Nietzsche’nin Schopenhauer’da alâkasını cezbeden ilk şey “dil ve metin hâkimiyeti”ydi. Genç bir filolog adayı olan Nietzsche için eşsiz bir keşif olsa gerekti bu – o ânki coşkuyu gözünüzde canlandırabiliyor musunuz?
Friedrich Nietzsche’yi önceleyen ve hatta onu teşvik eden ya da onu felsefî anlamda yüreklendiren bir filozof olmasına rağmenoldukça tuhaf şekilde
Arthur Schopenhauer; Nietzsche okurlarında uyanacak “lutûfkâr” ya da belki de “rastgele” bir merakın neticesinde bulur kendi okurlarını. Elbette her zaman böyle olmaz bu − kimi zaman ise Freudyen kuramın içinde boğuşan ve felsefî bir çıkış yolu arayan “bîçare” psikanalizcinin vazgeçilmez uğrağıdır o. Ya da daha iyimser olmak gerekse – Alâkamız Karl Marx
Albert Einstein yâhût Franz Kafka üzerine iken
bir anda kendimizi Schopenhauer’un kör dehlizlerinde çırpınırken bulabiliriz. İster egzistansiyalist bir paradigma benimseyelim
ister psikanalitik ve hatta ister aşkıncı ya da romantik; geçmemiz gereken yegâne köprü Schopenhauer’dur. Onunla asla doğrudan ilgilenemeyiz
çünkü böylesi hiç de ilgi çekici ve hatta anlamlı bile değildir. Eğer gerçek bir felsefî yönelime sahip değilseniz (söz gelimi psikanalitik
egzistansiyalizm ya da transandantal idealizm gibi)
Schopenhauer; kadın düşmanı
korkak
lüks düşkünü
kompleksli
şiddete meyyâl ve sözde mistik herhangi bir kimseden başkası sayılmaz. Oysaki bugün ondan
etkileyici bir dehâ olarak bahsetme lüksüne sahibiz − Ve burada aslan payı şüphesiz ki Friedrich Nietzsche’ye aittir.
Arthur Schopenhauer yetmiş iki yaşında yeryüzü konukluğuna veda ettiğinde (1860) Friedrich Nietzsche henüz on altısındaydı ve henüz ondan bîhaberdi. Neredeyse beş sene sonra (birçok şeyi keşfettiği Leipzig’de) onu keşfettiğinde iseSchopenhauer’a bağlılığını ve düpedüz bir Schopenhauercu olduğunu ivedi ve kuşkusuz şekilde ilan etmişti. Nietzsche’nin Schopenhauer’da alâkasını cezbeden ilk şey “dil ve metin hâkimiyeti”ydi. Genç bir filolog adayı olan Nietzsche için eşsiz bir keşif olsa gerekti bu – o ânki coşkuyu gözünüzde canlandırabiliyor musunuz? Heyecanla sarıldığı Schopenhauer (o dönem yine heyecanla sarılmış olduğu Richard Wagner’in aksine) asla yanıltmadı onu. Ve ilk dönem felsefesinde Nietzsche
Schopenhauer felsefesinin dikkatli ve sadık bir aktarıcısı görevini üstlendi. (Bu görev bugün için oldukça değerli olabilir fakat o dönem Schopenhauer
tartışma götürmez şekilde Nietzsche’den daha ünlüydü ve Nietzsche’nin üstlendiği bu göreve hiç de muhtaç sayılmazdı). Lâkin delişmen filolog Nietzsche
Schoepnhauer’la ve onun felsefesiyle sınırlı kalacak değildi. Zaman geçtikçe perspektifini genişletti
Schopenhauer’u motive eden asıl kaynaklara ulaştı
onu aştı ve bugünkü haklı ününe kavuşacağı aşırı ve tehlikeli fikirlerine doğru zahmetli ve yorucu bir yolculuğa tereddütsüz kalkıştı.
Gel gelelim Nietzsche’nin son dönem (1880 ve sonrasıbağımsız filozof yılları) felsefî yolculuğu dahi
onun Schopenhauer’dan bağımsız bir filozof olarak anılmasına yetmeyecekti – ki zaten böylesi amaçsız bir arzusu da yoktu. Schopenhauer’un dehâsı bugüne değin – ve bugün
Nietzsche’nin yürekliliğinin ve onun çılgınlığının en temel parçası olarak anılageldi. Nietzsche felsefesini ilgi çekici kılan da buydu zaten: Kör ve tek başına bir yüreklilik ve gelişigüzel
hiçbir şeye yönelmemiş bir çılgınlık durumu kimsenin felsefî iştahını kabartmaya yetmezdi – Böylesi bir yürekliliğin
öncelikli olarak kusursuz bir dehâ ve bilgelik ile ve sonra ise (Hölderlinvâri) bir şiirsellikle taçlandırılması gerekirdi. Bugün
Schopenhauer’dan bütünüyle bağımsız bir Nietzsche’den ve Nietzsche’den bütünüyle bağımsız bir Schopenhauer’dan bahsetmemiz pek mümkün görünmüyor –yani eğer aforizma peşinde koşan bir zavallı değil isek−. Oysaki bırakınız yüz yüze gelmeyi
aynı felsefî kaynaktan bile beslenmemişti bu iki filozof. Ve belki de Schoepnhauer için pek değerli olan felsefî kaynaklar
Nietzsche için felsefî bir tehditti. Lâkin burada tarihsel hassasiyetlerimizi bir kenara bırakmamız ve hatta bakışımızı bir miktar törpülememiz gerekebilir: Onların yakınlıkları “tarihsel olan”ı bile aşacak ve yine bakışımızın hakikatini sorgulanabilir kılacak niteliktedir.
Hamza Celâleddin
Paylaş