Zarflar ve Zarfların Türkçe'de Kullanılışı

Bir fiilin bir fiil şeklinin (fiil ismi sıfat-fiil zarf-fiil) sıfatın veya kendi türünden bir başka kelimenin anlamını yer (yön) zaman ölçü nitelik soru bakımından belirten veya sınırlayan kelimelere zarf (belirteç) denir.
Tekin çok çalışıyor.
fiil
Çok konuşma insanı gözden düşürür.
fiil ismi
Bu çok pahalı bir elbise olmalı.
sıfat
Bugünlerde çok fazla uyuyorsun.
zarf
Zarflar anlamını belirttikleri değiştirdikleri unsurlara özellikle fiillere doğrudan doğruya çekimsiz olarak bağlanan isim soylu kelimelerdir. Zarflar tamlayan unsurlar olarak bağlandıkları kelimelerden önce gelirler: şimdi gelecekler aşağı indi en güzel hediye çok çalışarak kazandı vb. gibi.
İsmin zarf görevinde kullanılabilmesi için fiile çekim eki almadan bağlanması gerekir. Çekim eki alan isim zarf olmaz; fiilin anlamına doğrudan doğruya etki etmeyen sadece onu tamamlayan bir isim unsuru olarak kalır:
İleri gitti. İleri-y-e gitti. Cümlelerinin birincisinde ileri kelimesi çekim eki almadan fiilin yerini gösteren zarf; ikincisinde ise isim çekimi eki (yaklaşma hâli eki) alarak fiili yer bakımından tamamlayan isim görevinde kullanılmıştır. Dolayısıyla zarf değildir.
Yazın kışın güzün; arabayla kalemle gibi örnekleri olan vasıta hâli eki (-n; -la -le); sonra üzere ileri yukarı dışarı içeri gibi kelimelerde rastladı*ğımız yön ekleri (-ra -re; -arı -eri) ve açıkça önce güzelce kurnazca yavaşça gibi örneklerde bulunan eşitlik hâli eki (-ca -ce; -ça -çe) günümüzde yavaş yavaş çekim eki işlevinden sıyrılıp yapım eki işlevi kazanmaya başladığı için bu ekleri alan isimler zarf olarak da kullanılabilir: Okullar güzün açılır. Ben sizi sonra ararım. Görevinizi dürüstçe yapınız gibi.

ZARFLARIN ÇEŞİTLERİ


1. Zaman zarfları


Fiilin anlamını zaman kavramıyla sınırlandıran belirten akşam akşamleyin artık daha bazen demin demincek dün er erken henüz hiçbir zaman gece geceleyin geç gündüz güzün öğleyin önce sabah sabahleyin şimdi şimdilik sonra yarım saat önce yarın yazın yine gibi zaman isimleridir.
Zaman zarflarının eylemin yapılış zamanını daha kesin bir ifadeyle sınırladığına belirttiğine dikkat edilmelidir: Borcumu ödedim. cümlesinde ödeme işinin geçmişte yapıldığı bellidir. Ama bu iş beş dakika önce mi yapılmıştır yoksa yıllarla ifade edilebilecek bir zaman diliminde mi gerçekleştirilmiştir bu belli değildir. Cümleye eklenecek bir zaman zarfı eylemin zamanını daha açık ve kesin olarak belirtecektir: Borcumu biraz önce ödedim. gibi.
Yükleme sorulan ne zaman sorusuna cevap olan kelime veya kelime grupları (zaman bildiren kelimelerde bazı çekim eklerini alsalar bile) cümlede zaman bildiren zarf tümleci olurlar: Toplantıya saat 15.30’da başlanacak. Ülkesine bütün Avrupa’yı gezdikten sonra döndü. Babasının gittiğini duyunca üzüldü.

2. Yer (yön) zarfları

Bu zarflar boşlukta bir yer ifade eden ve sayıları çok olmayan aşağı beri dışarı geri içeri ileri karşı öte yukarı gibi yer isimleridir. Bunların hemen hepsinde bir yön ifadesi olduğu için zarf olarak fiilin yönünü gösterirler: Beri gel barışalım. Biraz geri çekil. Lütfen içeri buyurun. vb. gibi.
Yukarıda da belirtildiği gibi bu yer isimlerine hâl eki getirilirse isim olurlar.

3. Hâl (durum) zarfları

Bir fiilin sıfatın veya bir başka zarfın anlamını nasıllık-nicelik bakımından etkileyen belirten zarflardır. Hâl ve tavır ifade eden her isim hâl zarfı olarak kullanılabileceği için Türkçede bu zarfların sayısı pek çoktur. Hemen hemen bütün niteleme sıfatları da hâl zarfı olarak kullanılabilir: uslu (durun) iyice (öğrendik) böyle (olmaz) sora sora (buluruz) hızlı (oku) tek tek (anlattı) doğru (söyle) yorgun (görünüyorsun) türkü çağırarak (arıyor) gibi.

4. Azlık-çokluk zarfları

Azlık-çokluk (miktar ölçü derece) bakımından fiilleri fiil şekillerini sıfatları ve zarfları belirten kelimelerdir. Bu zarflar sayıca az olup başlıcaları şunlardır: az biraz çok daha en pek.
En zarfı tipiktir. Diğerlerinden farklı olarak tek başına kullanılmaz ve bir anlam ifade etmez. Sıfat ve zarfların önünde aşırılık ifade eder. Onların en yüksek derecesini bildirir:
En güzel şiiri senin için yazdım.
sıfat

5. Soru zarfları

Fiil sıfat ve zarflarla ilgili soru ifade eden nasıl neden ne kadar niçin niye gibi kelimelerdir: Nasıl yazıyorsunuz? Niye çattın yâr kaşlarını. Neden konuşmuyorsun? Ne kadar kaybettin?
Bunlardan başka Türkçeye Arapçadan geçen fazla fevkalâde gayet harikulâde gibi kelimeler de yerine göre zarf olarak kullanılmaktadır: fazla (çalışmıyor) gayet (güzel) fevkalâde (önemli bir durum) harikulâde (olmuş) gibi.
Zarfların cümlede kullanımıyla ilgili olarak şu üç noktaya özellikle dikkat edilmelidir:
1. Yukarıdaki tanımda da belirtildiği gibi zarflar fiillerin sıfatların ve zarfların anlamını belirten sınırlayan kelimelerdir. Cümlede söylenmek istenilenin daha açık özel ve ölçülü ifadesinde uygun zarfların doğru yerde kullanılması önemlidir: Yoruldum. cümlesi “Dün akşam çok yoruldum.” cümlesine göre daha kapalı ve genel anlamlıdır.
2. Niteleme sıfatı olarak kullanılan bir çok kelime de zarf olarak kulla*nılabilir. (Büyük lokma ye büyük konuşma.) Ancak zarf olarak kullanılması gereken bir kelimenin cümlede yanlış yerde (özellikle isimlerden önce sıfat yerine) kullanılması söylenmek istenilenle söylenenin birbirinden farklı olmasına ve anlatım bozukluklarına yol açar:
Toplantıda güzel konuştunuz. (Konuşma eylemi güzel yapıldı.)
Güzel toplantıda konuştunuz. (Güzel sözü toplantının sıfatı oldu.)
Tiyatroya fazla gidemiyorum. (Eylem sık yapılamıyor.)
Fazla tiyatroya gidemiyorum. (“Fazla tiyatro” uygun olmaz. )
İnşaata izinsiz girilmez. (Eylem için izin alınmalıdır.)
İzinsiz inşaata girilmez. (İnşaat izinsizdir.)
Başım çok ağrıyor. (Ağrının şiddeti belirtiliyor.)
Çok başım ağrıyor. (Uygun değildir.)
Yeni okula geldi. (Yeni sözü okulun sıfatıdır. Gelme eyleminin yeni yapıldığı söylenmek isteniyorsa zarf fiilden önce kullanılmalıdır: Okula yeni geldi.)
Bakanlık müfettişleri bir haftada bilgisayarlı eğitim uygulamasına başlayan on beş ilköğretim okulunu denetleyecekler.(Denetlemenin bir hafta süreceği belirtilmek isteniyorsa zaman zarfı fiilden önce kullanılmalıdır: Bakanlık müfettişleri bilgisayarlı eğitim uygulamasına başlayan on beş ilköğretim okulunu bir haftada denetleyecekler.)
3. Son zamanlarda sıfatın veya zarfın derecesini belirten çok daha en gibi zarfların yerine acayip afet dehşet felâket korkunç müthiş gibi kelimeler kullanılmaktadır ki bu dil açısından çok yanlıştır:
Korkunç güzel saz çalıyor. (Korkunç olan güzel değildir. “Çok güzel saz çalıyor.” biçiminde olmalıdır.)

Edatlar ve Edatların Türkçe'de Kullanılışı

Edatlar tek başlarına kullanıldığında anlamı olmayan daha çok isim ve isim soylu kelimelerden sonra gelerek bağlı olduğu isimle cümledeki diğer kelimeler arasında benzerlik yer yön tarz zaman gibi yönlerden anlam ilgisi kuran görevli kelimelerdir. Bu tanımdan hareketle edatların bazı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Tek başlarına anlam taşımazlar: dolayı göre gibi için rağmen vb.
2. Cümlede iki kavram ( iki kelime veya kelime grubu) arasında anlam ilgisi kurmaya yararlar: senin kadar çalışkan akıllı düşman gibi.
3. Çekime girmeyen bağımsız kelimeler olduğu için dildeki eksiz unsurlardır: ama dahi dek gibi ne.....ne hatta hem.....hem kadar vb.
4. Bir nesne veya eylemi karşılamayan yardımcı kelimelerdir: Size göre yanlış olabilir.
5. Diğer kelime türleri gibi cümlede özne tümleç veya yüklem görevini üstlenebilir. Ancak özne olarak kullanılması enderdir: Ak akça kara gün içindir. Hikâye tahmin ettiğiniz gibidir. Gibi benzetme edatıdır.
6. Örnekleri az olmakla birlikte bazı çekim edatları isim gibi de kullanılabilir: Bu kadarı yeter de artar bile. Sizin gibisini görmedim.
7. Bazı edatlar biçim bakımından kelime; işlev bakımından isim çekimi eki durumunda bulunabilir: Bu elbiseyi kızım için aldım. (=Bu elbiseyi kızıma aldım.)
Bu özelliklerin daha çok çekim edatlarına ait olduğu bilinmelidir.

Türkçede edatlar:

1. Çekim edatları (asıl edatlar)
2. Bağlama edatları (bağlaçlar)
3. Ünlem edatları
olmak üzere üç grupta incelenir.

1. ÇEKİM EDATLARI (ASIL EDATLAR)

Sonuna geldiği isimle cümledeki diğer kelimeler arasında benzerlik zaman yer başkalık vb. gibi bakımlardan türlü ilgiler kuran edatlardır: ait ara başka beri böyle dair değin dek dışarı diye doğru dolayı evvel geri gayri gibi göre için ileri ile kadar kadarınca karşı naşi nazaran önce öte ötürü özge rağmen sıra sonra taraf tek türlü üzere yana vb. gibi. Bu edatlar çekim eki görevindeki edatlar olup isimlerden sonra gelerek onların çeşitli zarf hâllerini yaparlar.
Çekim edatları sonuna geldiği isimle eksiz (yalın hâl); yaklaşma hâli eki ayrılma hâli eki veya ilgi hâli ekiyle birleşerek edat grubunu oluştururlar.

2. BAĞLAMA EDATLARI (BAĞLAÇLAR)

Kelimeleri kelime gruplarını veya cümleleri biçim ya da anlam yönüyle birbirine bağlayan edatlardır: ama ancak belki çünkü da (de) eğer hâlbuki hiç değilse ile ise ki lâkin meğer nasıl ki öyle öyle ki sanki şu var ki üstelik ve veya yahut yalnız yani yoksa zira gibi.
Bağlama edatları (bağlaçlar) beş grupta toplanır:

a) Sıralama edatları

İki kelimenin arasına girerek arka arkaya gelen unsurları bağlamaya yarayan dahi ile ilâ ve edatlarıdır: Karagöz ile Hacivat Suç ve Ceza vb.

b) Denkleştirme edatları

İki kelime kelime grubu veya cümlenin arasına girerek birbirinin yerini tutabilecek iki unsuru birbiriyle denkleştirme karşılaştırma ilgisiyle bağlayan veya veyahut ya yahut edatlarıdır: kavun veya karpuz masa veya sıra seni böyle gören ya deli diyecek ya gülüp geçecek vb.

c) Karşılaştırma edatları

Karşılaştırılan grupları veya unsurları mukayese ilgisiyle bağlayan ama....ama da(de)....da(de) gerek....gerek ha....ha hem....hem ister....ister ne....ne ya....ya gibi edatlardır.
Ama haklı ama haksız herkese itiraz eder. Eyere de yakışır semere de. Gerek fakir gerek zengin olsun. Ha Kel Hasan ha Hasan kel. Hem suçlu hem güçlü. İster öldür ister güldür. Ne şair yaş döker ne âşık ağlar. *(F.Nafiz) Ya o zaman yalan söyledi ya şimdi.
Bu edatlar karşılaştırılan unsurlardan biri hepsi veya hiçbiri ifadesiyle üç türlü işlevi yerine getirirler:
Ya akıl ver ya para. Ya paranı ya canını. (birini)
Hem kel hem fodul. (hepsi)
Ne kızı veriyor ne dünürü küstürüyor. (hiçbiri)

d) Cümle başı edatları

Cümleler arasında türlü anlam ilgileri kurarak onları birbirine bağlayan edatlardır: âdeta ama ancak bari belki binaenaleyh çünkü eğer fakat gerçi güya hakeza hâlbuki hatta hazır hele illâ illâ ki kaldı ki keşke keza lâkin madem mademki mamafih meğer ki nasıl ki nitekim oysa ki öyle ki sanki şayet şöyle ki tâ ki üstelik yalnız yani yeter ki yoksa zaten zati gibi.
Örnekler: O zamanlar çok okuyordum. Daha sekiz yaşındayken roman okumaya başlamıştım. / Turgut’un kaza yaptığını biliyorum. Fakat bunu sana kim söyledi? / Düğününe beni davet etmedi. Hâlbuki benhediyesini bile almıştım. / Bugünlerde dürüst davranmıyor. Mamafih bu sözler aramızda kal*sın. / Üç gündür yataktan çıkamıyor. Zaten son zamanlarda hiç ayağa kalkamıyordu.
Cümle başı edatlarının kullanıldığı yere göre cümleleri hangi ilgiyle bağladığına dikkat edilmelidir.

e) Sona gelen edatlar

bile da (de) dahi değil ise ki ya gibi edatlardır. Bunlardan bile da (de) dahi ise ya edatları kelimeyi önceki unsurlara; değil ki edatları getirildiği kelimeyi sonraki unsurlara bağlar. Bu edatların pek çoğunda kuvvetlendirme ifadesi de vardır: Baksan a! Ben de özledim. Sağır Sultan bile duydu. Bu da geçer yahu! Hele bir nefes alayım da. Adam sen de. Sorsam mı ki*. Böyle de yatılmaz ki. Onlar şehirliydi biz ise köylüydük. (İse edatı şart kipi ekiyle karıştırılmamalıdır.) Yorgun değilsin ya. Ev kira değil ya varsın küçük olsun. vb.

3. ÜNLEM EDATLARI (ÜNLEMLER)

Her türlü duyguyu heyecanı (sevinç keder ıstırap teselli nefret korku hayıflanma coşku üzüntü vb.) düşünceyi anlatan veya yansımaları seslenmeleri; onay red sorma ve gösterme gibi anlatım biçimlerini ifade eden edatlardır. Ünlemler seslenme edatları sorma edatları gösterme edatları ve cevap edatları olmak üzere beşe ayrılırlar:

a) Ünlemler

Duygu ve heyecanları ifade eden edatlarla doğadaki seslerin yansımalarıdır: ah ay çat eyvah hoşt küt mırıl mırıl of oh pat püf vah vay yuh vb.

b) Seslenme edatları

Hitap (seslenme) için kullanılan a ay be bre ey hey hu le ulan ya yahu gibi seslenme sözleridir. Bu edatlar genellikle hitap edilen isimlerle birlikte kullanılırlar: a çocuğum ay oğul ey Türk gençliği gibi.
Seslenmelerde hitabı kuvvetlendiren bu sözler olmadan da hitap mümkündür: Sevgili öğrenciler! Arkadaşlar! Sayın milletvekilleri! Ömer! vb.

c) Sorma edatları

Başka kelimelere bağlanmadan soru için kullanılan edatlardır: acaba acep hani niçin.

d) Gösterme edatları

Birini veya bir şeyi göstermek için kullanılan edatlardır: işte (edebî dilde) aha daha ta te (ağızlarda) nah( argoda).
Gösterme edatları başka kelimelere bağlanmazlar.

e) Cevap edatları

değil evet hay hay hayır peki yok gibikabul veya red bildiren edatlardır. Bunlara konuşma dilinde daha çok geçen elbette oldu olur tabiî tamam yoo gibi sözleri de ekleyebiliriz.
İşte başlıca edatlar bunlardır. Edatların bir kısmı Arapça Farsça gibi yabancı dillerden Türkçeye girmiştir. Buraya edatların bugün pek kullanılmayan eski biçimleri ve ağızlardakilerin çoğu alınmamıştır. * ne....ne edatının kullanıldığı cümlelerde fiilin olumlu olması gerektiği unutulmamalıdır: Ne selam veriyor ne alıyor.

* Buradaki ki edatı eski Türkçedeki şüphe edatı erki’nin bugünkü şeklidir. Geldiği kelimeye acaba anlamını katar.