İSA MESİH'İN ÇARMIHI
Mesih İnancı bir "kurtuluş inancı"dır. İncil Tanrı'nın bizleri suçlarımızdan
kurtarmak amacıyla İsa Mesih'te girişimde bulunduğunu bildiriyor. Kutsal Kitap'ın
ana konusu budur.

"Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak" (Matta
1:21).

"İnsanoğlu kaybolanı arayıp kurtarmak için geldi" (Luka 19:10).

'"Mesih İsa günahkârları kurtarmak için dünyaya geldi' sözü güvenilir
ve her bakımdan

kabule layık bir sözdür" (l.Timoteos 1:15).

"Baba'nın Oğlu'nu dünyanın Kurtarıcısı olarak gönderdiğini gördük şimdi
buna tanıklık ediyoruz" (l.Yuhanna 4:14).

Günahın yarattığı kötü sonuçlar gördüğümüz gibi başlıca üç yönlü olduğuna
göre kurtuluşun da bu üç yönü içermesi gerekmektedir. Şöyle ki insan kurtarıcı
İsa Mesih aracılığıyla Tanrı ile barışıp sürgünden dönebilir "yeniden
doğarak" yeni bir tabiat alıp öz benliğinin köleliğinden özgürlüğe kavuşabilir;
ve eski uyuşmazlıkların çekişmelerin yerine soydaşlarıyla karşılıklı sevgiye
dayanan yeni ilişkilere girebilir. Kurtuluş öncelikle İsa Mesih'in bizim günahlarımız
için ölmesiyle gerçekleşti. Sonra Mesih'e inananlara Kutsal Ruh'un verilmesiyle
en son ise inanlılar topluluğu olan "Kilise"nin kurulmasıyla gerçekleştirildi.
Bu bölümde kurtuluş işinin ilk yönü üzerinde durmak istiyoruz. Diğer iki konuyu
da sonraki bölümde inceleyeceğiz.

Pavlus kendisine verilen görevi "barıştırma hizmeti" olarak İncil'in
müjdesini de "barıştırma bildirisi" olarak tanımladı. Söz konusu barıştırmanın
nereden kaynaklandığını açıkça belirtti. Barışmayı sağlayan Tanrı'nın Kendisidir
ve İsa Mesih de aracıdır. "Hepsi Tanrı'dandır. Tanrı Mesih'in aracılığıyla
bizi kendisiyle barıştırdı... Şöyle ki Tanrı... dünyayı Mesih'te kendisiyle
ba rıştırdı" (I.Korintliler 5:18 19). İsa Mesih'in çarmıh üzerindeki ölümüyle
gerçekleşen kurtuluş başlangıcı olmayan Tanrı'nın yüreğinden kaynaklanmaktadır.
Mesih'in ölümü ya da insanın kurtuluşu konusu üzerinde yapılacak herhangi bir
yorumlama bu gerçekten hareket etmelidir; yoksa Kutsal Kitap'ın öğretişine
uygun olmaz.

"Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki
O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın

hepsi sonsuz yaşama kavuşsun" (Yuhanna 3:16).

"Tanrı bütün doluluğunun O'nda bulunmasını uygun gördü. Mesih'in çarmıhta
akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak yerdeki ve gökteki her şeyi
O'nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu" (Koloseliler 1:19
20).

Ama İncil'de açıklanan bu barışmanın anlamı nedir? Sözlükteki tanımıyla barışma
"iki taraf arasındaki savaşın ya da dargınlığın kaldırılması" demektir.
Pavlus Rab'bimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla Tanrı ile barıştığımızı
bildiriyor (Romalılar 5:11). Bunu kendi çabalarımızla elde etmedik; Tanrı'nın
bir armağanıdır. Günah düşmanlık yarattı; Mesih'in ölümü barışı sağladı. Günah
Tanrı ile insan arasında aşılmaz bir uçurum açtı; Mesih'in ölümüyle uçurumu
geçecek bir köprü kuruldu. Günah yüzünden Tanrı ile bağlantımız kopmuştu; Mesih'in
ölümüyle bu bağlantı yeniden kuruldu. Roma'daki imanlılara yazdığı mektupta
Pavlus aynı gerçeği şöyle açıklıyor: "...günahın ücreti ölüm Tanrı'nın
armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır" (Romalılar 6:23).

Oysa İsa Mesih'in ölümü bizim kurtuluşumuz için neden gerekli görüldü? Bu öğretiş
Mesih İnancı için gerçekten şart mı? O'nun ölümü bize neler sağladı? Şimdi İsa
Mesih'in çarmıhının İncil'deki merkezi yerini ve gerçek anlamını incelememiz
gerekir.

Çarmıhın İncil'deki Merkezi Yeri

İsa Mesih'in günahlara karşılık bir kurban olarak ölmesinin Kutsal Kıtap'taki
merkezi yerini anlayabilmemiz için öncelikle Eski Antlaşma'ya dönmemiz gerek.
Tevrat'ın ilk sayfalarından başlayarak Tanrı'ya sunulan kurbanların önemini
görmekteyiz. Sürüsünden ilk doğan kuzuyu Tanrı'ya sunarak O'nu hoşnut eden Habil
gibi Tanrı'ya tapınanlar canlı kurbanlar getiriyorlardı. Musa'nın aracılığıyla
verilen Kutsal Yasa'dan yüzyıllar önce sunaklar yapılıyor hayvanlar kesiliyor
kurban kanı dökülüyordu. Oysa Musa'nın zamanında Sina Dağı'nda Tanrı ile halkı
arasında yapılan anlaşmanın onaylanmasından sonra kurban sunma geleneği Tanrı'nın
buyruğuyla belirli bir düzene sokuldu.

İ.Ö. 8. ve 7. yüzyılda görev yapan peygamberler tapınanların içine düştükleri
şekilciliğe ve ahlaksızlığa karşı sert protestolarda bulundular. Bununla birlikte
Kutsal Yasa'da belirlenen kurban sunma düzeni İ.S. 70 yılında Kudüs'teki tapınağın
yıkılmasına değin aralıksız sürdürüldü. Her Yahudi sunulara ve Tanrı'ya yapılacak
diğer adaklara ilişkin töreleri iyi biliyordu. Bunların her birinin sunulacağı
gün hafta ay yıl ve özel durumlar herkesçe biliniyordu. O çağın hiç bir Yahudi
çocuğunun bütün bu kurbanların öğrettiği temel dersleri öğrenmeden büyümüş
olabileceği düşünülemez. "Canlılara yaşam veren kandır" (Levililer
17:11); ve "kan dökülmeden bağışlama olmaz" (İbraniler 9:22).

Eski zamanlarda sunulan kurbanlar gözle görülür örneklerle İsa Mesih'in kurban
oluşunu simgelemekteydi. Mezmur yazarları ve peygamberler aynı gerçeği önbildirilerle
açıkladılar. Mezmur'ların bazılarında karşılaştığımız suçsuz ama baskı altında
ezilen "Tanrı kulu" bize İsa Mesih'i tanıtıyor. Peygamber Zekeriya'nın
"vurulan ve koyunları dağılan çoban"la ilgili yazılarında Daniel'in
de "meshedilen" ve "kesilen" hükümdara ilişkin sözlerinde
yine Mesih'le karşılaşıyoruz (Zekeriya 13:7; Markos 14:27; Daniel 9:25 26).
En çok göze çarpan anlatım ise peygamber Yeşaya'nın kitabının sonlarındadır.
Yeşaya'nın bize tanıttığı Tanrı'nın "hizmetkârı" halkça hor görülen
korkunç acılar çeken biridir. Bu "elemler adamı" başkalarının suçları
uğruna vuruluyor ama boğazlanmaya götürülen kuzu gibi ağzını açmıyor. Birçoklarının
suçlarını O taşıyor. Bütün bu sözlerin "birçoklarının yerine acı çekecek
Mesih" ile ilgili olarak yazıldığı bellidir (Yeşaya 53; Luka 24:46).

İsa Mesih dünyaya geldiği zaman Kutsal Yazılar'da kendisiyle ilgili yazılanların
farkındaydı. Peygamberlerin yapmış olduğu önbildirilerin kendisinde yerine gelmesi
gerektiğini biliyordu. Bunu özellikle İsa'nın çekeceği acılar konusunda açıkça
görmekteyiz. Filipus Sezariyesi bölgesinde olup bitenler İsa'nın beklenilen
Kurtarıcı olduğunu açıkça ortaya koydu. Bunun hemen ardından İsa "İnsanoğlunun
çok acı çekmesi ve öldürülmesi gerektiğini öğretmeye başladı" (Matta 16:13-21).

Kutsal Yazılar'da açıklanan ve Baba'nın isteğini yansıtan bu "gereklilik"
anlayışı İsa'nın öğretişlerinde sürekli olarak yinelenmektedir. İsa görevlendirilmiş
olduğu işi yerine getirinceye dek kendini bir çeşit sorumluluk altında hissediyordu.
"Benim saatim" diye tanımladığı doruk noktasına doğru kararlı adımlarla
ilerlemekteydi. İncil'de birkaç kez bu saatin daha gelmediği belirtiliyor.
Sonunda tutuklanmasından az önce ileride kendisini bekleyen çarmıhı görebilen
İsa'nın "Baba saat geldi" diye dua ettiğini görüyoruz (Yuhanna 17:1).

İsa giymesi gereken ateşten gömleği düşündükçe yüreği sıkılıyordu. Şöyle dua
etti: "'Baba beni bu saatten kurtar' mı diyeyim? Ama ben bu amaç için
bu saate geldim. Baba adını yücelt" (Yuhanna 12:17 28). Tutuklandığı
sırada İsa kendisini korumak isteyen Petrus'u azarlayarak "Kılıcını kınına
koy! Baba'nın bana verdiği kâseden içmeyeyim mi?" dedi (Yuhanna 18:11).
Matta da İsa'nın şu sözlerini ekliyor: "Babamdan yardım isteyemez miyim
sanıyorsun? İstesem hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir.
Ama böyle olması gerektiğini bildiren Kutsal Yazılar o zaman nasıl yerine gelir?"
(Matta 26:53 54).

Eski Antlaşma yazarlarının önceden bildirdiği ve İsa Mesih'in açıkça öğrettiği
çarmıhtaki ölümünün temel önemini İncil yazarları da berrak bir şekilde kavramışlardı.
İsa'nın yaşamını kaleme alanlar ilk yıllarına oranla yaşamının son haftasına
ve özellikle ölümündeki olaylara çok geniş bir yer ayırdılar. Yazılanların %
40'ı gibi büyük bir bölümünde İsa'nın son kez Kudüs kentine girmesinden yeniden
göğe çıkışına kadar gerçekleşen olaylara yer verilmiştir. Bu durum özellikle
Yuhanna'nın yazdığı bölümde göze çarpmaktadır. Bölümün ilk yarısı İsa Mesih'in
gerçekleştirdiği tanrısal "belirtiler"i anlattığı gibi ikinci yarısı
da tümüyle doğrudan doğruya O'nun ölümüyle ilgilidir.

Çarmıhın Mesih İnancı'ndaki temel yeri İncil'de yer alan mektuplarda açıkça
öğretilmektedir. Özellikle Pavlus okuyucularına İsa Mesih'in ölümünün önemini
hatırlatmaktan bıkmıyor. Pavlus kendisi uğruna ölen Kurtarıcıya olan borcunun
bilincindeydi. "Şimdi bedende sürdürdüğüm yaşamı beni seven ve uğruma
kendini feda eden Tanrı Oğlu'na imanla sürdürüyorum" (Galatyalılar 2:20).
"Rabbimiz İsa Mesih'in Çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem" (Galatyalılar
6:14).

Grek felsefesinin inceliklerinde imandan uzaklaşma tehlikesinde olan Korintli
imanlılara Pavlus şunları yazdı.

"Yahudiler doğaüstü belirtiler ister Grekler'se bilgelik arar. Ama biz
çarmıha gerilmiş Mesih'i duyuruyoruz.

Yahudiler bunu yüzkarası öteki uluslar da saçmalık sayarlar. Oysa Mesih çağrılmış
olanlar için -ister Yahudi

ister Grek olsun- Tanrı'nın gücü ve Tanrı'nın bilgeliğidir" (l.Korintliler
1:22-24).

Nitekim Atina'dan Korint'e ilk geldiğinde Pavlus bu temel gerçeğin üzerinde
durmuştu:

"Aranızdayken İsa Mesih'ten ve O'nun çarmıha gerilişinden başka bir
şey bilmemeye kararlıydım" (7. Korintliler2:2).

"Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim. Kutsal Yazılar uyarınca Mesih
günahlarımıza karşılık öldü" (1.Korintliler 15:3).

İsa Mesih'in ölümünün önemi İncil'in geri kalan bölümlerinde de aynı şekilde
vurgulanmaktadır. Petrus'un yazdıklarını sonraki sayfalarda inceleyeceğiz. İbraniler'e
yazılan mektupta şunu okumaktayız: "Mesih kendisini bir kez kurban ederek
günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır" (İbraniler
9:26). Vahiy kısmının gizemli anlatımlarına gelince yüceltilmiş olarak göğe
dönmüş olan İsa'yı görmekteyiz. O karşımıza yalnızca "Yahuda Aslanı"
olarak değil aynı zamanda "Boğazlanmış Kuzu" olarak çıkıyor. Çevresinde
duran çok sayıda imanlı ve melek ruhsal ezgilerle O'nu övmektedirler: "Boğazlanmış
Kuzu gücü zenginliği bilgeliği kudreti saygıyı yüceliği ve övgüyü almaya
layıktır" (Vahiy 5:12).

Böylelikle Tevrat'ın Yaratılış kısmının başlarından Vahiy kısmının son bölümlerine
dek bazılarının "kırmızı iplik" diye nitelendirdikleri bir bağlantıyı
görmekteyiz. Biz Kutsal Yazılar'ın sayfalarından geçerken bu iplik yolu şaşırmamamızı
sağlıyor. İlk yüzyıllardan beri Mesih inanlıları çarmıhın Kutsal Kitap'taki
merkezi yerini kavramışlardır. İsa'nın çarmıhı inancımızın simgesidir. İncil
inancı çarmıha gerilmiş Mesih İnancı'dır. O'nun çarmıhtaki ölümü dışında zafer
yoktur. Hatta çarmıhın dışında Mesih İnancı yoktur. Ama neden? Çarmıhın anlamı
nedir?

Çarmıhın Anlamı

İsa Mesih'in ölümünün derin anlamını açıklamaya kalkmadan önce bunun birçok
yönlerinin benim için hâlâ sır olduğunu itiraf etmem gerekiyor. Mesih İnanlıları
çarmıhın dünya tarihinin dönüm noktası olduğuna inanmaktadırlar. Yetersiz akıllarımızın
bu gerçeği gerektiği gibi kavrayamaması hiç de şaşılacak bir şey değildir! Oysa
bir gün perde tümüyle kaldırılacak bütün bilmeceler çözülecek. İsa Mesih'i
olduğu gibi göreceğiz ve bize sağladığı büyük kurtuluştan ötürü O'na sonsuza
dek tapınacağız. "Şimdi her şeyi aynada silik bir görüntü gibi görüyoruz
ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır ama o zaman bilindiğim
gibi tam bileceğim" (l.Korintliler 13:12). Çok okumuş Tanrı'dan bir sürü
özel açıklama almış olan Pavlus böyle konuşuyor. Kuşkusuz Pavlus'un bu sözleri
bizler için daha da geçerlidir.

İsa Mesih'in çarmıhının anlamını incelerken Simun Petrus'un birinci mektubunda
bu konuda yazdıkları üzerinde duracağım. Petrus'un yazılarını seçmemin üç nedeni
vardır. Birincisi Petrus İsa'ya en yakın olan üç öğrenciden biriydi. Petrus
Yuhanna ve Yakup diğer öğrencilere oranla İsa ile daha samimi olan üçlü bir
grup oluşturuyorlardı. Bu yüzden Petrus İsa'nın kendi ölümü konusunda dü şündüklerini
ve öğrettiklerini iyi kavramış olmalıydı. Nitekim Petrus'un birinci mektubunda
doğrudan doğruya Efendisinin ağzından çıkmış birçok anlatımlarla karşılaşmaktayız.

İkinci olarak kendisi ilk başta İsa'nın ölümünün gerekliliğini tanımak istemediği
için Petrus'a güvenle başvurabiliyorum. İsa Mesih'in eşsiz kişiliğini Tanrılığını
ilk benimseyen Petrus olduysa da O'nun ölümünün gerekliliğine ilk karşı çıkan
da oydu. Büyük güvenle "Sen Mesih'sin" diyen Petrus İsa kendi ölümünden
söz etmeye başladığı zaman "Olmaz" diye bağırdı. İsa'nın son günlerine
dek Petrus Efendisinin ölmesi gerektiği öğretişine kesinlikle karşı durdu.
Getsemani Bahçesi'nde İsa Mesih tutuklandığı sırada Petrus O'nu kaba kuvvetle
savunmak istedi. İsa duruşmaya götürülürken de Petrus uzaktan izledi. Bütün
kuruntuları başına yıkılmış bir durumda bile üç kez İsa'yı tanıdığını yadsıdı.
Bu olaydan sonra Petrus pişmanlık duygusu içinde hayal kırıklığına uğramış
olduğu için acı acı ağladı.

Ancak İsa Mesih'in ölümden dirilmesinden sonra Petrus yavaş yavaş anlamaya
ve inanmaya başladı. İsa yine Kutsal Yazılar'dan "Mesih'in bu acılan çekmesi
ve yüceliğine kavuşması gerekli değil miydi?" diye öğretiyordu (Luka 24:26).
Diriliş olayından sonra birkaç hafta içinde Petrus bu gerçeğe öylesine sıkı
bir şekilde sarılmıştı ki tapmağın önünde toplanan halka şu sözleri duyurdu:
"Bütün peygamberlerin ağzından Mesihi'nin acı çekeceğini önceden bildiren
Tanrı sözünü bu şekilde yerine getirmiştir" (Elçilerin İşleri 3:18). Birinci
mektubunun birkaç yerinde de Petrus "Mesih'in acı çekmesi ve yüceltilmesi"nden
söz ediyor. Biz de ilk başta İsa Mesih'in ölümünün gerekliliğini görmeyebilir
anlamını kavramayabiliriz. Ne var ki bizi inandırabilecek bir kişi varsa o
da Simun Petrus'tur.

Üçüncü olarak Petrus'un birinci mektubundaki Mesih'in çarmıhına değinen sözleri
birtakım yan açıklamalar niteliğindedir. Petrus İsa'nın ölümünün zorunluluğunu
kanıtlamak için bir kampanya açmış ya da bu konuda herhangi bir tutkuya kapılmış
da değildir. Konuya öğretiş vermekten çok önümüze örnek koymak amacıyla değinmektedir.
Okuyucularını iman yaşamlarını tam bir bağlılıkla sürdürebilmeleri karşılarına
çıkan sıkıntı ve acılara imanla dayanabilmeleri için yüreklendirmeyi amaçlamıştır.
Petrus imanda sağlam durabilmeleri için esin kaynağı olarak İsa Mesih'in ölümünü
öne sürüyor.

İsa Bizim Örneğimiz Olarak Öldü

Petrus'un mektup yazdığı Mesih İnanlıları ağır bir baskı altında ezilmekteydiler.
Mesih İnancı'na karşı düşman kesilen Roma İmparatoru Neron birçoklarının gözünü
korkutmuştu. Bu yeni yolun izleyicilerine karşı yer yer şiddet eylemleri başlamıştı.
Büyük ihtimalle daha da kötüsü geleceğe benziyordu.

Petrus'un bu durumda verdiği öğüt açıktır. İmanlı bir işçi imansız patronundan
kötü muamele görüyorsa ilk önce cezayı hak etmediğinden emin olması gerekir.
Suçun karşılığı olarak dayak yemek övünülecek bir şey değildir. Buna karşılık
imanlılar iyilik uğruna acı çeksinler Mesih'in adı uğruna kötü muameleyi hoş
karşılasınlar. Kötülüğe karşılık kötülük yapmamalı hatta karşı bile koymamaları
gerekir. Haksız yere çektirilen acıya sabırla dayanmak Tanrı'nın isteğine karakterine
uygundur. Bu konuyu açıklarken Petrus'un dü şünceleri birden İsa Mesih'in ölümüne
çevriliyor. Haksız yere acı çekmek imanlı kişinin Tanrı'dan aldığı çağrının
bir parçasıdır. "Mesih kendi izinden gidesiniz diye uğrunuza acı çekerek
size örnek oldu." İsa Mesih günahsız suçsuz hilesizdi. Ne var ki O'na
hakaret edildiğinde İsa karşılık vermedi; acı çektiğinde öç almaya kalkışmadı.
Kötülüğe kötülükle karşılık vermektense "davasını adaletle yargılayan
Tanrı'ya bıraktı" (1.Petrus 2:18-25).

İsa Mesih bize bir "örnek" bıraktı. Petrus'un burada kullandığı sözcük
İncil'in başka yerinde geçmiyor. Yunanca sözcük "öğretmenin yazı yazmasını
öğretmek için kullandığı model" anlamına gelmektedir. Alfabeyi öğrenen
öğrencinin kendi yazısını öğretmeninin kusursuz örneğine uydurması gerekir.
Böylelikle biz de Mesih sevgisinin alfabesini iyi öğrenmek istiyorsak yaşamımızı
İsa'nın bıraktığı örneğe göre düzenlememiz gerekir. O'nun izinde yürümeliyiz.
Petrus'un kaleminden gelen bu anlatım çok etkileyicidir. İsa Mesih'le birlikte
hapse hatta ölüme kadar gideceğim diye övünen Petrus zamanı geldiğinde İsa'yı
ancak uzaktan izlemiş sonra O'nu büsbütün inkâr etmişti. Ne var ki İsa ölümden
dirildikten sonra Celile Gölü'nün kıyısında Petrus'la bir kez daha baş başa
konuşabildikleri zaman ona çağrısını yineledi. Ona üç kez "Benim ardımca
gel" dedi. Şimdi Efendisinin ayak izlerinde daha büyük bir söz dinleme
ve bağlılıkla yürümeye kararlı olan Petrus kendisine katılmaları için okuyucularına
çağrı yapıyor.

İsa Mesih'in çarmıhı birinci yüzyılda olduğu kadar 21'inci yüzyılda da rahatsız
edicidir; birinci yüzyılda anlamı ne ise bugün de bizler için anlamı aynıdır.
Haksızlığa karşı koymamamızı buyuran bu sözler doğal içgüdülerimize ters geliyor.
Haksız yere atılan dayağı kabul etmemiz kötülüğü iyilikle yenmemiz isteniliyor.
İsa Mesih'in çarmıh üzerinde verdiği örnek bizim de acıya dayanmamız düşmanımızı
sevmemiz ve sonucu Tanrı'ya bırakmamız için yol gösteriyor.

Bununla birlikte İsa Mesih'in ölümü esin verici bir örnek olmaktan daha öteye
gider. Öyle olmasa İncil'de anlatılanların büyük bölümü anlaşılmaz durumda
olurdu. İsa'nın ağzından çıkan bilmece gibi birçok söz ölümüyle ilgiliydi.
Örneğin kendisinin "canını birçokları için fidye olarak vereceğini"
"antlaşma kanını günahların bağışlanması için dökeceğini" söylüyordu
(Markos 10:45; Matta 26:28). Yalnız iyi bir örnek kurtuluşu gerçekleştiremez
ve günahın bağışlanmasını sağlayamaz.

Ölüme yaklaştıkça İsa Mesih neden öylesine ağır bir yürek sıkıntısıyla ezilmekteydi?
Getsemani Bahçesi'nde dua ederken döktüğü gözyaşlarını ve kanla karışık terleri
nasıl açıklayacağız? "Baba" dedi "mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın.
Yine de benim değil senin istediğin olsun" (Matta 26:39 42). İsa Mesih'in
içmekten çekindiği bu "kâse" neydi? Çarmıha gerilerek öldürülmekten
mi çekiniyordu? Acıdan ölümden mi korkuyordu? İsa bize iyi bir sabır ve boyun
eğme örneğini bırakmış olabilir. Ama ölümden korkuyorsa O'nunki pek yüreklilik
örneği sayılmaz. Eflâtun'un anlattığına göre Sokrates Atina'daki hücresinde
zehirli içkisini duraksamadan sevinçle içti. Sokrates'in cesareti İsa'nınkinden
daha mı büyüktü? Yoksa İsa'nın içmesi gereken zehir başka türden miydi? Kesinlikle
öyle. Ayrıca İsa Mesih'in idamı sırasında yeryüzüne çöken karanlığın ve İsa'nın
"Tanrım Tanrım beni neden terk ettin?" şeklindeki haykırışının anlamı
neydi? Tapınakta En Kutsal Yer denen bölmenin önündeki perdenin gözle görülmeyen
ellerle boydan boya yırtılması nasıl bir anlam ta şıyabilir? (Matta 27:45-51)
İsa sadece iyi bir örnek olarak öldüyse bu olayların açıklanması mümkün değildir.

İsa Mesih'in ölümü yalnız iyi bir örnek olmakla kalsa İncil'de anlatılan birçok
şey birer sır olarak kalacağı gibi insanın en temel gereksinimi de karşılanmamış
olurdu. İyi bir örnekten çok bir Kurtarıcıya ihtiyacımız var. İyi bir örnek
bize esin verebilir bizi yüreklendirebilir kararlılığımızı güçlendirebilir.
Ne var ki suçlarımızı bağışlayamaz çektiğimiz vicdan azabını azaltamaz ve
bizi Tanrı ile banştıramaz.

İncil yazarları hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde İsa Mesih'in ölüm
nedenini açıklamaktadırlar. Mesih'in dünyaya gelmesi ve çarmıhta ölmesi konusunu
bizim günahlarımıza bağlıyorlar.

"Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü gömüldü
ve ...üçüncü gün ölümden dirildi" (l.Korintliler 15:3).

"Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak
doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve

son kez öldü" (l.Petrus 3:18).

"Mesih'in günahları kaldırmak için ortaya çıktığını ve kendisinde günah
olmadığını bilirsiniz" (l.Yuhanna3:5).

İşte Pavlus Petrus ve Yuhanna oybirliğiyle çarmıhın nedeni olarak insanların
günahlarını gösteriyorlar.

İsa Bizim Suçlarımızı Taşıyarak Öldü

İsa Mesih'in ölümüyle bizim suçlarımız arasındaki bağlantıyı açıklamak için
Petrus şöyle yazar: "...günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi"
(l.Petrus 2:24). "Günah yüklenmek" deyimi bize yabancı gelebilir;
bu kavramı anlayabilmek için Eski Antlaşma'ya dönmemiz gerekir. Bu deyim Levililer
ve Çölde Sayım kısmında birçok kez geçmektedir. Tanrı'nın yasalarından birine
karşı gelen kişi için "günahını taşıyacak" ya da "suçunu yüklenecek"
diye yazılıyor. Örneğin: "Eğer biri günah işler RAB'bin buyruklarından
birinde yasak olanı yaparsa... suç işlemiş olur; suçunun cezasını çekecektir"
(Levililer 5:17). Burada kullanılan deyimin anlamı açıktır. Suç yüklemek ya
da taşımak demek o suçun getirdiği sonuçlara uğramak cezasını çekmek demektir.

Bununla birlikte bazı yerlerde günahlı kişinin sorumluluğunu başkasının yüklenebileceğini
belirtiyor. Çölde Sayım kısmının 30'uncu bölümü içilen bir andın bağlayıcılığını
konu etmektedir. Burada peygamber Musa bir erkeğin ya da dul kadının içtiği
andın kesinlikle yerine getirilmesi gerektiğini bildiriyor. Ne var ki evlenmemiş
bir kızın ya da evli bir kadının ettiği yemin babası ya da kocası tarafından
onaylanmalıdır. Sorumluluk üstlenen baba ya da koca içilen anttan haber aldığı
gün onu geçersiz kılarsa kadının sorumluluğu kalkar. Bu durumda kadının yerine
karar veren erkek sorumluluğu kendi üzerine alır; "o [erkek] kadının suçundan
kocası sorumlu olacaktır" (Çölde Sayım 30:15).

Başka bir örnek de Ağıtlar kısmının sonlarında karşımıza çıkar. Kudüs kentinin
yakılıp yıkılmasından sonra İsrail halkı şöyle diyor: "Atalarımız günah
işledi ama artık onlar yok; suçlarının cezasını biz yüklendik" (Ağıtlar
5:7).

Bir başkasının bizim günahlarımızın sorumluluğunu yüklenip cezamızı çekebileceği
düşüncesi Yine Kutsal Yasa'da sunulması ön görülen kurbanlarda açığa çıkıyor.
Çeşitli durumlara göre sunulacak sunulardan biri "günah sunusu" idi.
Bunun "Toplumun suçunu üstlenmek RAB'bin önünde onlar için günahlarını
bağışlatmak için verildiği" yazılıyor (Levililer 10:17). Buna benzer bir
anlamla her yıl kutlanan Günahları Bağışlatma Günü'nde özel bir tören yapılmaktaydı.
Başkâhin bütün ulus adına suçlarını itiraf ederek simgesel olarak suçlarını
keçinin üzerine yüklerdi. Sonunda keçi kayboluncaya dek çöle kovalanırdı. Bu
olayla ilgili olarak şunları okuyoruz: "Teke İsrail halkının bütün suçlarını
yüklenerek ıssız bir ülkeye taşıyacak" (Levililer 16:22). Böylece başkasının
"günahını taşımak" deyiminin onun yerine geçerek onun suçunun cezasını
çekmek anlamına geldiği bellidir.

Ne var ki suçların kaldırılması için geçici olarak verilen bu çözüm de yetersizdi.
İbraniler'e yazılan mektupta belirtildiği gibi "Boğaların ve tekelerin
kanı günahları kaldıramaz" (îbraniler 10:4). Buna göre peygamber Yeşaya'nın
yazılarında İsa Mesih'i simgeleyen "suçsuz elemler adamı" kurban
işlemiyle ilgili terimlerle tanımlanmaktadır (Yeşaya 53). "Kesime götürülen
kuzu gibi kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi açmadı ağzını... Tanrı
hepimizin kötülüğünü O'nun üzerine koydu... O'nun canı günah sunusu edildi."
Biz insanlar "hepimiz koyunlar gibi yolu şaşırdık her birimiz kendi yoluna
döndü." Oysa "Suçlarımız yüzünden o (İsa) eziyet çekti esenliğimiz
için gerekli olan ceza ona verildi; bizler onun yaralarıyla şifa bulduk."

"Halkımın isyanı ve hak ettiği ceza yüzünden yaşayanlar diyarından atıldı"
sözleriyle devam eden bu bölüm açık bir şekilde Mesih'in günahlı insanların
yerine geçmesini bizlerin uğruna ölmesini dile getirmektedir. Peygamber Yeşaya'nın
burada öğrettiği kavram Levililer kısmından tanıdığımız şu iki deyimle özetleniyor:
"Onların suçlarını o üstlenecek" ve "kendisini kabul eden birçoklarını
aklayacak."

Yüzyıllar süren hazırlık döneminden sonra İsa Mesih'in kendisi ortaya çıktığında
Vaftizci Yahya O'nu şu şaşılacak sözlerle karşıladı: "İşte dünyanın günahını
ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!" (Yuhanna 1:29). Aynı şekilde İncil yazarları
da İsa Mesih'in ölümünü Eski Antlaşma'da kesilen tüm kurbanları tamamlayan
son kurban olarak tanımakta duraksamıyorlar. İbraniler'e yazılan mektupta bu
gerçeğin üzerinde önemle durulur. Eskiden boğalar ve koyunlar sunulmaktaydı;
Mesih kendini sundu. Eski kurbanlar sürekli olarak yinelenmekteydi; Mesih bir
kez ve tüm insanlar için öldü. "Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek
için bir kez kurban edildi" (İbraniler 9:28).

Bu sözler bizi yeniden Petrus'un mektubuna getiriyor: O "Günahlarımızı
çarmıhta kendi bedeninde yüklendi" (l.Petrus 2:24). Tanrı Oğlu insanların
suçlarını kendi üzerine aldı. İnsan tabiatını almakla yetinmedi; aynı zamanda
günahlarımızı da yüklendi. Meryem'in rahminde insan olmakla kalmadı; Golgota
tepesine dikilen çarmıh üzerinde bizim için "günah oldu."

Kutsal Kitap'ın kurtuluş konusundaki öğretisinde bu sözler önemli bir yer tutar.
2.Korintliler bölümünde Pavlus Tanrı'nın suçlarımızı saymadığını bildiriyor.
Tanrı İsa Mesih'e iman eden bizlere karşı taşıdığı büyük sevgiden ötürü bizden
günahlarımızın hesabını sormayacak. Eski Antlaşma'nın birçok yerinde de yazıldığı
gibi "suçlarını yüklenecekler" sözünü bize uygulamayacak. O halde
Tanrı ne yaptı? "Tanrı Mesih sayesinde kendisinin doğruluğu olalım diye
günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah yaptı" (2.Korintliler 5:21). İsa
Mesih'in hiç günahı yoktu; ama çarmıhta bizim günahlarımızı yüklenerek "günah
oldu".

İsa'nın çarmıha gerilmesi olayını inceledikçe bu sözlerin korkunç anlamını kavramaya
başlıyoruz. Tam öğlen vakti "bütün yeryüzüne karanlık çöktü." Bu durum
tam üç saat İsa Mesih ruhunu teslim edinceye dek sürdü. Karanlığı sessizlik
izledi. Suçsuz kusursuz Tanrı Kuzusu'nun çektiği yürek acısını hiçbir göz görmeyecek
hiçbir dil söyleyemeyecekti. İnsanlık tarihinin yüzyıllar boyunca birikmiş tüm
günahları O'nun üzerine konuldu. Gönüllü olarak bizim suçlarımızı kendi bedeninde
taşıdı. Kendi suçlarıymış gibi saydı. Bütün sorumluluğu O yüklendi.

Bu durumda ruhta yapayalnız bırakılmış olan İsa'nın ağzından şu sözler çıktı:
"Tanrım Tanrım beni neden terk ettin?" (Matta 27:46). İsa'nın bu
sözü 22. Mezmur'un ilk ayetinde karşımıza çıkar. Kuşkusuz İsa o korkunç acıları
çekerken Mezmur'da tanımlanan Mesih'in sıkıntıları ve yüceliği üzerinde derin
derin düşünmekteydi. Acaba neden o ayeti seçmişti? Neden Mezmur'un sonlarındaki
zafer duyuran sözlerden birini söylemedi de ilk ayetini söyledi? "Ey sizler
Rab'den korkanlar O'na hamt edin" ya da "Rab Egemendir" gibi
olumlu umut verici bir ayet seçseydi... Yoksa İsa Mesih'in ağzından çıkanlar
insansal zayıflığın ve umutsuzluğun belirtilmesi miydi? Ya da Tanrı Oğlu bir
takım olumsuz kuruntulara mı kapılmıştı?

Kesinlikle hayır! İsa'nın bu sözünü gerçek anlamıyla almamız gerek. Kutsal Yazılar'dan
aktarmış olduğu diğer birçok söz gibi bunu da kendisinin bu sözü yerine getirdiğine
inandığı için söyledi. İsa Mesih bizim suçlarımızı yüklenmişti. "Kötülüğü
görmekten gözleri temiz olan sapıklığa bakamayan" Tanrı ise O'ndan yüzünü
çevirmek zorunda kaldı. Bizim günahlarımız Baba ile Oğul Tanrı'nın arasına
girdi. Tanrı'dan kopmuş bir canın çektiği işkenceyi O da çekti. Bizim suçlarımızı
taşıyarak bizim yerimize öldü. Suçlarımızdan dolayı layık olduğumuz Tanrı'dan
ayrılma cezasını İsa Mesih bizim yerimize çekti.

Birdenbire o korkunç dış karanlıktan çıkan İsa bir zafer nidası ile "Tamamlandı!"
diye bağırdı ve "Baba ruhumu senin ellerine bırakıyorum" diyerek
öldü. Gerçekleştirmeye geldiği işi başarmıştı. Kazanmaya geldiği kurtuluşu tamamlamıştı.
Dünyanın günahlarını kaldırmıştı. O'nu kendi Kurtarıcısı ve Rab'bi olarak benimseyecek
olan herkese Tanrı ile barışmanın yolu açılmıştı. Bu gerçeği açıkça göstermek
üzere Tanrı'nın görülmeyen eli tapınaktaki En Kutsal Yer'i gizleyen kalın perdeyi
baştan aşağı yırttı. Perdeye artık ihtiyaç kalmamıştı. Tanrı'nın kutsal katına
girişi engelleyen günah sorunu artık çözümlenmişti. Mesih iman eden herkese
cennetin kapısını açtı. Üstelik bu olaydan sonra üçüncü gün yeniden yaşama dönen
İsa Mesih ölümünün boşuna olmadığını kanıtladı.

Bugün nedense birçokları Tanrı Oğlu'nun biz insanların suçlarını yüklendiği
müjdesini yadırgamaktadır. Mesih'in bizim günahlarımızı ta şıdığı bizim cezamızı
çektiği düşüncesini ahlâka adalete aykırı bulanlar var. Kuşkusuz İncil'in bu
müjdesi bazı çevrelerde yanlış yorumlanmaktadır. Bizim yapacağımız hiçbir şey
kalmadı demek istemiyorum. Yine Petrus'un yazdığı gibi "Canlarınızın Çobanına
ve Gözetmenine döndünüz" günaha sırt çevirip doğruluk yolunda yaşamamız
gerekiyor (l.Petrus 2:25). Her şeyden önce bu kurtuluş müj

desinin tümüyle Tanrı'dan olduğunu O'nun akla sığmayan büyük sevgisinden kaynaklandığını
unutmamalıyız. İsa Mesih'in bizim kurtulmamızı istemeyen bir Tanrı'dan kurtuluşu
zorla kopardığını düşünmeyelim. Kurtuluş girişimi kesinlikle Tanrı'dan geldi.
"Tanrı insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı"
(2.Korintliler 5:19).

İsa Mesih'i bizim uğrumuza günah yaparken Tanrı'nın nasıl Mesih'te olduğunu
tam olarak açıklayamam. Oysa Pavlus her iki gerçeği aynı satırlarda duyurmaktadır.
Mantığa belki aykırı görünen bu öğretiyi İsa Mesih'in kişiliğindeki paradoksu
benimsediğimiz gibi benimsemeliyiz. Nasıralı İsa Tek kişi olarak hem insan
hem Tanrı'dır. İsa'nın kişiliğinde böyle bir sır bulunduğuna göre çarmıhta
başardığı işin içinde de buna benzer bir sırla karşılaştığımızda şaşırmamalıyız.

Tanrı bildirisinde karşılaştığımız bu derin sırları kavramakta güçlük çekiyorsak
da İsa Mesih'in ve O'nun elçilerinin açık sözlerine inanmamız gerek. O bizim
günahlarımızı yüklendi; yani deyimin İncil'deki anlatımıyla bizim yerimize
bizim suçlarımızın cezasını çekti.

Petrus'un deyimi bu anlamda kullandığı şu üç noktadan anlaşılıyor. İlk önce
Mesih'in suçlarımızı "ağaç üzerinde" taşıdığını bildiriyor. Petrus'un
burada ağaç sözcüğünü bilinçli olarak kullandığından kuşkumuz olmasın. Nitekim
Elçilerin İşleri bölümünde kaydedilen bir konuşmasında Petrus aynı deyimi şöyle
kullanmaktadır: "Atalarımızın Tanrısı sizin çarmıha gererek öldürdüğünüz
İsa'yı diriltti." (Elçilerin İşleri 5:30). Petrus'un konuşmasını dinleyen
ya da mektubunu okuyan Yahudiler kuşkusuz Tevrat'tan yapılan aktarmayı hemen
kavrayacaklardı. Yasa'nın Tekrarı 21:23 ayetinde şöyle yazılmıştır: "Asılan
kişi Tanrı tarafından lanetlenmiştir." Yahudiler'in anlayışına göre çarmıha
gerilen İsa Mesih Tanrı'nın lanetine uğramış bir kişinin yerindeydi. O Tanrı'nın
laneti altındaydı.

İsa Mesih'in elçileri bu düşünceye karşı çıkacakları yerde Mesih'in gerçekten
lanete uğradığını doğrulamaktadırlar. Pavlus durumu aydınlığa kavuşturmak için
Yasa'nın Tekrarı bölümünde yer alan şu sözlere dikkat çekiyor: "Yasa kitabında
yazılı olan her şeyi sürekli yerine getirmeyen her insan lanetlidir" (Galatyalılar
3:10-14). Bu sözlerin anlamı açıktır. Kutsal Yasa'yı bozanların üzerine gelmesi
gereken lanet çarmıhta İsa'nın üzerine indi. Ölümüyle Tanrı'nın lanetini kendi
üzerine alarak insanları bu lanetten kurtardı.

İkinci olarak Petrus'un birinci mektubunda incelediğimiz bölümde Yeşaya 53.
bölümden en az beş aktarma yapılıyor:

1.Petrus 2:

O günah işlemedi; O'nun ağzından hileli söz çıkmadı. O'na hakaret edildi.

Günahlarımızı bedeninde yüklendi. O'nun yaralarıyla şifa buldunuz Yolunu

şaşırmış koyunlar gibiydiniz.

Yeşaya 53:

Haksızlık etmedi ve ağzında hile bulunmadı.
Hor görüldü ve O'na değer verilmedi.

Acılarımızı O yüklendi. O'nun yaralarıyla
şifa bulduk. Yolunu şaşırmış koyunlar
gibiydik.



Daha önce de gördüğümüz gibi peygamber Yeşaya'nın
bu yazdıklarında başkalarının suçları
için vurulan suçsuz olduğu halde acı çeken
biri konu edilmektedir. Şüphesiz ki İsa'nın yeryüzündeki
görevini ve ölümünü bu yazıların ışığında
yorumladı. İzleyicileri de aynı gö rüşteydiler.
Sözgelimi Yeşaya kitabını okuyan Etiyopyalı
hadım Filipus'a "Peygamber kimden söz ediyor?" diye
sordu. Filipus da "bu bölümden başlayarak ona İsa'yla
ilgili müjdeyi bildirdi" (Elçilerin İşleri 8:34
35).

Üçüncü olarak Petrus mektubunun başka yerlerinde
de İsa Mesih'in ölümüne değinerek yukarıda
yaptığımız yorumu doğrulamaktadır. Okuyucularını
"İsa Mesih'in kanının serpilmesi için seçilmiş
kişiler" olarak tanımlıyor. Onlara "Kusursuz
ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih'in değerli kanının
fidyesiyle kurtuldunuz" diyor (l.Petrus 1:2 19). Bu anlatımların
her ikisi de ilk Fısıh Bayramı'nda kesilen kurbanla ilgilidir.
Mısır'dan göç etmeye hazırlanan İsrail
halkı arasında her aile Tanrı'nın buyruğuna
uyarak kusursuz lekesiz bir kuzu kesti. Sonra kuzunun kanını
evinin üst ve yan kapı sövelerine serptiler. Yalnız
bu şekilde Tanrı'nın yargısından korunup Mısır'ın
köleliğinden kurtulabildiler. Petrus bu simgesel olayı doğrudan
doğruya İsa Mesih'in ölümüne bağlıyor.
O'nun kanı bizi Tanrı'nın yargısından ve
günahın köleliğinden kurtarmak için döküldü.
O'nun kurbanından yararlanmak istiyorsak o kanın bizim de yüreğimize
serpilmesi gerekir. Şöyle ki kurban kanı her birimize kişisel
olarak uygulanmalıdır.

Petrus'un İsa Mesih'in ölümüne değinen bir başka
sözü de şöyle: "Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya
ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru
olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü"
(l.Petrus 3:18). Günah bizi Tanrı'dan ayırmıştı.
Ama Mesih bizi yeniden Tanrı'ya yaklaştırmak istedi. Bu
amaçla bizim suçlarımızın cezasını
çekti suçlu insanlar için suçsuz bir Kurtarıcı
olarak öldü. Kurtuluşu da kesin bir biçimde başardı.
O'nun sunduğu kurban yinelenemez ona herhangi bir şey eklenemez
ondan daha iyisi sunulamaz.

Bu gerçeğin önemini iyice anlamalıyız. Bu demektir
ki dinsel göreneklerimizle ya da iyi işlerimizle hiçbir zaman
günahlarımızın ba ğışlanmasını
sağlayamayız. Ne yazık ki birçokları bunu anlamıyor.
İncil'in "iyi haberi" ile dünyadaki herhangi bir din arasında
esaslı bir fark göremiyorlar. Bu insanlar inancı yine insanın
kişisel çabasına dayandırmak isterler. Tanrı'ya
yaklaşabilmek için insanın çabalayıp çırpınması
belirli birtakım sevaplar işlemesinin gerekli olduğuna inanıyorlar.
Oysa ki böyle bir düşünceyi İsa Mesih'in ölümüyle
bağdaştırma olanağı yoktur. Bizler kendi suçlarımızın
cezasından kendi gayretimizle kurtulamayacağımız için
İsa Mesih bizim suçlarımızı yüklenerek
çarmıhta öldü. Kendi kendimizi kurtarabilseydik O'nun
ölümü anlamsız olurdu. Nitekim Tanrı'nın
beğenisini kendi çabalarıyla kazanabileceğini düşünen
kişi de İsa Mesih'e hakaret etmiş olurdu. Sanki O'nun yardımı
olmadan pekala kendi işimizi halledebilecekmişiz gibi; sanki O ölmeseydi
de olurdu gibi. Halbuki Pavlus şöyle yazıyor: "Aklanma
Yasa aracılığıyla sağlanabilseydi o zaman Mesih
boş yere ölmüş olurdu" (Galatyalılar 2:21).

Pavlus'un zamanında olduğu gibi bugün de İsa Mesih'in
çarmıhı kendini bilge sanan kişilere akılsızlıkmış
gibi gelir kendilerini iyi sananları ise tökezletir. Ne var ki
bu Müjde nice kişilere esenlik getirmiştir. Tanınmış
İngiliz vaiz Richard Hooker 1585 yılında şu satırları
yazmıştır:

"Başkaları akılsızlık desinler delilik sapıklık desinler. Bu öğreti
bizim bilgeliğimiz bizim cesaret kaynağımızdır. Dünyanın başka hiçbir bilgisi
bizi çekmez; yeter ki insanın günah işlediğini Tanrı'nın özünden olan İsa Mesih'in
ise o günah için öldüğünü bilelim. Tanrı insanların suçlarını yüklendi insanlara
da Tanrı'nın doğruluğunu yüklüyor."

Mesih'e inanan her kişi bu sözleri doğrulayabilir. O'nun yaraları bize şifa
O'nun ölümü bize yaşam O'nun acıları bize suçlarımızın ba ğışlanması O'nun
elemleri bize kurtuluş olmuştur.