Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
4. Sayfa - Toplam 4 Sayfa var BirinciBirinci ... 2 3 4
Gösterilen sonuçlar: 31 ile 32 ve 32

Konu: Efsane/Destan/Hikaye

  1. #31
    Banned
    Üyelik tarihi
    06.09.2010
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    163
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    (Saka) DESTANI

    Büyük İskenderi durduran bir Türk boyunun destanı


    ŞU destanını da Kaşgarlı Mahmudun ünlü eseri Divanü Lûgatit Türkten öğreniyoruz. Şu bir Saka Türk hükümdarıdır. M.Ö. 4. yüzyılda hüküm sürmüştür. Alp Er Tunga destanı gibi Şu destanı da 11. yüzyıla kadar Türkler arasında dilden dile söylenegelmiş besbelli kopuz çalan ozanların başlıca konularından biri olmuş ve 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmudun kalemiyle yazılı edebiyata geçirilmiştir.


    Kaşgarlı Mahmud bu destanı eserinin Türkmen maddesinde bu Türk boyuna niçin bu adın verildiğini açıklamak için anlatıyor. Arapça olacak yazdığı bu destan parçasında Büyük İskenderin adı Arapların dediği gibi Zülkarneyn olarak geçmektedir.


    ŞU genç ama kudretli bir hükümdardı. Başkent Balasagundaki muhteşem sarayında oturur dört bucaktan gelen elçileri değerli armağanları kabul eder ülkesini güçlü ordusu ile korur bilge danışmanları ile yönetirdi. Sarayının önünde ordu beğleri için günde 360 növbet vurulurdu. Başkentin yakınındaki büyük Şu Kalesini o yaptırmıştı.


    Şu destanı İskenderin ordusu ile Semerkandı geçip Türk illerine yöneldiği zaman bazı Türk boylarının doğuya çekildiğini bazılarının ise İskendere karşı koyduğunu ve İskenderin onlarla barış yapmak zorunda kaldığını anlatıyor. Ayrıca Kalaç Türkmen gibi bazı Türk boylarının bu adlan nasıl aldıklarını bildiriyor.

    Divanü Lûgatit Türk'te yer alan Şu Destanının özeti aşağıdadır.

    İskender Semerkandı geçmiş Türklerin illerini almaya geliyordu. Hakan Şu Balasagun yakınındaki kalesinde bir şey yapmadan oturuyor kimseye bir şey söylemiyordu. Bazı küçük devletler gibi doğuya çekilmemişti. Savaşa da hazır görünmüyordu.


    Beğler hakanın huzuruna çıkıp sordular: İskender yaklaştı onunla savaşacak mıyız buyruğun nedir?


    Beğlerin bildiğini hakan bilmesin olmazdı. Ama hakanın bildiğini beğler bilmiyordu. O 40 kumandanını öncü olarak Hücend Irmağı kıyılarına göndermişti bile. Bunlar gizlice gittikleri için beğlerin haberi olmamıştı. Hakan asıl haberi bunlardan bekliyordu. Onun için gönlü rahattı ve beğlerinin sorusunu anlamazlıktan geldi. O şimdi gümüş havuzunda yüzen kazları ördekleri seyrediyordu. Bu seyyar gümüş havuzu her gittiği yere götürür konakladığı yerde su ile doldurur kuğuları ördekleri yüzdürürdü. Beğlerinin yüzüne bakmadan havuzdaki kazları ördekleri gösterdi ve:

    Şunlara bakın ne güzel yüzüyor ne güzel dalıyorlar değil mi? dedi.
    Beğler şaşakaldılar. Yüreklerine od düştü. Hakanın savaşmak yahut çekilmek için tedbir almadığını sanarak çok üzüldüler.

    O sırada İskender Hücend suyunu geçmişti. Hakan Şunun adamları hızlı bir haberci ile durumu bildirdiler. Bunun üzerine Şu davullar çaldırarak hareket edileceğini duyurdu. Bu da şaşkınlık yarattı. Çabuk hareket edilmesi emredildiği için herkes bulabildiği ata bindi alabildiği eşyayı aldı ve gece yarısı yola koyuldular.

    Şu sabah olunca uygun gördüğü bir düzlükte Dur! emrini verdi. Oraya çadırlar kuruldu ve ordu düzene sokuldu.
    Şu ve ordusu geceleyin doğuya hareket ettiği zaman 22 kişi binek bulamadıkları için oldukları yerde aileleriyle birlikte kalmışlardı. Bunlar arasında Kınık Yıva Eymür. ve başkaları vardı ki Oğuz boyları bunlardan doğacaktı. Kalaçlar ve Türkmenler 22 kişi Kalalım mı yahut gidelim mi? diye düşünürlerken yanlarına iki kişi daha geldi ve böylece 24 kişi (aile) oldular. Bunlar biraz uzaktan geliyorlardı. Eşyalarını sırtlarında taşıdıkları için yorgun idiler. Kalıp kalmamak konusunu onlarla da konuştular. İskenderin gelip geçici olduğu buradan gelip geçeceği ama kendilerinin yurtlarında kalacakları fikri benimsendi. 22ler yeni gelenlere:
    Kalaç! dediler.
    Bu (kalın bekleyin) anlamında bir söz idi. Bundan sonra onlara hep Kalaç denildi. Kalacı olarak anılan iki kabile de onların soyundandır. İskender geldi. O 22 kişiyi görünce bunların uzun saçlı Türk kıyafetli olduklarını görünce kimseden bilgi almadan:
    Türk mânend dedi.
    Bu sözün anlamı Türke benziyor idi. O günden sonra bunlara Türk mânend Türkçedeki söylenişiyle Türkmen denildi. Türkmenler aslında 24 boydur. Fakat Kalaç boyu olan iki boy bazı şeylerle bunlardan ayrılmışlardır. Bu iki boy bunlardan sayılmaz. İşte Türkmenlerin aslı budur.
    İskender 24lerin düşündüğü gibi gelip geçici idi. Türkmenler yurtlarında kalmış oluyorlardı. Ama Hakan Şu ordusunu alıp Çine doğru ilerledi ve İskenderi peşinden sürükledi. Uygur sınırına yaklaşınca Şu yer ve zamanın uygun olduğuna karar vererek ordusunun bir kısmını ayırdı ve bunları İskenderin öncü birlikleriyle vuruşmaya gönderdi.
    Kanlı Altınlar
    İskenderin ordusuyla vuruşmak için ayrılanların hepsi gençti. Bunu gören vezir hakana şöyle dedi:

    Kağanım İskenderle savaşmak için hep gençleri ayırdın. Onların yanında savaş tecrübesi olan yaşlı biri de bulunsa iyi olur.


    Hakan çok yaşlı anlamına gelen: Üge? dedi Evet diye cevap verdi vezir.


    Gençlerle bir yaşlı adam da gönderildi.


    İskender de bir öncü birliği göndermişti. Türkler bir gece baskını yaparak İskenderin bu birliğini bozguna uğrattılar. Bu vuruşmada bir Türk genci İskenderin erlerinden birini kılıçla ikiye bölmüştü. Ölen askerin belinde altın dolu bir kemer vardı. Kemer kılıç darbesiyle parçalanınca altınlar kana bulanarak döküldü. Ertesi gün Türk askerleri kanlı altınları görünce Altın kan! dediler. Sonra bu sözler orada bulunan büyük bir dağa ad olarak verildi. Bugün o dağın adı Altın Handır.


    Bu savaştan sonra İskender Türk hükümdarı ile barıştı. Uygur şehirlerini o yaptı ve bir süre oralarda kaldı.


    İskender çekilip gidince Şu döndü. Balasaguna gelip şimdi Şu denilen şehri yaptı.Oraya bir de tılsım koydurdu ki bu tılsım yüzünden onu kimse aşıp gidemez. Leylekler bile şehrin karşısına kadar gelir ve onu geçemezler. Bu tılsım bugüne kadar sürüp gitmiştir.

  2. #32
    Banned
    Üyelik tarihi
    06.09.2010
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    163
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    ÇEŞİTLİ KAYNAKLARDA NUH TUFANI

    Ve Allah Nuh'a dedi: Önüme bütün beşerin sonu geldi; çünkü onların sebebiyle yeryüzü zorbalıkla doldu ve işte ben onları yeryüzü ile beraber yok edeceğim. Kendine gofer ağacından bir gemi yap; Ve ben işte ben göklerin altında kendisinde hayat nefesi olan bütün beşeri yok etmek için yeryüzü üzerine sular tufanı getiriyorum; yeryüzünde olanların hepsi ölecektir. Fakat seninle ahdimi sabit kılacağım; ve sen ve seninle beraber oğulların ve senin karın ve oğullarının karıları gemiye gireceksiniz. Ve seninle beraber sağ kalmak için her yaşayan bütün beden sahibi olanlardan her nevinden ikişer olarak gemiye getireceksin; erkek ve dişi olacaklar. Ve Nuh Allah'ın kendisine emrettiği her şeye göre yaptı; öyle yaptı. (Tekvin 6/13-22)


    Ve gemi yedinci ayda ayın on yedinci gününde Ararat dağları üzerine oturdu. (Tekvin 8/1-19)


    Bütün yeryüzü üzerinde zürriyetlerinin sağ kalması için kendine her temiz hayvandan erkek ve onun dişisi olarak yedişer ve temiz olmayan hayvanlardan erkek ve onun dişisi olarak ikişer... (Tekvin 7/1-24)


    Ve ahdimi sizinle sabit kılacağım ve bütün beşer artık tufanın suları ile kesilmeyecektir ve yeryüzünü helak etmek için artık tufan olmayacaktır. (Tekvin 9/11)


    Tevrat'a göre tüm dünyayı kaplayan bir Tufan'la "yeryüzünde olanların hepsi ölecektir" hükmü gereği tüm insanlar cezalandırılmış Tufan sonrasında yaşayan yegane insanlar Hz. Nuh ile gemiye binenler olmuştur


    Tufan'la İlgili Diğer Kültürlerdeki Bilgiler


    Sümerlerde:

    Enlil isimli bir tanrı diğer tanrıların insanlığı yok etmeye karar verdiklerini kendisinin de onları kurtarmaya niyetli olduğunu insanlara açıklar. Olayın kahramanı Sippar kentinin sofu kralı Ziusudra'dır. Tanrı Enlil Ziusudraya Tufandan kurtulmak için ne yapması gerektiğini anlatır. Metnin kayığın yapılışını anlatan parçası yitiktir ancak böyle bir parçanın varlığı Tufanın gelip Ziusudra'nın nasıl kurtulduğunu anlatan bölümlerinden anlaşılmaktadır. Tufan'ın Babilonya versiyonuna dayanılarak olayın eksiksiz Sümer versiyonunda Tufanın nedeni ve kayığın yapılışı hakkında çok daha doyurucu ayrıntının bulunduğu sonucuna varılabilir.

    Sümer ve Babil kayıtlarına göre

    Xisuthros ya da Khasisatra ailesi arkadaşları kuşlar ve hayvanlarla birlikte 925 metre uzunluğunda bir gemiyle Tufan'dan kurtulmuşlardır. "Sular göğe doğru uzandı okyanuslar kıyıları örttü ve nehirler yataklarından taştı." denir. Gemi daha sonra Gordiyen Dağı'na oturmuştur.

    Asur-Babil kayıtlarına göre

    Ubaratutu ya da Khasisatra ailesi uşakları sürüleri ve vahşi hayvanlarla birlikte 600 kübit uzunluğunda 60 kübit yüksekliğinde ve genişliğinde bir tekneyle kurtulmuştur. Tufan 6 gün 6 gece sürmüştür. Gemi Nizar Dağı'na gelince uçurulan güvercin dönmüş ama karga dönmemiştir.

    Bazı Sümer Asur ve Babil kayıtlarına göre de Utnapishtim ailesiyle birlikte 6 gün 6 gece süren Tufan'ı atlatmışlardır: "Yedinci gün Utnapishtim dışarı baktı. Her şey çok sessizdi. İnsanoğlu tekrar çamura dönmüştü" diye anlatılır. Gemi Nizar Dağı'nda karaya oturunca Utnapishtim bir güvercin bir karga ve bir de kırlangıç gönderir. Karga cesetleri yemek için kalır fakat diğer iki kuş geri dönmez.


    Hindistan'ın

    Satapatha Brahmana ve Mahabharata destanlarında adı geçen Manu Rishiz ile birlikte Tufandan kurtulmuştur. Efsaneye göre Manu'nun yakalayıp yaşamını bağışladığı bir balık birdenbire büyüyüp bir gemi inşa edip boynuzlarına bağlamasını söylemiştir. Balık gemiyi dev dalgaların üzerinden aşırıp kuzeye Himavat Dağı'na çıkarmıştır.

    Britanya'nın Galler yöresi efsanelerine göre

    Dwyfan ve Dwyfach büyük felaketten bir gemiyle kurtulmuşlardır. Dalgalar Gölü adı verilen Llynllion'un patlaması sonucu oluşan korkunç seller durulunca Dwyfan ve Dwyfach yeniden Britanya halkını oluşturmaya başlarlar.

    İskandinav Edna efsaneleri

    Bergalmer ile eşinin büyük bir tekneyle Tufan'dan kurtulduğunu anlatır.

    Litvanya efsanelerinde

    birkaç çift insanın ve hayvanın yüksek bir dağın tepesinde bir kabuğun içinde barınarak kurtuldukları anlatılır. 12 gün 12 gece süren rüzgarlar ve seller yüksek dağa erişip oradakileri de yutacağı zaman Yaratıcı onlara dev bir ceviz kabuğu atar. Dağdakiler ceviz kabuğu ile yolculuk yaparak felaketten kurtulurlar.

    Çin kaynaklı

    öyküler Yao adında birisinin 7 kişiyle birlikte ya da Fa Li eşi ve çocuklarıyla birlikte bir yelkenliyle sel ve depremlerden kurtulduğu anlatır. "Dünya paramparça oldu. Sular fışkırıp her tarafı kapladı." diye söylenir. Sonunda sular çekilir.

    Yunan Mitolojisinde Nuh Tufanı:

    "Tanrı" Zeus gün geçtikçe daha günahkar olan insanları bir tufanla yok etmeye karar verir. Bu tufandan sadece Deukalion ile karısı Pyrrha kurtulurlar. Çünkü Deukalion'un babası Prometheus oğluna bir tekne yapmasını öğütlemiştir. Karı-koca bindikleri bu teknede dokuzuncu gün Parnassos Dağı'na ayak basarlar.

    Tüm bu bilgiler bizlere somut bir gerçeği göstermektedir. Tarihte her topluluğa İlahi vahyin mesajı ulaşmıştır ve bu sayede de pek çok toplum Nuh Tufanı ile ilgili bilgileri öğrenmişlerdir. Ancak insanların İlahi vahyin özünden uzaklaşmalarıyla birlikte Tufan ile ilgili bilgiler de çeşitli değişikliklere uğramış efsanelere ve mitolojiye dönüşmüştür.


    Hz. Nuh'un ve onun inkarcı kavminin gerçek hikayesini öğrenebileceğimiz yegane kaynak ise İlahi vahyin bozulmamış tek kaynağı olan Kuran'dır.


    Kuran'ın bu özelliği yalnızca Nuh Tufanı değil başka tarihsel olaylar ve kavimler hakkında da doğru bilgileri edinmemizi sağlar.

4. Sayfa - Toplam 4 Sayfa var BirinciBirinci ... 2 3 4

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]