Foruminci.net

Teşekkür Teşekkür:  0
Beğeni Beğeni:  0
Beğenmedim Beğenmedim:  0
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 8 ve 8

Konu: Alparslan Türkeş

  1. #1

    İnanın Çocuklar ! Güzel Günler Göreceğiz, Güneşli Günler.

    Ötüken - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    04.03.2009
    Mesajlar
    7.673
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    3 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Thumbs up Alparslan Türkeş



    Milletimizin yetiştirdiği son Başbuğ'un hayat hikayesinin başlangıcında da göç var. Yıl 1860 Orta Anadolu'da Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyünde meskun Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs'a sürgün edilir. Yıl 1917 ve Kasım'ın 25'i öğle vakti.. yer Lefkoşe. Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı mütevazi evde Kıbrıs'a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve eşi Fatma Zehra Hanımın Ali Arslan adını verdikleri oğulları dünyaya gelir.

    Yıl 1921 ve 4 yıl 4 ay 4 günlük Ali Arslan annesi tarafından yıkanır yeni elbiseler giydirilir ve devrin âdetince fesi mücevherler ile süslenerek Sarayönü ilkokul'una (Sibyan Mektebi) gönderilir. Sarıklı ve mübarek bir Osmanlı Uleması olan Hoca Efendi'nin dizi dibine çöken Ali Arslan'ın ağzından çıkan ilk söz bir euzü besmeledir. Ey Rahman ve Rahim olan Allah'ım annem beni yetiştirdi bu mektebe yolladı okuyup yetişip milletime hizmet etmek istiyorum dermişcesine bir besmeledir Ali Arslan'ın ağzından dökülen..

    Birbirinin ardısıra gelen ilkokul ve Rüştiye yılları ve herbiri birbirinden daha değerli Hüsnü Bey Selahattin Bey Mehmet Asım Bey Ragıp Tüzün Bey Turgut Bey Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır. Onlar Ona müfredatın yanısıra Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i âli Osman bakiyesi hür ve müstakil Türkiye'nin yanısıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey Ali Arslan'ın adını adeta senin adın "Alparslan olsun" ve Sultan Alpaslan'a denk bir yiğit Türk ol diyerek değiştirir.

    Yıl 1933 ve Alparslan'ın artık işgal altında esaret altında yaşamağa dayanacak gücü kalmamıştır. Babası Ahmet Hamdi Bey'i ve Annesi Fatma Zehra Hanım'ı ikna eder aile mallarını satıp savar yanlarında oğulları Alparslan ve kızları Dervişe olduğu halde ak toprakların hür toprakların Türk'ün Türk olduğundan utanmadığı boynunun eğik olmadığı toprakların anavatanın Türkiye'nin yoluna düşerler; Viyana vapuru ve.. ver elini istanbul...

    Ailesi istanbul'a yerleşince Alparslan'ın ilk işi Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olmak olur. Artık O yüreğinin Onu çağırdığı yerde ve düşlerinin peşindedir. O düşlerini düşleyen baskaları da vardır istanbul'da... Derlenip toparlanmışlar Türklük Türkçülük ülküsünün O bir daha hiç inmeyecek olan bayrağını açmışlardır. O Yüce Dilek O aziz Ülkü O muhteşem düşler özellikle bir Ülkü devi olan Atsız Hoca'nın canevinde ocağında pişer ve sohbetlerle şiirlerle dergilerle romanlarla mektuplarla Türk aydınlarının gönlüne cemre cemre düşmekte ve yayılmaktadır. Onlarla tanışır buluşur Alparslan Türkes.

    Yıl 1936 Kuleli Askeri Lisesi'ni pekiyi derece ile astegmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yillari baslar. 1938'de Harbiye'den mezun olur artik O Türk Ordusu'nun genç bir tegmenidirve Türk Milleti'nin emrindedir. Yil 1940 Isparta'da gönlünü Muzaffer Ana'ya kaptirir ve evlenirler. Ayzit Umay Selcen Sevenbige (Çagri) ve Yildirim Tugrul adli çocuklarla çiçeklenir bu evlilik ve bozkurtlarin Muzaffer Ana'sinin 1974 yilinda elim kaybindan sonra 1976 yilinda Sevâl Hanim'la yaptigi ikinci evliliginde de Tanri Onu Ayyüce ve Ahmet Kutalmis adli iki evlât daha vererek sevindirecektir.

    Yil 1944 3 Mayis.. Ankara'da eski tabirle bir nümayis yani gösteri veya yürüyüs vardir. Türk'ün Türklügün ölmedigini ölmeyecegini ve yükselen Türkçülük bayraginin bir daha hiçbir sekilde inmeyecegini gösteriyorlar. Hem dosta hem düsmana... hem devlet hizmetindeki gafillere hem de yurda sizmaga çalisan hainlere Asya bozkirlarinda yaratilan bozkurt soylularin bozkurt torunlarinin bir kaç çakalin günü birlik menfaatleri için göz yumduklari kizil yilanin farkinda ve onun basini ezme azminde olduklarini gösterirler.

    Şâirin öz yurdunda garipsin özyurdunda parya dedigince tutuklanir Türkçüler... Devrin dalkavuk iktidarinin uyduruk nedenlerle açtigi Türkçülük-Turancilik Davasi baslar. Türkçüler tabutluklara atilirlar iskencelere ugrarlar. Türkiye'de Türk Milliyetçisi olmanin bedelidir bu... Genç Üstegmen Alparslan Türkes'te bunlar arasindadir. 20 Ekim 1944'te kendisini "vatan hainligi" suçlamasiyla sorgulayan mesnedsiz Savciya "Diger saniklar gibi bana da vatan hainligi isnad edilmistir. Bunu şiddetle redderim. Ben yeryüzünde herseyden çok milletimi ve vatanimi severim." diye haykirir. Ancak mahkeme tarafindan 9 ay 10 gün hapis cezasina çarptirilir ve bir yildir hücre hapsi yattigi için tahliye edilir.

    Kendisine verilen cezada daha sonra Askeri Yargitay tarafindan bozulur ve 2. numarali mahkemede beraat eder. Bu onun Türk Milliyetçisi oldugu için zindanlara ilk atilisidir ve son olmayacaktir. Ülkücü olmak çileye talip olmaktir nimete ikbale degil. O da Türklük Ülküsü için zaman zaman siddeti artan çileyi bir ömür boyu bir an bile tereddüt etmeksizin ve yakinmaksizin çekmis ve çile çekmeyi seref bilmistir.

    Yil 1947 Alparslan Türkes ve 15 diger Türk subayi A.B.D. Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulunda iki yillik bir süre egitim görürler. Bu arada ülkemizden Kars ve Ardahan civariyla Bogazlardan üs talep eden Sovyetler Birligi'nin Komünizm maskesi ardina saklanmis o eski ve degismez "moskoflugu" ayan beyan ortaya çikar. Bu atmosferde yurda dönen Alparslan Türke? Gelibolu ve Çankiri'daki görevlerinden sonra 1951 yilinda Kurmaylik sinavini kazanir ve 1955 yilinda Harp Akademisi'nden Kurmay Binbasi olarak mezun olur.

    Yil 1955 dis görev için açilan sinavi kazanarak A.B.D. Pentagon'da NATO Türk Temsil Heyeti üyeligine atanir. Bu arada ... Üniversitesinde Uluslararasi Ekonomi egitimi görür. 1957 yilinda Türkiye'ye döner.

    1959 yilinda Almanya'ya Atom ve Nükleer Okulu'na gönderilir ve bu okulu basariyla bitirir. O artik bir Kurmay Albaydir.

    Yil 1960 tarih 27 Mayis öteden beri örgütlenen ve memlekette kardes kavgasini önleyerek bazi reformlar yapmayi hedefleyen Milli Birlik Komitesi'nin ülke yönetimine el koydugunu açiklayan bildiriyi radyodan okuyan kisi ve "ihtilâl'in kudretli Albayi"dir. Kurmay Albay Alparslan Türkes ihtilâl hükümetinde Basbakanlik Müstesarligi görevini üstlenir. Bu vazifesi esnasinda Devlet Planlama Teskilati Devlet istatistik Enstitüsü ve Türk KültürünüArastirma Enstitüsü gibi kurum ve kuruluslari kurar. Ancak Milli Birlik Komitesi arasinda ortaya çikan anlasmazliklar nedeniyle 13Kasim 1960'ta Kurmay Albay Alparslan Türkes ve "ondörtler" olarak bilinen arkadaslari Komite'nin diger üyelerince emekliye sevkedilerek tasfiye edilirler ve zorla evlerinden alinip yurtdisinda görevlendirilmek suretiyle sürgün edilirler. O da 19 Kasim'da Türkiye'nin Hindistan Büyükelçiligi müsaviri sifatiyla sürgüne gönderilir.

    1961-62 1963 yilina kadar 25 yil yönetimi elinde bulunduranlarca Alparslan Türkes'in Türkiye'ye dönmesine müsaade edilmez. Yil 1963 tarih 23 Mart Alparslan Türkes sürgünden yurda döner. Dava arkadaslariyla birlikte kadro olusturup partilesmek amaciyla "Huzur ve Yükselis Dernegi" adli bir dernek kurar. Kisa bir süre sonra Talat Aydemir'in giristigi darbe tesebbüsüne karistigi iddiasi ile tutuklanir ve Mamak Askeri Cezaevinde dört ay hücre hapsinde yatar yargilanir ve beraat eder.

    Tarih 31 Mart 1965 saat 11.00 de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katilir. .

    Tarih 1 Agustos 1965 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Büyük Kurultay'inda Genel Baskanligina seçilir. Ayni yil yapilan genel seçimlerde Ankara milletvekili seçilir. Yil 1969 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adi Milliyetçi Hareket Partisi amblemi de Üç Hilâl olarak degistirilir. O yil yapilan genel seçimlerde Adana milletvekili olarak seçilir.

    ilki 31 Mart 1975 -13 Haziran 1977 yillari arasinda ve ikincisi de 1 Agustos - 31 Aralik 1977 tarihleri arasinda Süleyman Demirel baskanliginda kurulan koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Baskani olarak Basbakan Yardimciligi ve Devlet Bakanligi yapar. Ülkü Ocaklari Büyük Ülkü Dernegi ve diger mesleki örgütlenmeler baslar. 1968 Yilindan itibaren marksist ve bölücü gençlik hareketleri üniversitelerde yuvalanir ve üniversite özerkliginden istifade ederek buralari silah cephane deposu haline getirerek "Kömünist Devrim" için üs haline koyarlar. Üniversiteler isgal altindadir. Her yer Lenin'in Stalin'in Mao'nun resimleri ve komünist sloganlarla doludur. Komünist yeralti örgütleri "sehir gerillasi" mi "kir gerillasi" mi tartismalari yapmakta okullara kendilerine tabi olanlardan baska hiç kimseye hayat hakki tanimamaktadirlar. Bunun üzerine Basbug Alpaslan Türkes toplanan çok az sayidaki gence verdigi seminerlerle onlari komünizm konusunda aydinlatmaya ve alternatif olarak da Türk Toplumculugunu Türk Milliyetçiligini anlatir. Kisa zamanda çogalan gençler örgütlenmege baslarlar. Doktriner Türk Milliyetçiligi safhasi baslamistir. Türk Milliyetçileri Dokuz Isik dokuz prensip etrafinda toplanirlar.

    Bu gelismelerden rahatsiz olan Türklük ve Türkçülük düsmanlari özellikle de Komünist örgütler kendilerine okulda fabrikada köyde kentte dagda her yerde ama heryerde karsi çikip mücadele eden Ülkücü Hareket'e karsi savas ilan ederler ve 12 Eylül 1980'e kadar 5000 civarinda Ülkücüyü sehit ederler. Devlet'in zaaf içinde oldugu düsünülen "zinde güçler"i birseylerin yani ihtilâlin sartlarinin "olgunlasmasi" için daha fazla kanin akmasini beklemektedirler.

    Basbug için 1978 1979 1980 yillari bir çogunu bizzat kendisinin yetistirdigi binlerce ülküdasinin Komünist çetelerce katlediligini gördügü kan aglayan bir yürekle her seye ragmen kaybetmedigi sogukkanliligiyla bir iç savasi önledigi izdirap dolu yillardir.

    12 Eylül 1980 sabahi pusudakiler yeterince olgunlasan sartlarin neticesi ihtilâllerini yaparlar.

    Basbug Alparslan Türkes ve Türkiye'nin komünist bir ihtilâle kurban olmasini engelleyen Ülkücü Hareket sanik sandalyesinde idam sehpalarindadir. Mamaklar ve C5'ler bu sürecin sekillendigi teslim olur. Cunta tarafindan tutuklunan Basbug önce 1 ay Uzunada'da daha sonradamekanlardir. Basbug 12 Eylül'den üç gün sonra Ankara Askeri Dil Okulu'nda ve hastalandigi dönemde de Mevki Hastahanesi'nde 45 yil hapis yatar. O ve 218 Ülkücünün idami istenir 9 Nisan 1985'de tahliye olur ve beraat eder.

    Tarih 6 Eylül 1987.. Yapilan referandum neticesi diger siyasilerle birlikte Basbug'a da konulan siyaset yapma yasagi kalkar ve Basbug Milli Ülküyü iktidar yapmak davayi kitlelere anlatmak için yine meydanlardadir.

    Tarih 4 Ekim 1987.. Milliyetçi Çalisma Partisi olaganüstü kongresinde Genel Baskanliga seçilir.

    Tarih 20 Ekim 1991.. Genel seçimlerde MÇP'nin RP ve IDP ile yaptigi seçim ittifaki neticesi Yozgat milletvekili seçilir. Basbug son kez T.B.M.M.dedir. Bu dönemde ülkemizi kasip kavuran bölücü teröre karsi en etkili mücadeleyi O gerçeklestirir.

    Tarih 27 Aralik 1992.. Oniki Eylül'ün kapattigi partilerin tekrar açilabilmesini saglayan degisiklikler neticesi toplanan MHP'nin son kurultay delegeleri MHP'nin isim ve amblemini MÇP'nin kullanabilmesine karar verirler. Tarih 24 Ocak 1992 MÇP'nin 4. Olaganüstü kurultayi toplanir ve partinin adini MHP amblemini Üç Hilal olarak degistirir.

    Yil 1997... Tarih 4 Nisan...
    Bir Köpeğin Dostluğu Bir Dostun Köpekliğinden Daha İyidir.

  2. #2

    İnanın Çocuklar ! Güzel Günler Göreceğiz, Güneşli Günler.

    Ötüken - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    04.03.2009
    Mesajlar
    7.673
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    3 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    BİR ANI......

    Yıl 1975'tir.

    Ülkücü Harekete gönül vermişlerden Mehmuh Akkoyunlu Kıbrıs'a gider.

    Lefke'ye geçmek için otobüs beklerken Ahmet Munis isimli bir şahısla tanışır ve Lefke'ye doğru aynı otobüste yolculuğa başlarlar.

    Laf lafı açar ve Kıbrıslı Ahmet Munis yol arkadaşı Hataylı Memduh Akkoyunlu'nun bilinen tabirle "Türkeşçi" olduğunu öğrenince çok heyecanlanır çok sevinir "Türkiye'ye dönünce benden ona selam söyle!" der. Çünkü Ahmet Munis Türkeş'in Lefkoşe Ortaokulu'ndan sınıf arkadaşıdır.

    İlk ve orta tahsilini Lefkoşe'de yapmıştır.
    Ve Kıbrıs o yıllarda İngiliz işgali altındadır.

    İşte Türkeş'in ortaokul yıllarındaki sınıf arkadaşıdır Ahmet Munis Bey. Otobüs Lefke'ye doğru yol alırken Türkeşli yılları yeniden yaşıyormuş gibi anlatmaya başlar:

    "- Ortaokuldayız. Müdürümüzün tayini çıktı bilmiyoruz nereye gitti. Yerine yeni bir İngiliz müdür geldi. Çam yarması gibi derler ya işte öyle bir İngiliz. Sınıfa girdiği gün bizi şöyle bir iyice süzdü süzdü sonra gözü dolabın üzerindeki ipe asılı Atatürk'ün resmine takıldı… Yüzü buruştu rengi değişti.."

    Ahmet Munis Bey bir an duraklar ve devam eder:
    "- Çam yarması İngiliz Müdür dişlerini sıkarak bize döndü eli ile Atatürk'ün resmini işaret ederek 'Çabuk şu resmi indirin' diye bağırdı."

    "- Hepimiz uyuşmuş gibiydik. Kimse yerinden kımıldayamıyordu. İngiliz Müdür aynı cümleyi üç defa tekrarladı fakat Atatürk'ün resmini indirmek için yerinden kıpırdayan bir Türk evladı olmadı. 'İndirin şu resmi' cümlesini son defa tekrarlayınca Türkeş kalktı ve İngiliz'e bağırdı:

    '- Bize o resmi kimse indirtemez. Cesaretin varsa sen indir de görelim!'
    İngiliz müdür öfkeden kıpkırmızı olmuştu. O çam yarması vücuduyla yay gibi fırlayarak bir sandalyeye çıktı ve ipi kopardı ki daha inmesine fırsat kalmadan Türkeş yerinden fırladı sandalyeyi hızla iterek İngiliz'i yere düşürdü. Sonra bize döndü 'Çabuk olun tutun ayaklarından' diye bağırdı. Biz de söyleneni yaptık müdürü karga tulumba Türkeş'le tutarak pencereden aşağı savuruverdik.."


    Halen Hatay Dörtyol'da oturan Memduh Akkoyunlu büyüğümüze bu hatırasını anlatan Kıbrıslı Ahmet Munis sözü şöyle bağlar:

    "- Ertesi gün babası Ahmet Hamdi Efendi Türkeş'i okuldan aldı Türkiye'ye götürdü. Biz de orada okuyup Albay olduğunu duyduk.."

    Ne diyelim..
    Anlatanların ömrü uzun Atatürk'e el ve dil uzatan çam yarması o İngiliz'i tekmeleyip sandalyeden düşürdükten sonra arkadaşlarıyla birlikte et çuvalı gibi pencereden atan Türkeş'in de mekanı cennet olsun..

    Hasan DEMİR
    Bir Köpeğin Dostluğu Bir Dostun Köpekliğinden Daha İyidir.

  3. #3

    İnanın Çocuklar ! Güzel Günler Göreceğiz, Güneşli Günler.

    Ötüken - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    04.03.2009
    Mesajlar
    7.673
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    3 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    1000

    Standart

    ÖZLÜ SÖZLERİ;

    Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız. Bayrağı lekelemeyin kirletmeyin yere düşürmeyin.

    --------------------------------------------------------------------------------


    Bölünme kabul etmez kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz...

    --------------------------------------------------------------------------------

    Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali gevşek disiplinsiz metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk Milletini yeniden kurmak zorundayız. Vatandaşlarımız arasında parti mezhep ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

    --------------------------------------------------------------------------------


    Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Cesaret yüreklilik atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Alınan görevleri yapmak ve yapıldığını takip etmek lâzımdır. Millet hayatında başarı devamlılığa bağlıdır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik beraberlik içinde olmaktır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Komünist sistemlerde halkın esaret altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır.
    Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Bizim savunduğumuz Dokuz Işık'çı sistemin hedefi Türk Milletinin her ferdini mülk sahibi yapmaktır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek Türk Ülküsü demektir.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Türk töresi Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    İslâmiyeti ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    İnsanlar; yoksulluğa açlığa susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe hor görülmeye aşağılanmaya ASLA müsaade müsamaha etmezler.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Ahlâkçılık anlayışımız Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz aşağıdan bakacaksınız.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti'nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak...

    --------------------------------------------------------------------------------

    Bir fikre bir ideolojiye kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez

    --------------------------------------------------------------------------------

    TÜRKLÜK bedenimiz İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Fikir iman ülkü aşkı ... İnsanları güçlü yapan bunlardır.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Türk Devletinin yenilmez zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.


    --------------------------------------------------------------------------------

    Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez."


    --------------------------------------------------------------------------------

    Davalarımızın çözümü kendimize dönmek sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Gençliğimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa tembelliğe ahlaksızlığa cehalete yalancılığa karşı büyük bir savaş.

    --------------------------------------------------------------------------------

    Ülkücüler insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.
    Bir Köpeğin Dostluğu Bir Dostun Köpekliğinden Daha İyidir.

  4. #4
    Yeni Üye Chekirge - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.03.2009
    Mesajlar
    9
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    20

    Standart

    RuHu Şad Mekanı Cennet Olsun...
    Sanma Ki DERT Sadece Sende Var... Sendeki Derdi "NIMET" Sayanlar Da Var. . . !

  5. #5
    Banned
    Üyelik tarihi
    13.02.2011
    Mesajlar
    1.046
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Alparslan Türkeş (Alparslan Türkeş Kimdir? - Alparslan Türkeş Hakkında)

    Başbuğ'un Hayatı

    Göç
    Kutludağ'ı çaldırdığımız günden beri âdeta Türk'ün mukadderatı olan göç
    Milletimizin yetiştirdiği son Başbuğ'un hayat hikâyesinin başlangıcında da göç var

    Yıl 1860
    Orta Anadolu'da Kayseri'nin Pınarbaşı İlçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyü'nde meskun Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs'a sürgün edilir
    Yıl 1917
    Kasım ayının 25'i öğle vakti yer Lefkoşe Haydarpaşa Mahallesi Kirlizâde sokağı 13 numaralı mütevazı evde Kıbrıs'a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve eşi Fatma Zehra Hanım'ın Ali Arslan adını verdikleri oğulları dünyaya gelir
    Yıl 1921
    4 yıl 4 ay 4 günlük Ali Arslan annesi tarafından yıkanır yeni elbiseler giydirilir ve devrin âdetince fesi mücevherler ile süslenerek Sarayönü İlkokulu'na (Sıbyan Mektebi) gönderilir Sarıklı ve mübarek bir Osmanlı uleması olan Hoca Efendi'nin dizi dibine çöken Ali Arslan'ın ağzından çıkan ilk söz bir "Besmele"dir "Ey Rahman ve Rahim olan Allah'ım annem beni yetiştirdi bu mektebe yolladı okuyup yetişip milletime hizmet etmek istiyorum" dermişcesine bir "Besmele"dir Ali Arslan'ın ağzından dökülen
    Birbirinin ardı sıra gelen İlkokul ve Rüştiye yılları ve herbiri birbirinden daha değerli Hüsnü Bey Selahattin Bey Mehmet Asım Bey Ragıp Tüzün Bey Turgut Bey Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır Onlar Ona müfredatla beraber Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i Âli Osman bakıyesi hür ve müstakil Türkiye'nin yanısıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler Dahası Osman Zeki Bey Ali Arslan'ın adını âdeta senin adın "Alparslan olsun" ve "Sultan Alparslan'a denk bir yiğit Türk ol" diyerek değiştirir
    Küçük Alparslan'ın doğup yetiştiği o yıllarda Piyale Paşa yadigârı Kıbrıs sevgili Yeşiladamızın tamamı İngiliz İşgali altındadır ve Türk'ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu Onun ruhunun derinliklerine şuurunun uyanmağa başladığı günden çocukluk yıllarının başlangıcından başlayarak siner O her gece Türkiye'ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur uyanır
    Yıl 1933
    Alparslan'ın artık işgal altında esaret altında yaşamağa dayanacak gücü kalmamıştır Babası Ahmet Hamdi Bey'i ve Annesi Fatma Zehra Hanım'ı ikna eder aile mallarını satıp savar yanlarında oğulları Alparslan ve kızları Dervişe olduğu halde ak toprakların hür toprakların Türk'ün Türk olduğundan utanmadığı boynunun eğik olmadığı toprakların anavatanın Türkiye'nin yoluna düşerler; Viyana vapuru ile ver elini İstanbul
    Ailesi İstanbul'a yerleşince Alparslan'ın ilk işi Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olmak olur





    Artık O yüreğinin Onu çağırdığı yerde ve düşlerinin peşindedir O düşlerini düşleyen başkaları da vardır İstanbul'da Derlenip toparlanmışlar Türklük Türkçülük ülküsünün O bir daha hiç inmeyecek olan bayrağını açmışlardır O yüce Dilek O aziz Ülkü O muhteşem düşler özellikle bir Ülkü devi olan Atsız Hoca'nın canevinde ocağında pişer ve sohbetlerle şiirlerle dergilerle romanlarla mektuplarla Türk aydınlarının gönlüne cemre cemre düşmekte ve yayılmaktadır Onlarla tanışır buluşur genç Alparslan Türkeş
    Yıl 1936
    Kuleli Askeri Lisesi'ni pekiyi derece ile asteğmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yılları başlar 1938'de Harbiye'den mezun olur artık O Türk Ordusu'nun genç bir teğmenidir ve Türk Milleti'nin emrindedir
    Yıl 1940
    Isparta'da gönlünü Muzaffer Ana'ya kaptırır ve evlenirler Ayzıt UmaySelcenSevenbige (Çağrı) ve Yıldırım Tuğrul adlı çocuklarla çiçeklenir bu evlilik vebozkurtların Muzaffer Anası'nın 1974 yılında elim kaybından sonra 1976 yılında Seval Hanım'la yaptığı ikinci evliliğinde de Tanrı Onu Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adlı iki evlât daha vererek sevindirecektir
    Yıl 1944
    3 Mayıs Ankara'da bir gösteri veya yürüyüş eski tabirle nümayiş vardır Türk'ün Türklüğün ölmediğini ölmeyeceğini ve yükselen Türkçülük bayrağının bir daha hiçbir şekilde inmeyeceğini gösteriyorlar Hem dosta hem düşmana Hem devlet hizmetindeki gafillere hem de yurda sızmağa çalışan hainlere Asya bozkırlarında yaratılan bozkurt soyluların bozkurt torunlarının bir kaç çakalın günü birlik menfaatleri için göz yumdukları kızıl yılanın farkında ve onun başını ezme azminde olduklarını gösterirler
    Şâirin "Öz yurdunda garipsin özvatanında parya" dediğince tutuklanır Türkçüler Devrin dalkavuk iktidarının uyduruk nedenlerle açtığı Türkçülük-Turancılk Davası başlar Türkçüler tabutluklara atılırlar işkencelere uğrarlar Türkiye'de Türk Milliyetçisi olmanın bedelidir bu Genç Üsteğmen Alparslan Türkeş'te bunlar arasındadır 20 Ekim 1944'te kendisini mesnetsiz "vatan hainliği" suçlamasıyla sorgulayan savcıya "Diğer sanıklar gibi bana da vatan hainliği isnad edilmiştir Bunu şiddetle redderim Ben yeryüzünde herşeyden çok milletimi ve vatanımı severim" diye haykırır Ancak mahkeme tarafından 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılır ve bir yıldır hücre hapsi yattığı için tahliye edilir Kendisine verilen cezada daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozulur ve 2 numaralı mahkemede beraat eder Bu onun Türk Milliyetçisi olduğu için zindanlara ilk atılışıdır ve son olmayacaktır Ülkücü olmak çileye talip olmaktır nimete ikbale değil O da Türklük Ülküsü için zaman zaman şiddeti artan çileyi bir ömür boyu bir an bile tereddüt etmeksizin ve yakınmaksızın çekmiş ve çile çekmeyi şeref bilmiştir
    Yıl 1947
    Alparslan Türkeş ve 15 diğer Türk subayı ABD Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulu'nda iki yıllık bir süre eğitim görürler Bu arada ülkemizden Kars ve Ardahan civarıyla Boğazlardan üs talep eden Sovyetler Birliği'nin komünizm maskesi ardına saklanmış o eski ve değişmez "moskofluğu" ayan beyan ortaya çıkar Bu atmosferde yurda dönen Alparslan Türkeş Gelibolu ve Çankırı'daki görevlerinden sonra 1951 yılında kurmaylık sınavını kazanır ve 1955 yılında Harp Akademisi'nden Kurmay Binbaşı olarak mezun olur
    Yıl 1955
    Dış görev için açılan sınavı kazanarak ABD Pentagon'da NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atanır Bu arada () Üniversitesi'nde Uluslararası Ekonomi eğitimi görür 1957 yılında Türkiye'ye döner
    Yıl 1959
    Almanya'ya Atom ve Nükleer Okulu'na gider Bu okulu başarıyla bitirdiğinde artık bir Kurmay Albay'dır
    Yıl 1960
    Tarih 27 Mayıs öteden beri örgütlenen ve memlekette kardeş kavgasını önleyerek bazı reformlar yapmayı hedefleyen Milli Birlik Komitesi'nin ülke yönetimine el koyduğunu açıklayan bildiriyi radyodan okuyan kişi ve "İhtilâl'in kudretli Albayı"dır Kurmay Albay Alparslan Türkeş İhtilâl hükümetinde Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlenir Bu vazifesi esnasında Devlet Planlama Teşkilatı Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü gibi kurum ve kuruluşları kurar
    Ancak Milli Birlik Komitesi arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle 13 Kasım 1960'ta Kurmay Albay Alparslan Türkeş ve "ondörtler" olarak bilinen arkadaşları Komite'nin diğer üyelerince emekliye sevkedilerek tasfiye edilirler ve zorla evlerinden alınıp yurtdışında görevlendirilmek bahanesiyle sürgün edilirler O da 19 Kasım'da Türkiye'nin Hindistan Büyükelçiliği müşaviri sıfatıyla sürgüne gönderilir
    1961-62 1963 yılına kadar 25 yıl yönetimi elinde bulunduranlarca Alparslan Türkeş'in Türkiye'ye dönmesine müsaade edilmez
    Yıl 1963
    Tarih 23 Mart Alparslan Türkeş sürgünden yurda döner
    Dava arkadaşlarıyla birlikte kadro oluşturup partileşmek amacıyla "Huzur ve Yükseliş Derneği" adlı bir dernek kurar
    Kısa bir süre sonra Talat Aydemir'in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiası ile tutuklanır ve Mamak Askeri Cezaevi'nde dört ay hücre hapsinde yatar yargılanır ve beraat eder
    Yıl 1965
    Tarih 31 Mart saat 11:00 de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılır
    Kısa bir zaman sonra 1 Ağustos 1965 tarihinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Büyük Kurultayı'nda Genel Başkan seçilir Aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekili olarak parlamentoya girer
    Yıl 1969
    Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adı Milliyetçi Hareket Partisi amblemi de Üç Hilâl olarak değiştirilir O yıl yapılan genel seçimlerde Adana milletvekili seçilir
    31 Mart 1975-13 Haziran 1977 ve 1 Ağustos-31 Aralık 1977 tarihleri arasında Süleyman Demirel başkanlığında kurulan I ve II Milliyetçi Cephe koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Başkanı olarak Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapar
    Ülkü Ocakları Büyük Ülkü Derneği ve diğer mesleki örgütlenmeler başlar
    1968 yılından itibaren marksist ve bölücü gençlik hareketleri üniversitelerde yuvalanır ve üniversite özerkliğinden istifade ederek buraları silah cephane deposu "Komünist Devrim" için üs haline getirirler Üniversiteler işgal altındadır Her yer Lenin'in Stalin'in Mao'nun resimleri ve komünist sloganlarla doludur Komünist yeraltı örgütleri "şehir gerillası" mı "kır gerillası" mı tartışmaları yapmakta okullara kendilerine tabi olanlardan başka hiç kimseye hayat hakkı tanımamaktadırlar Bunun üzerine Başbuğ Alpaslan Türkeş toplanan çok az sayıdaki gence verdiği seminerlerle onları komünizm konusunda aydınlatmağa ve alternatif olarak da Türk Toplumculuğunu Türk Milliyetçiliğini anlatır Kısa zamanda çoğalan gençler örgütlenmeğe başlarlar Doktriner Türk Milliyetçiliği safhası başlamıştır Türk Milliyetçileri Dokuz Işık dokuz prensip etrafında toplanırlar
    Bu gelişmelerden rahatsız olan Türklük ve Türkçülük düşmanları özellikle de Komünist örgütler kendilerine okulda fabrikada köyde kentte dağda her yerde ama heryerde karşı çıkıp mücadele eden Ülkücü Hareket'e karşı savaş ilan ederler ve 12 Eylül 1980'e kadar 5000 civarında Ülkücüyü şehit ederler Devlet'in zaaf içinde olduğu düşünülen "zinde güçler"i birşeylerin daha doğrusu ihtilâlin şartlarının "olgunlaşması" için daha fazla kanın akmasını beklemektedirler
    Başbuğ için 1978 1979 1980 yılları bir çoğunu bizat kendisinin yetiştirdiği binlerce ülküdaşının komünist çetelerce katledilişini gördüğü kan ağlayan bir yürekle her şeye rağmen kaybetmeriği soğukkanlılığıyla bir iç savaşı önlediği ızdırap dolu yıllardır
    Yıl 1980
    12 Eylül sabahı pusudakiler yeterince olgunlaşan şartların neticesi ihtilâllerini yaparlar Başbuğ Alparslan Türkeş ve Türkiye'nin komünist bir ihtilâle kurban olmasını engelleyen Ülkücü Hareket sanık sandalyesinde idam sehpalarındadır Mamaklar ve C5'ler bu sürecin şekillendiği mekânlardır
    Başbuğ 12 Eylül'den üç gün sonra saklandığı yerden ortaya çıkıp teslim olur Cunta tarafından tutuklunan Başbuğ önce 1 ay Uzunada'da daha sonrada Ankara Askeri Dil Okulu'nda ve hastalandığı dönemde de Mevki Hastahanesi'nde 45 yıl hapis yatar O ve 218 Ülkücünün idamı istenilir 9 Nisan 1985'de beraat eder ve tahliye olur
    Yıl 1987
    Tarih 6 Eylül yapılan referandum neticesi diğer siyasilerle birlikte Başbuğ'a da konulan siyaset yapma yasağı kalkar ve Başbuğ Milli Ülküyü iktidar yapmak davayı kitlelere anlatmak için yine meydanlardadır
    Yıl 1987
    Tarih 4 Ekim Milliyetçi Çalışma Partisi olağanüstü kongresinde Genel Başkan seçilir
    Yıl 1991
    20 Ekim 1991 Genel Seçimleri'nde MÇP'nin RP ve IDP ile yaptığı seçim ittifakı neticesi Yozgat milletvekili seçilir Başbuğ son kez TBMMdedir Bu dönemde ülkemizi kasıp kavuran bölücü teröre karşı en etkili mücadeleyi O gerçekleştirir
    Yıl 1992
    27 Aralık 12 Eylül'ün kapattığı partilerin tekrar açılabilmesini sağlayan değişiklikler neticesi toplanan MHP'nin son kurultay delegeleri MHP'nin isim ve amblemini MÇP'nin kullanabilmesine karar verirler
    Yıl 1992
    Tarih 24 Ocak MÇP'nin 4 Olaganüstü Kurultayı toplanır ve partinin adını MHP amblemini Üç Hilal olarak değiştirir
    Ve Yıl 1997
    Tarih 4 Nisan
    Karlar altında milyonlarca ağlayan insan

  6. #6
    Banned
    Üyelik tarihi
    13.02.2011
    Mesajlar
    1.046
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    Alparslan Türkeş Bey tarihte örneklerine pek sık rastlanmayan müstesna şahsiyetlerden biridir "karizmatik lider" "bilge lider" "tarihî şahsiyet" gibi sıfatlar muhterem liderimizi anlatmakta kullanılan başlıca sıfatlar olarak Türk milleti tarafından benimsenmiş ve kabul görmüştür Tarihî geleneğimiz açısından onu en iyi anlatan tanımlayan sıfat ise "Başbuğ" olmuştur Türkeş Bey Türk dünyasının başbuğu unvanını sahip olduğu meziyetler ve yerine getirdiği hizmetler açısından bakıldığında en çok hak eden tarihî bir şahsiyettir Bu değerlendirmeyi er ya da geç dost-düşman herkes yapmıştır

    Başbuğumuzun bu sıfatları kazanışı ile Milliyetçi Hareket'in tarihi paralel bir çizgiye sahiptir Çünkü onun hayatı ile Türk milliyetçiliğinin yarım yüzyılı aşkın son dönemi tamamen özdeşleşmiş iç içe geçmiştir

    Bilge lider ya da tarihî şahsiyet kavramı her şahsiyet gibi kendi milletinden ve içinde yaşadığı çağdan bir şeyler alan ama diğerlerinden farklı olarak milletinin gelişimine çağının akışına bir şeyler katan kısaca tarihe damgasını vuran insanları anlatan bir kavramdır Bundan sonra tarih o şahsiyetten bir şeyler alarak onun fikrinin alın terinin izlerini taşımaya başlar

    Dünyada hiçbir büyük ve önemli bir iş yüreği ülke sevdasıyla yanıp tutuşmayan hiç cefa çekmemiş ve inanmadığı şeyleri savunmuş politikacılarca başarılmış değildir Büyük davalar tehlikelere ve zorluklara cesaretle göğüs geren ömrü boyunca yılmamış inançlı ve azimli insanların liderliği altında başlamış ve başarılmıştır

    Tarihî şahsiyetleri ya da büyük liderleri ortaya çıkartan dinamikler nelerdir? Onların ortaya çıkışları sahip oldukları meziyetler ile tarihî şartların buluşmasıyla mümkün olmaktadır Bu meziyetler vasıflar nelerdir? En başta basiret inanç azim bilgi cesaret direnç ve kararlılık gibi önemli özellikleri şahsiyetlerinde barındıran insanlar gerçek anlamda lider olabilirler

    Bu insanlar yeteneklerini ideallerini gerçekleştirme yolunda ortaya koymaya yani kuvveden fiile geçirmeye başladıklarında varlıklarını hissettirmiş olurlar Bunu takiben hâlk ile diyalog kurmaları ve kadrolarını yetiştirmeleriyle birlikte ağırlıklarını ve farklılıklarını kabul ettirmeye başlarlar Artık onlar gerçek birer liderdir Zamanla bu sıfat gelişmelere bağlı olarak "tarihî şahsiyet" "karizmatik lider" "önder" gibi sıfatlara dönüşür

    Kısacası tarihî şartlar ve gelişmelerle liderlik vasıflarına sahip insanlar bir araya
    geldiğinde büyük ve önemli liderler ortaya çıkar

    Rahmetli Başbuğumuzun ömrünü yarım asrı aşkın son bölümü Türk milliyetçiliği hareketinin yaşadığı sorunlarla gelişmelerle paralel bir seyir takip etmiştir Hakk'ın rahmetine kavuştuğu son ana kadar da davasına yani Türk milletine ve Türk dünyasına hizmet etmeye devam etmiştir 1944 yılında zamanın siyasî iktidarının rüzgâra göre yön değiştiren zihniyetinin bir sonucu olarak uygulanan baskı ve zulümlerden 1997 yılının Nisanına kadar uzanan kararlı milliyetçilik mücadelesi hayatını ülkesine ve milletine adamışlığın çok önemli ve güzel örneklerini ortaya koymuş olması Başbuğumuzun siyasî kişiliğinin en kısa ve özlü ifadesidir

    Türk milliyetçileri 1944 girdabından yüz akıyla çıktıktan sonra 1940'lı yılların ikinci yarısını ve 1950'lerin başlarını toparlanma ve dayanışma çabalarıyla geçirmiştir Türk milliyetçileri ikinci tırpanı bu dönemde Demokrat Parti yönetiminden yemiştir

    İşte bütün bu olayları ve sorunları çok iyi okuyan rahmetli liderimiz 1960'lı yıllardaki gelişmeleri de dikkate alarak Türk milliyetçiliği hareketine yeni bir ivme ve boyut kazandırmıştır 1960'lı yılların ikinci yarısı hem Türk milliyetçiliği hem de Türk demokrasi tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır Çünkü bu dönem Türk dünyasının Başbuğunun ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin doğuşuna sahne olan bir dönemdir

    1960'lı yılların başından itibaren Türkiye'de büyük bir çoğunluğu Rus emperyalizminin doğrudan ya da dolaylı olarak uzantısı pozisyonunda olan sol hareketlerin canlanışına ve hızlı bir şekilde güçlenmesine şahit olunmuştur Buna karşılık kendini sağcı olarak tanımlayan siyasî partiler ve gruplar ise hem aralarında hem de içlerinde sürekli didişen bir yapıya sahipti Türk milliyetçilerinin hâli de çeşitli dergiler ve dernekler etrafında kümelenmiş çok dağınık arayış psikolojisinin hâkim olduğu bir manzarayı andırıyordu

    Alparslan Türkeş Beyin 1964 yılında siyasete doğrudan girmesiyle başlayıp 1969 yılında tamamlanan süreçte ise Türk milliyetçiliği davası derlenip toparlanmaya daha doktriner bir hüviyet kazan-maya başlamış kendi özgün ve dinamik siyasî partisine kavuşmuştur Bu süreç dağınık siyasî etkinliği çok zayıf ve özgüven bunalımı yaşayan bir camianın varlığını çok iyi gözlemleyen Türk milletinin yeni bir dirlik birlik ve kalkınma hamlesine ihtiyacı olduğunu hisseden siyasî iradenin inancın kararlığın ürünüdür Yani merhum liderimiz Alparslan Türkeş'in önderliğindeki kadronun iradesinin ve çabalarının eseridir

    Kendilerinin veciz bir şekilde ifade ettiği gibi milliyetçi-ülkücü hareket büyük ve güçlü Türkiye'nin mimarı olarak doğmuş ve gelişmiştir

    Türk milliyetçiliği hareketinin yeniden yapılandırılması aşamasını bütün milliyetçilerin vatanseverlerin bütün dağınık parçaların bir araya getirilmesi ile fikrî alt yapının geliştirilmesi ve projelerin ortaya konması aşaması izlemiştir Tabiî bütün bu aşamalar çok zorlu ve uzun soluklu bir mücadeleyi ilmik ilmik örülme anlamında zahmetli çabaları ifade etmektedir Çünkü Türk milliyetçileri önlerine çıkartılan birçok engeli aşmak yoğun karalama kampanyalarını göğüslemek için olağanüstü çabalar sarf etmek zorunda kalmışlardır Türk milliyetçiliği davasının doğrudan siyasî alana taşındığı yani rahmetli Başbuğumuzun Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin genel başkanı seçildiği günden itibaren başta faşizm olmak üzere sürekli eleştiriler yöneltilmesi Türk gençliğinin çeşitli oyunların içine çekilmeye çalışılması Milliyetçi Hareket'in gelişimini etkilemiştir

    İşte milliyetçi-ülkücü hareket bir taraftan bu tür karalama kampanyalarıyla ve terör belâsıyla uğraşmak bir tarafta da dünya ve ülke sorunlarıyla ilgilenmek çözümler üretmek durumunda kalmış siyasî hayatın gereklerini yerine getirmeye çalışmıştır Bu mücadelenin bir de imkânsızlıklar içinde yürütüldüğü düşünüldüğünde anlamı önemi ve büyüklüğü daha iyi anlaşılmaktadır

    Milliyetçi Hareket Partisi böyle bir zorlu mücadele geleneğine ve olumsuzluklara rağmen iktidar ortağı olduğu zamanlarda ülkeye hizmet etmenin en iyi örneklerini sergilemekten de geri kalmamıştır Türkiye Büyük Millet Meclisindeki MHP ciddiyet çalışkanlık ve ülke çıkarıyla özdeşleştirilir olmuşturBu dönemde yine gençliğin yıkıcı ve bölücü fikirlere kapılmamasında kültürel yabancılaşma hastalığına yakalanmamalarında kalkan işlevi görmüştürAlparslan Türkeş Beyin önderliğindeki Milliyetçi Hareket bu tarihî görevini genç nüfusun millî ve manevî değerlerle donanmış idealist bir gençlik olarak yetişmesini sağlayarak yerine getirmiştir

    Türk milliyetçileri 12 Eylül 1980 sonrasındaki üç yılı kapsayan askerî yönetim döneminde de her türlü baskıyla karşı karşıya kalmış ve MHP kapatılmıştır Aynı şekilde 1983 sonrasındaki parçalama teşebbüslerine göğüs germe zorunda kalınmıştır Ancak Milliyetçi Hareket kısa süre içinde Türkiye'nin ve Türk dünyasının tekrar parlayan yıldızı olmayı başarmıştır

    Haksız eleştirilere karşı koyarak her sınavdan yüz akıyla çıkmak kısacası zorlu ama onurlu bir mücadele destanı yazmak ancak haklı ve güçlü davalara sahip siyasî hareketlere nasip olur Yine hiçbir siyasî hareketin bilge bir şahsiyete karizmatik bir lidere sahip olmadan bu kadar zorlu ve uzun bir mücadeleyi sürdürebilmesi mümkün değildir

    Bugün Milliyetçi Hareket Partisi dimdik ve güçlü şekilde ayakta durmakta Türk milletinin yegâne ümidi hâline gelmiş bulunmaktadır Bunun sebepleri arasında Alparslan Türkeş gibi karizmatik ve bilge bir lidere ve onun yetiştirdiği kadrolara sahip olması çok önemli bir yere sahiptir Türk milliyetçileri bu gerçeği hiçbir zaman unutmadan Başbuğlarının gösterdiği büyük hedeflere doğru akıp giden kutsal yolculuklarına yılmadan ve yorulmadan devam edeceklerdir

    Türk milliyetçilerinin 21 yüzyılın ilk yarısındaki ana hedefleri olan Lider Türkiye ülküsünü realize etmek ve Türk dünyasının birlikteliğini sağlamak için ellerinden gelen bütün gayreti gösterip başarıya ulaşacaklarından hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır

  7. #7
    Banned
    Üyelik tarihi
    13.02.2011
    Mesajlar
    1.046
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN VEFATI VE CENAZE MERASİMİ

    Artık bu dünyanın sensiz hiç tadı yok
    Dünyada her şey gözünü seninle açardı
    Sen her şeyden olgun ve güzeldin(Mesnevi'den)


    Türk siyasî hayatında "Başbuğ" olarak bilinen Milliyetçi Hareket Partisi'nin efsanevî lideri Başbuğ Alparslan Türkeş 4 Nisan 1997 tarihinde geçirdiği bir kalp spazmı sonucu vefat etti Başbuğ Türkeş'in ölüm haberi Türkiye ve Türk dünyasında büyük tesirler meydana getirmiş ve özellikle ülkemizi yasa boğmuştur
    Alparslan Türkeş 4 Nisan tarihinde Ankara Hilton Oteli'nde katıldığı bir nişan merasimi dönüşü özel aracında saat 2230 sıralarında fenalaştı Araba ile hastahaneye ***ürülürken yanında bulunanlara "Arabanın camını açın daraldım" diyen Türkeş'in bu sıralarda yüzü sarardı ve nefesi sıkıştı Bunun üzerine evine en yakın yerde bulunan Fatih Üniversitesi Çankaya Tıp Merkezi'ne götürülen Türkeş'e burada kalbi güçlendirici iğneler yapıldı Alparslan Türkeş'e burada ilk müdahaleyi yapan Dr Hüseyin Aka olayı şöyle anlatmıştır:
    "Sayın Türkeş'in rahatsızlanarak hastanemize getirildiği söylenince apar topar geldim Saat 2245 civarındaydı Bize gelir gelmez baktım durumu iyi değil Hemen müdahaleye aldık Müdahale 10 dakika kadar sürdü Bu arada Bayındır Tıp Merkezi'ni arayarak hazırlık yapmalarını haber verdik Prof DrArif Özdemir'le birlikte 5 dakika içinde Bayındır Tıp Merkezi'ne götürdük Bu arada ambulans içinde sun'i teneffüse devam ettik Gayet güzel müdahaleler yapıldı Ama bize geldiğinde de kalbi çalışmıyordu "
    Çankaya Tıp Merkezi'nde yapılan bu müdahaleler sonuç vermeyince Alparslan Türkeş korumaları tarafından acil olarak Bayındır Tıp Merkezi'ne saat 2315 sıralarında getirildi Nöbetçi Doktor Sertaç Yıldırım'ın yaptığı açıklamaya göre Alparslan Türkeş'in hastaneye getirildiğinde kalbi tamamen durmuştuKendisine masaj ve şok tedavisi uygulandı Yoğun bakımı sırasında bir ara kalbi yeniden çalışır gibi olduysa da alınan bütün tıbbî tedbirlere rağmen Başbuğ Türkeş'in vefatına engel olunamadı
    Başbuğ Türkeş'in vefat haberi uzun süre doğrulanamadı Haberin çeşitli televizyon kanallarında duyurulmaya başlamasından itibaren ülkücüler hastane önünde toplanmaya başladı "Türkeş öldü" haberini kabullenmek istemeyen ülkücüler hastane önünde dua edip ağladı ve tekbir getirdi Nihayet Bayındır Tıp Merkezi'nin yetkilileri Alparslan Türkeş ile ilgili acı haberi saat 0315 civarında resmen açıkladı
    Ve son Başbuğ artık yoktu Seksen yıllık ömrü sona ermiş ardında gözü yaşlı milyonlar bırakarak göçüp gitmişti
    O gece ülkücüler uyumadı Başbuğlarının ölüm haberini duyan talebeleri ve dava arkadaşları sabaha kadar gözlerini kırpmadan beklediler
    Alparslan Türkeş'in Tıbbî Ölüm Raporu
    Türkeş'in tıbbî ölüm raporu Ankara Bayındır Tıp Merkezi'nde hazırlandı Türkeş'in ölüm raporu şu şekildedir;
    " Sayın Alparslan Türkeş 4 Nisan 1997 Cuma gecesi saat 2315'te kalp ve solunum durmasıyla hastanemiz acil servisine getirilmiştir Derhâl yoğun bakıma alınarak resusitasyona devam edilmiştir 35 saat süreyle yapılan resusitasyona yanıt alınamamıştır Yapılan nörolojik kardiyolojik anestezi ve reanimasyon göğüs hastalıkları muayeneleri ERA ve EKG tetkikleri ile hastanın ex olduğuna karar verilmiştir(Karar saati:0230)
    Doç Dr Yaman Zorlutuna (Bayındır Tıp Merkezi Başhekimi) Prof Dr Ferhan Özmen (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Öğretim Üyesi) Doç Dr Nuri Özgirgin (Bayındır Tıp Merkezi KBB Uzmanı) Prof Dr Arif Özdemir (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi) DoçDr Nadir Banudak (GATA Kornea Yoğun Bakım Şefi) Prof Dr İrfan Sabah(Acil Yardım Hastanesi Kardiyoloji Bölümü) Dr Murat Sümer(Bayındır Tıp Merkezi Nöroloji Uzmanı) Dr Serap Bilen Hızek (Bayındır Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı) Dr Funda Yağcı (Bayındır Tıp Merkezi Anastezi Uzmanı) Dr Hüseyin Aka (Fatih Üniversitesi Çankaya Tıp Merkezi)"

    Cenaze Merasimi
    MHP Genel Merkezi'nce yapılan açıklamada cenaze merasiminin 8 Nisan 1997 tarihinde yapılacağı duyurmuş ve törenle ilgili programı şu şekilde tespit edilmiştir;
    "Alparslan Türkeş'in cenazesi bugün (841997) saat 830 'da Bayındır Tıp Merkezi'nden alınarak Eskişehir Yolu üzerinden TBMM'ye getirilecek TBMM'de düzenlenecek törenden sonra Türkeş'in cenazesi MHP Genel Merkezi'nin bulunduğu Karanfil Sokağına götürülecek Kocatepe Camii'nde kılınacak cenaze namazından sonra Türkeş'in naaşı Meşrutiyet Caddesi Kızılay Gazi Mustafa Kemal Bulvarı Tandoğan ve Beşevler üzerinden toprağa verileceği yer olan Atatürk Orman Çiftliğindeki Anıt Mezar alanına götürülecek"

    Son Yolculuk
    Alparslan Türkeş için 8 Nisan 1997 Salı günü düzenlenen cenaze törenine on binlerce kişi katıldı Onu son yolculuğunda yalnız bırakmak istemeyen MHP'liler gerek yurt içinden gerekse yurt dışından Ankara'ya akın ettiler Ankara Alparslan Türkeş'e son görevini yapmak ve ebedî yolculuğuna uğurlamak üzere o tarihî gün için hazırlık yaptı
    Türkeş'in cenazesine katılmak için gelenlerin çokluğu ve nisan ayı olmasına rağmen anî olarak bastıran kar yağışı nedeniyle 8 Nisan günü sabaha karşı Eskişehir Samsun Konya ve İstanbul yolları tıkandı Tören için başkente yaklaşık 4 bin civarında araç geldi
    Türkeş için üç ayrı cenaze töreni düzenlendi Cenaze töreni için ilk toplanma Türkeş'in naaşının bulunduğu Bayındır Tıp Merkezi önünde oldu MHP yetkilileri binlerce partili Türkeş'in naaşını almak için bildirilen saatten çok önce Bayındır Tıp Merkezi'nde toplanmaya başladı
    Ankara dışından gelen araçlar 8 Nisan sabahı saat 0300'ten itibaren Bayındır Tıp Merkezi önünde ve çevresinde toplandılar Bayındır Tıp Merkezi'nin Eskişehir yolu üzerinde bulunmasından dolayı kente bu istikametten gelen yollar saat 0515'te tamamen trafiğe kapandı
    Türkeş'in Türk bayrağına sarılı naaşı saat 830'da Bayındır Tıp Merkezi morgundan alındı Kırmızı-beyaz karanfillerle Türk bayrağı motifi şeklinde süslenmiş bir cenaze arabasına kondu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlenecek törene ***ürülmek üzere yola çıkarıldı
    Saat 0845'te yola çıkan Türkeş'in cenaze arabası yoğun izdiham nedeniyle 100 metre ilerideki Eskişehir yoluna ancak 25 dakika sonra saat 0910'da çıkabildi Cenaze kortejinin önünde bir partili tarafından taşınan "Türkeş''in posteri yer almaktaydı
    Bu arada taşınan pankartlarda


    "Ruhun Şad Olsun Türkün Gerçek Başbuğu"
    "Türkeş Gibi Lider Yüzyılda Zor Çıkar"
    "Başbuğlar Ölmez Yüreklerde Yaşar"
    "Mekânın Cennet Olsun Bilge Başbuğ"
    "Yüce Başbuğ Ülkün İle Yaşayacaksın"
    "Türk Eşsiz Türk EmsalsizTürk Ne Yapar Türkeşsiz"
    "Türk İslâm Âleminin Başı Sağ Olsun"
    "Tanrı Dağı Kadar Türk Hira Dağı Kadar Müslümanız"


    Yoğun izdiham nedeniyle doğabilecek sağlık sorunlarının giderilebilmesi amacıyla cenaze kortejinin önünde Sağlık Bakanlığı ve Kızılay'a ait 3 ambülans hazır bulundu Ülkü Ocaklarına ait bir araç da kortejin en önünde polis araçlarıyla birlikte yürüyüş yolunun önünün açılmasına çalıştı
    Cenaze korteji İnönü Bulvarı boyunca yolun her iki tarafındaki Ülkü Ocaklı gençlerin oluşturduğu güvenlik çemberi arasında ilerlerken Bursa İl Başkanlığı'na ait bir araçtan da sürekli olarak "Provakasyonlara karşı dikkatli olunması" yönünde uyarı anonsları yapıldı
    Tekbir sesleri ve gözyaşları arasında ilerleyen cenaze korteji Bayındır Tıp Merkezi ile Meclis arasındaki yaklaşık 4 kilometre mesafeyi 20 dakikalık gecikmeyle 2 saatte alabildi
    Alparslan Türkeş için ilk tören Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlendi Buradaki törene Türkeş'in eşi Seval Türkeş büyük oğlu Tuğrul Türkeş ile diğer çocukları katıldı
    Meclisteki törene dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz CHP Genel Başkanı Deniz Baykal DSP Lideri Bülent Ecevit ve diğer partilerin üst düzey yetkilileri de katıldı Törende Türkeş'in öz geçmişi okunduktan sonra bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu
    Türkeş'in cenazesini taşıyan araç Meclisteki tören sonrasında saat 1115'te Çankaya kapısından çıkış yaparak kortejin önüne alındı ve MHP Genel Merkezi'ne yöneldi Meclisten parti merkezine doğru yürüyüş sırasında kortejdekiler tarafından tekbir getirildi "Başbuğ ölmedi kalbimizde yaşıyor" sloganları atıldı
    Cenazenin MHP Genel Merkezi'ne getirilmesinden önce görevliler tarafından vatandaşlara Türkeş kokartları ve üzerinde "Başbuğ Ölmez" yazılı Türkeş posterleri dağıtıldı
    Kortej saat 1145 sıralarında MHP Genel Merkezi'nin önüne ulaştı Cenaze burada yolun her iki tarafında toplanan partililerce tekbir sesleriyle karşılandı

    Binanın pencerelerinden ve yolda bekleyenler tarafından cenazenin üzerine karanfiller atıldı
    Cenazenin gelişi sırasında "Başbuğ ölmedi kalbimizde yaşıyor" sloganları atılarak tekbir ve salâvat getirildi Parti genel merkezi pencerelerinden de cenazeyi taşıyan araç üzerine kırmızı karanfiller atıldı spreylerle gül suları sıkıldı
    Devlet Bahçeli'nin de bulunduğu Genel Merkez önündeki törende bir konuşma yapan MHP Genel Sekreteri Koray Aydın herkesin ******* babasını yakınını kaybetmenin acısını yaşadığını belirterek bugün acıların en büyüğünü tattıklarını "Başbuğlarını kaybettiklerini" söyledi
    Türkeş'in kendilerine verdiği ülkücü kimliğinin hakkını ödemeye çalışacaklarını bildiren Koray Aydın "Başbuğum bugün genel merkez önünde ebedî istirahatgâhınıza uğurlamak için toplandık Seni başbakan olarak uğurlayamadık Bizi affet Sana söz veriyoruz Hepimiz birlik ve dayanışma içinde olacağız Türk milleti ve Türk dünyasının başı sağ olsun" şeklinde konuştu
    Cenaze töreni sırasında kalabalıkta ve parti genel merkezinde çok sayıda kişinin gözyaşlarını tutamayarak ağladıkları görüldü Alparslan Türkeş'in ruhu için Kur'anıkerim okunarak dua edildi Türkeş'in cenazesi saat 1200'de Kocatepe Camii'ne ***ürülmek üzere Genel Merkez önünden hareket etti
    Cenaze namazının kılınacağı Kocatepe Camii saat 1100'den itibaren törene katılmak için gelenlerle dolmaya başladı Cami avlusunda bekleyenler Türk ve MHP bayrağı taşıdılar Camide sürekli olarak Kur'an okundu ve dışarıya da hoparlörle yayın yapıldı
    Cenaze töreni dolayısıyla cami çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı Tören için camiye gelenler üstleri aranarak içeri alındı ve ambülanslar hazır bekletildi
    Cami avlusunda birikenlerin musalla taşı çevresine yaklaşmasına izin verilmedi Önlem alan polis protokol için katafalk çevresinde boş bir alan kalmasını sağladı Partili görevliler de polisin bu yöndeki çabalarına destek verdiler
    MHP Genel Merkezi'ndeki törenin ardından saat 1200'de Kocatepe Camii'ne yönelen kortej yaklaşık 10 dakikalık yürüyüşün ardından camiye ulaştıCenaze burada yaşanan izdiham nedeniyle bir süre protokol kapısı önünde bekletildi Daha sonra cenaze arabasından alınan Türkeş'in naaşı eller üzerinde Kocatepe Camii'ne taşındı ve musalla taşına konuldu
    Caminin ana kapısı protokol girişleri için saat 1130'dan itibaren kapatıldı Dinî tören için çok sayıda bakan milletvekili bürokrat ve vatandaşın camiye geldiği görüldü Cami avlusuna sığmayan vatandaşlar çevre alan ve sokakları da doldurdular
    MHP Genel Başkanı Türkeş'in cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz kıldırdı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Başbakan Necmettin Erbakan ve diğer devlet ricalinin camiye gelişleri sırasında çevredeki kalabalık nedeniyle sıkışıklıklar yaşandı
    Cumhurbaşkanı başbakan ve diğer protokol mensupları ana kapıdan itibaren oluşturulan polis kordonu arasında tören alanına alındılar Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel saat 1255'te Başbakan Necmettin Erbakan saat 1250'de Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller saat 1258 'de Kocatepe Camii'ne geldiler
    Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Türkeş'in eşi Seval Türkeş oğlu Tuğrul Türkeş ve diğer çocuklarına baş sağlığı diledi Başbakan Necmettin Erbakan da Tuğrul Türkeş'e taziyelerini ilettikten sonra camiye girerek öğle namazını kıldı Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ise camiye geldikten sonra doğruca Türkeş ailesinin bulunduğu yere gitti Çiller Seval Türkeş'e taziyelerini bildirdi
    Alparslan Türkeş'in naaşının öğle namazından sonra yoğun kar yağışı nedeniyle bir süre için konulduğu katafalktan alınarak musalla taşına yerleştirilmesi sırasında çok büyük bir izdiham yaşandı
    Cenaze namazını kıldıracak olan Mehmet Nuri Yılmaz beraberindeki Fethullah Gülen ile musalla taşının yer aldığı bölüme geçebilmek için büyük çaba sarf etti Diyanet İşleri Başkanı'nın ardından Cumhurbaşkanı Demirel ile diğer protokol da büyük güçlükle musalla taşının bulunduğu bölgeye ulaşabildiler
    İzdiham nedeniyle cenaze namazı için güçlükle saf tutulabildi Cenaze namazı düzenin sağlanmasının ardından musalla taşının önünde yüksekçe bir yere çıkan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz tarafından kıldırıldı
    Tuğrul Türkeş cenaze namazından sonra babasının naaşı önünde yaptığı konuşmada Alparslan Türkeş'in Türk neslinin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından bilge liderlerden biri olduğunu ifade etti
    Türkeş'in cenazesi daha sonra polisler tarafından eller üzerinde taşınarak tekbir sesleri arasında saat 1400'te cenaze arabasına konuldu Cenaze karanfil yağmuru arasında toprağa verilmek üzere Atatürk Orman Çiftliği- Emek kavşağına doğru yola çıkarıldı Cenaze namazı sırasında avluya giremeyen kalabalık bir grubun anıt mezara doğru yürüyüşe geçtiği görüldü
    Ebedî İstirahatgâha Doğru
    Türkeş'in naaşı polis kordonu eşliğinde Meşrutiyet Caddesi-Atatürk Bulvarı-Kızılay-Gazi Mustafa Kemal Bulvarı güzergâhını takip ederek Atatürk Orman Çiftliği -Emek kavşağındaki mezar yerine getirildi
    Yoğun kar yağışı altında yürüyen kortejdekiler yaklaşık 7 kilometrelik mesafe boyunca tekbir getirerek"Başbuğ Türkeş" şeklinde slogan attılar Bu sırada bir araçtan sürekli olarak Kur'anıkerim okundu
    Bulvar boyunca bazı binalara Türk bayrağının asıldığı görüldü Bulvar üzerinde bulunan MHP Çankaya İlçe Başkanlığı binasından Türkeş'in cenazesini taşıyan aracın üzerine karanfiller atıldı Kortejin yürüyüşü devam ederken anıt mezar yerinde de son hazırlıklar yapılmaktaydı
    Kortejin arkasından tören boyunca hiç ayrılmayan Devlet Bahçeli ve ülkücüler kortej ile birlikte saat 1545'te anıt mezar alanına geldi
    Aynı zamanda Başbakan Yardımcısı Çiller İçişleri Bakanı Meral Akşener eski politikacılardan Osman Bölükbaşı da Türkeş'in kabrine geldiler
    Cenaze bulunduğu araçtan partililerce alınarak mezar yerine taşındı Cenazenin anıt mezar alanının girişinden kabre getirilmesi 20 dakika sürdü
    Türkeş'in naaşını defin için tabuttan küçük oğlu ve damadı çıkardılar Tuğrul Türkeş naaş mezara indirilirken kabre girerek babasının cenazesini kendisi yerleştirdi Türkeş'in eşi ve diğer çocukları da defin sırasında mezarın başında bulundular
    Türkeş'in naaşı saat 1603'te defnedildi Granit mermerden hazırlanan mezar taşında Türkeş'in doğum tarihi 1917 olarak yazılırken ölüm tarihi boş bırakıldı Türkiye'nin tüm illerinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden Kırım'dan ve Türkistan'daki Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesinden getirilen topraklar Türkeş'in mezarına konuldu
    Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'in bir süre önce Türkistan'a gittiğinde Ahmet Yesevi'nin türbesinde "lâzım olur" diye bir çuval toprak getirdiği ve bu toprağın da Türkeş'e nasip olduğu dile getirildi Buradaki törene Türkeş'in ailesi Tansu Çiller İçişleri Bakanı Meral Akşener Devlet Bakanları Namık Kemal Zeybek ve Bekir Aksoy siyasî parti temsilcileri milletvekilleri Osman Bölükbaşı ile çok sayıda vatandaş katıldı
    Görülmemiş bir kalabalığın katıldığı Alparslan Türkeş'in cenaze töreninde güvenliğin sağlanması için 7 bir polis görevlendirildi Bunun yanı sıra MHP Genel Merkezi ve Ülkü Ocakları Derneği cenazede düzenin sağlanması için 10 bin ülkücü genci görevlendirdi Kortejin geçeceği yerlerde 3 ayrı bomba ekibi seyyar olarak görev yaparken 2 helikopter de havadan kontrolü sağladı
    Türkeş'in cenazesi Bayındır Tıp Merkezi'nden taşınırken 4 kilometrelik bir kortej oluştu Meclis önünde bekleyen büyük bir grup da buradaki törenden sonra korteje katıldı MHP Genel Merkezi önünde bekleyen grupların da eklenmesiyle cenazenin Kocatepe Camii'ne ***ürülüşü sırasında kortej birkaç kilometre daha uzadı Kortejin geçişi sırasında Türkeş'in naaşı etrafında 5 ayrı polis kordonu oluşturuldu Türkeş'in cenaze törenini 8 televizyon kanalı canlı yayın yaparak izleyicilerine yansıttı
    MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 10 Nisan Perşembe günü gıyabî cenaze namazı kılındı
    Gıyabî cenaze namazı Türkeş'in doğduğu evin yakınında bulunan Selimiye Camii'ndeki öğle namazının ardından kılındı
    Ayrıca Londra'da Türk-İslâm Ocağı tarafından da gıyabî cenaze namazı kılındığı öğrenildi
    Türkeş için Kosova'nın başkenti Priştine'de de bir tören düzenlendi Kosova Türk Demokratik Birliği (KTDB) tarafından düzenlenen törene çok sayıda kişi katıldı Törende bir konuşma yapan KTDB Genel Başkanı Erhan Köroğlu Türkeş'in "Türk birliği" ülküsünün Kosova Türkleri tarafından ebediyete kadar sürdürüleceğini belirtti Kosova Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı Orhan Sait de " Türk dünyasının en büyük çınarını kaybettiğini" ifade etti Törenin ardından Priştine Merkez Camii'nde Türkeş için mevlit okutuldu
    Azerbaycan basını MHP lideri Türkeş'in ölümüyle ilgili haberler makale ve mesajlara birinci sayfalarda geniş yer ayırdı Musavat Partisi'nin yayın organı Yeni Musavat gazetesi; "Türkçülüğün yücelen bayrağının inmesine izin vermeyin" başlığıyla bir yazı yayımladı Yazıda "Türkeş dünyasını değiştirdi ancak O'nun adı Türk milletinin tarihine yazıldı" denildi Halk Cephesi Partisi'ne yakınlığı ile bilinen Azatlık gazetesi'nde de Azerbaycan'ın Millî Şairi Bahtiyar Vahabzade imzasıyla "Büyük Türkçü" başlıklı bir yazı yer aldı Bahtiyar Vahabzade yazısında; " 6 Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını Türkeş'in şaheseri " olarak niteledi İktidara yakınlığı ile bilinen Panorama gazetesi ise " Türkeş Allah'ın huzuruna şerefli gitti" başlığı altında Türkeş'in hayatı ve siyasî çalışmalarına yer verdi
    İngiliz The Guardian gazetesinin Türkeş ile ilgili haberinde de "Türkiye'nin dalgalı politik yaşamında kitlesini sakinleştirebilen bir sesti " görüşüne yer verildi
    Alparslan Türkeş'in Son Beyanatı
    Alparslan Türkeş son konuşmasını Almanya'dan döndükten sonra katıldığı partisinin Amasya İl Kongresinde 4 Nisan 1997 tarihinde yaptı Türkeş konuşmasında; Hollânda ve Almanya'daki ırkçı saldırıları kınadı ve son günlerde yaşanan gerilimlere değindi Çözüm olarak erken seçimin şart olduğunu ifade den Türkeş şu şekilde konuştu; " Biz lâikliği savunduğumuz için erken seçim diyoruz Demokratik hür parlâmenter sistemi savunduğumuz için erken seçim diyoruz Ayrıca bu ülkede millet memleket cumhuriyet millî hâkimiyet hukukun üstünlüğü ve seçim sözlerinin kimseyi rencide etmeyeceğini aksine demokrasinin teminatı olacağına inanıyoruz Eğer bu olmazsa devletin rejimi ayakta tutması fevkalâde güç olacaktır Ben yüksek huzurlarınızda tarihten gelen sorumluluğum ile hükûmeti ve parlâmentoyu bir defa daha uyarıyorum Erken seçim demokrasimizin teminatıdır"
    Alparslan Türkeş'in Vasiyeti
    "Türk Devletinin yükselişini ve ihtişamını sağlamak Bunun için de bütün milletle barış içinde yaşamak herkesi ayrımsız sevmek İslâmiyet'in ipine ihlâsla bağlanmak"
    Ülkücü Gençliğin Başbuğuna Cevabı
    "Ey Ulu Kişi
    Sana söz veriyoruz Açtığın yoldan bıraktığın Ülkü'de bize gösterdiğin doğrultuda izinden bir an bile şaşmayacak ahlâklı faziletli kalbi hak ve vatan aşkıyla çarpan ve bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan insanlar olacağız
    Böylece emanet ettiğin ülküyü gergefte nakış işler gibi tüm neslimize işleyeceğiz
    Dün ATA'ya söz verdiğimiz gibi şimdi sana söz veriyoruz"

  8. #8
    Banned
    Üyelik tarihi
    07.06.2011
    Bulunduğu yer
    Samsun
    Mesajlar
    1.753
    Post Thanks / Like
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    türk devleti için bir çok planı vardı ve gerçekleştirseydi şuan ülkemiz daha rahat durumda olabilirdi

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

  • Şikayet, Telif hakları ve Yasal bildirimler için tıklayın.
  • .

    İletişim: [email protected]