge Turanlıların hükümdarı (yani Türklerin hükümdarı) Alp Er Tungaya da Afrâsyâb diyorlardı. Afrâsyâbın Alp Er Tunga olduğunu hem Kutatgu Bilig hem de Divan û Lügatit Türk bildiriyor. Afrâsyâb eski İranlıların kötülük ilahlarına verdikleri isimdir. Belki Alp Er Tunga onları çok yıldırdığı için ona bu ismi verdiler.
Alp Er Tunga İran (Med) hükümdarı Keyhüsrev tarafından bir ziyafete çağrılarak hile ile öldürülmüştü. Bu olay M.ö. 624 (veya 625 626) yılında meydana geldi. Asur kaynaklarında Maduva Heredotta Madyes olarak geçen kahramanın da Alp Er Tungadan başkası olmadığı anlaşılıyor. Cüveyni ona Bükü Han Mercanî ise Bükü Han bin Pişing (Peşeng) diyor.
Türklerin onu destanlaştırdıkları şüphesizdir. Fakat bu destan zamanımıza ulaşmamış yalnız destanın son bölümü olduğu anlaşılan sagu (ağıt) dan bazı mısralar Divanû Lugatit Türkte verilmiş bulunuyor.
Alp Er Tunganın adından ve kahramanlığından çeşitli milletlerin tarihinde söz edilmesine rağmen bu bilgiler onun başında bulunduğu devlet hakkında (şimdilik) yeterli bilgi veremiyor.
Firdevsînin Şehnamesinde uzunca bir yer verilen Afrâsyâbın aslında Alp Er Tunga olduğunu Kutatgu Biligin şu mısralarından anlıyoruz:
Bu Türk beğlerinde adı belgülüg
Tunga Al Er irdi kutı belgülüg
Bedük bilgi birle öküş erdemi
Biliglig ukuşlug budun ködremi
Tajikler ayur ânı Afrâsyâb
Bu Afrâsyâb tutdı iller talab
Tajikler bitimiş bitigde mum
Bitigde yok erse kim ukgay ânı?
Turan ile İran birbirine komşu ve düşman iki devlet idi. iran ülkesinin tahtında Minuçehr Turan ülkesinin tahtında ise Alp Er Tunga'nın babası Peşeng Kağan vardı.
iran hükümdarı Minuçehr ölünce Kağan Peşeng oğlu Alp Er Tunga'ya şöyle dedi: 'Bu İranlıların bize yapmadığı kötülük yoktur. Şimdi Türk'ün öç alma zamanı gelmiştir!'
Alp Er Tunga da bunu istiyordu. 'Arslanlarla bile çarpışacak güçteyim ve İran'dan öç alacağım' dedi. Peşeng'in öbür oğlu Alp Arız İranlılarla savaşmak yanlısı değildi. Fakat karar verildi ve Alp Er Tunga savaş hazırlığına başladı.
Alp Er Tunga arslan yeleli servi boylu idi. Saldırırken timsah kadar cesur av avlarken erkek arslan gibi çevik vuruşmada savaş fili kadar kuvvetliydi. Yürüdüğü zaman yeri sarsıyor ard arda attığı oklar vınlayarak göğü inletiyordu. O hiddetlenip savaşa girecek olsa ayak basıp toz kaldırdığı yerde ova kandan bir ırmağa dönerdi. Dostlarına umut veren kut veren dili düşmanları için keskin bir kılıç idi. Bilgelikte de ondan üstünü yoktu. Yüreği derya kadar geniş eli ise yağmur yağdıran bulut kadar cömertti. Babasının adı Peşeng üçüncü göbekten atasının soyu gibi adı da Türk idi.
Alp Er Tunganın oğulları ve kızları da vardı. Kızlarından birine kaz (kuğu) kadar güzel olduğu için Kaz adını vermişlerdi
Babası ona İle Suyuna akan büyük bir çayın kenarında bir kalesaray yaptırmıştı. Kaz burada oynar yüzerdi. Onun için Türkler bu suya Kaz Suyu dediler. Daha sonra Kazın oturduğu oynaya oynaya büyüdüğü yer büyük bir şehir oldu. Bu şehre de Kaz Oynı (Kaz Oyunu) adı verildi. (Bugünkü Kazvin şehri
Alp Er Tunga ordusu ile İran üzerine yürüdü iki ordu Detıistan bölgesinde karşılaştılar. Türk ordusundan Barman adlı bir yiğit atını öne sürerek teke tek dövüşmek için iranlılardan er diledi. Barmanın karşısına Iran kumandanının kardeşi Kubad çıktı iki savaşçı sabahtan akşama kadar vuruştular. Sonunda Barman kargısı ile Kubadı devirdi ve Alp Er Tunganın yanına zaferle döndü.
Bundan sonra iki ordu birbirine girdi ve o güne kadar görülmemiş derecede şiddetli bir savaş oldu. Bu savaşı Alp Er Tunga kazandı. Meydan ölen İranlılarla doldu ve İran padişahı geri çekilip Dehistan kalesine sığındı. Fakat Alp Er Tunga kaleyi kuşattı ve sonunda İran padişahını tutsak etti.
Bundan sonra İrana bağlı Kabil ülkesinin kahramanlığı ile ünlü padişahı Zâl İranlıların yardımına geldi ani bir hücumla Türk ordusunu dağıttı. Buna pek kızan Alp Er Tunga tutsak İran padişahını öldürttü. Öbür tutsakları da öldürmesine kardeşi Alp Arız engel oldu. Tutsakları Sarı şehrine gönderdiler. Daha sonra bu tutsakların kaçmasına engel olamadığı veya göz yumduğu için hiddetlenen Alp Er Tunga kardeşi Alp Arızı da öldürttü.
Alp Er Tunga yine galipti ve Rey şehrine giderek İran tacını da giymişti. İranlılar ise öldürülen padişahlarının yerine Zevi getirmişti. İki ordu tekrar savaştılar. Savaş sırasında büyük bir kıtlık oldu. Bunun üzerine savaş ve kıtlık insanlığı bitirmesin diye barış yaptılar İranın kuzey eyaletleri Turarın oldu.
İran padişahı Zev ölünce barış yine bozuldu ve Alp Er Tunga tekrar saldırıya geçti. İranlılar Zâlden yardım istediler. Zâl artık kocadığı için kahramanlıkta kendisini aşan oğlu Rüstemi gönderdi. Zâloğlu Rüstem ordusunun başında ilerleyerek Türkleri bozguna uğrattı ve İran tahtına Keykubadı çıkardı.
Rüstem bir hücumda 1160 Türk kahramanını öldürdüğü için Türkler çekildiler ve barış imzalamak zorunda kaldılar.
Daha sonra İran tahtına Keykâvus geçti. O sırada İranın egemenliğinde olan Araplar isyan ettiler. Bu kargaşalıktan yararlanan Alp Er Tunga iran içlerine daldı ve pek çok tutsak aldı. Fakat Kabil padişahı tekrar İranın yardımına geldi ve Türkler yenildi.
Bu savaştan sonra Zâloğlu Rüstem birliğini alıp Türklere ait avlakta dolaşmaya başladı. Bunun üzerine Alp Er Tunga ordusunu tekrar harekete geçirdi. Fakat kötü bir rüya görmüştü. Bunu yorumlattı ve beylerin de fikirlerini alarak iranla barış imzaladı. Bu anlaşma ile Buhara Semerkand ve Çac şehirlerini İranlılara bırakıyordu.
Bu barışı istemeyen Keykâvus Rüsteme ve oğlu Siyavuşa kötü muamelede bulunarak onları küstürdü. Rüstem kendi ülkesine çekildi. Siyavuş ise Türklerin o zamanki başkenti Gang şehrine giderek Alp Er Tungaya sığındı. Siyavuş kendini Türklere çok sevdirdi. Başlangıçta bir Türk gibi hareket ediyordu. Burada Türk kahramanlarından biri olan Piranın kızı ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu oldu ve ona Keyhüsrev adını verdiler. Siyavuş bir süre sonra Alp Er Tunganın güzel kızı Ferengis ile de evlendi. Ama bir süre sonra Türk töresine uymamaya ve bazı siyasî teşebbüslere başlayınca Alp Er Tunga onu öldürttü.
Siyavuşun ölümünden sonra Rüstem bir ordu toplayarak tekrar saldırıya geçti ve bu defa Türkler ağır bir yenilgiye uğradılar. Vuruşmalarda Alp Er Tunganın oğullarından Sarka da ölmüş Turanın birçok şehri yakılmıştı.
Alp Er Tunga Turan için kan ağladı ve öç almak için and içti. İran içlerine girerek ekinleri yaktı ve pek çok tutsak aldı. İranlılar yedi yıl süren kıtlıktan kırıldılar.
Artık Alp Er Tunga ile Rüstem arasında savaş durup durup başlıyor bazen Türkler bazen İranlılar galip geliyordu. Bu savaşlardan birinde ordusuyla Alp Er Tunganın emrine giren Çin hakanını da esir almışlardı. Alp Er Tunga son savaşta yenilerek çekildi.
Bu sırada İran tahtında Turandan kaçırarak getirdikleri Keyhüsrev vardı. Türklerin yenilmesiyle dünya Keyhüsreve kalmış bulunuyordu. Fakat Türkler öç için fırsat buldukça akın ediyorlardı. Bunun üzerine Keyhüsrev İranın ünlü kahramanlarından Bijeni Turana gönderdi. Bijen Turan sınırından içeri girince ormanda neşe içinde eğlenen kızlar gördü. Bu kızlar Alp Er Tunganın güzel kızı Menijeyi eğlendiriyorlardı. Bijen Menijeyi görür görmez âşık oldu. Menije de onu sevdi ve Turana kendi sarayına götürdü. Bunu öğrenen Alp Er Tunga çok kızdı. Bijeni bir zindana hapsetti kızını da kovdu.
İran padişahı geri gelmeyen kumandanını bulup getirme görevini Rüsteme verdi. Rüstem tüccar kılığında Alp Er Tunganın sarayına kadar giderek hem Bijeni kurtardı hem de Menijeyi kaçırıp İrana gönderdi. Rüstem bir defa daha galip gelmişti. Karluğa çekilen Alp Er Tunga beğlerini toplayıp şöyle dedi:
Ben dünyaya hükmeden kağanınızdım. Bugüne kadar Iran Turana denk olmamıştı. Ama bugün İranlılar sarayıma kadar gelebiliyor. Bin kere bin kişiden oluşacak Türk ve Çin askerleriyle İrana yürümeli öcümü almalıyım!
Alp Er Tunga bin kere bin ordusunun üçte ikisini toplamıştı. Beykent şehrindeki karargâhında altınlı ve mücevherli tahtında oturuyordu. Fakat artık iyice yaşlanmıştı. İleriye gönderdiği ordunun yenildiğini öğrenince çok üzüldü. Hele teke tek bir dövüşte gencecik oğlu Şidenin de ölmesi gönlünde onulmaz yaralar açtı. Emrindeki kuvvetleri alıp yürüdü. Kükremiş arslanlar gibi saldırıyordu. Çok kocamış olmasına rağmen İranın en ünlü pehlivanlarından birkaçını teke tek vuruşmada öldürdü. Nihayet Keyhüsrev ile Alp Er Tunga karşı karşıya geldiler. Alp Er Tunga Keyhüsrevle teke tek dövüş isteğiyle atını ileri sürdü. Fakat Turan pehlivanları onun İran padişahı ile dövüşmesini istemediler ve atının dizginini tutup geri getirdiler. Keyhüsrev en güçlü çağında olmasına rağmen Alp Er Tungadan çekinmiş kocamış ve yaralı bir arslan olan Alp Er Tunganın vuruşmasına da beğleri izin vermemişti.
Bu durum Alp Er Tungaya pek ağır geldi. Ordusunu alıp Ceyhun ırmağının ötesine geçti. Burada Kara Hanın ordusu ile birleşip Buharaya daha sonra da başkent Ganga geldi. Gang cennet gibi bir şehirdi. Toprağı mis kokulu tuğlaları altındandı. Kalesi o kadar yüksekti ki üzerinden kartal bile uçamazdı. Her köşesinde pınarlar havuzlar vardı. Ambarları yiyecek dolu idi. Havuzların eni ve boyu bir ok atımı kadar büyüktü. Burada oturup Çin hakanına mektup yazdı ve yardım bekledi. Keyhüsrev ve Rüstem önce geri çekilir gibi yapmış sonra derlenip Turan içlerine girmiş Gang şehrini kuşatmışlardı. Kalenin çevresinde hendekler kazdılar. Buraya odun yığıp katran döktüler ve ateşe verdiler. Alp Er Tunga 200 beği ile gizli yoldan çıkarak kurtuldu ve Çin hakanının yanına gitti. Çin hakanı büyük bir ordu hazırlamıştı. Bunu duyan Türkler de Alp Er Tunga'nın yanına gitmek için yollara düştüler.
Alp Er Tunga tekrar toparlandı ama Çin hakanı sözünde durmadı ve Keyhüsrevle anlaşma imzaladı. Bunun üzerine Alp Er Tunga Keyhüsreve bir mektup yazarak insanlardan uzakta ve kendisinin beğeneceği bir yerde teke tek dövüş teklif etti. Fakat en güçlü çağında olan Keyhüsrev ihtiyar arslan Alp Er Tunga ile teke tek dövüşe cesaret edemedi.
Ordusuz kalan Alp Er Tunga perişan bir halde Zere denizine geldi. Bu derin denizi geçerek Gangidizi şehrine ulaştı. Keyhüsrev büyük ordusu ile onu takip ediyordu. Alp Er Tunga yapayalnız kalmıştı. Yiyeceği içeceği yoktu. Bir kaya dağında bu dağın tepesindeki bir mağarada oturuyor kara talihi için dövünüyor Tanrıdan güç kuvvet istiyordu. Onun yakarışını duyan Hûm adında biri Alp Er Tunga olduğunu anlamıştı. Çünkü bu Türkçe sözleri böyle bir yakarışı ondan başkası söyleyemezdi. Hemen saldırdı ve onu tutsak etti. Fakat Alp Er Tunga onun elinden kurtularak kendini suya attı. Subaşında bulunanlar onu kurtarmak istediklerini söyleyerek hile yaptılar ve sudan çıkar çıkmaz öldürdüler. (Tarih Keyhüsrevin Alp Er Tungayı şölene davet edip hile ile öldürdüğünü söylüyor.)
Bu olay kısa zamanda her tarafta duyuldu ve Turan'ı mateme boğdu. Bütün Türkler kanlı gözyaşı dökerek bağrışıp yakalarını yırtarak sagular söyleyip yoğladılar.. yoğladılar. Yoğ töreninde kopuz çalan ozanlar şu saguyu söylüyorlardı:
Alp Er Tunga öldü mü
Kötü dünya kaldı mı
Felek öcünü aldı mı
Şimdi yürek yırtılır!
Zaman fırsat gözetti
Gizli tuzak uzattı
Beylerbeyini şaşırttı
Kaçsa nasıl kurtulur?
Erler kurt gibi uluşur
Yaka yırtıp bağrışır
Yırlayıcı gibi inilder ünler
Ağlamaktan gözü örtülür.
Begler atlarını yordu
Kaygı onları durdurdu
Benizleri yüzleri sarardı
Sanki safran dürtülür.
Zaman fena gevşedi
Zayıf kötü davrandı
Erdemlik yine savıldı
Dünya beği yok olur.
Zaman günü davrandırır
İnsanın gücünü gevşetir
Dünyanın erlerini azaltır
Kaçsa dahi ölüm erişir.
Bilge akıllı kötüleşti
Dünya onların etini de ısırdı
Erdemlik eti çürüdü
Yere düşüp sürtülür.
Zamanın göreneği böyle işte
Bunda başka sebep de var
Dünya gelip ok atsa
Dağlar başı kertilir.
Gönlüm ta içten yandı
Onulmuş yarayı kaşıdı
Geçmiş günleri aradı
Tün gün geçer o aranır
Paylaş